Mermiler mi büyük bedenim mi küçük anne?
Adımı bilmiyorum… Daha doğrusu kaç adım var bilmiyorum. Baba dediğim adam bana “Baba”, anne dediğim kadın “Ruhum”, Abla dediğim kız “Sevgilim”, oyun oynadığım çocuklar “Ahmed” diyorlar.
Şehrimizin adını da bilmiyorum. Ama çok büyük ve rengârenk bir şehir. Her gün, her gece bir tarafından büyük ışıklar çıkıyor ortaya.
Her gün bir tarafında evler, yollar, binalar yanıyor. Alevlerin üzerinden dumanlar yükseliyor. Çok keyifli oluyor. Televizyonda gördüklerim gözlerimin önünde gerçekleşiyor. Hiç bitmesin bu oyun diyorum ama kadınların, çocukların, erkeklerin ağlamaları sesleri yükseliyor bu alevlerin arasından. Sesler, göklere ulaşmak için dumanlarla yarışıyorlar sanki…
Ama bazen korkuyorum. İlk kez duyduğum çok yüksek sesler geliyor… Patlama diyorlar, silah diyorlar, bomba diyorlar, tank diyorlar, top diyorlar.
Ve bir de Esed, Nusayri, İranlı milisler, Hizbullahçılar diyorlar.
Hangi patlamanın adı Esed, hangi bombanın adı İranlı milis, hangi tank denen o dev demir makinenin adı Nusayri, hangi topun adı Hizbullah bilmiyorum.
Yoksa yoksa hepsinin adı Esed, İranlı milis ve Nusayri, Hizbullah mı anne?
Ah anne keşke yanımda olsaydın. “Bu ne” diye sorunca hemen cevabını verirdin. Bazen inadına bir milyon kere aynı şeye “bu ne” diye soruyordum. Hiç bıkmadan, kızmadan bir milyon kere adını tekrar ederdin o şeyin adını. Ama baba dediğim adam bir kaç kere tekrar edince beni korkutan bir sesle adını söylüyordu sorduğumun…
Anne, abla, baba! Neredesiniz, çok korkuyorum. Patlama dediğiniz sesler çok büyük oldu. Kulaklarım o seslerden başka şey duymuyor artık…. Kaçtığımız bu yere daha çok o sesler geliyor.
“Mermiler, top mermileri, tank mermileri, dikkat edin, imdat” diye bağırıp çağırıyorlar.
Niye kimse kızmıyor bu mermileri atanlara?
Halbuki ben küçücük kibriti elime alır almaz bağırıp çağırıyordun, evi yakacaksın diye. Şimdi o yürüyen dev demirler kibrit gibi küçük alev çıkarıyor ama mermi denen şeyleri düştüğü yerleri yakıp yıkıyor. Neden kimse kızmıyor bunlara anne?
Biliyorum, sen burada olsaydın onlara çok kızardın. Ama yoksun işte. Kaybolup gittin birden.
Neredesiniz? Babam nerede, ablam nerede? Neden Ebu Semir amca beni getirdi? Sizin geleceğinizi söylüyor ama bir milyon kez oldu uyuyup kalkıyorum hala gelmediniz. Ebu
Semir amcanın çocukları da gelmedi daha.
Sesler daha da yakına geliyor anne korkuyorum.
Anne bu oyun korkutuyor beni. Artık televizyondaki gibi beni eğlendirmiyor. Her tarafımda mermi dedikleri şeylerin açığı çukurlar, çıkardıkları yangınlar var.
Şimdi o korkunç sesler her tarafımızda. İnsanlar bağırıyor kaçıyor. Ebu Semir Amca da yatmış kalkmıyor bir türlü. Bütün elbisesi kırmızı olmuş. Hâlbuki beyaz gömleğini daha bugün giymişti…
Of anne yaaaa!?
Bacaklarım nerede?
Karnımdan dışarı sarkan bu şeyler ne?
Top mermisi diye bağırıyorlar anne.
Gözlerim kararıyor… Uykum geliyor. Bacaklarım nerede anne?
Baba!? Ne zaman geldiniz. Bacaklarım da gelmiş. Anne kaç gündür neredeydin? Neden beni o kadar yalnız bıraktın?
Ebu Semir amca, kanlı gömleğini ne çabuk yıkayıp temizlemişsin öyle?
Top mermisi mi büyük, bedenim mi küçük Anne?
Erdal Şimşek - 14 Mart 2012 - Milat