Cehalet Hastalığı !

A Çevrimdışı

akifturker

Üye
İslam-TR Üyesi
Sonra şunu bil ki, cehalet hastalığı dört kısımdır. Bunlardan sadece biri tedavi edilebilir; diğerlerinin tedavisi ise mümkün değildir.

Tedavi edilemeyenler:

Birincisi:

Soru ve itirazları, haset ve öfkesi sebebiyle olan kimsedir. Her ne kadar sen ona en güzel cevaplar versen, açıklasan ve izah etsen de onun öfkesi, kin ve düşmanlığı daha da artar. Bu gibilerde en doğru yol, onun sorularına cevap vermekle meşgul olmamaktır.

Denilmiştir ki: “Bütün düşmanlıkların ortadan kaldırılma ihtimali vardır; ancak sana hasedinden dolayı düşmanlık edenin düşmanlığı (kolay kolay) yok olmaz.”

Sana düşen bu gibi kimselerden yüz çevirmen ve onları hastalıklarıyla baş başa bırakmandır. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:

“Artık sen, bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir”

Haset edenler, konuştuğu ve yaptığı bütün işlerle, kenarda biriktirmiş oldukları güzel amellerini yakıp yok ederler. Hz. Peygamber (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, hased de yapılan iyilikleri öylece yakar.”

İkincisi:

Hastalığı ahmaklığından dolayı olan kimsedir. Böyle kimselerin hastalığı da tedavi olmayı kabul etmez. Bu kimseler hakkında Hz. İsa (a.s)şöyle demiştir:

“Ben, Allah’ın (c.c) izni ile ölüleri diriltmekte bir zorluk çekmedim; fakat ahmakları tedavi etmekten aciz kaldım.”

Bu gibi kişiler, az bir zaman ilim ile meşgul olmuş, akli ve nakli ilimlerden bir şeyler öğrendikten sonra, ömrünün tamamını ilim öğrenmek ve öğretmekle geçiren büyük alimlere, ahmakça sorular sorar ve itirazlar ederler. İşte bu ahmak kişiler, ilimden bir şey bilmezler, aynı zamanda kendilerini bilmediği meseleleri büyük alimlerin de bilmediğini zannederler. Bu kadarcık hakikati bilmekten aciz olanın soruları elbette ahmaklığından kaynaklanır. Onların sorularıyla meşgul olmamak gerekir.

Üçüncüsü:

Bu kişi gerçeği bulmak için danışıyor, büyüklerin sözlerinden anlayamadıklarını kendi anlayışındaki kusurundan sayıyor. Sorularını istifade etmek için soruyor. Fakat anlayışı kıt, ahmak birisi..! Hakikati bir türlü idrak edemiyor. Aynı şekilde onun da sorusuna cevap vermekle meşgul olmak gerekmez. Bu konuda Resûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Biz peygamberler topluluğu, insanların anlayışlarına göre konuşmakla emrolunduk.”

Dördüncüsü;

Tedavi edilebilen cehalet hastalığıdır. Bu, gerçeği öğrenmek için danışan, akıllı ve anlayışlı birisi olup, haset, öfke; şehvet, ve makam sevdasına mağlup olmayan kimsedir. O, doğru yolu aramaktadır. Soru ve itirazlarını, inkâr, inat ve imtihan olsun diye yapmaz. İşte bu kimsenin hastalığı, tedavi olmayı kabul eder. Onun sorularıyla meşgul olmak caiz, hatta vaciptir.


HUCCETÜ’L-İSLÂM
İMAM GAZÂLî

GENÇLİĞE
ÖĞÜTLER

[EYYÜHE’L VELED TERCÜMESİ]

TERCÜME
HÜSEYİN OKUR
 
Ç Çevrimdışı

çöl yağmuru

Üye
İslam-TR Üyesi
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz?
Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur ...

242d6x5.jpg


Siz Cahillerle Tartışmayın!..

Siz Cahillerle Tartışmayın!..

Onlara benzemek ister misiniz?..

Bazı insanlar, dışarıdan gelen fikirlere karşı içe kapanmayı tercih eder. Bunlar; kendi ürettiği fikirlerle kafası içinde bir dünya kurar

ve orada yaşarlar. Zaman içinde, düşüncelerinde

ve davranışlarında dinazorluk oluşur.

Bu kişiler, iletişime kapalıdır. Kendi kendine konuşur.

Çevreye AT GÖZLÜĞÜ ile bakarlar.

Kendi fikirlerinin dışındaki tüm fikirler onun için düşmandır.

Bu kişilerle iletişim kurmak zordur. Böyleleriyle tartışmaya/münakaşaya girmek akıllı kimselerin kârı olmasa gerek.

“Büyük insanlar, her sınıftan olan kişilerle davranışlarında, kendilerinden nahoş bir kelimenin çıkmamasına dikkat eder,

değerlerini bayağı insanlarla düşürmemeye dikkat ederler.

“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen hususları

terk etmesi kâmil imanın şanındandır.” (Tirmizi)

Bazı kişiler, ar duymaz bir yüz,

kötülükten haya etmez bir huy,

başkasına kötülük yapmaktan çekinmeyen bir ahlak ve mürüvvet kaidelerini tanımayan bir hayatı yaşarlar.

Onlar bilgisiz ve edepsiz nefislerini tatmin etmek için hiçbir usul

ve kaideyi dinlemeyip önlerine geleni yaparlar.

Akıllı kişinin böyle sefih insanlarla

uzun tartışmalara girişmesi uygun düşmez.

Çünkü bunların nahoş hareketler yapmasına sebep olur ki,

bu büyük bir fitnedir. Böyle kişilerin şerrini önlemek vaciptir.

Onun için İslam, sefihlerle olan müderatı (onları idare etmeyi) caiz görmüştür. Cahilin biri Rasülullah ’ın evine girmek istedi.

Rasülullah güzellikle engellemeye çalıştı.

Çünkü böyle kişiler karşı en güzel metot,

onlara hilm ile davranmaktır.

Şayet Rasülullah onu rencide edecek harekette bulunsaydı,

belki Rasülullah’ın zatına uygun düşmeyen

bazı nahoş kelimeler sadır olurdu.

Said bin Müseyyeb (ra) anlatıyor:

Rasülullah ’ın ashabı arasında oturuyor iken

bir adam Ebu Bekir (ra)’a sataştı ve incitti.

Ebu Bekir (ra) karşılık verdi. Bunun üzerine Rasülullah oradan kalktı. Ebu Bekir (ra):

“Ey ALLAH’ın Rasülü!

Yoksa bende nahoş bir hareket mi gördün?” dedi.

Rasülullah :”Hayır, öyle bir şey olmadı.

Ancak o adam sana eziyet verince gökten bir melek inip ona cevap veriyordu.Sen müdahale edince, melek gitti ve yerine şeytan geldi. Şeytanın bulunduğu yerde durmam bana yakışmaz.” Dedi.

(Ebu Dâvud )

Konuşmanın abesten korunması için İslam’ın aldığı tedbirlerden birisi de tartışmanın önüne geçerek,

haklı haksız durumlarda haram kılmasıdır.

Rasülullah şöyle buyurur:”Kim haklı olmadığı halde mücadeleyi terk ederse kendisine cennetin yan kısmından bir ev verilir.

Kim haklı olduğu halde mücadeleyi terk ederse

kendisine cennetin ortasında bir ev verilir.

Kim de ahlakını düzeltirse cenneti en üst yerinde

kendisine bir ev verilir.”(Ebu Davud )

“Akıllı veya ahmak hiç kimseyle tartışma. Akıllı senin ayağını kaydırır. Ahmak ise sana eziyet verir.” (İ.Ebu Dünya)

Kötü huylu bir adam, bir dervişe kötü sözler söylermiş. Derviş, ona karşılık vermek yerine şöyle demiş:”Sen bana her ne diyorsan, ben ondan daha kötüyüm. Beni benden iyi bilemezsin ki!”

Cahilin münakaşa yoluyla ikna edildiği görülmemiştir...


“Oturma cahil ile sözü can incitir,

Otur alim ile her sözü mercan incidir.”
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
CEHALET BİR HASTALIKTIR

Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) cehaleti bir hastalık saymış, onun devasının âlimlere sormak olduğunu belirtmiştir.

Nitekim Ebû Dâvûd "Sünen" inde Câbir b. Abdullah'tan şöyle rivayet etmiştir:

"Bir yolculuğa çıktık. Bizden birine bir taş isabet etti ve başını yardı. Adam sonra ihtilâm oldu.

Arkadaşlarına:

"Benim için teyemmüm ruhsatı bulabiliyor musunuz?" dedi.

Onlar:

"Suya güç yetirdiğinden senin için bir ruhsat göremiyoruz" dediler.

Adam gusletti ve hastalanıp öldü.

Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelince bu hâdise ona anlatıldı. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem):

"Öldürdüler. Allah onları öldürsün! Bilmiyorlardıysa sorsalardı ya! Cehaletin ilacı sormaktır. Onun teyemmüm etmesi ve yarasının üzerine bez sarıp üzerine meshetmesi, sonra bedeninin diğer kısmını yıkaması yeterliydi."

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) burada cehaletin bir hastalık, şifasının ise sormak olduğunu haber vermiştir.
 
Üst