Çağın yeni hasatalığı panik atak
Psikolog Ceyda Subaşı, son yıllarda panik atak
hastalığına yakalananların sayısında hızlı bir artış
yaşandığını, yapılan araştırmalarda ABD'de her 4
kişiden 1'inde, Türkiye'de ise her 100 kişiden 4'ünde
panik atak hastalığı görüldüğünü söyledi.
Psikolog Ceyda Subaşı, panik atak hastalığının çağın
yeni hastalığı olduğunu ve gün geçtikçe arttığını
ifade etti. Panik atağın kişide beklenmedik dönemlerde
ortaya çıkan, ani fiziksel belirtilerin yaşandığı,
kişiyi bir anda en uç sınıra götürebilen bir
psikolojik sendrom olduğunu kaydeden Subaşı, "Kişinin
hiç beklemediği bir anda hayatının içerisine
girebilen, en mutlu ya da keyifsiz gününde
başlayabilen bir sendromdur. Bu nedenle de
korkutucudur. Kişi adını koymakta zorlanır ilk
başlarda. Genelde acil serviste biten ilk ataktan
sonra kişi tahlil ve ölçümler yaptırır. Yaşadığı
korkunç bir olaydır. Neredeyse ölüme yaklaşmıştır,
ancak tüm tahliller normal değerleri göstermektedir.
Sıradan bir gün içerisinde bir anda başlayan bir durum
olduğu için kimi nerede, nasıl yakalayacağı
belirsizdir. Zaten hastayı ileride de zorlayan bu
ikinci kısmıdır. Nerede nasıl yaşayacağını bilemediği
için hastanın üzerindeki baskı artar" dedi.
Panik atak hastalığının belirtilerinin diğer
hastalıklara benzediğine dikkat çeken Subaşı, "Genel
fiziksel belirtiler kişiye özgü farklılık
gösterebilir. Genelde ilk atakta kalp krizi benzetmesi
çok görülür. Çok şiddetli bir kalp atımı, sanki
kalbiniz yerinden fırlayacakmış gibi, buna eşlik eden
beyinde uğultu, basınç, sanki tansiyonu çok yükselmiş
gibi bir his. Bu arada düşüncelerde değişim gözlenir,
kişide ölüm korkusu ve 'sonum geldi' düşünceleri
gelişir. Bazen nefes düzensizliğiyle başlar, nöbet
şiddetlenir, dilinizin boğazınıza kaçtığını düşünür
nefes alamaz hale gelirsiniz. Bayılma hissi, acil
yardım arama ve yine ölüm korkusu hissedebilirsiniz.
Belirtiler çoğu kez korkulan bir hastalığın
taklididir. Kişinin yaşadığı tüm belirtiler kalp
krizi, felç geçirme, mide kanaması, beyin kanaması
gibi korkulan bir rahatsızlığı andırır ve kişi
gerçekten bu şikayetle acil müdahale altına alınır"
diye konuştu.
Panik atakta görülen fiziksel değişiklileri de anlatan
Subaşı, şunları kaydetti: "Panik atak hastalığına
yakalananlarda ilk önce mideye bir şey çöküyor hissi,
avuç içlerinde terleme, her tarafta sıcaklık hissetme,
hızlı ve şiddetli kalp atışları, ellerde titreme, diz
ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik, iç titremesi,
titreme duygusu, ağız kuruluğu, boğazda yumruk hissi,
göğüste basınç, hızlı nefes alıp verme, bulantı veya
ishal, baş dönmesi, sersemlik, göz kararması, gerçek
dışılık hissi, açık olarak düşünememe, bulanık görme,
kısmen felce uğramışlık duygusu, ayrılma ya da hayal
gibi hareket etme duygusu, çarpıntılar veya düzensiz
kalp atışları, ellerde, ayaklarda ve yüzde
karıncalanma, göğüs ağrısı, bayılma hissi, midede
titreme, heyecan, soğuk ve ıslak eller gibi
değişiklikler görülür. Bu değişiklikleri yaşayanların
mutlaka en yakın hastaneye başvurmaları gerekir."
"HASTANIN KATILIMI DA SAĞLANDIĞINDA 4-6 AY İÇİNDE
İYİLEŞME ŞANSI YÜZDE 95'DİR"
Hastalığın diğer hastalıklardan ayırt edilmesi ve
tedavisi hakkında da bilgiler veren Subaşı, "Panik
atağı, gündelik kaygı sendromlarından, ani sıkıntı
hissinden veya bir sefer yaşanan kısa nöbetlerden
ayırt etmek lazımdır. Özellikle son yıllarda toplum
içerisinde neredeyse her sıkıntı, her belirti 'panik
atak hastasıyım' olarak yorumlanır hale gelmiştir.
Bu nedenle hastalığı doğru saptamak önemlidir.
Atakların sıklaşması, diğer düşünce ve duygusal
tepkileri de beraber getirmesi gerekmektedir. Bir kez
yaşanan bir sıkıntıya hemen panik atak diye bakmak
yanlıştır. Zaten panik atakta önemli olan ilk ataklar
değil, kişinin ataklara dair duyduğu beklenti ve bu
beklenti nedeniyle sürekli benzer ortamlardan kaçınma
isteğidir.
Çünkü birey yaşadığı sıkıntının fiziksel olduğunu
düşünür, hastaneye gider, birçok tahlil, test bazen
ameliyata varan dönemler geçirir. Ancak halen net bir
bulgu bulunmaz. Bu sefer belirsizlik kişiyi sıkıntıya
sokar. Gizli bir hastalığı olduğunu düşünmeye başlar.
Psikolojik olduğunu keşfetmesi zaman alır. Panik
hastalarının çoğunluğu psikiyatri dışı hekimlere
başvurmaktadır. Görülen belirtiler otonomik ve
fiziksel belirtiler olduğunda kalp hastalığı görünümü
verebilmektedir. İlk başvurular bu yüzden dahili
branşlar olmaktadır. Tedavi her birey için ayrı ayrı
değerlendirilmektedir Öncelikle ilaç desteği ve eş
zamanlı psikoterapi ilk önerilecek tedavi yöntemidir.
Alternatif tedavilerden kaçınılmalı, mutlaka uzmanın
önereceği ilaçlar kullanılmalıdır. Tedaviye hastanın
katılımı da sağlandığında 4-6 ay içinde tümüyle
iyileşme şansı yüzde 95'dir. Hasta, hastalığı
yenmesini öğrenmediyse nüksetme riski hep vardır.
Panik atağı iyi tanımak, tedaviden kaçınmamak, tedavi
için doğru adresi bulmak önemlidir" şeklinde konuştu.
Panik atağın, gittikçe popüler anlamda yayılan bir
rahatsızlık haline geldiğini ifade eden Subaşı, "Bunun
nedeni giderek yaygınlaşması, toplum sağlığını tehdit
eder boyuta ulaşmasıdır. Yakın zamanda yapılan bir
araştırma sonucuna göre ABD'de her 4 kişiden 1'inin
panik atak geçirdiği belirlenmiştir. Ülkemizde de her
100 kişiden 4'ünün tedavi gerektirecek düzeyde panik
atak problemiyle karşı karşıya olduğu sanılmaktadır.
Her 100 kişiden 10'u da panik atak için sırada
beklemektedir" dedi.
Panik atağın belirli bir yaş ve cinsiyet grubuyla
sınırlı olmadığını, ancak kadınlarda erkeklere oranla
daha sık gözlendiğini ifade eden Subaşı, şöyle devam
etti:
"Panik bozukluğu her yaşta başlayabilir. En sık 20-30
yaş arasında başlar, yaş ilerledikçe başlama oranı
düşer. Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık
görülmektedir. Ekonomik durumdan çok sık ekonomik
sıkıntı yaşamaya bağlanabilir. Evli insanlarda, dul ya
da boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir.
Panik atak, kadınlarda erkeklere göre daha sık
görülür. Panik atak tanılı hastaların yüzde 75-80'i
kadındır. Panik atağın bu kadar popüler olması, bu
yaygınlığı ve korkutucu belirtilerinden olsa gerek."
Psikolog Ceyda Subaşı, son yıllarda panik atak
hastalığına yakalananların sayısında hızlı bir artış
yaşandığını, yapılan araştırmalarda ABD'de her 4
kişiden 1'inde, Türkiye'de ise her 100 kişiden 4'ünde
panik atak hastalığı görüldüğünü söyledi.
Psikolog Ceyda Subaşı, panik atak hastalığının çağın
yeni hastalığı olduğunu ve gün geçtikçe arttığını
ifade etti. Panik atağın kişide beklenmedik dönemlerde
ortaya çıkan, ani fiziksel belirtilerin yaşandığı,
kişiyi bir anda en uç sınıra götürebilen bir
psikolojik sendrom olduğunu kaydeden Subaşı, "Kişinin
hiç beklemediği bir anda hayatının içerisine
girebilen, en mutlu ya da keyifsiz gününde
başlayabilen bir sendromdur. Bu nedenle de
korkutucudur. Kişi adını koymakta zorlanır ilk
başlarda. Genelde acil serviste biten ilk ataktan
sonra kişi tahlil ve ölçümler yaptırır. Yaşadığı
korkunç bir olaydır. Neredeyse ölüme yaklaşmıştır,
ancak tüm tahliller normal değerleri göstermektedir.
Sıradan bir gün içerisinde bir anda başlayan bir durum
olduğu için kimi nerede, nasıl yakalayacağı
belirsizdir. Zaten hastayı ileride de zorlayan bu
ikinci kısmıdır. Nerede nasıl yaşayacağını bilemediği
için hastanın üzerindeki baskı artar" dedi.
Panik atak hastalığının belirtilerinin diğer
hastalıklara benzediğine dikkat çeken Subaşı, "Genel
fiziksel belirtiler kişiye özgü farklılık
gösterebilir. Genelde ilk atakta kalp krizi benzetmesi
çok görülür. Çok şiddetli bir kalp atımı, sanki
kalbiniz yerinden fırlayacakmış gibi, buna eşlik eden
beyinde uğultu, basınç, sanki tansiyonu çok yükselmiş
gibi bir his. Bu arada düşüncelerde değişim gözlenir,
kişide ölüm korkusu ve 'sonum geldi' düşünceleri
gelişir. Bazen nefes düzensizliğiyle başlar, nöbet
şiddetlenir, dilinizin boğazınıza kaçtığını düşünür
nefes alamaz hale gelirsiniz. Bayılma hissi, acil
yardım arama ve yine ölüm korkusu hissedebilirsiniz.
Belirtiler çoğu kez korkulan bir hastalığın
taklididir. Kişinin yaşadığı tüm belirtiler kalp
krizi, felç geçirme, mide kanaması, beyin kanaması
gibi korkulan bir rahatsızlığı andırır ve kişi
gerçekten bu şikayetle acil müdahale altına alınır"
diye konuştu.
Panik atakta görülen fiziksel değişiklileri de anlatan
Subaşı, şunları kaydetti: "Panik atak hastalığına
yakalananlarda ilk önce mideye bir şey çöküyor hissi,
avuç içlerinde terleme, her tarafta sıcaklık hissetme,
hızlı ve şiddetli kalp atışları, ellerde titreme, diz
ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik, iç titremesi,
titreme duygusu, ağız kuruluğu, boğazda yumruk hissi,
göğüste basınç, hızlı nefes alıp verme, bulantı veya
ishal, baş dönmesi, sersemlik, göz kararması, gerçek
dışılık hissi, açık olarak düşünememe, bulanık görme,
kısmen felce uğramışlık duygusu, ayrılma ya da hayal
gibi hareket etme duygusu, çarpıntılar veya düzensiz
kalp atışları, ellerde, ayaklarda ve yüzde
karıncalanma, göğüs ağrısı, bayılma hissi, midede
titreme, heyecan, soğuk ve ıslak eller gibi
değişiklikler görülür. Bu değişiklikleri yaşayanların
mutlaka en yakın hastaneye başvurmaları gerekir."
"HASTANIN KATILIMI DA SAĞLANDIĞINDA 4-6 AY İÇİNDE
İYİLEŞME ŞANSI YÜZDE 95'DİR"
Hastalığın diğer hastalıklardan ayırt edilmesi ve
tedavisi hakkında da bilgiler veren Subaşı, "Panik
atağı, gündelik kaygı sendromlarından, ani sıkıntı
hissinden veya bir sefer yaşanan kısa nöbetlerden
ayırt etmek lazımdır. Özellikle son yıllarda toplum
içerisinde neredeyse her sıkıntı, her belirti 'panik
atak hastasıyım' olarak yorumlanır hale gelmiştir.
Bu nedenle hastalığı doğru saptamak önemlidir.
Atakların sıklaşması, diğer düşünce ve duygusal
tepkileri de beraber getirmesi gerekmektedir. Bir kez
yaşanan bir sıkıntıya hemen panik atak diye bakmak
yanlıştır. Zaten panik atakta önemli olan ilk ataklar
değil, kişinin ataklara dair duyduğu beklenti ve bu
beklenti nedeniyle sürekli benzer ortamlardan kaçınma
isteğidir.
Çünkü birey yaşadığı sıkıntının fiziksel olduğunu
düşünür, hastaneye gider, birçok tahlil, test bazen
ameliyata varan dönemler geçirir. Ancak halen net bir
bulgu bulunmaz. Bu sefer belirsizlik kişiyi sıkıntıya
sokar. Gizli bir hastalığı olduğunu düşünmeye başlar.
Psikolojik olduğunu keşfetmesi zaman alır. Panik
hastalarının çoğunluğu psikiyatri dışı hekimlere
başvurmaktadır. Görülen belirtiler otonomik ve
fiziksel belirtiler olduğunda kalp hastalığı görünümü
verebilmektedir. İlk başvurular bu yüzden dahili
branşlar olmaktadır. Tedavi her birey için ayrı ayrı
değerlendirilmektedir Öncelikle ilaç desteği ve eş
zamanlı psikoterapi ilk önerilecek tedavi yöntemidir.
Alternatif tedavilerden kaçınılmalı, mutlaka uzmanın
önereceği ilaçlar kullanılmalıdır. Tedaviye hastanın
katılımı da sağlandığında 4-6 ay içinde tümüyle
iyileşme şansı yüzde 95'dir. Hasta, hastalığı
yenmesini öğrenmediyse nüksetme riski hep vardır.
Panik atağı iyi tanımak, tedaviden kaçınmamak, tedavi
için doğru adresi bulmak önemlidir" şeklinde konuştu.
Panik atağın, gittikçe popüler anlamda yayılan bir
rahatsızlık haline geldiğini ifade eden Subaşı, "Bunun
nedeni giderek yaygınlaşması, toplum sağlığını tehdit
eder boyuta ulaşmasıdır. Yakın zamanda yapılan bir
araştırma sonucuna göre ABD'de her 4 kişiden 1'inin
panik atak geçirdiği belirlenmiştir. Ülkemizde de her
100 kişiden 4'ünün tedavi gerektirecek düzeyde panik
atak problemiyle karşı karşıya olduğu sanılmaktadır.
Her 100 kişiden 10'u da panik atak için sırada
beklemektedir" dedi.
Panik atağın belirli bir yaş ve cinsiyet grubuyla
sınırlı olmadığını, ancak kadınlarda erkeklere oranla
daha sık gözlendiğini ifade eden Subaşı, şöyle devam
etti:
"Panik bozukluğu her yaşta başlayabilir. En sık 20-30
yaş arasında başlar, yaş ilerledikçe başlama oranı
düşer. Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık
görülmektedir. Ekonomik durumdan çok sık ekonomik
sıkıntı yaşamaya bağlanabilir. Evli insanlarda, dul ya
da boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir.
Panik atak, kadınlarda erkeklere göre daha sık
görülür. Panik atak tanılı hastaların yüzde 75-80'i
kadındır. Panik atağın bu kadar popüler olması, bu
yaygınlığı ve korkutucu belirtilerinden olsa gerek."