A
Çevrimdışı
Muhsin Canan
Bismihi Teâlâ
Yıllar önce mütedeyyin bir kardeşimle beraber Hoca Efendi cemaatinin Fem Dershanelerinde bulunuyorduk.
Fethullah Gülen Hoca efendinin Zaman gazetesine verdiği röportajda Usame Bin Laden ile ilgili de “Ömrümde hiçbir insana gönül koymadım ve nefret etmedim. Dünyada nefret ettiğim tek insan Usame Bin Laden’dir “ diye buyurduğu(!) zamanlardı.
Hatta çok iyi hatırlıyorum ki Zaman gazetesine o röportajın verildiği günlerde gazetenin bir milyon insana ulaşması için halka bedava dağıtılıyordu.
İşte o röportajdan sonraki miraç kandilinde ikimiz de farklı programlara davet edilmiştik. Arkadaşımın bulunduğu programda -Hoca efendinin röportajından olsa gerek- Usame Bin Laden’den söz açılmış. Dershanenin müdür yardımcısı da olan program konuşmacısı Usame Bin Laden’in ABD’nin ajanı olduğunu belirtmiş, “bu konu da somut bir delil var mı” sorusuna ise konuşmacı şöyle cevap vermiş:
“Somut delil şudur, ABD ve Usame arasında aleni bir savaş var. Usame’nin de Afganistan’da olduğunu bilmeyen yok. Ne kadar saklanırsa saklansın ABD isterse gelişmiş uydu teknolojisini kullanarak uydudan Usame Tora bora dağlarında dahi olsa yerini tespit edip Usame’yi vurabilir, öldürebilir. ABD Usame’nin yerini tespit etmek ve gerçekten onu öldürmek için bir çaba göstermediğine göre demek Usame ABD’nin adamıdır, ajanıdır.” Arkadaşım sonradan bunları bana aktarınca ben de kendisine: “Öyle ise Hoca efendi de ajandır”, dememle beraber arkadaş “nasıl?” diye atlamıştı, zaten.
Ben de;
Her şey bir yana dershanede ve cemaat sohbetlerinde biz bize kaldığımızda gayemizin, amacımızın bu milleti, düzeni İslamileştirmek olduğunu konuşmuyor muyuz?
Gayemizin Allah, hizmetimizin Allah için olduğunu belirtmiyor muyuz?
Yine bu gün kolejler, özel okullar, ticari şirketler, mağazalar, yayın evler, gazeteler, televizyonlar bir yana sadece Fem dershanelerinin Türkiye’de dört yüzü aşkın şubesi yok mu? Yine ismini bilmediğimiz duymadığımız Afrika ülkelerinde bile bu hizmetin okullarının, kolejlerinin olduğunu bilmeyen mi var.
Tüm bu oluşumların baş tacı olan Hoca Efendi de Türkiye’nin dört bir yanından getirilmiş toprağın bulunduğu bir villada ABD’de değil mi?
ABD var olalı insanlığın ve Müslümanlığın düşmanı değil mi?
Nagazaki ve Hiroşima’nın katili Büyük Şeytan namıyla namdar Amerika değil mi?
Türkiye’deki darbelerin arkasındaki esrarengiz el değil mi?
Kan emici, diktatör Mübarekleri, Saddamları, Esatları, kralları başımıza bela eden hatta
Halepçe’de kullanılan kimyasal gazı Saddam’a veren ABD değil mi?
Dünya jandarmalığıyla buraya, oraya saldırarak Afganistan’da, Irak’ta milyonu aşkın insanın öldürülmesinin, yüz binlerce kadının dul kalmasının, milyonlarca çocuğun yetim ve öksüz kalmasının sebebi ABD değil mi?
Müslümanları terörist ilan eden, İslam’a ve Müslümanlara karşı çağdaş haçlı seferlerinin başı ABD değil mi?
Tüm bunlar evetse, ABD ve Hoca efendiyle ilgili üç şık önümüze çıkıyor.
Birincisi: Ya ABD ahmaktır. Yani Türkiye’de ve dünyada açılan okulları ve hizmetleriyle namdar Hoca efendinin kendisi için en büyük tehlike olduğunu bilemeyecek, göremeyecek kadar ahmak. Zira Hoca efendiyi ABD’de barındırmakla koynunda yılan beslediğinin farkında değil.
İkincisi: Ya ABD İnsanlığın ve Müslümanlığın dostudur. Üzerine güneşin doğup battığı yere İslam’ı götürmeyi hedef edinen Hoca efendiyi bağrında barındırıp, ona hamilik yaparak İnsanlığın ve Müslümanlığın dostudur, ABD.
Birincisi ve ikincisini geçersek yani ince hesaplı, çıkarı için şuraya buraya saldıran ABD ahmak olmadığına göre İslam’ın dostu da olmadığı da muhakkaktır.
Öyle ise Üçüncüsü: Hoca efendi ABD’nin adamı ve ajanıdır. Nitekim sonradan Rusya tarafından Hizmet’in Rusya’daki okulları, okuldaki hocaların ABD’ye ajanlık yaptıkları iddiasıyla kapatılması bile çok manidardır.
Böyle delile böyle delil, doğrusu her iki delil de çakma.
Arkadaşım bu konuda da kani olmuştu. Lakin burada bitirmedim ve konuya tekrar döndüm.
Ama bir dakika ben yine de Hoca efendinin ajan olduğu konusunda bir iddiada bulunmuyorum, ben sadece olaya bu şekilde yaklaşmanın doğru olmadığını, çakma delillerle herkesi ajan gösterebileceğimizi göstermek istedim. Nihayetinde Usame Bin Laden de Hoca Efendi de ajan olsalar da olmasalar da Allah ne bana ne sana Usame Bin Laden ajan mıydı, Hoca efendi ajan mıydı; diye sormayacaktır.
Tabii ki, sırf Allah için gıyabında Müslüman kardeşimi korumak için bu çıkışı yapmıştım, yoksa Usame Bin Laden’le Müslüman kardeşliği bağı dışında uzaktan yakından bir bağım yoktu. Hatta kendisinin bu düşünce de olmadığı söyleniliyor olsa da kendisiyle anılan tekfir etme düşüncesine karşı olduğumu da özellikle belirteyim.
…
Bu meseleden birkaç yıl sonra Mısır’a bir yolculuğumuz olmuş, bir süre orda mukim olmuştum. O süre zarfında orda Selefi düşüncedeki kardeşlerle bir araya geldiğimiz oldu. Onlarda bu sefer Hoca efendinin “başörtüsü furuattır” ve Şeyh Usame ile ilgili malum demeçlerinden Hoca efendiyi tekfir ediyorlardı. Bu sefer de sırf Allah için Hoca efendiyi savunuyordum. Tabii ki başörtüsü konusunda ayetle konuştuklarından ayete karşı sözümüz olmadığından susmak zorunda kalıyordum. Yine Nurcu kardeşlerimize narcılar diyen kişilere karşı kardeşlerimizi savunduğumuz gibi vahşet ve kontra çamurlarına, iftiralarına maruz kalan Hizbullah’ı da savunuyordum.
El hâsıl bireysel ve camia olarak sırf kardeşlik hukuku için, ümmetin vahdeti için birbirine zıt kutupları gıyabında savunduk. Ajan oldukları iddia edilenler de olsa ben “Müslüman’ım” diyen ve farklı metotlarla hizmet etmeye çalışan kim olursa olsun Müslüman kardeşimiz gördük, görüyoruz; görmemiz gerektiğini de her yerde ve durumda deklare ettik.
Şeyh Usame’nin ABD tarafından şehit edilmesi de gösterdi ki çakma delilin mumu bu güne kadarmış, demek Usame Bin Laden ajan değilmiş.
Rabbimizden temennimiz; Allah için farklılıklara, renkliliklere, eksikliklere, hatalara rağmen kardeşliği içselleştiren, gıyabında birbirini savunan, birbirine karşı alçakgönüllü olan, birbirini kucaklayan, birbirine sahip çıkan, birbirini uyaran ve birbirinin hatalarını hoş gören, birbirinin eksikliklerinin değil artılarına odaklanan bir İslam ümmeti görmemizdir.
Allah’a emanet kalın.
(Hürseda Haber)
Bismihi Teâlâ
Yıllar önce mütedeyyin bir kardeşimle beraber Hoca Efendi cemaatinin Fem Dershanelerinde bulunuyorduk.
Fethullah Gülen Hoca efendinin Zaman gazetesine verdiği röportajda Usame Bin Laden ile ilgili de “Ömrümde hiçbir insana gönül koymadım ve nefret etmedim. Dünyada nefret ettiğim tek insan Usame Bin Laden’dir “ diye buyurduğu(!) zamanlardı.
Hatta çok iyi hatırlıyorum ki Zaman gazetesine o röportajın verildiği günlerde gazetenin bir milyon insana ulaşması için halka bedava dağıtılıyordu.
İşte o röportajdan sonraki miraç kandilinde ikimiz de farklı programlara davet edilmiştik. Arkadaşımın bulunduğu programda -Hoca efendinin röportajından olsa gerek- Usame Bin Laden’den söz açılmış. Dershanenin müdür yardımcısı da olan program konuşmacısı Usame Bin Laden’in ABD’nin ajanı olduğunu belirtmiş, “bu konu da somut bir delil var mı” sorusuna ise konuşmacı şöyle cevap vermiş:
“Somut delil şudur, ABD ve Usame arasında aleni bir savaş var. Usame’nin de Afganistan’da olduğunu bilmeyen yok. Ne kadar saklanırsa saklansın ABD isterse gelişmiş uydu teknolojisini kullanarak uydudan Usame Tora bora dağlarında dahi olsa yerini tespit edip Usame’yi vurabilir, öldürebilir. ABD Usame’nin yerini tespit etmek ve gerçekten onu öldürmek için bir çaba göstermediğine göre demek Usame ABD’nin adamıdır, ajanıdır.” Arkadaşım sonradan bunları bana aktarınca ben de kendisine: “Öyle ise Hoca efendi de ajandır”, dememle beraber arkadaş “nasıl?” diye atlamıştı, zaten.
Ben de;
Her şey bir yana dershanede ve cemaat sohbetlerinde biz bize kaldığımızda gayemizin, amacımızın bu milleti, düzeni İslamileştirmek olduğunu konuşmuyor muyuz?
Gayemizin Allah, hizmetimizin Allah için olduğunu belirtmiyor muyuz?
Yine bu gün kolejler, özel okullar, ticari şirketler, mağazalar, yayın evler, gazeteler, televizyonlar bir yana sadece Fem dershanelerinin Türkiye’de dört yüzü aşkın şubesi yok mu? Yine ismini bilmediğimiz duymadığımız Afrika ülkelerinde bile bu hizmetin okullarının, kolejlerinin olduğunu bilmeyen mi var.
Tüm bu oluşumların baş tacı olan Hoca Efendi de Türkiye’nin dört bir yanından getirilmiş toprağın bulunduğu bir villada ABD’de değil mi?
ABD var olalı insanlığın ve Müslümanlığın düşmanı değil mi?
Nagazaki ve Hiroşima’nın katili Büyük Şeytan namıyla namdar Amerika değil mi?
Türkiye’deki darbelerin arkasındaki esrarengiz el değil mi?
Kan emici, diktatör Mübarekleri, Saddamları, Esatları, kralları başımıza bela eden hatta
Halepçe’de kullanılan kimyasal gazı Saddam’a veren ABD değil mi?
Dünya jandarmalığıyla buraya, oraya saldırarak Afganistan’da, Irak’ta milyonu aşkın insanın öldürülmesinin, yüz binlerce kadının dul kalmasının, milyonlarca çocuğun yetim ve öksüz kalmasının sebebi ABD değil mi?
Müslümanları terörist ilan eden, İslam’a ve Müslümanlara karşı çağdaş haçlı seferlerinin başı ABD değil mi?
Tüm bunlar evetse, ABD ve Hoca efendiyle ilgili üç şık önümüze çıkıyor.
Birincisi: Ya ABD ahmaktır. Yani Türkiye’de ve dünyada açılan okulları ve hizmetleriyle namdar Hoca efendinin kendisi için en büyük tehlike olduğunu bilemeyecek, göremeyecek kadar ahmak. Zira Hoca efendiyi ABD’de barındırmakla koynunda yılan beslediğinin farkında değil.
İkincisi: Ya ABD İnsanlığın ve Müslümanlığın dostudur. Üzerine güneşin doğup battığı yere İslam’ı götürmeyi hedef edinen Hoca efendiyi bağrında barındırıp, ona hamilik yaparak İnsanlığın ve Müslümanlığın dostudur, ABD.
Birincisi ve ikincisini geçersek yani ince hesaplı, çıkarı için şuraya buraya saldıran ABD ahmak olmadığına göre İslam’ın dostu da olmadığı da muhakkaktır.
Öyle ise Üçüncüsü: Hoca efendi ABD’nin adamı ve ajanıdır. Nitekim sonradan Rusya tarafından Hizmet’in Rusya’daki okulları, okuldaki hocaların ABD’ye ajanlık yaptıkları iddiasıyla kapatılması bile çok manidardır.
Böyle delile böyle delil, doğrusu her iki delil de çakma.
Arkadaşım bu konuda da kani olmuştu. Lakin burada bitirmedim ve konuya tekrar döndüm.
Ama bir dakika ben yine de Hoca efendinin ajan olduğu konusunda bir iddiada bulunmuyorum, ben sadece olaya bu şekilde yaklaşmanın doğru olmadığını, çakma delillerle herkesi ajan gösterebileceğimizi göstermek istedim. Nihayetinde Usame Bin Laden de Hoca Efendi de ajan olsalar da olmasalar da Allah ne bana ne sana Usame Bin Laden ajan mıydı, Hoca efendi ajan mıydı; diye sormayacaktır.
Tabii ki, sırf Allah için gıyabında Müslüman kardeşimi korumak için bu çıkışı yapmıştım, yoksa Usame Bin Laden’le Müslüman kardeşliği bağı dışında uzaktan yakından bir bağım yoktu. Hatta kendisinin bu düşünce de olmadığı söyleniliyor olsa da kendisiyle anılan tekfir etme düşüncesine karşı olduğumu da özellikle belirteyim.
…
Bu meseleden birkaç yıl sonra Mısır’a bir yolculuğumuz olmuş, bir süre orda mukim olmuştum. O süre zarfında orda Selefi düşüncedeki kardeşlerle bir araya geldiğimiz oldu. Onlarda bu sefer Hoca efendinin “başörtüsü furuattır” ve Şeyh Usame ile ilgili malum demeçlerinden Hoca efendiyi tekfir ediyorlardı. Bu sefer de sırf Allah için Hoca efendiyi savunuyordum. Tabii ki başörtüsü konusunda ayetle konuştuklarından ayete karşı sözümüz olmadığından susmak zorunda kalıyordum. Yine Nurcu kardeşlerimize narcılar diyen kişilere karşı kardeşlerimizi savunduğumuz gibi vahşet ve kontra çamurlarına, iftiralarına maruz kalan Hizbullah’ı da savunuyordum.
El hâsıl bireysel ve camia olarak sırf kardeşlik hukuku için, ümmetin vahdeti için birbirine zıt kutupları gıyabında savunduk. Ajan oldukları iddia edilenler de olsa ben “Müslüman’ım” diyen ve farklı metotlarla hizmet etmeye çalışan kim olursa olsun Müslüman kardeşimiz gördük, görüyoruz; görmemiz gerektiğini de her yerde ve durumda deklare ettik.
Şeyh Usame’nin ABD tarafından şehit edilmesi de gösterdi ki çakma delilin mumu bu güne kadarmış, demek Usame Bin Laden ajan değilmiş.
Rabbimizden temennimiz; Allah için farklılıklara, renkliliklere, eksikliklere, hatalara rağmen kardeşliği içselleştiren, gıyabında birbirini savunan, birbirine karşı alçakgönüllü olan, birbirini kucaklayan, birbirine sahip çıkan, birbirini uyaran ve birbirinin hatalarını hoş gören, birbirinin eksikliklerinin değil artılarına odaklanan bir İslam ümmeti görmemizdir.
Allah’a emanet kalın.
(Hürseda Haber)