Allah (cc) Peygamberler’i, biz insanlara rehber olmak üzere, itaat edilmesi şartıyla göndermiştir. Onları bizim önümüzde Kendi rızasının ‘en mükemmel örneği’ olarak koymuştur. Peygamberlerin İmamı, Habib-i Kibriyâ (sav), örnekliği, aynı zamanda Kur’ân’ın da yaşanması manasına gelmektedir. Yazımız Resul-i Ekrem’in örneklik vasfını işliyor.
Birçok değerlerin ve kıymet hükümlerinin alt üst olduğu, kalbî ve ruhî hayatın iflâs ettiği, Muhammedî bir havanın bizden uzaklaştığı günümüzde, Hz. Peygamber (sav)’e ittiba etmek çoğu meselelerimizi çözümleyecektir. Zira sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde; "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir" buyurmaktadır.
Biz Müslümanlar ne bulduysak O’na ittibâ etmekte bulduk, yine ne bulacaksak O’na yaklaşmada, O’nu anlamada ve O’na ittibâ etmekte bulacağız.
Bizler Hz. Peygamber (sav)’e sevgi ve saygımızı kaybetmekle her şeyimizi kaybettik, bu uzun yolda kaybettiğimiz her şeye yeniden sahip olmamız, Hz. Muhammed (sav)’i yeniden bulmaya ve gönüllerimizde O’na karşı coşkun sevginin uyanmasına bağlıdır.
Büyük meselelerin çözüm beklediği çok çetin günlerdeyiz. Hangi asırda yaşarsak yaşayalım, hangi devirde bulunursak bulunalım, önümüzde cereyan eden hâdiseler hangi cinsten olursa olsun, bizler Hz. Peygamber (sav)’i hayatımızda örnek edinirsek kurtuluşa ereceğiz. Aksi takdirde kurtuluşumuz mümkün değildir. Çünkü, bu Kur’ân’ın emridir:
Hz. Peygamber (sav) Örnektir ve Kendisine Uyulmalıdır:
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de, müminlere Hz. Peygamber (sav)’i örnek gösteriyor:
"Allah’ı ve âhiret gününü arzulayan ve Allah’ı çokça zikredenler için, siz müminler için Allah’ın Resûlü’nde pek güzel bir örnek vardır." (33, Ahzab:21).
Şunu iyi bilelim ki O, sadece kuru bir örnek değil, her emri yerine getirilmesi lazım gelen ve her hareketi benimsenip, hayata yansıtılması gereken bir rehberdir.
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Resul size neyi verdi ise, onu alın! Neden men etti ise ondan da sakının" (59, Haşir:7).
Zaten O’nun sözleri ve hareketleri kendi nefsinin eseri değildir. Yüce Mevlâ’nın vahyi ve ilhamının mahsulüdür. (Bk. 53, Necm:3-4).
Peygamberlere İtaat Gereklidir
Peygamberlerin gönderiliş gayelerinden biri de Onların ümmetlerine güzel birer örnek olmalarıdır. Hz. Peygamber (sav)’i örnek edinmek, her şeyden önce Allah’ın emridir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de pek çok âyette Hz. Peygamber’e itaat etmek, Allah’a itaat etmekle denk tutulmuştur. Yüce Allah Nisâ sûresinde şöyle buyurur: "Resûle itaat eden Allah’a itaat etmiş olur." (4, Nisa:80).
Bu âyette Allah’ın elçisine itaat edenin Allah’a itaat etmiş olacağı çok açık bir şekilde belirtilmektedir. Diğer bir âyette de Allah’ın sevgisine ve mağfiretine nâil olabilmek için, Hz. Peygamber (sav)’e tâbî olmak emredilmektedir: "De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (3, lu İmrân:31).
Bu âyetten de anlaşıldığı gibi Allah’ın rızası ve sevgisi Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a sevdirmektir. Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.
Asıl Hedef Allah’ın Rızası:
Aslında kılınan namazlar, tutulan oruçlar, verilen sadakalar, işlenen her çeşit hayırlar, İslâm yolunda tüketilen bütün nefesler tek gayeye bakar; o da Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Bunun da tek yolu Resulullah (sav)’ın sünnetine uymak ve hayatımızı onun hayatına benzetmek ve onu örnek edinmektir.
Yüce Allah, büyük-küçük her meselede Hz. Peygamber (sav)’e uymayı, O’nun verdiği hükme razı olup teslim olmayı, imanın gereği saymaktadır:
"Rabbın adına yemin olsun ki, onlar, aralarında ihtilaf ettikleri şeylerde seni hakem kılmadıkça, sonra da içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan senin verdiğin hükme tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe asla iman etmiş olmazlar." (4, Nisâ:65).
Yüce Allah bu âyette üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
1- Her meselede Resulullah’ın hakemliliğine başvurmak.
2- O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
3- Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek.
Kur’ân-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
"Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiçbir tercih hakkı yoktur" (33, Ahzab:36).
Hz. Peygamber (sav)’in emrine itaat etmemek, O’na sırt çevirmek, Allah’ın emrine isyandır. Hz. Peygamber (sav)’e karşı izhar edilen her duygu ve hareket, aslında Allah’a karşı izhar edilmiş demektir.
Kur’ân’da bazı âyetlerde Hz. Peygamber (sav)’e isyan, hüsran ve bedbahtlık sebebi olarak gösterilmektedir.
"Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına büyük bir felâket gelmesinden veya kendilerine çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar." (24, Nur:63).
Nisâ suresinde de şöyle buyurulur:
"Kim kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda yapayalnız bırakırız ve onu cehenneme sokarız! Cehennem ne kötü bir yerdir." (4, Nisâ:115)
Hz. Peygamber (sav)’e tâbî olup, O’nu örnek edinmek hususunda bizzat Resulullah’ın söylediği birkaç cümleyi de hatırlayalım:
"Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur."
Buhârî’nin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Bütün ümmetim cennete girecektir, ancak yüz çevirenler müstesnâ!
Dediler ki:
- Ey Allah’ın Resulü! yüz çeviren kimdir?
- Kim bana itaat ederse cennete girer. Bana isyan edene gelince o, yüz çevirmiştir."
Bu dünyada peygambere itaat etmenin, O’nun örnek edinmenin önemini anlamayıp, O’na itaat etmeyen kişi âhirette pişmanlık duyacaktır: Bakın Yüce Allah, ahirette bu pişmanlığı duyanların hâlini bize nasıl açıklıyor:
"O gün zâlim, ellerini ısırıp diyecek ki: Keşke ben de O Peygamberle aynı yola girseydim!... Vay başıma! Keşke falancayı dost edinmesem, onu örnek almasaydım." (25, Furkan:27-28).
Birçok değerlerin ve kıymet hükümlerinin alt üst olduğu, kalbî ve ruhî hayatın iflâs ettiği, Muhammedî bir havanın bizden uzaklaştığı günümüzde, Hz. Peygamber (sav)’e ittiba etmek çoğu meselelerimizi çözümleyecektir. Zira sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesi’nde; "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir" buyurmaktadır.
Biz Müslümanlar ne bulduysak O’na ittibâ etmekte bulduk, yine ne bulacaksak O’na yaklaşmada, O’nu anlamada ve O’na ittibâ etmekte bulacağız.
Bizler Hz. Peygamber (sav)’e sevgi ve saygımızı kaybetmekle her şeyimizi kaybettik, bu uzun yolda kaybettiğimiz her şeye yeniden sahip olmamız, Hz. Muhammed (sav)’i yeniden bulmaya ve gönüllerimizde O’na karşı coşkun sevginin uyanmasına bağlıdır.
Büyük meselelerin çözüm beklediği çok çetin günlerdeyiz. Hangi asırda yaşarsak yaşayalım, hangi devirde bulunursak bulunalım, önümüzde cereyan eden hâdiseler hangi cinsten olursa olsun, bizler Hz. Peygamber (sav)’i hayatımızda örnek edinirsek kurtuluşa ereceğiz. Aksi takdirde kurtuluşumuz mümkün değildir. Çünkü, bu Kur’ân’ın emridir:
Hz. Peygamber (sav) Örnektir ve Kendisine Uyulmalıdır:
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de, müminlere Hz. Peygamber (sav)’i örnek gösteriyor:
"Allah’ı ve âhiret gününü arzulayan ve Allah’ı çokça zikredenler için, siz müminler için Allah’ın Resûlü’nde pek güzel bir örnek vardır." (33, Ahzab:21).
Şunu iyi bilelim ki O, sadece kuru bir örnek değil, her emri yerine getirilmesi lazım gelen ve her hareketi benimsenip, hayata yansıtılması gereken bir rehberdir.
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Resul size neyi verdi ise, onu alın! Neden men etti ise ondan da sakının" (59, Haşir:7).
Zaten O’nun sözleri ve hareketleri kendi nefsinin eseri değildir. Yüce Mevlâ’nın vahyi ve ilhamının mahsulüdür. (Bk. 53, Necm:3-4).
Peygamberlere İtaat Gereklidir
Peygamberlerin gönderiliş gayelerinden biri de Onların ümmetlerine güzel birer örnek olmalarıdır. Hz. Peygamber (sav)’i örnek edinmek, her şeyden önce Allah’ın emridir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de pek çok âyette Hz. Peygamber’e itaat etmek, Allah’a itaat etmekle denk tutulmuştur. Yüce Allah Nisâ sûresinde şöyle buyurur: "Resûle itaat eden Allah’a itaat etmiş olur." (4, Nisa:80).
Bu âyette Allah’ın elçisine itaat edenin Allah’a itaat etmiş olacağı çok açık bir şekilde belirtilmektedir. Diğer bir âyette de Allah’ın sevgisine ve mağfiretine nâil olabilmek için, Hz. Peygamber (sav)’e tâbî olmak emredilmektedir: "De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (3, lu İmrân:31).
Bu âyetten de anlaşıldığı gibi Allah’ın rızası ve sevgisi Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir müminin en büyük ideali, kendisini Allah’a sevdirmektir. Yani O’nun rızasını kazanmak, gazabından korunmaktır.
Asıl Hedef Allah’ın Rızası:
Aslında kılınan namazlar, tutulan oruçlar, verilen sadakalar, işlenen her çeşit hayırlar, İslâm yolunda tüketilen bütün nefesler tek gayeye bakar; o da Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Bunun da tek yolu Resulullah (sav)’ın sünnetine uymak ve hayatımızı onun hayatına benzetmek ve onu örnek edinmektir.
Yüce Allah, büyük-küçük her meselede Hz. Peygamber (sav)’e uymayı, O’nun verdiği hükme razı olup teslim olmayı, imanın gereği saymaktadır:
"Rabbın adına yemin olsun ki, onlar, aralarında ihtilaf ettikleri şeylerde seni hakem kılmadıkça, sonra da içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan senin verdiğin hükme tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe asla iman etmiş olmazlar." (4, Nisâ:65).
Yüce Allah bu âyette üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
1- Her meselede Resulullah’ın hakemliliğine başvurmak.
2- O’nun verdiği hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
3- Tam bir teslimiyetle O’na boyun eğmek.
Kur’ân-ı Kerim, müminlerin mutlak teslimiyetten başka bir tercih haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
"Mümin bir erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, artık onlar için hiçbir tercih hakkı yoktur" (33, Ahzab:36).
Hz. Peygamber (sav)’in emrine itaat etmemek, O’na sırt çevirmek, Allah’ın emrine isyandır. Hz. Peygamber (sav)’e karşı izhar edilen her duygu ve hareket, aslında Allah’a karşı izhar edilmiş demektir.
Kur’ân’da bazı âyetlerde Hz. Peygamber (sav)’e isyan, hüsran ve bedbahtlık sebebi olarak gösterilmektedir.
"Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına büyük bir felâket gelmesinden veya kendilerine çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar." (24, Nur:63).
Nisâ suresinde de şöyle buyurulur:
"Kim kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda yapayalnız bırakırız ve onu cehenneme sokarız! Cehennem ne kötü bir yerdir." (4, Nisâ:115)
Hz. Peygamber (sav)’e tâbî olup, O’nu örnek edinmek hususunda bizzat Resulullah’ın söylediği birkaç cümleyi de hatırlayalım:
"Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur."
Buhârî’nin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:
"Bütün ümmetim cennete girecektir, ancak yüz çevirenler müstesnâ!
Dediler ki:
- Ey Allah’ın Resulü! yüz çeviren kimdir?
- Kim bana itaat ederse cennete girer. Bana isyan edene gelince o, yüz çevirmiştir."
Bu dünyada peygambere itaat etmenin, O’nun örnek edinmenin önemini anlamayıp, O’na itaat etmeyen kişi âhirette pişmanlık duyacaktır: Bakın Yüce Allah, ahirette bu pişmanlığı duyanların hâlini bize nasıl açıklıyor:
"O gün zâlim, ellerini ısırıp diyecek ki: Keşke ben de O Peygamberle aynı yola girseydim!... Vay başıma! Keşke falancayı dost edinmesem, onu örnek almasaydım." (25, Furkan:27-28).