Esselam..Kardeşler iş başörtüsüyle bitmiyorki bu işin laikliği sonra erkek kadın aynı ortamda olması tagutu vs birsuru seyi var basını kapatıp orasını burasını acan kimselere nasıl 'bacı' dersiniz? size söyle bir acıklama yapayım kardesler bunu okuyun insaallah ve yanlısım varsa duzeltin..
' Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. Dış örtülerinden üzerlerine alıp örtsünler. Bu, onların başkaları tarafından tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.'
Kelime ve İbareler:
Dış örtüleri diye çevirdiğimiz "celâbîb" kelimesi kadının normal elbiselerinin tamamını kaplayan ya da bütün bedeni örten dış elbise (yani çarşaf, abaye, geniş manto veya bol pardesü) anlamındaki "cilbab" kelimesinin çoğuludur.
"Bu" yani örtülerin örtülmesi "onların ... tanınıp" hür kadın olup ayırdedilmeleri ve kötülüğe düşmekten uzaklaşmaları, kalplerinde kuşku olanların kendilerine sarkıntılık yapıp "rahatsız edilmemeleri için daha uygundur. Allah" örtünmeyi terketmek sebebiyle daha önce işledikleri günahları "çok bağışlayan", örtünmeyi ve diğer farzları emretmek suretiyle kullarının maslahatlarını gözeterek kullarına "çok merhamet edendir."
Nüzul Sebebi
Buhari, Hz. Âişe'den naklediyor: Hz. Şevde örtüsüne büründükten sonra ihtiyacı için dışarı çıktı. Hz. Şevde iri yapılı bir kadın olup kendisini tanıyan kimseler için gizlenemeyecek durumda idi. Hz. Ömer (r.a.) kendisini görmüş ve ona:
- Ya Sevde! Vallahi bize karşı kendini gizleyemiyorsun. Nasıl dışarı çıkacağına dikkat et, dedi.
Hz. Sevde diyor ki: Eve döndüm. O sırada Rasulullah (s.a.) evde idi, akşam yemeği yiyordu. Elinde bir et parçası vardı. İçeri girdim. Peygamberimiz (s.a.)'e:
- Ya Rasulallah! Ben ihtiyacım için dışarı çıktım. Bana Ömer şöyle şöyle dedi, dedim.
Hz. Sevde devam ediyor: Bunun üzerine Allah ona vahiy indirdi. Az sonra vahiy hali kalktı. Et parçası hâlâ elinde idi. Onu yere koymamıştı. Peygamberimiz (s.a.) buyurdu ki:
- Size izin verildi. Ancak ihtiyacınız için dışarı çıkabilirsiniz.
İbni Sa'd Tabakat'ta Ebû Malik'ten naklediyor: Peygamberimiz (s.a.)'in hanımları geceleri ihtiyaç için dışarı çıkıyorlardı. Münafıklardan bazı kimseler onların peşinden yürüyor, onlar da bundan rahatsız oluyorlardı. Bunu Peygamberimiz'e şikâyet ettiler. Münafıklara bu durum iletildi. Münafıklar: Biz sadece cariyelerin peşinden gidiyoruz, dediler. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.
Ayetler Arası İlişki
Mümini inciten kimsenin apaçık bir günah ve iftira yüklendiğini beyan ettikten sonra Allah Tealâ kadınların dışarıya açık-saçık çıkıp zinakârların kendilerinin peşinden dolaşmaları şeklindeki cahiliye durumundan farklı olarak tesettür ve cilbaba bürünmelerini, mümin hanımlara eziyette bulunmaya ve sarkıntılığa sebep olacak töhmetli yerlerden sakınmalarım emretti.
Açıklaması
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler."
Allah, Rasulünden mümin hanımlara ve özellikle hanımlarına ve kızlarına evlerinden çıkarken cariyelerden farklı olarak dış elbiselerini üzerlerine örtmelerini istedi.
Cilbab, başörtüsünün üzerindeki ridadır. Bu konuda bu tesettürün keyfiyeti hakkında çeşitli rivayetler vardır.
İbni Abbas diyor ki: Allah müminlerin hanımlarına ihtiyaç için evlerinden dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarından itibaren "cilbab" ile kapatmalarını ve sadece bir gözlerini göstermelerini emretti.
İbni Cerir'in rivayetine göre Muhammed b. Şirin diyor ki: Abîde es-Selmanî'ye "Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler." ayetini sordum. Yüzünü ve başını örttü, sadece sol gözünü açıkta bıraktı.
Abdürrezzak ve İbni Ebî Hatim, Ümmü Seleme'den rivayet ediyorlar: Bu ayet, "Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler." ayeti nazil olunca ensarın hanımları sükûnet içerisinde, sanki başlarının üzerinde kargalar varmış gibi, üzerlerinde giydikleri siyah elbiseler olduğu halde dışarı çıktılar.
Şer'î hükümlerin iyice yerleşmesinden sonra inen bu ayetin gayesi emredilen tesettürün mutlaka kapanması gerekli yerlere ilâve olarak emredilen dış örtülerdir. Bu emir kadını töhmet ve kuşkudan uzaklaştıran, fasık erkeklerin sarkıntılıklarından koruyan güzel bir edeptir.
Şer'î tesettür, altındakini göstermeyecek şekilde bir elbise ile vücudun tamamını örten dış elbisedir. Kadın evinde kocasının yanında dilediği şekilde giyinebilir.
"Bu, onların başkaları tarafından tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygundur." Yani dış elbiseleri giymek ya da tesettür kadınların hür olduklarının, cariye veya zaniye olmadıklarının bilinip de fısk ve fücur ehlinin sarkıntılıklarına uğramamaları için daha uygundur. Allah, o kadınların geçmişte yaptıkları tesettürü ihmal etme günahlarını, ayrıca hata ile kasıt olmaksızın tesettürü ihlâl ettiklerinde Allah'ın emrine yönelenleri çok bağışlayandır. Kullarının yararını gözetmek ve onlara bu güzel edebi irşat etmek suretiyle kullarına rahmeti çok geniş olandır.
Cariyelere gelince; şeriat, sıkıntıya girmelerini ve örtüye bürünüp meşakkate uğramalarını ortadan kaldırmak ve efendilerine hizmet etmelerini kolaylaştırmak için cariyelere tam anlamıyla, bütünüyle tesettürü emretmemiştir. Cumhurun görüşü budur.
Ebu Hayyan diyor ki: "Müminlerin hanımları" ifadesinden ilk anlaşılan hür ve cariye kadınların tamamını içine almaktadır. Cariyelerin fitneye sebep olmaları, tasarruflarının çokluğu sebebiyle hür kadınlardan daha çoktur. Dolayısıyla cariyelerin kadınlar ifadesinin genel kavramından çıkarılması için açık bir delile ihtiyaç duyulmaktadır.
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler
Bu ayet aşağıdaki hususlara delâlet etmektedir:
1- Örtüye bürünme ve tesettür emri genel bir emir olup bütün kadınları içine almaktadır. Tesettür, kadının vücut hatlarını belirtmeyecek şekilde olmalıdır. Ancak kadının kocasıyla beraber olduğu durum bundan müstesnadır. Bu durumda kadının dilediği şeyi giyme hakkı vardır.
Örtünme ile emrolunan kadınlar arasında Rasulullah (s.a.)'in hanımları ve kızları da yer almaktadır. Rasulullah (s.a.)'in hanımlarına gelince; Katade diyor ki: Rasulullah (s.a.) vefat ettiğinde dokuz hanımı vardı. Beşi Kureyşlidir: Aişe, Hafsa, Ümmü Habibe, Şevde ve Ümmü Seleme. Üçü ise diğer Arap kabilelerindendir: Meymûne, Zeyneb bt. Cahş ve Cüveyriye. Geri kalan bir hanım, Harunoğulları neslinden olup bu hanım Safiyye'dir. Peygamberimiz (s.a.)'in çocukları ise hem erkek, hem de kızdır. Erkek çocukları Kasım, Tahir, Abdullah ve Tayyib, Hz. Hadice'nin çocuklarıdır. Kızları ise:
1- Hz. Hadice'nin kızı ve Hz. Ali'nin hanımı Fatımatu z-Zehrâ,
2- Hz. Hadice'nin kızı ve teyzesinin oğlu Ebu'l-Âs'ın hanımı Zeyneb
3-4- Hz. Hadice'nin kızları ve Hz. Osman'ın hanımları Rukayye ve Ümmü Gülsüm.
Dikkat edilirse, davetçi davetine kendi nefsinden ve ailesinden başlarsa ancak bu durumda davet netice verebilir. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.)'in hanımları ve kızlarına hicabın emredilmesi ile başlanılmıştır.
2- Cilbabın (dış örtünün) örtülme şekli: İbni Abbas'ın ve Abîde es-Sel-manî'ye göre kadının görmek için ayırdığı bir gözü müstesna bütün bedenini tamamen örtmesidir.
Katade ve İbni Abbas ikinci bir rivayette şöyle diyor: Bu şekil, kadının iki gözü görünse de örtüyü alnının üzerinden geçirip bağlaması, sonra da burnunun üzerinden geçirmesidir. Fakat yüzün büyük bir kısmı ve göğüs örtülecektir. Hasan-ı Basrî diyor ki: Kadın yüzünün yarısını örtecektir.
3- Hür kadınlara tesettürün emredilmesinin hikmeti, bunların cariyelerle karışmamaları içindir. Hür oldukları bilindikleri zaman hürriyet rütbesine riayet etmek üzere en küçük bir sarkıntılıkla karşılaşmayacaklardır. Böylece hür kadınlara karşı haram arzu duyulması ortadan kalkacaktır.
4- Cenab-ı Hakk'ın "Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." ayeti bu meşru emirden önceki tesettürde bulunmamalar konusunda kadınları teselli etme, anlamındadır.
5- İbni Sa'd'ın et-Tabakatü'l-Kübrâ'da belirttiğine göre: Şafiî fakîhlerinden Ahmed b. İsa bu ayetten âlimlerin ve bazı şahsiyetlerin değişik elbise ve sarık kullanmaları -selef âlimleri böyle bir şey yapmasalar da- güzel bir tavır olup bu usûl onların tanınıp ayırdedilmelerine ve dolayısıyla sözleriyle amel edilmelerine sebep olacaktır, neticesini çıkarmıştır.
Ayrıca bu ayet kadının yüzünün örtülmesinin gerekli olduğuna delil olarak kabul edilmiştir. Zira İbnü'l-Cevzî, Taberî, İbni Kesîr, Ebu Hayyan, Ebu's-Suud ve Cessas, Razî gibi âlim ve müfessirler "cilbabın örtülmesi" ifadesini, yabancı erkeklere karşı, ya da kadınların ihtiyaç için evden çıkmaları anında yüzlerini, saçlarını ve bütün bedenlerini örtmeleri şeklinde tefsir etmişlerdir.