H
Çevrimdışı
Çok Üzgünüm
Üsame bin Ladin’i Amerika öldürmüş. Obama hemen açıklama yapmış. Beyaz Sarayın önünde kalabalık bir Amerikalı gurubu sevinç gösterisi yapıyormuş.
Üsame bin Ladin’i öldürenlerin Ladin'in gözlerini oyduğu söyleniyor. Amerikalı bir yetkili Ladin'in cesedinin operasyon sonrasında saklanmadığı ve denize atıldığını açıklamış.
Bu alçaklığı yaparlar mı? Bir insan cesedine bu saygısızlığı reva görürler mi?
Ne demek? Kafir bu! Ne yapmaz ki? Çiğ çiğ etini yediler deseler, inanırım.
Bu ülkede bile mezarı bilinmeyen, denize atıldığı söylenen kaç alim, veli, yazar, mücahit var…
Vallahu azizun zü’ntikâm!
Çok üzgünüm…
Üsame bin Ladin’i önceleri çok severdim. Mekke ve Medine’de temizlik işçilerinin sırtında “Bin Laden” görünce sormuştum. “Ailesinin şirketi” dediler. Çok zengin bir ailenin göz bebeği gibi kıymetli bir evladı imiş.
Erkek adam olduğunu dünya bilir. Şöyle bir olay duymuştum. Batılı bir bayan gazeteci Mısır’da yanlışlıkla erkekler tuvaletine girer. Çevresindekiler heyecanla uyarırlar bayanı. O da şaşkın bir vaziyette:
- İçeride Üsame bin Ladin mi var? Der.
- Yok, ama orası erkekler tuvaleti, derler.
Kadının sözü manidardır:
- Ben bu topraklarda Üsame’den başka erkek bilmiyorum.
O erkek öldürülmüş şimdi. Gözleri oyulmuş ve denize atılmış..
Cesedinden de korkmuşlar demek ki. Mezarından da korkacaklardı elbette.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuyla ilgili olarak, "Dünyanın en tehlikeli ve en sofistike terör örgütünün başının bu şekilde ele geçirilmiş olması herkese ibret vesilesi olduğunu, tabii ki büyük memnuniyet ile karşılıyorum. " demiş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin de "Su testisi su yolunda kırılır. Terörle hiçbir yere varılamayacağını akıl sahibi herkes kabul eder." Demiş.
O makamlarda oturanlar öyle konuşmak mecburiyetindeler.
Fakat ben değilim. Olsaydım farklı mı olurdum? Zannetmem. Ateşe giren, yanar. Hamama giren terler. Kimseyi kınamıyorum. Sadece çok üzgünüm.
Ben bir Müslümanın ölümü duyulunca denileni diyorum: “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn.” Fatihamı da okuyacağım.
Başka bir şey demiyorum. Çok üzgünüm. Ağzımı bıçak açmıyor.
Açıkça haykırayım, terörden, şiddetten, cebirden, zulümden yana değilim ve bunları lanetlerim. Allah Teâlâ’yı, dindar kullarını, İslamı, adaleti, barışı, müsamaha ve hoşgörüyü severim. Zalimi, haksızı, zorbayı asla sevmem ve nefret ederim.
“Daha ne? Üsame de teröristti” diyenlere de susuyorum bu gün. Üzgünüm. Hatıralarım beni alıp daha gerilere götürüyor.
Usame bin Ladin, Riyad'da 1957 yılında doğar. Tahsiline Cidde'deki Kral Abdülaziz Üniversitesinde mühendislik ve ticaret ile devam eder. O sıralarda 1973 yılından itibaren İslami gruplarla ilişkiye girer.
Sovyetlerin 1979 yılında Afganistan'ı işgal etmesi üzerine, o dönemde Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde çok taraftar bulan cihat çağrısına katılan Bin Ladin, Suudi yetkililerin yardımıyla Afgan mücahitlere lojistik desteğin öncülüğünü üstlenir.
Milyarlarca dolara hükmeden bir ailenin çocuğu olan Ladin, inandığı dava uğruna dağlarda mücadele etmeyi göze almış bir isim olarak gösteriliyor. Kendisi gibiler yazlıkta kışlıkta zevk ve sefa içinde yaşarken, Rusların, Afganlılara yaptığı zulme karşı çıkarak, aç susuz dağlarda mücadeleye başlayan Ladin'in, bu yıllarda destanlarını çok okuduk. O zamanlar Amerikalıların da gözdesidir.
Ama Amerikalılar Afganistanı işgal edince, araları bozuldu. Çünkü ABD orada İslam ve yeni kurulan İslam Devleti ile savaşmaya geldi. Bu savaşı açan Boush bu harekete “haçlı seferi” demişti, hatırlarsanız. Batılı kafirlere göre Müslümanlar kendi devletlerini diledikleri gibi kuramazlardı…
Amerika'nın Irak'a saldırması üzerine yine mazlumun yanında yer alan Üsame ABD ile mücadele etti.
ABD nin İsraili kayıtsız şartsız desteklemesi ve orada işlenen cinayetlere gözlerini kapaması da her Müslümanın ciğerini parçalar. Elbette Üsamenin ciğerini de…
Bu yüzden Ladin'in prensibinin “Müslüman'a rahat yüzü göstermeyenlere ben de rahat yüzü göstermem” şeklinde olduğu kaydediliyor.
O terörist miydi, yoksa bir kurtuluş kahramanı mı?
Tarih verecek bunun hükmünü. Ben şimdi çok üzgünüm. Başka bir şey demiyorum.
“Ama teröre karşı çıkmalıyız” diyenlere cevabım, “evet, teröre karşı çıkmalıyız. Ha Afgan dağlarında, ha Kandil dağlarında, ha Filistin ve İsrail vadilerinde…”
Gerçeğin birisini görüp de öbürünü görmezlikten gelen göz kör olsun!
Acı sözlerimden kusura bakmayın. Karmakarışık duygular içindeyim. Canım çok sıkkın, bugün çok üzgünüm…
Cemal Nar
Üsame bin Ladin’i Amerika öldürmüş. Obama hemen açıklama yapmış. Beyaz Sarayın önünde kalabalık bir Amerikalı gurubu sevinç gösterisi yapıyormuş.
Üsame bin Ladin’i öldürenlerin Ladin'in gözlerini oyduğu söyleniyor. Amerikalı bir yetkili Ladin'in cesedinin operasyon sonrasında saklanmadığı ve denize atıldığını açıklamış.
Bu alçaklığı yaparlar mı? Bir insan cesedine bu saygısızlığı reva görürler mi?
Ne demek? Kafir bu! Ne yapmaz ki? Çiğ çiğ etini yediler deseler, inanırım.
Bu ülkede bile mezarı bilinmeyen, denize atıldığı söylenen kaç alim, veli, yazar, mücahit var…
Vallahu azizun zü’ntikâm!
Çok üzgünüm…
Üsame bin Ladin’i önceleri çok severdim. Mekke ve Medine’de temizlik işçilerinin sırtında “Bin Laden” görünce sormuştum. “Ailesinin şirketi” dediler. Çok zengin bir ailenin göz bebeği gibi kıymetli bir evladı imiş.
Erkek adam olduğunu dünya bilir. Şöyle bir olay duymuştum. Batılı bir bayan gazeteci Mısır’da yanlışlıkla erkekler tuvaletine girer. Çevresindekiler heyecanla uyarırlar bayanı. O da şaşkın bir vaziyette:
- İçeride Üsame bin Ladin mi var? Der.
- Yok, ama orası erkekler tuvaleti, derler.
Kadının sözü manidardır:
- Ben bu topraklarda Üsame’den başka erkek bilmiyorum.
O erkek öldürülmüş şimdi. Gözleri oyulmuş ve denize atılmış..
Cesedinden de korkmuşlar demek ki. Mezarından da korkacaklardı elbette.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuyla ilgili olarak, "Dünyanın en tehlikeli ve en sofistike terör örgütünün başının bu şekilde ele geçirilmiş olması herkese ibret vesilesi olduğunu, tabii ki büyük memnuniyet ile karşılıyorum. " demiş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin de "Su testisi su yolunda kırılır. Terörle hiçbir yere varılamayacağını akıl sahibi herkes kabul eder." Demiş.
O makamlarda oturanlar öyle konuşmak mecburiyetindeler.
Fakat ben değilim. Olsaydım farklı mı olurdum? Zannetmem. Ateşe giren, yanar. Hamama giren terler. Kimseyi kınamıyorum. Sadece çok üzgünüm.
Ben bir Müslümanın ölümü duyulunca denileni diyorum: “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn.” Fatihamı da okuyacağım.
Başka bir şey demiyorum. Çok üzgünüm. Ağzımı bıçak açmıyor.
Açıkça haykırayım, terörden, şiddetten, cebirden, zulümden yana değilim ve bunları lanetlerim. Allah Teâlâ’yı, dindar kullarını, İslamı, adaleti, barışı, müsamaha ve hoşgörüyü severim. Zalimi, haksızı, zorbayı asla sevmem ve nefret ederim.
“Daha ne? Üsame de teröristti” diyenlere de susuyorum bu gün. Üzgünüm. Hatıralarım beni alıp daha gerilere götürüyor.
Usame bin Ladin, Riyad'da 1957 yılında doğar. Tahsiline Cidde'deki Kral Abdülaziz Üniversitesinde mühendislik ve ticaret ile devam eder. O sıralarda 1973 yılından itibaren İslami gruplarla ilişkiye girer.
Sovyetlerin 1979 yılında Afganistan'ı işgal etmesi üzerine, o dönemde Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde çok taraftar bulan cihat çağrısına katılan Bin Ladin, Suudi yetkililerin yardımıyla Afgan mücahitlere lojistik desteğin öncülüğünü üstlenir.
Milyarlarca dolara hükmeden bir ailenin çocuğu olan Ladin, inandığı dava uğruna dağlarda mücadele etmeyi göze almış bir isim olarak gösteriliyor. Kendisi gibiler yazlıkta kışlıkta zevk ve sefa içinde yaşarken, Rusların, Afganlılara yaptığı zulme karşı çıkarak, aç susuz dağlarda mücadeleye başlayan Ladin'in, bu yıllarda destanlarını çok okuduk. O zamanlar Amerikalıların da gözdesidir.
Ama Amerikalılar Afganistanı işgal edince, araları bozuldu. Çünkü ABD orada İslam ve yeni kurulan İslam Devleti ile savaşmaya geldi. Bu savaşı açan Boush bu harekete “haçlı seferi” demişti, hatırlarsanız. Batılı kafirlere göre Müslümanlar kendi devletlerini diledikleri gibi kuramazlardı…
Amerika'nın Irak'a saldırması üzerine yine mazlumun yanında yer alan Üsame ABD ile mücadele etti.
ABD nin İsraili kayıtsız şartsız desteklemesi ve orada işlenen cinayetlere gözlerini kapaması da her Müslümanın ciğerini parçalar. Elbette Üsamenin ciğerini de…
Bu yüzden Ladin'in prensibinin “Müslüman'a rahat yüzü göstermeyenlere ben de rahat yüzü göstermem” şeklinde olduğu kaydediliyor.
O terörist miydi, yoksa bir kurtuluş kahramanı mı?
Tarih verecek bunun hükmünü. Ben şimdi çok üzgünüm. Başka bir şey demiyorum.
“Ama teröre karşı çıkmalıyız” diyenlere cevabım, “evet, teröre karşı çıkmalıyız. Ha Afgan dağlarında, ha Kandil dağlarında, ha Filistin ve İsrail vadilerinde…”
Gerçeğin birisini görüp de öbürünü görmezlikten gelen göz kör olsun!
Acı sözlerimden kusura bakmayın. Karmakarışık duygular içindeyim. Canım çok sıkkın, bugün çok üzgünüm…
Cemal Nar