Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Daru'l-Acaib(!)

Ö Çevrimdışı

özgürlüğe hasret

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tevfik Akıldanesi


Dünyada nice garip ve ilginç memleketler vardır. Ama şu bizim memlekette gariplikler sıralamasında azımsanmayacak kadar yukarılarda olsa gerek. En küçük hak aramaya ya da eleştiriye dahi tahammül edemeyip hemen adres gösterilse de kimsenin bir yerlere gitmeye niyeti yok gözüküyor. Sol cenahtan hak ararsanız adres Moskova'dır. İslam cenahından hak ararsanız adres ya İran'dır ya da Arabistan'dır. [size=13pt]Peki neden Yahudi uşaklığından hazz alan ensesi kalınlar İsrail'e taşınmıyor. Veyahut Amerikan uşaklığından onur duyanlar, niçin Amerika'ya defolup gitmiyor?
Her halde bunlar hak ve özgürlükleri fizyolojik ihtiyaçlarla karıştırıyorlar. Acıkan mutfağa, sıkışan tuvalete, kirlenen banyoya gitsin demek ile, hak arayan hakkın verildiği yere gitsin demenin aynı şeyler olduğunu zannediyorlar.
Hayır! Hakk her yerde haktır ve her yerde var olmalıdır. "Ya sev ya terk et" terennümleri ile hakların savuşturulamayacağını bir türlü anlamak istemeyenler Mekke cahiliyesinde de vardı. "Ya sev ya terk et" dediler. Hakk taraftarları vatan eğer hakk hakim ise vatandır dercesine hicreti tercih ettiler. Sonra Mekke'nin fethinde hakk ehli, ister sev ister sevme hakkını koruruz dediler.
İşte bu bizim memleket daha nice garipliklerle doludur. Halk kitleleri öyle içi boş şeylerle avutulur ki ne uyuyan uyuduğunun farkındadır ne de çoğu uyutan uyuttuğunun farkındadır. En kavi toplumsal uyku ilaçları ustalıkla şırınga edilir. İrili ufaklı binlerce çeşit uyku ilacı mevcuttur şu bizim memlekette. Misal;
1-Futbol ilacı: Evet! Ne gariptir ki milyonlarca insanın gözü kapalı, daldığı bir uykunun kuvvetli etkisindedir. Taraftarlar tuttukları takımın galibiyeti ile sanki cennetle müjdelenmişçesine sevinirler. Mağlubiyette de sanki cehennem biletinin kesilmesi gibi üzücüdür onlar için. Futbol deyince akan sular durur. Maç anında gözler başka şeyi görmez, kulaklar duymaz olur. Maç sonrası sahte bir başarının kutlamalarında gerçek mermiler havada uçuşur ve masum çocuklar dahi pencere ve balkonlarda sözde kaza kurşunuyla heder olur. Hele milli takımla ilgilenmeyen düpedüz "vatan hainidir" :huhuuhuu :örgü

Sevinç ya da üzüntüyü futbol oyuncuları, takım yöneticileri, havlucu gibi "meslek" erbabının hissetmesi bir açıdan anlaşılır bir şeydir. Trilyonların döndüğü pazarda menfaat elde edebilenler, menfaat kaybedenler tabiidir ki sevinecek veya üzülecektir. Ama bu taraftara ne oluyor anlamak zor, ya hu! Senin takım yendiğinde kapına erzak mı bırakıyorlar? Maaşına zam mı geliyor? Çocuğunu özel okula mı kaydediyorlar? Adına ikramiye mi çıkıyor? Sen niye bağırıyorsun ki? Bağırıp çağırıyorsun, etrafı yakıp yıkıyorsun, küfür edip insanlara saldırıyorsun. Sen gooool diye bağırırken birileri senin sevincinden kazanç elde ediyor. Dünya kupasında Milli takımın maçları ile benzin zamları aynı saatte yapılıyordu. Vatandaş gool diye bağırırken hükümetin vatandaşa attığı gol hiç de hafif değildir. Takım kadrosu sevinir, ensesi kalın patronlar futbol ile ilgilenir.
Ama ey sen garip halkım sana ne oluyor? Asgari ücretinle ay sonunu getiremiyorsun, çoluk çocuğun ayağında ayakkabı yok. Geçinmek için karını kızını çalıştırmak zorunda kalmışın. Acaba senin dünyada yaşadığından birilerinin haberi var mıdır? Senin dirhem ağırlığın var mıdır tapınırcasına sevdiğin takımının gözünde? Zerre kıymetin var mıdır? Çektiğin yoksulluğun ve acıların, ızdırabından etkilenen var mıdır? Sömürülen emeğinle birlikte sömürülen duygularını üst üste koyduğunda Hakk katında dağlar ettiğini ne zaman bileceksin. Ve bu emek ve duygularının peşinden koştuğun camiada sinek kadar kıymeti olmadığını ne zaman anlayacaksın? Doğru ya anlayamazsın. Zaten sen sorgulayamayasın diye, anlayamayasın diye bu tezgahlar kuruluyor ya! Koştur bakalım içi boş yuvarlağın peşinde! Emeğini, sevgini, tüm duygularını karşılıksız hibe et(!) Hiçbir şey umurunda olmasın, annenin evladını sevdiği gibi sev bakalım. Nişanlısını bekleyen köylü kızının safiyetinde bekle takımının "şampiyon" olacağı günleri.

Esmaül Hüsna'dan beş tane sayamazken on tane sahabenin adını bilmezken say bakalım takımın yedekleriyle beraber isimlerini hatta evvelki seneyle beraber. Oysa bir düşünsen şu garipliği. Azıcık sorgulasan tezatlar zincirini. Her sene yenilenen kadronun aynı takım olmadığını dahi çözebilsen. Sana takım diye yutturulan markanın arkasındaki yediğin gollerden inşa edilmiş, duygu ve emek tuğlalarından yükseltilmiş çağdaş piramitleri bir görebilsen. Göremezsin halkım göremezsin tabii ki. Firavunun sarayından kurtulup arada bir de mescide gittiğinde hutbelerde dahi takımların zaferi için dualar eden Belam'ların çektiği cila ile yaptığın işin meşruluğu hissiyle şevk içerisinde uyumaya devam edersin. Haklısın halkım Dinin tebliği yerine sana falan takımın taraftarı olmanın gerekliliği tebliğ edilirken sen ne yapacaksın ki?

2- Nisan, Mayıs, Ağustos, Ekim peşi sıra gelirken "Dini ve Milli bayramlar" adlandırılmasıyla bölücü bayramcılıkta hissedilir tarzda devam edecektir. Ramazan ve Kurban bayramlarının kutlanması için hiçbir zorlama ya da dayatma yapılmazken, çocuklara, "bu bayramlarda en güzel elbiselerini giyip el öpmeyenlere okuldan uzaklaştırma cezası verilecek" denilmezken ilahi ikram gereği her müslüman coşku ile iki bayramı kutlar. "Milli bayramlar" öyle değildir. Okul yoklaması stadyumlarda yapılır. Amir memur taifesi isteyerek ya da istemeyerek katılır. Soğuğa rağmen çocuklar meydanlara getirilir. Her neyse milli, milsiz, dini, dinsiz bayram konusu uzun farklı bir konu. Asıl daha garip olan şey var ki o da; " Dünyanın en büyük bayrağını imal etme muvaffakiyetidir." Ne gariptir ki açlarını doyuramamış bir memleket dünyanın en büyük bayrağını imal etmekle övünür. "Muasır Medeniyet" ülkeleri niçin böyle zaferlere imza atmaması cidden düşündürücüdür. Bu ahmak "medeniyet ülkelerinin" büyük bayrak yapacak parası mı yok?

Keşke Dünyanın en büyük dokuma fabrikasını kursaydınız binlerce işsize iş verseydiniz. Keşke sahte ve boş sevincinizin içini biraz doldursaydınız da o günlerin şerefine elbiseler dağıtsaydınız, okul önlüklerini dağıtsaydınız. Halkın derdine dirhem faydası olmayacak şeylere milyonlar harcarsınız, sonra halkın bu boş sevince ortak olmasını beklersiniz. Olur da zaten. Bizim memlekette havai fişekler uçuşurken birileri uzay aracı uçuşturur. Görünmez füzeler uçuşturur. Dünyanın en pahalı akaryakıtını, en pahalı elektriğini kullanan halk uyu uyu yat uyu fişleriyle büyüdüğü için uyumaya hem de fişlenmeye alışıktır zaten. Uyuyan halka geçim sıkıntısı döşeğindeyken vatan millet Sakarya çarşafını serenler, Futbol battaniyesiyle örtenler bir gün battaNİYE adı "battaNİÇİN'e döndüğünde acep ne edecekler?

3- Kutlu Doğum Kutlamaları: Ne hikmetse Rasulullah(sav) doğumunu dost düşman herkes kutlar. 8))Güller havada uçuşur. Tebrikler yerlerde gezinir. Cenin Muhammed (s.a. v)'den herkes memnundur. Çocuk Muhammed(s.a.v)'den memnundur. Genç Muhammed (s.a.v)'den, Emin Muhammed (s.a.v)'den şikayetçi kimse yoktur. Ama ne zaman ki vahy ile kuşatılmış peygamber Muhammed (s.a.v) ortaya çıkınca yüzlerin rengi değişiveriyor.

"Kutlu Doğum Haftası"nda peygamber Muhammed(sav)'e ne zaman yer verilecek? Rasulullah (s.a. v)'ın insanlığa sunduğu kurtuluş yolu nedir? Gül dağıtmakla kurtuluşa erile bilinir mi? Haşa! Rasulullah(s.a.v)'ın elinde sihirli bir değnek mi vardı ki dokunduğu insan ıslah oldu? Yoksa Rasulullah(sav)'ın insanlığa sunduğu kurtuluş reçetesi Aziz İslam hukuku değil midir? İslam Hukukunu yok sayarak ya da varlığından bahsetmeden Yunan Fes'inin etrafına sarılan beyaz bezi, ümmete sarık diye yutturan bade bıyıklı, ham tıraş sözde din görevlilerinin anlattığı "engelli islam" ile mi insanlık kurtulacaktır.

Doğsun, süt emsin, oynasın, kırk yaşına gelince birden bire ölsün istenen bir peygamber anlayışını gül kokusuyla da tütsüleseniz, zemzemle de yıkasanız bu şartlarda bir peygamber yoktur. Evet her beşer gibi doğup büyüyen ama vahy ile birlikte nebeviyeti sırtlamış "Allah'tan başka benimsenerek tapınılacak, meyledilecek, ceza ya da mükafat verebilecek bir güç yoktur" gerçeğini tebliğ eden bir peygamber Muhammed(s.a.v) vardır. Tağuta, şirke, putçu düzene LA diyen, hicretini yapmış, Bedir'e, Uhud'a, Hendek'e ve daha nice gazaya koşturmuş bir peygamber var.

Evvelden sahte peygamberler çıkar idi. Şimdi Peygamber(sav)'in cübbesine sahte peygamber gizlenmeye çalışılıyor. Ya da sahte tarihli peygamber üretilmeye çalışılıyor. Madem ki Rasulullah(s.a.v)'den bu kadar razısınız, Madem ki O'nun (s.a.v) kemalliğine ve şefkatine bu kadar itibar ediyorsunuz haydi o zaman Rasulullah(s.a.v)'ın sunduğu kurtuluş yoluna teslim olun. Ama işte bu nokta oyunun bozulduğu noktadır. Rasulullah(s.a.v)'ın yolu Müşriklere göre geride kalmıştır. Onlar şunu söylerler "Muhammed iyidir ama kırk yaşına kadar" :güldüm
Evet işte böyledir bizim memleketin garipliklerinin bir kaçı. Daha nice tezat ve garipliklerle doludur. Sapla samanı hep karışıktır. Nasıl olsa bir gün mızrağın çuvala sığmadığı anlaşılacaktır. Bakalım o zaman çuval kimde kalacak, mızrak kimde kalacak.
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Esmaül Hüsna'dan beş tane sayamazken on tane sahabenin adını bilmezken say bakalım takımın yedekleriyle beraber isimlerini hatta evvelki seneyle beraber.
GERÇEKTEN ÇOK DOĞRU
ALLAH RAZI OLSUN GÜZEL BİR PAYLAŞIM
 
Üst Ana Sayfa Alt