Bid'at...

H Çevrimdışı

hak_yolcusu

Üye
İslam-TR Üyesi
esselamu aleykum verahmetullahi veberekatuhu ebeden daimen...
bismillahirrahmanirrahim

Hamd, ancak ALLAH (c.c.) içindir. O'na hamdeder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amel­lerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. ALLAH (c.c.) kimi hi­dayete erdirirse onu saptıracak, kimi de saptırırsa onu hida­yete erdirecek yoktur.

ALLAH'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına şe-hadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ede­rim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasulü'dür.

ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! ALLAH'tan sakınılması gerektiği şekilde sakının ve ancak müslümanlar olarak ölün."

(Al-i İmran: 3/102)

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadın­ lar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz ALLAH'tan ve akra­ balık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Al­ lah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa: 4/1)

"Ey iman edenler! ALLAH'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki ALLAH işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim ALLAH'a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzab: 33/70-71)

Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu ALLAH'ın Kelamı, yol­ların en hayırlısı Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup di­ne sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapık­lık da ateştedir."*

(*) Müslim Cuma: 13, Nesai Cuma: 24
Günümüzde islam toplumunun başiına gelen en büyük belalalrdan birisi de,islam dünyasının dört bir yanında yayılan bid'atlerdir.Bid'atler o kadar yaygınlaşmıştır ki,neredeyse hiç bir bölge ve hiçbir insan bundan kendini kurtaramamıştır.
BİD'AT (dini hayat açısından)son derece kötü ve tehlikeli bir olaydır.zira sonuçları itibariyle küfre götürebilecek bir yapısı vardır.
Abdullah bin abbas(r.a)şöyle demiştir;
"ALLAH nezdinde en çirkin işler(sonradan ortaaya çıkarılmış)bid'atlerdir.(el-beyhaki,sünen el kübra,316/4)

Sufyan-ı sevri ise şöyle demiştir:
"Bid'at iblise,günahtan daha sevimlidir,zira günahtan tevbe edilir,ama bid'atten tevbe edilmez."(ebu nuaym,hilye)
(bunun sebebi ise bidatçı amelini güzel görür,bunu ALLAHa yaklaştıran bir yol olarak addeder.dolayısıylada tevbe etmeyi düşünmez.ama kendini hatalı ve amelini kötü gören günahkar böyle değildir.eğer kendisine tevbe nasihat edilirse,bunu yerine getirir,buna rağmen gerek bidatçı ve gerekse günahkar tevbe ederlerse ,ALLAH kullarının günahlarını af ederve tevbelerini kabul eder.ALLAH'dan selamet,tevfik ve hidayet dileriz)

BİDAtlerin islam dünyasında yayılmasını en önemli sebeblerinden birisi de ,insanların çoğu,bid'atlerin kimisini caiz ve makbul olduğuna inanmalarıdır ki bu iftiraya "BİD'ATI HASENE"ADINI VERMEKtedirler.bid'atler konusunda böyle düşünen bu kimseyle tartıştığınızda hemen bunun bid'atı hasene olduğunu söyler.
Bu kimse söz konusu şeyin bid'at olduğunu kabul eder ,ancak bu onun nazarında hasen(güzel)bid bidat hükmündedir.böyle düşünmesini sebebi de,bid'atlerin hasene ve seyyieolarak ikiye ayrıldığına inanmasından kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla bid'atlerin tamamının sapıklık olduğunu,güzel bid'at diye birşeyin olmadığını açıklamak isteim.
bu konuda eski alimler konuşmuş ve günümüzdeki islam alimleri de bu konuda iyi ve faydalı şeyler yazmışlardır.ben bu çalışmamın,anlaşılır kolay ve daha kapsamlı olmasını arzuladım.......
(BİD'AT KONUSUNA DOĞRU BİR YAKLAŞIM kitabı )

kitaptan alıntımıızın devamı ilerleyen zamanlarda rabbımız izin verirse gelecektir.... ALLAH yardımcımız olsun...
ALLAHa emanet olun..

selam ve dua ile....[/b]
 
H Çevrimdışı

hak_yolcusu

Üye
İslam-TR Üyesi
Bütün Bid'at'lerin Kötü Olduğu ve Güzel Olan Bir Yönü Bulunmadığına Dair Deliller

1-Allah Teala Kur'an'ı Kerimde şöyle buyurmaktadır

"Bugün size dininizi ikmal ettim üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı beğendim"(Maide 3.ayet)
Malik b. Enes şöyle demiştir;"Kim İslam dininde bir bid'at (yeni şey,ilave)çıkarır bunun güzel olduğunu idda ederse ,Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)'in risalete ihanet ettiğini idda etmiş olur.Zira Allah-"bugun size dininizi ikmal ettim üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslama razı oldum"buyurmaktadır.O gün dinden olmayan şey,bugün de dinden değildir"(Şatıbi İ' tisam,I,64)
eş-Şevkani de söyle demiştir;"Madem ki Allah,Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in vefatından önce bu dini kemale erdirdiğini ifade ediyorsa, o halde bid'atçıların Allah Teala'nın dinini kemale erdirdikten ihdas ettikleri bu görüşlr nedir?Şayet ortaya attıkları bu görüşlerin dinden olduğuna inanıyorlarsa bu onların görüşleriyle tamamladığını gösterir ki,bu da Kur'an'ı reddetmektir.Şayet ortaya attıkları bu şeyler dinden değilse,(o halde)dinden olmayan şeylerle uğraşmanın ne faydası vardır?
Bu söz çok güçlü ve büyük bir delildir.Bid'at ehlinin buna hiç bir şekilde itiraz etmesine mahal yoktur.Öyleyse söz konusu bu ayeti daha başta, bu görüş sahibini susturmak,fikirlerini çürütmek ve onların burunlarını yere sürmek için yüzlerine çarpmalısın"(el-kavlul-mufid fi edilletil-içtihad ve't taklid s.38)
2.cabir b.Abdullah peygamberin(sav)hutbede şöyle dediğini rivayet etmiştir:
SÖZLERİN en güzeli ALLAHIN kelamı ,yolların en hayırlısı da MUHAMMED(sav)in yoludur.en şerli işler (din açısından)sonradan ortaya çıkarılan yeniliklerdir ve HER bid'at (sonradan ortaya çıkarılan şey)DELALETTİR."(müslim,867)
3.İrbad b.sariye söyle rivayet etmektedir;peygamber(s.a.v)kapleri ürperten,gözleri yaşartan ,bir vaaz verdi.Biz;"Ey Allahın resulü!Bu bir veda vaazına benziyor;dolayısıyla bize tavsiyede bulun!"dedik,O da;
"SİZLERE ALLAH'TAN KORKMANIZI VE BAŞINIZDAKİ YÖNETİCİLERE İTAAT ETMENİZİ EMREDİYORUM,VELEV Kİ BAŞINIZA BİR KÖLE GETİRİLSE BİLE.BENDEN SONRA HAYATTA KALANLAR BİRÇOK İHTİLAFLARAQ ŞAHİT OLACAKLARDIR.BU DURUMDA ,BENİM VE HİDAYET ÜZERE OLAN RAŞİD HALİFELERİN SÜNNETİNE SIMSIKI SARILINIZ.SONRADAN ORTAYA ÇIKMIŞ ŞEYLERDEN SAKININIZ.ZİRA HER BİD'AT DELALETTİR.(AHMED,4/126;ebu davud)
İbni receb söyle der:"Peygamber(sav)in" her bid'at delalettir" sözü cevamiul-kelim türünden bir ifade olup,islam dininin temel prensiblerinden biridir ve bu söz hiç bir bid'atı istisna etmez"(camiu'l ulum ve'l-hikem)
ibni hacer de şunları söyler;""her bid'at delalettir"sözü hem lafız hem mana açısından önemli şer'i bir kaidedir.Lafız yönüne gelince ,şöyle dmek olur:'şunun hükmü bid'attir ve her bid'at delalettir.DOLAYISIYLA bu dinden olmaz;zira dine ait herşey hidayettir' o halde sözü edilen hükmün bid'at olduğu sabit olursa ,o iki mukaddime (lafız ve mana)geçerli olur.bundan istenilen her iki yön hasıl olur.."(fethu'l bari,13/254)
Muhammed b.salih el-useymin ise şöyle dmektedir:
"HER BİD'AT DELALETTİR"şeklindeki ifade kulli,cami bir ifadedir.zira "kull" kelimesi umumiliği,genel geçerliliği ifade eden en güçlü edattır.
Şöyle devam eder:"Bİdat-ı hasene olduğu iddia edilen herşeyin cevabı bununla verilir.binaenaleyh,bid'atçıların hiçbir konu hakkkında bu bid'atı hasenedir demeye hakları yoktur.zira peygamber(sav)in 'her bidat delalettir'sözü keskin kılıç gibidir.
bu keskin kılıç,füzensiz bir atölyede değl,nübüvvet ve risalet atölyesinde imal edilmiş olup ,ifade şeklini de nebi(sav)oluşturmuştur.bunu elinde tutanın karşısında hiçkimsenin 'güzel bid'at 'kavramından bahsetmeye imkanı yoktur.zira her bid'at delalettir'diyen Allah resulü(sav)dür."(el-ibda' fi kemali 'ş-şeri ve Hataru2l-İbdita',s.13)
4.Aişe (r.anha),peygamber(sav)in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"KİM BU İŞİMİZDE(DİNİMİZDE)ONDAN OLMAYAN ŞEYLERİ İCAT EDERSE ,O ŞEY REDDEDİLİR.(BUHARİ,MÜSLİM)
eş-Şevkani bu konuda şöyle demktedir:"bu hadis,dinin esaslarındandır.zira bu hadis ,SAYILAMIYACAK KAadar hükümler ihtiva eder.BU HADİS AYNI ZMANDA akli ne nakli hiçbir tahsis olmaksızın bid'atleri hasene ve seyyie diye iki kısma ayıran fukahaya yönelik açık bir delildir"(şevkani,neylu'levtar,2/69)
5.abdullah b.ukeym,ömer(ra.)in şöyle dediğini rivayet etmektedir:"sözlerin en güzeli Allahın kelamıdır,yolların en hayırlısıda Muhammed (sav)in yoludur.işlerin enşerlisi sonreadan icat edilen şeylerdir.Her yeni şey bid'attir ,HER bid'at delalettir ve her delalet de ateştedir."(ibni vaddah,el-bid'a,31)
6.Abdullah b.mesud(ra)da şöyle der;"Sizden öncekilere tabi olun(dinde)yeni şeyler icad etmeyin,bu size yeter.zira her bid'at delalettir(ibni batta ,ibane;el-lalekai,şerh usul itikad ehlissünne)
7.Abdullah b.ömer(r.a)ise;"insanlar güzel görseler bile aslında her bid'at delalettir."demektedir.(ibni batta ,ibane;el-lalekai,şerh usul itikad ehlissünne)


not;rabbımızde bu aktarmamızı hayırlara vesile kılmasını bizlere hakkı göstermesini ve ayaklarımız hak yolda sabit tumasını ve ecrimizi firdevSolarak vermesini diliyoruz.bid'at konusuna doğru bir yaklaşım (abdul kayyum essuheybani)kitabından aktarma olan yazımız inşaALLAH DEVAM EDECEKTİR...
SELAM VE DUA İLE....
 
S Çevrimdışı

salsabeel

Üye
İslam-TR Üyesi
Bid’atların Ortaya Çıktığı VakitlerŞeyhul-İslâm İbn-i Teymiyye-Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle der:

“Bilmen gerekir ki ilim ve ibâdetlerle ilgili bu veya başka miktardaki bid’atların geneli, bu ümmette râşid halîfelerin son dönem-lerinde ortaya çıkmıştır.

Nitekim Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- bunu şöyle haber vermektedir:

(( مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْديِ فَسَيَرَى اخْتِلاَفاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتيِ وَسُنَّةِ الْخُلَفاَءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِييِّنَ مِنْ بَعْديِ )) [مجموع الفتاوى:10/354 ]

“Sizden her kim benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir.Bu sebeple benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetine sarılın.[12]”[13]

İlk defa ortaya çıkan bid’atlar, Kader, İrcâ, Teşeyyu’ (Şiâlaşma) ve Hâricîlik bid’atlarıdır.

Bu bid’atlar, sahâbenin olduğu bir zamanda hicrî 2. yüzyılda ortaya çıkmıştır.Nitekim sahâbe, bid’at sahiplerini reddedip inkâr etmişlerdir.

Daha sonra Mu’tezile[14] bid’atı ortaya çıkmış, müslü-manlar arasında firneler meydana gelmiş, görüş ayrılıkları, bid’atlara,hevâ ve hevese meyletme hastalığı ortaya çık-mıştır.

Tasavvuf bid’atı ile kabirlerin üzerine kubbe gibi şeyler binâ etme bid’atı, yine dönemlerin en hayırlısı olan sahâbe, tâbiîn ve etbâut-tâbiîn dönemlerinden sonra ortaya çıkmıştır.Aynı şekilde bu üç dönemden uzaklaştıkça bid’atlar çoğalarak yaygınlaşmıştır.

[12] Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin rivâyet ettikleri hadîsin bir kısmıdır.Tirmizî, “hadîs, hasen sahîh” demiştir.

[13] İbn-i Teymiyye Külliyâtı.Cilt:10. Sayfa:354

[14] Mu’tezile: Hasan Basrî’nin öğrencilerinden Vâsıl b. Atâ el-Ğazzâl, Ebû Huzeyfe el-Mahzûmî’nin hocasını terkederek kurduğu akâid mezhebine mensup olanlardır. Kaderiyye olarak da bilinirler.Başlarda Ebû Hâşim Abdullah b.Muhammed b. el-Hanefiyye’nin derslerine devam eden Vâsıl b. Atâ daha sonra Hasan Basrî’nin derslerine devam etmiştir.Sessiz kişiliği ve uzun boynuyla bilinen Vâsıl b. Atâ, günah işleyen kimse hakkında “fâsık, ne mü’min, ne de kâfirdir” dediği için Hasan Basrî kendisini meclisinden kovmuştur.Amr b.Ubey de kendisine katılarak Hasan Basrî’nin derslerinden çekilmişlerdir.Böylece kendilerine “çekilenler, ayrılanlar” anlamına gelen Mu’tezile adı verilmiştir.İnanç konusundaki görüşleri bunlar beş esasta toplanmaktadır:

1- Menzile Beynel-Menzileteyn: Büyük günah işleyen kimse, dünyada îmân ve küfür arasında bir yerdedir.

2- Tevhîd:Kadîm,Allah Teâlâ’nın zâtına nisbet edilen en önemli sıfat olup ondan başka müstakil ve kadîm sıfatlar O’na nisbet edilemez.Buna göre onlar, Cehmiyye gibi Allah’ın sıfatlarını inkâr etmişlerdir.

3- Adl: Kul, kendi fiillerini kendine ait müstakil bir irâde ile yapar.Yani kendi fiilini kendisi yaratır.Allah’ın bunda herhangi bir müdahalesi ve etkisi yoktur.Buna göre onlar, kader konusunda Kaderiyye ile hemfikirdirler.

4- Va’d ve Vaîd: Mü’minlerin mükâfatlandırılması (va’d) ve fâsıkların cezâlandırılması (vaîd) Allah’ın üzerine vâciptir.

5- Emri bil-Ma’rûf ve Nehyi anil-Münker: İyiliği emredip kötülükten alıkoymak, farzdır.

Bu beş esasın dışında Kur’an’ın yaratılmış olduğu, mü’minlerin kıyâmet günü Rablerini göremeyecekleri ve aklın , nakilden önce geldiği ve aklın nakilden daha üstün olduğu gibi pekçok sapık fikirlere sahiptirler. (Mütercim)

Faziletli Şeyh Salih bin fevzan (Allah onu korusun)
 
S Çevrimdışı

salsabeel

Üye
İslam-TR Üyesi
Günümüzdeki Bidatlere Örnekler

Zamanın ilerlemesi, ilmin azalması, bid’atlara, dînin emir ve yasaklarına aykırı olan şeylere çağıran dâvetçilerin çoğalması ve Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in:

(( لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ كاَنَ قَبْلَكُمْ )) [رواه الترمذي و صححه]

“Muhakkak ki siz, sizden öncekilerin izlemiş oldukları yola (adım adım) uyacaksınız.”[30] sözü gereği, geleneklerinde ve dîni merasimlerinde kâfirlere benzemenin hızla yayılması sebebiyle günümüzdeki bid’atlar pek çoktur.

Günümüzdeki Bid’atlardan Bazıları Şunlardır:


1. Mevlid-i Nebevî’yi (Mevlid Kandilini) kutlamak.

2. Bereket ummak amacıyla bazı mekânlar, eserler, ölüler veya buna benzer şeylerden bereket ummak.

3. İbâdetler alanında yapılan bid’atlar ve bu bid’atlarla ALLAH’a yakınlaşmaya çalışmak.


Birincisi:Rebîul-Evvel ayında Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in doğum gününü (Mevlid-i Nebevî’yi) kutlamak:

Bu davranış, İsa’nın doğum günü kutlama merasimi olarak bilinen şeyde hıristiyanlara benzemektir.Câhil müslü-manlar ya da sapıtmış âlimler Muhammed-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in doğum günü münâsebetiyle her yıl Rebîul-Evvel ayında O’nun doğum gününü kutlamaktadırlar.Kimi müslü-manlar, bu merâsimi câmilerde, kimisi evlerde, kimise de bu iş için hazırlanan yerlerde düzenlemektedirler.

Bu merâsimlere ayak takımı ve câhil pekçok insan iştirak edip hıristiyanların İsa-aleyhisselâm-’ın doğum gününü kutladıkları gibi kutlayıp onlara benzemektedirler.

Genellikle bu kutlamalar, içerisinde Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- hakkında aşırıya gidilen kasîdeler okunan, ALLAH’a değil de Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’e yalvaracak ve O’ndan yardım dileyecek dereceye varacak şekilde şirke götüren ameller ve çirkin şeylerle doludur.

Oysa Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem- kendisinin aşırı bir şekilde övülmesini yasaklamış ve şöyle buyurmuştur:

(( لاَ تُطْرُونيِ كَماَ أَطْرَتِ النَّصاَرىَ ابْنَ مَرْيَمَ، إِنَّماَ أَناَ عَبْدٌ فَقُولُوا : عَبْدُ اللهِ وَرَسُولُهُ )) [رواه الشيخان]

“Beni, hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı bir şekilde övdükleri gibi övmeyin.Ben, ancak bir kulum ve (benim için) ALLAH’ın kulu ve elçisidir, deyin.”[31]

Mevlid-i Nebevî’yi kutlayan bu insanlar, Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in onların kutlamalarında hazır bulunduğuna bile inanmaktadırlar.

Bu kutlamalarla birlikte çalgılar çalınmakta, topluca kasîdeler söylenmekte, tefler çalınmakta ve buna benzer bid’atçı tasavvufçuların yaptığı zikirlerinden olan çirkin şeyler olmaktadır.

Bu kutlamalarda,erkeklerle kadınlar birarada bulu-nabilmektedir.Bu olay, fitneye sebep olur ve hayâsızlığa kadar götürür.

Bu kutlamalarda, -iddiâ ettikleri gibi- bu sakıncalı durumlar olmasa ve sadece toplanıp yemek yemek ve sevinmek için olsa bile dîne sonradan sokulan bir yeniliktir. Sonradan dîne sokulan her yenilik de Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in: “(Dîne sonradan sokulan) her yenilik, bid’attır, her bid’at da dalâlettir.” buyurduğu gibi, bid’attır.

Aynı şekilde,diğer kutlamalarda yapılan çirkin şeyler, bu kutlamalarda da ileri gidilerek aynı şeyler yapılabilir.

Dedik ki Mevlid-i Nebevî’yi kutlamak, bid’attır.Çünkü bu kutlamanın Kur’an ve sünnette bir delîli yoktur.Sahâbe, tâbiîn, etbâut-tâbiîn ve selefi sâlihten hiç kimse de bunu yapmamıştır.

Mevlid-i Nebevî’yi kutlamak, hicrî 4. yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır.İlk defa ortaya çıkaranlar da şiânın bir kolu olan Fâtımîlerdir.

İmam Ebû Hafs Tâcuddîn Fâkihânî-ALLAH ona rahmet etsin- şöyle der:

“Cemaatten bazı kimselerin-ALLAH onları mübârek kılsın-, Rebîul-Evvel ayında toplanıp yapmakta oldukları ve adına mevlid dedikleri amel hakkında tekrar tekrar soru sormaktadırlar.Bu amelin dînde bir aslı ve esası var mıdır? Meselenin açıklanarak bu konudaki cevabın doyurucu olmasını istemektedirler.

Dedim ki:Başarı ALLAH’tandır.Bu doğum gününü kutlamakla ilgili Kur’an ve sünnetten ne bir delîl biliyorum,ne de dinde bize örnek olan ve ilk müslümanların izledikleri şeylere sıkı sıkıya bağlı kalan bu ümmetin âlimlerden böyle bir şeyin naklolunduğunu biliyorum. Bilakis bu, işsiz ve güçsüz kimselerin ve nefislerinin hevâ ve arzusuna uyan yiyicilerin ihdâs ettiği şeylerdir.”[32]

Şeyhul-İslâm İbn-i Teymiyye-ALLAH ona rahmet etsin- bu konuda şöyle der:

“Yine, bazı insanların ihdâs ettikleri şey, ya İsa-aleyhisselâm-’ın doğum gününü kutlayan hıristiyanlara benzemektir, ya da Peygamber -sallALLAHu aleyhi ve sellem-’e sevgi duymak ve saygı göstermektir.İnsanlar, doğum gününü kutlama konusunda farklı olmalarına rağmen, her kim Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in doğum gününü bayram edinirse, (bilsin ki) seleften hiç kimse bunu yapmamıştır.Bunda hayır olsaydı veya bunu yapmak daha tercih edilen bir görüş olsaydı, onlar Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’i bizden daha çok seviyor ve bizden daha çok O’na saygı duyarlardı.Çünkü onlar, hayıra bizden daha düşkündürler.Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’i sevmek ve O’na saygı göstermek,ancak O’nun yaptığı gibi yapmak, O’na itaat etmek, O’nun emirlerine uymak,gizli ve açık olarak sünnetini yaşatmak, gönderildiği bu dîni yaymaya çalışmak ve bu uğurda kalp ile, el ile ve dil ile cihâd etmektedir.Çünkü bu yol, ilk müslümanlar olan Muhâcir, Ensâr ve onlara en güzel bir şekilde tâbi olanların yoludur.”[33]

Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in doğum gününü kutlama bid’atını inkar etme konusunda eskiden olduğu gibi, günümüzde de çeşitli risâle ve kitaplar yazılmıştır. Bunun bid’at ve hıristiyanlara benzeme oluşunun yanında, bu olay evliyâ, şeyh ve liderlerin doğum günlerini kutlamak gibi, başka doğum günlerini kutlamaya kadar götürür ki birçok şer kapısının açılmasına sebep olur.

2: Mekânlar, zamanlar ve ölü ya da hayatta olan şahıslardan bereket ummak:
Teberrük kelimesi, bereket istemek demektir.Bu ise bir şeyde iyiliğin sâbit olması ve ziyâdeleşmesidir.Bir şeyde iyiliğin sâbit olması ve ziyâdeleşmesi, ancak bu iyiliğe sahip olan ve ona güç yetiren kimse tarafından mümkündür ki bu da ALLAH Teâlâ’dır.Bereketi indiren ve onu sâbit kılan yalnızca O’dur.Yaratılan bir kimse bereket vermeye, onu yoktan yaratmaya ya da bereketin kalmasını sağlamaya ve onu sâbit kılmaya güç yetiremez.

Mekânlarla, zamanlarla ve ölü ya da hayatta olan şahıslarla teberrükte bulunmak, asla câiz değildir.Çünkü o şeyin bereket verdiğine inanılırsa, bu şirktir.Veya o mekânı ziyâret ederek oraya el-yüz sürmekle, ALLAH tarafından bereketin hâsıl olunacağına inanılırsa, bu şirke götürür.

Sahâbenin, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in saçı, tükürüğü ve teriyle teberrükte bulunmasına gelince, bu Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem- hayattayken kendisine has olan bir davranıştı.Bunun en açık delîli, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in vefâtından sonra sahâbe, ne onun odası ve kabrinden bereket ummuş, ne onun namaz kıldığı yerlere yönelmiş, ne de oturduğu yerlerden bereket ummuşlardır. Bunu yapmadıklarına göre evliyânın makamından bereket ummamaları daha önce gelir.Sahâbenin en fazîletlileri olan Ebû Bekir ve Ömer gibi salih kimselerden ne hayatta ne de vefât ettikten sonra bereket ummuşlardır. Sahabe, namaz kılmak veya duâ etmek için Hirâ mağarasına da gitmemişlerdir.Aynı şekilde ALLAH Teâlâ’nın Musa-aleyhisselâm- ile konuştuğu Tûr dağına namaz kılmak veya duâ etmek için de gitmemişlerdir.Bundan başka evliyâ makamlarının olduğu söylenen dağlara veya herhangi bir peygamberin ayak izlerinin üzerine inşâ edilen bir türbeye gitmemişlerdir.

Ayrıca seleften hiç kimse, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in Mescid-i Nebevî’de devamlı olarak namaz kıldığı yeri, Mekke’de olsun, başka bir yerde olsun namaz kıldığı hiçbir yeri istilâm edip öpmemiştir.

Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in mübârek ayaklarını bastığı ve namaz kıldığı yerlere el-yüz sürüp öpmek,ümmeti için câiz değilse, nasıl Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’den başkasının orada namaz kıldığı veya uyuduğu söylenebilir.

İslâm âlimleri,ayak bastığı veya namaz kıldığı yerlere el-yüz sürüp öpmenin, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in şeriatından olmadığını kur’an ve sünnetle sâbit olduğunu söylemişlerdir.[34]

3. İbâdetler ve ALLAH’a yakınlaşma alanında yapılan bid’atlar:

İbâdetler alanında günümüzde ihdâs edilen bid’atlar pek çoktur.Çünkü ibâdetlerde asıl olan, Kur’an ve sünnetle sâbit olmasıdır.Kur’an ve sünnetten delîlsiz olarak yapılan hiçbir ibâdet, câiz değildir.Delîlsiz yapılan her amel de bid’attır.

Çünkü Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-:

(( مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْـهِ أَمْرُنـاَ فَهُوَ رَدٌّ )) [رواه مسلم]

“Her kim, bu işimizden (dînimizden) olmayan bir şeyi yaparsa, o yaptığı şey kendisine iâde olunur.”[35] buyurmaktadır.

Günümüzde yapılan ve hiçbir delîli olmayan ibâdet-ler pek çoktur.Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Namaz kılarken açıktan niyet etmek.

Örneğin: “(ALLAH rızâsı için) niyet ettim falanca namazı kılmaya” demek, bid’attır.

Çünkü açıktan niyet etmek, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in sünnetinden değildir.

Nitekim ALLAH Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

{ قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ } [سورة الحجرات الآية :16]

“(Ey Muhammed!Onlara) De ki: Siz, dîninizi (ve içinizde olanları) ALLAH’a mı öğretiyorsunuz (haber veriyorsunuz).Oysa ALLAH, göklerde ve yerde olanları bilir.ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir (Kalplerinizde îmân, küfür, iyilik ve kötülük olarak ne varsa,onu bilir. Hiçbir şey ona gizli-saklı kalmaz).[36]

2. Farz namazlardan sonra topluca tesbih çekmek.

Çünkü câiz olan, herkesin vârid olan tesbihleri tek başına çekmesidir.

3. Bazı münâsebetlerde veya duâdan sonra veyahut da ölünün ardından Fâtiha sûresinin okunmasını istemek.

4. Ölünün arkasından yas töreni düzenlemek, yemek yapmak, tâziye olduğunu veya bunun ölüye fayda verdiğini iddiâ ederek ücret karşılığında Kur’an okuyan kimseler kiralamak.

Bütün bunlar, bid’attır.Dînde aslı olmayan ve ALLAH Teâlâ’nın hakkında hiçbir delîl indirmediği ağır şeyleri yükle-nerek sorumluluk almak ve boyna zincir vurmaktır.

5. İsrâ ve Mîrâç gecesini ve Hicreti kutlamak gibi, dînî münâsebetleri kutlamak.Bu münâsebetlerle kutlamalar yapmanın dînde hiçbir aslı yoktur.

6. Receb ayında, bu aya has olmak üzere Recebiye Umresi yapmak, nâfile namaz kılmak ve oruç tutmak gibi gibi ibâdetler yapmak.

Umre yapmak, oruç tutmak, namaz kılmak, ibâdet etmek amacıyla kurban kesmek veya başka yönden bu ayın diğer aylardan hiçbir ayrı özelliği yoktur.

7. Tasavvufçuların yaptıkları duâ ve zikirlerin her türlüsü.

Bunların hepsi, bid’at ve dîne sonradan sokulan yeniliklerdir.Çünkü bu duâ ve zikirler, câiz olan duâ ve zikirlerden yapılış şekli, görünüşü ve yapıldığı vakitler yönünden tamamen aykırıdır.

8. Şaban ayının 15. gecesini ibâdet etmeye, gündü-zünü ise oruç tutmaya has kılmak.

Çünkü Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’den bu konuda kendine has olan herhangi bir şey sâbit olmamıştır.

9. Kabirlerin üzerine (kubbe gibi şeyler) binâ etmek ve bu kabirleri namaz kılınan mescitler edinmek, bereket ummak amacıyla bu kabirleri ziyâret etmek, kabirlerde yatan ölülerle ALLAH’a tevessülde bulunmak ve şirk amaçlı bundan başka şeyler ve kadınların kabirleri ziyâret etmele-ridir.Oysa Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- kabirleri ziyâret eden kadınlara,kabirleri namaz kılınan mescitler edinen ve kabirlerin üzerinde kandiller yakan kimselere lânet etmiştir.

Sonuç

Son olarak diyebiliriz ki bid’atlar, küfre götüren ve ALLAH Teâlâ ve Rasûlü Muhammed-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in meşrû kılmadığı fazla bir dîndir.

Bid’at, büyük günahtan daha şerlidir.Şeytan, bid’at işlenmesine, büyük günah işlenmesinden daha çok sevinir. Çünkü günah işleyen, günah işlerken onun günah olduğu-nu bilir ve o günahı işledikten sonra ALLAH’a tevbe edebilir.

Bid’at işleyen kimse (bid’atçı), işlediği bid’atın dîn olduğuna ve yaptığı şeyin kendisini ALLAH’a yaklaştırdığına inandığından dolayı o işten ALLAH’a tevbe etmez.

Bid’atlar, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-’in sünnetle-rini ortadan kaldırır, sünnetleri işlemeyi ve ehli sünneti bid’atçılara çirkin gösterir.

Bid’atlar, mü’mini ALLAH’tan uzaklaştırır,O’nun gazap ve azabını gerekli kılar, kalplerin haktan saparak bozulma-sına sebep olur.

[30] Hadisi Tirmizî rivâyet etmiş ve ‘hadis, sahîhtir’ demiştir.

[31] Buhârî ve Müslim

[32] “Risâletul-Mevrid fî Amelil-Mevlid”

[33] İbn-i Teymiyye:“İktidâus-Sırâtıl-Mustekîm”.Cilt:2.Sayfa:615.Tahkîk:prof.Dr.Nâsır el-Akl

[34] İbn-i Teymiyye:“İktidâus-Sırâtıl-Mustekîm”.Cilt:2.Sayfa:795-802.Tahkîk:prof.Dr.Nâsır el-Akl

[35] Müslim

[36] Hucurât Sûresi: 16

Faziletli Şeyh Salih bin fevzan (ALLAH onu korusun)
 
H Çevrimdışı

HiLaFeTiNaSKeRi

Üye
İslam-TR Üyesi
BID’AT

Bid’atin mahzurlarina ve hos gitmeyen yanlarina dari söylenmis sözlerin bir kismini Imam Satibi (Rh.a) söylece dile getirmektedir: “Bid’at ile birlikte namaz, oruc, sadaka vb. ALLAH’A yaklastirici hicbir ibadet kabul edilemez. Bid’at sahibi ile birlikte oturup kalkan kimseden ALLAH’IN korumasi kalkar ve o kisi kendi haline birakilir. Bid’at sahibinin yanina giden ona saygi gösteren, Islam’in yikilmasina yardimci olur. IslamÄin aslini bozacak davranis ve anlayista olan bid’at sahibi kimse lanetlik kabul edilir. Bid’at sahibinin ibadeti kendisini ALLAH’TAN uzaklastirmaktan baska bir ise yaramaz. Düsmanligin ve karsilikli kinin kaynagi bid’at sahibidir. Bid’at, Muhammed (sav)’in sefaatine engeldir. Her bir bid’at bir sünneti ortadan kaldiri, o bid’at geregince amel edenlerin günahi kadar da bid’atleri ortaya koyana da günah yailir!. Bid’at sahibine ALLAH gazab eder, onu zelil kilar. Rasulüllah (sav)’in havzindan uzaklastirilir. Dinden cikar kafirler arasinda sayilacagindan ve dünya hayatindan ayrilirken, akibetinin kötü olacagindan, ahirette yüzünün kararacagindan ve cehenenm atesiyle azab göreceginden korkulur. ALLAH Rasulü, bid’atciden beri ve uzaktir. Müslümanlar da ondan uzaklasmistir. Dünya hayatindaki fitneden baska ahiret azabinn da artacagindan korkulur.
ALLAHÜ Tela’in indirdigi hükümleri cirkin görüp co hükümlerin yerine gecmek üzere, kendi heva ve heveslerinden hükümler icad eden filozoflar genellikle "Ehl-i bid’at” arasindan cikmistir.

Bidat sahibi irsad edilir. Ögretilir ve görüslerini karsi deliller ortaya konulur. Onunla konusulmaz, selam verilmez. Beldesinden sürgün edilir. Hallacin öldürülmeden önce senelerce hapse atildigi gibi hpse atilir. Sakinmalarii saglamak maksadiyla bidatleri ilan edilir, yayilir. Onlarla savasilir. Tevbe etmeyecek olurlarsa öldürülür. Genel olarak cerhedilir ve sehadetleri rivayetleri herhangi bir sekilde kabul edilmez bu konuda etrafli görüsler vardir. Hastalandiklari takdirde ziyaretlerine gidilmez. Cenazelerinde bulunulma. Ömer b el-Hattabin Sabigi vurdugu gibi vururlar.

Ehli- Bidat olanlar, sünneti birakip bidatlere yapisanlardir. Bidatin tümü delaet cümlesindendir. Bidatin güzel olani olmaz. Sonradan ortaya cikan sahih örfü veya güzel adetleri “Bidat-i Hasene” olarak isimlendiren alimler, terkipteki bidat kelimesini lügat masindanda kullanmislardir. Mutezile mezhebi ise bidat haseneyi, insan aklinin güzel gördügü filler olarak degerlendirmis ve savunmustur.

ALLAHÜ tealanin indirdigi hükümleri cirkin görüp o hükümlerin yerine gecmek üzere, kendi heva ve heveslerinden hükümler icad eden filozoflar genellikle “Ehli Bidat” arasindan cikmistir.
 
deli Çevrimdışı

deli

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
konularınız birleştirilmiştir... paylaşımlarınızdan ötürü Allah razı olsun :hacıabi
 
Üst