BİRİNCİ ADIM TAMAM SIRA İKİNCİ ADIMDA
Türkiye çok büyük bir vahşetle karşı karşıya.
Bir yandan terör saldırıları azdı diğer yandan milletimizin içine nifak sokmak isteyen şer güçler düğmeye bastı.
İskenderun'da şehir merkezinde 7 askerimizin şehit edilmesiyle İsrail deniz haydutlarının sivil Türk yardım gemisine saldırarak insanlara kurşun yağdırmaları birbirinden bağımsız değil.
Her iki olayın da hedeflenen ortak sonuçları var.
Türkiye'deki iktidarı hem içerde hem de uluslar arası arenada zayıflatmak.
Türkiye'deki iktidar hakkında; ülkesinin insanlarına içerde ve dışarıda sahip çıkamayan bir yönetim görüntüsü ortaya çıkmasını sağlamak.
İçerde; dağlarda falan değil şehir merkezinde askerlerini koruyamayan bir devlet, dışarıda İsrail'in eline esir düşen kendi vatandaşlarının hesabını soramayan bir devlet.
İşte bütün plan bu.
Ve can alıcı soru;
Zaten ezelden ebede kadar İsrail'den hiç hazzetmeyen bu millet, baskın yapılan gemideki vatandaşlarının ölüsünün ya da dirisinin İsrail'in elinde esir kalmasına tahammül edebilir mi ?
İsrail devleti Türk vatandaşlarının bulunduğu gemiye teröristlere saldırır gibi saldırdı ve sayısının bile kaç kişi olduğunu bilmediğimiz insanımızı öldürdü.
İsrail devleti o gemideki canlı kalan Türkleri esir aldı.
İskenderun'da askerimizi şehit eden PKK ile uluslar arası sularda vatandaşımızı şehit eden İsrail sanki elele vermiş bir oyunun parçalarını tamamlıyor.
Bu oyun yeni değil, aslında Türkiye üzerinde uzun yıllardır oynanan bir oyun.
İsrail'in vahşetinden hemen sonra televizyon ekranlarına çıkarak Hamas ile Pkk'yı aynı kefeye koyan açıklamalar yapan gazeteci ve akademisyenleri gördük.
İsrail'in oluşturduğu açık hava hapishanesinde yardım bekleyen Filistinlilere yardım götürmeyi, Pkk'ya yardım götürmekle bir tutan açıklamalar bile İskenderun-İsrail hattındaki katliamların nasıl bir koordine içinde gerçekleştirildiğini anlatmaya yetmiyor mu ?
Bu yapılan vahşet Türkiye'ye bir bedel ödetme operasyonudur.
“One minute” bunun bahanesi.
Alçak koltuk krizi bunun bahanesi.
Bu bir yandan, Türkiye'nin güçlü Ortadoğu politikaları sayesinde bölgede etkili bir pozisyona gelmesine karşı iktidardan intikam alma planıdır.
Diğer yandan ise vatandaşlarını öldüren İsrail karşısında Türk hükümetinin esip gürlemekten başka bir yaptırım ortaya koyamayacağını yine Türk halkına gösterme hareketidir.
Çok dikkatli davranılması gereken bir süreçteyiz.
Şimdi ne olacak, Türkiye ne yapacak, İsrail'e bunun bedelini nasıl ödetecek diye halkı provoke etmeye yönelik söylemler ortaya atılmaya başlandı ?
Ne ilginçtir ki bu söylemleri dillendirenler; Pkk ile Filistinlileri aynı kefeye koyan, Filistin'e yardım götürmeyle Pkk'ya yardım götürmeyi aynı değerlendiren çevreler.
İsrail saldırısı karşısında nefret duyguları doruk noktaya çıkmış toplumu, Filistin-Pkk ilişkisi kurarak iyice çılgına çevirmeyi hedefleyenler bu şiddet duygusunu iktidara yöneltmek niyetiyle bilinçli bir toplum mühendisliğini devreye koydu.
Filistinlilerle Pkk'yı aynı kefeye koyabilecek kadar ileri giden bu insanlar sivil insanların üzerine mermi yağdırmayı mı savunuyor şimdi ?
Bugüne kadar yüzlerce gemi kaçıran ve işleri bu olan Somalili korsanların bile yapmadığını yapıp masum sivilleri öldüren İsrailli haydutları mı savunuyorlar şimdi ?
Şimdi İskenderun'da aynı gece askerimizi şehit eden teröristlerle Gazze'de yardım bekleyen insanlar bir mi demek istiyorlar ?
Filistin'e yardım götürenleri savunuyorsak aynı gece askerimizi şehit eden teröristleri de haklı mı görmeliyiz ?
Bunu mu demek istiyorlar ?
Aslında Filistin ile Pkk'yı aynı kefeye koyanlar eğer İsrail askerleri suçluysa terörle mücadele eden Türk askerinin de suçlu olarak görülebileceğini mi söylemek istiyorlar ?
Aslında onlar; eğer gemideki siviller masumsa Türk askeriyle çatışan teröristler de masum demek mi istiyorlar ?
Şimdi çıkıp televizyonlarda Filistin ile Pkk'nın aynı olduğunu söyleyenler, eğer Filistin devletse Kürdistan'ın da Türkiye topraklarında hakkı olduğunu mu söylemeye çalışıyor ?
Şimdi bazıları; “birileri Pkk'ya yardım götürmeye kalksa ve Türk askeri de bunu engellese buna da kızar mıyız” diye sorarak akıllarınca İsrail'i savunuyorlar.
Bizim ülkemizin televizyonlarında ve gazetelerinde Pkk'ya yardım ve yataklıkla Filistin'e yardımı aynı kefeye koyan insanlar konuşuyor.
Bu insanların dikkat çeken bir özellikleri de; bugüne kadar hep Ergenekon operasyonlarına karşı çıkan Ergenekon sanıklarının gönüllü savunuculuğunu yapan insanlar olmaları.
Çok dikkatli olmak zorundayız.
Şimdi bize düşen bir şey var.
Bizi bu zor günde kışkırtmaya çalışanların istediği kolay olanı değil zor olanı yapalım.
Sessiz kalmayalım millet olarak İsrail'e karşı tepkimizi ortaya koyalım.
Çünkü bu Türkiye'ye bir saldırı.
Ama bunu yaparken dost gibi görünen köstebeklerin milliyetçi hassasiyetlerimizi kullanmalarına bizi yönlendirmelerine müsaade etmeyelim.
Her şeyi sorgulayalım ama İsrail'in aramıza bir de fitne sokmasına müsaade etmeyelim.
Bunun Türkiye'yi karıştırmak için, siyaseti yeniden dizayn etmek için, ülkede bir iç hesaplaşma başlatmak için yapılmış uluslar arası bir operasyon olduğunu unutmayalım.
İskenderun saldırısının da İsrail saldırısının da tek bir amacı var. Ulusal ve uluslar arası alanda Türkiye'nin gücünü kırmak, iktidarın başına çorap örmek.
Şer güçler birinci adımda çifte operasyon yaptı.
Şimdi sıra ikinci adımda.
Bu kez de toplum mühendisliğini kullanarak sokaktaki öfkeyi iktidara hesap sorma baskısına dönüştürmeye çalışacaklar.
Yapmamız gereken sokaktaki insanın tepkisini kendi içimize döndürmek yerine hep birlikte içimizdeki ve dışımızdaki düşman zihniyetle mücadele etmek olmALI...
Türkiye çok büyük bir vahşetle karşı karşıya.
Bir yandan terör saldırıları azdı diğer yandan milletimizin içine nifak sokmak isteyen şer güçler düğmeye bastı.
İskenderun'da şehir merkezinde 7 askerimizin şehit edilmesiyle İsrail deniz haydutlarının sivil Türk yardım gemisine saldırarak insanlara kurşun yağdırmaları birbirinden bağımsız değil.
Her iki olayın da hedeflenen ortak sonuçları var.
Türkiye'deki iktidarı hem içerde hem de uluslar arası arenada zayıflatmak.
Türkiye'deki iktidar hakkında; ülkesinin insanlarına içerde ve dışarıda sahip çıkamayan bir yönetim görüntüsü ortaya çıkmasını sağlamak.
İçerde; dağlarda falan değil şehir merkezinde askerlerini koruyamayan bir devlet, dışarıda İsrail'in eline esir düşen kendi vatandaşlarının hesabını soramayan bir devlet.
İşte bütün plan bu.
Ve can alıcı soru;
Zaten ezelden ebede kadar İsrail'den hiç hazzetmeyen bu millet, baskın yapılan gemideki vatandaşlarının ölüsünün ya da dirisinin İsrail'in elinde esir kalmasına tahammül edebilir mi ?
İsrail devleti Türk vatandaşlarının bulunduğu gemiye teröristlere saldırır gibi saldırdı ve sayısının bile kaç kişi olduğunu bilmediğimiz insanımızı öldürdü.
İsrail devleti o gemideki canlı kalan Türkleri esir aldı.
İskenderun'da askerimizi şehit eden PKK ile uluslar arası sularda vatandaşımızı şehit eden İsrail sanki elele vermiş bir oyunun parçalarını tamamlıyor.
Bu oyun yeni değil, aslında Türkiye üzerinde uzun yıllardır oynanan bir oyun.
İsrail'in vahşetinden hemen sonra televizyon ekranlarına çıkarak Hamas ile Pkk'yı aynı kefeye koyan açıklamalar yapan gazeteci ve akademisyenleri gördük.
İsrail'in oluşturduğu açık hava hapishanesinde yardım bekleyen Filistinlilere yardım götürmeyi, Pkk'ya yardım götürmekle bir tutan açıklamalar bile İskenderun-İsrail hattındaki katliamların nasıl bir koordine içinde gerçekleştirildiğini anlatmaya yetmiyor mu ?
Bu yapılan vahşet Türkiye'ye bir bedel ödetme operasyonudur.
“One minute” bunun bahanesi.
Alçak koltuk krizi bunun bahanesi.
Bu bir yandan, Türkiye'nin güçlü Ortadoğu politikaları sayesinde bölgede etkili bir pozisyona gelmesine karşı iktidardan intikam alma planıdır.
Diğer yandan ise vatandaşlarını öldüren İsrail karşısında Türk hükümetinin esip gürlemekten başka bir yaptırım ortaya koyamayacağını yine Türk halkına gösterme hareketidir.
Çok dikkatli davranılması gereken bir süreçteyiz.
Şimdi ne olacak, Türkiye ne yapacak, İsrail'e bunun bedelini nasıl ödetecek diye halkı provoke etmeye yönelik söylemler ortaya atılmaya başlandı ?
Ne ilginçtir ki bu söylemleri dillendirenler; Pkk ile Filistinlileri aynı kefeye koyan, Filistin'e yardım götürmeyle Pkk'ya yardım götürmeyi aynı değerlendiren çevreler.
İsrail saldırısı karşısında nefret duyguları doruk noktaya çıkmış toplumu, Filistin-Pkk ilişkisi kurarak iyice çılgına çevirmeyi hedefleyenler bu şiddet duygusunu iktidara yöneltmek niyetiyle bilinçli bir toplum mühendisliğini devreye koydu.
Filistinlilerle Pkk'yı aynı kefeye koyabilecek kadar ileri giden bu insanlar sivil insanların üzerine mermi yağdırmayı mı savunuyor şimdi ?
Bugüne kadar yüzlerce gemi kaçıran ve işleri bu olan Somalili korsanların bile yapmadığını yapıp masum sivilleri öldüren İsrailli haydutları mı savunuyorlar şimdi ?
Şimdi İskenderun'da aynı gece askerimizi şehit eden teröristlerle Gazze'de yardım bekleyen insanlar bir mi demek istiyorlar ?
Filistin'e yardım götürenleri savunuyorsak aynı gece askerimizi şehit eden teröristleri de haklı mı görmeliyiz ?
Bunu mu demek istiyorlar ?
Aslında Filistin ile Pkk'yı aynı kefeye koyanlar eğer İsrail askerleri suçluysa terörle mücadele eden Türk askerinin de suçlu olarak görülebileceğini mi söylemek istiyorlar ?
Aslında onlar; eğer gemideki siviller masumsa Türk askeriyle çatışan teröristler de masum demek mi istiyorlar ?
Şimdi çıkıp televizyonlarda Filistin ile Pkk'nın aynı olduğunu söyleyenler, eğer Filistin devletse Kürdistan'ın da Türkiye topraklarında hakkı olduğunu mu söylemeye çalışıyor ?
Şimdi bazıları; “birileri Pkk'ya yardım götürmeye kalksa ve Türk askeri de bunu engellese buna da kızar mıyız” diye sorarak akıllarınca İsrail'i savunuyorlar.
Bizim ülkemizin televizyonlarında ve gazetelerinde Pkk'ya yardım ve yataklıkla Filistin'e yardımı aynı kefeye koyan insanlar konuşuyor.
Bu insanların dikkat çeken bir özellikleri de; bugüne kadar hep Ergenekon operasyonlarına karşı çıkan Ergenekon sanıklarının gönüllü savunuculuğunu yapan insanlar olmaları.
Çok dikkatli olmak zorundayız.
Şimdi bize düşen bir şey var.
Bizi bu zor günde kışkırtmaya çalışanların istediği kolay olanı değil zor olanı yapalım.
Sessiz kalmayalım millet olarak İsrail'e karşı tepkimizi ortaya koyalım.
Çünkü bu Türkiye'ye bir saldırı.
Ama bunu yaparken dost gibi görünen köstebeklerin milliyetçi hassasiyetlerimizi kullanmalarına bizi yönlendirmelerine müsaade etmeyelim.
Her şeyi sorgulayalım ama İsrail'in aramıza bir de fitne sokmasına müsaade etmeyelim.
Bunun Türkiye'yi karıştırmak için, siyaseti yeniden dizayn etmek için, ülkede bir iç hesaplaşma başlatmak için yapılmış uluslar arası bir operasyon olduğunu unutmayalım.
İskenderun saldırısının da İsrail saldırısının da tek bir amacı var. Ulusal ve uluslar arası alanda Türkiye'nin gücünü kırmak, iktidarın başına çorap örmek.
Şer güçler birinci adımda çifte operasyon yaptı.
Şimdi sıra ikinci adımda.
Bu kez de toplum mühendisliğini kullanarak sokaktaki öfkeyi iktidara hesap sorma baskısına dönüştürmeye çalışacaklar.
Yapmamız gereken sokaktaki insanın tepkisini kendi içimize döndürmek yerine hep birlikte içimizdeki ve dışımızdaki düşman zihniyetle mücadele etmek olmALI...