BU DEVİRDE İLİMLE CİHAD YAPILIR SAFSATASINA REDDİYE
Alıntı içindeki başta Mavi olan renkli yazılar Sapkın itikâde cevabayaklıkütüphane isimli üyeden alıntı
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Cihad anlayışı nasıl olmalıdır?
Ferd, toplum ve ülke bazında tam istenilen şekillerde olmasa da zaman zaman gerekli maddi ve akdi yardımlar yapılmaktadır.
Toplum ve Ülke bazında nasıl yardım yapılacaktır? Bir kısım batıl toplumlar, "en nefret ettiğim insan, terörist" dediklerine nasıl yardım eder? Hele Ülke ki (Laik Demokratik T.c.) Nato üyesidir ve İşgalcilerle birlikte hareket ettiğinden desteği bıraktık köstek olmasın yeter!
Kaç tane mucahid ile , komutanlarıyla görüştünüz veya Cihad beldelerine gittiniz de nefisleri cihad farizasından beri ettiniz? Üstelik İslam ummeti ve coğrafyalarındaki vahim durum ortada iken kimse Farzı (yardımı) engelleyemez, Cihad yapma sevabından ve yapmama zilletinden -günahından- koparamaz.ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Bu kardeşlerimizin bizden beklentileri daha ziyade onlara maddi noktadan el uzatmak, ilaç, gıda vs. Bunların ötesinde toplum olarak bunlara ciddi şekilde dua etmemiz gerekmektedir.
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:İfade ettiğiniz cihad şekli ise bunu ferdden ziyade devletimizin bunu icra etmesi gerekmektedir. Yoksa ferdi olarak onlar bizim yardımımıza muhtaç değiller diye düşünüyoruz.
Subhanallah! Aman yaRabbi; şu yüzsüz, cahilce ve sorumsuzca söylenmiş söze bakınız ki sanki Mars'tan yazıyor.
Dünya ve Türkiye'nin siyasi yapısından ne kadar alakasız ve bihaberce düşünülüb söylenmiş sözlere ne denilebilir ki? Cehalet ve aymazlık adamboyu.
Daha ülkesinin Nato üyesi olduğundan, Haçlı ABD ordusunun menfaati için Kore'de savaştırıldığından, Hilafeti ilga edip islami şiarları kamusal alanda yasakladığından haberi olmayan bu cahillerin art niyetli olduklarını düşünmemek mümkün mü? Senin Laik devletin(!) Ne zaman Nato'dan habersizce hareket etmiştir?
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Temenni ediyoruz ki ülkemiz güçlenir Cenabı hak baştaki başlara daha fazla akıl, merhamet ve iman nasip eder de bu ortadoğudaki sıkıntılara bir melhem olurlar. Bunu günülden arzu etmekteyiz. İnşaallah onun zamanı da yakındır.
O günler yakındır amaa, senin sapkın düşüncelerinle ve sapkın kişilerinin elleriyle değildir. Bunu bilesin.
Çünkü senin Ülkemiz diyerek küfür, şirkini de sahiblendiğin ülken güçlendikçe kendi ülkesindeki muvahhid vatandaşlara gece yarısı operasyonları düzenlemekte, İsrail'le Güvenlik andlaşmaları imzalamaktadır.
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Bizler şimdi memleketimizde üzerimize vazife olan iman ve Kuran hizmetine daha ziyade destek verip küfür, dinsizlik ve sefahetle mücale edelim.
Allah yeryüzünü mescid kılmış ve mûminleri de kardeş ilan etmiştir.
Din anlayışını Misak-ı Milli sınırlarına faşist anlayışıyla hapsedib, "Filistin'e, Çeçenistan'a üzülüyoruz ama ne yapabiliriz ki? Bizim ülkemize saldırırlarsa savaşırız" diyecek kadar sapıktır.
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Bediüzzaman, eserlerinde asayişin korunmasına büyük önem verir.
“Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. … Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı maneviyedeki fark, pek azîmdir.” (Emirdağ Lâhikası)
Fitnetu'z- zaman kim ki sapkın sözlerini Kur'anın önüne geçiriyorsun?
Üstelik bu şahıs bu sözü ne zaman sarf etmiş ve Hangi İslam ülkesinde savaş vardı?
Dahildeki "manevi cihad" dediği ne zaman yoktur ki? Bu fiziki ve fiili cihadı ibtal eder diyen kimse var mıdır?
Rabbimiz, şirk üzere kalan ve küfrü imana tercih eden, Müslümanlar (devleti) için tehlike arz edenler hakkında şöyle buyurmuştur :
_ "Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah muttakilerle beraberdir." (Tevbe 123)
Size kim dedi ki dahildeki cihad kasatura ile olur? Evvela kopyaladığın yazıyı okumadan , anlamadan yapıştırma. Bu aktardığın yazı sahibinin sapıklığını hafifletmez, o başka. Bizim konumuz hariçteki düşmanların ummetin ırzına geçib, toprakları işgal edilirken sen ne dahildeki cihaddan bahsediyorsun? Dahili harici mi kalmış küfür topyekün Haçlı seferi başlattık fermanına rağmen? Sizin sözleriniz İsrailoğullarının Musa (a.s.) söylediği söze ne kadar da çok benziyor:ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Bu ifadelerde dâhildeki cihadın mânevî olacağı vurgulanmaktadır. Ciğerimizdeki mikroba kurşun sıkamayız; onu ilâçla, gıdayla, temiz havayla yavaş yavaş tedavi etmeğe mecburuz.
Mânevî hastalıklara karşı mânevî cihat yapılır. Cehalet mânevî bir hastalıktır, bunun giderilmesi ilim ile olur.
_ Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız" dediler. (Maide 24)
حدثنا محمد بن أبي محمد قال حدثنا أبي قال حدثنا سعيد قال حدثنا يوسف بن يحيى قال حدثنا عبدالملك قال حدثنا الطلحي عن عبدالرحمن بن زيد بن أسلم عن أبيه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا يزال الجهاد حلوا أخضر ما قطر القطر من السماء وسيأتي على الناس زمان يقول فيه قراء منهم ليس هذا زمان جهاد فمن أدرك ذلك الزمان فنعم زمان الجهاد قالوا يا رسول الله واحد يقول ذلك فقال نعم من عليه لعنة الله والملائكة والناس أجمعين
Bir hadisde Zeyd bin Eslem babasından rivayet ediyor:Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ''Gökten yağmur yağdıkça cihad tatlı ve hoştur. İnsanlar üzerine Kur'anı çokça okuyanların,''Bu zaman cihad zamanı değildir'' dedikleri bir zaman gelecektir. Kim bu zamana ulaşırsa, bilin ki bu ne güzel cihad zamanıdır.''
Dediler ki; ''Ya Rasulallah bunu söyleyecek kimse var mı dır?''
Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki, ''Evet bu kimse Allah'ın , meleklerin ve bütün insanlığın lanetlediği kimsedir. ''
(İmam Nevevi;Tagribul Tezhib,Şifa-i Es sudur,Meşariul Eşvag ila Mesari El Uşşag)
“Allah yolunda savaşanlar için Allah cennette yüz derece hazırlamıştır ki , her derecenin arası yerle gök arasıdır."
(Riyazu’s Salihin 2/541)
Seleme b. Nufeyl'den (r.anh) şöyle rivayet edilmiştir. Der ki:
Ben Rasulullah (s.a.v.) ile otururken bir adam girib şöyle dedi: _ Ey Allah'ın Rasulu! Atlar salıverilmiş ve silah bırakılmış. Bazıları savaşın artık olmayacağını, savaşın bittiğini iddia ediyorlar."
Rasulullah (s.a.v.) dedi ki: "Yalan söylüyorlar. İşte şimdi savaş zamanı geldi. Ummetim bir grup Allah yolunda cihad etmeye devam edecektir. Muhalif olanlar, onlara zarar vermez. Allah onlarla bir kavmin kalblerini kaydırır ki, onlarla onları rızıklandırsın. Kıyamet kopuncaya kadar savaşırlar. İyilik daha atların kaküllerine Kıyamet gününe, savaş bitinceye ve Yecuc ve Mecuc çıkıncaya dek bağlıdır."
(Nesai rivayet etmiş. Nesai benzerleriyle hasen bir isnad ile rivayet etmiş. Kitabu'l-Hayl (Atlar): 1, Ahmed: 4/104)
Ebu Hurayra’den (r.anh) rivayetle;
Nebi’ye (s.a.v) soruldu: “ALLAH yolunda cihad etmeye denk ne var?”
“Güç yetiremezsiniz” dedi.
Üçüncüsünde : “ALLAH yolunda cihad edenin misali , ALLAH yolunda cihad edenin , evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla, geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir” dedi.
(Muslim, İmare: 29 ; Tirmizi , Cihad : 1)
Yine ondan rivayetle bir adam : “Ey ALLAH’ın Rasulu! Cihada denk gelebilecek bir ameli bana göster “ dedi.
Rasulullah (s.a.v) “Bulamıyorum” dedi . Sonra : “Mucahid çıktığında sen de mescidine girib , kesintisiz gece kıyam (namaz) edip , (gündüzleri) oruç tutub iftar edebilir misin?”
“(Adam) : “Kim bunu yapabilir?” dedi.
(Buhari , Cihad: 2)
Ebu Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Canım elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki mûminlerden bir kısmının benden ayrı kalmalarına üzülmeyeceklerini bilsem ve onları bindirebilecek binitler temin edebileceğimi bir bilsem. ALLAH yolunda savaşa giden hiçbir mufrezeden geri kalmazdım. Canım elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki ALLAH yolunda ölüp dirilmeyi sonra diriltilip tekrar öldürülmeyi ve yine öldürülmeyi isterdim.”
(Buhârî, Cihad ve Siyer: 7; sunen-i Nesai : 3101)
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Ummetimden bir taife, hak üzere cihaddadır. Kıyamete kadar gâlib olarak devam eder." (İbn-i Asakir)
İbn-i Abidin şöyle der :
Düşman islam devletinin sınırlarına hücüm ettiğinde namaz ve oruç gibi cihadda muslumanlara farzı ayn dır. Terki mümkün değildir. O bölgede yaşayan müslümanların kendi sınırlarını korumaya güçleri yetmezse doğudan batıya kadar islam topraklarında yaşayan bütün müslümanların üzerine farzdır. (Haşiyetu ibn-i Abidin, C. 3, Sf: 238)
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Ahlâksızlık ve imansızlık da birer mânevî hastalıktır. Bunların tedavisi de zor ve kuvvet kullanarak değil, tebliğ, ikna ve ikaz yoluyla gerçekleşir.
Bütün gücünü sarf ederek çalışmak Allah yolunda yapılan her türlü cehd ve gayret. Düşmanla savaşmak
Cihad kavramı daha çok “savaş” anlamında kullanılsa da bu kavram savaşla sınırlı değildir. Nefisle cihad, ilmî cihad, manevi cihad gibi birçok şubeleri vardır.
Nefisle cihada cihad-ı ekber denilmiştir. Rivayete göre Hz.Peygamber (a.s.m.) bir sefer dönüşü “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” demiş ve bu büyük cihadın nefisle cihad olduğunu söylemiştir. (Aclunî, I, 424; Razi, XXIII, 72; Beydavi, II, 97)
Ya senin nerenden tutayım ki? Elimi vurduğum yer elimde kalıyor. Size düşen acilen ehl-i sünnetin tevhid ve akaidini öğrenmeniz sonra da siyeri sahih kaynaklarından öğreniniz.
Nefisle cihada "büyük cihad" iftirasını hemde Rasulullaha atanlar oturacakları yere hazırlansınlar! Bu işin aslı daha önce açıklanmıştır:
KÜÇÜK CİHAD BÜYÜK CİHAD SINIFLANDIRMA HATASI
İlmi Konu - Küçük Cihad Büyük Cihad Sınıflandırma Hatası
KÜÇÜK CİHAD BÜYÜK CİHAD SINIFLANDIRMA HATASI NEFİSLE CİHAD EN BÜYÜK CİHADDIR ALDATMACASI ! EN BÜYÜK CİHAD , KİŞİNİN EN ÇOK SEVDİĞİ CANINI VE MALINI ORTAYA KOYARAK YAPTIĞI CİHADDIR Cihada yapılan en büyük hakaret, onu abi kardeş misali küçük büyük çeşidi var diye sınıflandırılmasıdır...
www.islam-tr.org
Art niyetli olduğun belli de bari bu kadar pervasız olmasan. Allah'a da mı iftiraya başladın?ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Hz. Peygamber (asm.) Mekke döneminde savaş yapmamakla beraber cihaddan bir an bile geri kalmamıştır. Mekke döneminde savaş farz değildi, fakat cihad emredilmişti. (Ankebut, 69; Nahl, 110. Her iki sure de Mekkîdir.)
Cihadı farz kılan ayetlerin aslı şunlardır ve Cihad, Medine'ye gidip Müslümanlar güç bulduktan sonra farz kılınmıştır!
1_ Mekke'de Cihada izin verilmedi:
"(Savaştan) elinizi çekin. Namaz kılın. Zekat verin." (Nisa, 77)
2_ Medine'de ilk zamanlarda Cihada İzin verildi :
"Zulmedilerek kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Şubhesiz Allah onlara yardım etmeye Kâdir (gücü yeter)dir. Onlar haksız yere ve "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından çıkarılmışlardır. Allah insanların bir kısmını diğerleriyle yok etmeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çokça zikredilen camiler yıkılıp giderdi. And olsun ki, Allah'a yardım edenlere O da yardım eder. Doğrusu Allah güçlü ve azizdir. Onları biz yeryüzünde hakim kılarsak, namaz kılarlar, zekat verirler, iyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. İşlerin sonucu Allah'a aittir." (Hacc, 39 - 41)
3_ Cihad yalnızca kendileriyle savaşanlara karşı farz kılındı:
"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın." (Bakara, 190)
4_ Cihad bütün müslümanlara Farz yazıldı (kılındı):
"Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşlanmadığınız bir şey, hakkınızda daha hayırlı olabilir ve hoşlandığınız bir şey de daha şerli olabilir. Allah bilir, halbuki siz bilmezsiniz." (Bakara, 216)
5_ Bütün muşriklerle savaşmaları farz kılındı:
"Muşrikler sizinle nasıl topluca savaşıyorlarsa Siz de Onlarla topluca savaşın."(Tevbe 36)
"Kitab verilenlerden, Allah'a ve Ahirat gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, Hak dini din edinmeyenlerle boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın." (Tevbe, 29)
Hadisi şeriften Delil:
Habbab bin Eret (r.anh) şöyle demiştir:
(İslam’ın ilk günlerinde) Rasûlullah (s.a.v) Kâbe’nin gölgesinde kaftanını yastık yaparak dayandığı bir sırada kendisine Kurayş muşriklerinin işkencelerinden şikayet ettik.
“Ya Rasûlullah (s.a.v) Bizim için Allah’dan zafer dileyemez misin? Bunların zulmunden kurtulmamız için Allah’a dua edemez misin?” dedik.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Sizden önceki ummetler içinde öyle (mazlum) kişiler bulunmuştur ki, muşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır. O kişi bu çukura (başı dışarıda bırakarak) gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başı testereyle kesilerek ikiye bölünürdü de, (bu işkence) O mûmini dininden döndüremezdi.
Allah’a yemin ederim ki, şu İslam Dîni’ni muhakkak surette kemale erdirecektir. Öyle bir derecede ki, bir suvari yalnız başına Sana’dan Hadramevt’e kadar selametle gidecek. Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayacak. Yahud koyun sahibi yolcu sadece koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz.”
(Buhari, Menakıb, 25; Ebu Davud, Cihad, 57)
Bu hadîs-i Şerif’i rivayet eden Habbab bin Eret (r.anh), Allah yolunda en korkunç işkencelere katlanan, ilk müslüman olan beş altı kişiden biriydi. Bu yüzden uzun zaman eziyet çekti. Onu demir zırh giydirerek kızgın Güneş’in altına bırakıyorlardı. Çoğu zaman kızgın çöl kumları üzerine sırt üstü yatırılırdı. Bu yüzden sırtının etleri çürüyerek dökülmüştü.
İslamın ilk yıllarında çekilen ızdırabları anlatırken der ki: -Öyle günler yaşadık ki, Rasulullah (s.a.v) yasaklamasaydı ölmeyi tercih ederdik...
"Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır."(Bakara 214)
Cihadın Amacı ise :
"Allah insanların bir kısmını diğerleriyle yok etmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çokça zikredilen camiler yıkılıp giderdi." (Hacc, 40)
Demogoji yaparak dediklerinin Kuran ve sünnetin önüne geçirip yeni bir itikad mi çıkarabileceğini sanıyorsun? Kelime-i şehadet getiren ve namaz kılan kişiler (munafıkta olsalar) kalbleri yarılıp bakılamadığı için zahir halleri üzerine tavır alınır ve Rasulullah da bunlara böyle davranmıştır . Onları ilimle ve sert tavırla uyanmaları ve hidayetleri amaçlanmıştır!ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Hz. Peygambere “Kâfirler ve münafıklarla cihad et!..” emri de cihad-savaş farklılığına işaret eder. (Tevbe, 73; Tahrim, 9) Zira, Hz. Peygamber kâfirlerle savaş yapmış, fakat münafıklara doğrudan kılıç çekmemiştir. Hz. Peygamberin onlarla cihadı, onları ikna ve ilzam etmek, haddi aşarlarsa had cezalarını uygulamak şeklinde olmuştur.
İslam'ın gelmesiyle harb-savaş tabirleri kalkmış yerine CİHAD terimi geçmiştir. Her ne kadar savaşılıyorsa da yüce bir amaç uğruna savaşıldığı için buna cihad denmektedir.
Eziklerin; Tebliğe , Cihad demeleri;
İslam dininin yapısını ve dinamiklerini bilmeyen, ayakları yoldan kaymaya musait, kalbleri hastalıklı şahıslar için tehlikedir. Muvahhid müslümanlar böyle şeytani izahatlara papuç bırakmayacaktır!
Demogojide ısrar ediyorsun.ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Cihad, cidal ve kıtal, birbirine yakın gibi görünürler ama aralarında belirgin farklar vardır. Kıtalde savaşmak, katledip öldürmek esastır. Cidal, bir üstünlük kavgası, menfaat çekişmesi, galibiyet mücadelesidir. Cihad ise gayret etmek, olanca gücünü ve kuvvetini sarf etmek mânâsına gelir. Fakat, cihatta bir şart var ki onu diğerlerinden net biçimde ayırır; Bu şart, verilen mücadelenin, yapılan savaşın fisebilillah yani Allah yolunda, Kur’an namına ve İslâm uğrunda olmasıdır. Savaş ve cidal ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde cihat olurlar.
“Allah, mallarıyla, canlarıyla mücahede edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır.” (Nisâ, 95)
Eeee büyük halt yiyince öyle iki kelime demogoji ile kafaları karıştıramıyorsun değil mi?
ayaklıkütüphane;248119' Alıntı:Cihadda hedef, öldürmek değil ölü kalpleri diriltmek, sönük fikirleri aydınlatmak, donuk hissiyatlara can vermektir. Zulme engel olup adaleti tesis etmektir. İnsanları yurtlarından etmek değil, onlara ebediyet yurdunu kazandırmaktır.
Cihad, “İnsan kurtarma savaşı”dır. Eğer bir takım insanların hak ve hakikate ermesine bir başka grup engel oluyorlarsa bunlarla savaş etmek de cihaddır.
Sen önce kendi yurduna, müslümanların yaşadığı toprakları mudafa et, sonra sefere, fethe çıkarsın?
Hangi (istila) soruya verilen saçma yorumları buraya cevab diye yapıştırıyorsun. Bizde bunu cevab diye okuyub yanıt yazmaya çalışıyoruz. Allah'dan kork bâri
Cevaba Buradan devam ediyorum
KUR'AN-I KERİM'İN HÜKÜMLERİ KIYAMETE KADAR BAKİDİR, DEĞİŞTİRİLEMEZ!
Bu konuda Abdulkadir b. Abdulaziz şunları söylemiştir: "Cihaddan önce ilim öğrenilmesi gerektiği iddiasını ortaya atanlar, bu iddiaları ile farz-ı ayn olan şer’i ilimleri kastediyorlarsa, bunun en kısa zamanda yerine getirilebileceğini ve hükümlerin şer’i delillerini tafsilatlı olarak bilmenin farz-ı kifaye olmasından dolayı her kişi için gerekli olmadığını söylememiz gerekir.
İbn-i Hâcer, Kurtubi’nin şöyle dediğini nakleder: “Fetva imamları ve önceki selef imamlarının görüşü budur. Bunlardan bazıları bu görüşlerini, fıtratın aslı ile ilgili söylenenler ve Nebi’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeden (radıyallahu anhum) aktarılan ve gerek Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) olsun gerekse sahabe (radıyallahu anhum) olsun, kendilerine gelen bedevi Arabların iki şehadeti ikrar etmeleri ve İslam’ın hükümlerini yerine getirmelerini İslam’ları için yeterli görüp, bu hükümlerin delillerini de öğrenmelerini onlara şart koşmamaları ile ilgili olan mutevâtir haberler ile delillendirmektedir.” (Fethu’l-Bari, 13/352)
Bu iddiayı ortaya atanların kastı, farz-ı kifaye olan ilimler ise ve bu ilimlerden belli bir miktarını öğrenmeden Müslümanın cihad edemeyeceğini söylemek istiyorlarsa, bu iki yönden hatalıdır:
Birinci Yön: Farz-ı kifaye olan ilmi, farz-ı ayn konumuna getirmektedirler. Bu ise, Müslümanların tamamının ilim öğrenmek için seferber olmalarına ve dolayısıyla da elde edilebilecek bir takım maslahatların ibtaline sebeb olur. Halbuki Allahu Teala bunu yasaklayarak şöyle buyurur:
“Mûminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.” (Tevbe 122)
Bu ayette Allahu Teala insanları, dinde geniş bilgi edinenler ve edinmeyenler olarak ikiye ayırmaktadır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” (Nahl 43)
Alim olan kişi insanlara öğretmekle yükümlüdür. Bunu, sorulara cevab vererek veya kendisine sorulmasını beklemeden hakkı açıklayarak yapar. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır.” (Tevbe 122)
“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..” (En’am 151)
Aynı şekilde, Nahl Suresi’ndeki ayette belirtildiği gibi, bilmeyenlerin, dinleri ile ilgili farz-ı ayn olan bilgileri, bilenlere sorub öğrenmesi gerekir. Ayrıca bilenler, birinin bilmeden amel ettiğini ve bilmemesine rağmen sormadığını gördüğünde, Ona öğreterek ve nasihat ederek doğru olanı gösterir.
İkinci Yön: Cihad için şart olmayan bir meseleyi, şart haline getirmektedirler. Cihaddan önce ilim öğrenmeyi farz sayan bu kişinin, acaba söylediğinin Kitab ve Sünnet’ten delili nedir? Hemen belirtelim ki bunun hiçbir delili yoktur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Kim bu dinimizde, ondan olmayan bir şey çıkarırsa, çıkardığı kendisinden reddedilir.” (Muttefekun Aleyhi) Bunu söyleyenlerin iddiaları, dinde olmayan bir şeyi çıkarmak olub, kendilerinden reddedilir.
Bu iddianın sünnetten veya salih seleften delili var mıdır? Acaba sahabe ve selef-i salihin, cihad etmeden önce her Müslümanın ilim öğrenmesini vâcib görürler miydi? Bu konuda askerleri imtihana mı tabi tutarlardı?
Hicretin altıncı yılında Hudeybiye günü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber sahabeden bin dörtyüz kişi bulunmaktaydı. Sekizinci yılda olan Mekke’nin fethi seferinde ise sahabenin sayısı onbin kişiydi. Mekke’nin fethinden sonra bir ay bile dolmadan Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem on iki bin sahabe ile beraber Huneyn Savaşı’na gitti. Bunların on bini Mekke fethinde bulunanlar, iki bini ise Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olanlardır. Acaba bu iki bin kişi, Müslüman olmalarının üzerinden bir ay bile geçmemiş olmasına rağmen ilmi nerede öğrendiler. Acaba Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara, “Sizler yeni Müslüman oldunuz, ilim tahsil etmedikçe benimle beraber savaşa gelmeyin” mi dedi? Hayır. Onunla beraber cihada gelmelerine izin verdi, onlar ise aynı zamanda ilim öğreniyorlardı ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gerekli olan şeyleri kendilerine öğretiyordu.
Ebu Vakıd el-Leysi’den Radıyallahu Anhu şöyle rivayet edilir:
“Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Huneyn Savaşı’na çıktığımızda biz henüz yeni İslam’a girmiştik. Muşriklerin, çevresinde toplanıp silahlarını astıkları bir sidr ağacı vardı. Buna “Zât-u Envat” diyorlardı. Bir sidr ağacının yanından geçtiğimiz sırada biz dedik ki; “Ey Allah’ın Rasulu! Muşriklerin Zat-u Envat’ı olduğu gibi bizim için de bir Zat-u Envat belirle.”
Rasulullah şöyle buyurdu: “Allahu Ekber! İşte bunlar Allah’ın sünnetleridir. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İsrailoğulları’nın Musa’ya söylediği gibi bir şey söylediniz."
Onlar şöyle demişlerdi: “Onların ilahları gibi bizim için de bir ilah yap.”
Musa da; “Siz cahil bir topluluksunuz” demişti. Siz de sizden öncekilerin yolunu takip ediyorsunuz.”
(Tirmizi rivayet etmiş ve sahih olduğunu bildirmiştir)
Bütün bunlar, ilim öğrenmenin cihadın şartlarından olmadığını, hatta bir kişi üzerine farz-ı ayn olan ilmi öğrenmekte eksik de davransa bunun cihada katılmasına engel olmadığı göstermektedir.
İbn-i Kudame Rahimehullah, cihadın vacib olmasının şartlarını şöyle belirtir:
“Cihadın, kişi üzerine vacib olması için şu yedi şartın bulunması gerekir: İslam, akıl, ergenlik, hürriyet, erkeklik, bedensel sağlık, mali imkan.” (El-Muğni ve’ş-Şerhu’l-Kebir, 10/366)
Bu şartlara, anne babanın ve alacaklının izninin de eklemesi gerekir ki İbn-i Kudame başka bir yerde bunları da belirtmektedir. (El-Muğni ve’ş-Şerhu’l-Kebir, 10/381 - 384)
Farz-ı Kifaye hükmünde olan cihadın vacib olmasının şartları bunlardır. Farz-ı ayn olan cihadda ise, bu şartların bazısı düşer ve sadece şu beş şart kalır: İslam, ergenlik, akıl, erkeklik ve vücut sağlamlığı. Farz-ı ayn olan cihad için erkeklik şartının olmadığını söyleyenler de bulunmaktadır.
Düşmanın, Müslümanların memleketini işgal etmesi veya namazları kısaltmanın caiz olduğu mesafeden daha yakınlara gelmesi durumunda, nafaka temini şartı aranmaz.
Hakka uyan, kibir ve inat göstermeyen herkes görmektedir ki şer’i ilim tahsili, yukarıda belirtilen şartlar arasında sayılmamaktadır. Sayılan bu şartlar, sadece İbn-i Kudame’nin görüşü değildir. Bununla beraber, incelediğim hiç bir fıkıh kitabında da, cihad için ilim tahsilinin şart olarak belirlendiğine rastlamadım.
Bu konuda, Buhari’nin Bera’dan Radıyallahu Anhu rivayet ettiği şu hadis delil olarak yeterlidir:
“Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem demir zırhlı bir adam geldi ve “Ey Allah’ın Rasulü önce savaşayım mı, yoksa Müslüman mı olayım?” dedi.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Önce Müslüman ol, sonra savaş” dedi.
Adam Müslüman oldu, savaşa girdi ve öldürüldü.
Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Az amel işledi, çok ecir aldı.”
(Muslim)
“O zaman dön git, hiçbir zaman bir muşrikten yardım almayacağım” hadisi de bunun gibidir. Muslim’in Aişe’den Radıyallahu Anha rivayet etmiş olduğu hadiste, kendisinden teklif ettiği yardımı reddedilen bu muşriğin, Bedir günü Müslüman olduğu, sonra savaştığı ve öldürüldüğü belirtilir.
Görüldüğü gibi her iki olayda da Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kişilere önce dini öğrenip sonra savaşmasını emretmemiştir. Sadece mucmel imana sahib bir Müslüman olmasını istemiştir. İlim öğrenmek, cihadın vâcib olmasında şart olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ilim öğrenmeden önce bu kişilerin beraberinde savaşmalarına izin vermezdi. Buradan da anlıyoruz ki böyle bir şart yoktur.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Yüzlerce defa da şart koşulsa, Allah’ın Kitabı’na uymayan her türlü şart geçersizdir.”
(Buhari)
Cihad için ilim öğrenmenin şart olduğunu söylemenin batıl bir iddia olduğu anlaşılmalı ve bu iddianın, günümüzde bütün Müslümanlara farz-ı ayn olduğuna inandığımız cihad amelinin ibtaline yol açabileceği bilinmelidir." (Abdulkadir bin Abdulaziz; El Umde)
Evet, iman ettiğimiz yüce kitabın içindeki hükümler sur'a kadar geçerlidir, değiştirilemez, teklif dahi edilemez.
İslam coğrafyasını sıcak ve soğuk savaş ile istila eden Haçlı egemen güçlerinin ve kültürlerinin beyinde yapmış olduğu ödemden dolayı pisikolojik eziklik duyan bu "sefih" ve aynı zamanda "ebleh"liği de özünde barındıran hüviyet müslümanları(!); nefislerine yediremedikleri Allah'ın (c.c.) bazı Farizalarından iskonto ve evrime kaydıkları bilinen bir gerçektir.
Kendilerince tahayyul ettikleri bir İslam anlayışına göre Efendi hazretleri, Ustadlar , Saadat'lar edinirler.
Bu kişiler, kendilerini iyi tanıyan hocalarından(!) bünyelerine uygun recete alırlar.
Her bir (hastane sahibi)hocaları, hastalarınına İslam'ın bazı rukunlerini, emirlerini, ve Rasulullahın sünnetlerini Rasulullah (s.a.v.)'in bazı sünnetlerini kendince yorumlayıp favori tedavi metodu belletirken, Rasulullahın "cihad", "kıyam", "put kırma - tağuti rejimleri devirme", "Hicret" gibi "RİZİKOLU SÜNNETLER"ini yasaklayıb, kötüler veya eski devre ait modası geçmiş, cahil ve ilkel insanların meseleleri, günü geçmiş devrini tamalamış (nesh) hükümler gibi algılarlar.
Aslında buna bu kadar da şaşmamak lazım. Bu kronik vakıalar, Yegane hüküm koyucu (ilah) ve Yaratıcılarının (Rabb) hükümlerini bile "teferruattır" (tesettür) ya da, vaktinin sınırı "Fitnenin yeryüzünden kalkıncaya kadar" (Bakara 193, Enfal 39) şartına bağlanarak "Kıyamete kadar" sürecek olan "CİHAD" farizasını "küçültmeye", devrinin bittiğini, hükmünü ilim ile "nesh" etmeye çalıştıklarını biliyoruz.
حدثنا زياد بن أيوب حدثنا يزيد بن هارون أنبأنا الوليد بن جميل الفلسطيني عن القاسم أبي عبد الرحمن عن أبي أمامة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال ليس شيء أحب إلى الله من قطرتين وأثرين قطرة من دموع في خشية الله وقطرة دم تهراق في سبيل الله واما الأثران فأثر في سبيل الله وأثر في فريضة من فرائض الله
قال هذا حديث حسن غريب آخر كتاب فضائل الجهاد ويليه كتاب الجهاد
Ebû Umâme (r.anh)’den rivâyete göre; قال هذا حديث حسن غريب آخر كتاب فضائل الجهاد ويليه كتاب الجهاد
Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir şey Allah’a iki damla ve iki iz’den daha sevimli değildir. Allah’ın azabından korkarak ağlayan kişinin gözünden akan damla ile Allah yolunda savaş meydanında akıtılan kan damlası, iz’e gelince: Biri Allah yolunda savaşırken meydana gelen sakatlanma ve yara izi diğeri de Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yaparken meydana gelen secde izi gibi.”
(Tirmizi, Ebvab'ul-Cihad, 3/109, Hadis no: 1669 "Hadis hasen ve garibdir" demiş. Derim ki: İsnadı hasendir. (İbn Nehhas, Cihad, Tevhid Yayınları: 1/498)
Şimdi gündem gereği , "Cihad bitmiştir , bu devirde ilimle cihad yapılır" küfür sözünün cûrumunu ele alalım :
Evvela Cihad'ın tarifini hayat kitabımız olan Kur'an-ı Kerim'den bir görelim:
İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalblerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur. (Muhammed 20)
Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına radı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir. (Tevbe 38)
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran 142)
Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz. (Muhammed 31)
Allah, mûminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahiddir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur. (Tevbe 111)
Ey Îmân edenler! Pek acı bir azabdan kurtaracak kârlı bir yolu size göstereyim mi?
Allah’a ve Rasûlune îman eder, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece Allah günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere ve Adn Cennetlerine hoş ve temiz meskenlere yerleştirir. Bu ise pek büyük bir kurtuluştur! Ve size çok seveceğiniz bir başka nîmet daha nâsib eder ki, o da, Allah’ın yardımı ve yakın bir fetihtir.
Mûminlere müjdele. Ey îman edenler! Allah’ın dîninin yardımcıları olun! Nasıl ki, Meryem oğlu Îsâ havârilere, ‘Allah yoluna davette benim yardımcılarım kimlerdir?’ diye sormuş, havâriler de, ‘Allah’ın dîninin yardımcıları bizleriz!’ demişlerdi.
İsrâil oğullarından bir topluluk ona iman etti. Bir topluluk da kâfir oldu. Biz de îman edenlere, düşmanlarına karşı kuvvet verdik ve üstün geldiler.” (Saf 10 - 13)
Ey Peygamber! Kâfirlere ve munafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran, onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir. (Tevbe 73)
Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Rasulunden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fâsıklar topluluğuna hidayet nasip etmez. (Tevbe 24)
Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür. (Tevbe 24)
Ayetlerden de anladığımız gibi Cihad, Kıtaldır. Yani ölmek veya öldürmektir. Çünkü Rabb'imiz "Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler." buyurmaktadır.
Hayat rehberimiz, yegane önderimiz, komutanımız Muhammed (s.a.v) kendisine sorulan "Cihad nedir ya Rasulullah?" sorusuna
"Cihad , Başın üzerinde kılıçların şakıldamasıdır" buyurmuştur.
İslam bizatihi İlimdir, ilmin ta kendisidir. "Devir İslam devridir" diyenler, veya "bu devirde Cihad olmaz , ilimle Cihad yapılmalı" diyenler, aslında peygamberleri olmak üzere tüm ashab, tabiin ve tebe-i tabiin olmak üzere Cihad eden tüm Mucâhidleri ilimsizlikle, cehaletle hata yapmakla suçlamışlardır. Bu zihniyet sahibleri ile munafıkların şu sözü ne kadar örtüşmektedir :
Cihaddan geri kalan munâfıklar, Rasulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin." dediler.
De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlayabilselerdi. (Tevbe 81)
Rabb'im muslumanları bu tür şahsiyetsiz, omurgasız, kaypakça söz ve tutumlardan muhafaza etsin , sıratı mustakimden ayırmasın.
İslam coğrafyası istila altında, ümmetin yurdu paramparça iken , o mazlumlara , mucâhidlere ve İslam topraklarını savunmaya koşmamak, Cihad farizasına gitmeyip "yerinde çakılı kalmak devridir" diye sapkınca sözler peydahlamak Abdullah b. Ubey. b Selul'un sözlerinden bir farkı yoktur!
Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabb'imiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahib ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? (Nisa 75)
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır. (Nisa 76)
Cihad hakkında pek çok ayet, hadis ve diğer açıklamalarımız için :
CİHAD : MU'MİN İLE MUNAFIĞI AYIRT EDEN GERÇEK
İlmi Konu - Küçük Cihad Büyük Cihad Sınıflandırma Hatası
KÜÇÜK CİHAD BÜYÜK CİHAD SINIFLANDIRMA HATASI NEFİSLE CİHAD EN BÜYÜK CİHADDIR ALDATMACASI ! EN BÜYÜK CİHAD , KİŞİNİN EN ÇOK SEVDİĞİ CANINI VE MALINI ORTAYA KOYARAK YAPTIĞI CİHADDIR Cihada yapılan en büyük hakaret, onu abi kardeş misali küçük büyük çeşidi var diye sınıflandırılmasıdır...
www.islam-tr.org