Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cihadi Roman Arıyorum

K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamunaleyküm.

Bu siteden ookuduğum Çeçenistan'da Asrın Direnişi romanı yarıda kaldı ne yazık ki.

1. Bu romanın devamını nereden bulabilirim?

2. Bana önerebileceğiniz başka cihadi romanlar ve anılar var mı?

Bu konuda yardımcı olacak kardeşlere şimdiden teşekkür ederim.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Katiliyorum.
 
H Çevrimdışı

hamdi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Şehid Hama" adlı romanı önerebilirim.
Hem gündemden çok ta uzak sayılmaz.
Nede olsa 30 sene önce Hafız'ın yaptığını bugün oğlu kafir Beşşar yapmaktadır.
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Abdullah Azzam tarafından kaleme alınmış "Afgan cihadında rahmanın ayetleri" kitabı çok güzel.Cihadda Allah'ın yardımıyla olan bazı olağanüstü olayları çok güzel bir biçimde anlatıyor.Bulabilirsen oku.Sana ve sitedeki herkese tavsiye ederim.
 
C Çevrimdışı

coban6842

Üyeliği İptal Edildi
Banned
pizap.com13660363871471.jpg
untitled-7.jpg




Oradan her şey farklı görünüyor
Cepheyi anlatan kitaplar canlı birer tanık oralarda olanlar hakkında...




Türkiye Müslümanları'nın 'cephe' hikayeleri sanırım rahmetli Bahattin Ağabey'in Abdulhamid Muhaciri müstear ismiyle Mavera dergisine gönderdiği yazılarla başladı. Sonrasında o yazılar derlendi, toplandı 'Güllerin Vedası'olup okuyucusunu buldu. İlk Afganistan şehidimiz Bilal Yaldızcı'dan, Tacikistan'a vurulup düşen yiğitlere kadar hemen hepsinin hikayesini benim de içinde olduğum nesil o kitaptan öğrendi. Rahmetli Bahattin Ağabey'in, ısrarla gayrete çağıran, fazla konuşmamayı öneren tarafı kitaplarının neredeyse tamamına sirayet etmişti. Ona göre 'cephe' temiz kalmalıydı ve 'cephe'nin temiz yanları anlatılmalıydı. Hep bunu yaptı, sözünü söyledi ve kürsüyü ardından gelenlere bırakarak, söylediklerinin imzası sayılabilecek bir gidişle gitti.
gullerin-vedasi-0-468573.jpg

Peki Bosna'dan Çeçenistan'a, Çeçenistan'dan Keşmir'e kadar 'cephe' sadece Bahattin Ağabey'in anlattıklarından mı ibaretti?
Afganistan neden böyle oldu?
Bu soru aklımı ilk karıştırdığında henüz üniversite öğrenciliğimin başlarındaydım, okumaya, araştırmaya, anlatmaya ve daha da önemlisi gerçeği kavramaya dair gayretli yanım henüz törpülenmemişti. Yukarıda bahsettiğim soru işareti beni, Bekir Tank'ın şimdi baskısı olmadığını sandığım 'Cihadı Kuşanan Topraklar' isimli eserine götürdü. Şimdilerde İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde doktora sahibi bir öğretim üyesi olarak çalışan Bekir Tank Hoca'nın gazetecilik yapmak üzere 1980'li yıllarda gittiği Afganistan'da tutulmuş notlardan ibaret olan'Cihadı Kuşanan Topraklar' , Afganistan dağlarının diğer yüzünü biraz olsun görebilmemizi sağlamıştı.'Birader Kuşi' ya da'İslam Cengi' denilen Mücahitler arası çatışmaların yeni başladığı dönemlerde orada bulunan Bekir Tank Hoca'nın anlatımı, cephenin gazeteci gözüyle nasıl göründüğünü anlatmaktan öte, Afganistan cephesinin 'mayınlı arazilerini' daha o dönemden göstermekteymiş meğer.
Herhalde sonradan Afganistan'daki iç çatışmalarla sarsılan İslami camianın ağabeyleri, Bekir Tank'a kulak kesilmemiş olmalılar. Çünkü Bekir Hoca, herkese perşembenin gelmekte olduğunu çarşambaan haber vermiş! Gerçi Atasoy Müftüoğlu, sonradan duyduğumuza göre o yıllarda cihadın içerisinde 'milliyetçi' etkilerin çok yüksek olduğunu söyleyip dururmuş lakin onu da dinleyen yokmuş!
Sonradan anlamış olduk ki Bekir Tank Hoca'nın anlattığı her şey, Tacikistan sınırına dek Afganistan'ın gerçek hikayesiydi ve gerçek hikaye oradaki insanları koşulsuz kardeş bilmeyi icap ettirdiği gibi, vaziyeti de 'romantizm'den uzak bir şekilde değerlendirmeyi gerekli kılmaktaydı. Daha fazla detay vermemeliyim sanırım. Çünkü ilgi duyan arkadaşlar, baskısı olmayan bu kitabı sahaflardan bulabilirler.
cihadi-kusanan-topraklar-bekir-tank-38004708-0.jpg
Ve cepheden Türkiye İslamcılığı'na bakış!
Aslında, Müslümanlar için, cihad cephelerini içeriden anlatan eserlerin önemi sadece görünmeyeni göstermelerinden kaynaklanmıyor. Bekir Tank Hoca'nın eserinden sonra bu alanda okuduğum en seçme eserlerden bir diğerini anlatmak istiyorum bu yüzden.'Cihadın Mahrem Hikayesi'son on yılda Türkiye'de yayınlanan en esaslı eserlerden birisi olmasına karşın camiada yeterince ses getirmedi nedense.
Kitabın yazarı, künyesinde 'Yahya Konuk' olarak görünüyor ancak halen cephede bulunan aktif bir mücahit olduğu için bu isim tahmin edileceği üzere müstear... 'Cihadın Mahrem Hikayesi' , yukarıda bahsettiğim iki kitaptan sonra okunduğunda görülüyor ki aslında tam anlamıyla zinciri tamamlayan son halka. Neden mi? 1970'li yılların sonundaki Akıncı tecrübeleriyle örülmüş Afganistan tecrübesininin hikayesini ve 1990'lı yıllara kadar Afganistan cihadını rahmetli Bahattin Ağabey'in anlatımıyla tafsilatlı bir şekilde 'Güllerin Vedası'nda okumanız mümkün. (Tabi, 'Güllerin Vedası' eserine yine Bahattin Ağabey'in müstear isimleriyle yazdığı'Cihad Günlüğü've 'Savaşan Afganistan' isimli eserlerini de eklerseniz o vakit nur üstüne nur yağabilir üzerinize. ) 1980'li yılların sonuna geldikten sonra Bekir Tank Hoca'nın 'Cihadı Kuşanan Topraklar'eseri okuyucusunu 1990'lı yılların başına kadar getirecektir. İşte oradan sonrası için ihtiyaç duyduğunuz eser tam olarak'Cihadın Mahrem Hikayesi'.
Cepheden buraya bakmak
'Cihadın Mahrem Hikayesi' de benzeri diğer kitaplar gibi birinci ağızdan anlatılan bir hikayeden ibaret aslında. Ancak, 'hikaye' ifadesini burada biraz açmamız gerekecek. Zira, diğer eserlere nazaran daha analitik bir bakış açısıyla yazıldığı kesin olan kitap, yazarının da ifadesiyle, hep yapılanın aksine Türkiye İslami hareketine cepheden bir bakışı muhteva ediyor.'Neden Türkiye İslami hareketine cepheden bakış?' diyenler için söylenebilecek çok şey yok, sadece kitabı okusunlar.
Kitap, 1990'lı yılların başından, Afganistan'daki Taliban iktidarına kadar yaşanan dönemde yazarının cepheden cepheye savrularak geçirdiği evrimi anlatıyor her şeyden önce. İstanbul'da üniversite okuyan, Beyazıt'ta slogan atan, şiirler yazan, Beyazıt kahvelerinde sigara üstüne sigara yakan bir İslamcı gencin kaygıları, kendini gerçekleştirme savaşıyla birleşince Bosna günleri başlıyor. Bosna cihadı bizim için Selami Yurdan'dı, Renda Tosuner'di, Abdulmetin'di. Şehidlerimiz biliyor ancak hikayelerini sahih bir kaynaktan okuma imkanı bulamıyorduk değil mi?
cihadin-mahrem-hikayesi-0-407465.jpg

İşte Yahya Konuk imzalı hatırat, bu yüzden ayrıca önemli. Türkiyeli bir mücahidin'Arap Selefiliği' ile'İrancılık'arasında kalmışlığı sanırım ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Bu kadar mı? Kesinlikle değil. 28 Şubat sürecine giden Türkiye'de Müslümanların garip halleri sanırım cepheden bakılınca ancak bu kadar iyi tahlil edilebilirdi. Zira kitabın yazarı, Bosna'yı saran mezhepçiliğin, bir kardeşimin ifadesiyle'İlim değil fikir Müslümanı' olan Türkiyeli mücahidleri nasıl sarstığını öylesine örneklerle anlatıyor ki cephede şahit olduğunuzda dahi herhalde bu kadar iyi anlayamazsınız hastalığın bünyeyi nasıl sarmakta olduğunu.
İstismar: Allah rızası ve Ümmetin malı
Şehidlerimizi aziz bilerek ve onların mücadelesine en ufak bir leke sürmeden nefs muhasebesi yapmanın en kolay yolu 'Cihadın Mahrem Hikayesi' kitabını anlamak olduğu için sanırım bu kadar iddialı cümleler kurma cüretini kendimde görüyorum.
O temiz cihadın toprakları Bosna'da, Avrupa'dan gönderilmiş sıfır arazi araçlarının'Ümmetin malı'denilerek heder edildiğini öğrendiğinizde Türkiyeli Müslümanlar batıl ağının neresine yakalandığımızı ve neden çırpınmakta olduğumuzu da idrak eder gibi oluyorsunuz...
'İlyaş baskınının' nasıl hezimete dönüştüğünü okuduğunuz vakit, Bosna'da bugün neden yabancı mücahitlerin sınır dışı edildiğini, bir kısmının Guantanamo'ya gönderdiliğini iyice kavrar gibi oluyorsunuz... Hatta Bosna'nın kendisine yardıma gelen mücahidleri neden bir toplama kampına topladığını da...
Bosna'dan çıkıp Türkiye'ye dönen bir mücahidin neden sağ kaldığına hayıflandığını görünce, gerçekten halimizin vahim ve fakat gönlümüzün neden ümitvar olduğunu bilecek gibi oluyorsunuz...
Cihad da bir imtihan
Türkiye'ye dönen bir mücahidin aramızda bir sene bile yaşayamamasının sebeplerini idrak ediyorsunuz ve Keşmir seyahatinde, insanın nasıl Allah yolunda cihada çıkarken bile imtihan edilmekte olduğunu görüyorsunuz.
Ve son noktasına vardığınızda, 'adanmışlığın' neden büyük bir fazilet olduğunu zerrelerinize dek hissediyorsunuz. Mustafa İslamoğlu Hoca'nın anlattığı bir gerçeği tekrar idrak ediyorsunuz bu vesileyle: Dünyayı adananlar değiştiriyor.
Türkiye'den cepheye bakmak ve cepheden Türkiye'yi görmek için gençlerin ihtiyaç duyduğu her şeyin yukarıda bahsi geçen eserlerde olduğunu öne sürme cüretinde bulunduğum için tekrar özür beyan ediyorum. Ancak, kendimizi tanımak için cüretkar okumalar yapmanın zamanı gelmedi mi sizce de?
Çeçenistan'ı, Bosna'yı, Afganistan'ı, Keşmir'i ve Filistin'i hep buradan değerlendirdik. Paneller düzenledik, şehidleri andık, sloganlar attık. Bir de Türkiye İslamcılığı'na cepheden bakmayı denesek ne kaybederiz ki?
Murat Hazine cepheyi okudu
 
C Çevrimdışı

coban6842

Üyeliği İptal Edildi
Banned
GUANTANAMO PAKİSTAN HABBAB ÇETİN AKDENİZ

pr_01_1827_min.jpg
Resmi Büyüt


Habbab Çetin Akdeniz Guantanamo Pakistan İthal enzo kağıt 160 Sayfa Yazar Habbab Çetin Akdeniz, kaleme aldığı yeni kitabı hakkında araştırma yapmak için gittiği Pakistan'da tutuklanarak cezaevine konuldu. Pakistan'da sakalı olduğu için El Kaide üyesi suçlamasıyla tutuklanan Akdeniz, 173 gün Pakistan Askerî İstihbarat Birimi ISI'nın hapishanesinde kaldı. 173 gün sonra suçsuz olduğu belirlenen Akdeniz, serbest bırakıldı. Bu kitapta gördüğü işkenceleri ve şahit olduğu olayları yazdı

Yazar : HABBAB ÇETİN AKDENİZ
Kağıt Tipi : İTHAL KAĞIT
Sayfa Sayısı : 216
Kapak Tipi : KARTON KAPAK
Dili : TÜRKÇE
Yayın Yılı : 2012
Ebat – Boyut : 135-210





 
C Çevrimdışı

coban6842

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bir şehidin günlüklerinden romanlaştırılmış bir kitap

270636_k_8566.jpg

Öyle deme Yusuf, ben sizden nasıl ayrılırım? Vallahi nerde olursanız sizi arayıp bulurum.

-Ayrılıktan bahsederden aramızdaki bu güzel bağların kopacağından söz etmiyorum zaten. Başta da söylediğim gibi her fırsatta birbirimizi arayıp soracağız insallah.

O ana kadar suskun kalan Abdülaziz, Yusuf'un susmasıyla araya girdi.

-Yusuf haklı Ahmet! Gerçekçi olmak lazım... Önümüzde bir ayrılığın olacağı kesin. Ama bu ayrılık sadece bedeni olacak. Düşüncede, duygularda, hayallerde hep birlikte olacağız. Üstad'ın dediği gibi: 'Sureten görüşemediğimizden merak etmeyiniz. Bizler manen her zaman görüşüyoruz...'

-Doğru dedi Bekir. Şu sınavı ister kazanalım, ister kaybedelim; ister bu şehirde, isterse başka bir şehirde okuyalım; dostluğumuzun, arkadaşlığımızın, kardeşliğimizin önüne hiçbir şey engel olmayacak inşallah.
 
C Çevrimdışı

coban6842

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bir direnişçinin cephe notları!

186325_w200_h200_ir_direniinin_cephe_notlar.jpg
Bir direnişçinin cephe notları!
2. Çeçenistan savaşına katılan Türkiyeli bir mücahidin 11 ay boyunca cephede tuttuğu notlar yayınlandı. İşte Çeçen cihadının ve direnişçilerin anlatılmamış muhteşem öyküsü:CIRA Yayınları tarafından Basilan "Bir Direnişçinin Cephe Notları" isimli kitap oldukça ses getireceğe benziyor. 2. Çeçenistan savaşıyla ilgili bilinmeyenleri ilk defa ortaya çıkaran Kitabın önsözü şöyle:Bu kitap, Türkiyeli bir direnişçinin 1999 yılında başlayan 2. Çeçenistan savaşına katılmasıyla Cephede tuttugu notlardan oluşmaktadır. Gürcistan sınırından Çeçenistan'a girmesi ve yaklaşık bir yıl sonra Türkiye'ye dönüş yapmasına kadar geçen süre içerisinde tutulan notlarda;Çeçen savaşı hakkında bilinmeyenler, Çeçen mücahidlerin özellikleri, yabancı mücahidlerin intibak sorunları, Çeçen köyleri ve halkin savaşa bakışı, mücahidlerin kendi aralarındaki ilişkileri, mücahidlerin sahip olduğu silahları, Rusların askeri Yapıları gibi konular tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor.
Samimi niyetle, sadece Allah rızası için Türkiye'deki ailesini, eşini ve çocuklarını bırakıp cepheye Koşan direnişçimizin burada yaşadığı duygusal kırılmaları, gelgitleri, abartısız, riyasız, yalın bir şekilde anlatması, tarihe düşülecek bir niteliğindedir değil.Üç aylığına cepheye giden direnişçimiz Yolların zorluklarla dolu olması, giriş-çıkıştaki sıkıntılar, Rus bombardımanı ve savaşın acımasızlığı sebebiyle ancak 11 ay sonra dönebilmiştir.Direnişçimiz; samimiyeti, gayreti, ihlası, dobra oluşu, cesareti ve Vefâsı sayesinde cepheye ve zor savaş şartlarına kısa zamanda alışmış, İslam davasının adamı ve Çeçen savaşının bir mücahidi olarak komutan Şamil Basayev, Aslan Maşadov, komutan Hattab, komutan Velid gibi üst düzey komutanlarla Müşerref olmuştur. Savaş dehası bu komutanların korkusuzluğu, cesareti ve mücahidlere kol kanat gerisi alçakgönüllülüğüne Sahid olmuştur.Çeçen komutanların, dil bilmemeleri, savaş alanlarını, araziyi ve coğrafyayı tanımamaları, birbirleriyle uyum sağlamadaki sorunları, Çeçenistan'a giriş-çıkıştaki güçlükler ve yollardaki kontrol noktalarında Rusların eline düşüp esir edilme ihtimallerinin yüksek olması nedeniyle yabancı mücahidlerin Çeçenistan'a gelmelerine pek sıcak bakmadıklarını da yine tutulan bu notlardan öğreniyoruz.Mücahidlerin kampları, mevzileri, karargâhları, kışın zor şartlardaki yaşam mücadeleleri, ne yiyip ne içtikleri, nasıl pusu attıkları, savaş taktikleri gibi konuları yine birinci elden, yani mücahidin yazmış olduğu notlardan öğreniyoruz.GROZNI kuşatmasından mücahidler nasıl çıktı, kuşatmada kaç şehid verdiler, Şamil Basayev bu kuşatmada ayagini nasıl kaybetti, komutanların bu kuşatma hakkındaki yorumları ne oldu? Işte bu soruların cevabını da yine bu notlardan öğreniyoruz.Savaş dışında mücahidler dağlarda ne yapıyorlar, birbirleriyle ilişkileri nasıl, eğitim düzeyleri ne, neden cepheye geliyorlar, Cephede hangi ırktan mücahidler var, cepheden dönen mücahidler hangi cephelere kayıyorlar? İşte bu ve bunun gibi daha birçok sorunun cevabını Cephede tutulan bu notlardan öğreniyoruz.Kitap, ara başlıklara ve Bölümlere ayrılmamıştır. Her şey hızlı bir şekilde akmaktadır Çünkü. Çabuk değişilen mevziler, Rus bombardımanı ve çemberi nedeniyle bir dağdan başka bir dağa, bir köyden başka bir köye hızlı bir şekilde hareket edilmektedir. Sürekli değişen kamplar, ani pusu atmalar veya baskın yemeler, zaman zaman sığınaklara girilmesi ve Her An Her şeyin değişmesi, bir konu hakkında uzun uzadıya bir şey yazmayı kısıtlamaktadır. Bundan dolayı kitaba ara başlık ve bölümler konulmamıştır. Kitap bir bütün halinde Cephede tutulan notlardan oluşmaktadır.Bu nedenle biz de kitaba ara başlık ve bölüm koymayı uygun görmedik. Kitabı sadece paragraflara böldük ve çok az kısmına müdahale ettik.Bu 2 kitap. Çeçen Savaşı hakkında bilmek istediğiniz her şeyi ihtiva etmektedir. 100 bin kişilik Rus ordusunun Çeçenistan'da gerçekleştirdiği katliamlara, kuşatmalara, baskınlara ve Sivil ölümlerine Sahid olmuş içeriden birinin, bir mücahidin günlüğü niteliğindeki bu çalışma tarihi bir vesika özelliği taşımaktadır.Bu kitap, 100 bin kişilik Rus ordusuna kök söktüren bir avuç mücahidin destansı mücadelesini konu edinmektedir.Başta Şamil Basayev ve Hattab olmak üzere tüm şehidlerimize ve "Size ne oluyor da Allah yolunda ve" Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, bize katından bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver "diye yalvarıp duran zayıf ve Zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?" Ayetinin hükmü mucibince coğrafya coğrafya gezip mazlumların, kadınların, çocukların, mültecilerin yardımına Koşan, adı Sanı bilinmeyen gerçek kahramanlara, özgürlük savaşçılarına selam olsun.CIRA Yayınları

- - - Updated - - -

cihad günlügü



Ekli dosyayı görüntüle 6362


Kitap 195 sayfa + 11 sayfa (Bu 11 sayfaa resimler bulunuyor)
Abdülhamid Muhaciri, kitabı Afganistan'ın bağrına birer lale olarak dikilen Bilal Yaldızcı ve Tekiner Tayfur'un aziz hatırasına ithaf etmiş.
Ayrıca kendileri cephedeyken merhum zarif insan Cahit Zarifoğlu'nun da "Yaz Abdülhamid oraları yaz.Sana önemsiz gelebilir fakat, her şeyi yaz!" diyerek cepheye ulaştırdığı mektuplarının teşvik mahiyetinde olduğunu yazmış.

27 Aralık 1979 tarihinde Rus kızıl ordusu Afganistan'ı işgâle başlıyor. Bu işgâlin ilk haftasında Erzurum'daki okullarda bir hareketlilik bulunuyor. Nümayiş yapılacak ve bu nümayişle gençler Afganistan'a kendilerini götürmek için uçak isteyecekler. Ancak bu istek karşılık bulmayacaktır. Şehadete sevdalı, cihad ve ümmetin Doğu'daki uzvu için yürekleri pır pır eden bu üniversite öğrencisi gençlerin dördü bir başka yoldan Afganistan cihadına katılmayı planlarlar. Binbir yol derdini göze alarak yolculuk başlar.

Afganistan'a geçiş, konaklamalar, konaklamalar sırasında yaşananlar, Afgan kültürü ve yaşayışı hakkında ipuçları, yollarda çekilen sıkıntılar ve cepheye varış. Roman tadında yazılmış ama okurken bazen Rabbim benim de kardeşlerimin yanında olmam gerekiyor bugün. Bahaneler üretiyorum. Yol aç bana, ,inşirah ver de şehadet gelsin diyorum.
İşte Muhaciri'nin 1. baskısını 1988 yılında yaptığı Cihad Günlüğü isimli bu kitabın benim elimdeki baskısı 3.
Kitap Özgün Yayıncılık'tan çıkmış. Buradan kitabın dış özelliklerini inceleyebilirsiniz.





Kitaptan bir pasaj:
Karşıda bir yaylak var. Yirmi kadar ev bayırın yüzüne serpilmiş, bazılarından ince bir duman yükseliyor. Yol önce bir dereye inip tatlı bir yükselişle evlere doğru uzanıyordu. Koşarak dereye indik. Duru ve berrak su, öbek öbek kar kalıntılarının altından süzülüp geliyordu.
Tüfeğimi itina ile yere bıraktım. Su içmek için eğildiğim. "Vay dişlerim, bu ne soğuk su" Önden giden grup evlere varmıştı. Bu gece burada kalıp sabah yola devam kararı verildi.
Yaylacılardan bir kaç kişi geldi. Gruba reislik eden genç Afganlı onlarla bir süre konuştu. Sonra münkaşaya başladılar,öğrendiğimiz şuydu: Parayla dahi olsa süt, yoğurt cinsinden bir şey vermiyorlardı. Gece hava çok soğuk oluyormuş, yakacak isteğimize de red cevabı vermişler. "Yakacağı, biz de aşağıdan topluyoruz. Vakit henüz erken siz de gidip toplayın." diyorlarmış. Çevrede hiç ağaç yoktu. En az yarım saatte gidilebilecek mesafede, çam ağaçları vardı. Gösterdikleri tek gözlü yayla evinden başka hiçbir yardımları dokunamayacağını belirttiler.
Geçireceğimiz geceyi düşünmeye başladım. Toprakta değil yatmak, oturmak dahi sol bacağımdaki ağrıyı arttırıyordu. Ayağa kalkınca da uzunca süre yürüyemiyordum ve problem ağrıların artması değil, beni bir süre hareketsiz bırakmasıydı. Sabah yürüyüşe başlamadan önce, bacağım ısınıncaya kadar durumu nasıl idare edecektim.
Fatih(Bilal Yaldızcı) ve Cihadla beraber abdest almaya gittik. Taşlardan aşağı akarak gelen suya besmele çekip, niyet ederek ellerimizi soktuk. Fatih "Üff bu ne soğuk be!" diye şikayet etti. Ellerimizi zor yıkamıştık. Hohlamaya başladık, ağzımıza burnumuza su verirken, yüzümüzü yıkarken ellerimizi ısıtıyorduk. Cihad: "Şu yukarıda ağaç kökleri var, onları söküp götürelim, yakarız." dedi.
Hemen kayalara tırmandık. Kalın ot, kök, yakılacak cinsten şeyleri koparıp aşağıya atıyorduk. Topladıklarımızı kucaklayıp yaylaya döndük.
Küçük evin damında okunan ezandan sonra namaza durduk.
Toplanan ot ve kökler ufak bir yığın olmuştu. İhtiyar bir kadın da kucağında bir kaç yarma odun getirdi. Aynı kadın daha sonra bir kap da süt getirdi. Akşam namazından sonra ayaz çıktı. Havanın ısısı birden düştü. İnce gömleklerimiz bizi soğuktan koruyamadığı için içeri girdik. Hepimiz içeri girince oturacak yer kalmamıştı. Ateşi yavaş yavaş yakıyorlardı. Dumandan gözlerimiz acı biber sürülmüş gibi yanıyordu. Daha fazla dayanamayıp Cihad'la beraber dışarı çıktık. Duman solumaktansa soğuğa razı olmuştuk. Şaban ayıi gmkyüzünden her tarafa kurşunî renkte bir aydınlık yayıyordu. Derenin çağıltısı gecenin sessizliğinde güzel bir beste gibi akıp gidiyordu. Parkalarımızı yanımıza almadığımız için hayıflanıyorduk. ( s.58-59




Kitap 195 sayfa + 11 sayfa (Bu 11 sayfaa resimler bulunuyor)
Abdülhamid Muhaciri, kitabı Afganistan'ın bağrına birer lale olarak dikilen Bilal Yaldızcı ve Tekiner Tayfur'un aziz hatırasına ithaf etmiş.
Ayrıca kendileri cephedeyken merhum zarif insan Cahit Zarifoğlu'nun da "Yaz Abdülhamid oraları yaz.Sana önemsiz gelebilir fakat, her şeyi yaz!" diyerek cepheye ulaştırdığı mektuplarının teşvik mahiyetinde olduğunu yazmış

 
C Çevrimdışı

coban6842

Üyeliği İptal Edildi
Banned
vuslatın ardı sıra ayşe şimşek

VUSLATIN-ARDI-SIRA_126334_1.jpg
"Bazı insanların köle olarak doğduğuna inanırlar.O buna hiç inanmadı.Hiç bir insan doğuştan köle olarak doğmaz.Herkes doğuştan özgürdür.O da öyle özgür ve savaşçı doğmuştu.Yüreğinin götürmek istediği nokta hep aynıydı.Bu yüzden gitmek istedi yüreğinin götürmek istediği yere.Ve gitti de arkasına bakmadan vuslatın ardısıra.Çünkü biliyordu özgürlük verilmezdi alınırdı
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamunaleykum ahiler

peki sizde bu kitapların pdf formatları var mı? ya da yayın evinden pdf formatını temin edebilir miyiz?
 
H Çevrimdışı

hamdi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bülent Tokgöz'ün (namı diğer Yahya Konuk) 5 kitaplık otobiyografik roman serisi bu sahada yazılanların en iyisi bence. Hem Türkiye'de islamcılığın nereden nereye evrildiğine tanıklık ediyorsunuz hem de cihad cephelerinde yaşananları bir Türk'ün eleştirel bakışıyla görmüş oluyorsunuz.

Kitaplar hakkında daha tafsilli bilgi için ekşi'den Bülent Tokgöz maddesine bakabilirsiniz.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Pek bilmiyorum, benim bildiğim o tür romanlar genelde Dua yayınlarının romanları...
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt