...
Dedim simdi nideyim
Tefe'ül den birisine gideyim
Bahçesinde yavaşça ilerledim
Haşmetinden terledim
Yaklaşınca merak ettim
Acep kimedir nasip?
Kapısında yazıyordu "Ya Cüleybib"
Altın kapı acılınca geriye
Destur geldi, giriniz içeriye.
Merdivenler yumuşak tüylü hali
Kim bilir ne pahalı
Duvarların yüzeyleri pür ışık
Gözlerim kamaşık, ayaklarım dolaşık
Yeşil ışık, kırmızı ışık Lamiane birbirine karışık
Pencereleri gümüş, camları sırça
Bir ayet yazılı, her nereye bakınca
Yükselmiş döşekler var çevresi
İncilerle müzeyyendi perdesi.
Süslü süslü koltuklar
İhtişamlı tahtı var
Hem gittim Cüleybib'in yanına
Huriler girecekti ta canına.
Gözlerini yalnız o'na hapsetmiş
Sayıları iki, fazlası yetmiş
Bir elinde kitap Hurilere hitap.
Hikmet söz ediyordu
ALLAH diyordu.
O yüzünün ziyasını, güneş görse kıskanır
Kamer görse, kendini üvey evlat sanır.
Bir elinde yetmiş kokulu güldü.
Bana güldü.
Dedim o'na: "Ya Cüleybib cennet ne kadar güzel"
Dedi bana: "İhlas var ya, cennetten daha güzel"
Dedim o'na: "Ya Cüleybib bu köşk ne kadar güzel"
Dedi bana: "Sohbet var ya, köşkten daha güzel"
Dedim o'na: "Ya Cüleybib sen ne kadar güzel"
Dedi bana: "Hamza var ya benden daha güzel"
Dedim o'na: "Hamza hangi köşkte yaşıyor?"
Dedi bana: "Burada değil, Afkan'da savaşıyor"
- Ne zaman gelir?
- Allah (c.c.) bilir
- Canim isterdi ki görsün
- Meydanda görüşürsün.
Dedim o'na: "Ammar nerede, çok isterdim göreyim"
Dedi ki söyleyeyim:
- Annesiyle babasıyla nasıl karşılaştılar
Geldiği gün sarıldılar, hala ayrılmadılar
Ne yüzünü gören oldu, ne duyuldu sesi
Cennetlerden tatlıymış ebeveynin sinesi.
- Öyle ise söyler misin Ibn-I Erkam nerede?
- Sohbet varmış "gidiyorum" demişti sakirdlere
- Nerede bulunur?
- Her sohbette bulunur, çayın sekeri olur.
- Ne zaman gelir?
- Allah bilir.
- Ya Ebu Zer?
- Haa, o mu? O hala yalnız gezer
- Görmem nasıl olacak?
- Meydanda bulunacak.
- Peki "Ustad" nerede, hani o piri fani?
- Gördüğünde şaşıracaksın yine öyledir hali.
- Yaa.niye?
- Rabbim o'nu öyle seviyor diye.
Dedim "Görmek istiyorum nerde Ebu Hureyre?"
- O da gitti bir yerlere.
- Oralarda isi ne?
- Kedilerden biri kayıp, gitti onun pesine.
- Acep simdi ne yanda?
- Görürsün meydanda.
- Meydan dediğin nedir?
- Su yoldan ötedir.
Bir meydan ki yemyeşil
Nasıl anlatası dil?
Ortasında Ruhullah'tan bir ağaç
Çevresinde yaprakları nur sirac; hafif de yamaç
Bir ağaç ki nağmelerin ahengi
En güzel şarkı ne ki?
Bam teline geliyor, sine deliyor.
Etrafını dolanmaya ne zaman ki başlanır
Devenin yavrusu olsa, bitiremez yaşlanır.
Etrafında sahabeler
Musiki dinler
Mest olur baslar
Gezinir kuşlar, sende yavaşlar.
Huriler dolanır elinde bade
Aklından geçene, geçmiyor vade.
Sen simdi yürürsün
Gidince görürsün.
- Kimler vardı?
Lütfen söyler misin ya Cüleybib
- Herkes orda, hatta Rabbim demiştir O'na "Habib"
- Ne diyorsun?
- Daha mi duruyorsun
- Selamün aleyküm
- Aleyküm selam.Görüşürüz orada.
.....
Şehit Namzeti
Dedim simdi nideyim
Tefe'ül den birisine gideyim
Bahçesinde yavaşça ilerledim
Haşmetinden terledim
Yaklaşınca merak ettim
Acep kimedir nasip?
Kapısında yazıyordu "Ya Cüleybib"
Altın kapı acılınca geriye
Destur geldi, giriniz içeriye.
Merdivenler yumuşak tüylü hali
Kim bilir ne pahalı
Duvarların yüzeyleri pür ışık
Gözlerim kamaşık, ayaklarım dolaşık
Yeşil ışık, kırmızı ışık Lamiane birbirine karışık
Pencereleri gümüş, camları sırça
Bir ayet yazılı, her nereye bakınca
Yükselmiş döşekler var çevresi
İncilerle müzeyyendi perdesi.
Süslü süslü koltuklar
İhtişamlı tahtı var
Hem gittim Cüleybib'in yanına
Huriler girecekti ta canına.
Gözlerini yalnız o'na hapsetmiş
Sayıları iki, fazlası yetmiş
Bir elinde kitap Hurilere hitap.
Hikmet söz ediyordu
ALLAH diyordu.
O yüzünün ziyasını, güneş görse kıskanır
Kamer görse, kendini üvey evlat sanır.
Bir elinde yetmiş kokulu güldü.
Bana güldü.
Dedim o'na: "Ya Cüleybib cennet ne kadar güzel"
Dedi bana: "İhlas var ya, cennetten daha güzel"
Dedim o'na: "Ya Cüleybib bu köşk ne kadar güzel"
Dedi bana: "Sohbet var ya, köşkten daha güzel"
Dedim o'na: "Ya Cüleybib sen ne kadar güzel"
Dedi bana: "Hamza var ya benden daha güzel"
Dedim o'na: "Hamza hangi köşkte yaşıyor?"
Dedi bana: "Burada değil, Afkan'da savaşıyor"
- Ne zaman gelir?
- Allah (c.c.) bilir
- Canim isterdi ki görsün
- Meydanda görüşürsün.
Dedim o'na: "Ammar nerede, çok isterdim göreyim"
Dedi ki söyleyeyim:
- Annesiyle babasıyla nasıl karşılaştılar
Geldiği gün sarıldılar, hala ayrılmadılar
Ne yüzünü gören oldu, ne duyuldu sesi
Cennetlerden tatlıymış ebeveynin sinesi.
- Öyle ise söyler misin Ibn-I Erkam nerede?
- Sohbet varmış "gidiyorum" demişti sakirdlere
- Nerede bulunur?
- Her sohbette bulunur, çayın sekeri olur.
- Ne zaman gelir?
- Allah bilir.
- Ya Ebu Zer?
- Haa, o mu? O hala yalnız gezer
- Görmem nasıl olacak?
- Meydanda bulunacak.
- Peki "Ustad" nerede, hani o piri fani?
- Gördüğünde şaşıracaksın yine öyledir hali.
- Yaa.niye?
- Rabbim o'nu öyle seviyor diye.
Dedim "Görmek istiyorum nerde Ebu Hureyre?"
- O da gitti bir yerlere.
- Oralarda isi ne?
- Kedilerden biri kayıp, gitti onun pesine.
- Acep simdi ne yanda?
- Görürsün meydanda.
- Meydan dediğin nedir?
- Su yoldan ötedir.
Bir meydan ki yemyeşil
Nasıl anlatası dil?
Ortasında Ruhullah'tan bir ağaç
Çevresinde yaprakları nur sirac; hafif de yamaç
Bir ağaç ki nağmelerin ahengi
En güzel şarkı ne ki?
Bam teline geliyor, sine deliyor.
Etrafını dolanmaya ne zaman ki başlanır
Devenin yavrusu olsa, bitiremez yaşlanır.
Etrafında sahabeler
Musiki dinler
Mest olur baslar
Gezinir kuşlar, sende yavaşlar.
Huriler dolanır elinde bade
Aklından geçene, geçmiyor vade.
Sen simdi yürürsün
Gidince görürsün.
- Kimler vardı?
Lütfen söyler misin ya Cüleybib
- Herkes orda, hatta Rabbim demiştir O'na "Habib"
- Ne diyorsun?
- Daha mi duruyorsun
- Selamün aleyküm
- Aleyküm selam.Görüşürüz orada.
.....
Şehit Namzeti