Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Cumua Hutbesinde (Elleri Kaldırarak) Dua Etmek

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
CUMUA HUTBESİNDE('n sonra- ELLERİ KALDIRARAK) DUA ETMEK



EBU DAVUD

222-224. Minber Üzerinde Elleri Kaldırmak

1104. ...Husayn b. Abdurrahman der ki:
Umâre b. Rueybe (r.anh) Bişr b. Mervan'ı (Bişr b. Mervân, Abdulmelik b. Mervan'ın kardeşidir. Kûfe'de vali idi. Umâre (r.a.) de Kûfe'Ii olduğu için bu hâdisenin Küfe camiinde vukubulmuş olması muhtemeldir) Cumua günü (ellerini kaldırarak) dua ederken görüb "Allah bu elleri çirkinleştirsin (cezasını versin)" dedi.
Zaide dedi ki: Husayn, Umâre bana, "Rasulullah (s.a.v.)'ı minber üzerinde (dua ederken veya hutbe okurken) gördüm. Şuna -baş parmağın yanındaki işaret parmağını kasdederek- bir şey ziyâde etmezdi" dedi.
(Muslim, cumua 53; Tîrmizî, cuma 19; Dârimî, salât 201; Ahmed b. Hanbel, IV, 166.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/209)


Açıklama

Bu haberden hutbe esnasında elleri kaldırmanın bid'at olduğu anlaşılıyor. Ancak elleri kaldırmaktan maksadın ne olduğunda, değişik görüşler ortaya atılmıştır.

Bazı âlimler, burada çirkin görülen el kaldırmanın duâ ile ilgili olduğunu söylerler.
Tirmizî'nin rivayetinde Husayn'ın; "Bişr b. Mervan hutbe okuyordu. Dua ederken -ellerini kaldırınca- 'Umâre'nin Allah o sıska kolların cezasını versin...' dediğini duydum" tarzındaki ifadesi, bid'at olan el kaldırmanın hutbe esnasındaki duâ ile alâkalı olduğu görüşünü takviye ediyor. Bu hadisten sonraki rivayet de aynı mânâya işaret etmektedir.
İmam Mâlik ve bazı Şâfillerin mezhebleri budur.


Kadı İyaz, seleften bazıları ile Mâlikîlerden bir kısmının duada el kaldırmayı mubah gördüklerini söyler. Bunlar, Rasûlullah'ın yağmur duası ettiği bir cuma hutbesinde ellerini kaldırdığını bildiren hadise dayanırlar.
Duada el kaldırmayı mubah görmeyenler ise, Efendimizin o el kaldırışının arızî bir sebebden olduğunu, yağmur istediği için ellerini kaldırdığını söylerler.


Diğer bir görüşe göre de bu rivayette kast edilen el kaldırma hitabe ile ilgilidir.
Bazı hatib ve vaizlerde görüldüğü gibi konuşma esnasında yapılan el hareketleri bid'attir. Bu görüşe göre, metindeki; " = o hitab ederken" şeklinde anlamak gerekir. Muslim ve Nesâî'deki dua kaydı olmadan "Umâre b. Rueybe, Bişr b. Mervan'ı minber üzerinde ellerini kaldırırken gördü..." şeklindeki rivayet bu görüşe ışık tutabilir.
Bu rivayetlerin devamındaki; "Efendimiz işaret parmağından başka bir şey kaldırmazdı" sözü de bu görüşü takviye eder. Çünkü âdeten de duada parmağın kaldırılması pek tasavvur edilmez. Parmak hutbe ve va'z gibi hitabeler anında kaldırılır.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/209-210)


Bazı Hükümler

1. Minberde dua ederken elleri kaldırmak meşru değildir, bidattır.
Kadı Iyaz, 'İmam Malık ve Seleften bir grub, bu hadise istinaden hutbe okurken elleri kaldırmanın mekruh olduğu görüşüne varmışlardır" der. Mesele yukarıda açıklanmıştır.


2. Sahabe-i kiram İslâmı koruma ve ona Îslâm dışı şeylerin girmesini önlemekte pek titiz davranırlardı.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/209-210)


1105. ...Sehl b. Sa'd (r.anh)'den; demiştir ki:
Rasûlullah (s.a.v.)'ı ne minberi üzerinde ne de başka bir yerde ellerini kaldırarak dua ederken hiç görmedim. Ama onu şöyle yaparken gördüm... (Sehl bunu söyleyince) işaret parmağını kaldırdı orta parmakla baş parmağı da biri birine birleştirdi.
(Ahmed b. Hanbel, V, 337; Beyhakî, es-Sunenu'1-kubrâ, III, 210.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/210-211)


Açıklama

Hadis, nerde olursa olsun duâ esnasında elleri kaldırmanın meşru olmadığını gösterir. Ancak senedinde tenkide uğrayan râvilerden Abdurrahman b. îshâk ve Abdurrahman b. Muâviye olduğu için zayıftır. Delil olamaz.
Sehl b. Sa'd Efendimizi dua'da ellerini kaldırırken hiç görmediğini söylüyor. Halbuki yağmur duasında Rasûlullah'ın ellerini koltuğunun beyazlığı görününceye kadar kaldırdığı sabittir. Sehl'in işaret parmağını kaldırma hakkındaki haberi namazdaki kâ'de ile ilgili olmalıdır.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/211)

İSTİSKA - YAĞMUR DUASINDA ELLERİN KALDIRILMASI

1173. ...Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki:
İnsanlar Rasûlullah (s.a.v.)'a kuraklıktan şikâyet ettiler. Bunun üzerine Efendimiz, bir minber konulmasını emretti ve musallaya kendisi için bir minber konuldu. Yağmur duasına çıkacağı günü ahaliye bildirdi. (Kararlaştırılan gün gelince) Peygamber (s.a.v.) güneşin kaşı (ilk ışınları) görününce gidib minberin üzerine çıktı. Tekbir aldı. Allah azze ve celleye hamdetti, sonra;
"Siz memleketinizin kuraklığından ve yağmurun ilk zamanından geciktiğinden şikâyet ettiniz. Halbuki Allah azze ve Celle size, kendisine duâ etmenizi emretti ve duanızı kabul edeceğini vâdetti" buyurdu. Sonra da şöyle devam etti:
"Hamd âlemlerin Rabb'i, rahim ve rahman, kıyamet gününün tek hâkimi olan Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilâh yoktur. O dilediğini yapar.

"Ey Rabbim! Sen Allah'sın, senden başka ilâh yok. Sen zenginsin biz muhtacız, bize yağmur indir. İndirdiğini bize kuvvet ve bir zamana (Bu manayı veren kelimesi bazı nüshalarda (hayra) şeklinde vârid olmuştur) ulaştıracak azık kıl.”
Sonra Rasûlullah (s.a.v.) ellerini kaldırdı, bu kaldırışa koltuklarının beyazı görününceye kadar devam etti.
Bilâhere sırtını cemaate döndü, cübbesini ters çevirdi. Bunları yaparken elleri hâlâ kalkıktı. Daha sonra insanlara doğru döndü, minberden inip iki rekat namaz kıldırdı. Hemen akabinde Allah bir bulut meydana getirdi bunun peşinden gök gürledi, şimşek çaktı, sonra Allah'ın izni ile yağmur yağdı. Peygamber (yollardan) seller akıncaya kadar mescidine gelmedi. İnsanların (yağmurdan korunmak için) kuytuya koştuğunu görünce azı dişleri görünceye kadar güldü ve şöyle buyurdu:
"Şehâdet ederim ki Allah, her şeye kadirdir, ben de Allah'ın kulu ve Rasuluyum."
(Hâkim el-Mustedrak, I, 328. Hakim Hadisin Şeyhânın şartlarına uyduğunu söyler. Beyhakî, es-Sunenu-kubrâ, III, 349)
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu, isnadı güzel, garib bir hadistir. Medineliler okurlar. Bu hadis onlar için bir huccettir.
(Musannifin bu sözü söylemekteki maksadı, hadisin halini beyân ve onun hüccet olmaya elverişli olduğuna işaret etmektir. Ğarib oluşu garib râvilerden Hâlid b. Nizâr'dan başkasının rivayet etmemesi dolayısıyladır. Yine Ebû Dâvûd Fatiha Sûresi'nde bizim diye okuduğumuz âyeti Medinelilerin şeklinde okuduğunu ve bu hadisin onlar için delil olduğunu söyledi)


Açıklama

Hadisten anladığımıza göre yağmur yağmaması sebebiyle bir kıtlık baş göstermiş, bunun üzerine bazı kimseler Rasûlullah'a gelerek durumlarını arz etmişler, duâ etmesini istemişler. Efendimiz bu taleb karşısında Cenab-ı Allah'ın kullarına istemelerini emredib dualarını kabul edeceğine dair olan va'dini yani " = bana duâ ediniz karşılık vereyim" âyet-i kerimesini hatırlatmış, bir gün tâyin ederek, o günde kırdaki musallaya çıkılmasını emretmiş ve o muayyen gün gelince güneş doğarken gidib oraya çıkarılmış olan minbere çıkıp hitabede bulunmuş, dua etmiş ve namaz kılmıştır. Bu ameliyelerin akabinde de Cenab-ı Hak duaları kabul buyurmuş ve rahmetini indirmiştir.
Hadisin bir özeti olarak aktardığımız bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, bu hadis yağmur duasına ait bazı hükümler ihtiva etmektedir.
Bunlar:
1. Peygamber'in minberin çıkarılmasını emrettiği ve bu emre ittibaen minberin çıkarıldığı bildirilmektedir. Bu, yağmur duasında açıktaki musallaya minber çıkarmanın mustehab olmasını gerektirir. Hanefî fakihleri bunun mustehab oluşunu kabul etmemektedirler. Bedâîu's-Sanaî'de şöyle deniliyor:
'Yağmur duasında minber çıkarılmaz ve duâ yerinde minber olsa bile üzerine çıkılmaz. Çünkü bu sünnete aykırıdır.
Mervân b. Hakem'i bayram namazında minberi çıkardığı için cemaatin ayıplaması ve bunu sünnete muhalefet olarak nitelendirmesi bilinmektedir."
Yine Hanefî'ler derler ki, Bayram namazı için bile minberin musallaya götürülmesi sünnete aykırı olduğuna göre, istiskâ için öncelikle çıkarılamaz. Çünkü istiska gösteriş veya sürura alâmet olan şeylerin değil, tevazu ve fakra delâlet eden hareketlerin yapılması gereken bir haldir. Peygamberin bayram için en güzel elbiselerini giydiği halde, istiska için günlük elbisesini giymesi bunun en güzel misalidir.
Minberin çıkartılmasının meşru oluşuna delâlet eden üzerinde durduğumuz hadis için de Hanefîler Ebû Davud'un "garib" dediğini hatırlatarak delil olmaya elverişli olmadığını söylerler.
Buhârî'nin Sahih'ine aldığı şu rivayeti de kendilerine delil alırlar:
"Ebû İshak'dan rivayet ediliyor, der ki:
"Abdullah b. Zeyd el-En sâri, Berâ' b. el-Âzib ve Zeyd b.Erkam ile birlikte yağmur duasına çıktı. Zeyd minber olmadan ayaklan üzerine doğruldu, istiğfar etti, iki rekat namaz kıldı..."


2. Hadiste, Fahr-i Kâinât'ın sabahleyin güneş doğarken duâ için sahraya çıktığı bildiriliyor. Bu da yağmur duası için mustehab olan vaktin bu vakit" olduğuna delâlet eder. Zahire göre Peygamber istiska namazını, bayram namazı vaktinde kılmıştır. Ancak bu konuda değişik görüşler vardır. Kimi işaret edildiği gibi, bayram namazı vaktinde kılınacağını söylerken, kimi de bayram namazı vakti başlayıb ikindiye kadar kılınabileceğini söylerler.
Bazıları da istiska için muayyen bir vakit olmadığım, mekruh vakitler dışında her an yapılabileceği görüşündedirler. Nevevî ve Askâlânî bunu tercih ederler. Zaten cumhurun mezhebi de budur.


3. Peygamberin duadan önce bir hutbe irad ettiğini anlıyoruz. AIiyyu'l-Kârî, Mâlik, Şafiî ve Ahmed'in ashabı yanında muhtar olan kavline göre namazdan sonra iki hutbe okumanın ve bunlara istiğfar ile başlamanın sünnet olduğu görüşünde olduklarım söyler.
Ebû Hanîfe ve Ahmed'in zayıf kavline göre, yağmur duasında hutbe yoktur. Bu dau ve istiğfardan ibarettir.
Hanefîlerden Muhammed'e göre iki, Ebu Yusuf'a göre de bir hutbe olduğunu daha önce kaydetmiştik.
Hidâye'-de, "Sonra o Muhammed'e göre bayram hutbesi gibidir" denilirken, îbnu'l-Humâm Fethu'l-Kadîr'de şunları söyler:
"Yani iki hutbe vardır, bunların arası bir celse ile ayrılır. Ebû Yûsuf'a göre hutbe tektir. Rivayet edilen hadislerde Muhammed'in görüşüne uygun düşecek şekilde iki hutbe olduğuna açıkça delâlet eden bir şey yoktur."


4. Hz. Peygamber'in istiskâ hutbesine tekbir ve hamd ile başladığı anlaşılıyor. İmam Şâfiî'in el-Umm'deki şu ifâdesi bunu tercih ettiğini gösterir: "İmam yağmur duasında Bayram hutbesinde olduğu gibi iki defa hutbe okur. Bunlar da tekbir getirir, Allah'a hamd eder ve Rasûlullah'a salevât getirir. Ayrıca bu hutbelerde bol bol istiğfarda bulunur.' Hanbelî'lerin görüşü de aynen böyledir.
Mâlikî'lere ve Şâfiî'lerin çoğunluğuna göre istiskâ hutbesine tekbirle değil, istiğfarla başlanır ve arasında çokça istiğfar getirilir. Fakat bu görüşün dayanağının ne olduğunu bilmiyoruz.
Hanefî'lerden hutbeyi meşru görenlere göre istiskâ hutbesine hamd ile başlanır. Bunlar, konuşmaya hamd ile başlamayı teşvik eden hadislere dayanmış olsalar gerek.


5. Rasûlullah (s.a.v.) hutbeden sonra dua etmiş daha sonra inip namaz kılmıştır. Bu namazın hutbeden sonra olmasını gerektirir. İbnu'l-Munzir aynı görüşü, Ömer b. el-Hattâb'dan el-Abderî de Ömer b. Abdulazîz’den nakletmiştir.
Mâliki, Şafiî ve Hanbelî'lerle, Hanefî'lerden hutbeyi meşru görenlere göre hutbe, namazdan sonradır. Cumhurun görüşü budur.
Delilleri İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbelin Ebû Hureyre'den rivayet ettikleri, "Birgün Allah'ın Rasulu yağmur duasına çıktı. Bize ezansız ve kâmetsiz iki rekat namaz kıldırdı. Sonra bize hitabetti ve Allah'a dua etti," şeklindeki haberle, yine Ahmed b. Hanbel'in Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiği şu haberdir: "Peygamber musallaya yağmur duasına çıktı. Kıbleye dönünce cübbesini ters çevirdi. Önce namaz kıldırıb sonra hutbe okudu. Sonra da kıbleye dönüb duâ etti."
Namazın hutbeden önce veya sonra olması hallerinin her ikisi de caizdir. Onun için hadisler arasında bir ihtilâfın olduğu söylenemez. Farklı görüşler, efdalin tayini yönündendir. Nevevî, "Ashabımız (Şâfii'ler) hutbenin namazdan önce okunması halinde de her ikisinin sahih olduğunu söylerler. Fakat efdal olanı bayramda olduğu gibi hutbenin namazdan sonraya bırakılmasıdır" der.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/323-325)

Bazı Hükümler

1. Bir felâket anında halkın, kavmin büyüğüne müracaatı meşrudur.
2. İmamın cemaati toplayıp yağmur duası için kıra çıkarması caizdir.
3. Yağmur duasına güneş doğarken çıkmak mustehabtır.
4. îstiskâda yüksekçe bir mahalde hitabede bulunmak mustehab'dır.
5. Hutbeye, tekbir ve hamd ile başlamak mustehabdır.
6. Okunan hutbelerin zamana ve zemine göre seçilmesi, hitabeye sebeb olan konuya uygun olması gerekir.
7. İstiskâ hutbesinde, hamdin tekrarlanması caizdir.
8. Duanın kabulü umudunun daha fazla olması için, yağmur duasında imam olan, hutbe okuyub duâ eden kişinin zuhd ve takva sahibi sâlihlerden olması gerekir.
9. Hatibin hutbe okurken cemaate dönmesi müstehabtır.
10. Yağmur duasında ellerin diğer dualardan daha fazla kaldırması mustehabtır.
11. Duadan sonra imamın sırtını cemaate dönmesi caizdir.
12. Hutbenin namazdan önce okunması caizdir.
Bu bölümde yazdıklarımızın tümü muttefekun aleyh değildir, ihtilaflı noktalara yukarıda işaret edilmiştir.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/325-326)


1174. ...Enes (r.anh)'den; demiştir ki:
Rasûlullah (s.a.v.) zamanında Medine'lilere kıtlık isabet etti. Efendimiz bir cuma günü bize hutbe irad ederken aniden bir adam kılkıp:
Yâ Rasulallah! Beygir sürüleri, koyunlar helak oldu. Bize yağmur yağdırması için Allah'a dua ediver, dedi.
Bunun üzerine Peygamber ellerini uzattı (kaldırdı) ve duâ etti. -Enes (devamla) dedi ki:-(O esnada) gökyüzü cam gibi (parlak) idi. Bir rüzgâr esti, bir bulut meydana getirdi. Sonra bulutlar bir araya toplandı ve semâ ağzını açıverdi. (Yağdırdıkça yağdırdı).
Biz (mescidden) çıktık evlerimize gelinceye kadar suyun içinde yürüdük. Sonraki Cumua'ya kadar yağmur yağmaya devam etti.
Bu sefer yine aynı adam veya bir başkası kalkıb; - Yâ Rasûlullah! Evler yıkıldı. Allah'a dua ediversen de yağmuru durdursa, dedi, Efendimiz gülümsedi, sonra; "üstümüze değil, etrafımıza" dedi.
Akabinde bulutlara baktım, sanki bir tâç gibi Medine'nin etrafına doğru yayılıyordu.

(Buhârî, istiskâ, 24, menâkıb 25; Muslim, istiskâ, 8.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/326-3279


Açıklama

Peygamber'e gelip de yağmur için duâ etmesini isteyen zâtın ismi burada açıklanmamıştır.
Şevkânî, diyor ki; "Ahmed b. Hanbel'in Musned'indeki işarete göre bu kişinin Ka'b b. Murre olması gerekir. Fakat Beyhakî’deki mursel bir rivayet onun, Hârice b. Hisn b. Huzeyfe b. Bedr el-Fezârî olduğuna işaret ediyor. Bazıları da Ebû Sufyân b. Harb olduğunu söylüyorlar. Ama Fethu'l-Bârî'de buna pek itibar edilmiyor. Çünkü, onun geldiği hâdise başkadır, deniliyor."
İbn Hacer ise, bu zâtın ismine vâkıf olamadığını, ancak "Ya Rasûlullah!.." diye hitâb etmesine bakılınca müslüman birinin olması gerektiğini söylüyor. İbn Hacer'in bu ifadeleri de o adamın Ebû Sufyân olmadığına işaret ediyor. Çünkü Ebû Sufyân yukarıda beyân edilen hadiseden sonra müslüman olmuştur.
Hadis-i şerifte, anlaşılması açısından izaha muhtaç bir taraf yok. Yalnız hüküm yönünden öncekilerden farklı olarak şunu söyleyebiliriz:
Peygamber yağmur yağması için mescitte dua etmiştir. Musallaya çıkmamıştır. Bu yağmur duası için mutlaka açık bir alana çıkmanın şart olmadığım, camide ve namazlardan sonra da yağmur için duâ etmenin meşru olduğunu gösterir. Yine bu hadis yağmurun yağması için olduğu gibi dinmesi için de duâ etmenin cevazına delildir.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/327)


1175. ...Şerîk b. Abdullah b. Ebî Nemir, Enes (r.anh)'i (bir önceki) Abdulaziz hadisinin benzerini söylerken işittiğini bildirdi. (Farklı olarak Şerîk) şöyle dedi;
Rasûlullah (s.a.v.) ellerini yüzünün hizasına kadar kaldırıb; "Ey Allah'ım!... Bize yağmur yağdır..." diye dua etti. Şerîk (bundan sonra) Abdulazîz hadisinin benzerini nakletti.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/327-328)


Açıklama

Muellifin bu rivayeti kitabına almaktaki maksadı, rivayetler arasındaki farka işaret etmektir. Hadislerin tercumeleri karşılaştırılınca görüleceği üzere aradaki fark, bir noktaya inhisar etmektedir.
Önceki rivayette, Peygamberin, ellerini uzatıp dua ettiği bildirilirken, burada Efendimizin elerini yüzü hizasına kadar kaldırıb; "Allah'ım, bize yağmur indir" diye dua ettiği ifâde edilmektedir.
Muellif, işte bu farka işaret etmek için üzerinde durduğumuz rivayeti kitabına almıştır.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/328)

1176. ...Amr b. Şuayb babası (Şuayb) vasıtasıyla dedesi (Abdullah b. Amr b. el-As)'ın şöyle dediğini haber verdi:
Rasûlullah (s.a.v.) yağmur duası yaptığı zaman:
"Ya Rabbi! Kullarını ve hayvanlarım sula (yağmur ver), rahmetini yay ve ölü memleketini ihya et" derdi. (Muvatta', istiskâ 2)
Bu lâfız (râvî) Mâlik'in rivayetidir.

(Hadis-i şerif, muellife iki ayrı yoldan İntikal etmiştir. Bunlar Yahya b. Said'de birleşmekle beraber, Yahya'dan sonra Mâlik ve Sufyan olmak üzere ayrılıyorlar. Bu metin, Mâlik'in rivayet eîtiği oluyor.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/328)


Açıklama

Bu rivayette, Peygamberin namaz kıldığına ve hutbe irad ettiğine dair hiçbir işarette bulunmadan sadece duâ ettiği bildirilmektedir. Halbuki önceki rivayetlerde duanın yanında namaz ve hutbeden de bahsedilmektedir. Ancak bu hadisler arasında bir tezat bulunduğu zannına düşülmemelidir. Çünkü Peygamber'in birçok defalar yağmur duasında bulunduğu ve her birisinde değişik uygulamaları olduğu bir vakıadır. Onun için âlimler istiskâyı üç mertebede, mütalaa etmişler, en aşağı mertebesinin mucerred duadan, ortasının farz namazlardan sonra yapılandan, en kâmilinin de istiskâ niyetiyle iki rekat namaz kılıp iki hutbeden sonra dua etmekten ibaret olduğunu söylerler.
Müslümanların yağmur duasına çıkarken yanlarına çocuklarını, ehlî hayvanlarını ve onların yavrularını almaları, yaşlılara ve zayıflara dua ettirmeleri salih kişiler ile tevessülde bulunmaları Cenab-ı Hakk'ın rahmetine vesile olur.
Buharî'nin Enes'ten yaptığı bir rivayete göre, Ömer (r.anh) bir kıtlığa düçâr olduklarında Peygamber'in amcası Abbâs (r.anh)le tevessul ede;rek duâ eder ve, "Ey Allah'ım biz sana Nebi (s.a.v.) ile tevessulde bulunur, sen de bize yağmur indirirdin, şimdi de Rasulunun amcası ile sana tevessul ediyoruz, bize yağmur ver..." derdi.
Bu rivayet aynı zamanda dirilerle tevessülün caiz ama ölülerle caiz olmadığını söyleyenlere delil olmuştur.
Ömer'in Rasûlullah'ın ruh-i şerifi ile değil de amcası Abbâs ile tevessulde bulunmasını görüşlerinin dayanağı sayarlar.
Yağmur duasına çıkanların hüzünlü, mutevâzi bir halde, rikkat ve huşu ile niyazda bulunmaları da istiskanın edeblerindendir.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 4/328-329)


Sunen-i Nesai
17- KİTAB-UL İSTİSKA (YAĞMUR DUASI BÖLÜMLERİ)


1498- Enes b. Malik (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Cuma günü mescidde idik, Rasûlullah (s.a.v)’de hutbe okuyordu. Bir adam kalkarak şöyle dedi:
Ey Allah’ın Rasûlü! yollarda hareket kalmadı, kimse gelip gitmiyor, hayvanlarımız helak oldu, memlekette kuraklık baş gösterdi, yağmur yağdırması için Allah’a dua et.”
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) ellerini yüzü hizasına kadar kaldırarak şöyle dua etti:
Allah’ım, bize yağmur ver
Allah’a yemin olsun ki; daha Peygamber (s.a.v), minberden inmeden bol yağmura kavuştuk, o günden diğer Cumuaya kadar yağmur yağmıştı.
Ertesi Cuma bir adam daha kalktı -o adam mıydı bilmiyorum- Ey Allah’ın Rasûlu! yollardan sular dolayısı ile yürünmüyor, mallarımız çok sudan dolayı mahvoldu. Yağmuru durdurması için Allah’a dua et dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Allah’ım, bizim üzerimize değil çevremize gönder, dağlara, ormanlara yağdır” buyurdu.


Enes diyor ki: Allah’a yemin olsun ki Rasûlullah (s.a.v) böyle dua eder etmez bulutlar parçalandı ve bulut görünmez oldu.
(Muvatta', İstiska: 1; Ebû Davud, Salat: 260)


Ebû Musâ Kûfe Emiri iken hutbede Peygamber'e (s.a.v.) selât-u selâmdan sonra Ömer ve Ebû Bekir'e duâ ederdi. Durum Ömer'e şikâyet edilince hoş karşılamadığı husus sadece Ebû Bekir'i önce zikretmemesi olmuştur.
(İbn Âbidin, Reddu'l-muhtâr, c. I, s. 598 ; İbn Kudâme, el-Muğnî, (Mısır, 1970) c. II, s. 230)


Hatib, Dua İçin Ellerini Kaldırmaz

1778- Muslim, Umare bin Ruveybe (r.anh)'den rivayet etmiştir:
"O, Bişr bin Mervan'ı minberde ellerini kaldırmış halde gördü ve şöyle söyledi:
"Allah senin iki elinin tenini çirkin kılsın! Ben Rasulullah (s.a.v.)'ın eliyle şundan fazlasını yaptığını görmedim."
"Bunu söylerken şehadet parmağıyla işaret etti."
Hatibin hutbede dua için ellerini kaldırması sahabilerin bid'at olarak gördükleri bir harekettir. Yukıdaki rivayet de bunu açıklamaktadır. Yine bu rivayet, hatibin dua etmek istediğinde şehadet parmağıyla işaret etmekle yetineceğini bildirmektedir.


1779- İbni Huzeyme, Humeyd (r.anh)'den şöyle rivayet etmiştir: "Enes (r.anh)'e: "Rasulullah (s.a.v.) ellerini kaldırıyor muydu?" diye soruldu.
O da şöyle söyledi:
"Cumua günü dendi ki: "Ya Rasulullah s.a.v.)! Yağmur kesildi, yerler kurudu ve mallar helak oldu." (İbni Huzeyme (31146) , 54-Evlerin ve barınakların yanında yağmurun çokluğunun bu evlere zarar vereceğinden korkulması durumunda yağmurun kesilmesi için dua edilmesi babı. Bu hadis hasendir.

"Sözün öylesi vardır ki (insanı) büyüler": Yani sözün öylesi vardır ki, gerçek olmasa bile dinleyenlerin gönüllerine kendini kabul ettirir. Bu ifade hakkında söyle de denmiştir: Sözün öylesi vardır ki, onunla büyücülerin büyüden kazandıkları günah kadar günah kazanılır)

Bunun üzerine ellerini kaldırdı, hatta ben koltuklarının beyazlığını gördüm. Ve bu şekilde yağmur diledi. Gökte bir bulut görmüyorduk. Derken namaza tamam ettik. Öyle oldu ki, yağmurun bolca yağması dolayısıyla evi yakın olan bir genci bile ailesine nasıl döneceği düşüncesi aldı. Cumua süresince böyle devam etti. Bunun üzerine:
"Ya Rasulullah (s.a.v.)! Evler yıkıldı, binekliler yolda kaldılar" dediler.
Rasulullah (s.a.v.) gülümsedi ve şöyle buyurdu: "Ey Allah'ım! Bizim üzerimize değil etrafımıza."

Böylece Medine'nin üzerinden yağmur kesildi."
(Said Havva, El Esas Fi’s Sunne, Hadislerle İbadet Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat: 4/107-109)


Bir Açıklama

Bu şekilde cumua namazı esnasında ellerin kaldırılması özel bir durum dolayısıyla olmuştu. Rasulullah (s.a.v.)'ın cumua hutbesi esnasında sürekli devam ettirdiği sünneti ise bu sırada dua için elleri kaldırmamaktı.
Nevevi şöyle söylemiştir:
"Buradan yani Umare hadisinden sünnete uygun olanın hutbe esnasında dua için ellerin kaldırılmaması olduğu anlaşılmaktadır. İmam Malik'in ve bizim ashabımızın (mezhebimizin ileri gelenlerinin) ve daha başkalarının görüşleri de bu yöndedir.


Kadı (Iyaz) bazı seleften (ilk dönem alimlerinden) ve Malikilerin bazılarından bunu caiz gördüklerine dair görüşler nakletmiştir.
Çünkü Rasulullah (a.s) bir cumada yağmur dilemek için ellerini kaldırmıştır. Birinci görüşte olanlar ise bununla ilgili cevablarında bu olayın özel bir durum dolayısıyla gerçekleştiğine dikkat çekmişlerdir."
(Nevevi (6/162) Şerhu's-Sunne (4/257) Neylu'l-Evtar (3/333)

Said Havva, El Esas Fi’s Sunne, Hadislerle İbadet Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat: 4/109)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) duâ ederken ellerinin dışı kıbleye, içi kendisine gelecek şekilde ellerini kaldırmış, avuçlarını da yüzüne yakın bir tutarak duâ etmiştir."
(Câmiu'l Ulûm ve'l Hikem, Sayfa: 126-127'den özetle)
 
W Çevrimdışı

wert

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Farz namazlardan sonrada elleri açıp dua okumak bidat diye duymuştum doğrumudur.
 
M Çevrimdışı

Mutedil Olun

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Farz namazlardan sonrada elleri açıp dua okumak bidat diye duymuştum doğrumudur.

namazdan sonra yapılan dualar kabul olunma ihtimali yüksek olan dualardandır.
Ebu Umame (radıyallahu anh), ey Allah'ın Rasulü en ziyade dinlenmeye ve kabule mazhar dua hangisidir?
Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem, ''gecenin sonunda yapılan ile farz namazın ardından yapılan duadır'' buyurdu. (Tirmizi, Daavat 80)
Büyük ihtimalle başka kaynaklarda da geçmektedir.

Rasulullah aleyhisselam'ın namazdan sonra elini açarak dua ettiğini dair rivayet yok diye biliyorum. Fakat namazdan sonra dua etmeyi ümmetine tavsiye etmiş, büyük ihtimalle kendisi de bunu uygulamıştır. Başka hadislerden öğrendiğimize göre dua ederken eli açmak sonra da yüze sürmek sünnettir. Bu sebeple herhangi bir zamanda dua ederken eli açmanın bir bid'at teşkil edeceğini söylemek abes olur.

“Allah'a dua edince avuçlarının içini açarak dua et, ellerinin sırtlarıyla dua etme. Duayı bitirince avuçlarını yüzüne sür.” (Ebû Dâvud, Salât 358)
Tirmizi’de geçen bir diğer hadis-i şerifte de Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur: “Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten hayâ eder.” (Tirmizî, Daavât 118) Hz. Ömer (r.a) de, Efendimiz’in (s.a.s) ellerini kaldırdığı zaman yüzüne sürmedikçe, onları indirmediğini rivayet etmiştir. (Tirmizî, Daavât 11)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
[QUOTE = "wert, post: 244265, üye: 95970"] Farz namazlardan sonrada elleri açıp dua oku bidat diye duymuştum doğrumudur. [/ QUOTE]
Tesbihat ve dua Farz Namaz sonunda yapılır. İhale diyenler dua ve tesbihatın farz namazın sonunda değil, namaz altında selam verir vermez el açılarak dua yapılmalıdır.



Duadan Sonra Ellerini Yüzüne Sürmek Câiz mi?

https://www.islam-tr.org/konu/dua-ederken-elleri-kaldirmak-ve-yuze-surmek-caiz-mi.18360/

Farz Namazın Arkasından Yapılacak Tesbihat ve Duânın Delili Nedir?
https://www.islam-tr.org/konu/farz-namazin-arkasindan-yapilacak-tesbihat-ve-duanin-delili-nedir.29514/
 
Üst Ana Sayfa Alt