Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bir Kurân Mûcizesi: Güneş'teki Sarı Develer

H Çevrimdışı

haqtan

Üye
İslam-TR Üyesi
Güneş'ten Mesaj
Kurân'ın nâzil olmasıyla, kâinât, gerçek manada aydınlanmış ve sahibini bulan insanoğlu, yokluk karanlıklarından kurtularak; ebedî saadete namzet olduğunu öğrenmişti.

Her şeyin yönü ve kıymeti, bir anda değişiverdi. Kurân ve onu ders veren Zât'ın (S.A.V.) nûruyla dolan kâinatta, Güneş'in ışıkları da sönük kalmıştı. Çünkü Kurân, Güneş'ten sadece bir lamba olarak bahsediyordu.

Mürselât sûresinin 30. ve 31. âyetlerinde ise, dehşet verici bir ateşe dikkat çekiliyor ve o ateşin sarı deve sürülerine benzeyen muhteşem kıvılcımlar attığı dile getiriliyordu.

«Muhakkak o ateş, öyle kıvılcımlar atar ki, her biri saray gibi. Sanki o kıvılcımlar, sarı deve sürüleri(dir).» [1]

Çok yakın bir geçmişte, Güneş üzerindeki termonükleer reaksiyonlar incelendiğinde hayret verici bir faaliyet gözlendi. Bu reaksiyonlar sonucunda uzunluğu bazen 1 milyar kilometreye kadar varabilen dev alevler yükseliyordu.

Peygamberimiz, Buhârî'den nakledilen ve Câmiüs-Sagîr'de geçen bir hâdisinde, Güneş ile Cehennem arasında münasebete işaret etmiş ve şöyle buyurmuştu:

«Öğle namazını serinliğe tehir ediniz. Muhakkak ki sıcaklığın şiddeti, Cehennem'in kaynamasındandır.» [2]

Elmalılı Hamdi Yazır, günümüzden tam 50 yıl önce yazdığı "Hak Dini, Kurân Dili" adlı eserin 5525. sayfasında, bu âyetlerin (Mürselat 30-31) tefsirini yaparken; ayetlerde "saray" şeklinde geçen benzetmenin ateşin büyüklüğünü, "deve sürüleri" şeklinde geçen benzetmenin de çokluk ve hareketi gösterdiğini ifade etmektedir.

Bu ifâdeye uygun olarak, sadece Güneş'i konu alan Alman kaynaklı "Die Sonne" adlı eserde, püskürmelerin Güneş yüzeyinden 5000 kilometre yukarıdaki renkli tabakada (cromosfer) cereyan ettiğini, yılda 7000'e kadar püskürme olduğunu ve bu hadisenin uzaya kırmızı bulutlar atılıyormuşçasına büyük bir hareket meydana getirdiğini anlatmaktadır. Aynı eserde, bu hareketin hızı, saatte 7200 kilometre olarak açıklanır.[3]

Büyük İslam âlimlerinden Bediüzzaman ise, Mektubât adlı eserinde Cehennem'in suğra (küçük) ve kübra (büyük) olmak üzere iki adet olduğunu ve küçük bir çekirdeğin büyük bir ağaç meydana getirmesi gibi, suğranın da ilerde kübranın çekirdeğini teşkil edeceğini bildirir. Aynı eserte suğra olarak belirtilen küçük cehennemin bir nakle göre mağma tabakası olduğu belirtilmektedir.[4]

Sonuç olarak, kainatta abes (faydasız) bir şey yaratılmadığı gerçeğinden hareketle, Dünya'nın, Güneş'in ve diğer yıldızların bağrında saklanan ateş kütlelerinin Cehennem'de yer alacağı hükmüne varılabilir. Güneş çekirdeğine ait sıcaklığın, ilim çevrelerince 20.000.000 santigrad derece olarak ifade edilmesi, bu hükmü doğrular mahiyettedir.

Dev teleskopların daha dün görebildikleri gerçekleri Kurân'ın 14 asır öncesinden herkesin anlayacağı şekilde tarif etmesi, tamamen kör ve sağır olmayan insanların Allah'ı tasdik etmesiyle sonuçlanmaktadır.

«Yakında biz onlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi (gerçekleri) göstereceğiz. Hatta onların hakiykat olduğu, kendilerine tebeyyün edecek (apaçık görünecek)'tir.»

20072_1269552015209&.jpg
 
E Çevrimdışı

enes70

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Güneş'ten Mesaj
Kurân'ın nâzil olmasıyla, kâinât, gerçek manada aydınlanmış ve sahibini bulan insanoğlu, yokluk karanlıklarından kurtularak; ebedî saadete namzet olduğunu öğrenmişti.

Her şeyin yönü ve kıymeti, bir anda değişiverdi. Kurân ve onu ders veren Zât'ın (S.A.V.) nûruyla dolan kâinatta, Güneş'in ışıkları da sönük kalmıştı. Çünkü Kurân, Güneş'ten sadece bir lamba olarak bahsediyordu.

Mürselât sûresinin 30. ve 31. âyetlerinde ise, dehşet verici bir ateşe dikkat çekiliyor ve o ateşin sarı deve sürülerine benzeyen muhteşem kıvılcımlar attığı dile getiriliyordu.

«Muhakkak o ateş, öyle kıvılcımlar atar ki, her biri saray gibi. Sanki o kıvılcımlar, sarı deve sürüleri(dir).» [1]

Çok yakın bir geçmişte, Güneş üzerindeki termonükleer reaksiyonlar incelendiğinde hayret verici bir faaliyet gözlendi. Bu reaksiyonlar sonucunda uzunluğu bazen 1 milyar kilometreye kadar varabilen dev alevler yükseliyordu.

Peygamberimiz, Buhârî'den nakledilen ve Câmiüs-Sagîr'de geçen bir hâdisinde, Güneş ile Cehennem arasında münasebete işaret etmiş ve şöyle buyurmuştu:

«Öğle namazını serinliğe tehir ediniz. Muhakkak ki sıcaklığın şiddeti, Cehennem'in kaynamasındandır.» [2]

Elmalılı Hamdi Yazır, günümüzden tam 50 yıl önce yazdığı "Hak Dini, Kurân Dili" adlı eserin 5525. sayfasında, bu âyetlerin (Mürselat 30-31) tefsirini yaparken; ayetlerde "saray" şeklinde geçen benzetmenin ateşin büyüklüğünü, "deve sürüleri" şeklinde geçen benzetmenin de çokluk ve hareketi gösterdiğini ifade etmektedir.

Bu ifâdeye uygun olarak, sadece Güneş'i konu alan Alman kaynaklı "Die Sonne" adlı eserde, püskürmelerin Güneş yüzeyinden 5000 kilometre yukarıdaki renkli tabakada (cromosfer) cereyan ettiğini, yılda 7000'e kadar püskürme olduğunu ve bu hadisenin uzaya kırmızı bulutlar atılıyormuşçasına büyük bir hareket meydana getirdiğini anlatmaktadır. Aynı eserde, bu hareketin hızı, saatte 7200 kilometre olarak açıklanır.[3]

Büyük İslam âlimlerinden Bediüzzaman ise, Mektubât adlı eserinde Cehennem'in suğra (küçük) ve kübra (büyük) olmak üzere iki adet olduğunu ve küçük bir çekirdeğin büyük bir ağaç meydana getirmesi gibi, suğranın da ilerde kübranın çekirdeğini teşkil edeceğini bildirir. Aynı eserte suğra olarak belirtilen küçük cehennemin bir nakle göre mağma tabakası olduğu belirtilmektedir.[4]

Sonuç olarak, kainatta abes (faydasız) bir şey yaratılmadığı gerçeğinden hareketle, Dünya'nın, Güneş'in ve diğer yıldızların bağrında saklanan ateş kütlelerinin Cehennem'de yer alacağı hükmüne varılabilir. Güneş çekirdeğine ait sıcaklığın, ilim çevrelerince 20.000.000 santigrad derece olarak ifade edilmesi, bu hükmü doğrular mahiyettedir.

Dev teleskopların daha dün görebildikleri gerçekleri Kurân'ın 14 asır öncesinden herkesin anlayacağı şekilde tarif etmesi, tamamen kör ve sağır olmayan insanların Allah'ı tasdik etmesiyle sonuçlanmaktadır.

«Yakında biz onlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi (gerçekleri) göstereceğiz. Hatta onların hakiykat olduğu, kendilerine tebeyyün edecek (apaçık görünecek)'tir.»

Harika bir konu tsk ederim
 
Üst Ana Sayfa Alt