Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bizi Sorgulayan Bazı Kardeşlere Bir Hatırlatma

Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi

Müslümanların Allah'ın dinini fıkhetmeleri ve O'nun Kitabını; nebisinin (sallalahu aleyhi ve sellem) ve ashabının iman ettikleri ve anladıkları gibi anlamak ve onların fıkhettikleri gibi fıkhetmek isteyen kardeşlerime bir vasiyyetim ve nasihatımdır..

Allah'a hamdolsun, yıllardır Allah'ın kitabını, Onun Rasulü'nün (sallalahu aleyhi ve sellem) Sünnetini hem öğrenmeye çalışarak ve hem de Müslümanlara öğretmeye gayret ederek bir çok vesile ile kardeşlerimin hüsn-ü zannına mazhar olarak Türkiye'nin muhtelif yerlerinde dersler verdim, konuşmalarda bulundum.

Hem kendim için, hem de kardeşlerim için ve bu faaliyetlerde gördüğüm bir kaç hususa değineceğim; zira bunları daima bu Müslümanlarla müzakere ettim ve bu yolda çok dil döktüm. Bu davetlerde, derslerde ve sohbetlerde bu fakir hep Müslüman kardeşlerime şunları öneriyordum:

Allah'ın kitabını öncelikle güzel bir tilavetle öğrenin ve öyle okuyun.
Birileri de bu Müslümanlara Kur'an'ı asıl dilinden anlamadan okumanın o kadar önemli olmadığını, önemli olanın onu anlamak olduğunu gelip Müslümanlara anlattılar.

Ben kardeşlerime daima Allah'ın kitabını batıl yollarla te'vil etmeyen ve sahih bir usul ve meslekle Kur'an'ı anlamayı ve anlatmayı ve Kur'an'ı selef-i salihinin anlayışı, üslubu, yöntemi ve akidesi üzere tefsir edip öyle öğrenmeleri gerektiğini, Allah'ın sıfat ve esmaı hakkında yegane selim sağlam ve sahih olan anlayış ve tefsirin Sahabeden gelen olduğunu onların bilmediği tanımadığı ve müstekreh gördükleri te’villerin ve tefsirlerin ve Allah'ın isimlerine ve sıfatlarına Mecazı dahil etmenin sahih olmadığını; selefin akidesinin bu olmadığını, ilk üç asrın alimlerinin, Kur'an’da ve Sünnette geçen isim ve sıfatlara asla mecazı karışıtırmadıklarını; İsim ve sıfatlar hakkında nasslar nasıl gelmişse, o nasslardaki isim ve sıfatları; "bila teşbih, bila tecsim, bila tekyif, bila ta'til" kabul edip iman etmemiz gerektiğini din edindiklerini söyledim, başkaları ise başka şeyler söylediler.

Selefin Dindeki anlayışının dışında -ictihad alanı müstesna- akidede kelam ehlinin ve sufilerin akideleri üzere değil, selefin akidesi üzere olmamızı söyledim.

Bunu söylerken; mesnedim sahabe; onların ardından onlara ihsanla uyan ilim adamlarımız; yani muhaddislerimiz, fahihlerimiz ve müfessirlerimiz. Bunda kendi zannıma ve hevama uymadım. Uyduysam da cehaletimden ve ilmimin azlığından uymuşumdur.

Kelam'ın akide ilmi olmadığını, başta İmam Ebu Hanife ve eş-Şafii'nin ve Ebu Yusuf'un, eş-Şafii'nin (rahmetullahi aleyhim) Müslümanları bundan alıkoyduğunu es-Suyuti'nin ise insanları bundan şiddetle sakındırdığını delil gösterdim.

Fakat bazı Müslümanlar ise, yine kendilerine hitap ettiğim ve seslendiğim bu insanlara Dinde dört fıkıh mezhebinin olduğunu, akidenin de ise sadece iki mezhebi olduğunu, bunun dışındaki akide mezheplerine uyanların yolunun açık veya kinayeli bir dille; Haricilik olduğunu, amel imandan dediğimizde,-ki bu Kur'ani ve nebevi bir kaide ve dinden bir asıldır- bizlere Harici dediler hatta bu vesileyle Seyyid Kutub'un bile Harici olduğunu söyleyen bazı ilim ehlinin sözleri hala kulaklarımdadır. Yani biz amel imandan değildir dersek, ehli Sünnet oluyoruz "amel imandandır” dediğimiz zaman ise Harici oluyoruz.

Ben de buradan tüm kardeşlerime ve bundan sonra benimle ilmi meselelerde görüşmek ve benimle bu yolda Allah için sa’yetmek isteyenlere diyorum ki:
Bazı dostlarımız Selefiliğin (tabii ki bu tabir yanlıştır. Aslı Akidetu's-selef olması gerekir) ne fıkıhta ve ne de akidede bir mezhep olmadığını söylüyorlar.

Dolayısıyla bizimle onlar arasındaki bu farkı, kimine göre "hilaf" görenler; bizleri farklı akidelere mensup görmektedirler. Böyle olunca da Müslümanlarla ve özellikle gençlerle “raf'ul-yedeyn "vitr" vb. konularda ister istemez bazen tartışmalarımız oluyor.

Kur'an ve Sünnet hangi akideye delalet ediyorsa, biz o akide üzereyiz. Ne Selefi[ci]lik bir akidedir, ne Maturidi[ci]lik akidemiz olmak zorundadır ve ne de Eşari[ci]ik..Bu, babalarımızın ve dedelerimizin adlandırdığı isimlerdir. Bunun için taassuplara giriyor ve bunun için birbirimizi seviyor veya biribirimizden nefret ediyoruz.

Müslümanların bilmesi gereken şudur:

Bu tesmiyeler ve ıstılahlar edebidir ve lüğavidir; bunun akidenin aslı olan nasslarla ilgisi yoktur. Bizim seleficilik yapmamızı emreden bir nass olmadığı gibi, Maturidiciik ve Eşa’ricilik yapmamızı da emreden bir "nass" yoktur. Ama “mefhum-u mualefet”çiler diyeceklerdir ki; peki yasaklayan bir nass var mı ? Bunlar Kur'an'ı ve Sünneti anlasalardı böyle bir soruyu zaten size bize de sormazlardı.

Biz bunun söylerken, Eşari olan bütün alimleri Ehl-i Sünnet dairesinden çıkarmıyoruz. Bu konular sırf ve mutlak ilmi konulardır. Ayrıntıya girmek istemiyorum.

Maturidilikten ve Eşarilikten başka bir akidmiz olamayacağını söyleyen kardeşlerime buradan sesleniyorum: Bu yanlışı terk edelim ve bunda ısrarı bırakalım, zira bu yüzden Müslümanlar bölünüyor ve onların irbirlerine olan tesanüdlerine zarar veriyoruz.

Mecazen bir tesmiyenin; "Akide-i Maturidyye" gibi, "Akide-i Tahaviyye" gibi nisbet ve ta’rif içerip de nass haline getirilmeyen bir kavramı zaten insan fıtratı reddetmiyor. Bir meslekin adının konulmasında olduğu gibi.

Şunu unutmamalıyız; Sünnetin nasıl anlaşılması gerektiğini bilen gençler yetişmeye başladı. Ancak hayatta olup ve bu ülkede yaşayan birçok ikimsenin kendilerine selefin akidedeki mezhebi ve yöntemi hakkında hataya düştüklerinde yol gösterecek ve meselelerini fıkhi olarak çözecek bir imamları ve önderleri yok. Diğer dostlarımız da bu gençlerin bu durumundan yararlanarak onlara yükleniyor ve onları eziyor ve gerektiğinde onları harici ve bidat ehli olarak adlandırıyor.

Benim kendilerini selefi olarak isimlendiren bütün kardeşlerime nasihatım:

Fıkhı öğrenmemekle ve fıkıh ve mezheplerine karşı tavır almakla -ki almayanları ve böyle olmayanları istisna ediyorum- yanlış yapıyorsunuz. Fıkhi mezhepler; Kur'an'ın ve Sünnetin yaşanması, anlaşılması ve dinde fıkhın tesisi için çok büyük bir rahmettir. Gurur ve kibirle fıkhi mezhepleri küçük gören ve aşağılayan ise, bu ümmetin şaşkınlığa düşmüş -ve hele de ictihad mertebesine ulaşmamış ise- dalalet inşa eden bir ferdi olur.

İmamlarımızı izleyenleri; alimleri ve fakihleri rab edinmekle suçlayanlar; dalalet ehli ve belki de su-i zann niyetli zındıklardır.

Bunu yaklaşık 20 yıl önce Ebu Hanife’nin mezhebini küçük gördüğümü söyleyen müfterilerin sözlerini duyduğumda, derslerimde şu sözü tekrarlamaya başladım: İmamlarımıza dil uzatan ve onlara hakaret eden ve onları sonradan edilen rabler görenleri zındıklar olarak nitelemiştim. Çünkü bu çok büyük bit fitneydi ve selefin akidesine ve ahlakına kesinlikle aykırıydı. Zira Allah bilmediğimizde ve bildiğimizi fıkhetmede de "zikr" ehline uymamızı emretmiştir. Nisa suresi 115. ayeti kerimesinde "müminlerin yolu " denen hakikat icma ve Müslümanların alimlerinin üzerine icma ya da ittifak ettikleridir.

Şimdi burada bütün kardeşlerimden ricam:
Selefi olduğunu söyleyen gençler..!

Öncelikle bu beldede -ki daha önce halis bir İslam beldesi idi. Bu ülkede ve genel olarak Osmanlı devletinde Hanefi fıkhı uygulanmakla birlikte; diğer fıkhi mezheplere göre de amel edilip hüküm verildi. Hepiniz mutlaka Hanefi mezhebinin en azından bütün meselelerini içeren bir fıkıh kitabı okumakla sorumlusunuz. Onun ardından dilediğiniz fıkhi mezhebin fıkhını öğrenir, eğer ilminiz var ise, daha da kendinizi geliştirebilir ve dilediğiniz Ehl-i Sünnet mezhebini seçebilir ve ona tabi olabilirsiniz. Her hangi bir fıkhi mezhebe uymadan tek başınıza birçok meseleyi halledemez ve zorlukların içinde çıkamaz ve Kur'an ile Sünnetin nasslarını te'vil ve tefsirde ve ondan delil çıkarmada ve istinbatta fahiş hatalara düşersiniz. Ben bunun şahidi olanlardan birisiyim..

Bazı kardeşlerimizin de Hanefi olduğu halde, “Rafu’l- yedeyn” yapmanıza karşı çıkmaları gibi. Bütün Hanefi kardeşler “rafu'l-yedeyn” yapacaklar ve diğer kardeşler de Hanefi mezhebine müntesip olan kardeşleri mürcie olarak adlandırmayacaklar. Yoksa onlardan bazısının silahı zaten hazır, siz haşeviyye ve harici ve mezhepsiz olarak adlandırcaklar.

Böylesi çıkmadı mı? Şimdi görüyorsunuz; M. Said Ramadan el-Buti hangi mezhebe müntesipti, şimdi ne söylüyor ve ne yapıyor? Öbür tarafta da böyleleri yok mu? Arap ülkeleri bunların onlarca ve yüzlercesiyle dolu. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Allah bizleri nifak ehlinden ve şerlerinden emin eylesin.

Bütün Maturidi, kardeşler şunu iyi bilmelidirler:

Bu ilmi bir hakikat ve gerçektir; kelam ehlinin anlayışına uymayan ve felsefenin etkisinden uzak; Kur'an ve Sünnet nasslarını esas alan, bunda selefin anlayışını ve fıkhını önemseyen bir Ümmet bizden önce geçti mi geçmedi mi?

Cevabımız elbette geçti olacak. o zaman Muhaddislerin akidesi üzere olan müfessirleri ve fakihleri siz de aşağılamayın ve onları mezhepsiz ve sapık olarak adlandırmayın. (İbn Mende, İbn Huzeyme, Ez-Zehebi, İbn Kayyim ve İbn Teymiyye vd. gibi..) hala günümüzde kitaplarında buna değinen ve kendilerine hem Maturidi, hem Eşari diyenlerin olduğunu biliyorum ve kimisine de bu alimler hakkında bu kadar ağır ittihamlarda bulunulmasının doğru olmadığını, bu memlekette zaten fitne almış başını gidiyor, bir de yeni bir fitnenin ateşini biz tutuşturmayalım diye nasihatta bulundum.

Kardeşlerim.

Bu inadı ve bağnazlığı bırakalım! Selef akidesi üzere olduğunu söyleyen gençlere sahip çıkalım..Onları mezhepsizlikle suçlamak yerine aramızdaki en önemli farklardan ve namazda bariz olarak ayrılık imiş gibi görünen “rafu'l-yedeyn”i siz yapınız, onlardan da Ebu Hanefe’nin mezhebini öğrenmelerini isteyiniz veya diğer fıkhi mezheplere tabi olmalarına ses çıkarmayınız.

Ben iyi biliyorum ki, derinden bir nefret ve derinden bir öfke birilerinin kalplerini rahatsız ediyor, fakat bu çözüm ve bu ilaç değildir. Dilerim bu sözlerimde yanılıyorumdur..

Kur’an’a uymuyor bahanesiyle Sünneti reddeden yeni Haricilerimize ve Sünneti akıl, tarih ve tecrübe ışığında ele almayı isnaddan ve isnad ilminin ve hadis ehlinin ve sahabenin yönteminin dışında ele alan ve Hadisi Kur'an 'a arzetmeden kabul etmeyenlere karşı bütün Müslümanları uyardım.

Bu zındıkların ve küfre giren Haricilerin akidesi ve düşüncesidir dediğim halde; yıllardır kendini beğenmiş ve ilmi olmadığı halde, Kur'an ve Sünnet’ten söz eden fudülcü modernist ve aslında laik ve seküler mantığın etkisinde kalmış bir çok insanla karşılaştım. Allah'ın Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) uyguladığı ve ashabının da sürdürdüğü Sünnetin hükümlerine karşı çıkmaktalar ve Müslümanları sahih ilimden ve sevab (doğru) olan amelden uzaklaştırıyorlar.

Bir bakıma kurancılık eğilimini ve hariciliği yeniden inşa ediyorlar. Öyle ki kimileri Rasulullah'ın (sallalahu aleyhi ve sellem) sadece bir yorumcu olduğunu, O'nun hadislerinin kıyamette bizi, bağlayıcı olmadığını söyleyebiliyor.

Türkiye'de Allah’ın Rasulün’ün (sallalahu aleyhi ve sellem) sünnetini şimdilik stratejik olarak kabul eden; ama aslında sünnetle ilgili ciddi kuşkuları olanları, Allah’ın ayetlerini Şiiler ve Batıniler gibi te’vil eden ve Kur’an’ın nasslarını zalimlerin ve kafirlerin desteklenmesinde istismar eden münafıklara dikkat etmemiz gerekiyor.

Bunun için de; önce kendimizi düzeltmekten ve amellerimizi ve anlayışımızı Kur'an'a ve Sünnete göre tanzim edip bunun üzerine sahih olan bir öğrenim, eğitim ve davet inşa etmeliyiz.

Topluluklarımıza, bid'at ehlini ilzam etmek ve onlara hüccetlerimizi ortaya koyarak tartışmanın dışında; Kur'ancılık mantığına sahip ve Dini sekülerleştirmek demek olan Kur'ancıların ve sünnetin bazı hükümlerini rafa kaldıran bid'at ve heva ehlinden hiç bir kimseyi konuşmaya ve islamı demokrasiden ayırd etmeyen münafıklardan sakınmalıyız. Zira bu insanlar cemaatlerimize ve birliğimize en büyük zararı veren ve fitne ve bid'at yaymaktan utanmayan ve cahilliklerinden ilim inşa etmeye çalışanlardır.

Son yıllarda gittikçe Müslümanların ilmi ve ahlaki sevilerinin düşüp cedele inkara ve fitneye daha açık hale gelmelerinin sebebi; Sırat-ı müstakimi kaybetmeleridir.

Müslümanların önünde Kur'an’ı ve aikdeyi anlatacak ve onları daha hayırlı ve daha doğru bir yola iletmek isteyenlerin bilmesi gereken; bu insanlara fırsat verildiği zaman İslam ortak ismini kullanarak, akidemize zarar veren ve gençlerin zihinlerine kendi dalalet ve sapkınlıklarını aşıladıklarını gördük.

Gençliğin özelliğidir; reddetmeyi ve körü körüne kabul etmeyi kendi kişiliğinin iyi bir güzel özelliği zannederler. Bunun içindir ki, kafirler dahi genç nüfusun öneminin kavramışlar ve bütün projelerini genç kızlar ve genç erkekler üzerinde denemekteler.
Hülasa edecek olursak. Kardeşlere nasihatımdır. Maturidi ve Eşarilik taassubu veya diyelim ki samimiyeti sebebiyle; İbn Teymiyye Ve İbn Kayyim el-Ceziyye’nin kafir olduklarını söyleyeceksek; bunu açıkça söyleyin ki; biz de bize ait olan sözümüzü söyleyelim. Ümmetin içinde ihtilaf ve fitne tohumu ekmeyelim.

Kur’an ve Sünnet dururken, Türkiye’de Seleficilik, Maturidicilik ve Kevsericilik kavgası veremeyiz. Akılımızı başımıza alıp bu deli saçması tartışmaları bırakmak zorundayız. Allah bizleri bunun için yaratmadı! Ümmetin bu zamanda içinde bulunduğu zaruret halinin ıslahı, yolu ve ihtiyaç duyduğu şey bu değildir.

Bu konuda bazı dostlarımıza de zamanla bir şeyler söyledim. İbn Teymiyye ve İbn Kayyim hakkında yazılanları ve bu yazılardaki ima ve tasrih üsluplarının ne demek istediğine çok iyi vakıf olan birisiyim. Lütfen diyorum ve rica ediyorum; dalalet ve bid'at ehline ve Sünnetle savaşan laikçi İslamcılara karşı istimal ettiğimiz kalemimizi bu konuda meşgul etmeye bizleri zorlamayın..

Allah’ın rızası için bugüne kadar sustum, fakat kalemlerden dökülen sözler bardağı taşıran damlamalara dönmeye başlamıştır. Lütfen diyorum ve başka bir şey demiyorum..

Herkesin bir eceli var ve bu geldiği zaman iş işten geçmiş olacak. Bu taassuplarla ölenlerden olmayalım.

Buradan yine sesleniyorum.

Kur’an ve Sünnet hakkında Ümmetin ilmini ve alimlerini dışlayan ve onları küçümseyen küçük deccalleri asla toplantılarınıza çağırmayın..! Zira bunların çoğu; Allah’ın kitabının en basitinden dilinin ilminden mahrum oldukları gibi, usul ve akide ilimlerinden mahrumdurlar. Böyle iken, size din ve akide öğretmeye çalışıyorlar ve Ümmetin asıl mezhebi olan “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat”ın adını öldürüyorlar bunu hafife alıyorlar ve dalalet olan kavramlarla ve isimlendirmelerle sizi Allah’ın sahih yolundan alıkoyuyorlar.

Bid’at ve dalalet ehlini mecislerinizden uzak tutunuz. Hadis Kur’ana arzedilmeden kabul edilemez, Ancak akide mütevatir olandan alınır veya Sünnet ve hadis akide olanı belirlemez diyen Haricileri toplantılarınıza davet etmeyin. Zira bizler onları sohbetlerimize davet ederek ahmakça taltif ediyor ve onların bize şeref kazandırmalarını umuyoruz. Ve “ İslamcı kimliğe sahip ya, ne söylerse söylesin” deyip onlara kucağımızı açıyoruz.
Biz Müslümansız.. “İslamcı” değiliz.

İlk Müslümanlar, bid’at ve heva ehlini meclislerinden uzak tutuyorlardı. Biz ise bidat ve heva ehlini derslerimize davet ederek onları taltif ediyor Hadis ve Sü net hakkında insanların zihinlerini bulandıranlara; İslam alimi, hoca ve davetçi sıfatları hediye ediyoruz.

Bütün kardeşlerden ricam, eğer ben sizlerin Kur’an’a ve Sünnete dair zihinlerinizi karıştırıyor, Ümmetin izlediği Sünnet yolunu terk ediyor ve bu akideye zarar veriyor isem, beni de sohbetlerinize çağırmayın ve beni de dışlayın..!

Ben de Haricilerin yaptığı gibi, Kur’an’la Sünnete karşı çıkıyorsam, bana aynı muameleyi yapınız..! Siz, bu insanlara değer verirken, onlar ise, Allah’ın Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) Sünnetiyle alay ediyorlar ve hatta argo ifadeler kullanarak İslam fıkhının ahkamı hakkında alayvari konuşabiliyorlar.

Allah katında Kur’an’ın ve Sünnetin hükümleriyle alay edenler de O’nun diniyle alay edenler zümresinden olacaklardır. Laikler gibi bir çok Kur’an ve Sünnet hükmünü inkar edenler ve akıllarını mutlak birer ilah edinmiş olanlar hangi İslamcılar ve hangi davetçilerdir?

Ey gençler..!

Vallahi siz iyi niyetlisiniz fakat, islam’da insan ve alim olma fıkhı konusunda eksikleriniz var. Bunu öğrenmeye ve seleften söz etmeye başladığınız zaman, bakın o İslamcılar nasıl sizi gericilik ve yedinci yüzyılda kalmakla suçluyorlar ve sizi klasik dinci olarak kınayacakalr.!
Ben bir zamanlar ez-Zemahşeri’yi eleştirdim diye, bana klasik ve bağnaz Ehl-İ sünnet demişti bir İslamcı yazar. Özelikle heva ve bid’at ehline dair olan fıkhımızı bilmiyoruz.
Bu söylediklerime gençlerin uymamaları yüzünden, birçok Müslüman gencin akılları fesada uğradı ve bazıları da kendilerine dalalet ehlinden imamlar buldular.

Eğer Allah’ın rızasını kazanmak istiyorsanız; Kur’an ve Sünnete Allah’ın Rasulü (sallalahu aleyhi ve sellem) ve ashabının sahip çıktığı gibi sahip çıkın. Sahabenin ve selefin anladığını gibi anlayın ve onların izlediği yoldan ve ahlaktan başka bir yolla Allah’a davet etmeye kalkışmayın.

Aklını ilah edinenlere bakmayın, onlara göre Ümmet dediğimiz ne ki? Onlara Sorsanız ümmetten kaç âlimin siyretini ve usulünü bilirler ki?

Öyleyse, âlimlerimizin usulünü ve dindeki ahlaklarını tevhidden ve akideden ayrı bir yere koyamayız. Ahlak ve Sünnet olmadan tevhid olmaz. Akide, ancak Kur’an ve Sünnet üzere bina olunur, siz inkar edenlerin ve çok bilmiş modern İslamcı laiklerin Sünnette varid olan hükümleri inkar etmelerine bakmayın.

İslamcılar dediğimiz kesimin içinde birçok fitne unsuru var; hevalarına uymuşlar ve ümmetin alimlerine uymayı “atalar dinine uyma diye niteliyorlar. Kendilerinin ise hiçbir Din usulü yok.

Bir kısım insanlar ise, sizi Kur’an ve Sünnet diyerek aldatmaktadır. Sünneti tasavvufun peygambercesi (!) gören safsatacılar ise, bizleri zaten aldatıyorlardı. Allah’ın Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) Sünneti'nin ilimde, edebde ve hikmette ortağı olmaz. Tasavvuf; Rasulullah’ın (sallalahu aleyhi ve sellem) Sünneti'ne ortak olmak ve onun bizzat kendisi olduğunu iddia etme gururuna kapılmıştır.

İnceleyin, araştırın en sahih olan tefsiri, en sahih olan eseri ve hadisi okuyun. İslam akidesi konusunda hadis âlimlerinin akidesini ihmal ettik. Kelam ve felsefe, akide ilmi değildir.

Birbirinizi öncelikle sadece Rasululah’tan (sallalahu aleyhi ve sellem) gelen Sünnete davet edin. Sünneti algılamada müctehidlerimizi devre dışı bırakarak kuru bir zahiriciliği ve akılcılığı sanmayın ki selefin mezhebidir..

Selef, fıkıh olmadan Sünnet ve Hadis olmadan ve ictihada saygı duymadan mı selef olmuştur? Görmüyor musunuz hadis ehli oldukları halde; Süfyan es-Sevri Süfyan İbn Uyeyne, Abdullah İbnu’l-Mubarek ve diğerleri ne kadar ihtilaf etmişler? Dinde fıkıh,
Ümmet için bir düzlüktür, ictihadı inkar ve kuru alılcılık ise, ümmet için yokuştur.

Fıkhı ve ictihadı reddeden asla selef akidesi ve usulü üzere olamaz bunu unutmayın. Bu memlekete selef akidesinin yerleşmesi ve kelam mezheplerinin akide sahnesinde sadece makul ve meşru olan yerde durmalarını ve Kur’ancılık küfr ekolünün önünde durmak ve bu halkın dinini ve Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) sahih Sünnetini; sahih olan yoldan öğrenmelerini ve yeniden İslam dönmeleri seviyor ve isitiyorsanız; lütfen fıkıhla birlikte, usul ilimlerini ve sahih olan ahkam hadislerini öğreniniz. Alimleri hiçe sayarak siz de "Hadis Mealciliği" yapmayınız. Kendinizi alimlerden önde görmeyiniz. Ben istediğim gibi istediğim hadisle amel edebilirim diyenin aklından zoru vardır. Bu iş öyle kolay olsaydı “tabakçı” -derici- bile müctehid olurdu.

Siz hiç Kur’an ve Sünnet ilmini bilmeden bir kimsenin alim olarak meşhur olduğunu duydunuz mu?
Siz hiç fıkıh ve usulünü bilmeden ve alimlerin dizleri dibinde yıllarca ilimle ve edeble pişmeden dinde imam edinilmiş bir tek insan duydunuz mu?

İlim bilmeden; “ben nasıl olsa hareket adamıyım, davetçiyim ve de İslamcıyım; öyleyse ben de Kur’anı en doğru şekilde anlar ve onu tefsir edebilirim” diyen bir cahil gördünüz mü tarihimizde?
Biz ise gördük, işte onlara uyanlar da ümmeti paramparça ettiler Cehm İbn Safvan (Cebr Mezhebi) bunlardan değil miydi? Ğeylan ed-Dimeşki (kaderi inkar mezhebi) bunlardan değil miydi?

Türkiye’de İslamcı Beyler, gençlerin başına bela olmuşlar ve onların Kura’nı Sünnet üzere anlamalarının önüne geçiyorlar. Beyler nasıl olsa İslamcılar ya.. Nasıl olsa kimin ilmi olup olmadığını, kimin sahih bir aklide üzere olup olamadığını hesaba çeken birileri yok ya..! Bizi kimiz ki, onları siğaya çekelim onlar da Luther gibi davranıyorlar demokrasinin nimetlerinden doya doya istifade ediyorlar..

Bugüne kadar nereye gitmişsem, Müslümanlar şu serzenişi duydum: “niçin bir ayara gelip birlikte çalışmıyorsunuz?”

Doğru buna mutlaka bir cevap vermeli; ama bundan kasdedilene tam güvenemiyoruz ki:. Herkes, “benim hocamın emri altında mı ol diyor” yoksa, “bizim mezhebimize mi uy diyor” bunu bilmiyorum. Ben de onlara dedim ki: “Yeter artık bu bayatlamış sorularınızı değiştirin ve ezberleri bozan bir soru sorunuz? Bu hocalar dediğiniz Müslümanlara da bana deyiniz ki:

“Siz neden birbirinizle ihtilaf halindesiniz? Niçin birilikte çalışmıyorsunuz?” Hepsini bir büyük salonda yani bu kasdettikleri alimler kimler ise, onları bir araya getirin ve birbirinizden neden bu kadar uzak durduğunuzu önümüzde konuşun diye teklif götürün”

"Kısmen de olsa, sizler bizim sevgimizle ve emeklerimizle buraya kadar geldiniz, Önce Allah’ın lütfu sonra O’nun izniyle bizim desteğimiz olmasa idi, siz buralarda olamazdınız. Bu ayrılık neden? Bunun şeri sebeplerini bizlere anlatın deyin dedim..

Ben de onlara böyle bir yol öneriyorum. Doğru mu yapıyorum yanlış mı yapıyorum Allah daha iyi bilir. Çünkü başka türlü bu sorulardan kurutulamıyoruz. Benim dışımda sanırım o Müslümanlara da aynı şeyleri soruyorlardır; onların ise, bu konuda neler dediklerini bilemem. Ama ben ihtilaflarımın sebeplerini bu gibi münasip organizasyonlarda dile getirmeye hazırım; bence asıl amil mezhep unsurudur, yani mezhep dayatmacılığı sonra da kişiliklerimizdeki arızalar ve birbirimize karşı duyduğumuz açık ve gizli hased. Sonra da bugüne kadar elde ettiğimiz karizmayı zedeletmeme hassasiyeti.

Ben şahsım olarak hiçbir kimseye liderlik ve önderlik etme sevdasında olan birisi olmadım. Ama İslamcılardan böyleleri var; hem de onlarca; bunların benimle olan çalışmalarında birlikte yaptığımız işlerde, bunun bir çok örneğini maalesef gördüm. Rekabet, çekememezlik, gizli hesap. Ben Bunların hepsinden uzak kalmaya çalışıyorum. Ben Ümmetin akidesini bozanlara karşı savaşıyorum ve onların ğiybetini (!) yapıyorum, birçok kez de yüzlerine söyledim bu düşüncelerimi.

Gençlere diyorum ki; "Dindeki yanlışlarımızı Kur’an’a ve Sünnete göre bize gösterin... Allah sizden razı olsun. Sağlam bir yöntem ve usulle bize gelin, ondan sonra bizi tartışın ve bizleri eleştirin. Ama unutmayın ki hayat imtihan ve intila tarlasıdır, kimse kendi nefsini ve onun kurduğu tuzaklarını da unutmasın!"

Siz hep yanlışsınız da demem; böyle bir sözden Allah’a sığınırım. Biz sizinle varız ve sizler bu ümmetin altın değerlerisiniz… Ama -artık Kuranı esas almayan; eleme titizliğinden, şaşkınlığından ve bizleri zoraki ve edeble idare etmekten ve bizlerden utanmaktan vazgeçin ve bize artık hesap sorun.

Eğer ben; şerî deliler mucibince hevama uyup Müslümanları bölmüyorsam, gece ve gündüz bu usul üzere, sizi Allah’ın dine davet ediyorsam, bana ancak dua etmenizi isterim.

Kardeşlerimiz; bu “hocaları sorgulama”yı bırakıp neden insanları tanımak ve onların karakterlerini ve dindeki usulünü ve sebatlarını anlama fıkhını öğrenme zahmetine katlanmıyorlar?

Neden kendilerine defalarca nasihat ettiğimiz halde, hala bid'at ve heva ehli olanları islamcı kimlik altında kendi havalarına uyanları "ilim ve davet" adamı diye toplantılara ve veya konferanslara çağırıyorlar ki? Bunun vebalini ve ağır hesabını yarın Allah’a nasıl verecekler? Âlimlerimiz, bidat ehli konuştuğu zaman onların Kur’an ve Din hakkındaki ifsadlarına kulak vermemek için kulaklarını tıkıyorlardı. Onlar ahmak mıydı, fıkıhsız mıydılar veya hoşgörüleri yok muydu ki böyle yapıyorlardı?

Bugün kardeşlerimizin çoğu; böylelerine saygı duymamızı ve Ümmetin bize miras bıraktığı ilme, akideye ve emanete adeta hiyanet etmemizi istiyorlar. Bununla kardeşlik ahdimizi kuvvetlendirmeye çalıştıklarını sanıyorlar. Yeni bir dini fıkıh inşa ediyoruz; temelleri heva ve bidat olan.. Buna inanmayacaksınız, ama ben bunu böyle görüyorum.
Artık Allah’ın ve Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) emri ve Ümmetin alimlerinin koyduğu sahih usulü görelim ve heva ehlinin peşini bırakalım.

Ben sizlere nasihatımı esirgemedim. Ben sizin yaptıklarınızdan ve siz de benim yaptıklarımdan hesaba çekilmeyeceğiz.

Hepimiz; Allah’ın ve Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) razı olduğunu tavsiye etmek ve selefin yoluna uymaya davet etmekle mükellefiz.

Rabbimiz cümlemizi sırat-ı müstakim üzere olacak bir ilim ve hidayetle terbiye et. Rabbimiz seni sevmemizi ve seni seven Salihleri sevmemizi bize nasip eyle. Bizi nefislerimizin gizlediğimiz şerlerinden ve ayıplarından arındır. Senden başka nefislerimizi tezkiye edecek kimse yoktur.

Rabbimiz, senin Kitabının tefsiri olan Sünneti; sahih bir idrakle idrak etmeyi ve Müslümanlara bu yol üzere yol göstermeyi ve bize senin hidayetinle davette bulunanları da sevdir.
Selef-i salihinin yolundan sapmış olanları da hidayete erdir. Onlara Sen'in için ve Rasul’ün (sallalahu aleyhi ve sellem) için buğzediyoruz. Rabbimiz onları da bizi de hidayete erdir. Sen'in rızanın dışındaki sevgi ve nefretlerin köklerini kalbimizden sök at ve bizi bağışla, bizi İslam üzere yaşat, iman ve şahadet üzere öldür.
Bizi tüm bidatlerden ve şirklerin cümlesinden koru.

"Ancak sana ibadet eder ve ancak Sen'den istianede bulunuruz."

Sana ibadet ediyoruz diye Rabbimiz, Sen'in üzerinde kendimiz için bir hak görmüyoruz.

Amellerimizi boşa çıkarma, bizi nefislerimizle baş başa bırakma ve kıyamet günü huzuruna geldiğimizde bizi hizy içinde bırakma sen Ğafur ve Rahim olansın.

27 Haziran 2012 Çarşamba, 17:10

Mehmet Emin Akın
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
bazen kendimizi de gözden geçirmek lazım,Allah razı olsun hocamızdan,onu da bizleri de doğru yoldan ayırmasın çok haklı olduğu noktalar var,ders almamız gereken.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
ALLAH (c.c) mehmet hocayı hayır üzerine sabit eylesin amin

inşaALLAH bizlere daha çok nasihatte bulunur
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hocamız çok kıymetli ve çok yönlü ve de ilmiyle amil bir zat. İşte asıl "vahdet" burada gerçekleşmelidir ve fitnelere fırsat verilmemelidir. Sapkın ve işbirlikçi fırkalarla değil, Sünni Müslümanların kendi aralarında olmalıdır.

Şeyhülislam İbn-i Teymiyye, İmam İbn-i Kayyım, İmam Zehebi, İmam İbn-i Kesir, İmam Kurtubi, Şemsül Eimme İmam Serahsi, İmam Şehristani, İmam İbn-i Hazm, İmam Kaşgari, İmam Taftazani, İmam Merginani, İmam Kuduri, İmam Nevevi, İmam İbn-i Hacer, İbn-ül Cevzi, İmam Subki, İmam Suyuti, İmam Birgivi, Şeyhülislam Fahreddin el Acemi, Şeyhülislam Ebu Suud, Hatip İbrahim El Halebi, Kadızade Üstünvani Mehmed, Kadızade Ahmed bin Muhammed, Molla Aliyül Kari, İmam İbn-i Abidin, Muhammed Bin Abdulvahab, İmam Şevkani, İmam Kettani, Alleme Alaaddin(İbni Abidin in oğlu, muhtar müellifi), Şeyhülislam Mustafa Sabri.. vs vs.. Rahimehumullah. Daha nice alim var her dört ekoldende, biz daha adını dahi bilmiyoruz, bir de bunların onlarca eserleri var her birinin adını bile bilmiyoruz!!!

Selefisi, Maturudisi, Eşarisi, Zahirisi hepsi bizimdir. Ben Selefiyim ama selefiliği belirgin bir şekilde ayıran bazı akaid mevzuları hariç diğer her meselede hepsine bağlıyım, hepsinden istifade ederim, hepsini hayırla rahmetle yad ederim, ve hepsinin de varisiyiz. Elbette her alimin hatası ve hatta hatalı tel sonucu düştüğü bidati olabilir, taassuba ve kör taklide girmemek lazımdır. Allah Teala bu ümmeti toptan sapıtmaktan masum kıldı. Sabikun-Taifetül Mansura-Ehli hal Vel Akd ve de hususan İcmaları masumdur. İcmanın olmadığı meselelerde de Cumhura veya Delile bakmak gerek.. Bunda dahi alimlere muasır rehberlere ihtiyac vardır, yani biz cahiliz mukallidiz vesselam.. Bununla birlikte bir alimde herhangi bir hata şaz veya hatta biat görülse dahi, ki bunun kararını da yine diğer alimler vermiştir biz değil; o alime hemen bidatçi demek ya da edebsizlik yapmak caiz değildir. Alime buğz küfürdür der elfazı küfür kitablarında. Mezhebcilik ve taassubdan da, böylesi alimlere tahkirde bulunma küstahlığından da Allah'a sığınmak gerek. Ne ifrat ne tefrit.

Hocamız itidal üzere gerçek bir selefi tavrı sergilemiş. gerçek Selefi budur işte. Yani Ehli Sünnet-i Hassa olsa da şahsen, aynı zamanda tüm Ehl-i Sünnet-i Amme yi kucaklayacak vahdetçiliğe sahip olmak..
 
M Çevrimdışı

mustafa_mardin

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
türkiyede selefilerin hali malum içler acısı. sorun nerede ve çözüm ne noktasında kafan yoran az. kafa yoranlar da kürt hizbullahı gibi akp gibi yapalım dönüp dolaşıp hakka değil halka dayanalım tavsiyesini sunuyor. abdullah yolcu aşırı gidince işte mesela eksen kaymasına uğradı. mehmet emin akın hocanın da kafası karışık görünüyo.

Şeyhülislam İbn-i Teymiyye, İmam İbn-i Kayyım, İmam Zehebi, İmam İbn-i Kesir, İmam Kurtubi, Şemsül Eimme İmam Serahsi, İmam Şehristani, İmam İbn-i Hazm, İmam Kaşgari, İmam Taftazani, İmam Merginani, İmam Kuduri, İmam Nevevi, İmam İbn-i Hacer, İbn-ül Cevzi, İmam Subki, İmam Suyuti, İmam Birgivi, Şeyhülislam Fahreddin el Acemi, Şeyhülislam Ebu Suud, Hatip İbrahim El Halebi, Kadızade Üstünvani Mehmed, Kadızade Ahmed bin Muhammed, Molla Aliyül Kari, İmam İbn-i Abidin, Muhammed Bin Abdulvahab, İmam Şevkani, İmam Kettani, Alleme Alaaddin(İbni Abidin in oğlu, muhtar müellifi), Şeyhülislam Mustafa Sabri.. vs vs.. Rahimehumullah. Daha nice alim var

bu kadar yaman çelişkiyi cem etmek zordur be akıncı. :-(

Hocamız itidal üzere gerçek bir selefi tavrı sergilemiş. gerçek Selefi budur işte. Yani Ehli Sünnet-i Hassa olsa da şahsen, aynı zamanda tüm Ehl-i Sünnet-i Amme yi kucaklayacak vahdetçiliğe sahip olmak..
dikkat ettiysen akın hoca da tam kucaklamıyor gibi gelgitler içinde. bitsin bu kavga diyor sifilin talebelerine. yani kevseri külliyatı yayınlanırsa cevap vermek gerekebilir. tansiyon düşsün gerginlik dinsin diyor gibi.
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
hocanın maturidi akidesini akladığı yok ki kardeşlerim,hata olan yerleri var elbette ama birbirimize düşmanlık içinde söylemememiz,mezhep içinde olmaktan çok mezhepçilik yapmaktan sakınmamız gibi şeyleri öğütlemiş hoca."selefiye"cilik oynayan suud telefilerindense mezhepçilik peşine düşmeyip tevhid ehli kalabilmiş maturidiler yeğdir benim için.
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Misafir
Maturidi ve Eş'ari akidesine mensup birisi sapık birisidir...Çünkü o akide Allah'ın birçok sıfatlarını inkar etmektedir...

Bu sapık 2 ekolle Selefi ekolü nasıl bir görüpte hepsi ehlisünnet vel cemaattir diyebilirsiniz..

Ulemaya göre Sünniliğin iki tanımı var, birincisi Selef-i Salihin'in akidesi ve menheci üzere olmak, ikinci tanımı ise tarihde siyasi ayrılmalardan mezhebler doğduğunda (Şia, Havaric) Sünnet ehliyle hareket edenler, buna göre kelam ehli birinciye tam uymazken ikinciye uyuyor. Bunun için onlara Sünni denebilir.

Ehl-i Sünnet alimleri Maturidi ve Eşariler hakkında "onlar Ehl-i Sünnet'e muvaffakat ettikleri kadar Ehl-i Sünnettirler" demişlerdir.

Evet bu iki fırka akidede dosdoğru bir yol üzere yani Selefin akidesi üzerine değillerdir, fakat burada ne müşriklerden, Yahudilerden, Hristiyanlardan ne de Rafızilerden bahsediyoruz. Onun için alenen "sapık" denmemeli. Belki bunu doğru yolda olmayan manasında kullanıyorsunuz ama tebliğimizi güzel bir şekilde, mev'ize-i hasene ile yapmalıyız.

Bildiğiniz gibi genel olarak bu ülkede Ehl-i Sünnet'in akidesi doğru olarak bilinmiyor -elhamdulillah eskisine göre durumlar daha iyi olsa da-, insanlara hatada oldukları öğretilirken "sapıklar" diye söze başlanmamalı, hele ki Maturidi ve Eşariler gibi Ehl-i Sünnet'e bu kadar muvaffakat eden, Sünnilik çerçevesinden tam olarak çıkmamış grupların mensuplarına...
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Misafir
Şeyhülislam İbn-i Teymiyye, İmam İbn-i Kayyım, İmam Zehebi, İmam İbn-i Kesir, İmam Kurtubi, Şemsül Eimme İmam Serahsi, İmam Şehristani, İmam İbn-i Hazm, İmam Kaşgari, İmam Taftazani, İmam Merginani, İmam Kuduri, İmam Nevevi, İmam İbn-i Hacer, İbn-ül Cevzi, İmam Subki, İmam Suyuti, İmam Birgivi, Şeyhülislam Fahreddin el Acemi, Şeyhülislam Ebu Suud, Hatip İbrahim El Halebi, Kadızade Üstünvani Mehmed, Kadızade Ahmed bin Muhammed, Molla Aliyül Kari, İmam İbn-i Abidin, Muhammed Bin Abdulvahab, İmam Şevkani, İmam Kettani, Alleme Alaaddin(İbni Abidin in oğlu, muhtar müellifi), Şeyhülislam Mustafa Sabri.. vs vs.. Rahimehumullah. Daha nice alim var her dört ekoldende, biz daha adını dahi bilmiyoruz, bir de bunların onlarca eserleri var her birinin adını bile bilmiyoruz!!!

Selefisi, Maturudisi, Eşarisi, Zahirisi hepsi bizimdir. Ben Selefiyim ama selefiliği belirgin bir şekilde ayıran bazı akaid mevzuları hariç diğer her meselede hepsine bağlıyım, hepsinden istifade ederim, hepsini hayırla rahmetle yad ederim, ve hepsinin de varisiyiz.

İslam'da her hata bir değildir. İctihadi bir meseledeki hata ile itikdi bir hatayı, itikadda da küfür ve şirke varan bir bid'at ile varmayan bir bid'at bir tutulamaz. Kafirlerden beri olmak gerektiği gibi bid'at ehlinden de nisbi beraat vardır. Yani "herkesi sevelim, hepsi bizim" sözü bir yönüyle, İslam dairesinde olmaları hasebiyle doğru sayabilir ama kişi ne kadar bilgili olursa olsun bid'atçı ise ondan gerektiği nisbette beraat ve ona yine haddi aşmadan buğz da gerekir bu da İslam'ın emridir.

Şu yukarıdaki isim listeniz hakkında başka denecek şeyler de var ama birini demeden geçemeyeceğim. Rabıtacı İbn-i Abidin ve Muhammed bin Abdulvehhab'ın sahip oldukları menhec ve bu menhecden gelenler kitablarında birbirlerini şirkle, ilhadla suçlarken hem o, hem de o nasıl bir arada olabiliyor?
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ehl-i Sünnet alimleri Maturidi ve Eşariler hakkında "onlar Ehl-i Sünnet'e muvaffakat ettikleri kadar Ehl-i Sünnettirler" demişlerdir.

Kardeş son bin senedeki ehli sünnet alimlerinin şöyle on on beş tanesini sayabilir misin? Merak ettim kaç isim sayabileceksin. Ve sen Temimi kardeş; cevaplar mısın?

Benim bildiğim; "Ehli Sünnet Alimleri" yukarda listesini verdiklerim, ve bu gibi pek çok büyüğümüzdür. Ama sadece selefi alimleri sayacak isen eğer bilesin bir kaçı geçmeyecek vereceğin listede..

Bu tefrika hele de islam devletinin olmadığı, tagutların kasıp kavurduğu şu günde yersizdir. Kimse de burada maturudi veya eşarilerin veya zahirilerin hatasını aklamıyor yazımı dikkatle okursanız. haddi zatında selefi alimlerin de bazı konularda şaz ları olabilir, oluyor da. Şahıslar ve ekoller kamil olmaz, din kamildir. O da bizim için bu saydıklarım ve benzerlerinin "hepsi" demektir bir manada. Ben de ona dikkat çektim sadece..

Eğer maturudiler eşariler ve zahiriler yani selefi olmayan herkes sapkın ise, sen dini kimden aldın diye sorarlar adama. Bu gün artık islam-mezheb tarihçiliği açıkça ortaya koyuyor ki, "o onu gördü o da evvelkini.." türünde bir zincir bir silsile bu mezheblerin hiçbirisinde hele de selefiyyede hiç mevcut değildir. Yani bu sebebele zaten derler İbni Teymiyye hz ve de son dönemlerde de M Bin Abdulvahb hz ne; "uyuyan bir akideyi uyandırdı" diye.. Böyle bir silsile yok da kitablardan irşad oluyorsanız sadece, bilin ki kitablar Kuran Mushafı ve Sahih Sünnet hariç her yazılan şey tahrife açıktır.

Ha ben şahsen itimad ederim eldeki tüm bu alimlerin eserlerinin onlara ait olduğuna, çünkü İslam Toprakları ve Kütüphaneleri asla toptan bir işgal görmedi şu son doksan seneye dek. 13 asır boyunca İslam İktidarında sultanların kılıcı alimlerin kalemi emanında-vesilesi ile din bize geldi. Ne haçlı seferleri ne moğol işgalleri toptan değil lokal ve muvakkat işgallerdi, son laik asrın tugyanı toptan bir istila oldu ancak. ona dek yani 20 asrın başına dek dvelet çatısı altında geldi ümmet. Kaynaklar böylece bu vesile ile muhafaza edildi. Yok eğer tarihteki son bin senedeki, tüm devletler ve o alimler sapık idi ise bittin sen. Ölmüşsün ağlayanın yok, veya tabiri caizse din tahrif oldu. son bin senedir hemde..

ve eğer kelama bulaşmış her mezheb ve alim sapkın ise yukarda ilk saydığım ve cem ettiğim bunca alimden sadece İmam İbni teymiyye rahimehullah ve İmam İbni kayyım ve İmam Zehebi ve İbni Kesir, ki zaten onların da hepsi İbni teymiyye hz nin devamı ve talebeleridir, onlardan başkasını okuyamazsın ve faydalanamazsın.. hatta onlarda da selef akidesine ters şeyler bulman mümkün bu kafa ile.. Özellikle de ibni kayyım hz nde..

Unutma, İslam devletlerinin emanı olmasaydı şüphe ile bakardık eldeki eserlere.. Oysa ben bu günde gönül rahatlığıyla bahsettiğim tüm o ulemanın eserlerine itimad ediyor ve okuyorum, yani yalan veya muharref değldirler biiznillah. Çünkü Abbasi, Eyyubi, Memluk, Selçuki, Endülüs, Osmani gibi islam iktidarları şemsiyesi altında kalem-kılıç emanında bu asra dek geldiler. Bu asırda ise zaten matbaa var teknoloji var artık daha da kaybolması veya tahrif edilmesi biiznillah mümkün olmayacaktır, ancak manaen tahrif etmeye çalışıyor bazı sapkın fırkalar.

Mardini kardşim, İbni Abidin ile Muhammed Bin Abdulvahab nasıl bir araya gelir demişsin, kardeş hepsinin bulunduğu şartlar zaman mekan ortam farklı sen de biliyorsun, ikisini de bulunduğu şartlar ve beslendiği mezhebi kaynakları da göz önüne alarak yargılamak gerekir. Ayrıca tarihte bir alimin şirk veya küfür dediğine diğerinin demediği de ilk değil yanılmıyorsam. Bize düşen hepsinden faydalanmaktır, yeter ki delili olsun, yeter ki ehli sünnet (umuman) olsun. hepsinin isabet ettiklerini almak yanılgılarını terk etmek mesele bu.. ayrıca, ben de zaten maturudiliği eşariliği kucaklamayı övmüyorum, maturudileri eşarileri kucaklamaktan bahsediyorum. hoca da bunu yapmış.
 
B Çevrimdışı

BirMusluman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
vallahi bende ilk defa duydum bu yazı sebebiyle bu hocayı inşallah ümmetin kanayan bazı noktalarına değinmiş hocamız.Rabbim istikametini bozmasın.
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
mehmet emin akın hoca -Allah Kendini Hayırla mükafatlandırsın- son dönemde benim Türkiyede gördüğüm en mutedil selef hocalarımızdandır... çok doğru yaklaşmış meseleye, ne suud-amerikan telefiler gibi sadece tasavvuf ehliyle uğraşıyor ne de tekfirci bir mantıkla hareket ediyor, ihtiyacımız olan da bu değil mi biraz, kimimiz tüm davayı tasavvuf karşıtlığına indirgedik, kimimiz de harici zihniyetin peşine düşüp dün aynı safa durduğumuz kardeşimizi kafir gibi gördük.. oysa şu sokaklara bir bakalım zina, içki, ot, tewlevizyon vs bataklığında koca bir nesil batıp gidiyor, biz ise ancak birbirimizle kavag etmekle meşgul olduk.. oysa en azından bidatlardan kaçan ve cihad ehlinin yanında olan selefin akidesine mensub kardeşler bir arada olabilseydik durum belki çok daha iyi olurdu.. biz yahudiyi hep filistini işgal eder sandık.. oysa o internetiyle televizyonlarıyla yatak odalarımıza kadar evimizi işgal etti... Hala birbirimizle kavgaya devam mı etmeliyiz gerçekten???
 
Üst Ana Sayfa Alt