Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cihad Ve Şehadet Sevdalılarına...

_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
Cihad ve Şehadet Sevdalılarına...

"Rabbimiz! bize peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin".

" Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır"
(Al-i İmran suresi 194-195.ayet mealleri).


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Dünyanin farklı coğrafyalarında müslüman kardeşlerimiz akıl almaz acılar yaşıyor işkence görüyor,açlıkla ve çeşitli acılarla imtihan veriyorlar. Erkekler, kadınlar, kundaklardaki bebekler bile işkenceden nasibini alıyor. Bütün bunlar karşısında dünya devletleri adeta kör, sağır ve dilsizler. Ne kadar müslüman ortadan kaldırılırsa onlar bunu kâr görüyorlar. Göstermelik eleştirilerden öteye geçmiyor tepkileri. Bu böyle gelmiş böyle gidecek, Hak ve batıl mücadelesi kıyamete dek sürecek.
İşte bu mücadelede kanlarını,canlarını,mallarını ortaya koyan erler var.


Hiç şüphesiz Allah'ın dinini yüceltmek uğrunda mücadele edenlerin en şereflileri ise mücadeleye hem duası, hem canı, hem malı, hem dili ile ve bütün imkanları ile girişen, cihada bizzat katılan kahraman mücahidler. Onlar dünyayı arkalarına atıp cennetlere, hurilere sevdalanan yiğitler. Onların bu sevdasını kimse kınama hakkına sahip değildir. Çünkü bu sevda gönüllere önce Kur'an, sonra Rasulullah'ın sünneti ve sahabe efendilerimizin örnek hayatları ile nakşedilmiştir. Hiç kimsenin eceli gelmeden ölmeyeceğine iman etmişiz, ölümün de yalnızca bir defa geleceğini idrak etmişiz. İşte bu mücahidler ölümlerin en güzeli, en kolayı ve en şereflisine, şehadete talib olmuşlar bu yola baş koymuşlar. Kimi bu yolda şehid olmuş, kimi de şehadeti beklemekteler.Bu satırları ve aktaracağım hadis-i şerifleri onlara ithaf ediyor, yatağında bile ölse, o mertebeye çıkacağı müjdelenen bahtiyar kullardan olabilmeyi Rabbimizden niyaz ediyorum...

Sehl bin Huneyf (r.anh)'dan rivayet edildiğine göre,Allah Rasulu (s.a.v)şöyle buyurdu:
"Kim canı gönülden şehid olmayı Allah'tan isterse, Allah o kimseyi, velev ki döşeğinde ölsün, şehidlerin derecelerine ulaştırır."
(Müslim İmaret 157(1909); Ebu Davud, Vitr 26(1520); Tirmizi, Cihad 19(1653); Nesai, Cihad 36...Emir ve Yasak hadisleri sayfa: 287)

Ayrıca içinde bulunduğumuz kutlu doğum haftası münasebetiyle bizlere lanse edilen, hoşgörü abidesi(!), savaşmamış(!) adeta tasavvuf ehli(!) bir peygamber empozesini, bizzat O'nun sünnet ve hadisleri reddediyor. Yerine göre tebessüm eden, gülen, yerine göre kızan, müslümanlara karşı bir hareket sezdiğinde, saldırıdan önce hücuma geçen veya en mükemmel savaş teknikleri ile savunma stratejileri geliştiren cihad eden ve cihadı seven ve cihadı teşvik eden bir peygamberdir O (s.a.v).

*******
Ebu Hurayra (radıyalahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında:
"Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir.
Muhammed'in nefsini elinde tutan Zat-ı Zulcelâl'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığı ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak.
Muhammed'in nefsini elinde tutan Zât-ı Zulcelâl'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkân bulamıyorum. Onlar da beni tâkibe imkân bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor.
Muhammed'in nefsi elinde olan Zât-ı Zulcelâl'e kasem olsun Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim."


Buharî,İman 25, Cihâd 2,119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Muslim, İmâret 103- 107, (18?6), (8, 119); Muvatta, Cihâd 2, (2, 444), 40, (2, 465); Nesâî, Cihâd 14,(6, 16), İman 24.

*******
Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah korkusuyla göz yaşı döken kimse, süt memeye geri dönmedikçe ateşe girmez. Bir kul üzerinde, Allah yolunda yapışan tozla, cehennemin dumanı biraraya gelmez."
Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 8, (1633); Zühd 37,(2372); Nesâî, Cihâd 8, (6,12).

*******
Muslim, Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallahu anhümâ)'dan şunu kaydeder:
"- Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"Şehidin -borç hariç- bütün günahları affedilir."
Muslim, İmâret 118.

*******
Yahya İbnu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Bedir'de bizleri) cihâda teşvik etti, cenneti hatırlattı. Bu sırada Ensâr'dan biri, elindeki hurmalardan yemekte idi. Birden: "Ben şunları bitirinceye kadar oturacak olursam dünyaya fazla hırs göstermiş olacağım" dedi ve ellerindeki hurmaları fırlatarak kılıncını çekip öldürülünceye kadar savaştı."
Muvatta, Cihâd 42, (2, 466); Buharî, Megâzî, 17; Muslim, İmâret 145, (1901).

*******
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır."
Tirmizî, Fedâilu'1-Cihâd 26, (1668).

*******
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın katıldığı gazvelerden birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı."
Buharî, Cihâd 147,148; Müslim, Gihâd 24, (1744); Muvatta 3, (2, 447); Tirmizî, Gihâd 19, (1569); Ebu Dâvud, Gihâd 34, (1667); İbnu Mâce, 30, (2841).

*Hoşgörü: Allah Rasulu(s.a.v) kendi şahsını ilgilendiren konularda, mütevazi, affedici idi. Ancak konu Allah'ın emirleri ve risalet ise bunda böyle bir durum söz konusu değildi. İtibarlı bir aileden gelen bir kadının yaptığı hırsızlıktan dolayı, onun hakkında had cezasını uygulaması buna bir örnektir, cezayı hafifletme veya uygulamama, affetme gibi bir durum asla söz konusu olmamıştır. Bu yöndeki talepler karşısında da öfkelendiği ve asla taviz vermediği bilinen bir gerçektir.

Hayat Cemresi
Said Özdemir'den Şehidler ve şehadet üzerine muhteşem bir sohbet
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
SübhanALLAH ALLAH'u akber

CazakALLAH'ul hayr katre akhi said abi'nin nette sohbet videolarını olduğunu bilmiyordum ALLAH'a hamdü sena olsun sesini duyunca kendisinin olduğunu anladım.yüzüne bakıpta ALLAH'ı hatırlatan güzel bir abi
 
İkrime Çevrimdışı

İkrime

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allahu Ekber.Allah swt sohbeti yapan kardeşten razı olsun,onu katına şehid olarak alsın.Çok güzel etkileyici bir sohbet.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Allahu Ekber.Allah swt sohbeti yapan kardeşten razı olsun,onu katına şehid olarak alsın.Çok güzel etkileyici bir sohbet.

amin

evet kendisi de çok güzel bir abi RABBİM,ömrünü hayır üzere uzun kılsın amin çünkü bu gibi abilerin sohbetlerine çok açız şehid fehmettin abi de mesela sohbetleri de çok mükemmeldi lakin özlem duyduğu şehadete kavuştu :(
 
İkrime Çevrimdışı

İkrime

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
sübhanALLAH ne güzel anlatıyor,adete insanın yüreğine kayıyor sözleri...

son anlattığı olay ne etkileyici....
Rabbim bizede büyle bir yaşam ve şehadeti nasib et..

SAİD BİN HARİSE VE HALİDE
Rafi bin Abdullah anlatıyor; Hişam bin Yahya El Kinani bana: “Sana gözlerimle gördüğüm, bizzat tanık olduğum bir şey anlatacağım Allah onunla beni faydalandırdı. Belki senide faydalandırır” dedi: “Anlat ey Ebu Velid” dedim. Dedi ki: “88 yılında Müselleme bin Abdulmelik ve Abdullah bin Velid bin Abdulmelik komutasında Rum diyarına (Anadolu) bir savaşa gitti. Bu Allah’ın Tuvana şehrinin fethini müyesser kıldığı savaştı. Biz Basralı ve Arabistanlı iki gurup bir yerdeydik. Hizmet, bekçilik, erzak ve hayvanlar için sırayla çalışıyorduk. Beraberimizde çok ibadet eden gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kılan Said bin Harise adında birisi vardı. Nöbetinde onun yükünü hafifletmeye çalışıyor, işini biz görüyorduk. Ancak o bunu reddediyor, ibadetlerini aksatmayacak şekilde her işte yer almak istiyordu. Gece olsun gündüz olsun onu her ne vakit gördüysem ibadet eder gördüm. Namaz vakti değilse veya yol yürümekte isek Allah’ı zikreder ve Kur’an okumaktan bir an geri durmuyordu. Rum kalelerinden birini kuşattığımız bir gecede nöbetçilik sırası ikimize geldi. Onun durumu bize çok ağır geldi. Zira o gece o kadar sabır ve sebatla ibadet etti ki, kendimi onun yanında küçük gördüm, bedeninin ibadetteki gücüne hayret ettim. Bildim ki Allah lütûf ve ihsanını dilediğine verir. Said sabaha yorgun ve bitkin çıktı. Ona “Allah sana rahmet etsin kardeşim, nefsinin sende hakkı vardır. Bil ki Rasulullah (s.a.v) “Amellerden yapabildiğiniz kadarını yüklenin” buyurmuştur, dedim ve buna benzer hadisler daha söyledim. Bana “Kardeşim, hayat sayılı nefesler, bitecek ömür ve gelip geçecek günlerden ibarettir. Ben ölümü bekleyen ve ruhumun çıkması için koşan birisiyim” sözleri gözlerimi yaşarttı. Ona yardım etmesi ve sebat ettirmesi için Allah’a dua ettim, sonra “biraz uyu, dinlen; zira düşman ne yapacak bilemezsin bir şey vuku bulursa hiç olmazsa dinç olursun” dedim ve bunun üzerine çadıra gidip uyudu. Arkadaşlarımız dört bir tarafa dağıldılar;
Kimisi savaşta, kimisi başka uğraşlarda ben ise eşyaların başında nöbetçi kaldım. Onlara yemek yaparken birden çadırın içinden bir ses duydum. Hayret ettim; çünkü çadırda Said’den başka uyumakta olan biri yoktu. Biri girdide görmedim sandım. Çadıra girip baktım, fakat onun dışında kimseyi bulamadım. O ise aynı şekilde uyuyordu. Ancak uykusunda konuşuyor, gülüyordu. Kulağımı verdim, bazı kelimeleri ezberledim. Sonra bir şey alıyormuşcasına sağ elini uzattı, sonra gülümseyerek yavaşca geri çekti, sonra bu gece dedi ve birden uyanıp sıçradı. Titriyordu, başını hemen göğsüme koydum ve bir süre tuttum. Sağa sola bakıyordum sonunda sakinleşti, şuuru yerine geldi. Şehadet ve tekbir getirmeye, Allah’a hamd etmeye başladı. “Ne oldu sana?” dedim: “Beni bundan muaf tutsan” dedi. Arkadaşlık hukukumuzu hatırlatarak “Allah sana rahmet etsin, anlat bana, belki Allah’ın izniyle anlattıklarından bir öğüt ve güzellik alırım” dedi. Bunun üzerine rüyada gördüklerini anlattı.
Hayatımda hiç görmediğim güzellikte ve mükemmellikte iki melek bana “ey Ebu Said! Müjdeler olsun sana; zira günahların bağışlandı, gayretin şükranlıkla karşılandı. Amelin ve duan kabul edildi ve dünyadayken sana müjde verilmek istendi, haydi bizimle gel de yüce Allah’ın sana hazırladığı nimetleri gösterelim” dedi. Said gördüğü sarayları, hurileri, hurilerin ve genç kızların onu karşılayışını bir bir anlattı. Gezerken bir de taht üzerinde inci gibi parlak bir huri görmüş. Şöyle anlattı: “Kız bana “seni uzun süredir bekliyoruz” dedi, “Neredeyim ben?” dedim: Me’va cennetinde” dedi: “Sen kimsin?” dedim: “Senin ebedi eşin” dedi: Elimi ona uzattım, kibarca geri çevirdi ve “Bugün hayır, şimdi sen dünyaya döneceksin” dedi. “Dönmek istemiyorum” dedim. “Bu olmak zorunda inşallah. Üç gün kalıp sonra iftarını bizde açacaksın” dedi. Ben “Bu gece bu gece (olsun)” dedim. “Kader böyle” dedi ve sonra kalkıp yerine gitti. O sırada uyandım. Hişam der ki: Ben “Kardeşim Allah’a şükret, bak Allah sana yaptığının mükâfatını göstermiş” dedim. “Bu halimi senin dışında kimse gördü mü?” dedi. “ Hayır” dedim. “Senden Allah aşkına hayatta olduğum sürece bunu kimseye anlatmamanı rica ediyorum” dedi. “pekâlâ” dedim: “Arkadaşlarımız ne yaptılar?” dedi. “Bazıları savaşta, bazıları ihtiyaçlarımızı almaya gittiler” dedim. Kalkıp yıkandı, gusletti, hoş kokular süründü ve silahını alıp oruçlu haliyle savaşa gitti. Akşama kadar savaştı ve arkadaşlarıyla beraber karargaha döndü. Bana “Ey Ebu Velid, bugün bu adam hiç görmediğimiz şeyi yaptı; şehit olmak için çırpındı, kendisini düşmanların okları ve taşlarının önüne attı. Tüm bunları o yaptı.” dediler. İçimden “Onun durumunu bilseydiniz onun gibi sizde yarışırdınız” dedim. İftarını birazcık yemekle açtı ve gecesini namazla geçirdi, sabaha oruçlu çıktı, dünkü yaptıklarının aynısını yaptı. Gün sonuna doğru yine yanından ayrıldı, arkadaşları döndüklerinde dünkü anlattıklarının aynısını anlattılar. Üçüncü gün olup olayın üzerinden iki gün geçince “durumuna ve olacaklara tanık olmalıyım diyerek onunla birlikte gittim. Gün boyunca kendisini düşmanın hedefleri önüne attı, onlara çok hasar verdi, fakat ona hiçbir şey isabet etmedi. Onu uzaktan izliyor, yanına yaklaşamıyordum. Sonun da güneş tam batarken o da en dinç halindeyken kalenin duvarının üstünde bir adam belirdi ve ona ok attı.
Ok boğazına isabet etti ve gözümün önünde yere yığıldı. İnsanlara bağırdım, hemen yanına koştular ve kendilerine doğru çektiler. Sanki son nefeslerini veriyordu. Onu taşıyarak karargâha getirdiler. Onu görünce “Hayırlı olsun, bu gece iftarını orada açacaksın, keşke bende seninle birlikte olsaydım” dedim. Alt dudağını ısırdı ve gülümseyerek gözüyle “ölene kadar durumumu gizle” diye işaret etti. Sonra “Bize vaadini yerine getiren Allah’a hamd olsun” dedi. Vallahi başka hiçbir kelime konuşmadan ruhunu teslim etti. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Hişam der ki: Ölür ölmez avazım çıktığı kadar “Allah’ın kulları! Çalışanlar bunun için çalışsın, size anlatacağım bu kardeşinizin hikâyesini dinleyin” dedim. Askerler etrafımda toplandılar, olayı aynen anlattım. Herkes ağladı. Vallahi o kadar sayıda ağlayan kişiyi hiç görmedim. Sonra öyle bir tekbir getirdiler ki, karargâh sarsıldı. Sonra cenaze namazını kılmak için kalktılar. Haber, komutan Muselleme’ye ulaşınca, “namazını, durumuna tanık olan arkadaşı kıldırsın” demiş. Namazını kıldırdım ve defnettik, insanlar gece boyu bunu birbirlerine anlatıp birbirlerini cihada teşvik ettiler. Sabah olunca kaleye yenilenmiş niyetlerle, Allah’a ulaşma özlemiyle yanan yüreklerle gittiler. Allah aynı günün kuşluğunda onun bereketiyle kalenin fethini nasip etti. (Fedailu’l Cihad El Musemma Fekahatu’l – Ezvak)
Me’le bin Ziyad der ki: Harem bin Hayyan bazı geceler sokağa çıkar ve avazının çıktığı kadar “Hayret ediyorum o cennete: Talipleri nasıl olup ta uyurlar? Diye bağırır, sonra “yoksa kasabalılar azabımızın gece vakti onlar uyurken gelmesinden emin mi oldular ayetini okur, sonra Asr ve Tekasur sürelerini okur geri dönerdi.
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Hayat Cemresi ablamıza Rabbimiz merhamet etsin Rabbimiz O'nu ve ailesini Cennetinde firdevsi âlâda ağırlasın.

wallahi bu zamanda ayakta duranlar , düşmanın üzerine atılanlar , islamın izzetini ayakta tutanlar hayırlıdır . ne mutlu o hayırlı kafileye Müjdeler olsun o kafilenin ailelerine :(:(
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt