Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haftanın Konusu Dertlerinize Bir De Bu Açılardan Bakın

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Es selamu aleykum kardeşlerim.

Aşağıdaki yazı "derdini 'sevmek' isteyenler"e gelsin:

Allah herkesi farklı sınar ve herkesin derdi kendine büyüktür. Benim derdim kimine ağır, kimine hafif gelir. Benim derdim "benim kaldırabileceğim" kadardır, "bana özel"dir, "benim için"dir; Rabbim "beni düşünürek" bunları bana yazmıştır...

"beni düşünerek",

"beni düşünerek",

"beni düşünerek..."

Bunun üzerine dertlerini biraz daha seven oldu mu?

Dertler nasıl sevilebilir, acı verse de nasıl daha güzel bir sabırla karşılanabilir, kurtulmak gerekse de bu süreçte nasıl daha güçlü kalınabilir; yorumlara örneklerle* aktarabilirsiniz. Bu konuda türlü bakış açıları var ve her biri çok değerli...

*Ve bu konularda ayetler, hadisler, alim sözleri, güzel hikmetli sözler...
 
kâtib Çevrimdışı

kâtib

لَا إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّٰهُ
İslam-TR Üyesi
Aleykûm selâm we rahmetullâhi we berekâtuh.

Tecrübeyle; dertsiz insanlar daha şımarık ve saf oluyor küçük bir sıkıntıda isyan ediyorlar ama acı çekmiş kişiler daha olgun oluyor ve farklı bakış açılarına sahip olabiliyor. Aynı zamanda insanlara karşı daha anlayışlı olabiliyorlar. Dert ve sıkıntıların sonucunda daha güçlü ve olgun insanlar ortaya çıkıyor. "Acı yoksa kazanç da yok."
ALLAH'u Âlem.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Aleykûm selâm we rahmetullâhi we berekâtuh.

Tecrübeyle; dertsiz insanlar daha şımarık ve saf oluyor küçük bir sıkıntıda isyan ediyorlar ama acı çekmiş kişiler daha olgun oluyor ve farklı bakış açılarına sahip olabiliyor. Aynı zamanda insanlara karşı daha anlayışlı olabiliyorlar. Dert ve sıkıntıların sonucunda daha güçlü ve olgun insanlar ortaya çıkıyor. "Acı yoksa kazanç da yok."
ALLAH'u Âlem.
Bu aklıma şu hikayeyi getirdi:

Hintli bir usta, çırağının mutsuz bir şekilde devamlı her şeyden şikayet etmesinden usanmıştır. Çırağına bir ders vermek ister ve çırağını tuz almaya gönderir. Çırak, tuz almaya beni niye gönderdi diye şikayet ederek döner. Usta, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp karıştırıp, içmesini söyler.
Çırak, tuzlu suyu içer içmez tükürmeye başlar.
Usta sorar:
– Tadı nasıl?
Çırak öfkeyle cevap verir:
– Tadı berbat, acı.
Usta gülümser, çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Suyu içen çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta tekrar sorar:
– Tadı nasıl?
Çırak cevap verir:
– Tadı çok güzel, ferahlatıcı.
– Tuzun tadını aldın mı?
diye sorar usta,
– Hayır suyun tadından başka tat almadım.
diye cevaplar çırağı. Usta, gölün yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:
– Yaşamda kederler, sıkıntılar tuz gibidir, ne az, ne de çoktur. Sıkıntın olduğunda yapman gereken tek şey sıkıntı veren sorunla ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sorunlarla başa çıkarken sen de bardak gibi değil, göl gibi olmaya çalış.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Derdini sevmek/ sevebilmek, onu hediye olarak kabul edebilmek muthis bir olgunluk gerektirir diye düşünüyorum ben.

Ve yine insanin artistliğini yerle bir eden,
Sen kimsin dedirtten
Ne kadar aciz oldugunu şöyle kafana vura vura hatirlatan şey bu, dert sıkıntı imtihan vs.

Dert bir tane değil bazen üstüste gelen seyler olabiliyor. Birini kaybetmek, aci veren bir hastalikla imtihan olmak, maddi zorluk, ne bilim bunlar cok baba gibi duran zorlu imtihanlar ama her biri dallanip budaklanan ve birbirine gebe şeyler.

Bir de dıştan hele hele hic tanimadigimiz birini ya da az bucuk tanisak da yine icini bilemedigimiz birilerini yargilamaktan da kacinmak gerek cunku harbiden kendi dunyasinda ne olup bittigini bilemeyiz.
Hepimizin bir derdi sıkıntısı vs olduguna gore
Onu kabul edebilmek bunun icin caba harcarken bir de bu insani yargilarla ugrasmak o derdi kabullenmeye set vurabiliyor, dert olayina baska sekilde teslim olabiliyor isyana bile sürükleyebiliyor. Falan fülün. :giggle:
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Derdini sevmek/ sevebilmek, onu hediye olarak kabul edebilmek muthis bir olgunluk gerektirir diye düşünüyorum ben.

Ve yine insanin artistliğini yerle bir eden,
Sen kimsin dedirtten
Ne kadar aciz oldugunu şöyle kafana vura vura hatirlatan şey bu, dert sıkıntı imtihan vs.

Dert bir tane değil bazen üstüste gelen seyler olabiliyor. Birini kaybetmek, aci veren bir hastalikla imtihan olmak, maddi zorluk, ne bilim bunlar cok baba gibi duran zorlu imtihanlar ama her biri dallanip budaklanan ve birbirine gebe şeyler.

Bir de dıştan hele hele hic tanimadigimiz birini ya da az bucuk tanisak da yine icini bilemedigimiz birilerini yargilamaktan da kacinmak gerek cunku harbiden kendi dunyasinda ne olup bittigini bilemeyiz.
Hepimizin bir derdi sıkıntısı vs olduguna gore
Onu kabul edebilmek bunun icin caba harcarken bir de bu insani yargilarla ugrasmak o derdi kabullenmeye set vurabiliyor, dert olayina baska sekilde teslim olabiliyor isyana bile sürükleyebiliyor. Falan fülün. :giggle:
Evet, sanırım dertlerimizi sevebilmemizin önündeki en büyük sorunlardan biri bu: diğerlerinin derdimize yaklaşımı )

Kimisi küçümser; bunlar için:

Herkes "kendine ve başkalarına" derdi verenin Allah olduğunu, ve Allah'ın herkese gücü kadar verdiğini, ve kimsenin ne kadar gücü olduğunu sınama yetkisinin kimsede olmadığını; dertli kişiye iyilik etmek istiyorsak "sadece güzelce nasihat" ile yükümlü olduğumuzu bilirse, daimi şekilde çok güzel toplumsal dayanışmalara şahid olabiliriz inşaAllah )

Ve bir başka boyut; bunlar da tam tersi büyütürler:

Bazı kişiler de dert sahibi kişilere destek olmak isterken, "vah beni vah vah, ay ne kötü, nasıl dayanıyorsun?" vs şeklinde çok acımalı tutumlara girebiliyorlar. Bu, ilgili kişilerin kendi dertlerini daha büyük görmelerine sebep olur ve zaten içerde -insanlık hali- yeşerme ihtimali bulunan isyan duygularını destekler. Onun yerine Asr Suresini düşünmek ve öğütlemek en güzelidir, olması gerekendir:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Asra yemin olsun ki, insan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır."
 
A Çevrimdışı

Alkâme

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bireysel konuşucak olursam dertlerinde mükafatında Allah dan geldiği aşikar fakat bize gelen iyilikler Allahtandır svt fakat dertler ise yaptigimiz kotuluklerdendir oda Allahtan geliyor yaratiyor ama yaptigimiz kotuluklerden oturu öte yandan ne kadar olgun davranmaya calissak da icten ice baskiladigimiz isyan durumu vardir bunu hep baskiliyarak şükrediyoruz buda bana insan mutlaka ziyandadir ayetini getiriyor aklima ama ote yandan tüm olumsuz eylemlere ve kotu durumlara karsi kader deyip gecmemiz gerekiyor bununla mucadele etmemiz gerekiyor. Fakat mücadele ruhu ve bitkinlik bir yerlerde artık enerjimizi bitiriyor bu nokta da yılma dan mücadele etmeye devam etmeliyiz Allah selamet versin inşeAllah.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
dertler ise yaptigimiz kotuluklerdendir oda Allahtan geliyor yaratiyor ama yaptigimiz kotuluklerden oturu
Aynen kardeşim. Bu şekilde Rabbimiz hak ettiğimizi bu dünyada vererek ahiret hesabından kurtarıyor, bu bakımdan yine kârda görünüyoruz. Ayrıca yaptığımız kötülüklere karşı bu dünyada bedel ödemesek*, Allah muhafaza nefsimiz bizi nerelere taşır Allah bilir.

* Misal kafirlerin çeşitli kötülüklere karşı genellikle dünyada bedel ödemediği görülür ama aynı tür kötülükleri bir müslüman yapsa, çok geçmez başına bir haller gelir. Farkındalık sahibi olanlar başına gelenin yaptığı kötülüklerden olduğunu bilir ve tevbe eder. Farkında olmayanlar ise uzunca süre sınanır durur, çoğunlukla ta ki anlayıp tevbe edene kadar...

Not: Bazen anlasanız ve tevbe etseniz de başınıza gelenden kurtulamazsınız; ya daha çok, samimi tevbeye ihtiyacınız vardır veya belki de "o derdin varlığına" ihtiyacınız vardır. Nitekim bir kulu Allah sever, ahirette üstün yerleri ona layık görür ama kişinin ibadet hayatı yeterince kuvvetli değilse kişi o yeri elde edemez. Onun yerine Allah dert verir ve "derde karşı sabrı" karşılığında derecelerini yükseltir. Hangi açıdan bakarsak bakalım, iyi de olsak, kötü de olsak; hoşumuza gitse de, gitmese de tüm yollar hayra çıkıyor aslında. Herşey lehimize; ama aleyhimize gibi görünüyor bize ve isyan düşünceleri oluşabiliyor.

İşte tüm süreçteki en kötü şey bu: isyan. Nitekim tüm sevabı, tüm ecirleri, tüm fırsatları geri çeviriyor. Sonra hem dünyada dertli, hem ahirette kayıpta olarak kalıveriyoruz.
 
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Rabbim derdi kederi olan kardeşlerime selamet versin, hoş bir hayat yaşatsın..Onlara aldiklarindan çok daha hayırlılarını güzellerini nasip eylesin.. imtihan olana şu zikri çokca söylemesi tavsiye edilmektedir "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" güç ve kuvvet yalnızca Allah'tandır. Allah'ın yardımı olmadan ne imtihanlarla baş edebiliriz ne de kaybettiklerimizi geri kazanabiliriz.. bu zikir bize Allah'ın yardımı olmadan hiçbir şey ile baş edemeyecegimizi hatırlatmaktadır..
Cabir b, Abdullah'tan rivayete göre de ayet Eşcalı Avf b. Malik hakkında inmiştir. Müşrikler Salim adındaki bir oğlunu esir almışlardı. Resulullah (s.a.v.)'e gelerek ona fakirlik içerisinde olduğundan şikayette bulundu ve dedi ki: Düşman oğlumu esir aldı, annesi de buna dayanamıyor. Bana ne emredersin? Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'tan kork ve sabır göster. Sana da, annesine de la havle ve la kuvvete illa billah sözlerini çokça tekrarlamanızı emrederim." Malik evine dönüp hanımına şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) bana da, sana da la havle ve la kuvvete illa billah sözlerini çokça tekrarlamamızı emretti. Hanımı: Bize ne güzel bir emir verdi, dedi. Bu ikisi de bu sözü söylemeye koyuldu. Düşman bir ara oğluna gereği gibi dikkat edip gözetemedi, oğlu da onların koyunlarını önüne katıp babasına getirdi. Beraberinde getirdiği koyunlar dört bin tane idi. Bu ayet-i kerime nazil oldu. Peygamber (s.a.v.) bu koyunları ona verdi. Kaynak: İmam Kurtubi Talak-3 tefsiri. Not:Bir rivayette deve sürüsünü getirdiği ve bu zikri müşriklere esir olan oğlunun söylediği geçmiştir.(Ibn kesir ve taberi tesfiri)
Allahu Teala sabredenlere hesapsız mükafat vereceğini buyurmuştur.(Zümer-10)
Malik b. Enes'in de Yüce Allah'ın: "Sabredenlere de ecirleri hiç şüphesiz hesapsız verilir" buyruğu hakkında şöyle dediği nakledilmiştir: Bu. dünyadaki musibetlere ve kederlere sabretmektir. şüphesiz başına gelen musibetlerde teslimiyeti elden bırakmayıp kendisine yasak kılınan şeyleri terkeden kimsenin alacağı ecrin miktarı, hesabı yoktur.



Katade de şöyle demiştir: Allah'a yemin ederim, bu durumda ne kile, ne de terazi olacaktır. Enes'in bana anlattığına göre: Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Kıyamet gününde) mizanlar konulur. Sadaka ehli getirilir. Ecirleri terazilerle tastamam verilir. Namaz ve hac da aynı şekilde. Sonra bela ve musibete uğramış kimseler getirilir. Onlar için terazi konulmaz. Herhangi bir amel defterleri açılmaz. Ecir üzerlerine hesabsız bir şekilde sağnak sağnak yağdırılır.



Yüce Allah da: "Sabredenlere de ecirleri hiç şüphesiz hesabsız verilir" diye buyurmuştur. öyle ki dünyadaki afiyet ve esenlik içerisinde olanlar keşke cesetleri makaslarla kesilmiş olsaydı diye temenni edeceklerdir. Buna sebeb ise bela ve musibet ehlinin alıp gidecekleri fazilet ve lütuflardır.'' Kaynak:Kurtubi Zümer-10 Tefsiri
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mesma' b. Asım' Rahimeullah dedi ki: "Bahreyn ehlinden çokça ibadet eden bir adamı gece yarısı şöyle derken işittim:

'Ey gözümün nuru ve gönlümün süruru! Beni seni gözünden düşüren şey nedir, ey lütuf sahibi? Sonra bir çığlık attı ve ağladı. Sonra şöyle dedi: 'Haşyetinle dolu olan kalplere ne mutlu! Muhabbetinin taht kurduğu kalplere ne mutlu! Senin sevgin, kalpleri, sana yakarıp ibadet etmekten başka şeylerden lezzet almaktan alıkoyar. Senin haşyetin, kalplere, gazabına uğrama korkusuyla, günaha giden bütün yolları kapatır.' Sonra yine ağladı ve dedi ki: 'Kardeşlerim, ahiret hayrının elinizden kayıp gitmesine ağlayınız, çünkü onun telafisi
yoktur."

İbni Recep el-Hanbeli Allah Sevgisinin Esintileri
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
beriaa Çevrimdışı

beriaa

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bu aklıma şu hikayeyi getirdi:

Hintli bir usta, çırağının mutsuz bir şekilde devamlı her şeyden şikayet etmesinden usanmıştır. Çırağına bir ders vermek ister ve çırağını tuz almaya gönderir. Çırak, tuz almaya beni niye gönderdi diye şikayet ederek döner. Usta, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp karıştırıp, içmesini söyler.
Çırak, tuzlu suyu içer içmez tükürmeye başlar.
Usta sorar:
– Tadı nasıl?
Çırak öfkeyle cevap verir:
– Tadı berbat, acı.
Usta gülümser, çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Suyu içen çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta tekrar sorar:
– Tadı nasıl?
Çırak cevap verir:
– Tadı çok güzel, ferahlatıcı.
– Tuzun tadını aldın mı?
diye sorar usta,
– Hayır suyun tadından başka tat almadım.
diye cevaplar çırağı. Usta, gölün yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der:
– Yaşamda kederler, sıkıntılar tuz gibidir, ne az, ne de çoktur. Sıkıntın olduğunda yapman gereken tek şey sıkıntı veren sorunla ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sorunlarla başa çıkarken sen de bardak gibi değil, göl gibi olmaya çalış.
 
Üst Ana Sayfa Alt