Cihad Üzerine:Hasan El Benna

A Çevrimdışı

ankakuşum

Üye
İslam-TR Üyesi
"Allah uğrunda hakkını vererek cihad ediniz. O sizi ideal ümmet olarak seçti. Din konusunda, sizin üze­rinizde (geliştirmenizi önleyecek) hiç bir zorluk (bas­kı) getirmedi. Atanız İbrahim'in milletinin (ilkele­rinin) aynısını (model alınız)."



Enes (r.a)'dan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyur­muştur:



"Allah yolunda bir sabah yahut bir akşam cihada çık­mak, bütün dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır." (Buhari, Müslim ve Tirmizi)



Ebu Hureyre (r.a)'dan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:



"Allah kendi uğrunda cihada çıkanı güvencesi altına alır. Zira sadece benim uğrumda cihadı, bana gerçekten imanı ve benim resulümü kendi davranışlarıyla onaylaması o kulumu yola çıkarmıştır. Bu nedenle ya onu cennete koy­mak veya sabahleyin cihad niyetiyle çıktığı eve, elde et­tiği ecirle yahut ganimetle birlikte döndürmek benim üze­rime borçtur. Muhammed'in canı elinde olana andolsun ki, o kulun Allah yolunda konuştuğu hiç bir söz yok ki, kıyamet günü, o sözü konuştuğu günün yapısı gibi hu­zura gelmesin, rengi o günün kah renginde, kokusu o gü­nün misk-ü amber kokusundadır. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a andolsun ki, eğer müslümanlara zor olmasaydı Allah yolunda sefere çıkan hareket timinden kimseyi geri bırakmazdım. Fakat kendimde yetenek bulamıyorum ki onları taşıyabileyim. O müslümanlar da hem kendilerinde yetenek bulamıyorlar, hem de benden vazgeçmeleri onlara ağır geliyor. Nefsim denetimi altın­da olan Allah'a yemin ederim ki Allah uğrunda savaşa katılsaydı/n da ölseydim, tekrar katılsaydım da ölseydim. Olmazsa tekrar savaşa katılsaydım da ölseydim; ne ka­dar çok isterim!" (Ebu Davud ve İbni Mâce dışındaki dört Sünen)



Yine ondan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:



"Yâ Resûlallah (s.a.v) Allah yolunda cihada hangi amel denk gelir? diye sordular. Resûlullah:



-Sizin gücünüz yetmez, buyurdu ve ekledi: -Allah yolunda cihad yapan kişinin dönmesine ka­dar, gündüzleri oruçlu ve geceleri ayakta olan, ayrıca Al­lah Teâlâ'nın âyetleri içine dalan kişidir. Mücahid ciha­dından dönünceye kadar ne orucundan ne de namazın­dan hiç ayrılmaz" (Ebu Davud dışında kalan beş hadis kitabı)



Ebu Said (r.a)'dan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:



"Şimdi beni dinler misiniz? Size en iyi insan en kötü in­san dengesini anlatayım?



En hayırlı insan atının sırtında, yahut devesinin sır­tında. Yahut ayakları üzerinde ölüm gelip çatıncaya ka­dar Allah yolunda sâlih amel işleyen adamdır. En kötü adam, Allah Teâlâ'nın kitabını okuyup üzerinde yaşa­ması gerekirken hiç bir şeyine zerre miktarı saygı gös­termeyen adamdır." (Nesâi)



Kuşkusuz Allah Tebâreke ve Teâlâ mü'minlere şöyle ses­leniyor:



"Ey inananlar! Sizi acı azaptan kurtaracak ticaretli işi size göstereyim mi? Allah'a ve Resulü'ne inanır, malla­rınız ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız. Eğer bi­lirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece O, sizin gü­nahlarınızı yarlığar. Sizi zemininden ırmaklar akan cen­netlere; Adn cennet indeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz diğer bir kazanç daha var; İşte Allah yardımı ve Allah zaferidir. Mü'min­lere bunları müjdele." (Saff, 10-13)



Fakih kişiler kitaplarında, İslâm ülkesinin topraklan düş­man çizmesi ile çiğnendiği zaman cihadın farz-ı ayn olduğu­nu belgeleriyle belirtmişlerdir. El-Muğni yazarı şöyle diyor:

"Cihad şu üç pozisyonda belirlenir:



A) İki ordu karşı karşıya gelip iki birlik de karşılaştığı zaman orada bulunanın geri kaçması haram olur. Allah Teâ-lâ'nın şu fermanına göre savaş yerini alması onun için kesin­leşmiş olur:

"Ey iman edenler! Bir düşman topluluğuyla karşılaştığı­nız zaman kararlılık gösterin ve Allah'ın adını çok anın ki kurtulabilesiniz." (Enfâl, 45)



Ayrıca:

"Direnç gösteriniz. Zira Allah direnenlerle beraberdir." (Enfâl, 46)



Diğer bir âyet-i kerimede:



"Ey mü'minler! Toplu halde kâfilerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. Tekrar savaşmak için kaçar gibi bir tarafa çekilmek veya diğer başka bir birli­ğe katılıp savaşmak amacıyla olan dışında kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah'ın ga­zabı içinde yerini alır. Zaten onun yeri cehennemdir." (Enfâl, 15-16)



B) Kâfir orduları herhangi bir şehre girip konakladıkla­rında müslümanın savaşmaya hazır olması ve onları geri püs­kürtmesi farz olmuş olur.



C) Yönetici imam, bir kavmini savaşa çağırırsa her gücü yetenin o imama katılmaları zorunludur. Zira, Allah Teâlâ, şöyle buyuruyor:



"Ey iman edenler! Size ne oldu ki: Allah yolunda sava­şa çıkın!' denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?" (Tevbe, 38)



Resûlullah (s.a.v) de şöyle buyuruyor;

"- Savaşa katılmanız istendiği zaman hemen katılınız."



Bütün İslâm fıkhı kitaplarında, mezheplerin ufak-tefek ayrılıklarına rağmen sonuç hepsinde aynıdır.



İlk müslümanlar bu gerçekleri çok iyi kavramışlardır. On­lar ya ibadet ediyor, ya ticaretle uğraşıyor veyahut savaşçı olu­yordu. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:



"Şüphesiz senin, gecenin üçte ikisine yakın bölümünü, bazan yarısını, bazan da üçte birini yatmadan geçirdiği­ni ve beraberinde bulunan topluluğun da böyle olduğu­nu Rab bin belgeleriyle biliyor. Gece-gündüzü dengeye koyan ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı (fazlasını yapamayacağınızı) bildiği için sizi bağışladı. Ar­tık siz, kolay olan bölümü uygulamaya koyunuz. Allah Teâlâ bilir ki içinizden hastalananlar olacak, diğer

kısmınız Allah'ın takdir buyurduğu rızkı aramak ama­cıyla yeryüzünde yol tepecekler. Başka bir bölümünüz de Allah yolunda çarpışacaklardır. Artık siz, kolayınıza gelen mesleği uygulayınız. Namazınızı dosdoğru kılın, zekâtınızı verin, en güzel bir borçlandırmayla Allah (kullarına (kredi) veriniz; harcayınız." (Müzemmil, 20)



İyi dinleyiniz; bugün İslâm'ın yaşandığı ülkeler ve şehir­ler müslümanların yakından tanıdığı ve tam bir kavrayışla kav­radığı şu düzeydedir: İslâm karapara ticareti yapanların ve kirli işlerle uğraşan maceracıların ellerinde parsellenmiş talan mal­ları durumundadır. Öyleyse böyle kişilere savaş açmak şu anda en muhkem bir görev ve üst düzeyde zorunluluktur.



Müslü­man ülke krallarına veya cumhurbaşkanlarına halkı bu yön­de sevk ve idare etmeleri, savaşı başlatmaları ve halkı topyekün savaşa çağırmaları da onlara farzı ayındır. Bu yolla hem dünyada üstün başarı, onurluluk ve destek görmek ayrıca­lıkları onların olduğu gibi, âhirette de ödüllendiriliş ve cen­net onların hakkıdır. Şöyle ki:



"Her kim onu işittikten ve kabullendikten sonra değiş­tirirse, günahı yalnızca onu değiştirenleredir. Şüphesiz Al­lah sonsuz işiten ve sonsuz bilgi sahibidir." (Bakara, 181)



En büyük Allah! Hamd yalnız O'nadır.



Hasan El Benna
 
K Çevrimdışı

KuTeYBe.

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Biz kaybedenlerdeniz bu durumda. İslam toprakları talan olunuyor ve biz cihada yol bulmakta çok güçlük çekiyoruz. Allah bizlere yardım etsin ve bizi şehadet kervanına ilhak eylesin
 

Benzer konular

Üst