Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cihadla İlgili Rivayetler

kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Fitnelerin, fesadın ve küfrün çoğaldığı şu zamanda cihad sahibi olmayan dinini asla muhafaza edemez. Ne yaparsa yapsın muhafaza edemez. Buna hem vaka şahittir hem de nass delalet etmektedir.

Dolayısıyla Müslümanlar fesada uğradığı zaman dinin tümü cihattan ibarettir. Dini muhafaza edecek olan ancak cihattır. Cihad ederseniz dininizi koruyabilirsiniz. Ama cihadı terk ederseniz ifsad olacaksınız.

İmam Abdullah bin Mubarek ve Ahmed bin Hanbel ve başkaları şöyle demişlerdir: “İnsanlar bir şeyde ihtilaf ettikleri zaman Hendek ehline (yani savaş ve ribat ehline) bakın. Zira hak onlarla beraberdir. Çünkü ALLAH; “Uğrumuzda cihad edenleri elbette ki yollarımıza hidayet edeceğiz.[Ankebut-69] buyurmaktadır."
-Tarık Ebu Abdullah Hoca
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Cihada ve şehadete arzulu bir genç geliyor. Sahaya indiğinde gurbet hasreti çekiyor, farklı bir dil, farkı gelenek ve görenekler, farklı bir iklim ve hava durumuyla karşılaşıyor, titretici soğuk ve tipiyi görüyor, silah sesleri ve jetlerin sortilerini duyuyor.

Bunların üzerine Sultan âlimlerinin bahanelerini sunmaya başlıyor; 'Annem hasta, anneme baskı var, annem şeker hastası, annem kalp hastası, annem kanser'

Tüm bu bahaneler, Cihad sahasından zillet hayatına geri dönmenin bahaneleridir. Zihin bunları o an makine gibi hatırlatıyor. Annesinin hastalığını cihada gelmeden önce bilmiyor muydu?

Bu tür inlemelerle bazıları, ALLAH'ın sadık kullarını da kendi efkarlarına yaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Ancak bilmiyorlar ki Allah'ın sadık kullarını, her ne kadar çabalasalar da Cihad topraklarından alıkoyamayacaklardır."
-Şehid Şeyh Abdullah Azzam (rahmetullahi aleyh)
"Sigara haram mı, helâl mi tartışması yapana kadar, öldürülen kardeşlerinizi oturup seyretmek haram mı, helâl mi bunu tartışın!
"Ey genç erkekler! Heves ve arzularınızı ALLAH'ın Dini ve İslâm topraklarının işgal altından kurtulması için Cennet'e erteleyin."

"Gerçekten dininde samimi misin? Rab'bine karşı samimi misin? Cihadsız ve sabırsız cennet olmaz! Ölümsüz ve savaşsız! Kansız ve parçalara ayrılmaksızın! Şehid olmaksızın imkânı yok!"
-Abdullah Azzam
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
“Eğer cihad diyarını terk edersen, o zaman ALLAH'ın şu vaadini bekle: “ALLAH, emrini gerçekleştirinceye, yapacağını yapıncaya kadar bekleyiniz. ALLAH yoldan çıkmışlar güruhunu doğru yola iletmez.” (Tevbe, 24) Yoldan çıkmış olarak adlandırılacaksınız velev ki geceleri secdeden alnınızı kaldırmayın ve gün boyu orucunuza sadık kalın. Bugün dünya üzerinde cihad etmeyen her bir kimse ne kadar mescide gitse, zühd içinde yaşasa ve abid olsa da asidir!”
-Şehid Şeyh Abdullah Azzam(rahmetullahi aleyh)
"...Buradan (Afganistan) başka 'La İlahe İllallah' diyerek ve 'La İlahe İllallah' adına silah taşıyan, 'La İlahe İllallah' adına küfre karşı savaşan ve 'La İlahe İllallah' uğrunda ölen insanların bulunduğu bir başka bölge var mıdır? Buranın dışında böyle bir bölge var mı? Söyle bana, senin ülkenin durumu ne? Oradakiler kadayıf yemekten, tatlıları midelere indirmekten, tencerelerle boğuşmaktan, gün boyunca güzel yemekler yemekten başka ne yapıyorlar?"
-Şehid Şeyh Abdullah Azzam(rahmetullahi aleyh)
"Ey gençler! Bunlara uyanın, tedbirinizi alın, daha önemsiz şeylerle uğraşarak enerji ve vaktinizi kaybetmeyin. Bakıyorum ki küçük bir genç çıkıp geliyor. Herhangi bir kitaptan bir-iki kelime öğrenmiş. Afganlı'nın boynunda bir muska veya bir boncuk gördüğünde hemen memleketine dönüyor ve milletine: "Aman bunlar müşrikler" diye velvele koparıyor. "Bunlara zekat verilmez. Bunlar şöyle şöyleler. Hırsızdırlar" gibi laflar diyor. Bütün mesele bir Afganlı'nın boynunda bir boncuk görmüştür. Bizim mücahid (!) büyük bir şey keşfetmiştir. Oradaki cihadın cihad olmadığını ortaya çıkarmıştır. Vay haline."
-Şehid Şeyh Abdullah Azzam(rahmetullahi aleyh)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Evet, dünyada çeşitli bitkiler yetişir, onları insanlar ve diğer canlılar yerler. Fakat neticesi ne olur, nereye gider? Çöplere gider. Öyle bir hâl alır ki, insanlar ona yaklaşmak dahi istemezler. Allah rahmet eylesin, geçmişteki selef-i salihîn dünyayı insanlara iyice tanıtmak için şöyle yaparlarmış: Çarşıda pazarda insanlara: "Gelin, gelin, sizlere dünyanızı gösterelim" diye seslenirlermiş. Peşine takılan bir kısım insanları alıp çöplüklere götürüp orayı gösterirlermiş: "Bakın balınıza, tavuğunuza, etinize, sütünüze ne hale gelmiş?" derlerdi. Malumdur ki hemen hemen her yıl kanalizasyonlar değiştirilmektedir. Biliyor musunuz bu nedendir? Çokça yüklü olmalarından. Bu da insanların nimetleri çok tükettiklerini gösteriyor. Dünya zevkine oldukça daldıklarını ortaya koyuyor. Nitekim biraz önce geçen âyette: "Siz de sizden öncekilerin nasiplerini alıp faydalandıkları gibi nasibinizi alıp faydalandınız." (Tevbe, 69) buyurulmuştu. Evet, her gün et yiyorsun, pirinç pilavı yiyorsun, fındık, fıstık yiyebiliyorsun. Tatlılar, süt ürünleri tüketiyorsun. Bir de bunların üzerine pepsi kola içiyorsun. Meyveler türlü türlü, yemekten sonra gelen tatlılar çeşit çeşit, fakat neticede geçmiş insanların daldıkları zevk u sefaya sen de dalıyorsun. İşte hepsi bu kadar. Âyet-i kerimede bu nimetleri tüketme dalma fiili ile ifade ediliyor. Bu fiil ise Arapça da özellikle mikrobik şeylere dalmayı ifade eder. Âyet-i kerime heva ve hevesine uyan ve bütün hayvani arzularını doyurmadan geri durmayanları adeta mikropların içine dalanlar olarak tasvir ediyor. Bu gibi insanlar için başka bir âyet-i kerimede ise şöyle buyuruluyor:
"Ey Peygamber! Onları kendi hallerine bırak, yesinler, eğlensinler. Boş ümitleri onları oyalayıp dursun, onlar yakında ne olduğunu bileceklerdir." (Hicr, 3)"
(Tevbe Sûresi Tefsiri-Abdullah Azzam)
"...Daha önce Berâe veya Tevbe Sûresi'nin birçok ismi olduğunu söylemiştik. Fâdıha ve Buhûs gibi. Tevbe Sûresi'nin Buhûs diye de isimlendirilmesinin nedeni, münafıkların ayıplarını araştırması dolayısıyladır. Tabiinlerden biri Mikdat bin Esved (radıyallahu anh) hakkında şöyle bahsetmektedir; Mikdat'ı Humus'ta bir kuyumcu dükkanı önünde oturak üzerinde otururken gördüm. Vücudu oturağı aşıyordu çünkü kendisi de şişmandı. Ben de, Mikdat'a; "Bu yıl gazveye gitmesen olmaz mı? Ne de olsa sünnettir" dedim. Bunun üzerine Mikdat bin Esved (radıyallahu anh); "Buhûs Sûresi (cihaddan geri kalmayı) çirkin gördü. Tevbe Sûresi bu hali reddetti" buyurdu. Halbuki, o zaman cihad Mikdat bin Esved'e ve diğer sahabilere farz-ı ayn değil, farz-ı kifaye idi. Çünkü, bu gazve müslümanların gasp edilmiş topraklarını kurtarmak için değil, yeni fetihler için olacaktı. Buna rağmen Mikdat bin Esved (radıyallahu anh); "Münafıkları ortaya çıkaran Buhûs sûresi cihaddan geri durmayı reddediyor" diyordu.
Tevbe Sûresi tamamen Medeni'dir. Kur'an-ı Kerim'in son nazil olan sûrelerindendir. Kur'an-ı Kerim'de, en son nazil olan cihad âyetleri Tevbe Sûresi'ndedir. Bu nedenle, İslâm cihadının nihai kesin hükümleri Tevbe Sûresi'nden alınmalıdır...
Burada asıl tehlike samimi müslümanlara değildir. Âyetin devamında; "içinizde onları dinleyenler de vardır" buyurulduğunda saf gençler için korkulmaktadır. Afgan cihadına Ürdün, Mısır, Hicaz bölgesinden gelen kalbi temiz gençler için tehlike beklenmektedir. Onları Peşaver'de yakalıyor, cihaddan geri koymak isteyen bu güruh zehirlerini kusuyor. Onlar da dönüp memleketlerine gidiyorlar. "Cihad bitti" diyorlar. Evet. ALLAH bu tür cihaddan geri dönenleri yoldan çıkaran insanları zalimler diye isimlendiriyor. İşte bu nedenle İslâm uleması; bozguncu haberler uyduranların, cihadın gerekliliğine şüphe düşürerek, cihadı terke teşvik edenlerin İslâm ordusuna katılmalarına halifenin veya cihad emirinin müsaade etmemesi gerektiğinde ittifak etmişlerdir. Çünkü bu tür insanlar yarardan çok İslâm ordusuna zarar verirler. "ALLAH seni onlardan bir gruba geri döndürüp karşılaştırır ve onlar (savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, (onlara) de ki: Benimle birlikte hiçbir zaman (savaşa) çıkamayacak ve benimle birlikte asla bir düşmanla savaşamayacaksınız." (Tevbe, 83) Bu tür insanlar İslâm askerleriyle birlikte savaşamazlar. Cihada katılmayı isteseler dahi halife ya da cihad emiri onlara izin veremez. Ancak, cihada katılmışlarsa daha sonra halife ya da komutan onları fitne korkusu nedeniyle geri gönderemez. Bu tür kimseler katıldıkları cihaddan ganimet alamazlar. Az dahi olsa onlara hiç bir pay verilmez. Peki bu tür insanlar kimlerdir? Bunlar; "murcifûn" ve "muhazzilun" diye isimlendirilen kimselerdir.
Murcifûn kimseler; asılsız balon gibi şişirilmiş haberler yayan, İslâm ordusu hakkında kötü haberlerde bulunan, küffar ordusunun daha güçlü, Müslümanlarınsa zayıf olduklarını söyleyen, Müslümanlara; "eğer cihada çıkarsanız yenilirsiniz, çarpışmalarda ölür gidersiniz, sizler deli misiniz, Ruslarla nasıl savaşırsınız?" gibi ifadelerde bulunan kimselerdir. Muhazzilun kimseler ise; "kıştır, soğuktur, sıcaktır, Afganlılar senin dilinden anlamazlar, onlar seninle beraber cihad etmezler" gibi sözlerle insanları savaştan alıkoymaya çalışan kimselerdir. Evet, bu iki sınıftan olan kimselerin İslâm ordusuna alınmaları, cihada katılmalarına müsaade edilmeleri câiz değildir. ALLAH'a yemin ederim ki, insan Tevbe Sûresi'ni ancak cihad topraklarında anlayabilir. Evet kardeşlerim! Cihad âyetleri ancak cihad meydanında anlaşılır. Cihadın canlı şahidlerini görünce, Kur'an'ın şu an şu saat nazil oluyormuşçasına tüm sorunlarınızı hallettiğini yakînen bilirsiniz. Öyle ki Cebrail (aleyhis selam)'i bu dini şu an getiriyormuşcasına hissedersiniz."
(Tevbe Sûresi Tefsiri-Abdullah Azzam)
"...Peşaver'de oturup da ALLAH'ın yolundan engelleyenlerden olma. Afganların tüm ayıplarını ezberleyip üzerine tuz biber ekerek, dışarıdan oralara ALLAH için cihada gelenlere engel olma. Bir müslüman cihad için Suud'dan, Kuveyt'ten, Katar'dan, Ürdün'den ya da diğer ülkelerden cihad aşkıyla geldiğinde ve seni iyi birisi olarak tanıdığından: "Ey kardeşim bana hangi cepheyi tavsiye edersin?" diye sorduğunda, ona: "Cepheye gitme. Burada cihad olmaz. Çünkü bunlar müşriktirler, bid'at ehlidirler. İşte falan komutan Fransa'yla, filan komutan Amerika'yla vs. işbirliği yaptığını işittik. Sen cihada gitme. Otur tedrisat yap" deme. İşte bunlar ALLAH'ın yolundan engellemektir. Seninle karşılaşan, cihad aşkıyla gelen bu müslüman beş dakika sonra: "Keşke buralara kadar gelmeseydim. Bilet parasına, vize almak için gel gitlere ve uğraşılara yazık oldu" demeye başlayacak ve geri dönecektir. İşte bu ALLAH'ın yolundan engellemektir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"İnkâr edenlerin ve ALLAH yolundan alıkoyanların amellerini ALLAH boşa çıkarır." (Muhammed, 1)
ALLAH'ın yolundan küfürle alıkoymak, ALLAH'ın yolundan cihadı engellemektir. Öyle insanlar var ki; hakkı söylemek adına ALLAH'ın yolundan halkı akkorlar da bundan haberleri dahi olmaz. Nice insanlar vardır ki kelimeler onları Cehennem'e sürüklemiştir. Afgan cihadının ayıplarını beyan ederek insanları cihaddan engelleyenler. Ramazan'da oruç tutmamalarını söyleyen kimseler gibidir. Ramazan orucuyla, cihad arasında hiçbir fark yoktur. Cihad da farz-ı ayndır, oruç da farz-ı ayndır. Kesinlikle fark yoktur. Ramazanda oruç yiyenin günahı, cihad etmeyen kimsenin günahından daha azdır. Çünkü cihadın faydası tüm ümmet içindir. Orucun faydası ise, tutan kimse içindir. İbn Teymiyye şöyle diyor: "Dini ve dünyayı fesad eden saldırgan düşmanı engellemek, imandan sonra gelen en büyük farzdır."
İnsanların canlarına, mallarına, ülkelerine ve dinlerine saldıran komünist Rusya'yı önlemek. Afgan müslümanlarını onlardan korumaktır. Sonra birsi geliyor ve "kardeşim, Afganistan'daki cihad hakkında ne dersin?" diyor. Sen de; "geldiğin yerde kalman İslâm'a ve müslümanlara daha faydalıdır" diyorsun. La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim. Bu insanın cevabı tamamen; "Ramazan orucu hakkında ne dersin?" diye sorulup ta; "kardeşim, Ramazan orucu senin sıhhatini etkiler. Biz burada İslâm devleti kurmak istiyoruz. Sıhhaten senin kuvvetli olman lâzım, çünkü İslâm devleti kurmak ve kafirlerle savaşmak istiyoruz" diyerek hak ve batılı birbirine karıştıran kimsenin cevabı gibidir. Sen şimdi Ramazan'da oruç tutma, kuvvetli olmak için (!) sonra da kâfirlere hücum ederiz. Ne kadar sonra? Elli, yüz belki de bin sene sonra! Ya da; oruç tutma demiyor, ama: "Vallahi kardeşim falan, oruç tuttu hastalandı, falan oruç tuttu öldü, falan oruç tuttu şöyle oldu" vs. Yani sanki, oruç tutma diyor. Birisi geliyor: "ALLAH yolunda cihad etmek istiyorum" diyor. Sen de: "Vallahi kardeş falan cephede şu var, filan cephede kendi aralarında kıtal var, falan cephesinde ise bidat ve hurafeler var, falan cephesinde ise şirk var." Yani ne demek istiyorsun! Desene açıkça: "ALLAH yolunda cihad etme" diye. Evet, kendi ülkemizde de cihad var. Nasıl mı? Nefis yemeklerle, leziz tatlılarla... Her gün cihad yapılmakta maşallah! Hatta bu yolda karınlar şişmekte, geğirmeler başlamakta! Daha sonra geliyor ve şeyhimi Cihada gideyim mi! Şeyh de: "Oğlum, ailende cihad et. Çocuklarında cihad et. Onların eğitimi de cihaddır. Birisi yine soruyor. ALLAH yolunda Cihada gideyim mi? diye. O da: Otur, anne babana hizmet et. Bu Afganistan'daki cihaddan daha faziletlidir diyor. Bir üçüncü kişi geliyor; biz ona; "Afganistan'da mücahitlerin zafere ulaştıklarını işittik" dediğimizde bu defa: "Sizin aklınız doğduğunuz ilk günkü gibi hâlâ küçük. Savaşın boyutlarını kavrayamamakta. Savaş büyük devletler arasında olmakta. Bu savaş Rusya ve Amerika arasında olmakta. Sizler Afganlar mı savaşıyor, zannediyorsunuz? Savaşanlar Amerika ve Rusya. Sizin bu savaşa katılmanızı gerektirecek bir neden yok! Kendi ülkende kal. Kendi ülke halkına faydalı ol. Afganlarla İslâm arasında herhangi bir bağ yok...!" (Onlar) ALLAH yolundan (insanları) engellemektedirler. Yaptıkları ne kadar da kötü bir şeydir!"
(Tevbe Sûresi Tefsiri-Abdullah Azzam)
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"ALLAH (azze ve celle) kadını savaşmak için yaratmamıştır.
Hayır! Bu Ümmet'in erkekleri henüz tükenmedi ve tükenmeyecek.
Ancak, cihad sahalarından uzak olan
Bu ümmetten erkekliğin gittiğini zannedebilir.

Heyhat! Nice erkekler Tevhid sancağını taşımak için ve ALLAH'ın kelimesini en yüce kılmak için kanlarını seve seve akıtırlar.
Ama herşeyin bir zamanı vardır.

Güneş doğmadan gün olmaz,
Gün oluncada karanlık kalmaz."

-Tarık Ebu Abdullah Hoca
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
“Cihad fikri, Yahudi ve Hristiyanlardan olan düşmanların saldırılarının savunulması için müslümanların bir araya toplanmaları üzere kuruludur. Tekfir felsefesi ise, müslümanları tekfir etme, onlardan beri olma ve sadece kendi cemaatlerini müslüman olarak görme üzere kuruludur. Tekfir fikrinin cihad fikri ile uzlaşması asla mümkün değildir.”
-Ebu Musab Es-Suri (rahmetullahi aleyh)

"Cihad şu zamanda acilen yerine getirilmesi gereken ilahi emirlerden birisidir. Bir ibadet bu nedenli bir acileyet kazandığı zaman ferdi ve toplumsal maslahat bu ibadetten yoksun asla hâsıl olmaz. Dolayısıyla senin cihattan geri kalman ilk önce kendine ve sonra ailene, çocuklarına ve bütün topluluğa doğrudan veya dolaylı olarak zarar verecektir."
-Tarık Ebu Abdullah
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
"Evlatlarını şehid olarak sunmayan bir Ümmet mutlaka ölecektir, ve bu ölüm, ona zillet getirecek, vehn onu geçirecek; dünya sevgisi ve ölüm korkusu. Böylece düşmanları ona musallat olacaktır. Sonra onu hezimete uğratacak, aşağılayıp küçümseyecek ve asla ondan korkmayacaktır!"

-Şehid Şeyh Atiyyetullah El-Libi (Rahmetullahi Aleyh)
 
Üst Ana Sayfa Alt