(İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nıhaye, Çağrı Yayınları: 2/68-71)
Danyal Peygamberden Haberler
İbn Ebi'd-Dünya dedi ki: Buhtunnasr, iki aslanı ava alıştırdı. Sonra onları bir kuyuya bıraktı. Peşleri sıra Danyal'ı da üzerlerine bıraktı ama onlar Danyala saldırmadılar. Danyal, Allah'ın dilediği bir zaman kadar kuyuda kaldı. Sonra insanoğullarının diledikleri bir takım yiyeceklerle içecekleri arzuladı. Cenâb-ı Allah, Şam'daki Ermiya peygambere vahiy göndererek Danyal için yiyecek ve içecek hazırlamasını emretti. Ermiya şöyle dedi: "Ey Rabbim! Biz Arz-ı Mukaddes'teyiz. Danyal ise Irak'a bağlı Babil toprağındadır. Ben, ona nasıl yiyecek ve içecek götürebilirim?" Cenâb-ı Allah ona şöyle vahyetti: "Sana emrettiklerimizi hazırla. Seni ve hazırladığın, şeyleri, Arz-ı Mukaddes'e götürecek birini sana göndereceğiz!" Bunun üzerine Ermiya peygamber, yiyecek ve içecek hazırladı. Cenâb-ı Allah onu ve hazırladıklarını, Arz-ı Mukaddes'e götürecek birini gönderdi. Nihayet gidip, Danyal'ın içinde yaşamakta olduğu kuyunun başında durdular. Danyal, "Bu kimdir?" diye sorunca Ermiya: "Ben Ermiya'yım." dedi. Seni gönderen kimdir? diye sorunca o da: "Rabbim beni sana gönderdi." diye karşılık verdi. Danyal: "Rabbim beni hatırladı mı?" diye sorunca Ermiya, evet dedi. Danyal da şöyle karşılık verdi: "Kendisini zikredeni unutmayan Allah'a övgüler olsun. Kendisinden dilekte bulunanın dileğine icabet eden Allah'a hamd olsun. Kendisine güvenen kimseyi başkalarına bırakmayan Allah'a övgüler olsun. İyiliğe iyilikle karşılık veren Allah'a hamd olsun. Sabra, kurtuluşla mukabelede bulunan Allah'a övgüler olsun. Dara düştükten sonra sıkıntımızı gideren Allah'a hamd olsun. Amellerimiz hakkındaki zamlımız kötüleştiğinde bizi koruyan Allah'a övgüler olsun. Gücümüz ve kuvvetimiz kalmadığında umudumuz olan Allah'a hamd olsun."
Yunus b. Bükeyr, Ebü'l-Aliye'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Tüster şehrini fethettiğimizde Hürmüzan'ın şahsi malları arasında bir kanepe gördük. Kanepenin üzerinde ölü bir ceset bulduk. Cesedin baş kısmının yanında bir mushaf vardı. Mushafı alıp Hz. Ömer'e getirdik. O da Kab'ı çağırarak bu mushafı Arapça'ya tercüme ettirdi. Araplar arasında o tercümeyi ilk okuyan ben oldum. Tıpkı Kur'ân okur gibi onu okudum."
Ebü'l Aliye'den rivayette bulunan Ebi Halid b. Dinar der ki: Ebü'l Aliye'ye dedim ki, o tercümede ne vardı? Dedi ki: Sizin gidişatınız, işleriniz ve sözleriniz ile ileride vuku bulacak şeyler anlatılıyordu.
Yine sordum: Siz o ölü adamı ne yaptınız? Cevaben dedi ki: Gündüzleyin onüç ayrı mezar kazdık; gece olunca onu defnettik ve bütün mezarları kapatıp aynı seviyeye getirdik ki, insanlar onun hangi mezarda olduğunu bilemesinler ve onu mezarından tekrar çıkarmasınlar.
Ona dedim ki: İnsanlar onun cesedinden ne umuyorlardı?
Dedi ki: Kuraklık olduğu zaman, yağmur yağması için insanlar onu kanepesinin üzerinde dışarıya çıkararak yağmur duasında bulunuyorlar ve böylece yağmur yağıyordu.
Dedim ki: Siz o Ölü adamın kim olduğunu biliyor musunuz?
Dedi ki: Danyal adındaki bir adamdır.
Dedim ki: Sizce o kaç seneden beridir vefat etmiş? Dedi ki: 300 sene önce vefat etmiştir.
Dedim ki: Onun vücudunda bir değişiklik olmuş muydu?
Dedi ki: Hayır, sadece başındaki tüyler değişikliğe uğramıştı. Yalnız peygamberlerin etlerini yer çürütmez. Canavarlar da onun cesetlerini yemezler."
Bu, Ebü'l Âliye'ye ulaşan sahih bir senettir. Fakat onun asr-ı saadetten 300 sene önce vefat ettiği bildirildiğine göre o, peygamber değil de salih bir insandır. Zira Meryem oğlu İsa peygamberle Rasûlullah . (s.a.v.) arasında herhangi bir peygamber geçmiş değildir. Bu, Buharî'de ki bir hadisin nassı ile sabittir. Hz. Peygamberle (s.a.v.) ile İsa (a.s.) arasında 400 senelik bir zaman vardır ki, bu arada hiçbir peygamber geçmiş değildir. Buna fetret dönemi denmektedir. Bazılarına göre bu dönem 600 sene, diğer bazılarına göre de 620 sene olmuştur. Fakat bir rivayete göre de yukarıdaki zatın vefatı, asr-ı saadetten 800 sene önce olmuştur ki, bu da Danyal'ın vefat tarihine yakın düşmektedir. Her ne ise, bu zat, bir peygamber de olabilir, salih bir insan da olabilir. Fakat zannımıza yakın olan husus şudur ki, yukarıdaki rivayette kendisinden söz edilen zat, Danyal peygamberdir. Zira Danyal'ı, Fars hükümdarlarından birisi yakalayarak yanında zindanda tutmuştur. Bu husustan daha önce de söz edilmişti. Yine Eb'ül Âliye'ye ulaşan sahih bir senede göre o zatın burnunun uzunluğu bir karışmış. Yine sağlam bir senetle nakledildiğine göre Enes b. Malik, onun burnunun bir zira uzunluğunda olduğunu söylemiştir. Böyle olunca da bu zatın, o tarihlerden çok daha önceki zamanlarda yaşamış bir peygamber olması muhtemeldir. Doğrusunu Allah bilir.
Ebu Bekir b. Ebi'd-Dünya, "Ahkamül Kubur" adlı eserde Ebul Eş as el-Ahmerî'nin şöyle dediğini rivayet eder: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
«Doğrusu Danyal, Aziz ve Celil olan Rabbine dua etti ki, Muhammed ümmeti kendisini defnetsin.»
Ebu Musa el-Eş'arî, Tüster şehrini fethettiğinde Danyal'ı bir tabutta buldu. Tabutun içinde iken onun damarları atıyordu. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu:
"Kim Danyal'ı bulursa, onu Cennetle müjdeleyin."
Danyal'ı bulup gösteren, Harkos adındaki bir zattı. Ebu Musa, Hz. Ömer'e mektup yazarak durumu bildirdi. Hz. Ömer de cevabî mektubunda şöyle diyordu: "Danyal'ı defnet, Harkos'u da bana gönder. Çünkü Peygamber (s.a.v.), onu Cennetle müjdelemiştir."
Sonra îbn Ebi'd-Dünya şöyle demiştir: Ebu Musa, Danyalla birlikte bir mushaf ve içinde yağ, dirhemler ye yüzük bulunan bir çömlek görmüştü. Ebu Musa, bu durumu, Hz. Ömer'e mektupla bildirmişti. Hz. Ömer de cevabî mektubunda ona şöyle diyordu: «Mushafi bize gönder. Yağı da gönder. Yanındaki Müslümanlara da emret; onunla şifa talep etsinler. Dirhemleri onlara taksim et. Yüzüğü de sana ganimet olarak verdik.»
İbn Ebi'd-Dünya'nın rivayetine göre Ebu Musa el-Eşarî, Danyal'ın cesedini bulduğunda, etrafındakiler bu cesedin Danyal olduğunu söylediler. Bunun üzeirine o da Danyal'ın cesedine sarılıp kucakladı ve öpmeye başladı. Bunu mektup ile Hz. Ömer'e bildirdi. Mektubunda Danyal'ın cesedinin yanında 10.000 dirheme yakın bir mal bulunduğunu da ifade etti. Borç olarak kendisine para lazım olan kimse gelip bu parayı alırdı. İade ederse ne ala; etmediği takdirde hastalanırdı. Ayrıca cesedinin yanında bir sandık ta mevcut olduğunu mektubunda Hz. Ömer'e bildirdi. Hz. Ömer, cevabî mektubunda Ebu Musa'ya şöyle emir verdi: "Danyal'ın cesedini su ve sedir otuyla yıkayın, onu kefenleyip defnedin. Mezarı kimselerce bilinmesin. Malını da beytülmal'a devredin. Sandığı da bana gönderin. Yüzüğünü de size ganimet olarak verdim."
Ebu Musa'dan rivayet edildiğine göre kendisi dört esire emir vermiş, esirler bir nehri tutarak önüne set çekmişler, sonra nehrin tam ortasında bir mezar kazmışlar. Danyal'ı oraya gömdükten sonra nehrin önündeki şeddi kaldırarak mezarı sular altında bırakmışlar. Sonra da Ebu Musa'nın yanına dönmüşler. Ebu Musa da esrilerin boyunlarını vurmuş. Böylece kendisinden başka Danyal'm mezarının yerini bilen bir kimse kalmamış.
İbn Ebi'd-Dünya, Ebi Zenap'dan, o da babasından naklen şöyle bir rivayette bulunmuştur: Ebu Musa el-Eşarî'nin oğlu Ebu Berde'nin oğlunun elinde bir yüzük gördüm. Yüzüğün kaşında iki arslan vardı. Arslanların ortasında bir adam sureti vardı. Arslanlar o adamın suretini yalıyorlardı.
Ebu Berde dedi ki: Bu, bu belde ahalisince Danyal olduğu zannedilen şu adamın yüzüğüdür. Ebu Musa, bu adamı defnettiği gün bu yüzüğü almıştır. Ebu Musa bu beldenin âlimlerine, bu yüzüğün nakısı hakkında sormuş; onlar da şöyle demişler: Danyal'm, hakimiyeti altında yaşadığı hükümdara müneccimler ve bilginler gelerek şöyle demişlerdi: Şöyle şöyle bir çocuk doğacaktır. Senin mülkünü ve saltanatını bozup yok edecektir! Hükümdar dedi ki: Vallahi bu gece de öldürmediğim bir
tek çocuk kalmayacaktır!
Yalnız bu beldenin müneccimleriyle bilginleri, Danyal'ı alarak bir arslan inine bırakmışlardı. O gece arslanla dişisi, Danyal'a ilişmeden yanlarında konuk etmişlerdi. Hatta onu yalamışlardı. Anası geldiğinde arslanlarm ikisinin de onu yalamakta olduklarını görmüştü. Böylece Cenâb-ı Allah, Danyal'ı o hükümdarın şerrinden korumuştu ve o yaşayarak belli makamlara ulaşmıştı. İşte Danyal, kendi suretiyle, kendisini yalamakta olan iki arslan suretini yüzüğünün kasma nakşettirmişti ki Cenâb-ı Allah'ın, o gecede kendisine bahşettiği nimeti unutmasın.
Danyal Peygamberden Haberler
İbn Ebi'd-Dünya dedi ki: Buhtunnasr, iki aslanı ava alıştırdı. Sonra onları bir kuyuya bıraktı. Peşleri sıra Danyal'ı da üzerlerine bıraktı ama onlar Danyala saldırmadılar. Danyal, Allah'ın dilediği bir zaman kadar kuyuda kaldı. Sonra insanoğullarının diledikleri bir takım yiyeceklerle içecekleri arzuladı. Cenâb-ı Allah, Şam'daki Ermiya peygambere vahiy göndererek Danyal için yiyecek ve içecek hazırlamasını emretti. Ermiya şöyle dedi: "Ey Rabbim! Biz Arz-ı Mukaddes'teyiz. Danyal ise Irak'a bağlı Babil toprağındadır. Ben, ona nasıl yiyecek ve içecek götürebilirim?" Cenâb-ı Allah ona şöyle vahyetti: "Sana emrettiklerimizi hazırla. Seni ve hazırladığın, şeyleri, Arz-ı Mukaddes'e götürecek birini sana göndereceğiz!" Bunun üzerine Ermiya peygamber, yiyecek ve içecek hazırladı. Cenâb-ı Allah onu ve hazırladıklarını, Arz-ı Mukaddes'e götürecek birini gönderdi. Nihayet gidip, Danyal'ın içinde yaşamakta olduğu kuyunun başında durdular. Danyal, "Bu kimdir?" diye sorunca Ermiya: "Ben Ermiya'yım." dedi. Seni gönderen kimdir? diye sorunca o da: "Rabbim beni sana gönderdi." diye karşılık verdi. Danyal: "Rabbim beni hatırladı mı?" diye sorunca Ermiya, evet dedi. Danyal da şöyle karşılık verdi: "Kendisini zikredeni unutmayan Allah'a övgüler olsun. Kendisinden dilekte bulunanın dileğine icabet eden Allah'a hamd olsun. Kendisine güvenen kimseyi başkalarına bırakmayan Allah'a övgüler olsun. İyiliğe iyilikle karşılık veren Allah'a hamd olsun. Sabra, kurtuluşla mukabelede bulunan Allah'a övgüler olsun. Dara düştükten sonra sıkıntımızı gideren Allah'a hamd olsun. Amellerimiz hakkındaki zamlımız kötüleştiğinde bizi koruyan Allah'a övgüler olsun. Gücümüz ve kuvvetimiz kalmadığında umudumuz olan Allah'a hamd olsun."
Yunus b. Bükeyr, Ebü'l-Aliye'nin şöyle dediğini rivayet eder: "Tüster şehrini fethettiğimizde Hürmüzan'ın şahsi malları arasında bir kanepe gördük. Kanepenin üzerinde ölü bir ceset bulduk. Cesedin baş kısmının yanında bir mushaf vardı. Mushafı alıp Hz. Ömer'e getirdik. O da Kab'ı çağırarak bu mushafı Arapça'ya tercüme ettirdi. Araplar arasında o tercümeyi ilk okuyan ben oldum. Tıpkı Kur'ân okur gibi onu okudum."
Ebü'l Aliye'den rivayette bulunan Ebi Halid b. Dinar der ki: Ebü'l Aliye'ye dedim ki, o tercümede ne vardı? Dedi ki: Sizin gidişatınız, işleriniz ve sözleriniz ile ileride vuku bulacak şeyler anlatılıyordu.
Yine sordum: Siz o ölü adamı ne yaptınız? Cevaben dedi ki: Gündüzleyin onüç ayrı mezar kazdık; gece olunca onu defnettik ve bütün mezarları kapatıp aynı seviyeye getirdik ki, insanlar onun hangi mezarda olduğunu bilemesinler ve onu mezarından tekrar çıkarmasınlar.
Ona dedim ki: İnsanlar onun cesedinden ne umuyorlardı?
Dedi ki: Kuraklık olduğu zaman, yağmur yağması için insanlar onu kanepesinin üzerinde dışarıya çıkararak yağmur duasında bulunuyorlar ve böylece yağmur yağıyordu.
Dedim ki: Siz o Ölü adamın kim olduğunu biliyor musunuz?
Dedi ki: Danyal adındaki bir adamdır.
Dedim ki: Sizce o kaç seneden beridir vefat etmiş? Dedi ki: 300 sene önce vefat etmiştir.
Dedim ki: Onun vücudunda bir değişiklik olmuş muydu?
Dedi ki: Hayır, sadece başındaki tüyler değişikliğe uğramıştı. Yalnız peygamberlerin etlerini yer çürütmez. Canavarlar da onun cesetlerini yemezler."
Bu, Ebü'l Âliye'ye ulaşan sahih bir senettir. Fakat onun asr-ı saadetten 300 sene önce vefat ettiği bildirildiğine göre o, peygamber değil de salih bir insandır. Zira Meryem oğlu İsa peygamberle Rasûlullah . (s.a.v.) arasında herhangi bir peygamber geçmiş değildir. Bu, Buharî'de ki bir hadisin nassı ile sabittir. Hz. Peygamberle (s.a.v.) ile İsa (a.s.) arasında 400 senelik bir zaman vardır ki, bu arada hiçbir peygamber geçmiş değildir. Buna fetret dönemi denmektedir. Bazılarına göre bu dönem 600 sene, diğer bazılarına göre de 620 sene olmuştur. Fakat bir rivayete göre de yukarıdaki zatın vefatı, asr-ı saadetten 800 sene önce olmuştur ki, bu da Danyal'ın vefat tarihine yakın düşmektedir. Her ne ise, bu zat, bir peygamber de olabilir, salih bir insan da olabilir. Fakat zannımıza yakın olan husus şudur ki, yukarıdaki rivayette kendisinden söz edilen zat, Danyal peygamberdir. Zira Danyal'ı, Fars hükümdarlarından birisi yakalayarak yanında zindanda tutmuştur. Bu husustan daha önce de söz edilmişti. Yine Eb'ül Âliye'ye ulaşan sahih bir senede göre o zatın burnunun uzunluğu bir karışmış. Yine sağlam bir senetle nakledildiğine göre Enes b. Malik, onun burnunun bir zira uzunluğunda olduğunu söylemiştir. Böyle olunca da bu zatın, o tarihlerden çok daha önceki zamanlarda yaşamış bir peygamber olması muhtemeldir. Doğrusunu Allah bilir.
Ebu Bekir b. Ebi'd-Dünya, "Ahkamül Kubur" adlı eserde Ebul Eş as el-Ahmerî'nin şöyle dediğini rivayet eder: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
«Doğrusu Danyal, Aziz ve Celil olan Rabbine dua etti ki, Muhammed ümmeti kendisini defnetsin.»
Ebu Musa el-Eş'arî, Tüster şehrini fethettiğinde Danyal'ı bir tabutta buldu. Tabutun içinde iken onun damarları atıyordu. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu:
"Kim Danyal'ı bulursa, onu Cennetle müjdeleyin."
Danyal'ı bulup gösteren, Harkos adındaki bir zattı. Ebu Musa, Hz. Ömer'e mektup yazarak durumu bildirdi. Hz. Ömer de cevabî mektubunda şöyle diyordu: "Danyal'ı defnet, Harkos'u da bana gönder. Çünkü Peygamber (s.a.v.), onu Cennetle müjdelemiştir."
Sonra îbn Ebi'd-Dünya şöyle demiştir: Ebu Musa, Danyalla birlikte bir mushaf ve içinde yağ, dirhemler ye yüzük bulunan bir çömlek görmüştü. Ebu Musa, bu durumu, Hz. Ömer'e mektupla bildirmişti. Hz. Ömer de cevabî mektubunda ona şöyle diyordu: «Mushafi bize gönder. Yağı da gönder. Yanındaki Müslümanlara da emret; onunla şifa talep etsinler. Dirhemleri onlara taksim et. Yüzüğü de sana ganimet olarak verdik.»
İbn Ebi'd-Dünya'nın rivayetine göre Ebu Musa el-Eşarî, Danyal'ın cesedini bulduğunda, etrafındakiler bu cesedin Danyal olduğunu söylediler. Bunun üzeirine o da Danyal'ın cesedine sarılıp kucakladı ve öpmeye başladı. Bunu mektup ile Hz. Ömer'e bildirdi. Mektubunda Danyal'ın cesedinin yanında 10.000 dirheme yakın bir mal bulunduğunu da ifade etti. Borç olarak kendisine para lazım olan kimse gelip bu parayı alırdı. İade ederse ne ala; etmediği takdirde hastalanırdı. Ayrıca cesedinin yanında bir sandık ta mevcut olduğunu mektubunda Hz. Ömer'e bildirdi. Hz. Ömer, cevabî mektubunda Ebu Musa'ya şöyle emir verdi: "Danyal'ın cesedini su ve sedir otuyla yıkayın, onu kefenleyip defnedin. Mezarı kimselerce bilinmesin. Malını da beytülmal'a devredin. Sandığı da bana gönderin. Yüzüğünü de size ganimet olarak verdim."
Ebu Musa'dan rivayet edildiğine göre kendisi dört esire emir vermiş, esirler bir nehri tutarak önüne set çekmişler, sonra nehrin tam ortasında bir mezar kazmışlar. Danyal'ı oraya gömdükten sonra nehrin önündeki şeddi kaldırarak mezarı sular altında bırakmışlar. Sonra da Ebu Musa'nın yanına dönmüşler. Ebu Musa da esrilerin boyunlarını vurmuş. Böylece kendisinden başka Danyal'm mezarının yerini bilen bir kimse kalmamış.
İbn Ebi'd-Dünya, Ebi Zenap'dan, o da babasından naklen şöyle bir rivayette bulunmuştur: Ebu Musa el-Eşarî'nin oğlu Ebu Berde'nin oğlunun elinde bir yüzük gördüm. Yüzüğün kaşında iki arslan vardı. Arslanların ortasında bir adam sureti vardı. Arslanlar o adamın suretini yalıyorlardı.
Ebu Berde dedi ki: Bu, bu belde ahalisince Danyal olduğu zannedilen şu adamın yüzüğüdür. Ebu Musa, bu adamı defnettiği gün bu yüzüğü almıştır. Ebu Musa bu beldenin âlimlerine, bu yüzüğün nakısı hakkında sormuş; onlar da şöyle demişler: Danyal'm, hakimiyeti altında yaşadığı hükümdara müneccimler ve bilginler gelerek şöyle demişlerdi: Şöyle şöyle bir çocuk doğacaktır. Senin mülkünü ve saltanatını bozup yok edecektir! Hükümdar dedi ki: Vallahi bu gece de öldürmediğim bir
tek çocuk kalmayacaktır!
Yalnız bu beldenin müneccimleriyle bilginleri, Danyal'ı alarak bir arslan inine bırakmışlardı. O gece arslanla dişisi, Danyal'a ilişmeden yanlarında konuk etmişlerdi. Hatta onu yalamışlardı. Anası geldiğinde arslanlarm ikisinin de onu yalamakta olduklarını görmüştü. Böylece Cenâb-ı Allah, Danyal'ı o hükümdarın şerrinden korumuştu ve o yaşayarak belli makamlara ulaşmıştı. İşte Danyal, kendi suretiyle, kendisini yalamakta olan iki arslan suretini yüzüğünün kasma nakşettirmişti ki Cenâb-ı Allah'ın, o gecede kendisine bahşettiği nimeti unutmasın.