I
Çevrimdışı
"iNŞiRaH"
Misafir
Bir çığlık ol!
Elinde silah yokken, hain bir kılıç boğazına dayanmışken, “Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?” sorusuna, “Allah!” deyişi gibi Hak Nebi’nin (sas)... Yegâne havl ve kuvvet sahibini en gür sadayla ilan eden böyle bir çığlık!
Bir çığlık ol!
Evlatlarını, eşini, kardeşlerini er meydanında doğranmış olarak görse de, Uhud yamaçlarında Efendisi’nin (sas) sağ olduğunu görünce, şükür secdelerine kapanan Sümeyra anamızın, “Fedâke ebî ve ümmî yâ Resûl.” Yani “Anam babam sana feda olsun.” diye hıçkırıklara karışan çığlığı gibi... Allah ve Resulü’ne (sas) tam bağlılığın ilânı bir çığlık!
Bir çığlık ol!
Üzerine kızgın kayaların yığıldığı en çetin anlarda bile imanından vazgeçmeyen Hz. Bilâl’in (ra), “Ehad, Ehad!!” çığlıkları gibi... Rabb’in birliğini, gönlü kör, sağır, dilsiz olanlara bile duyuran bir sebat çığlığı!
Bir çığlık ol!
Etrafı sarılmakta olan İslâm ordusunun durumuna vâkıf olan koca halife Hz. Ömer’in (ra), ordunun komutanına, kilometrelerce uzaktan, “Ya Sâriye, el cebel, el cebel!” Yani, “Sâriye, dağa doğru, dağa doğru..!” deyip yol göstererek, bir anda savaşın kaderini bile değiştirebilen bir feraset çığlığı!..
Bir çığlık ol!
Düşman gemileri Haliç’e girdiğinde, celadetiyle atını denize süren kumandan padişah Hz. Fâtih’in, “Ya Bizans beni alır, ya ben Bizans’ı!” kükreyişi gibi, azim ve fütüvvet fışkıran bir çığlık! Ya da öyle bir çığlık ki, o kutlu Fâtih’in cedlerinden Murad Hüdavendigar’ın, hain bir hançerle son soluklarını verirken bile, Osman Bey’den mefkûre dersi alarak; “Attan inmeyesüz!..” deyişi gibi, son anda bile hep ilerileri işaret eden bir çığlık!
Bir çığlık ol!
O saydığımız kâmeti bâlâların asrımızdaki misali Bediüzzaman gibi; ayağı kayıp, kayalıklardan aşağıya düşerken bile, “Davam!” diye haykıran bir çığlık! Ölümle burun burunayken bile Hakk’ın adını, yâdını bütün âleme duyurma davasına bu denli bağlılığın timsâli bir çığlık! Böyle kürsülere yığılıp kalma! İnsanların imanı için Allah’a niyazda böyle bir çığlık ol! İşte, bu çığlıklara bir çığlık da sen kat! Bu gür seslere “hoş bir sadâ” da sen ol! Güneşin doğup battığı her yerde nurdan helezonlar oluşturup ortalığı aydınlatan, Hak Teala’nın “nurunu tamamlama” vaadinin vesilesi kılınan kara sevdalılar misal, o Dâvûdî çığlıkların aks-i sadâsı bir çığlık!..
Elinde silah yokken, hain bir kılıç boğazına dayanmışken, “Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?” sorusuna, “Allah!” deyişi gibi Hak Nebi’nin (sas)... Yegâne havl ve kuvvet sahibini en gür sadayla ilan eden böyle bir çığlık!
Bir çığlık ol!
Evlatlarını, eşini, kardeşlerini er meydanında doğranmış olarak görse de, Uhud yamaçlarında Efendisi’nin (sas) sağ olduğunu görünce, şükür secdelerine kapanan Sümeyra anamızın, “Fedâke ebî ve ümmî yâ Resûl.” Yani “Anam babam sana feda olsun.” diye hıçkırıklara karışan çığlığı gibi... Allah ve Resulü’ne (sas) tam bağlılığın ilânı bir çığlık!
Bir çığlık ol!
Üzerine kızgın kayaların yığıldığı en çetin anlarda bile imanından vazgeçmeyen Hz. Bilâl’in (ra), “Ehad, Ehad!!” çığlıkları gibi... Rabb’in birliğini, gönlü kör, sağır, dilsiz olanlara bile duyuran bir sebat çığlığı!
Bir çığlık ol!
Etrafı sarılmakta olan İslâm ordusunun durumuna vâkıf olan koca halife Hz. Ömer’in (ra), ordunun komutanına, kilometrelerce uzaktan, “Ya Sâriye, el cebel, el cebel!” Yani, “Sâriye, dağa doğru, dağa doğru..!” deyip yol göstererek, bir anda savaşın kaderini bile değiştirebilen bir feraset çığlığı!..
Bir çığlık ol!
Düşman gemileri Haliç’e girdiğinde, celadetiyle atını denize süren kumandan padişah Hz. Fâtih’in, “Ya Bizans beni alır, ya ben Bizans’ı!” kükreyişi gibi, azim ve fütüvvet fışkıran bir çığlık! Ya da öyle bir çığlık ki, o kutlu Fâtih’in cedlerinden Murad Hüdavendigar’ın, hain bir hançerle son soluklarını verirken bile, Osman Bey’den mefkûre dersi alarak; “Attan inmeyesüz!..” deyişi gibi, son anda bile hep ilerileri işaret eden bir çığlık!
Bir çığlık ol!
O saydığımız kâmeti bâlâların asrımızdaki misali Bediüzzaman gibi; ayağı kayıp, kayalıklardan aşağıya düşerken bile, “Davam!” diye haykıran bir çığlık! Ölümle burun burunayken bile Hakk’ın adını, yâdını bütün âleme duyurma davasına bu denli bağlılığın timsâli bir çığlık! Böyle kürsülere yığılıp kalma! İnsanların imanı için Allah’a niyazda böyle bir çığlık ol! İşte, bu çığlıklara bir çığlık da sen kat! Bu gür seslere “hoş bir sadâ” da sen ol! Güneşin doğup battığı her yerde nurdan helezonlar oluşturup ortalığı aydınlatan, Hak Teala’nın “nurunu tamamlama” vaadinin vesilesi kılınan kara sevdalılar misal, o Dâvûdî çığlıkların aks-i sadâsı bir çığlık!..