Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dergiye Yapılan Baskını Kınayan Kufre Girer

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
Rasûlullah sav kendisi ile alay edilen şiir i yazanın öldurmesini emretti kardeş ler kim bu saldırı yi kinarsa o küfre girer ! Bunlar olacaktır şimdi gerçek yüzleri ni görme vakti
 
Sayfullah at-Turki Çevrimdışı

Sayfullah at-Turki

حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيل
İslam-TR Üyesi
Müslümanlara karşı savaş halindeki kafirlere suikastin hükmü
Müslümanlara karşı savaş halindeki kafirlere suikastin hükmü

Kim, Allah’a ve Rasulü’ne karşı savaşan kafirleri suikast ile öldürmenin ihanet olduğunu veya İslam’ın bunu yasakladığını söylerse, Kitap ve Sünnet’i yalanlamış ve sapıtmış olur.
----------
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allah iki kişi hakkında güler: Bunlardan biri diğerini öldürmüş olduğu halde ikisi de cennete gider. Bunlardan diğeri, Allah yolunda cihad eder ve şehid olur. Allah katile mağfiretini ulaştırır, o da Müslüman olur, sonra Allah yolunda cihâda katılır ve şehid olur (Böylece her ikisi de cennette buluşurlar). Buharî, Cihâd 28; Müslim, İmâret 128,129, (1890); Muvatta, Cihâd 28, (2, 460); Nesâî, Cihâd 37, (2, 38); İbnu Mâce, Mukaddime 13, (191)"
************
Müslümanlara karşı savaş halindeki kafirlere suikastin hükmü

Burada sözü edilenler, Müslümanlarla herhangi bir anlaşması bulunmayan ve onlara karşı savaşçı konumundaki kafirlerdir. Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) çok eziyet eden kişilere suikast düzenlendiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Allahu Teala şöyle buyurur:

“Müşrikleri nerede görürseniz öldürünüz, yakalayınız, muhasara ediniz ve onlar için her yerde pusu kurunuz” (Tevbe Suresi 5. Ayet)

Kurtubi (rahimehullah) şöyle der: “Onlar için her yerde pusu kurunuz” ibaresi, kendilerine daveti ulaştırmadan önce onlara suikast düzenlemenin caiz olduğunu gösterir.” Kurtubi’nin, “daveti ulaştırmadan önce” sözü, daha önce kendilerine davetin ulaştırıldığı kişiler ile ilgilidir. “Onlar için her yerde pusu kurunuz” ibaresi, sözkonusu düşman için pusu kurmanın, onları izlemenin ve haklarında haber toplamanın caiz olduğunu gösterir.

Bunun sünnetten delili ise, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem), Ka’b bin Eşref ve Ebi Rafi’ bin Ebi’l-Hukayk’ın öldürülmesini emretmesidir. Bunların her ikisi de Yahudilerdendi.

Ka’b bin Eşref, müşrikleri Müslümanlara karşı kışkıtıyor, şiirleriyle Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) hakaret ediyor ve Müslümanların kadın ve kızlarına dil uzatıyordu. Buhari ve Müslim, ona suikast düzenleme olayını rivayet etmektedir. Buhari, Cabir’den (radıyallahu anh) şöyle rivayet eder: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün, “Ka’b bin Eşref’in hakkından kim gelecek? Zira bu adam, Allah ve Rasulü’ne eza veriyor!” buyurdu. Muhammed bin Mesleme (radıyallahu anh) atılarak: “Onu öldürmemi ister misiniz?” dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Evet” deyince Muhammed bin Mesleme: “Hakkınızda menfi şeyler söylememe de izin veriyor musunuz?” dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem): “Söyle” diye cevap verdi…”[1] Hadiste anlatıldığına göre Muhammed bin Mesleme ve beraberindekiler, Ka’b bin Eşref’e yalan söyleyerek Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) rahatsız olduklarını bildirmiş ve bu şekilde onu hile yaparak öldürmüşlerdir. Ka’b bin Eşref, öldürüldüğünde sağlam bir kale içinde bulunuyordu.

İbn-i Hacer şöyle der: “İkrime’den mürsel olarak yapılan rivayete göre Yahudiler, Ka’b bin Eşref’in öldürülmesi üzerine şaşkına döndüler ve Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek, “Büyüğümüz suikast ile öldürüldü” dediler. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ka’b’ın yaptıklarını, müşrikleri nasıl kışkırttığını ve Müslümanların eşlerine nasıl dil uzattığını onlara anlattı. İbn-i Sad, Yahudilerin korktuklarını ve bir şey demeye cesaret edemediklerini belirtir.”

İbn-i Hacer şöyle devam eder: “Bu, daha önceden davetin kendisine ulaşmış olduğu kişilerin, yeniden kendilerine davet yapılmaksızın öldürülmelerinin caiz olduğunu gösterir. Ayrıca savaşta kişinin ihtiyaç duyduğu sözleri, hakikatini kasdetmeden kelime oyunu yoluyla söylemesinin caiz olduğunu gösterir.”[2] Buhari, bu hadisi “Kitabu’l-Cihad” bölümünün “Savaşta Yalan Söyleme” babı ile “Düşmana Suikast Düzenleme” babında rivayet etmiştir.

Kim, Allah’a ve Rasulü’ne karşı savaşan kafirleri suikast ile öldürmenin ihanet olduğunu veya İslam’ın bunu yasakladığını söylerse, Kitap ve Sünnet’i yalanlamış ve sapıtmış olur. Nevevi (rahimehullah) şöyle der: “Kadı Iyad der ki: Hiçbir kimse onu öldürmenin hainlik olduğunu söyleyemez. Ali bin Ebi Talip’in (radıyallahu anh) bulunduğu bir yerde adamın biri bunun hainlik olduğunu söylemiş, bunun üzerine Ali (radıyallahu anh) bu kişinin hemen boynunun vurulmasını emretmiş ve öldürülmüştür.”[3]

Kurtubi (rahimehullah), bu ikinci kıssaya, “Küfrün önderlerine karşı savaşın” (Tevbe Suresi 12. Ayet) ayetinin tefsirinde işaret etmiştir. Yine İbn-i Teymiye de (rahimehullah) “es-Sarimu’l-Meslul ala Şatimi’r-Rasul” isimli kitabında bu kıssa üzerinde durmuş ve Muaviye ile Muhammed bin Mesleme arasında meydana gelen bir kıssayı da aktarmıştır.

İbnu Ebi’l-Hukayk da Hayber Yahudilerinden ve Hicaz tüccarlarındandır. Mekke’ye gitmiş ve Mekkelileri Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı kışkırtmıştı. Onlar da ordu hazırlamış ve Hendek Savaşı meydana gelmişti. Savaş ateşini tutuşturan bizzat bu şahsın kendisi idi. Buhari, Bera bin Azib’ten şöyle rivayet eder: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Yahudi Ebu Rafi’yi öldürmek üzere ensardan bazı adamları gönderdi, başlarına da Abdullah bin Atik’i görevlendirdi. Ebu Rafi, Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) eziyet ediyor ve ona karşı düşmanı kışkırtıyordu. Ebu Rafi, Hicaz toprağında bir kalenin içinde bulunuyordu.”[4] Buhari, yine Bera bin Azib’ten şöyle rivayet eder: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebu Rafi için bir grup gönderdi. Geceleyin, bu gruptan olan Abdullah bin Atik, Ebu Rafi’nin evine girdi ve onu uykudayken öldürdü.”[5]

Abdullah bin Atik, Ebu Rafi’yi öldürmek için bir takım hilelere başvurmuştur. Hile ile kaleye girmiş, sonra Yahudilerin kale kapılarını arkadaşları dışarıdan kilitlemiş, daha sonra Ebu Rafi’ye gitmiş ve girdiği her kapıyı arkasından kilitlemiştir. Bununla beraber tanınmaması için sesini de değiştirmiştir. İbn-i Hacer (rahimehullah) şöyle der: “Bu hadisten şunları anlamaktayız: Kendisine davet ulaştığı halde küfürde ısrar eden müşrikleri ve eli, dili veya malı ile Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) aleyhine müşriklere yardım edenleri suikast ile öldürmek caizdir. Yine düşman hakkında casusluk yapmak, onlara ansızın saldırmak, müşriklere karşı savaşta şiddete başvurmak, maslahat için gerçek dışı şeyler anlatmak ve az sayıda Müslüman ile çok sayıdaki müşriğe karşı saldırmak caizdir.”[6]

Buhari, bu hadisi “Uykuda olan müşriği öldürme” babında rivayet etmiştir. Abdurrahman ed-Duseri (rahimehullah), “Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz” (Fatiha Suresi 4. Ayet) ayetinin tefsirinde, ubudiyetin mertebelerini açıklama babından bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Elden geldiği kadar kuvvet hazırlamak dinin gereklerinden ve onu yerine getirmenin esaslarındandır. Allahu Teala’ya gerçekten ibadet eden kişi, bu meselede gevşeklik göstermez. Bunu ertelemek bir yana, geciktirilmesi bile caiz değildir. Allahu Teala yolunda cihada karar veren ve Allahu Teala’ya karşı samimi kulluk içerisinde olan bir insan inkar ve dinsizliğe çağıran, Allah’ın vahyini karalayan, kalemini veya buna benzer diğer propaganda araçlarını hanif dine karşı kullanan küfür önderlerine suikast düzenleyebilir. Çünkü bunlar Allah’a ve Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) eziyet eden kafirlerdir. Dünyanın her yerinde özel veya genel olarak Müslümanların bu tür kişileri yaşatması caiz değildir. Çünkü bunlar Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) öldürülmesini söylediği İbn-u Ebi’l-Hukayk ve başkalarından daha zararlıdırlar. Onların yolundan gidenleri bu zamanda ortadan kaldırmamak, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) vasiyetini yerine getirmemek, Allahu Teala’ya kulluğu açıkça ihlal etmek ve dini yıkmaya çalışan balyozlara rahat çalışması için alçakça izin vermek olur. Böyle bir şeye göz yummak, ancak Allah’ın dini için hamiyet göstermemek ve Allah için bunlara buğz etmemek olarak açıklanabilir. Bu ise Allah ve Rasulü’nün sevgisi ve bu ikisinin yüceltilmesi konusunda büyük bir eksikliktir. Bu eksiklik, Allahu Teala’ya yapılan doğru bir kulluk ile asla bağdaşmaz.”[7]

İbn-i Ömer’den rivayet edilen hadiste şöyle geçer: “Savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.” Diğer bir rivayette “yasakladı” ibaresi yerine “eleştirdi” diye geçmektedir.[8]

Sa’b bin Cessame hadisinde şöyle geçer: “Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem), müşriklerin, gece baskınlarında öldürülen çocuk ve kadınları hakkında soruldu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), “Onlar müşriklerdendir” diye cevap verdi. Başka bir rivayette ise şöyle geçmektedir: “Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem), atlı bir grubun geceleyin düşmana saldırması esnasında, müşriklerin çocuklarından isabet alanların durumu ile alakalı soruldu. Bunun üzerine şöyle cevap verdi: “Onlar babalarındandır.”[9]

Nevevi (rahimehullah) şöyle der: “Onlar babalarındandır”, yani bunda bir sakınca yoktur. Çünkü miras, nikah, kısas, diyetler ve başka şeylerde babaları için uygulanan hükümler onlar için de geçerlidir. Maksat, bu işin zaruret olmaksızın ve kasten yapılmaması şartı ile bir sakıncasının olmadığını belirtmektir. Kadınların ve çocukların öldürülmesini yasaklayan yukarıdaki hadisten maksat ise, onların ayrı bir yerde iken öldürülmelerinin yasaklığıdır. Ama geceleyin müşriklerin kadın ve çocuklarının da bulunduğu bir yere askerlerin baskın yapması halinde kadın ve çocukların öldürülmesinde bir sakınca olmaz. Bu, bizim, Malik’in, Ebu Hanife’nin ve cumhurun görüşüdür. Çünkü geceleyin baskın yaparken kadın, erkek ve çocuklar birbirinden seçilemez. Hadiste geçen, “Zerari” sözcüğü şeddeli veya şeddesiz söylenebilir ki bundan maksat kadın ve çocuklardır. Bu hadis gece baskını yapmanın ve daha önceden davetin ulaşmış olduğu kişilere karşı haber vermeden saldırmanın caiz olduğunu gösterir. Ayrıca dünyada kafirlerin çocuklarının babalarının hükmüne tabi olduğunu da belirtir. Ancak ergenlik yaşından önce ölmeleri ile ilgili olarak üç farklı görüş bulunmaktadır.”[10]

İbn-i Kudame (rahimehullah) şöyle der: “Kafirlere geceleyin baskın yapmak ve haber vermeden öldürmek caizdir. Ahmed, geceleyin baskın yapmakta bir sakınca olmadığını söyler. Zaten Rumlara geceleyin baskın yapılmadı mı? Düşmana geceleyin saldırmanın mekruh olduğunu söyleyen kimse bilmiyoruz. Süfyan, Zuhri, Abdullah bin Abbas ve Sab bin Cessame sened zinciri ile Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle aktarılır: “Müşriklerin evlerine gece baskın düzenliyoruz, onların kadın ve çocuklarını esir alıyoruz, bunda bir sakınca var mıdır?” diye soruldu. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Onlar da onlardandır” diye cevap verdi. Bu hadisin senedi hasendir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kadın ve çocukların öldürülmesini yasaklamaktadır, diye itiraz edilirse, bunun kasten onları öldürmenin yasaklığıyla ilgili olduğunu söyleriz. Ahmed, onların kasten öldürülmesine karşı çıkmaktadır. Sab’ın (radıyallahu anh) rivayet ettiği hadis kadınların öldürülmesinin nehyinden sonrasına dekgelmektedir. Çünkü kadınların öldürülmelerinin nehyi İbn-i Ebi Hukayk’ın öldürülmesi için adam gönderilmesi esnasında olmuştur. Her iki rivayeti uzlaştırmak da mümkündür. Yasaklanan öldürme, kasıtlı öldürmedir; mübah olan öldürme ise, kasıtsız yapılandır.”[11]

Sab’ın hadisini şerhederken İbn-i Hacer (rahimehullah), bunun mensuh olabileceğini belirtir. Çünkü Ebu Davud’un rivayetinde Zuhri’nin sözünden bu hadise ilave olunmuş bir fazlalık bulunmaktadır. Rivayetin sonunda “Süfyan der ki: Zuhri dedi ki: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.” İbn-i Hacer şöyle der: “Zuhri bu sözü ile sanki Sa’b hadisinin mensuh olduğuna işaret etmektedir.” Ne var ki bu yasaklamanın tarihi ile ilgili rivayet konusunda da ihtilaf bulunmaktadır. Ebu Davud’un rivayetinde Ebu’l-Hukayk’ın öldürülmesi için adam gönderildiği dönemde olduğu söylenirken, İbn-i Hibban’ın rivayetinde ise Huneyn günü olduğu belirtilmektedir.[12]

Ebu Bekr el-Hazımi, bu iki hadisi nakletmiş ve bir grubun, ikinci hadisin birinci hadisi neshettiğini, başka bir grubun birinci hadisin ikinci hadisi neshettiğini ve yine üçüncü bir grubun ise bu iki hadisi uzlaştırmaya çalıştığını aktarır. Daha sonra ise bu iki hadisin uzlaştırıldığı Şafii’nin görüşünü nakletmiştir. Şafii (rahimehullah) şöyle der: “Sab hadisi, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) son umresi sırasında olmuştur. Şayet birinci umresi sırasında olmuşsa, bu dönemde veya daha öncesinde İbnu Ebi’l-Hukayk öldürülmüştü. Son umresi sırasında olmuşsa, bunun İbnu Ebi’l-Hukayk’ın öldürülmesi olayından sonra olduğu kesindir.” Şafii (rahimehullah), Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kadın ve çocukları öldürmeyi yasakladığını biliyoruz, ancak daha sonradan bunu serbest bıraktığını bilmiyoruz, demektedir. Bize göre kadın ve çocukların öldürülmesinin yasaklığı, bu kadın ve çocukların, öldürülmeleri emredilen düşman kişilerden ayırt edilebilmelerinin mümkün olduğu yerlerdedir. “Onlar da onlardandır” sözü, bu kadın ve çocukların da hem can ve hem de yurt bakımından dokunulmazlığa sahip olmadıkları manasındadır. Bu nedenle Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) geceleyin düşmana baskın yapmayı mübah kılmıştır. Mustalıkoğullarına iki defa gece baskını yapmıştır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gece baskını yapmayı helal kılmışsa, bu durumda baskın sırasında düşmandan kadın ve çocukların ele geçirilmesinin helal olmasını da hiç kimse haram kılamaz. Bu nedenle bu kadın ve çocukların öldürülmelerinden dolayı günah kazanma, kefaret, diyet veya kısas gibi şeyler yoktur. Çünkü gece baskını yapmak mübah kılınmıştır. Onlar için İslam dokunulmazlığı da yoktur. Ancak onlar erkeklerden ayrı ve seçilebilir durumda iseler, onları öldürmek doğru olmaz. Çocukların öldürülmesinin yasaklanması, öldürmeyi gerektirecek küfür işleri henüz yapmamaları sebebiyledir. Kadınların öldürülmesinin yasaklanması ise, onların savaşçı olmamalarından dolayıdır. Hem çocuklar ve hem de kadınlar ele geçirildikleri taktirde Allah’ın dinine destek olmaya adaydırlar.”[13]

Şafiinin ve daha önce Nevevi’nin söylediğinin özeti şudur: Öldürülmesi istenen kafirler ile içiçe olmaları halinde kadın ve çocukların öldürülmesinde bir sakınca yoktur. Ancak kasten, onları hedef edinmek ve öldürmek doğru değildir. Allahu Teala en doğrusunu bilir.

Abdulkadir bin Abdulaziz


_____________________________________________________________
[1] Buhari, Hadis no: 4037

[2] Fethu’l-Bari, 8/340

[3] Sahihu Müslim Şerhi, Nevevi, 12/160

[4] Buhari, Hadis no: 3039

[5] Buhari, Hadis no: 3038

[6] Fethu’l-Bari, 7/354

[7] Abdurrahman ed-Duseri, Safvatu’l-Âsâr ve’l-Mefahim min Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim, 1/268 Daru’l-Erkam, 1404

[8] Müttefekun Aleyhi

[9] Müslim

[10] Sahihu Müslim Şerhi, Nevevi, 12/48-50

[11] El-Muğni ve’ş-Şerhu’l-Kebir, 10/503

[12] Fethu’l-Bari, 6/147

[13] El-Hazımi, el-İtibar fi’n-Nasihi ve’l-Mensuhi, 215, Matbaatu’l-Endülüs, Hıms, 1386

shamilonline.org
---------
"Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyâmet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır. Buharî, Cihâd 10, Zebâih 31; Müslim, İmâret 103; Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 21, (1656); Nesâî, Cenâiz 82, (4, 78), Cihâd 27, (6,28); Muvatta, Cihâd 29, (2, 461)"
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
Allah insanların cehaletini mazur görsün inşallah.
 
İ Çevrimdışı

İbn Muhammed

الله اكبر و العزة الله
İslam-TR Üyesi
Allah insanların cehaletini mazur görsün inşallah.
Akhi tamam eyvallah da ortada bir tarafta müslüman olduğunu söyleyen ve Rasulullah'a hakaret edenlere gereken haddi veren zatlar diğer tarafta kafir oldukları ayan beyan ortada olan zatlar var. Bu durumda cehalet mazeret olabilir mi? Benim bir bilgim yok ama ilim ehli kardeşler cevap verirse sevinirim. Çünkü durum açık gibi duruyor.
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
Akhi tağutlar insanlarin basina musallat olmus hocalar insanlari kandiriyor. Allah cahil insanlara acisin insallah.
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
Allah insanların cehaletini mazur görsün inşallah.
Allah musriklerin cahil olduğu için kafir olduğunu bildiriyor bu dua dan tevbe et kardes büyük küfür lerde cehalet mazeret değildir kapalı meselede mazeret tir Allah rasulune saldıran ların oldurulmesini kınayan açık naslari reddeder kafir olur özrü yoktur nevakidul islam ın 10.maddesi kim ki islami öğrenmemekte tembellik eder bildigi ile de amel etmez se kafir olur selef ulemasi bir belde de kuran var ise yada Müslümanlar yaşıyor ise huccet ikame olmuştur dedi
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
Allah musriklerin cahil olduğu için kafir olduğunu bildiriyor bu dua dan tevbe et kardes büyük küfür lerde cehalet mazeret değildir kapalı meselede mazeret tir Allah rasulune saldıran ların oldurulmesini kınayan açık naslari reddeder kafir olur özrü yoktur nevakidul islam ın 10.maddesi kim ki islami öğrenmemekte tembellik eder bildigi ile de amel etmez se kafir olur selef ulemasi bir belde de kuran var ise yada Müslümanlar yaşıyor ise huccet ikame olmuştur dedi
Akhi ama dini ogrendiini sandigi hoca belamsa?
 
E Çevrimdışı

Ebu Said

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
nasıl kafir oluyor kınayan anlayamadım? o şairle ilgili olan siyer bilgisini inkar ediyor olsa ya da yanlış da olsa o rivayetle ilgili yorum yapsa dinden çıkar mı?
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
E Çevrimdışı

Ebu Said

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ya hayır velev ki biri o rivayeti saglam bulmuyor cerh ediyor ravilerden birini ya da diyor ki bu olayda sebep başkaydı işte o kişi şöyle şöyle yapmıştı yani yanlış da olsa tevil ediyor mezkur rivayeti. o yuzden de bu saldırıyı kınıyor şimdi bu adama dinden çıktın mı diyeceğiz.
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
nasıl kafir oluyor kınamayan anlayamadım? o şairle ilgili olan siyer bilgisini inkar ediyor olsa ya da yanlış da olsa o rivayetle ilgili yorum yapsa dinden çıkar mı?
Allah ayette diyor ki boşuna Özür dilemeyin iman ettikten sonra kafir oldunuz bi onceki ayette de Allah rasulu ve din ile alay edenler olduğunu haber veriyor kimse o bilgiyi reddedemez hadis inkari kufurdur Allah kuranin her yerinde ehli küfür e mücadele yi emredeeken nasıl kınayan küfre girmez namaz kilani kınama nin hükmü nedir dinden bi rukun ile Alay eden im hükmü nedir hatta bir emri yapsa da eğer razi değil se o insan kafirdir
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
ya hayır velev ki biri o rivayeti saglam bulmuyor cerh ediyor ravilerden birini ya da diyor ki bu olayda sebep başkaydı işte o kişi şöyle şöyle yapmıştı yani yanlış da olsa tevil ediyor mezkur rivayeti. o yuzden de bu saldırıyı kınıyor şimdi bu adama dinden çıktın mı diyeceğiz.
Açık ve büyük küfür de cehalet nasıl mazeret oluyor hangi alimden delil getiriyorsun Allaha ve rasululrasulune soven kafiri öldüren i Tenkid edene nasıl bi mazeret getirecek sin suud selefileri bile açık ve büyük küfür de hiçbir mazeret yoktur diyor o insan kim ki delili zayıf görüyor
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
nasıl kafir oluyor kınayan anlayamadım? o şairle ilgili olan siyer bilgisini inkar ediyor olsa ya da yanlış da olsa o rivayetle ilgili yorum yapsa dinden çıkar mı?
Allah ve Rasûlüne Söven Kimsenin Hükmü
Allah ve Rasûlüne söven bir kimse küfür sözü söylediği için sırf bu sövmesi sebebiyle kâfir olur. Sövmenin haram olduğuna inanması veya sövmeyi helal kabul etmesi sonucu değiştirmez. Böyle birisinin sırf bu sözü sebebiyle kâfir olacağı ve niyetine bakılmayacağı hususunda Ehl-i Sünnet arasında hiçbir ihtilaf yoktur. Kur’an ve Sünnette yer alan deliller; Sahabe, Tabiîn ve Mezheb imamlarının kavilleri bunun böyle olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda, iman ve küfür meselelerinde “Mürciî” veya “Cehmî” olandan başka kimse farklı görüş beyan etmemiştir. Böyle birisi mürted olarak öldürülür ve istitabe de uygulanmaz (tevbeye davet edilmez). Bunun delillerine gelince:
Kur’an’da Yer Alan Deliller:

Yüce Allah şöyle buyurur:

“Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.” (Tevbe, 12)

Yüce Allah bu ayette kendi dinine dil uzatan, İslam hususunda ileri geri konuşmak suretiyle dini tenkit eden kimselerin “küfrün önder ve liderleri” olduğunu beyan ediyor. Dine dil uzatmak (ta'n etmek) ise, dine yakışık olmayan şeyleri nispet etmek yahut da dinden olan herhangi bir şeyi hafife alarak itiraz etmek demektir. “Küfürde önder olma vasfı” mücerret küfrün üzerine eklenmiş bir niteliktir. Yani onlar dine dil uzatmaları sebebiyle üzerinde bulunmuş oldukları küfre, küfür katmışlar ve küfürde katmerleşmişlerdir. İmam Kurtubî şöyle der:

“Allah Teâlâ’nın; “Küfrün elebaşlarını hemen öldürün” buyruğundaki “elebaşları” anlamına gelen; “eimme” kelimesi, “imam” kelimesinin çoğuludur. Bununla kastedilen bazı ilim ehlinin görüşüne göre Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye b. Halef gibi Kureyş'in ileri gelenleridir; ancak bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü bu âyet-i kerime Tevbe Sûresi'ndedir. Ve bu âyet-i kerime nazil olup da insanlara karşı okunduğunda Allah, Kureyş'in güç kaynaklarının kökünü kurutmuştu. Geriye onlardan kalanlar ya Müslümandı, ya barış yapmış kimselerdi. Dolayısıyla “Küfrün elebaşlarını hemen öldürün” buyruğunun ahdi bozan ve dine dil uzatmaya kalkışan her bir kimsenin, küfürde bir esas ve bir lider olması manasına gelmesi muhtemeldir.”[1]

İbn-i Teymiyye der ki: “Allah Teâlâ bu kimseleri sırf dine dil uzattıkları için “küfrün elebaşları” diye isimlendirdi. Bununla, dine dil uzatan her kimsenin küfrün önderi olduğu kesinlik kazanmıştır.”[2]

“Andolsun, onlara (Tebük gazvesine giderken söyledikleri o alaylı sözleri) soracak olsan, elbette şöyle diyeceklerdir: “Biz sadece eğlenip şakalaşıyorduk.” De ki: “Allah ile O’nun ayetleri ile ve Rasûlü ile mi alay ediyorsunuz? Özür dilemeyin. Siz iman ettikten sonra gerçekten de kâfir oldunuz…” (Tevbe, 65, 66)

Bu ayetin nuzül sebebi şu olaydır:

“Tebük gazvesinde bir adam: “Bizim şu Kur’an okuyanlarımız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseleri görmedim” dedi. O mecliste bulunan bir adam: “Yalan söylüyorsun. Sen bir münafıksın. Seni Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e haber vereceğim” dedi. Bu Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ulaştı ve bunun üzerine bu ayetler indi.”[3]

Abdu’l Mun’im Mustafa bu ayet ve ona ilişkin sebebi nuzulu zikrettikten sonra şöyle der:

“Bu nakiller, Allah ile ayetleri ile ve Rasûlü ile alay eden bir kimsenin, bunu oyun, eğlence ve şaka maksadıyla yapsa dahi kâfir olacağı noktasında açık nasslardır. Ümmet arasında küfür olan bir söz veya amel ile eğlenilmesinin küfür olduğu konusunda hiçbir ihtilaf yoktur…” [4]

Zikri geçen ayet ve hadiste, Tebük gazvesine giderken aralarında konuşan ve konuşmaları esnasında Rasûlullâh ve ashabı hakkında -içeriğini itikat ederek değil, sadece oyun ve eğlence amacıyla- ileri geri laflar eden bir takım insanların bu sözleri nedeniyle dinden çıktıkları belirtilmektedir. Ayetin ifadesinden onların bu olaydan önce “mü’min” oldukları, fakat telaffuz ettikleri bir takım alaycı ifadelerden dolayı küfre düştükleri anlaşılmaktadır. İmam Kurtubî, Kadı Ebu Bekir İbnu’l Arabî’nin şöyle dediğini nakleder:

“Küfür (lafızlarıyla) şaka yapmak küfürdür. Bu konuda ümmet arasında hiçbir ihtilaf yoktur.” [5]

İmam Cessas “Ahkamu’l Kur’an” adlı eserinde bu ayeti tefsir ederken şöyle der:

“Bu ayette, ikrah olmaksızın küfür kelimesini söyleyen kimselerin şakacı veya gerçekçi olmasının eşit olduğuna bir işaret vardır… Bu ayet, küfür kelimesini izhar etme hususunda şaka yapanla ciddi olanın aynı hükme tabi olduğunu ifade etmektedir.”[6]

İbnu’l Cevzi der ki: “Bu (nakiller) küfür kelimesini izhar etme hususunda şaka yapanla ciddi olanın bir olduğuna işaret etmektedir.”[7]

İman Âlusi şöyle der: “Bazı âlimler bu ayet ile küfür kelimesini söyleme hususunda şaka yapmanın ve ciddi olmanın eşit olduğuna delil getirmişlerdir ki, bu hususta (zaten) ümmet arasında hiçbir ihtilaf yoktur.”[8]

İbn-i Nuceym der ki: “Kim gerek şaka yere gerekse ciddi olarak küfür kelimesini söylerse tüm âlimlere göre kâfir olur. Bu konuda niyetinin hiçbir geçerliliği yoktur.”[9]

İbn-i Hümam şöyle der: “Kısacası, bazı fiiller vardır -kâfirlere has olan alametler gibi- bunlar inkâr makamına kâimdir. Küfrün bizzat kendisinden uzak durmak nasıl gerekli ise bu tür fiillerden de uzak durmak gerekir. Allah Teâlâ “Biz dalmış eğleniyorduk” diyen kimselere, “Özür dilemeyin, siz iman ettikten sonra gerçekten kâfir oldunuz” buyurdu. Onlara: “Siz yalan söylediniz” demedi. Aksine küfrün en belirgin özelliklerinden olan “boş işlere dalmak” ve “eğlenmek” ile boyunlarından İslam bağını çıkardıklarını ve İslam’ın korumasından çıkıp küfre girdiklerini haber verdi. Bu da göstermektedir ki, bu tür fiiller bir şahısta bulunduğu zaman o şahsın küfrüne hükmedilir; kalbindeki tasdike de bakılmaz.”[10]

Sünnette Yer Alan Deliller

* İbn-i Abbas radıyallâhu anh’den şöyle rivayet edilmiştir: “Gözleri görmeyen âmâ birisinin ümmü veledi[11] vardı. Bu kadın Rasûlullâhsallallâhu aleyhi ve sellem’e küfreder, onun hakkında yakışıksız şeyler söylerdi. Âmâ adam onu bundan nehyeder, fakat kadın vazgeçmez, âmâ yine onu meneder ama dinlemezdi. Kadın bir gece Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemhakkında yakışıksız şeyler söylemeye, ona küfretmeye başladı. Bunun üzerine âmâ hançeri aldı kadının karnına sapladı ve üzerine yüklenip onu öldürdü. Ayakları arasına bir çocuk düştü. Kadın orasını (yatağı) kana buladı. Sabah olunca olay Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e anlatıldı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem halkı toplayıp şöyle dedi:

- “Bu işi yapan şahsı Allah'a havale ediyorum (Allah adına yemin vererek arıyorum). Şüphesiz onun üzerinde benim hakkım var, (bana itaat etmesi vacip) ama ayağa kalkarsa müstesna.”

Bunun üzerine âmâ kişi kalktı, safları yararak ve sallanarak (gelip) Rasûlullahsallallâhu aleyhi ve sellem’in önüne oturdu ve:

- “Ya Rasûlullah! Ben o kadının sahibiyim. Sana küfreder ve hakkında çirkin sözler söylerdi. Onu nehyederdim dinlemez, menederdim vazgeçmezdi. Benim ondan inci tanesi gibi iki oğlum var. O bana karşı da yumuşaktı. Dün gece yine sana sövmeye ve hakkında çirkin sözler söylemeye başladı. Ben de hançeri alıp karnına sapladım, üzerine yüklenip onu öldürdüm!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

- “Dikkat edin ve şahit olun ki, o kadının kanı hederdir (kısas gerekmez)” buyurdu.[12]

İbn-i Teymiyye bu hadisi şerh ederken der ki:

“Bu hadis, sırf peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e sövdüğü için o kadının öldürülmesinin caiz olduğu hususunda bir nassdır. Keza, (Rasûlullâh’a sövdüğünde) zımmî birisinin öldürülmesine de delildir. Müslüman bir erkek ve Müslüman bir kadının -Rasûlullâh’a sövdükleri zaman- öldürülmeleri evleviyetledir.”[13]

* İbn-i Abbas radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Hutame ehlinden “Asma binti Mervan” isminde bir kadın Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’i hicveder/hakkında ileri geri konuşurdu. Onun bu tutumundan dolayı Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem:

- “Kim benim için o kadının hakkından gelir?” diye (ashabına) sordu.

Hemen o kadının kabilesinden adı “Umeyr b. Adiyy” olan bir zat ayağa kalkarak:

- “Ben ey Allah’ın Rasûlü” dedi ve gidip kadını öldürdü.

Sonra durumu Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e haber verdi. Bunun üzerine Rasûlullâhsallallâhu aleyhi ve sellem:

- Bu meselenin hükmünün böyle olduğu hususunda hiç kimse ihtilaf etmez” buyurdu.

Sonra Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemetrafındakiler baktı ve:

- Allah ve Rasûlüne yardım eden bir kimseye bakmaktan hoşlanıyorsanız, Umeyr b. Adiyy’e bakın” buyurdu.[14]

* K’ab b. Eşref hadisesi de bu olaya delil olacak niteliktedir. K’ab b. Eşref, Allah Rasûlü hakkında ileri geri konuşan, O’na hakaretler eden, Rasûlullâh’a karşı açılan savaşa destek veren ve İslam’a düşmanlığı ile bilinen Yahudi bir şairdi. Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellemonun bu küstahça tavırlarından rahatsız olduğu için bir gün ashabına: “Kim K’ab b. Eşref’in hakkından gelebilir? Hiç şüphe yok ki o, Allah ve Rasûlüne eziyet vermiştir” buyurdu. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme: “Ey Allah’ın Rasûlü! Onu öldürmemi ister misin?” diye sordu. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem: “Evet” diye yanıt verdi.[15]

Sahabenin Uygulaması

* Hz. Ebu Beki radıyallâhu anh, Rasûlullâh’ı kötüleyici nitelikte şarkılar söyleyen bir kadın hakkında İbn-i Ebi Rebia’ya bir mektup yazdı ve şöyle dedi:

“Eğer sen o kadını öldürme hususunda benden önce davranmış olmasaydın ben hemen onu öldürmeni sana emrederdim. Çünkü peygamberler hakkında ki had cezaları diğer insanlarınkine benzemez. Müslümanlardan her kim böyle bir suç işlerse o artık mürted olmuş olur. Eğer İslam devleti ile anlaşmalı kimselerden birisi böyle yapacak olsa o artık anlaşmayı bozmuş bir muharip sayılır.”[16]

* Bir gün Hz. Ömer’radıyallâhu anh’ın huzuruna Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e söven bir adam getirildi. Hz. Ömer radıyallâhu anh hemen adamı öldürdü ve şöyle dedi:

“Kim Allah’a veya peygamberlerden birisine söverse onu derhal öldürün!”[17]

* Bir kadın Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e sövmüştü. Durumu öğrenen Halid b. Velid hemen kadını öldürdü.[18]

İlim Ehlinin Kavilleri

İshak b. Rahaveyh der ki: “Müslüman âlimler, Allah’a veya peygambere söven ya da Allah’ın peygamberlerinden bir peygamberi öldüren bir kimsenin -Allah’ın indirdiği şeylerin tamamını kabul etse bile- sırf bu yaptığı şey sebebiyle kâfir olacağı hususunda icma’ etmişlerdir.”[19]

İmam Hattâbî der ki: “Böyle bir kimsenin katli hususunda Müslüman âlimlerden hiçbirisinin ihtilaf ettiğini bilmiyorum.”[20]

İbn-i Teymiyye der ki: “Mesele hakkında sözün özü şudur: Söven kimse eğer Müslüman ise (bu yaptığı ile) küfre girer ve ihtilafsız bir şekilde öldürülür. Bu görüş dört imamın ve diğer âlimlerin mezhebidir.”[21]

“Allah’a ve Rasûlüne sövmek hem zahiren hem de batınen küfürdür. Söven kimsenin bunun haramlığını kabul etmesi, bunu helal sayması veya bundan gafil olması hükmü değiştirmez. Bu, “iman söz ve ameldir” diyen sünnet ehli âlim ve fakihlerin mezhebidir.”[22]

“Eğer söven kimse Müslüman ise icmaen/tüm ulemaya göre katledilmesi vaciptir. O kişi sırf bu sövme sebebiyle kâfir ve mürted olmuş ve kâfirlerden daha kötü bir hale gelmiştir, çünkü kâfir Allah’ı yüceltir ve üzerinde olduğu inancın Allah ile istihza etme ve O’na sövme anlamına gelmediğini itikat eder.”[23]

Keşmîrî şöyle der: “Ehl-i ilim, Rasûlullâhsallallâhu aleyhi ve sellem’e söven bir kimsenin öldürüleceği hususunda icma’ etmiştir.”[24]

Muhammed İbn-i Sahnûn der ki: “Ulema Hz. Peygambere söven ve O’na noksanlık izafe eden kimsenin kâfir olacağı hususunda icma’ etmiştir. Kim böyle birisinin kâfir olduğundan veya azaba uğrayacağından şüphe ederse o da kâfir olur.”[25]

Kadı İyaz şöyle der: “Müslüman olup ta Allah’a söven bir kimsenin kâfir olduğu ve kanının helalleştiği hususunda hiçbir ihtilaf yoktur.[26]

“Keza, kim, tebliğ ettiği ve haber verdiği hususlarda peygamberimize kasıtlı olarak yalan izafe eder, doğruluğunda şüphe eder, O’na söver veya “O tebliğ etmedi!” der, Onunla ya da diğer peygamberlerden biri ile alay eder, onları hor görür, onlara eziyet verir, onlardan birisini öldürür ya da savaşırsa icmaen kâfir olur.”[27]

Abdu’l Mun’im Mustafa şöyle der: “Dine söven birisi küfrün ve dalaletin önderi konumundadır. Böyle birisi -her ne kadar Müslüman olduğunu iddia etse bile- zahiren ve batınen kâfir olmuş ve dinden çıkmıştır. Onun küfrü sırf sövmesinden ve din ile alay etmesinden kaynaklanır. Bunu yaparken ister kalbi ile inkâr etsin, yalanlasın isterse bundan uzak olsun fark etmez.[28]

Ayet, hadis ve ulemanın kavilleri çerçevesinde meseleye baktığımızda Allah’a peygambere veya dinin mukaddes addettiği bir şeye söven veya bunlarla alay eden bir kimse sırf bu alayı nedeniyle kâfir olur. Onun niyetine, kastına, niçin sövdüğüne ya da buna benzer bir takım gerekçelerine bakılmaz. Böylesi bir şahıs dinin kutsal kabul ettiği bir şeyi küçümsemek suretiyle dinden çıkmıştır. Bu hususta niyet geçerli değildir. Niyete ancak sarih olmayan ve içeriğinde kapalılık olan meselelerde başvurulur.[29] Bu gibi lafızların sarahatinde ise şüphe yoktur. Bu nedenle dinin mukaddesatına söven kimseler sırf bu sövgülerinden ötürü dinden çıkmış ve mürted olmuşlardır. Haklarında riddet babının ahkâmı uygulanır ve gereken cezaya çarptırılırlar.

Âlimlerin konuya ilişkin görüşlerini naklederken dikkatimizi çeken bir husus var. Bu husus; onların neredeyse tamamının Allah’a, Rasûlüne ve dinin mukaddesatına söven bir kimsenin kâfir olacağı hususunda icma’ nakletmeleri. Bu gün kendilerini Ehl-i Sünnet’e nispet edip de küfrü yalnızca kalbe indirgeyen kimselerin bu icma’ nakillerine dikkat etmeleri gerekir. Maalesef kendisini ilme nispet eden nice insanlar bile –bilerek veya bilmeyerek- bu inancın etkisi altında kalmaktadırlar. Allah celle celâluhu Ehl-i Sünnet’in berrak yolunu girmeyi hepimize nasip etsin.



[1] “el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an”, 4/18, 19.

[2] “es-Sarimu’l-Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf. 21.

[3] “Tefsiru’t-Taberi”, 6/172 vd.

[4] “Dinden Çıkaran Ameller”, sf. 155.

[5] “el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an”, 4/101.

[6] “Ahkamu’l-Kur’an”, 3/207.

[7] “Zadu’l-Mesir”, sf. 593.

[8] “Tefsiru Ruhi’l-Meani”, 6/190.

[9] “el-Bahru’r-Raik”, 5/134.

[10] “Feydu’l-Barî”, 11/50.

[11] “Ümmü veled” ifadesi, efendisinden çocuk dünyaya getiren cariye anlamında bir fıkıh terimidir.

[12] Ebu Davut, hadis no: 4361. hadis “sahih”tir.

[13] “es-Sarimu’l Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf, 66.

[14] “es-Sarimu’l Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf, 101. ayrıca bkz. Kenzu’l Ummal, hadis no: 35491; “Müsned-i Şihab”, hadis no: 662 ve 663.

[15] Buhârî, Cihad, 158. hadis no: 3031.

[16] “es-Sarimu’l Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf. 423.

[17] Aynı yer.

[18] “es-Sarimu’l Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl, sf. 209. Ayrıca bkz. Beyhakî, “es-Sünenü’l-Kübrâ”, 16641 nolu haber.

[19] Abdu’l Mun’im, “Tenbihu’l Ğafilîn ila Hükmi Şatimillahi ve’d-Dîn”, sf, 13.

[20] Aynı kaynak.

[21] “es-Sarimu’l Meslûl ala Şatimi’r-Rasûl”, sf. 10.

[22] Age. 1/513.

[23] Age. 1/547.

[24] Enverşâh, el-Keşmîrî, “İkfâru’l-Mulhidîn”, sf. 64. “Tenbihu’l Ğafilîn ila Hükmi Şatimillahi ve’d-Dîn” adlı eserden naklen. Bkz. sf. 14.

[25] “Tenbihu’l Ğafilîn ila Hükmi Şatimillahi ve’d-Dîn”, sf. 14.

[26] “eş-Şifâ bi Ta’rifi Hukuki’l-Mustafa”, sf. 832.

[27] Age. Sf. 849.

[28] “Tenbihu’l Ğafilîn ila Hükmi Şatimillahi ve’d-Dîn”, sf. 19.

[29] Küfür lafızlarında niyetin geçerli olup-olmadığı ilerleyen bahislerde gelecektir.
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
nasıl kafir oluyor kınayan anlayamadım? o şairle ilgili olan siyer bilgisini inkar ediyor olsa ya da yanlış da olsa o rivayetle ilgili yorum yapsa dinden çıkar mı?
Namaz kilani kınayan in hükmü nedir oruç tutani zekat vereni ? Bunlari yapsa dAhi razi olmadığı için kafirdir mazereti yoktur kardeşim
 
E Çevrimdışı

Ebu Musenna Tanzim

☆Ahmed İbn Taymiyyah~Hamoud al-Aqla al-Shuebi☆
Banned
böyle bir başlığın açılması abes.... aman kınama kafir olursun.... hikmetten uzak sözler..... haberi alınca bizde gururlandık elhamdulillah dedik... kınayanlara da elbet lafımız vardır lakin ... böyle garip başlıklar bizim ahlakımız olmamalı
Dinin kafir dediğine müslüman mi diyeyim
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt