Müslümanların ve Çocuklarının Ölmesi
Çağımızın hanefi mezhebi fıkıh alimlerinden Ömer Nasuhi Bilmen şöyle demektedir :
Düşman efradı, esir ettikleri bazı Müslümanları veya İslam çocuklarını siper ittihaz etmiş olsa yine kendilerine karşı silah istimali, tüfek atılması caiz olur... Bunun neticesinde bazı Müslümanların şehadetine sebebiyet vermiş olsalar da bundan dolayı racih olan kavle nazaran (tercih edilen görüşe göre) ne diyet, ne de keffaret lazım gelir." (Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye Kamusu .3, sh. 367)
İmam el-Mavsıli'nin el-İhtiyar'ında: "Düşmanlar Müslümanları kendilerine siper edinseler de yine kendilerine saldırılması caizdir." (C. 4, sh. 119) deniyor. Kitabın Mahmud Ebu Dakika tarafından yapılan şerhinde yukarıdaki söz açıklanırken, düşmanların tarafında Müslüman çocukların ve tüccarların bulunması halinde de yine saldırılmasının caiz olduğu vurgulanarak: "Sahih rivayetlerde bildirildiğine göre Rasulullah (s.a.s.) Taif halkını kuşatmaya aldığında onların üzerine mancınıkla taş atmıştır. Oysa o zaman o halkın arasında Müslümanlar da vardı" deniyor.
Aynı husus Hanefi fıkhının önemli kaynaklarından olan el-Mebsut'ta ve Fetavayi Hindiyye'de de dile getirilmektedir :
Mehmed Zihni Efendi'nin Nimeti İslam adlı ilmihalinin sonuna eklenen Cihad bölümünde şöyle deniyor: "Düşman kafirler bazı Müslüman esirleri veya Müslüman çocukları kendilerine siper edinip kalkan gibi kullanıyorlarsa, İslam mücahitleri siper edinilen Müslümanları değil arkalarındaki kafirleri kastederek ateş açarlar. Sonuçta siper edinilen Müslümanların şehid olmasına sebep olunsa da diyet ve keffaret gerekmez." (Nimeti İslam, İslam mecmuası baskısı, İstanbul 1986, sh. 972)
Bu konuda daha pek çok fıkhi kaynakta aynı fetvaların yer aldığı görülür.
"Şeriat alimlerinin Filistin toprağındaki istişhadi eylemlerin meşruiyeti hakkındaki fetvaları" başlıklı fetvada da: "...Ancak bu arada kasıtsız olarak bazı çocukların ölümüne sebep olmaktan dolayı da sorumluluk yoktur" ifadesine yer verildiği yukarıda geçmişti.
Dört mezhebin fıkıh kitabı “Mevsuatü- Fıkhiyye” adlı eserde şöyle deniyor:
“Ulema-i İslam ittifaken demişlerdir ki : Kendilerine Müslümanları canlı kalkan olarak kullanan veya savaş esnasında Müslüman esirleri kendilerine canlı kalkan yapan , veya kalelerin önüne Müslümanları siper ederek arkalarına sığınan kafirleri öldürmöenin başka yolu yoksa ; onlar öldürülmediği takdirde müslümanların hezimete uğrama ihtimali varsa veya İslamiyet’in ve Müslümanların tamamen ortadan kaldırılması ihtimali varsa ; böyle durumda aralarında Müslümanlar da olduğu halde kafirlerin vurulması caizdir. Yalnız , vururken ana hedef kafirler olmalıdır.” (Mevsuatü- Fıkhiyye , c.16 , s.162)
Sonuçta görülen o ki, düşmanın zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi için bazı Müslüman çocukların zarar görmeleri veya ölmeleri ihtimalinin bulunması halinde düşmanın bir başka şekilde zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi mümkün olmayacaksa Müslüman çocukların ölmeleri ihtimali de göze alınarak saldırıda bulunulması caiz olmaktadır.
Müslüman çocuklar açısından böyle bir cevaz söz konusu olduktan sonra bazılarının kalkıp düşman çocuklarıyla ilgili birtakım varsayımlar ortaya atarak İslam'ın kutsal mekanlarının ve memleketlerinin verilen mukaddes cihada çamur atmalarının itibara şayan bir yönü olamaz.
Şunu tekrar edelim ki, çocukların öldürülmesi hiçbir zaman gaye değildir ve çocukların zarar görmemesi için son derece özen göstermek cihada katılanlar açısından önemli bir sorumluluktur. Ama her şeyi kendi şartları içinde değerlendirmek ve itirazları da varsayımlara değil pratikte vuku bulanlara göre yapmak gerekir. Ve şunu da bilmek gerekir ki hiç kimse kendini Allah'ın şeriatının üstünde görme hakkına sahip değildir ve Allah'ın şeriatının cevaz dairesini daraltmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Çağımızın hanefi mezhebi fıkıh alimlerinden Ömer Nasuhi Bilmen şöyle demektedir :
Düşman efradı, esir ettikleri bazı Müslümanları veya İslam çocuklarını siper ittihaz etmiş olsa yine kendilerine karşı silah istimali, tüfek atılması caiz olur... Bunun neticesinde bazı Müslümanların şehadetine sebebiyet vermiş olsalar da bundan dolayı racih olan kavle nazaran (tercih edilen görüşe göre) ne diyet, ne de keffaret lazım gelir." (Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye Kamusu .3, sh. 367)
İmam el-Mavsıli'nin el-İhtiyar'ında: "Düşmanlar Müslümanları kendilerine siper edinseler de yine kendilerine saldırılması caizdir." (C. 4, sh. 119) deniyor. Kitabın Mahmud Ebu Dakika tarafından yapılan şerhinde yukarıdaki söz açıklanırken, düşmanların tarafında Müslüman çocukların ve tüccarların bulunması halinde de yine saldırılmasının caiz olduğu vurgulanarak: "Sahih rivayetlerde bildirildiğine göre Rasulullah (s.a.s.) Taif halkını kuşatmaya aldığında onların üzerine mancınıkla taş atmıştır. Oysa o zaman o halkın arasında Müslümanlar da vardı" deniyor.
Aynı husus Hanefi fıkhının önemli kaynaklarından olan el-Mebsut'ta ve Fetavayi Hindiyye'de de dile getirilmektedir :
Mehmed Zihni Efendi'nin Nimeti İslam adlı ilmihalinin sonuna eklenen Cihad bölümünde şöyle deniyor: "Düşman kafirler bazı Müslüman esirleri veya Müslüman çocukları kendilerine siper edinip kalkan gibi kullanıyorlarsa, İslam mücahitleri siper edinilen Müslümanları değil arkalarındaki kafirleri kastederek ateş açarlar. Sonuçta siper edinilen Müslümanların şehid olmasına sebep olunsa da diyet ve keffaret gerekmez." (Nimeti İslam, İslam mecmuası baskısı, İstanbul 1986, sh. 972)
Bu konuda daha pek çok fıkhi kaynakta aynı fetvaların yer aldığı görülür.
"Şeriat alimlerinin Filistin toprağındaki istişhadi eylemlerin meşruiyeti hakkındaki fetvaları" başlıklı fetvada da: "...Ancak bu arada kasıtsız olarak bazı çocukların ölümüne sebep olmaktan dolayı da sorumluluk yoktur" ifadesine yer verildiği yukarıda geçmişti.
Dört mezhebin fıkıh kitabı “Mevsuatü- Fıkhiyye” adlı eserde şöyle deniyor:
“Ulema-i İslam ittifaken demişlerdir ki : Kendilerine Müslümanları canlı kalkan olarak kullanan veya savaş esnasında Müslüman esirleri kendilerine canlı kalkan yapan , veya kalelerin önüne Müslümanları siper ederek arkalarına sığınan kafirleri öldürmöenin başka yolu yoksa ; onlar öldürülmediği takdirde müslümanların hezimete uğrama ihtimali varsa veya İslamiyet’in ve Müslümanların tamamen ortadan kaldırılması ihtimali varsa ; böyle durumda aralarında Müslümanlar da olduğu halde kafirlerin vurulması caizdir. Yalnız , vururken ana hedef kafirler olmalıdır.” (Mevsuatü- Fıkhiyye , c.16 , s.162)
Sonuçta görülen o ki, düşmanın zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi için bazı Müslüman çocukların zarar görmeleri veya ölmeleri ihtimalinin bulunması halinde düşmanın bir başka şekilde zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi mümkün olmayacaksa Müslüman çocukların ölmeleri ihtimali de göze alınarak saldırıda bulunulması caiz olmaktadır.
Müslüman çocuklar açısından böyle bir cevaz söz konusu olduktan sonra bazılarının kalkıp düşman çocuklarıyla ilgili birtakım varsayımlar ortaya atarak İslam'ın kutsal mekanlarının ve memleketlerinin verilen mukaddes cihada çamur atmalarının itibara şayan bir yönü olamaz.
Şunu tekrar edelim ki, çocukların öldürülmesi hiçbir zaman gaye değildir ve çocukların zarar görmemesi için son derece özen göstermek cihada katılanlar açısından önemli bir sorumluluktur. Ama her şeyi kendi şartları içinde değerlendirmek ve itirazları da varsayımlara değil pratikte vuku bulanlara göre yapmak gerekir. Ve şunu da bilmek gerekir ki hiç kimse kendini Allah'ın şeriatının üstünde görme hakkına sahip değildir ve Allah'ın şeriatının cevaz dairesini daraltmaya da kimsenin hakkı yoktur.