Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Cemaatten Ayrılmak Için Neler Sebeptir?

ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cemaat önde gidenlerinin halleri malum.
Peki ya onları takip eden cemaat, bu durumda ne yapacak?
Cemaatiyle olan tüm bağlarını kopartmalı mı?
Yoksa içlerinde kalıp, Kur'an-ı Kerim'e ve sünnete uyan konularda onlara uyup, uymayan konuları reddetmesi kafi mi?
tavsiyem cemaatin içinde kafana uyan bir arkadaş gurubuyla takıl meşgul ol ....sünnete muhalif hareketler her daim var mesela kendi mescidimizde bile müezzin komut sistemi ile çalışıyor...tamamen tezat durumları yoksa siz iyi taraflarını alın kendinize daha iyi bir topluluk bulamazsanız...devam edin zira cemaatin terkinde ziyan vardır...benim gözlemlemem de şu : cemaati terkeden hiçkimse daha da huzurlu olmadı...biyerde de tutunamadı
 
A Çevrimdışı

Ahmet.Kaymar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sitedeki ilimden nasiplenmiş kardeşlerimiz bu konuyu inşaAllah tatmin edici şekilde cevaplandıracaktır. Lakin söylenecek sözlere ancak katkı yapmak gayesiyle bir iki cümlelik kelam etmem, umulur ki küstahça karşılanmaz.

Şirk ve bid'at ehlinin isnad ettiği her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah'ın adıyla.
O'na (celle ve âla) hamdu sena ederim. Resulü, resullerin ve insanlığın seyyidi, hakikat ve hidayet pınarlarını cömertçe tabi'lerine sunan Muhammed'e salat ve selam olsun.

Bundan sonra;

BİRİNCİ FASIL
CEMAAT, ÖZELLİKLERİ VE BUNUN KAPSAMI DIŞINDAKİLER

Giriş
Cemaat, hadislerde geçtiği üzere birçok vasıf ile vasıflandırılmış bir yapıdır. "Taifetu'l Mansura (Yardım Edilmiş Grup) -bu grup "Cemaat" denilen şiarda özel bir yerdedir-", "Fırkatu'n Naciye (Kurtulmuş Fırka)", "Guraba"..

Yine Selef uleması bu "cemaat" kavramını birkaç şekilde anlamışlardır: "Ehl-i Hadis (Hadisçi Fakihler)", "Ehl-i Sünnet", "Guraba", "Ehl-i Eser (Nakilciler)"...

Bütün bu sayılanlarla hep aynı şey murad edilmiştir. Hepimize maruf olan ismiyle; Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat.

Bu cemaatin, örgütlerdeki gibi bir hiyerarşisi ya da eylem planı yoktur. Bilakis bu cemaat, nihai hedef için, kendine has bir usûl ve uslupla esaslar ortaya koyar. Bu esasları belirleyen belirli bir örgüt ya da bir grup ya da bir kimse değildir. Bunun belirleyecisi Kitab ve Sünnet'e vakıf olan sahabe, tabiun ve tebai tabiundur. Bazı kardeşlerimiz, bu üç nesilin "örgüt" ya da "grup" olabileceğini zannederek bize itiraz sunabilirler. Halbuki dikkatle idrak edecek olurlarsa bunun böyle olmadığını rahatlıkla anlayacaklardır. Zira bu üç neslin kendi içinde birbirini hiç görmemiş ve tanımayan kimseler, bu iki duruma (tanımama ve görmeme) rağmen aynı şeyleri söylemekteler. Bu ise bunun örgüt ya da grup olmadığını, aksine temiz bir menhec üzere harekette birleşmeyi ifade eden kişiler olduğunu gösterir.

Bu cemaatin doğru ve cennette olduğunda aramızdaki bir kimse ihtilaf bulunmadığından bu meseleye değinmiyorum.

Peki, bu cemaat doğru ve cennette olan ise, o zaman bu cemaate nasıl mensup olunur? Üyelik formu -şimdilerde sanırım bu moda- doldurmak "doğru ve cennette" olmaya yeterli midi?

Bu sorunun cevabının ne kadar yalın olduğu müdrik kimselerce malumdur. Bu cemaate mensubiyet, tıpkı öncekilerinin "ben de cemaattenim" demeyip ve bu cemaatin özelliklerini ve esaslarını benimsedikleri gibi, yaparak olur.

Cemaatin Özellikleri
Pekala, bu cemaatin özellikleri nelerdir?
1-Şer'i hükümlerin kaynağını Kur'an ve Sünnet olarak almak ve bu iki kaynağı selef'in anladığı gibi anlamak.
2-Her durumda, itidal ve vasat olmak.
3-Nebi'nin (s.a.v) dışında herkesin sözünün hata ya da isabetli olabileceğine inanmak.
4-Cedelden ve cedelcilerden uzak durmak.
5-Nakli hâkim, aklı mahkum olarak görmek.
6-İlmi amel için öğrenmek ve bu ilmi yaymada gayret etmek.
7-Nasslar arası çatışır gibi görünen durumlarda, nassları birbirine çatıştırmak yerine, birbirine yaklaştımak gerekir ve benzeri durumlarda müteşabihi muhkemin ışığında anlamaya çalışmak.
ve sayısını çoğaltacağımız diğer özellikler.

Aslına bakılacak olursa her bir özellik, başlı başına birer ders belki de birer kitap konusudur. Kısa cümleler olması sizi yanıltmasın, anlamı ve muhtevası göründüğünden daha derindir. Bu derinliğini bilmediğimiz suya benzer. Bu özelliklerin her biri ise şu an için bize -belki bir çoğumuz bunun istisnasıdır- derinliğini bilmediğimiz sudur.

- Fırka hak olmayan şeylerde ve ayrılma üzerine birleşmektedir. Cemaat ise hak üzere olan şeylerde ve ayrılmamak üzere birleşmektedir.

Numan b. Beşir'den radiallahu anhu Resulullah (s.a.v)'in şu sözü "...Cemaat rahmettir, tefrika ise azabtır." [1] ve Ömer b. el-Hattab'tan radiallahu anhu şu sözü "Cemaate sıkı sıkıya sarılınız. Tefrikadan uzak durunuz, çünkü bir başına kalanın arkadaşı şeytandır. İki kişiden uzaktır. Kim cennetin bolluk ve rahatlığını, genişliğini arzu ediyorsa, o cemaate sıkı sıkıya bağlı kalsın.” [2] bu mihvaldedir.

Şeyhulislam İbn-i Teymiyye şöyle der: "Onlara cemaat ehli denilmesinin sebebi cemaatin bizatihi ictima (bir araya gelme) demek olduğundandır. Bunun zıttı ise tefrikadır. Her ne kadar cemaat lafzı bir araya gelip toplanmış bir topluluğun adı haline gelmiş olsa bile (bu böyledir)." [3]

SONUÇ
Cemaate dahil olmayanlar şunlardır:
1-Bid'at ehli olanlar: "Ümmetim hata ve delalet üzere birleşmez" [4] hadisi buna delildir. Bundan muradımız, eski ve yeni tüm bid'at fırkalarıdır. Mürcie, cehmiyye, havaric, rafiziyye, kaderiyye, mutezile, sufiyye fırkalar ile batıniyye, kadiyanilik gibi gayr-i islami mezhepler.
2-Silahlı ya da silahsız hak üzere hareket edene [5], haksız şekilde isyan edip ayrılan kimseler.
3-Bel'am zihniyetine sahip kimseler. Müftü, hatib, imam, vaiz vesair sıfata sahip kimseler.
4-Meşru otoriteyi tanımayan veya gayr-i meşru otoriteye boyun eğen kimseler.

İKİNCİ FASIL
CEMAAT'E İTAAT VE İSYAN SINIRLARI

Giriş
Ulemaca kabul görmüş "Allah'a isyan olan işte, kula itaat yoktur" hadisi kurallaştırılmıştır.

Allah'a isyanın olması, her durumda itaatin olmaması anlamına gelir. Fakat her durumda isyan edilebileceği anlamına gelmez.

İbn Abbas'ın anlattığına göre: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan ulu'l emre itaat edin..." (Nisa/59) ayeti Peygamberimizin bir birliğin kumandanı olarak gönderdiği Abdullah b. Huzafe b. Kays ile ilgili olarak nazil olmuştur." [6]

Abdullah b. Huzafe b. Kays ile ilgili hadise Ali'den radiallahu anhu anlatıldığına göre şu şekildedir: Peygamber (s.a.v) bir seriye gönderdi ve onlara bir kimseyi [7] kumandan tayin etti. Kumandan: bir ateş yaktı ve beraberindekilere "ateşe giriniz" diye emretti. İnsanların bazıları ateşe girmek istediler. Diğerleri ise: "Biz zaten ateşten kaçtık" dediler. Bu husus Resulüllah'a anlatılınca Resulülllah ateşe girmek isteyenlere seslenerek: "Eğer bu ateşe girseydiniz Kıyamet gününe kadar onun içinde kalacaktınız." Diğerlerine de güzel söz söyledi ve "Allah'a isyan edildiği yerde itaat olmaz, itaat sadece iyi işlerde olur" buyurdu. [8]

(وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُم) "sizden olan ulu'l emr'e de (itaat edin)" (Nisa/59) ayeti hakkında Şeyhulislam İbn-i Teymiyye rahimehullah şöyle der:

"Ulu'l emr, yöneticiler demektir. Onlar -insanların maslahatı için- onlara emir verirler. Bu yöneyimde onlara güç sahipleri ve ilim ehli ortak olurlar. Bundan dolayı ulu'l emre; alimler ve yöneticiler olarak iki sınıftır. Bu iki sınıf iyi olduklarında tüm insanlar iyi; kötü olduklarında tüm insanlar kötü olur. Nitekim Ebu Bekir: "Bu yöneticilere -itaatimiz- ne zamana kadar sürecek?" diyen Ahmesli kadına "İmamlarınız istikamet üzere bulundukça" demistir. Ulu'l emre melikler, alimler, bakanlar ve her yönetici girer ve bunların hepsi Allah’ın emrettiğini emretmek, yasakladığını yasaklamak zorundadırlar. Bunlardan her birine taatte, itaat edilir; Allah'a isyanda ise itaat yoktur." [9]

Şeyhulislam'ın işaret ettiği Ahmesli kadın rivayeti ise Buhari'de geçmektedir. Ahmaslı kadın der ki: "Allah'ın cahiliye devrinden sonra getirdiği bu düzgün devir/durumda ne kadar kalacağız?" diye sorar. Ebu Bekir ise: "İmamlarınız istikamet üzere bulundukça."
demiştir. Kadın "İmamlar kimlerdir?" demiş, Ebu Bekir cevabında "Senin kavminde
insanlara emreden ve itaat edilen liderler yok mu?" dedi. Kadın: "Evet" dedi. Ebu
Bekir: "İşte onlara insanların üzerinde yöneticilerdir." [10]

Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Her kim bana itaat ederse o Allah'a itaat etmiştir. Her kim de bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiştir. Kim de Emîre (idareciye) itaat ederse o, bana itaat etmiştir. Her kim Emîre isyan ederse, bana isyan etmiştir." [11]

Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Başınıza başı kuru üzüm tanesini andıran Habeşli bir köle yönetici olarak tayin edilse dahi, dinleyip itaat ediniz.” [12]

Yine Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kim emirinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Zira kim cemaattan bir karış kadar bile olsa ayrılırsa cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." [13]

İsyan ya da masiyet konuyla alakalı olarak ikiye ayrılır:
1-Dinden çıkaran masiyet.
2-Dinden çıkarmayan masiyet

1-Dinden Çıkaran Masiyet
Bunun ölçütü, şer'i hükmün kaynağında işleyenin tekfir olunduğu ya da ebedi cehennem ile tehdit edildiği her amel ve sözü işlemek, yaahut terkedenin tekfir olunduğu ya da ebedi cehennem ile tehdit edildiği her söz ve ameli terketmek bu kapsamdadır.

Bu türdeki masiyetin tamamı için isyan caizdir. Maslahata göre vaciptir. Maslahatın belirleyicisi ise cemaattir.

Buna delilimiz:
Ubade b. Samit'in radiallahu anhu şu rşvayetidir: "Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in bizi çağırması üzerine biz de ona bey'at ettik Bizden aldığı sözler arasında şunlar vardı: "Hoşumuza giden ve gitmeyen hallerde, kolaylık ve zorluk zamanlarımızda, başkalarının bize tercih edilmesi halinde bile dinleyip itaat etmek ve emir sahibi olan kimseler ile çekişmemek üzere” beyat ettik "Ancak elinizde hakkında Allah'tan bir delilin bulunduğu açık seçik bir küfür görmeniz hali müstesna" diye buyurdu. [14]

Ayrıca buna Kadı Iyad'ın ve İbn-i Hacer'in küfür olan emiri azletmeye dair icma nakilleri de delildir. [15]

2-Dinden Çıkarmayan Masiyet:
Bir üst maddede izah ettiğimizin kapsamına girmeyen her şey bu maddenin altındadır.
Bu türdeki masiyete karşı takınılacak tavır ise isyan değildir. İtaat de edilmez, isyan da edilmez.
Yukarıda zikrettiğimiz Abdullah b. Huzafe b. Kays olayı buna delildir.


Sonuç
Meselenin masiyetle alakalı boyutu anlaşıldığına göre, kişiler cemaatin kendisine masiyet emretmesi yahut cemaatin masiyet olan işleri yapması durumunda, ne gibi bir yola başvuracaklarını artık kendileri rahatlıkla kavrayacaklardır. Masiyetin boyutu küfür ise ayrılmaları gerekir. Fakat küfür olan masiyet olmasına rağmen, bir maslahat gözetmeksizin orada kalmaya devam ediyorlarsa, bu ulemanın beyanına göre haram olan bir iştir.

Masiyetin boyutu küfür olmayan türde ise, ayrılması ulemanın sözüne göre haramdır. Fakat ayrılmasında bir maslahat olması durumu bunun istisnasıdır.

NİHAİ SONUÇ
Kişiler yanlış işler gördüklerinde ilk düşündükleri şey "ayrılmak" olmamalıdır. Eğer sürekli böyle düşüncelere kapılıyorlarsa, "cemaat"in özelliklerinden uzaklaşıyor olduğunun farkına varmalıdır. Aksine en son düşünecekleri şey "ayrılmak" olmalıdır. Esas olan birliktir, ayrılık değil.

Şöyle bir durum da vardır ki; kişi bulunduğu cemaatten daha önce kurulmuş bir cemaat bulursa cemaatinden ayrılıp yenisine geçmesi, karşılıklı rıza olduğunda mümkündür.
İkinci bir durum da şudur: Kişi bulunduğu cemaatin "cemaat" olmadığını öğrenip de cemaatten, hak üzere hareket ettiğine kani olduğu cemaate geçmek şartıyla ayrılabilir.

Bütün bunlara rağmen aslolan, küfür durumunda ayrılmaktır. Karşılıklı anlaşmazlıklar, bid'atlerin Müslümanlara zarar vermesi endişesi vs sebebiyle ayrılmak mecburiyet haline gelebilir, ki bunlar asla genel değil, istisnai durumlardır.

Cemaatin içerisinde kalıp da kendisi gibi düşünen kimseleri etrafında toplama çabası içerisine girme ise, Müslümanların arasına fitne sokucu bir şeydir. Zira bu cemaatten ayrılmayışının sebebi, cemaatteki diğer kimseleri de koparmak içindir. Bu ise cemaatler içinde telafi mümkün olmayan zararlara, cemaatler arası ilişkilerde onarılmaz sıkıntılara sebebiyet verir. Cemaat olmayıp da "bid'at ehli" fırkalarda bunları yapmak ise, bunun dışındadır. Yani sıkıntı "cemaat" olanlardadır, "bid'at ehli" olan fırkalarda değil.
Vallahu 'alem ve Billahi't Tealâ't tevfik.

NOT: Son okumasını yapacak vaktim olmadı. Bir yanlışım olduysa özür dilerim, yanlışımın düzeltilmesini rica ederim.

Kardeşiniz,
Ahmet Kaymar

__________________
[1] Ahmed, Müsned: (4/278-375); Lalekaî, Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s Sünne: (1/44, no: 93). el-Elbani hadisi tahrici hakkında: "Senedi hasendir, ravileri sikadır." demiştir.
[2] Tirmizi: (no: 2165). Tirmizi dedi ki: "Bu hasen, sahih ve bu cihetten garib bir hadistir." Hakim, el-Müstedrek: (1/114)'te zikretmiş olup, "hadis Buhari ve Müslim'in şartına göre sahihtir" demiştir. Hafız Zehebi de et-Telhis'te onun bu kanaatine muvafakat etmiştir. Ayrıca bkz. Ahmed, Müsned: (1/18-26).
[3] İbn-i Teymiyye, Mecmuu'l Fetava: 3/157.
[4] Bu hadis Müttefekun Aleyh'tir. Mütevatir hadistir.
[5] Bundan kastımız Ehl-i Sünnet ve'l Cemaattir.
[6] Müslim: (3416)
[7] Başka rivayetlerde bunun adı Abdullah b. Huzafe b. Kays şeklindedir.
[8] Müslim: (3424)
[9] İbn-i Teymiyye, a.g.e: 28/170
[10] Buhadi, Fedailu'l Ashab, Hadis no: (3834)
[11] Buhari: (6604); Müslim: (3418); İbn-i Mace: (4122), Ebu Hureyre'den radiallahu anhu.
[12] Buhari: (652, 6609); İbn-i Mace: (2851), Enes b. Malik'ten radiallahu anhu.
[13] Buhari: (6531); Müslim: (3438), İbn-i Abbas'tan radiallahu anhuma.
[14] Müttefekun Aleyh.
[15] Bkz. Nevevi, Şerhu Sahih-i Müslim: 12/229; İbn-i Hacer, Fethu'l Bari: 13/213
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ahdi Bozma, Cemaatten Ayrılmanın Hükmü
 
Üst Ana Sayfa Alt