KÂFİRE İSLAMÎ İLİMLERE DAİR KİTAP SATMA, OKUMA İMKÂNI TANIMA VE DAVET MEKTUBU GÖNDERME HAKKINDA AÇIKLAMA!
Besmele, Hamdele ve Salvele’den sonra.
Allâh’ın Âdemoğlunun üzerindeki hakkı O’na ibadet edip hiçbir şeyi O’na ortak koşmamasıdır. İnsanlar bunun için yaratılmış ve bunun üzerine kendilerinden misak alınmıştır. Kişi marifetullâha erişmeden, yani Rabbini tanımadan ona ibadet edemez. Rabbine hakkıyla ibadet edebilmek için de Rabbini, peygamberini ve dinini bilmesi ve delilleriyle kavraması gerekir ki kabir sualinde bu sorulara cevap verebilsin ve cennette ebedi kurtuluşa ulaşabilsin.
Yaşadığımız diyar küfür diyarı, yaşadığımız çağ ise öyle bir çağ ki Allâh’a ve dinine dair ilim hususunda cehalet tavan yapmış durumda. Bu öyle bir çağ ki yazılı, görsel ve işitsel materyaller her yere yayılmış durumda olmasına ve bilgiye ulaşmak bir tık ötede olmasına ve dahi herkes okur-yazar olmasına rağmen bu konudaki cehalet her yana yayılmış durumda. Edinilen bilginin ilme dönüşmesi ancak Allâh’ın kişiye lütfetmesi ve onu dininde fakih kılmasına bağlı. Okur-yazar oranının yüksekliği cehaletin en koyu haliyle hâkim olmasına mani olamadı. Nesiller Allâh’a ve dinine dair cehaletle doğmakta, büyüyüp yaşlanmakta ve ölmekte.
Kendini İslam’a, Tevhîd’e ve selefe nispet eden kimseler arasında cehaletin en koyu olduğu hususlardan birisi de kâfirlere kitap satmak, İslamî ilimler hususunda kâfirlere okuma imkânı vermek ve kâfirlere hitaben davet içerikli yazılar yazma mevzusudur. İslam uleması yüzyıllar boyunca bu mevzuya dair fetvalar vermiş olsa da, bu mevzu asrımızda hemen hemen herkese gizli kalmıştır. Allâhu Teâlâ bizlere lütfedene kadar bizlere de gizli kalmıştı. Gafil kalınan bu mesele hakkında daha önce davetin maslahatı ve Müslümanların istifadesi gerekçesiyle bu gibi şeylerle amel ediyorduk. Ulaştığımız ve tamamını yorumsuz yayınlayacağımız nakiller sebebiyle Tevhîd akidesi ve muhaliflere reddiye dışında, artık bundan böyle kâfire kitap satışına aracı olmaktan ve kâfire dinin aslı dışında kalan meselelerde okuma imkânı vermekten topyekûn uzak durmayı tercih ettik. Her daim hamd, yalnızca Allâh’a mahsustur.
Besmele, Hamdele ve Salvele’den sonra.
Allâh’ın Âdemoğlunun üzerindeki hakkı O’na ibadet edip hiçbir şeyi O’na ortak koşmamasıdır. İnsanlar bunun için yaratılmış ve bunun üzerine kendilerinden misak alınmıştır. Kişi marifetullâha erişmeden, yani Rabbini tanımadan ona ibadet edemez. Rabbine hakkıyla ibadet edebilmek için de Rabbini, peygamberini ve dinini bilmesi ve delilleriyle kavraması gerekir ki kabir sualinde bu sorulara cevap verebilsin ve cennette ebedi kurtuluşa ulaşabilsin.
Yaşadığımız diyar küfür diyarı, yaşadığımız çağ ise öyle bir çağ ki Allâh’a ve dinine dair ilim hususunda cehalet tavan yapmış durumda. Bu öyle bir çağ ki yazılı, görsel ve işitsel materyaller her yere yayılmış durumda olmasına ve bilgiye ulaşmak bir tık ötede olmasına ve dahi herkes okur-yazar olmasına rağmen bu konudaki cehalet her yana yayılmış durumda. Edinilen bilginin ilme dönüşmesi ancak Allâh’ın kişiye lütfetmesi ve onu dininde fakih kılmasına bağlı. Okur-yazar oranının yüksekliği cehaletin en koyu haliyle hâkim olmasına mani olamadı. Nesiller Allâh’a ve dinine dair cehaletle doğmakta, büyüyüp yaşlanmakta ve ölmekte.
Kendini İslam’a, Tevhîd’e ve selefe nispet eden kimseler arasında cehaletin en koyu olduğu hususlardan birisi de kâfirlere kitap satmak, İslamî ilimler hususunda kâfirlere okuma imkânı vermek ve kâfirlere hitaben davet içerikli yazılar yazma mevzusudur. İslam uleması yüzyıllar boyunca bu mevzuya dair fetvalar vermiş olsa da, bu mevzu asrımızda hemen hemen herkese gizli kalmıştır. Allâhu Teâlâ bizlere lütfedene kadar bizlere de gizli kalmıştı. Gafil kalınan bu mesele hakkında daha önce davetin maslahatı ve Müslümanların istifadesi gerekçesiyle bu gibi şeylerle amel ediyorduk. Ulaştığımız ve tamamını yorumsuz yayınlayacağımız nakiller sebebiyle Tevhîd akidesi ve muhaliflere reddiye dışında, artık bundan böyle kâfire kitap satışına aracı olmaktan ve kâfire dinin aslı dışında kalan meselelerde okuma imkânı vermekten topyekûn uzak durmayı tercih ettik. Her daim hamd, yalnızca Allâh’a mahsustur.