Ben Firavun değilim demek çok kolaydır, ama benim amelim Firavunun ameline benzemiyor demek gerçekten çok zordur .
Allah'ın indirdiğine inandığı halde, Allah'ın indirdiği âyetleri hayatında görüntülemeyen, ama başkalarının indirdiklerini hayatında görüntüleyenlere bakmıyor musun? Yoksa biz miyiz bu anlatılanlar? Yoksa burada anlatılan biziz de hep başkalarına mı atıyoruz bunu? Bir düşünelim Allah için. Acaba biz de kendi bilgilerimizi, kendi anlayışlarımızı, kendi heva ve heveslerimizi Allah'ın kitabının ve Resûlünün sünnetinin önüne mi geçiriyoruz? Acaba biz de hayata kendimizi etkin mi zannediyoruz? Acaba Allah'a ve Allah'ın kitabına sormadan biz de kendi kendimize hayat programı yapmaya mı çalışıyoruz? Ne yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı, nasıl giyineceğimizi, çocuklarımızı nasıl ve nerede eğiteceğimizi, nerelerden kazanıp, nerelerde harcayacağımızı, hangi meslekleri seçeceğimizi, hangi okullarda okuyacağımızı kendi kendimize belirlemeye mi kalkışıyoruz? Yâni bizim hayat programlarımızı kim belirliyor? Çocuklarımızın mektebine ilişkin, evimize, malımıza ilişkin, dükkanımıza tezgahımıza ilişkin, gündüzümüze gecemize ilişkin programlarımızı kim yapıyor? Tüm bu programlarımızı Allah mı belirliyor? Yoksa biz, ya da başkaları mı? Hayatımızın kaçta kaçına Allah karışıyor?
Meselâ bakın, ben Müslüman oldum diyen herkese Allah bir kitap verse.. Öyle bir kitap ki öğrendiğiniz ve yaşadığınız âyet hemen yazılıyor. Şimdi şu anda neresi yazılıyor? Nisâ 58-65 arası. Peki bakın bir kitabınıza, kitap mı, yoksa defter mi? Kimisi bomboş defteri kitap diye bağrına basıyor değil mi? Zavallının öpüp alnına koyduğu kitap değil, defter sanki.
Sahi sizin kitapta Nisâ var mı? Câsiye var mı? Zuhruf var mı? Hud da hiç çizik yok mu? Kimilerinin kitabında hiç çizik yok değil mi? Adam bomboş defteri kitap diye bağrına basmış, benim kitabım var, ben bunun için ölürüm! diyor. Ne garip değil mi? Halbuki bildiğimiz âyetler bizimdir. Uyguladığımız âyetler bizimdir, öğrendiğimiz âyetler bizimdir.
Allah'ın indirdiğine inandığı halde, Allah'ın indirdiği âyetleri hayatında görüntülemeyen, ama başkalarının indirdiklerini hayatında görüntüleyenlere bakmıyor musun? Yoksa biz miyiz bu anlatılanlar? Yoksa burada anlatılan biziz de hep başkalarına mı atıyoruz bunu? Bir düşünelim Allah için. Acaba biz de kendi bilgilerimizi, kendi anlayışlarımızı, kendi heva ve heveslerimizi Allah'ın kitabının ve Resûlünün sünnetinin önüne mi geçiriyoruz? Acaba biz de hayata kendimizi etkin mi zannediyoruz? Acaba Allah'a ve Allah'ın kitabına sormadan biz de kendi kendimize hayat programı yapmaya mı çalışıyoruz? Ne yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı, nasıl giyineceğimizi, çocuklarımızı nasıl ve nerede eğiteceğimizi, nerelerden kazanıp, nerelerde harcayacağımızı, hangi meslekleri seçeceğimizi, hangi okullarda okuyacağımızı kendi kendimize belirlemeye mi kalkışıyoruz? Yâni bizim hayat programlarımızı kim belirliyor? Çocuklarımızın mektebine ilişkin, evimize, malımıza ilişkin, dükkanımıza tezgahımıza ilişkin, gündüzümüze gecemize ilişkin programlarımızı kim yapıyor? Tüm bu programlarımızı Allah mı belirliyor? Yoksa biz, ya da başkaları mı? Hayatımızın kaçta kaçına Allah karışıyor?
Meselâ bakın, ben Müslüman oldum diyen herkese Allah bir kitap verse.. Öyle bir kitap ki öğrendiğiniz ve yaşadığınız âyet hemen yazılıyor. Şimdi şu anda neresi yazılıyor? Nisâ 58-65 arası. Peki bakın bir kitabınıza, kitap mı, yoksa defter mi? Kimisi bomboş defteri kitap diye bağrına basıyor değil mi? Zavallının öpüp alnına koyduğu kitap değil, defter sanki.
Sahi sizin kitapta Nisâ var mı? Câsiye var mı? Zuhruf var mı? Hud da hiç çizik yok mu? Kimilerinin kitabında hiç çizik yok değil mi? Adam bomboş defteri kitap diye bağrına basmış, benim kitabım var, ben bunun için ölürüm! diyor. Ne garip değil mi? Halbuki bildiğimiz âyetler bizimdir. Uyguladığımız âyetler bizimdir, öğrendiğimiz âyetler bizimdir.