CİHAD, Allah İÇIN Allah YOLUNDA MÜCADELE VE SABIRDIR
-Ebu Musa el-Eşari (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Bir keresinde Rasulullah (s.a.s) ile bir gazaya çıkmıştık. Altı kişilik bir grub idik. Sadece bir devemiz vardı ve nöbetleşe biniyorduk. Yürümekten ayaklarımız delinmişti.Benim de iki ayağım delinmiş, tırnaklarım dökülmüştü.Bunun için ayaklarımıza bez parçası sarıyorduk. Ayaklarımıza bu şekilde bez parçası sardığımız için bu sefere Zatü’r-Rika gazası denildi.» (Buhari)
Enes b. Malik (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ahzab sırasında Rasulullah (s.a.s) hendek kazılan yere varmıştı. Muhacirlerin ve ensarın soğuk bir kuşluk vaktin de hendek kazdıklarını gördü. Onların yanlarında kendileri hesabına bu işi görecek köleleride yoktu. Rasulullah (s.a.s) bunların çektikleri zorlukları ve açlığı görünce:
«Ya Rabb! Dirlik ve yaşamak ahiret dirliğidir. Sen ensarı ve muhacirleri mağfiret et!» buyurmuş. Orada bulunan ashab da Rasulullah (s.a.s)’e cevab vererek:
«Biz yaşadıkça daima cihad etmek üzere Muhammed’e söz vermiş kişileriz» demişlerdi.» (Buhari)
HADİSLERDEN NE İSTİFADE EDERİZ
— Cihad mücadeledir... Nefisle, zorluklarla, düşmanla mücadele... Zamana ve zemine göre değişen araçlarla ifa edilen ilahi bir mücadele... Kimi zaman öğrenmeyle, kimi zaman tebliğ ile, kimi zaman bu din için şöyle veya böyle çalışmayla, kimi zaman bu din yolunda harcamayla, kimi zaman da savaş şeklinde zuhur eder, cihad. Araçlar ve vesileler ne kadar çeşitlilik gösterse de temelde zorluklara, meşakkatlere, acılara dayanmayı gerektirir, cihadın zorlu yolu. Öyle oturarak, konfor ve rahatlık içinde, dert ve tasadan uzak bir cihad anlayışı, bu dinin cihad anlayışıyla asla bağdaşamaz. Zorluklarla vücudlar ve kafalar yorulmadıkça, uykusuzluktan gözler kapanmadıkça, acı ve ızdıraplarla vücudlar sarsılıp gözler yaşlanmadıkça, bu dinin hakimiyeti yolunda bu din için kanlar akmadıkça başarı olmaz. Evet, bunlar olmadıkça cihaddan, bunlanrı göze alamayan mücahidden söz edilemez. Yattıkları yerde cihad ettiklerini zannederek, uykularında şehid olduklarını hayal edenler, doğrulup kalkarak bu dine hakkıyla sarılıp bu dinin gösterdiği metodla, bu dinin emrettiği şekilde mücadeleye girişmedikçe, hayalleri hep hayal olarak kalacak ve ecelle gaflet uykusundan uyanıp, hüsranlığa gözlerini açacaklardır.
-Ebu Musa el-Eşari (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Bir keresinde Rasulullah (s.a.s) ile bir gazaya çıkmıştık. Altı kişilik bir grub idik. Sadece bir devemiz vardı ve nöbetleşe biniyorduk. Yürümekten ayaklarımız delinmişti.Benim de iki ayağım delinmiş, tırnaklarım dökülmüştü.Bunun için ayaklarımıza bez parçası sarıyorduk. Ayaklarımıza bu şekilde bez parçası sardığımız için bu sefere Zatü’r-Rika gazası denildi.» (Buhari)
Enes b. Malik (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ahzab sırasında Rasulullah (s.a.s) hendek kazılan yere varmıştı. Muhacirlerin ve ensarın soğuk bir kuşluk vaktin de hendek kazdıklarını gördü. Onların yanlarında kendileri hesabına bu işi görecek köleleride yoktu. Rasulullah (s.a.s) bunların çektikleri zorlukları ve açlığı görünce:
«Ya Rabb! Dirlik ve yaşamak ahiret dirliğidir. Sen ensarı ve muhacirleri mağfiret et!» buyurmuş. Orada bulunan ashab da Rasulullah (s.a.s)’e cevab vererek:
«Biz yaşadıkça daima cihad etmek üzere Muhammed’e söz vermiş kişileriz» demişlerdi.» (Buhari)
HADİSLERDEN NE İSTİFADE EDERİZ
— Cihad mücadeledir... Nefisle, zorluklarla, düşmanla mücadele... Zamana ve zemine göre değişen araçlarla ifa edilen ilahi bir mücadele... Kimi zaman öğrenmeyle, kimi zaman tebliğ ile, kimi zaman bu din için şöyle veya böyle çalışmayla, kimi zaman bu din yolunda harcamayla, kimi zaman da savaş şeklinde zuhur eder, cihad. Araçlar ve vesileler ne kadar çeşitlilik gösterse de temelde zorluklara, meşakkatlere, acılara dayanmayı gerektirir, cihadın zorlu yolu. Öyle oturarak, konfor ve rahatlık içinde, dert ve tasadan uzak bir cihad anlayışı, bu dinin cihad anlayışıyla asla bağdaşamaz. Zorluklarla vücudlar ve kafalar yorulmadıkça, uykusuzluktan gözler kapanmadıkça, acı ve ızdıraplarla vücudlar sarsılıp gözler yaşlanmadıkça, bu dinin hakimiyeti yolunda bu din için kanlar akmadıkça başarı olmaz. Evet, bunlar olmadıkça cihaddan, bunlanrı göze alamayan mücahidden söz edilemez. Yattıkları yerde cihad ettiklerini zannederek, uykularında şehid olduklarını hayal edenler, doğrulup kalkarak bu dine hakkıyla sarılıp bu dinin gösterdiği metodla, bu dinin emrettiği şekilde mücadeleye girişmedikçe, hayalleri hep hayal olarak kalacak ve ecelle gaflet uykusundan uyanıp, hüsranlığa gözlerini açacaklardır.