E
Çevrimdışı
Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in esaslarından birisi de şudur:
Onlar cuma ve bayram namazlarını kılar, cemaati terketmezler, Râfizî ve sâir bid'atçıların yaptığı gibi cumayı ve cemaati bırakmazlar.
Eğer imam, durumu bilinmeyen bir kimse ise ve kendisinin bir bid'at veya fücur (açık günah) işlediği bilinmiyorsa, dört mezheb imamının ve sâir müslüman imamlarının ittifakıyla arkasında namaz kılınır.
İmamlardan hiçbiri, ancak iç hâli bilinen kimsenin arkasında namaz olur dememişlerdir. Aksine müslümanlar peygamberlerinin (vefatından) sonra mestur (hâli meçhul) müslümanların arkasında hep namaz kılagelmişlerdir.
Fakat namaz kıldıranın bir bid'at veya fücur işlediği biliniyorsa, hem bid'atçı veya fâsık olduğu bilinen kimsenin arkasında namaz kılmak imkânı, hem de başkasının arkasında namaz kılmak imkânı varsa, ilim ehlinin çoğunluğuna göre (her iki durumda da) cemâatin namazı sahihtir.
Şafiî' nin ve Ebû Hanîfe'nin mezhebi ile Mâlik ve Ahmed 'in mezheblerinde ki iki kavilden biri bu şekildedir.
Ama eğer imamı bid'atçı veya günahkâr olan bir cuma namazı söz konusu olup ancak bir bid'atçının veya günahkârın arkasında namaz kılmak imkânı kalmışsa ve başka cuma kılınacak yer yoksa, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in çoğunluğuna göre böyle bir bid'atçının veya günahkârın arkasında cuma namazı kılınır. Şafiî'nin, Ebû Hanîfe'nin, Ahmed İbn Hanbel'in ve diğer Ehl-i Sünnet imamlarının mezhebi budur. Bu konuda ihtilâfları yoktur.
Evet bazı kimseler, hevaların çoğaldığı devirlerde sadece hâlini bildiği kimselerin arkasında namaz kılmayı müstehab olmak üzere tercih etmişler. Nitekim İmam Ahmed'den, kendisine bunu sorana bu açıklamayı yaptığı rivayet edilir. Ama imam, "ancak hâlini bildiğim kimsenin arkasında namaz sahih olur" dememiştir.
Ebû Amr Osman b. Merzûk , Mısır'a gelince - ki o zaman hükümdarları açıkça şiîlik yapıyorlardı, Batınî mülhidler idiler, bu sebeble bid'atlar Mısır'da çoğalmış, açıktan işlenir olmuştu- ashabına bu gerekçe ile ancak tanıdıklarının arkasında namaz kılmalarını emretti. Onun ölümünden sonra Mısır'ı Salâhaddin Eyyûbî gibi Ehl-i Sünnet'ten olan hükümdarlar fethettiler. Mısır'da Rafızîlerin muhalifi olan Ehl-i Sünnet'in otoritesi hâkim oldu. Sonra da ilim ve sünnetorada çoğalarak hükümrân oldu.
O halde mestur imamın arkasında namaz kılmak, müslüman âlimlerin ittifakıyla caizdir.
Kim durumu bilinmeyen kimsenin arkasında namaz kılmak haramdır veya bâtıldır derse, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'in icmâ'ına aykırı hareket etmiş olur.
Halbuki Sahabe (r.a.) günahkâr olduğunu (fücur) bildikleri kimsenin arkasında namaz kılıyorlardı. Nitekim Abdullah b. Mes'ûd ve başka sahâbîler Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ın arkasında namaz kıldılar. Bu adam içki içerdi. Bir keresinde sabah namazını dört rek'at kıldırdı. Bu sebeble Osman b. Affân (r.a.) kendisine celde vurdurmuş (sopalatmış) tır.
Abdullah b. Ömer ve başka sahâbîler de (zâlim) Haccâc b. Yûsuf'un arkasında namaz kılmışlardır. Sahabe ve tabiîn İbn Ebû Ubeyd'in arkasında namaz kılarlardı. Halbuki bu adam ilhâd töhmeti altındaydı ve sapıklık propagandası yapardı. Kaidetü Ehli's-Sünne ve'l-Cemaa Şeyhülİslam İbn Teymiyye rahımullah Mecmuul-Feteva c.3.c.235.236.237
Onlar cuma ve bayram namazlarını kılar, cemaati terketmezler, Râfizî ve sâir bid'atçıların yaptığı gibi cumayı ve cemaati bırakmazlar.
Eğer imam, durumu bilinmeyen bir kimse ise ve kendisinin bir bid'at veya fücur (açık günah) işlediği bilinmiyorsa, dört mezheb imamının ve sâir müslüman imamlarının ittifakıyla arkasında namaz kılınır.
İmamlardan hiçbiri, ancak iç hâli bilinen kimsenin arkasında namaz olur dememişlerdir. Aksine müslümanlar peygamberlerinin (vefatından) sonra mestur (hâli meçhul) müslümanların arkasında hep namaz kılagelmişlerdir.
Fakat namaz kıldıranın bir bid'at veya fücur işlediği biliniyorsa, hem bid'atçı veya fâsık olduğu bilinen kimsenin arkasında namaz kılmak imkânı, hem de başkasının arkasında namaz kılmak imkânı varsa, ilim ehlinin çoğunluğuna göre (her iki durumda da) cemâatin namazı sahihtir.
Şafiî' nin ve Ebû Hanîfe'nin mezhebi ile Mâlik ve Ahmed 'in mezheblerinde ki iki kavilden biri bu şekildedir.
Ama eğer imamı bid'atçı veya günahkâr olan bir cuma namazı söz konusu olup ancak bir bid'atçının veya günahkârın arkasında namaz kılmak imkânı kalmışsa ve başka cuma kılınacak yer yoksa, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in çoğunluğuna göre böyle bir bid'atçının veya günahkârın arkasında cuma namazı kılınır. Şafiî'nin, Ebû Hanîfe'nin, Ahmed İbn Hanbel'in ve diğer Ehl-i Sünnet imamlarının mezhebi budur. Bu konuda ihtilâfları yoktur.
Evet bazı kimseler, hevaların çoğaldığı devirlerde sadece hâlini bildiği kimselerin arkasında namaz kılmayı müstehab olmak üzere tercih etmişler. Nitekim İmam Ahmed'den, kendisine bunu sorana bu açıklamayı yaptığı rivayet edilir. Ama imam, "ancak hâlini bildiğim kimsenin arkasında namaz sahih olur" dememiştir.
Ebû Amr Osman b. Merzûk , Mısır'a gelince - ki o zaman hükümdarları açıkça şiîlik yapıyorlardı, Batınî mülhidler idiler, bu sebeble bid'atlar Mısır'da çoğalmış, açıktan işlenir olmuştu- ashabına bu gerekçe ile ancak tanıdıklarının arkasında namaz kılmalarını emretti. Onun ölümünden sonra Mısır'ı Salâhaddin Eyyûbî gibi Ehl-i Sünnet'ten olan hükümdarlar fethettiler. Mısır'da Rafızîlerin muhalifi olan Ehl-i Sünnet'in otoritesi hâkim oldu. Sonra da ilim ve sünnetorada çoğalarak hükümrân oldu.
O halde mestur imamın arkasında namaz kılmak, müslüman âlimlerin ittifakıyla caizdir.
Kim durumu bilinmeyen kimsenin arkasında namaz kılmak haramdır veya bâtıldır derse, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'in icmâ'ına aykırı hareket etmiş olur.
Halbuki Sahabe (r.a.) günahkâr olduğunu (fücur) bildikleri kimsenin arkasında namaz kılıyorlardı. Nitekim Abdullah b. Mes'ûd ve başka sahâbîler Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ın arkasında namaz kıldılar. Bu adam içki içerdi. Bir keresinde sabah namazını dört rek'at kıldırdı. Bu sebeble Osman b. Affân (r.a.) kendisine celde vurdurmuş (sopalatmış) tır.
Abdullah b. Ömer ve başka sahâbîler de (zâlim) Haccâc b. Yûsuf'un arkasında namaz kılmışlardır. Sahabe ve tabiîn İbn Ebû Ubeyd'in arkasında namaz kılarlardı. Halbuki bu adam ilhâd töhmeti altındaydı ve sapıklık propagandası yapardı. Kaidetü Ehli's-Sünne ve'l-Cemaa Şeyhülİslam İbn Teymiyye rahımullah Mecmuul-Feteva c.3.c.235.236.237