Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

darabe fili hakkında yardımcı olurmusunuz ?

K Çevrimdışı

Kumtanesi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum...

kardeşlerim islamda kadın dövme ile ilgili bir araştırma yapıyordum...karşıma aşağıda alıntı yaptığım bir görüş çıktı,ne kadar doğrudur ,ne kadar şeriate uygundur bilemediğim için sizlerin yardımına başvurmaya karar verdim...bu şahsın söyledikleri doğrumudur değilmidir ? yada mezheb imamlarımızın bu konudaki görüşleri nelerdir ? bu darebe fiili için neler demiştir tefsirciler ? bu konuda bilgilenmemize vesile olursanız memnun oluruz inşaallah.


Kur’an-ı Kerim‘de kadını dövmek var mıdır?

Yüce Allah Nisa suresi 4/34 ayette geçen "darebe" fiili ile erkeklere "kadınlarınızı dövünüz" dememektedir.

Nitekim; bu ayeti iyi anlayabilmek için "darebe" fiilinin anlamlarına bakmak gerekmektedir. “Darebe” fiili pek çok anlama gelmektedir.
Mesela; “bir şeyin üzerinde bir şey oluşturmak” bu anlamlardan biridir. Bir şey üzerinde bir şey oluşturmanın ise tabii olarak bir çok yolu ve yöntemi vardır. O nedenle sözcük mecazi olarak yüzlerce anlamda kullanılabilmektedir. Örneğin herhangi bir şeyin üzerine, el ile, ayak ile, sopa ile, kılıç ile, bir şey oluşturulabilir. Mesela; bir şey üzerinde el ile bir şey oluşturulmasına, dövmek, çarpmak; sopa ile olduğunda kırmak, parçalamak; kılıç ile olduğunda ise kesmek, yaralamak ve çizmek anlamları verilebilir. Tüm bu eylemler “darebe" fiilinin anlamı içerisindedir.
Yine herhangi bir metal parçası üzerinde oyma veya kabartma yapılabilir. Bu da “darebe” sözcüğüyle ifade edilir. İşte bu eylemden dolayı metal para basımına “darb”, para basılan yere de “darbhane” adı verilmektedir. (Osmanlı paralarının üstünde “duribe fi kostantıniyye" yani; İstanbul’da basılmıştır) ibaresinin mevcut olduğu unutulmamalıdır. Yine "bir şey üzerine bir şey oluşturmak" anlamı parelelinde “yollarda ayak ile iz oluşturmak" yani; rızık, ticaret veya savaş amacıyla yola çıkmak de “darebe fiili ile ifade edilmektedir. Ayrıca Araplar misafire “dârib (yol tepen, yola çıkan, yoldan gelen)” derler. Bu darebe fiili mecazî anlamı itibariyle “dövmek ve çarpmak” anlamlarıyla meşhur olmuş olsa da başka anlamlara da gelmektedir. "Yağmurun topraktaki izi, Musa’nın denizde İsrailoğulları’na asasıyla yol açması, tuvalete defi hacet için hızlı gitmek, çiş yapmak, bir yere bir şey dikmek, erkek hayvanın dişisinin üstüne çıkması, bir şeyi bir şeye çarpmak, karıştırmak, koyun boyamak, suda yüzmek, akrep sokması, kalp atışı, nabız vuruşu, bir şeyi kaldırmak, el ile işaret, sıkı tutmak, kavgadan, beladan kaçmak, bir yere varıp dikilmek, örnek vermek, uzaklaştırmak, ayırmak” gibi pek çok anlam “darebe” fiiliyle ifade edilmektedir. (Bkz. Lisanu’lArap, 5/477, 483; el-Müfredat s. 294.)
Dolayısıyla mezkur ayette geçen "darebe" fiiline bakıp buradan, sadece anlamlarından biri olan "dövmek"i almak ve peygamberin hiç yapmadığı ve tavsiye de etmediği bir sonuca ulaşmak bize yeterince doğru ve ikna edici gelmemektedir. Bu zamana kadar yapılan uygulamada ve anlamlandırmada ısrar ederek bütün bu diğer anlamları göz ardı etmek Kur'an'ın anlaşılmasını zorlaştırmak olarak değerlendirilebilir.

Nitekim, kendi anlayışlarını Kur'an'a söyleterek, bu ayetin "dövmeye" işaret ettiği sonucuna ulaşanların ve yıllarca aynı yanlış uygulamayı savunanların bugün dünyada İslam'ın doğru tanıtılmasına ne gibi olumlu veya olumsuz katkılar sağladıklarını yeniden gözden geçirmelerinin zamanının gelip geçtiğine inanmaktayız.

Dr. Ahmet Emin SEYHAN


selamun aleykum...
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
bunu söyleseyen nasılda tevil yapmış adi hiç mi hadis okumamış bu adam peki ya ALLAH Resulu s.a.v veda hutbesinde ki sözü neye dalalet etmekte onuda söyler mi acaba ?

Ey insanlar!
"Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izisiniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sünnette iz bırakmamak, yüzüne vurmamak ve takbih edip iz*zeti nefsini kırıp dökmemek kayd u şartıyla kadının dövülebileceği sı*nırlandırılmıştır. Ama unutmamalıyız ki bu dövme işi üçüncü merha*lede olacaktır. Birinci ve ikinci merhalede Rabbimizin anlattığı yöntem uygulanmadan direkt dövmek caiz değildir. Bir suç işleyince hemen dövmeye kalkışmak caiz değildir.

Bugün kâfir ve müşrik dünya Müslümanları sorgularken diyor-lar ki bu Müslümanlar vahşi insanlardır, kaba ve barbardırlar bun*lar. Çünkü bu Müslümanlar hanımlarını dövüyorlar. Bu din de onun müntesipleri de işte böyle vahşi insanlardır demeye çalışıyorlar. İs*lâm’ın kadınlar için de erkekler için de ayrı cezaları vardır, meselâ ölüm cezaları vardır diyerek İslâm’ı ve Müslümanları çok kötü bir şe*kilde karikatürize etmeye çalışıyorlar hainler. Böylece Allah’ın dinini gönüllerden düşürmeye çalışıyorlar. Halbuki kimse kimseyi dövme*melidir, kimse kimseyi öldürmemelidir, kimse kimseye vurmamalı, haksızlık etmemelidir diyorlar. Halbuki kendileri sürekli dövüyorlar, sü*rekli öldürüyorlar ve zulmediyorlar alçaklar.

Şu anda tüm dünyaya çok çağdaş ülkeler diye takdim ettikleri Amerika’sını, Almanya’sını, İngiltere’sini, Rusya’sını herkes biliyor. Demokrat dedikleri, insancıl dedikleri, adâletin, eşitliğin, insanlığın be-şiği dedikleri ülkeleri gözlemleyin. Gerek sosyal hayatlarında, gerek caddelerinde, gerek hapishanelerinde, nezarethanelerinde polislerin, askerlerin nasıl zalimce davrandıklarını göreceksiniz. Tüm dünyanın gözleri önünde nasıl insanları öldürdüklerini, nasıl zulmettiklerini, na*sıl yargısız infazların yapıldığını görürsünüz. Bunlar sadece televiz*yon-lardan ve filmlerinden intikal edendir. Bir de içlerine gidip de bizzat işlenenleri görseniz aklınız durur.

Üç merhale anlatıyor Rabbimiz. Ama tabii bunların üçünün de aynı anda yapılması gerekmeyebilecektir. Yâni birinci merhalede so*nuç alınmışsa ötekilere gerek kalmayacaktır. İşte bunlar bizi bizden iyi bilen, bizi bizden daha çok düşünen, bize bizden daha merhametli olan Rabbimizin bizim mutluluğumuz için koyduğu yasalarıdır. Ve bu, bir iman meselesidir. İster bunlara aynen iman eder mü’min olursu*nuz, isterse reddeder kâfir olursunuz. Bu sizin probleminizdir.

Bize gelince biz aynen Rabbimizin dediklerinin doğruluğuna iman ediyoruz. Kâfir ve müşrik dünya karşısında asla komplekslere kapılmadan Rabbimizden gelenlerin hak olduğuna iman ediyoruz. Kur’an ve sünnet doğrultusunda bir eğitimden geçmemenin, Allah’ı ve peygamberi tanımamanın verdiği cehalet ve sıkıntı ile kâfir ve müşrik dünyanın saldırıları karşısında Müslümanlığımızdan eziklik duyanlar*dan olmayalım inşallah.

Yâni kâfir ve müşrik dünyanın empoze etmeye çalıştığı efendim, işte İslâm’da kadın hakları şöyledir, erkek hakları böyledir, mîras şöyledir, evlenme boşanma böyledir diyerek yaptıkları alçakça saldırılar karşısında aşağılık duygusuna kapılarak Allah’ın kitabını ve Resûlünün sünnetini değiştirmeye hiçbir zaman hakkımızın olmadığını bilelim. İşte çok rahat baş vuran herkesin anlayabileceği biçimde Kur’an nasları ortadadır. Peygamberimizin uygulamaları ayan beyan ortadadır.

Öyleyse başka yerlerde hak aramaya, hukuk aramaya gerek yoktur. Tıpkı Allah düşmanı bu yahudi ve hıristiyanların yaptıkları gibi Allah’ın kitabını ve peygamberin sünnetini tahrif etmeye kimsenin hakkı yoktur. Zaten bunların tek dertleri budur. İsterler ki sizler de kendileri gibi kitabınızı değiştirip, peygamberinizin yolunu tahrif edip kendileri gibi sapıklığa düşesiniz, kendileri gibi kâfir olasınız.


ali küçük hocanın BESÂİRU’L -QUR’AN tefsirinden alıntıdır.......ayet sadece dövme konusundan bahsetmiyor ayeti keip tecil etmek yerine tamamın nasıl anlaşılması gerektiğini sünnetin bu ayet karşısında nasıl olduğunu tefsirlerden araştıralım kardeşler...böyle konular bazı kardeşlerin kafalarını karıştırabilir...elimizde kuran varsa onun tefsiri de var sahabenin ayet karşısındaki tavrı da var fıkhi boyutu da var..unutmayalım sakın sünneti devre dışı bırakmayalım...
 
M Çevrimdışı

mümkündür

Üye
İslam-TR Üyesi
rabbimiz erkekler namuslu kadınlarda iffetli olsun diye beyan ediyor kuranı mübinde,

müslüman zulmetmez ki hanımına ve heleki acizlere hiç yapmazda ve zaten islamiyet zulme rıza göstermeyen bi dindir.

kardeş gelelim kadının dövülme olayı bu olay şaayet kadın iffetsizlik yapmaya kalkışırsa buna müsade etmeyinizle alakalıdır ve buna engel için hafif bi dövme ,de vardır bundanda durmadımı BOŞAMA DEVREYE GİRER[AYETLER VE KONUYU HADİS IŞIĞINDA HATIRLADIĞIM KADARIDIR AYETLERİDE HATIRLAMADIĞIMDAN VEREMEDEİM ONUN İİN BENED SAKLI KALMAYIN ARAŞTIRMAYA DEVAM BENDE TEKRAR İNŞAALALH BAKACAM BU KONUYA]
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum...

kardeşlerim islamda kadın dövme ile ilgili bir araştırma yapıyordum...karşıma aşağıda alıntı yaptığım bir görüş çıktı,ne kadar doğrudur ,ne kadar şeriate uygundur bilemediğim için sizlerin yardımına başvurmaya karar verdim...bu şahsın söyledikleri doğrumudur değilmidir ? yada mezheb imamlarımızın bu konudaki görüşleri nelerdir ? bu darebe fiili için neler demiştir tefsirciler ? bu konuda bilgilenmemize vesile olursanız memnun oluruz inşaallah.


Kur’an-ı Kerim‘de kadını dövmek var mıdır?

Yüce Allah Nisa suresi 4/34 ayette geçen "darebe" fiili ile erkeklere "kadınlarınızı dövünüz" dememektedir.

Nitekim; bu ayeti iyi anlayabilmek için "darebe" fiilinin anlamlarına bakmak gerekmektedir. “Darebe” fiili pek çok anlama gelmektedir.
Mesela; “bir şeyin üzerinde bir şey oluşturmak” bu anlamlardan biridir. Bir şey üzerinde bir şey oluşturmanın ise tabii olarak bir çok yolu ve yöntemi vardır. O nedenle sözcük mecazi olarak yüzlerce anlamda kullanılabilmektedir. Örneğin herhangi bir şeyin üzerine, el ile, ayak ile, sopa ile, kılıç ile, bir şey oluşturulabilir. Mesela; bir şey üzerinde el ile bir şey oluşturulmasına, dövmek, çarpmak; sopa ile olduğunda kırmak, parçalamak; kılıç ile olduğunda ise kesmek, yaralamak ve çizmek anlamları verilebilir. Tüm bu eylemler “darebe" fiilinin anlamı içerisindedir.
Yine herhangi bir metal parçası üzerinde oyma veya kabartma yapılabilir. Bu da “darebe” sözcüğüyle ifade edilir. İşte bu eylemden dolayı metal para basımına “darb”, para basılan yere de “darbhane” adı verilmektedir. (Osmanlı paralarının üstünde “duribe fi kostantıniyye" yani; İstanbul’da basılmıştır) ibaresinin mevcut olduğu unutulmamalıdır. Yine "bir şey üzerine bir şey oluşturmak" anlamı parelelinde “yollarda ayak ile iz oluşturmak" yani; rızık, ticaret veya savaş amacıyla yola çıkmak de “darebe fiili ile ifade edilmektedir. Ayrıca Araplar misafire “dârib (yol tepen, yola çıkan, yoldan gelen)” derler. Bu darebe fiili mecazî anlamı itibariyle “dövmek ve çarpmak” anlamlarıyla meşhur olmuş olsa da başka anlamlara da gelmektedir. "Yağmurun topraktaki izi, Musa’nın denizde İsrailoğulları’na asasıyla yol açması, tuvalete defi hacet için hızlı gitmek, çiş yapmak, bir yere bir şey dikmek, erkek hayvanın dişisinin üstüne çıkması, bir şeyi bir şeye çarpmak, karıştırmak, koyun boyamak, suda yüzmek, akrep sokması, kalp atışı, nabız vuruşu, bir şeyi kaldırmak, el ile işaret, sıkı tutmak, kavgadan, beladan kaçmak, bir yere varıp dikilmek, örnek vermek, uzaklaştırmak, ayırmak” gibi pek çok anlam “darebe” fiiliyle ifade edilmektedir. (Bkz. Lisanu’lArap, 5/477, 483; el-Müfredat s. 294.)
Dolayısıyla mezkur ayette geçen "darebe" fiiline bakıp buradan, sadece anlamlarından biri olan "dövmek"i almak ve peygamberin hiç yapmadığı ve tavsiye de etmediği bir sonuca ulaşmak bize yeterince doğru ve ikna edici gelmemektedir. Bu zamana kadar yapılan uygulamada ve anlamlandırmada ısrar ederek bütün bu diğer anlamları göz ardı etmek Kur'an'ın anlaşılmasını zorlaştırmak olarak değerlendirilebilir.

Nitekim, kendi anlayışlarını Kur'an'a söyleterek, bu ayetin "dövmeye" işaret ettiği sonucuna ulaşanların ve yıllarca aynı yanlış uygulamayı savunanların bugün dünyada İslam'ın doğru tanıtılmasına ne gibi olumlu veya olumsuz katkılar sağladıklarını yeniden gözden geçirmelerinin zamanının gelip geçtiğine inanmaktayız.

Dr. Ahmet Emin SEYHAN


selamun aleykum...


بسم الله الرحمن الرحيم

Ve Aleykum Selam , Nisa Suresi 34. ayetinin tefsiri:
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.”(Nisa 34)

Alimler, devlet başkanının erkek olmasının şart olduğunda icma etmiştir.[1] Buna deliller, meali geçen, tefsiri gelecek olan Nisa suresi 34. ayeti ve kadının dışarı çıkmasını kısıtlayan Ahzab suresi 33. ayeti ile kaydedeceğimiz hadislerdir. Ehli Kıbleden hiçbiri kadının imamlığını ve emirliğini caiz görmemiştir. Buna sadece Haricilerden Şebibiye fırkası muhalefet etmiştir.[2]
Ebu Bekre r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“İşlerinin idaresini kadınlara veren bir kavim asla kurtuluşa ermez.”[3]
Hadisin ravisi Ebu Bekre r.a., Cemel savaşında yer almayı istememiş, bu hadisi delil göstermiştir.[4] Cemel vakasında Aişe r.a.’nın lider olması, kadının idareci olması hakkında delil olmaz. Zira hadisi şerifte buyrulur ki;

“Sizden alnı tüylü devenin sahibi Hav’eb’in köpekleri kendisine havladığı yere kadar gider. Çok kimse öldürülür. Kendisi de zor kurtulur”[5]

Aişe r.a., Cemel vakasında Irak’a giderken Beni Amir sularından bir suyun yanına vardı. Orada köpekler havlamaya başladı. “Buranın adı nedir?” diye sorunca “Hav’eb’dir” dediler. Bunun üzerine Aişe r.a. “Ben dönüyorum” dedi.[6]

Cemel vakasına işaret eden diğer hadislerde; “Bir kavim çıkar helak olurlar, felah bulmazlar. Önderleri kadındır ve o cennete gidecektir.”[7]

Huzeyfe r.a. dedi ki; “Ehlibeyt iki fırka olup birbirlerine kılıç salladıkları zaman Ali’nin emrinde olanlarla beraber olun. Zira o, doğru yolda olacaktır.”[8]

Aişe r.a.’nın bu hareketinde hatalı olduğu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından bildirilmiş, Aişe r.a. da ömrü boyunca bu hareketinin pişmanlığını çekmiştir.[9] Ayrıca Aişe r.a.’nın hilafet için değil, ara bulmak için çıktığı bilinmektedir.[10]
Hadiste buyrulur ki; “Erkekler, kadınlara itaat ettiklerinde helak olmuştur.”[11]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlara; “Sizin aklınız ve dininiz eksiktir” buyurunca, bu eksikliğin ne olduğu soruldu. Buyurdu ki; “İki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denktir. Bu aklın noksanlığıdır. Adet günlerinde namaz kılamayıp oruç tutamaması da dininin eksikliğidir”[12]

Avrupa’da yapılan bir araştırmada erkek ve kadın deneklere, trende bir yaşlı adamla bir zenci adamın kavgasını karikatürize eden bir resim gösteriliyor. Daha sonra deneklere bu resimde bıçağın kimin elinde olduğu soruluyor. Kadınlar hissi davranıp yanılarak bıçağın zencide olduğunu söylerken, erkekler yaşlı adamda olduğunu söylüyorlar. Resimde bıçak, gerçekten yaşlı adamın elindedir. Bu örnekte, İslam’ın kadına şahitlik konusunda yarım pay verilişinin hikmeti görülüyor.[13]

Ayet ve hadisler, kadının idareciliğine açık bir kapı bırakmamıştır. Kadınlar; hislerine yenik düşmeleri, erkeklerin sahip olduğu idrak, fikir ve düşünceye sahip olamayışları, şefkat ve vicdan konularında erkeklerden farklı oluşları sebebiyle aklen de lider olamazlar.

Allame Ahmed Muhammed Şakir der ki; “Çağımızın kadınları dış etkilerin büyük tesiriyle kibir, gurur ve isyan ile doludur. Erkeklerle her alanda eşitlik peşindeymiş gibi görünüyorlarsa da temelde ev içinde ve dışında erkeklere tasallut ve görüşlerini dayatma peşindedirler. Kur’an ve sünnette açık naslar ile sabit olan İslam şeraitine karşı açık bir isyan ve eylem içerisindedirler. Kelimenin tam anlamıyla sorumluluk alanlarına girmeyen bölümlerde bile erkeklerin üzerinde sulta kurma peşindedirler.”[14]
Kadın dövülür mü?
Allah Azze ve Celle, Nisa suresi 34. ayetinde saliha ve itaatkar kadınları övmüş, olumsuz davrandıklarında nasıl hareket edileceğini belirtmiş, son çare olarak dövülmelerini tavsiye etmiştir. Ayetin nüzul sebebi şöyle rivayet edilmiştir;

Ali r.a.’den; Ensardan birisi hanımını Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e getirdi. Kadın;

Ey Allah’ın Rasulü! Kocam beni dövdü ve yüzümde iz bıraktı.” Diye şikayet etti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Buna hakkı yok” buyurdu. Bunun üzerine Nisa suresi 34. ayeti nazil oldu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadına;

“Sen bir iş istedin ama Allah ondan başkasını murad etti.” Buyurdu.[15]

Kadının dövülmesi asla bir yol haline getirilemez. Hadiste buyrulur ki; “Adama ne oluyor da karısını köle döver gibi dövüyor?”[16]

Amr İbnu'I-Ahvas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir. İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır.''[17]

Alimler kadının dövülebileceği hususları şöyle belirtmişlerdir; “kadının evden izinsiz çıkması, kocasına sövmesi, namahrem birine yüzünü açması, yabancı erkekle konuşması, kocasının evinden adetin üzerinde bir şey vermesi v.b.”[18]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kadınlar marufta size isyan ettikleri zaman incitmeksizin dövün”[19]

“Caiz olarak kadınları dövün, ancak onları dövmeyi kötülerinizden başkası adet edinmez.”[20]

Diğer bir hadiste de korkutmak amacıyla; “hane halkının görebileceği bir yere kırbaç asın. Bu da onlar için bir tür edeptir.” Buyrulmuştur.[21]

Zübeyr Bin Avam r.a., evine girdi ve hanımı Esma ile diğer hanımına evi süpürmelerini emredip çıktı. Döndüğünde evi aynı halde buldu. Esma şöyle anlatıyor; “Saçlarımızı birbirine bağladı ve süpürgeyle acıtıcı şekilde vurmaya başladı. Diğer hanımı daha güzel olduğu için ona fazla vurmuyordu. Bende ise çirkin bir iz kalmıştı. Şikayet etmek için ablam Aişe’ye gittim. O da beni babam Ebubekr radıyallahu anh’e gönderdi ve dedi ki; “Kardeşime böyle ne yapmış?” bana babam Ebu bekr radıyallahu anh dedi ki; “Ey kızım! Şüphesiz o, Salih bir adamdır ve çocuklarının babasıdır. Umulur ki, Allah seni Cennet’te onunla evlendirecektir. Sabret ve evine dön.” [22]

Yahya bin Ebi Kesir’den; Süleyman Bin Davud aleyhisselam dedi ki; “Düşmanını kızdırmak istiyorsan evinden asayı uzak etme.”[23]

Ömer r.a.’den merfuan; “Erkeğe hanımını niçin dövdüğü sorulmaz.”[24]

“Şeytan Arap yarımadasında namaz kılanları kendine taptırmaktan ümidini kesmiştir. Lakin aldatmak ve arabozmak için kışkırtmaktan ümitlidir.”[25]

Cabir r.a. rivayet ediyor; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Şüphesiz iblis, arşını su üstüne kurar, sonra ekiplerini halkı fitneye düşürmeleri için gönderir. Onlardan iblise en yakını fitne olarak en büyüğüdür. Onlardan biri gelir ve “şöyle şöyle yaptım” der. İblis ona; “hiçbir şey yapmamışsın” der. Daha sonra bir başkası gelip; “adamla karısının arasını bozana dek bırakmadım” der. Bunun üzerine iblis onu kucaklar ve; “ne güzel bir iş becerdin” der.[26]


[1] Şankıti Advaul Beyan(1/55) Demici İmametul Uzma(s.225) İbni Hazm Meratibul İcma(s.125) Kurtubi(5/168) Ahmed Muhammed Şakir Umde(3/164) Gazali Fadaihul Batıniye(s.180) Vehbe Zuhayli Fıkhul İslami(6/693) İbni Hazm Faslul Makal(4/110) Begavi Şerhus Sunne(10/77) Ahmed Şibli el İslam(s.226) Bağdadi el Fark Beynel Firak(110)
[2] İbni Hazm Faslul Makal(4/110) Kurtubi(1/271) Demici(s.227)
[3] Buhari(fiten 18) Tirmizi(2262) Nesai(8/227) Fethul Bari(13/53) Tayalisi(2811) Ahmed(5/43) Hakim(3/118) Dulabi Kuna(1/18) Beyhaki(3/90) Kurtubi(1/355) Taberi(1/165) Neylul Evtar(8/263) İbni Kesir(1/405) Telhisul Habir(4/184) Sübülüs Selam(4/123) Cemül Fevaid(5959-60)
[4] İbni Kesir el Bidaye(6/291) İbni Hacer Metalibu Aliye(4474) Nuaym Bin Hammad Fiten(s.97)
[5] Ahmed(6/52) Suyuti Hasais(2/260) Suyuti Menahilus Safa(s.51) Kadı Iyaz Şifa(s.340) Kastalani Mevahibu Leduniye(2/268) Cemül Fevaid(9831) Mecmauz Zevaid(7/234) Taberi Tarihi(5/170) Heytemi Sevaiq(s.273) İbni Kesir el Bidaye(6/290) Berzenci el İşaa(s.29) Metalibul Aliye(4464)
[6] İbni Kesir el Bidaye(7/373) Ahmed(6/97) Taberi(5/171) İbni Sad(8/56) Kadı Iyaz(340) Menahilus Safa(s.51) Hasais(2/260) Cemül Fevaid(9830) Mecmauz Zevaid(7/234) Nuaym Bin Hammad(s.45)
[7] Beyhaki’den; İbni Kesir el Bidaye(6/291) Metalibu Aliye(4474)
[8] Bezzar’dan; Mecmauz Zevaid(7/236) Cemül Fevaid(9832) Hakim(4/459) Berzenci el İşaa(s.30)
[9] İbni Sad(8/56) Nuaym Bin Hammad(s.44) Asım Köksal Reddiye(s.49)
[10] bkz.: Kurtubi(14/181)
[11] sahihtir. Hakim(4/291) Ahmed(5/45) Esrarul Merfua(530) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan(2/34) İbni Masi Ahiru Cüz(11/1) Fethul Vehhab(1/197) Suyuti Durerul Muntesira(99) Lealiul Masnua(2/147) Hakim bu hadise sahih demiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
[12] Buhari(hayz 7) Müslim(iman 132) Ebu Davud(sünnet 6) Tirmizi(iman 10) İbni Mace(fiten 19) Fethul Bari(1/405) Avnul Mabud(12/438)
[13] Bu araştırmayı Edip Yüksel İlginç Sorular adlı kitabında nakletmişti.
[14] Ahmed Muhammed Şakir(Umdetut Tefasir(3/164)
[15] İbni Ebu Hatem ve İbni Merduye’den naklen; İbni Kesir(1/406) İbnül Cevzi Mecmaul Beyan(3/48) Taberi(5/58) Sabuni Revaiul Beyan(1/398) Vahidi Esbabun Nuzul(s.188) el İsabe(2/27) Durrül Mensur(2/151) Suyuti Lubabun Nukul(s.73) Fahreddin Razi Mefatihul Gayb(8/18) Nisaburi Vedehul Burhan(1/300)
[16] Buhari(6/83) Müslim(cennet 49) Tirmizi(tefsir 80) Ahmed(4/17) İbni Mace(1/638) Darimi(2226)
[17] Tirmizi(3087)
[18] Hulasatul Fetava ve Kınye’den naklen; Berika(5/317) İbni Teymiye Tefsir(3/238) Ebu Hayan Bahru Muhit(3/241) Şankıti Advaul Beyan(1/288) Taberi(4/68) Sabuni Safvetut Tefasir(1/274) Şevkani Neylul Evtar(6/288) Şafii Ahkamul Kur’an(s.160) Said Şimşek Tefsir Problemleri(s.229)
[19] Taberi(5/41) Kenzul Ummal(44988) Sabuni Revaiul Beyan(1/401) Tahkimi Sadat(2/441) hadis hasendir.
[20] İbni Habib Gaye ve Nihaye(s.248) Camiüs Sağir(1093) Huseyni el Beyan vet Tarif(257) İbni Hibban(316) Şarani, Bedrul Münir(635) Kenz(44947) Tahkimi Sadat(2/441) isnadı hasendir.
[21] Taberani(10671) Abdurrazzak(20213) Edebul Müfred(1229) Hilye(7/332) Mecmauz Zevaid(8/106) hasendir.
[22] İbni Sad(8/251) Mamer el Cami(11/302) İbni Kesir en Nihaye(s.481) Kurtubi Tezkira(s.522) İbni Hacer Metalibu Aliye(1619)
[23] Ahmed Zühd(217) İbni Ebi Şeybe(6/130)
[24] Ebu Davud(2147) İbni Mace(1986) Ahmed(127) Tayalisi(2135) Hakim(4/175) Deylemi(8003) Beyhaki(7/305) Mişkat(3268) Cemül Fevaid(4302) Rıyazus Salihin(68) Zadul Mead(2/481) Camiüs Sağir(9778) Durrül Mensur(2/106) Nevevi Ezkar(333) İrvaul Galil(7/98) Nevafihul Atira(2657)
[25] Müslim(2812) Tirmizi(1937) Ebu Yala(2095) Ahmed(14350) Mişkat(72)
[26] Müslim(2813) Ahmed(14361) Şerhus Sunne(4212) Camiüs Sağir(2613) Tergib(3/82) İbni Kesir(1/74) Beyhaki Şuab(8721)




NOT: nakilde bulunduğunuz yazar terbiyesizlik etmiş, asırlardır herkesin ayeti yanlış anladığını, ilk defa kendisinin doğru anladığını(!) iddia etmiştir. Bu Kur'an'ın korunmuşluğu akidesine aykırıdır. sapıklık olarak bu kendisine yeter zaten. fazla söze lüzum yok. acaba kendine güvenen yazar bu ayette darabe fiilinin anlamlarından hangisini tercih ediyor? öyle ki burada geçen darabe fiili, başkaldırmasından endişe edilen, öğütün ve yatak ayırmanın kendilerine fayda etmediği kadınlara uygulanacak bir fiildir! cehaletini ilim gibi sunan bu yüz karasına ve ona Dr. ünvanını verenlerin suratlarına tükürüyorum!

Allah rasulü'nün veda hutbesine bakacak olursanız kadınların dövülmesinin caiz olduğu duruma işaret edildiğini, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bir çok hadislerinde kadınların dövülmesini gerektiren hallerde buna ruhsat verildiğini görürsünüz. feministlere ve diğer kafirlere yaranmak için Allah'ın kitabını ve rasulünün sünnetini eğip bükenler münafıklık çabasındadırlar. Allah onlara fırsat vermesin.
 
Üst Ana Sayfa Alt