Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale DEMOKRASİ, LÂİKLİK VE İSLAM

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
DEMOKRASİ, LÂİKLİK VE İSLAM

Bilindiği gibi Demokrasi yunanca iki kelimenin birleşmesinden türetilmiş bir kelimedir. Bu iki kelime Demos ve kratos kelimeleridir. Demos halk, kratos ise yönetim demektir. Demokrasi ise halk yönetimini, halkın yönetme hakkını ifade eder.

Buna göre, halk kendi içinden kendisini temsil edecek vekillerini seçer, bu vekiller de adı meclis denilen bir yerde toplanarak halk adına yönetimde bulunurlar. Bu esnada yönetimlerini yürütebilmeleri için çeşitli yasa ve kanunlar belirlerler. Bu yasa ve kanunları belirlerlerken de tek ölçüleri akıllarıdır. Yâni akıllarının güzel gördüğü şeyleri yasa veya kanun olarak teklif ederler. Eğer meclisin çoğunluğu o teklif edilen yasa ve kanunları kabul ederse, artık onlar hem kendilerinin hem de halkın uyacakları yasalar ve kanunlar olurlar.

İslam ise ilâhî bir dindir. Sâhibi Allah’tır. Buna göre Allah, insanlar içinden rasuller seçer ve o rasullere çeşitli kitaplar verir. O kitapta insanların neler yapmalarını, nelerden kaçınmaları gerektiğini beyan eder. Allah bazı hükümleri bizzat kendisi koyarken bazı hükümleri de peygamberinin diliyle açıklatır. Allah peygamberlerine çeşitli sınırlar çizmiş ve peygamberlerinin o sınırlar içinde hüküm koymalarına yetki vermiştir. Peki, islamda insanlar hüküm koyamazlar mı? Elbette koyarlar ama bunun için bazı şartlar vardır. Bu şartlardan birisi, kitabı çok iyi bilmesi gerekir. Yâni Kur’an ilimleri konusunda mütehassıs olması gerekir. Kitap bilgisinden sonra sünneti de çok iyi bilmesi gerekir. Daha, peygamberin arkadaşlarının ittifaklarını da ihtilaflarını da çok iyi bilmesi gerekir. Daha? Halkın içinde bulunduğu durumu, ihtiyaçlarını, örflerini de çok iyi bilmesi gerekir. İşte böyle birisine müctehid diyoruz.

Hiçbir müctehid aklına göre hüküm koyamaz. O, bir hüküm vereceği zaman önce Allah’ın kitabına bakar. Eğer hüküm vereceği konuda Allah’ın hükmü varsa ona muhâlefet edemez. Ona uyması ve halka da o hükmü bildirmesi gerekir. Eğer hüküm vereceği meselede Allah’ın kitabında bir şey bulamazsa, peygamberin sünnetine, hadislerine bakar. Peygamberin sünnetinde, hadislerinde de bir hüküm varsa ona da muhalefet edemez. O hükmü kabul eder ve teslim olur. Eğer peygamberin sünnetinde de bir şey bulamazsa bu sefer peygamberin arkadaşlarına (sahâbelerine) bakar. Eğer onlar o konuda bir görüş belirtmişlerde bu görüş etrafında ittifak (icmâ) etmişlerse müctehid onların icmasına da muhalefet edemez. Eğer onlar ittifak etmemişler de ihtilaf etmişlerse müctehid onlardan dilediğinin birisinin görüşünü alabilir. Eğer peygamberin arkadaşlarının o konuda hiçbir görüşleri gelmemişse bu sefer müctehid ictihad eder. Bunun için de önce kıyasa baş vurur. Yani hüküm vereceği meselenin bir benzeri Kur’an ve sünnette varsa ve bu iki meselenin illetleri birbirlerinin aynı ise veya benziyorsa kitapta ve sünnette hakkında hüküm olan meselenin hükmünü hakkında hüküm vermek istediği mesele için de uygular. Eğer kıyas yapma imkanı da olmazsa bu sefer halkın örfüne bakar. Eğer halkın örfünde kitaba ve sünnete aykırı bir yön yoksa o örfe göre fetva verir.

Bütün bundan şunu anlıyoruz ki, hiçbir müctehid kitaba, sünnete, icmâya bakmadan sırf mücerred aklıyla hüküm veremez. Eğer böyle bir şey yaparsa ilahlık ve Rablık yapmış olur.

İşte demokrasi ile islam arasındaki fark budur. Yâni demokrasiyi kabul edenlere göre sırf akılları ile yasa ve kanun koyan milletvekilleri ilahlık ve Rab’lık yapmaktadırlar. Buna göre, Allah’ın kitabına, peygamberin sünnetine aykırı hüküm koyan herkes ilah ve Rablık dâvasında bulunmuş ve Allah’a şirk koşmuş olurlar. Böylelerinin kitapları yasaları ve kanunları, mâbedleri de meclistir. Zâten kendileri sık sık, “sizlere demokrasinin mabedinden sesleniyoruz” demiyorlar mı? Buna göre demokrasi bir dindir. Mâbedleri meclisler, kitabları yasa ve kanunlardır. Bu da şu demek oluyor ki, demokrasi Allah’a baş kaldırışın, Allah’ın hükmünün kaldırılıp onun yerine kulların hükmünün konulmasının adıdır. Onlar, tıpkı kölenin efendisine başkaldırışı gibi Rablerine başkaldıran insanlardır. Yine başka bir ifade ile demokrasi, demokratların; “Ey Allah, hâkimiyet senin değildir, senin hâkimiyetini kabul etmiyoruz, hâkimiyet halkın temsilcileri olan bizlerin ve bütün halkındır” dedikleri bir sistemin adıdır. Bu da şunu gerektirir ki, demokrasiyi kabul eden, benimseyen ve “ben demokratım” diyen herkes açık bir kâfirdir.

LÂİKLİK ise, bizzat lâiklerin kendi ifâdeleri ile, dini devlet işine, devleti de din işine karıştırmamak demektir. Ama burada da yalan söylemektedirler. Dini devlet işine karıştırmazlarken kendileri dine devamlı müdâhalede bulunurlar. Bunun için DİYÂNET İŞLERİ BAŞKANLIĞI gibi kurumlar kurarlar ve o kurumlarla dine müdâhale ederler. O kurumlarla halkı uyuturlar. Lâikliğin bir başka tanımı da şudur: Lâiklik, lâiklerin; “Ey Allah, sen kullarıyın ibadetlerine karış, devlet işine, yönetim işine karışma, bunu biz devralıyoruz. Kanun koymak da yönetmek de bizim işimiz ve biz bunu senden daha iyi yaparız” dedikleri sistemin adıdır. Bundan dolayı demokrasi de lâiklik de küfürdürler. Hiçbir Müslüman demokrat ve lâik olamayacağı gibi, bu sistemlerin ne içinde yer alabilir ne de kenarından köşesinden tutabilir. Her Müslümanın bunu böyle bilmesi gerekir.
 
Üst Ana Sayfa Alt