Merhaba;
"Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşman için sana emrederlerse, artık onlara bu hususta itaat etme." (Ankebût, 8)
"Biz, insana, ana-babasına iyilikte bulunmayı tavsiye ettik. Özellikle de anasını tasviye ederiz ki, o, kat kat zaafa düşerek ona hamile kalmış, emzirmesi de tam iki sene sürmüştür. Binaenaleyh; bana ve ana-babana şükret. " (Lukman, 14)
"Yüce Rabb'ın şöyle emretti; Yalnız Allah'a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara "öf - uf" dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da, 'Ya Rabb, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et.' de." (İsrâ, 23-24)
Rasulullah (s.a.v.) : "Allah size, annelerinize itaatsizliği... Haram kıldı."
(Buhârî, Edeb, 4)
Arabca’da ebeveyn kelimesinin tekili olan eb (çoğulu âbâ, ubuvve), “çocuk kendisinden olan erkek” (vâlid) anlamına gelir. Bundan başka, “herhangi bir şeyin meydana gelmesine veya düzelmesine sebeb olan kişi” anlamında da kullanılır. Ebeveyn ise ana babayı, ayrıca dede ile baba veya amca ile babayı birlikte ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, el-Mufredât, “eb” md.)
Arabca’da genellikle en büyük erkek çocuğun adının başına eb kelimesi (ebû, ebâ veya ebî şeklinde) eklenerek yapılan tamlama babanın künyesini, bazen da lakabını gösterir. Ayrıca bir sıfatla nitelenen kimseyi, bir işin önderini, mûcidini veya uzmanını ifade etmek üzere de ebû ile başlayan terkibler yapılır. Arabca’da baba ve dedeleri bir arada anlatmak veya genel olarak “atalar” mânasına gelmek üzere eb kelimesinin çoğulu olan âbânın kullanımı oldukça yaygındır. Kur’an’da eb kelimesinin hem tekil hem de çoğul şekliyle geçtiği pek çok âyet vardır (meselâ En‘âm 74; Yûsuf 8, 99; Enbiyâ 54)
Bazı mezheblerde (Şafii, Ahmed) gerek miras, gerek nikah vb. meselelerinde babanın olmaması durumunda dede velilik konumundadır. İnsanın dünyaya gelmesine sebeb olan babasının da dünyaya gelmesine vesile olan Dede'nin hem de ninesinin meşru isteklerini (babasının meşrû istekleriyle tenakuza düşmediği sürece) hem dinen hem örf ve edeben yerine getirmesi vâcibdir.