H
Çevrimdışı
Defi zarar celbi menfaatten akdemdir
Bu milletin kayalar gibi sert, kaim, salim ahlak kaidelerine mütemadiyen darbeler iniyor, o sarsılmaz zannettiğimiz kayaları un ufak ederek ahlaki depremlere sebep oluyor. Duvarların arkasında analar, babalar evlatlar ağlıyor. Cerahat akıyor, cife akıyor, pisliklerin kirli nefesleri ile dil uzatmaya imtina etmedikleri namuslar pazarlanıyor.
Dinin bütün kaidelerine savaş açan deistler, ahlaksızlığın kaidesizce/sınır tanımayan sapkınlıklarına, bulanmayı unutmuş midelerinin aldığı kadar müsamaha gösteriyorlar. Buna karşı susuyor, bütün Müslümanlar “bana değmeyen yılan bin yaşasın” diye yabancı tandanslı bir argümanı siper ederek kendilerine. Bilmiyorlar ki o yılan her gece evlerine akıyor, zehrini tedrici akıtarak, uyuşturarak. Susuyor abdestin hangi hallerde bozulacağı konusunda din kardeşi ile düştüğü ihtilafla birbiri ile uğraşan takvalılar. Susuyor din kardeşinin ırkını incelemekten onun kanını akıtacak kadar ileri gidenler, ahlaksızlık karşısında cevvaliyetini yitirip üstelik en pespaye durumlara göz yumarak. Susuyor örtünün şekli için ihtilafa düştüğü mümin kardeşlini dışlayıp zındık ilan eden ihvanlar. Susuyor milliyetçilik için dünyayı inletiriz diye bu uğurda can verenler, her gün ekranlarda ölen namusun can verme sesine karşı sağır oluyor. Susuyor, Milli Görüşçüler, oy için kardeşini karalayanlar, ahlaksızlık yapana kayıtsız kalıyorlar. Yahudi ve Hıristiyan'a gösterdiği hoşgörüyü Allah'ın “ müminler, kardeştir bölünmeyin dağılmayın” ayetini duyamayanlar, sen falanca cemaattensin diye kardeşini öteleyenler, asıl düşmana sevgi saygı gösteriyorlar. Susuyor, her gün evlere kanalizasyon gibi akan ahlaksızlık sularının kokuşmuşluğunu bırakıp komşu kadının neden çok kapalı olduğunu, kendine selam vermeden geçecek kadar bağnaz olduğunu düşünen çağdaş solcular. Susuyor, adı Müslüman olan tüm insanlar. Ve bu kokuşmuş bu ahlaki erozyon her gün setleri yıkarak akıyor, boğuyor, boğazlarına kadar çirkefe batıyor Muhammet'in ümmeti. Gözyaşları, intiharlar, toplumsal çatışmalar, karanlık sokaklar karanlık ellerin oluyor.
Genç kız çığlıklarına alışmış kulaklar, artık çocuk çığlıklarını konuşuyorlar. İnsanlık kış uykusu mahmurluğunda sağır kulaklar, halbuki bu çığlıklardan tüm hilkat utanıyor. Onlarsa en sapığından en iğrencinden muhabbetlerin yapıldığı komedi gösterilerine gülüyorlar.
Hesap günü, toplumdaki kanayan yaradan hesaba çekileceğini unutanlar, alış verişte ne kadar sepetini doldurabilirimin hesabını yapıyorlar. Teşhircilik, bilmem ne kirli, akıl sağlığına zarar suçlar artış göstermiş mi bunu bilmeyenler, gişelerde hangi filimler rekor kırıyor, hangi oyunlar daha zevk veriyor onun peşinde koşuyorlar. Sonra her gün akşamüzeri “kıymet kopar mı, bu yağmur bulutu değil de Allahtan azap bulutu mu” diye endişelenen peygamberin ümmeti, her akşam saatinde nasıl daha çok eğleneceğinin hesabı ile bulutların farkına bile varmıyorlar.
“Allah nurunu tamamlayacak” ayetinin rehaveti, emniyeti ile azgın toplumların helak edilebileceğini düşünmeden kendilerini emniyet içinde hissediyorlar. “Allahım içimizdeki azgınlar yüzünden bize gazap etme” diye dua eden Evliyaullahın, alimlerin, peygamberlerin rağmına, bu kadar azgınlığa ‘zamanın gereği' diye zamanı suçlayarak, kendi nefislerini aklıyorlar.
“Adam geç git aldırma diyene aldırırım hakkı tutar kaldırırım” diyenler artık mezardalar, yok arkalarında ne mümtaz gençler ne de Asımlar. Hayvanları bile utandıracak kadar ileri gidiyor sonra yam yam kılıklılar; yok ki bunlarla cenk edecek yüreği sağlam savaşçılar, hepsi çerez yiyip kahkaha atarak ekranların başındalar. Adamı kalmadı hani kahtı rical devrinin altın çağı yaşanıyor ne yapsın masumlar.
“Susma! sustukça sıra sana gelecek” diye önüne mama önlüğü takar gibi afişler takıp sokak sokak ‘Demokratik hak' diye bağıranlar, bütün ahlak sınırını alabora eden sapkınlıklara neden susarlar? “Tiz bunu hapsedin” diye siyasi suç işleyenleri tutuklayan devlet ricali, neden sapkınlıkları kişisel tercih diye yutturan zevata karşı suskunlar. Ahlaka mugayir ne varsa işleniyor bu ülkede, en iptidai kavimlerde olmayan adilikleri “medeniyetin gereği” diye yutturanlar ecdadın mezarının üzerinde bize “çağdaşlık” diye nutuk atıyorlar. Anayasa maddelerini siper ederek, özgürlük teraneleri, bilmem ne kanunu, beşeri kıstaslar ile güzergah belirleyenler, işte sonuç bir bakın şu millete ne haldeler.
Sen kardeşinin hatası ile uğraşırken, onlar meydanda sınırsızca at oynatıyorlar. Tüm mesaisini ecir işliyormuş havasında Müslüman kardeşinin hatasını araştırmaya vakfetmiş olanlar, asıl cidalle mükellef oldukları, ahlaka mugayir davranışları, asıl düşmanlarını göremiyorlar. Tabiî ki mümin kardeşinin hatasını da uyaracaksın ama önce galiz necaseti temizle…
Yani, Mecelleden iktibasla” defi zarar celbi menfaatten akdemdir” selamlar
alinti....
Bu milletin kayalar gibi sert, kaim, salim ahlak kaidelerine mütemadiyen darbeler iniyor, o sarsılmaz zannettiğimiz kayaları un ufak ederek ahlaki depremlere sebep oluyor. Duvarların arkasında analar, babalar evlatlar ağlıyor. Cerahat akıyor, cife akıyor, pisliklerin kirli nefesleri ile dil uzatmaya imtina etmedikleri namuslar pazarlanıyor.
Dinin bütün kaidelerine savaş açan deistler, ahlaksızlığın kaidesizce/sınır tanımayan sapkınlıklarına, bulanmayı unutmuş midelerinin aldığı kadar müsamaha gösteriyorlar. Buna karşı susuyor, bütün Müslümanlar “bana değmeyen yılan bin yaşasın” diye yabancı tandanslı bir argümanı siper ederek kendilerine. Bilmiyorlar ki o yılan her gece evlerine akıyor, zehrini tedrici akıtarak, uyuşturarak. Susuyor abdestin hangi hallerde bozulacağı konusunda din kardeşi ile düştüğü ihtilafla birbiri ile uğraşan takvalılar. Susuyor din kardeşinin ırkını incelemekten onun kanını akıtacak kadar ileri gidenler, ahlaksızlık karşısında cevvaliyetini yitirip üstelik en pespaye durumlara göz yumarak. Susuyor örtünün şekli için ihtilafa düştüğü mümin kardeşlini dışlayıp zındık ilan eden ihvanlar. Susuyor milliyetçilik için dünyayı inletiriz diye bu uğurda can verenler, her gün ekranlarda ölen namusun can verme sesine karşı sağır oluyor. Susuyor, Milli Görüşçüler, oy için kardeşini karalayanlar, ahlaksızlık yapana kayıtsız kalıyorlar. Yahudi ve Hıristiyan'a gösterdiği hoşgörüyü Allah'ın “ müminler, kardeştir bölünmeyin dağılmayın” ayetini duyamayanlar, sen falanca cemaattensin diye kardeşini öteleyenler, asıl düşmana sevgi saygı gösteriyorlar. Susuyor, her gün evlere kanalizasyon gibi akan ahlaksızlık sularının kokuşmuşluğunu bırakıp komşu kadının neden çok kapalı olduğunu, kendine selam vermeden geçecek kadar bağnaz olduğunu düşünen çağdaş solcular. Susuyor, adı Müslüman olan tüm insanlar. Ve bu kokuşmuş bu ahlaki erozyon her gün setleri yıkarak akıyor, boğuyor, boğazlarına kadar çirkefe batıyor Muhammet'in ümmeti. Gözyaşları, intiharlar, toplumsal çatışmalar, karanlık sokaklar karanlık ellerin oluyor.
Genç kız çığlıklarına alışmış kulaklar, artık çocuk çığlıklarını konuşuyorlar. İnsanlık kış uykusu mahmurluğunda sağır kulaklar, halbuki bu çığlıklardan tüm hilkat utanıyor. Onlarsa en sapığından en iğrencinden muhabbetlerin yapıldığı komedi gösterilerine gülüyorlar.
Hesap günü, toplumdaki kanayan yaradan hesaba çekileceğini unutanlar, alış verişte ne kadar sepetini doldurabilirimin hesabını yapıyorlar. Teşhircilik, bilmem ne kirli, akıl sağlığına zarar suçlar artış göstermiş mi bunu bilmeyenler, gişelerde hangi filimler rekor kırıyor, hangi oyunlar daha zevk veriyor onun peşinde koşuyorlar. Sonra her gün akşamüzeri “kıymet kopar mı, bu yağmur bulutu değil de Allahtan azap bulutu mu” diye endişelenen peygamberin ümmeti, her akşam saatinde nasıl daha çok eğleneceğinin hesabı ile bulutların farkına bile varmıyorlar.
“Allah nurunu tamamlayacak” ayetinin rehaveti, emniyeti ile azgın toplumların helak edilebileceğini düşünmeden kendilerini emniyet içinde hissediyorlar. “Allahım içimizdeki azgınlar yüzünden bize gazap etme” diye dua eden Evliyaullahın, alimlerin, peygamberlerin rağmına, bu kadar azgınlığa ‘zamanın gereği' diye zamanı suçlayarak, kendi nefislerini aklıyorlar.
“Adam geç git aldırma diyene aldırırım hakkı tutar kaldırırım” diyenler artık mezardalar, yok arkalarında ne mümtaz gençler ne de Asımlar. Hayvanları bile utandıracak kadar ileri gidiyor sonra yam yam kılıklılar; yok ki bunlarla cenk edecek yüreği sağlam savaşçılar, hepsi çerez yiyip kahkaha atarak ekranların başındalar. Adamı kalmadı hani kahtı rical devrinin altın çağı yaşanıyor ne yapsın masumlar.
“Susma! sustukça sıra sana gelecek” diye önüne mama önlüğü takar gibi afişler takıp sokak sokak ‘Demokratik hak' diye bağıranlar, bütün ahlak sınırını alabora eden sapkınlıklara neden susarlar? “Tiz bunu hapsedin” diye siyasi suç işleyenleri tutuklayan devlet ricali, neden sapkınlıkları kişisel tercih diye yutturan zevata karşı suskunlar. Ahlaka mugayir ne varsa işleniyor bu ülkede, en iptidai kavimlerde olmayan adilikleri “medeniyetin gereği” diye yutturanlar ecdadın mezarının üzerinde bize “çağdaşlık” diye nutuk atıyorlar. Anayasa maddelerini siper ederek, özgürlük teraneleri, bilmem ne kanunu, beşeri kıstaslar ile güzergah belirleyenler, işte sonuç bir bakın şu millete ne haldeler.
Sen kardeşinin hatası ile uğraşırken, onlar meydanda sınırsızca at oynatıyorlar. Tüm mesaisini ecir işliyormuş havasında Müslüman kardeşinin hatasını araştırmaya vakfetmiş olanlar, asıl cidalle mükellef oldukları, ahlaka mugayir davranışları, asıl düşmanlarını göremiyorlar. Tabiî ki mümin kardeşinin hatasını da uyaracaksın ama önce galiz necaseti temizle…
Yani, Mecelleden iktibasla” defi zarar celbi menfaatten akdemdir” selamlar
alinti....