Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Demokrasi Nedir Biliyor musunuz?

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
Demokrasi nedir biliyor musunuz?

Demokrasi, halk yönetimi denilmesine rağmen parti liderlerinin ve parti yönetcilerinin seçtiklerini seçtiren bir sistemdir.
Demokrasi, kadın haklarını koruyorum derken, kadınların parayla kendilerini satmalarına ruhsat veren, üstelik bunu da kapısına diktiği polis koruması altında yaptıran bir sistemdir.

Demokrasi, Yeşilay diye bir kurum kurup, içki içmeyin, içki sağlığa zararlıdır demesine rağmen içki fabrikaları kuran, kurulmasına ruhsat veren üstelik de içki fabrikalarının sayısını artırmakla övünen bir sistemdir.

Demokrasi, sigara paketlerinin üzerine "sigara öldürücüdür" yazmasına rağmen hem devlet eliyle hem özel sektör eliyle sigara fabrikaları kuran, bunların kurulmasını teşvik eden bir sistemdir.

Demokrasi, hayvanların bile yapmadığı erkek erkeğe ilişkiyi hak olarak gören, bunların evlenmelerine kolaylık sağlayan bir sistemdir.

Demokrasi, kadını koruma iddiası altında İstanbul sözleşmesi gibi sözleşmeler imzalayarak daha fazla kadın cinâyetlerinin işlenmesine sebep olan bir sistemdir.

Demokrasi, bugün menfaatına olduğu için savunduğu şeyler yarın menfaatına ters olduğunda 180 derece aksini savunan bir sistemdir.

Demokrasi, "karını kendi evinde yabancı bir erkekle yakalarsan hiç bir şey yapamazsın, eğer yaparsan cezasını çekersin" diyen bir sistemdir.

Demokrasi, 13, 14 yaşındaki kız ve erkeklerin birbirleri ile gezip tozmalarını, birbirleri ile yatıp kalkmalarını onaylayan, bunları çağdaşlık ve cinsel ihtiyaçların karşılanması olarak gören ve fakat 15 yaşındaki bir kız dine uygun olarak evlendirildiğnde küçük yaşta evlilik denilerek gençlerin birbirlerinden ayrılarak yuvalarının yıkıldığı, onlarla evlenen genç erkeklerin ve onların babalarının, annelerinin hapislere doldurulduğu bir sistemdir.

Demokrasi Allah'a; "sen insanların ibâdetlerine karış, yönetim, hüküm koyma işine karışma, o iş bizimdir ve biz bunu senden daha iyi yaparız" diyen sistemin adıdır.

Ve demokrasi, peygamberi olmayan bir dindir. Kitabı yasaları, mabedi meclisleridir. Putları ise ülkeden ülkeye değişir.
 
G Çevrimdışı

Genç55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ABD tarihinin en yüksek halk oyunu alan Joe Biden seçimi kazandı.

Demokrasi öyle bir sistemdir ki, dünyanın en güçlü ülkesi denilen ABD'de, hasta olan bir yaşlıyı rekor bir oyla başa getirir.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
ABD tarihinin en yüksek halk oyunu alan Joe Biden seçimi kazandı.

Demokrasi öyle bir sistemdir ki, dünyanın en güçlü ülkesi denilen ABD'de, hasta olan bir yaşlıyı rekor bir oyla başa getirir.

Adam yaşlı ama bayağı dinç. Sahneye koşarak çıkıyor :) Yaşlılık tecrübedir. Allah Resulü de (s.a.v.) en büyüğünüz (namazda) imam olsun demiştir ve Ebu Bekir r.a. da sahabenin en büyüklerindendi.
Tabi genç olmanın da başka faydaları var. 20-30 arası yaşlarda insan aklının zirvesinde oluyor, sonra yaşlandıkça akli melekesi zayıflıyor. Buna karşın genç yaşlardakilerin başka zaafları oluyor, acelecilik, aşırı güven, tedbirsiz hamaset/ahmaklık gibi.
Devlet başkanlığında tecrübe daha önemli bence. Devletin siyasi çizgisindeki istikrarını koruma açısından da böyle. Ayrıca tecrübesiz bir kimse diğer devlet adamlarına söz geçirmekte zorlanır. Gençler belli bir seviyeye gelene kadar başka görevlerde fayda sağlayabilir.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Adam yaşlı ama bayağı dinç. Sahneye koşarak çıkıyor :) Yaşlılık tecrübedir. Allah Resulü de (s.a.v.) en büyüğünüz (namazda) imam olsun demiştir ve Ebu Bekir r.a. da sahabenin en büyüklerindendi.
Tabi genç olmanın da başka faydaları var. 20-30 arası yaşlarda insan aklının zirvesinde oluyor, sonra yaşlandıkça akli melekesi zayıflıyor. Buna karşın genç yaşlardakilerin başka zaafları oluyor, acelecilik, aşırı güven, tedbirsiz hamaset/ahmaklık gibi.
Devlet başkanlığında tecrübe daha önemli bence. Gençler belli bir seviyeye gelene kadar başka görevlerde fayda sağlayabilir.

Amerika da Biden'ın ne kadar hükmünün geçtiğide ortada yani :)
Amerika çok farklı bir ülke.
 
G Çevrimdışı

Genç55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Adam yaşlı ama bayağı dinç. Sahneye koşarak çıkıyor :) Yaşlılık tecrübedir. Allah Resulü de (s.a.v.) en büyüğünüz (namazda) imam olsun demiştir ve Ebu Bekir r.a. da sahabenin en büyüklerindendi.
Tabi genç olmanın da başka faydaları var. 20-30 arası yaşlarda insan aklının zirvesinde oluyor, sonra yaşlandıkça akli melekesi zayıflıyor. Buna karşın genç yaşlardakilerin başka zaafları oluyor, acelecilik, aşırı güven, tedbirsiz hamaset/ahmaklık gibi.
Devlet başkanlığında tecrübe daha önemli bence. Devletin siyasi çizgisindeki istikrarını koruma açısından da böyle. Ayrıca tecrübesiz bir kimse diğer devlet adamlarına söz geçirmekte zorlanır. Gençler belli bir seviyeye gelene kadar başka görevlerde fayda sağlayabilir.
Evet, yaşlılar tecrübeli oluyor ama joe biden sürekli saçma sapan cümleler kuracak kadar akli melekesini yitirmiş biri. Böyle birinin 330 milyon nüfuslu bir ülkenin başına gelmesi demokrasinin saçma bir sistem olduğunu kanıtlıyor
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Zaten demokrasi dünkü çocuktur. Daha demokrasi fikrinin ilk ortaya atıldığı dönemlerde bile demokrasi sokratesin öğrencisi platondan ve aristotalesten ret yemiştir. 20. yüzyılda pörtlemiştir ancak bu da dünyevi her şey gibi kısa sürede geçecektir. Hatta şimdiden demokrasinin vadesi doldu diyenler çıkmıştır. 22. yy’da in şa Allah tarihin tozlu raflarına taşınacaktır.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Zaten demokrasi dünkü çocuktur. Daha demokrasi fikrinin ilk ortaya atıldığı dönemlerde bile demokrasi sokratesin öğrencisi platondan ve aristotalesten ret yemiştir. 20. yüzyılda pörtlemiştir ancak bu da dünyevi her şey gibi kısa sürede geçecektir. Hatta şimdiden demokrasinin vadesi doldu diyenler çıkmıştır. 22. yy’da in şa Allah tarihin tozlu raflarına taşınacaktır.

Liberal demokrasiler hürriyetin, hak hukukun olmadığı çoğu monarşik ve aristokratik nizamdan yeğ. Biden'in başa geçmesi halkla alakalı değil, parti içinden desteklenerek başa geçti. Bugünkü demokrasiler demokrasiden çok cumhuriyet ismine laikler, çünkü halk doğrudan hükmetmiyor, Roma'da olduğu gibi temsilciler seçiyor ve vatandaş fertten çok cumhur karar veriyor. İsviçre gibi halkın doğrudan hakim olduğu düzenler hariç gerçek demokrasi yok dünyada. Aristo'nun eleştirdiği daha ziyade hak hukukun olmadığı, cumhurun istediğini yapabildiği demokrasiler. Bugün çoğu demokraside belli sabit etik-hukuki ilkeler var. Yönetime gelince halktan çok konunun başında dendiği gibi partiler yönetiyor. Aristo'nun ön gördüğü gibi erdemliler mi, orası tartışmalı tabi.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Liberal demokrasiler hürriyetin, hak hukukun olmadığı çoğu monarşik ve aristokratik nizamdan yeğ. Biden'in başa geçmesi halkla alakalı değil, parti içinden desteklenerek başa geçti. Bugünkü demokrasiler demokrasiden çok cumhuriyet ismine laikler, çünkü halk doğrudan hükmetmiyor, Roma'da olduğu gibi temsilciler seçiyor ve vatandaş fertten çok cumhur karar veriyor. İsviçre gibi halkın doğrudan hakim olduğu düzenler hariç gerçek demokrasi yok dünyada. Aristo'nun eleştirdiği daha ziyade hak hukukun olmadığı, cumhurun istediğini yapabildiği demokrasiler. Bugün çoğu demokraside belli sabit etik-hukuki ilkeler var. Yönetime gelince halktan çok konunun başında dendiği gibi partiler yönetiyor. Aristo'nun ön gördüğü gibi erdemliler mi, orası tartışmalı tabi.
Demokrasi doğrudan ve temsili demokrasi diye ikiye ayrılır zaten yani isviçrede uygulananla dünyanın geri kalanında uygulanan demokrasinin kökeni farklı değil sadece nüfus sayısıyla alakalı bir durum. Platon ve aristo demokrasilerde yönetme yetisi olmayan cahillerin yönetici olarak seçilmesinden kaynaklı bu yönetim biçimini eleştirmişlerdir. Gerçekten de abd de bunu iyi görebiliriz parası olup en çok reklam yapan başkanlığı alır. Hatta bir film vardı sırf partilerin bütçesinden kaynak alabilmek için amerikada bir kasabada seçimler kızışmış gibi yapılıyordu falan ismini hatırlayamadım filmin.
Biden ise trumpa tepki olarak seçildi bunu biliyoruz.

Demokrasi halkın seçimiyle yöneticinin seçilmesidir. Cumhuriyet ise halktan bir kimsenin yönetici olmasıdır. Yani monarşinin kraliyetin karşıtıdır denilebilir.

Islamın cumhuriyetle bir çatışması yoktur aslında benim bildiğim kadarıyla. çünkü babadan oğula geçen bir hilafet sistemi yoktur. Bir alimler meclisinin yöneticiyi seçmesi gerekir bu kişi halktan olabilir diye biliyorum. Yoksa alimler meclisi kendi aralarından birini mi seçmek zorundaydı? O zaman hem demokrasiye hem cumhuriyete uymaz. Eğer böyleyse hilafet oligarşik teokrasi yönetim biçimi olabilir.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Platon ve aristo demokrasilerde yönetme yetisi olmayan cahillerin yönetici olarak seçilmesinden kaynaklı bu yönetim biçimini eleştirmişlerdir.

Şu anda dünyada onların eleştirdiği türden bir demokrasi ben bilmiyorum. İsviçre bile tam bir örnek değil.
Aristo içinde Platon içinde antik faşistler dersek herhalde yalan söylemiş olmayız. Antik Yunan konusunda çok bilgili değilim ama her ikisininde görüşlerine az çok hakim olan bu durumu farkeder.

Liberal demokrasiler hürriyetin, hak hukukun olmadığı çoğu monarşik ve aristokratik nizamdan yeğ. Biden'in başa geçmesi halkla alakalı değil, parti içinden desteklenerek başa geçti. Bugünkü demokrasiler demokrasiden çok cumhuriyet ismine laikler, çünkü halk doğrudan hükmetmiyor, Roma'da olduğu gibi temsilciler seçiyor ve vatandaş fertten çok cumhur karar veriyor. İsviçre gibi halkın doğrudan hakim olduğu düzenler hariç gerçek demokrasi yok dünyada. Aristo'nun eleştirdiği daha ziyade hak hukukun olmadığı, cumhurun istediğini yapabildiği demokrasiler. Bugün çoğu demokraside belli sabit etik-hukuki ilkeler var. Yönetime gelince halktan çok konunun başında dendiği gibi partiler yönetiyor. Aristo'nun ön gördüğü gibi erdemliler mi, orası tartışmalı tabi.

Cumhuriyet/Demokrasi tartışması eskiden beri çok yapılır. Özellikle bu ülkede...
Eğer ayrımı bu şekilde yaparsak BK ne bir cumhuriyet nede bir demokrasidir :)
Tony Blair tüm halkını ve başta sol geleneğe sahip olan taraftarlarını karşısına alarak Irak'a girdi. Her ne kadar ilk seçimde yolcu edilsede bedelini Britanya halkı ödedi ki İngilizlerin tüm mücadelesi magna cartadan beri tarih boyunca hükümdarın yaptığı şeyin bedelini halkın ödememesi üzerineydi.
Aristo'ya dair fikrim yukarıda yazılı zaten.
Bana sorarsanız bu her ülkede ve dönemde değişiklik gösterebilir. Kabul yada reddedelim, bu gün Afganistanda ki "İmaret" denilen yönetim biçimi bildiğin kadim roma diktatörlüğünü andırıyor. Küfürle değil İslamla ve büyük ölçüde adaletle hükmetmeleri işin başka boyutu tabi. Afganistan ancak bu şekilde iç çatışmadan uzak tutulabiliyor çünkü.

Demokrasi halkın seçimiyle yöneticinin seçilmesidir. Cumhuriyet ise halktan bir kimsenin yönetici olmasıdır. Yani monarşinin kraliyetin karşıtıdır denilebilir.

Bu daha doğru bir ayrım Allahu alem.
Şu anda İranda teokratik bir Cumhuriyet var ancak demokrasinin D sinden söz edilemez. Bunun karşıtı olarak Belçika örneğini verebiliriz.

Islamın cumhuriyetle bir çatışması yoktur aslında benim bildiğim kadarıyla. çünkü babadan oğula geçen bir hilafet sistemi yoktur. Bir alimler meclisinin yöneticiyi seçmesi gerekir bu kişi halktan olabilir diye biliyorum. Yoksa alimler meclisi kendi aralarından birini mi seçmek zorundaydı? O zaman hem demokrasiye hem cumhuriyete uymaz. Eğer böyleyse hilafet oligarşik teokrasi yönetim biçimi olabilir.

Şu anda Afganistana uygulanan sistem tam olarak bu yani senin oligarşik/teokrasi dediğin.
Aslında kraliyet tarzı hilafetin teorik olarak bir sakıncası Allahu Alem yoktur. Bir halife kendinden sonrası için hilafet şarlarını taşıyan birisini veliyaht gösterebilir buda pek tabi ailesinden biri olabilir. Ama saltanat tarihi boyunca hilafet şartlarını taşımayan pek çok kişi halife olduğu için bu uygun olmaz. Delisinden, çocuğuna pek çok kişiye bu yolla hilafet verilmiştir Osmanlıda bile.
Bana sorarsanız ise idarenin hangi yolla geldiğinden ziyade kimin geldiği önemlidir. Ana-Sol-M hükümeti seçimle gelmiştir bu ülkeye. Verdiği zararlar ise ortadadır.
Sistem şartlara göre teşekkül edebilir, önemli olan idarenin İslami olması ve adalet ile hükmetmesidir.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Bana sorarsanız ise idarenin hangi yolla geldiğinden ziyade kimin geldiği önemlidir.
Sistem şartlara göre teşekkül edebilir, önemli olan idarenin İslami olması ve adalet ile hükmetmesidir.

Zaten bu düşünce sebebiyle başımıza hep fasıklar, zalimler geçiyor da ses çıkaran olmuyor. Adalet yalnızca sağlam bir anayasa ve güçlü bir kontrol mekanizması yoluyla muhafaza edilebilir. İmam da buna göre düzenli bir şekilde seçilir. Hulefa-yı raşidin bile zamanında "eğer değiştirirsem (ubeddil) bana itaat etmeyin, beni düzeltin" derdi. Tüm gücü eline geçiren bir hükümdarı nasıl düzeltilisin? Bunun önlemini önceden almak gerekiyor.

Islamın cumhuriyetle bir çatışması yoktur aslında benim bildiğim kadarıyla. çünkü babadan oğula geçen bir hilafet sistemi yoktur. Bir alimler meclisinin yöneticiyi seçmesi gerekir bu kişi halktan olabilir diye biliyorum. Yoksa alimler meclisi kendi aralarından birini mi seçmek zorundaydı? O zaman hem demokrasiye hem cumhuriyete uymaz. Eğer böyleyse hilafet oligarşik teokrasi yönetim biçimi olabilir.

İslam'da ruhban sınıfı olmadığı için teokrasi de olamaz. İlim sahibi olanlara getirdikleri deliller düzeyinde uyulur sadece. Delil getirme konusunda da herkes eşittir. Ancak adet olduğu üzere toplumun ileri gelenleri, büyükleri, ilim sahibi olanlar ön safta olurlar. Beni Sakîfe toplantısında görüdğümüz gibi muhacir ve ensarın büyükleri konuşmuş, diğerleri onlara tabi olmuştur. Ancak kimse küçükler sussun gibi bir şey dememiştir. Doğru görüşe itibar edilir, kimden gelirse gelsin.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
geçiyor da ses çıkaran olmuyor. Adalet yalnızca sağlam bir anayasa ve güçlü bir kontrol mekanizması yoluyla muhafaza edilebilir. İmam da buna göre düzenli bir şekilde seçilir. Hulefa-yı raşidin bile zamanında "eğer değiştirirsem (ubeddil) bana itaat etmeyin, beni düzeltin" derdi. Tüm gücü eline geçiren bir hükümdarı nasıl düzeltilisin? Bunun önlemini önceden almak gerekiyor.

Ben sorunun kaynağını farklı görüyorum.
Bu gün gerçekten seçim olan pek çok İslam ülkesinde de toplumun en fasık insanlar seçiliyor genel olarak. Pakistan bunun en güzel örneği. Başka yerlerde de durum çok farklı değil.
Burada dediğimiz şey aslında aynı. Adamakıllı bir denge denetim mekanizması olmalı. Bu Afganistan için rehberlik şurasıdır belki başka yer için parlemento olabilir. Doğmamış çocuğa don biçmenin alemi yok
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Ben sorunun kaynağını farklı görüyorum.
Bu gün gerçekten seçim olan pek çok İslam ülkesinde de toplumun en fasık insanlar seçiliyor genel olarak. Pakistan bunun en güzel örneği. Başka yerlerde de durum çok farklı değil.
Burada dediğimiz şey aslında aynı. Adamakıllı bir denge denetim mekanizması olmalı. Bu Afganistan için rehberlik şurasıdır belki başka yer için parlemento olabilir. Doğmamış çocuğa don biçmenin alemi yok

Denetim en başta mahkemenin görevidir. Güçlü bir kaza nizamı kurmak denetim sağlamanın en sağlam yoludur. Buna en iyi örnek Almanya'da var. Mahkeme siyasetçilerin anayasaya muhalif hareketlerde bulunmasını engeller. Aşırı yorumlar benimseyen partileri yasaklar. Bu şekilde devletin temel çizgisi ve değerleri korunmuş olur.

Pakistan örneğinde sorun seçimden çok nizamın temelinde yatıyor. Pakistanı modernistler kurdu. Hukuk sistemi Britanya'dan alındı ve ulema kaza sisteminden dışlandı. (Öte yandan ulema da modern yapıya ayak uyduramadı ve mücadelede geri kaldı).

Seçimlerin doğru bir gidişat alması için bir partiler nizamı kurulması lazım. Bu görüşü Salah es Savi'nin eseri (التعددية السياسية في الدولة الإسلامية) ayrıntıyla savunuyor. Bu şekilde İslami nizam yalnız meşru siyasetlere açık olacaktır. Mısır'da bunun bir nebze uygulandığını görüyoruz. İslami partiler 50%'den fazla oy alarak anayasa kurulunu tek başlarına yönettiler. Laikler protesto ederek katılmadı görüşmelere. Müslümanlar farklı çizgilerden de olsa bir araya geldiler: tecditçi İhvan, geleneksel mezhepçi fıkıhçılar, farklı Selefi gruplar.

Pakistan'ın bundan öte başka sorunları da var, en başta denetime tabi olamayan askeriyesi.

Bu biçtiğimiz dondan fazlası :) Doğru biçmez isek çocuk hatalı doğar, hastalanır veya ölür.
 
Son düzenleme:
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Denetim en başta mahkemenin görevidir. Güçlü bir kaza nizamı kurmak denetim sağlamanın en sağlam yoludur. Buna en iyi örnek Almanya'da var. Mahkeme siyasetçilerin anayasaya muhalif hareketlerde bulunmasını engeller. Aşırı yorumlar benimseyen partileri yasaklar. Bu şekilde devletin temel çizgisi ve değerleri korunmuş olur.

Pakistan örneğinde sorun seçimden çok nizamın temelinde yatıyor. Pakistanı modernistler kurdu. Hukuk sistemi Britanya'dan alındı ve ulema kaza sisteminden dışlandı. (Öte yandan ulema da modern yapıya ayak uyduramadı ve mücadelede geri kaldı).

Seçimlerin doğru bir gidişat alması için bir partiler nizamı kurulması lazım. Bu görüşü Salah es Savi'nin eseri (التعددية السياسية في الدولة الإسلامية) ayrıntıyla savunuyor. Bu şekilde İslami nizam yalnız meşru siyasetlere açık olacaktır. Mısır'da bunun bir nebze uygulandığını görüyoruz. İslami partiler 50%'den fazla oy alarak anayasa kurulunu tek başlarına yönettiler. Laikler protesto ederek katılmadı görüşmelere. Müslümanlar farklı çizgilerden de olsa bir araya geldiler: tecditçi İhvan, geleneksel mezhepçi fıkıhçılar, farklı Selefi gruplar.

Pakistan'ın bundan öte başka sorunları da var, en başta denetime tabi olamayan askeriyesi.

Bu biçtiğimiz dondan fazlası :) Doğru biçmez isek çocuk hatalı doğar, hastalanır veya ölür.
Siz demokrasi ve partilerle islami bir düzenin kurulmasından bahsediyorsunuz. Ama bu olmaz çünkü demokrasi şiktir. Neden şirktir? Çünkü demokrasilerde islama önem veren partiler başa gelebileceği gibi küfre önem veren partiler de başa gelebilir. Aristo ve platonun da dediği gibi bu şansa bırakılamaz. Bir diyarda müslümanlar azınlıkta olsa bile islamın adaletiyle hükmetmeli. Ama demokrasilerde bu mümkün değil çünkü kafirin başa gelme ihtimali de var. İnsanlara küfrü seçip başa getirme konusunda yardımcılık ve yataklık yapamayız.

islami düzende yönetici halifedir ve halife alimlerce seçilir ya kendi aralarından ya da halktan. Ama alimler karar verir bu da oligarşi demek. Bir grup insanın yönetime karar vermesi demek. Ayrıca bir ülke dini kanunlarca yönetiliyorsa bu teokrasidir. Bir devlet islamın kurallarınca yönetildiği an buna teokrasi denir. Teokrasi (şu veya bu ülkedeki uygulamalar yüzünden) iyidir kötüdür diyemeyiz bu bir terimdir. Durumu lanse eder.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Denetim en başta mahkemenin görevidir. Güçlü bir kaza nizamı kurmak denetim sağlamanın en sağlam yoludur. Buna en iyi örnek Almanya'da var. Mahkeme siyasetçilerin anayasaya muhalif hareketlerde bulunmasını engeller. Aşırı yorumlar benimseyen partileri yasaklar. Bu şekilde devletin temel çizgisi ve değerleri korunmuş olur.

Pakistan örneğinde sorun seçimden çok nizamın temelinde yatıyor. Pakistanı modernistler kurdu. Hukuk sistemi Britanya'dan alındı ve ulema kaza sisteminden dışlandı. (Öte yandan ulema da modern yapıya ayak uyduramadı ve mücadelede geri kaldı).

Denetim derken kastettiğim şey farklıydı.
Avrupa da parlemento ilk defa yasama için değil bilakis vergi denetimi için kuruldu. Magna Carta olayını bilirsin. Bu halkın(temsilcilerinin) denetimi olur.
Mahkeme kurumunun temel görevi, halkı devletten korumaktır. Ama TR'de bunun tam tersi olur. Mahkeme daime devleti korur. Devlete karşı dava kazanmak, deveye hendek atlatmak gibidir. Yaşayarak biliyorum :)
Eğer kastın devletin İslami kimliğinin muhafazası ise dediğin doğrudur. Ancak İslami bir devlette burada asıl rol Ulema sınıfına düşer.

Pakistan en bariz örnekti, seçim olan istisnalar dışında her İslam ülkesinin durumu benzerdir. Arap aleminde şu anda adam akıllı bir seçim sistemi olsa belki farklı olur.

Bu biçtiğimiz dondan fazlası :) Doğru biçmez isek çocuk hatalı doğar, hastalanır veya ölür.

Kastettiğim şey farklıydı. Sen birazdaha genişten aldın :)
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Siz demokrasi ve partilerle islami bir düzenin kurulmasından bahsediyorsunuz. Ama bu olmaz çünkü demokrasi şiktir. Neden şirktir? Çünkü demokrasilerde islama önem veren partiler başa gelebileceği gibi küfre önem veren partiler de başa gelebilir. Aristo ve platonun da dediği gibi bu şansa bırakılamaz. Bir diyarda müslümanlar azınlıkta olsa bile islamın adaletiyle hükmetmeli. Ama demokrasilerde bu mümkün değil çünkü kafirin başa gelme ihtimali de var. İnsanlara küfrü seçip başa getirme konusunda yardımcılık ve yataklık yapamayız.

islami düzende yönetici halifedir ve halife alimlerce seçilir ya kendi aralarından ya da halktan. Ama alimler karar verir bu da oligarşi demek. Bir grup insanın yönetime karar vermesi demek. Ayrıca bir ülke dini kanunlarca yönetiliyorsa bu teokrasidir. Bir devlet islamın kurallarınca yönetildiği an buna teokrasi denir. Teokrasi (şu veya bu ülkedeki uygulamalar yüzünden) iyidir kötüdür diyemeyiz bu bir terimdir. Durumu lanse eder.

#1 Aristo ve erdemli hükumet biçimi
Aristo'nun demokrasi görüşüyle felsefe üzerinden ayrıntılı bir şekilde ilgilenmiştim yıllar önce. Eserini okumuşluğum var. Onun demokraside eleştirdiği temel kusur, alt tabakanın kalabalık kesiminin demogagların sözüne uyarak zenginlere karşı galeyana gelmesi. Tarafsız olmayan yargıçlar da onlara engel olmazdı. Günümüz etik-hukuk devleti vasıtasıyla büyük ölçüde bunun önüne geçilmiştir. Aristo için önemli olan erdemli hükumet. @İmam Malik akhinin görüşüyle aynı: ister tek bir kişi olsun, ister kısıtlı bir zümre, isterse daha büyük bir yapı (politeia).

28459


#2 Demokrasi, hakimiyet, idare ve hukuk
Halkın hakimiyeti/demokrasi şirk değildir. Böyle genel bir söylem manasızdır, çünkü monarşi de, oligarşi de, her türlü hakimiyet biçimi şirk olabilir. Demokrasiye bu şekil bir hususiyet atfetmek manasızdır. Bu terimler yalın halleriyle hukuka dair bir nitelemede bulunmazlar. 1924 TC anayasasına bakarsak hem hakimiyet milletindir yazar, hem de TBMM ahkamı şeriyenin tenfizi vazifesini ifa eder denir. Allah'ın hükmünü uygulayan cumhuriyetler olduğu gibi, uygulamayan cumhuriyetler de vardır. Uygulayan krallar olduğu gibi, uygulamayan krallar da vardır. Fransız filozof Bodin'e göre hakimiyet kralındır, ancak Allah'ın hükümleri ile mukayyettir. Bazı filozoflara göre demokrasi doğal kanunlar (can emniyeti, mal emniyeti gibi) ile mukayyettir. Yine Almanya'da da demokrasi insan hakları ve belli değişmez esas ve haklar ile mukayyettir. Burada hukuki positivizm (kanun her şeyi yapar) görüşü aksine belli etik kaideler kanun-üstü kabul edilmiştir.

İslam'da da böyledir. Şeriat kanun-üstüdür. Bu demokrasiye aykırı diyenler Batının demokratik tecrübesini kıstas kabul edenlerdir. Bizce kıstas değildir.

Mevdudi sonrasi Müslümanlar genellikle hakimiyet (sovereignty) kelimesini kullanmaktan çekinerek onu Allah'a has kılarak 'iktidar' veya 'hükumet' kelimelerini kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu belki daha doğru bir kelime seçimidir. Ama mahiyeti itibariyle söylenilen aynıdır.

#3 Teokrasi
İsrail'de Yahudi hukuku var, ama demokrasi sayılır yine de. Kelime tartışmalı, birden fazla kavram kullanılabilir. Laik teokrasi kavramı bile var bu bağlamda. İran gibi ulema/ruhban hakimiyeti olmadığı sürece hukuk bazında teokrasiden bahsetmeyi ben anlamsız buluyorum. Bunun hakkında şurada ayrıntılı bir şekilde yazmıştım: İlmi Konu - Şia'da Rehberlik Makâmı
Alimlerin seçmesi yeni bir görüştür. Eski ulema bunu dile getirmemiştir. Beni Sakife örneğini daha önce vermiştim. İbn Kayyim örneğin ulul emri 'ulema ve umera' diye tarif eder. Alim-avam ayrımı 11. yüzyıldan sonra güçlenmiştir. İlim bir statü haline gelmiştir. Ancak gerçekte statüye değil söze itibar edilmeli. Statü konusunda bazıları tarihte o kadar ileri gitmişler ki, medrese dışından eğitim görenlerin ilmini küçümsemişlerdir. İlim, kudret gibi hasletler makama getirelecek kişi için yine önemlidir, ama statü değil vasıf olarak. Partiler de bu kabiliyetleri gözetirler kendi içlerinde. Bu gibi şartlar ayrıntılı bir şekilde parti kanunnamesinde veya anayasada düzenlenebilir.

Denetim derken kastettiğim şey farklıydı.
Avrupa da parlemento ilk defa yasama için değil bilakis vergi denetimi için kuruldu. Magna Carta olayını bilirsin. Bu halkın(temsilcilerinin) denetimi olur.
Mahkeme kurumunun temel görevi, halkı devletten korumaktır. Ama TR'de bunun tam tersi olur. Mahkeme daime devleti korur. Devlete karşı dava kazanmak, deveye hendek atlatmak gibidir. Yaşayarak biliyorum :)
Eğer kastın devletin İslami kimliğinin muhafazası ise dediğin doğrudur. Ancak İslami bir devlette burada asıl rol Ulema sınıfına düşer.

Burası açık kalmıştı. Parti nizamı da parlamento içerisinde denetleyici bir rol üstlenir. Bu siyasi denetim olur ve hukuki denetimi destekler.

Ulema ilmi kurumların yanı sıra kaza ve ifta kurumları üzerinden devlete bağlanmalı. Bugün İran'da, Pakistan'da, Mısır'da durum tam aksi maalesef. İslam hukuku ile laik hukuk ve bunların yargıçları arasında ayrım yapılıyor. Eskisi gibi İslam hukukunun tüm hukuku içselleştirdiği bir yapı inşa edilmeli diye düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
@İmam Malik akhinin görüşüyle aynı: ister tek bir kişi olsun, ister kısıtlı bir zümre, isterse daha büyük bir yapı (politeia).

Bu meseleyi Aristonun genel felsefesinden çokta bağımsız almamak gerek.
Aristo, soylu bir aileden gelir ve Aristokrasi tabiri ona bir atıfla ortaya çıkmıştır. Kadınlar ve köleler ile alakalı söyledikleri avam hakkındaki fikirleri malumdur. O yüzden kadim faşizm dedim. Modern Faşistler çok fazla uçtu oralara girmiyorum :) Hoş döenmde reddedilen demokrasi ile modern demokrasi aynı şey değil ya.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
#1 Aristo ve erdemli hükumet biçimi
Aristo'nun demokrasi görüşüyle felsefe üzerinden ayrıntılı bir şekilde ilgilenmiştim yıllar önce. Eserini okumuşluğum var. Onun demokraside eleştirdiği temel kusur, alt tabakanın kalabalık kesiminin demogagların sözüne uyarak zenginlere karşı galeyana gelmesi. Tarafsız olmayan yargıçlar da onlara engel olmazdı. Günümüz etik-hukuk devleti vasıtasıyla büyük ölçüde bunun önüne geçilmiştir. Aristo için önemli olan erdemli hükumet. @İmam Malik akhinin görüşüyle aynı: ister tek bir kişi olsun, ister kısıtlı bir zümre, isterse daha büyük bir yapı (politeia).

Ekli dosyayı görüntüle 28459

#2 Demokrasi, hakimiyet, idare ve hukuk
Halkın hakimiyeti/demokrasi şirk değildir. Böyle genel bir söylem manasızdır, çünkü monarşi de, oligarşi de, her türlü hakimiyet biçimi şirk olabilir. Demokrasiye bu şekil bir hususiyet atfetmek manasızdır. Bu terimler yalın halleriyle hukuka dair bir nitelemede bulunmazlar. 1924 TC anayasasına bakarsak hem hakimiyet milletindir yazar, hem de TBMM ahkamı şeriyenin tenfizi vazifesini ifa eder denir. Allah'ın hükmünü uygulayan cumhuriyetler olduğu gibi, uygulamayan cumhuriyetler de vardır. Uygulayan krallar olduğu gibi, uygulamayan krallar da vardır. Fransız filozof Bodin'e göre hakimiyet kralındır, ancak Allah'ın hükümleri ile mukayyettir. Bazı filozoflara göre demokrasi doğal kanunlar (can emniyeti, mal emniyeti gibi) ile mukayyettir. Yine Almanya'da da demokrasi insan hakları ve belli değişmez esas ve haklar ile mukayyettir. Burada hukuki positivizm (kanun her şeyi yapar) görüşü aksine belli etik kaideler kanun-üstü kabul edilmiştir.

İslam'da da böyledir. Şeriat kanun-üstüdür. Bu demokrasiye aykırı diyenler Batının demokratik tecrübesini kıstas kabul edenlerdir. Bizce kıstas değildir.

Mevdudi sonrasi Müslümanlar genellikle hakimiyet (sovereignty) kelimesini kullanmaktan çekinerek onu Allah'a has kılarak 'iktidar' veya 'hükumet' kelimelerini kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu belki daha doğru bir kelime seçimidir. Ama mahiyeti itibariyle söylenilen aynıdır.

#3 Teokrasi
İsrail'de Yahudi hukuku var, ama demokrasi sayılır yine de. Kelime tartışmalı, birden fazla kavram kullanılabilir. Laik teokrasi kavramı bile var bu bağlamda. İran gibi ulema/ruhban hakimiyeti olmadığı sürece hukuk bazında teokrasiden bahsetmeyi ben anlamsız buluyorum. Bunun hakkında şurada ayrıntılı bir şekilde yazmıştım: İlmi Konu - Şia'da Rehberlik Makâmı
Alimlerin seçmesi yeni bir görüştür. Eski ulema bunu dile getirmemiştir. Beni Sakife örneğini daha önce vermiştim. İbn Kayyim örneğin ulul emri 'ulema ve umera' diye tarif eder. Alim-avam ayrımı 11. yüzyıldan sonra güçlenmiştir. İlim bir statü haline gelmiştir. Ancak gerçekte statüye değil söze itibar edilmeli. Statü konusunda bazıları tarihte o kadar ileri gitmişler ki, medrese dışından eğitim görenlerin ilmini küçümsemişlerdir. İlim, kudret gibi hasletler makama getirelecek kişi için yine önemlidir, ama statü değil vasıf olarak. Partiler de bu kabiliyetleri gözetirler kendi içlerinde. Bu gibi şartlar ayrıntılı bir şekilde parti kanunnamesinde veya anayasada düzenlenebilir.



Burası açık kalmıştı. Parti nizamı da parlamento içerisinde denetleyici bir rol üstlenir. Bu siyasi denetim olur ve hukuki denetimi destekler.

Ulema ilmi kurumların yanı sıra kaza ve ifta kurumları üzerinden devlete bağlanmalı. Bugün İran'da, Pakistan'da, Mısır'da durum tam aksi maalesef. İslam hukuku ile laik hukuk ve bunların yargıçları arasında ayrım yapılıyor. Eskisi gibi İslam hukukunun tüm hukuku içselleştirdiği bir yapı inşa edilmeli diye düşünüyorum.
Anayasa’da egemenlik Allaha aittir islama aykırı hüküm getirilemez dense bir sonraki demokratik seçimlerle gelen hükümet gayrimüslim olursa anayasadan bu hükümleri kaldırır. Dolayısıyla demokrasi ile islami yönetimin kalıcı şekilde kurulması anca bir hayal ürünüdür. Alimlerin sözüne itibar edilip halifenin onlar tarafından seçilmesi usulüne de tam muhalefet sağlayamadığınızı düşünüyorum. Üstelik ibn Kayyım örneğini de vermişsin nisa 59daki ulul emri alimler olarak anlıyor ibn Kayyım bu geçerli bir görüştür. Yine sizin reddettiğiniz alimler topluluğuna çıkar. Ruhbanlık sınıfı diyerek bence hata ediyorsunuz çünkü ruhbanlık sınıfı hristiyanlara ait bir iştir. Tanrının papazlara ayrıcalıklı yetkiler-tövbe kabul etme gibi- verdiği iddiasına dayanır hatta papanın sözünün tanrıdan geldiğine inanırlar. Bunun islamdaki ulemayla alakası yoktur.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Anayasa’da egemenlik Allaha aittir islama aykırı hüküm getirilemez dense bir sonraki demokratik seçimlerle gelen hükümet gayrimüslim olursa anayasadan bu hükümleri kaldırır. Dolayısıyla demokrasi ile islami yönetimin kalıcı şekilde kurulması anca bir hayal ürünüdür. Alimlerin sözüne itibar edilip halifenin onlar tarafından seçilmesi usulüne de tam muhalefet sağlayamadığınızı düşünüyorum. Üstelik ibn Kayyım örneğini de vermişsin nisa 59daki ulul emri alimler olarak anlıyor ibn Kayyım bu geçerli bir görüştür. Yine sizin reddettiğiniz alimler topluluğuna çıkar. Ruhbanlık sınıfı diyerek bence hata ediyorsunuz çünkü ruhbanlık sınıfı hristiyanlara ait bir iştir. Tanrının papazlara ayrıcalıklı yetkiler-tövbe kabul etme gibi- verdiği iddiasına dayanır hatta papanın sözünün tanrıdan geldiğine inanırlar. Bunun islamdaki ulemayla alakası yoktur.

Kafirlerin ulusal parti kurmaları yasaklandığı için bu ihtimal kalkıyor. Yalnız İslami partiler kalıyor. Hukuk da İslami olduğu için onu kimse kaldıramaz. Hukuka aykırı hareket edeni devlet engeller. Almanya buna güzel bir örnek. Liberal nizam ile uyuşmayan her türlü partiyi, hareketi her an yasaklayabilir. Partilerin bunun üzerine temel bir icması vardır. Nizamın icmasıdır bu.

İbn Kayyim ulema VE umera der, yalnız ulema demez. İslam'ın ilk asırlarına baktığımızda ulemanın (o dönem ulemadan ziyade fukaha ve kurra gibi isimler kullanımdadır) siyasi sahada ayrıcalıklı bir yere sahip olmadığını görürüz. Alim kendini ilme, derse verendir. İdareci kesimin ilimle iştigal etme imkanı olmaz. Önemli olan idarecinin imanlı, erdemli ve temel ilim sahibi olmasıdır. İstişare meclisi çeşitli sosyal grupları temsil etmelidir. Beni Sakife'nin muhacirin ve ensarı temsil ettiği gibi. Sonraki sultanların farklı kabileler arasında denge gözetmeleri gibi. Bu rıza ile alakalı bir şeydir. Abdurrahman b. Avf da Hz. Osman'ı seçerken insanların rızasını soruşturmuştur. Avam hangisi daha ilimlidir demez, hangisine daha çok güvenir onu söyler. Güven de önemli bir niteliktir. Siyasi idare sonrasında kabiliyetli kişileri göreve getirir. Ki Allah teala da emanetleri ehline veriniz diye TÜM müminlere emir buyurur. Müminlerin geneline hitap eder. Kaza ulemaya verilir, askeriye askere vs.

Parlamento'nun görevleri arasında kanun yazmak da vardır. Ancak her vekil hukukçu değildir. Bu konuda yardım alırlar. Eskiden de Osmanlı'da örneğin kanunnamelere hazırlayan nişancılar genellikle medrese mezunu ilimli kimseler olurlardır. Müftüler kanunnameleri denetlerdi. Siyasi idarenin ulema ile eş olması zaruri değildir ve tarihte bu hiç bir zaman böyle olmamıştır. Önemli olan beraber çalışmaları. Almanya'ya bakarsak orada parlamentoda hukukçular baskındır. İslami bir devlette de ulema/hukuçular parlamentoya girebilirler. Ama illa ki onların tekelinde olacak diye bir yasa yoktur dinde. Siyaset ilimden önce rıza ve temsil işidir, sırf doğası itibariyle: çünkü beyat rıza iledir! Sonrasında siyasetçilere düşer ilimli liyakatlı insanlara yargıda, idarede, askeriyede vs. her sahada görev vermek.
 
İmam Malik Çevrimdışı

İmam Malik

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Anayasa’da egemenlik Allaha aittir islama aykırı hüküm getirilemez dense bir sonraki demokratik seçimlerle gelen hükümet gayrimüslim olursa anayasadan bu hükümleri kaldırır. Dolayısıyla demokrasi ile islami yönetimin kalıcı şekilde kurulması anca bir hayal ürünüdür.

Bu tarz bir demokrasiyi mutlak olarak savunmamakla birlikte bu dediğine katılamayacağım.
İlk olarak özellikle Arap ülkelerinde halkın iradesi hep tersi istikamette olmuştur. İkinci olarak parlementolara illaki yasama yetkisi verilecek diye bir şey yok. Burada kastedilen imamın halk tarafından seçilmesidir.
Ülkenin, İslami yapısını korumak ise ulema ve kada sınıfının görevidi. Bu her rejimde böyledir.
Alimlerin sözüne itibar edilip halifenin onlar tarafından seçilmesi usulüne de tam muhalefet sağlayamadığınızı düşünüyorum. Üstelik ibn Kayyım örneğini de vermişsin nisa 59daki ulul emri alimler olarak anlıyor ibn Kayyım bu geçerli bir görüştür

Ulul emr tam olarak "Emir sahibi" demektir. Geçerli olan görüşe göre bu halife yada devlet başkanıdır. Tabi alimler diyenlerde olmuştur.
Taliban özellikle ilk iktidarı ele geçirdiğinde muhaliflerini tekfir etmemişti. Ama buna rağmen kılıç zoru ile iktidarı elegeçirdi.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kafirlerin ulusal parti kurmaları yasaklandığı için bu ihtimal kalkıyor. Yalnız İslami partiler kalıyor. Hukuk da İslami olduğu için onu kimse kaldıramaz. Hukuka aykırı hareket edeni devlet engeller. Almanya buna güzel bir örnek. Liberal nizam ile uyuşmayan her türlü partiyi, hareketi her an yasaklayabilir. Partilerin bunun üzerine temel bir icması vardır. Nizamın icmasıdır bu.

İbn Kayyim ulema VE umera der, yalnız ulema demez. İslam'ın ilk asırlarına baktığımızda ulemanın (o dönem ulemadan ziyade fukaha ve kurra gibi isimler kullanımdadır) siyasi sahada ayrıcalıklı bir yere sahip olmadığını görürüz. Alim kendini ilme, derse verendir. İdareci kesimin ilimle iştigal etme imkanı olmaz. Önemli olan idarecinin imanlı, erdemli ve temel ilim sahibi olmasıdır. İstişare meclisi çeşitli sosyal grupları temsil etmelidir. Beni Sakife'nin muhacirin ve ensarı temsil ettiği gibi. Sonraki sultanların farklı kabileler arasında denge gözetmeleri gibi. Bu rıza ile alakalı bir şeydir. Abdurrahman b. Avf da Hz. Osman'ı seçerken insanların rızasını soruşturmuştur. Avam hangisi daha ilimlidir demez, hangisine daha çok güvenir onu söyler. Güven de önemli bir niteliktir. Siyasi idare sonrasında kabiliyetli kişileri göreve getirir. Ki Allah teala da emanetleri ehline veriniz diye TÜM müminlere emir buyurur. Müminlerin geneline hitap eder. Kaza ulemaya verilir, askeriye askere vs.

Parlamento'nun görevleri arasında kanun yazmak da vardır. Ancak her vekil hukukçu değildir. Bu konuda yardım alırlar. Eskiden de Osmanlı'da örneğin kanunnamelere hazırlayan nişancılar genellikle medrese mezunu ilimli kimseler olurlardır. Müftüler kanunnameleri denetlerdi. Siyasi idarenin ulema ile eş olması zaruri değildir ve tarihte bu hiç bir zaman böyle olmamıştır. Önemli olan beraber çalışmaları. Almanya'ya bakarsak orada parlamentoda hukukçular baskındır. İslami bir devlette de ulema/hukuçular parlamentoya girebilirler. Ama illa ki onların tekelinde olacak diye bir yasa yoktur dinde. Siyaset ilimden önce rıza ve temsil işidir, sırf doğası itibariyle: çünkü beyat rıza iledir! Sonrasında siyasetçilere düşer ilimli liyakatlı insanlara yargıda, idarede, askeriyede vs. her sahada görev vermek.
Agree to disagree deme zamanı.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt