Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Din Nasihattir! [Ebu Ömer el Kureyşi el Bağdadi]

S Çevrimdışı

Sa'd Bin Ebi Vakkas

Üye
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم

Müminlerin Emiri..

Ebu Ömer el Kureyşi el Bağdadi’nin Ses Mesajı:

“Din Nasihattir!”

Hamd bütünüyle Allah’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. Allah kimi doğru yola ilettiyse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırdıysa onu doğru yola iletecek yoktur.

Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun şeriki de yoktur. Ve şehadet ederim ki Muhammed, O’nun kulu ve elçisidir.


Bugün, mesajımız, kendisinde vuku bulan tehlikeli olayların Yahudilerin bağlara, ya akrabalık bağlarına ya da haksızca kuşatılan Filistin’deki Müslümanlara yönelik olan ahid bağına hürmetinin olmadığının kanıtı olduğu mübarek belde (Filistin) hakkındadır. Bu belde (Filistin) ki Allah onu aziz kılmış ve hakkında buyurmuştur ki:
“O’na ayetlerimizden bazısını gösterelim diye kulunu geceleyin Mescid-i Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren (Allah) münezzehtir. Şüphesiz ki O işitendir, görendir.” (İsra: 1)


Ve onun (Filistin’in) mescidlerini ziyaret etmeyi bir ibadet kıldı.
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Üç mescidden başka mescid ziyaret etmek için yola çıkılmaz: Mescidi-l Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa.”

Ve oranın ehlini Cihadla aziz kıldı, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ümmetimden düşmanlarıyla savaşan bir taife hak üzere sabittir, Allah’ın onlar hakkındaki hükmü gelinceye dek muhalifleri onlara zarar veremez.


Sahabe sordu: "Ey Allah’ın Rasulü, onlar nerededir?" Cevab verdi: "Beytul Makdis ve çevresinde.”


Biz inanıyoruz ki savaşımız kutsal şeylerimiz eksenindedir, bu yüzden insanların ondan yüz çevirmesi, din düşmanı Yahudilerin ve hizmetkârlarının Kudüs’ü direk bir işgal ile veya hizmetkârlarının Şerif el Harameyn’de (Mekke, Medine) yaptığı gibi dolaylı bir işgal doğrultusundaki planlarına yönelmeleridir.


Çünkü Yahudiler yozlaştırmanın kaynağında ve merkezindeler, çünkü onlarla gerçek savaş Kudüs içindir ve onlara karşı savaş, taşlar ve ağaçlar bizimle beraber savaşıp zafer İslam dininin ve ehlinin oluncaya kadar var olacaktır.


Bugün, mesajımız diriliş beldesindeki Yahudilere karşı savaş hakkındadır. Bundan önce çözüm hakkında konuşmadan önce inandığımız ve gerekli gördüğümüz bazı gerçeklere vurgu yapmak isteriz:


Birincisi: el-Aksa konusu her Müslümanı ilgilendiren İslami bir meseledir. Bu ne iğrenç bir milliyetçilikle, ne de rezil bir vatanperverlikle sınırlandırılamaz. el-Aksa tüccarları hakkın sesini susturabilmek için ne denerlerse denesinler, Filistinli tüm Müslümanların Irak, Çeçenistan ve diğer İslam ülkelerinin özgürleştirilmesinden sorumlu olduğu gibi, her Müslüman da Filistin’in özgürleştirilmesiyle ilgili ve sorumludur.


Allah buyurur ki: “Şüphe yok ki bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir. Sizin Rabbiniz de benim. O halde yalnız bana ibadet edin.” (Enbiya: 92)


Bu gerçek genelde Ümmetin, özelde ise Kudüs halkının kalbinde sabittir elhamdulillah. Kardeşler, Kudüslü yaşlı (100 yaşının üzerinde) bir adama evini kendilerine istediği miktarı üzerine yazması üzere açık çek karşılığında satması için teklifte bulunduklarında, o onlara şöyle cevab vermiştir: “Size evimi bir şartla veririm. Bütün dünyadaki Müslümanlardan iki aylık bebekler de dahil olmak üzere kendi evlerini satacaklarına dair imza getirirseniz, o zaman size parasız olarak vereceğim.” Ve ben işimi Allah’a bırakmışım diye Yahudilere cevab verdiğini anlattılar, bu ise beni hep ağlatır.


İkincisi: İsrail dini esaslar üzerine kurulmuş bir din devletidir. Onun dini çıkarları için kullanan laik bir devlet olduğunu söyleyen yalan söylemiştir. O, Ümmetin bedenine ekilmiş kötü huylu bir bakteridir. Hainler onunla binlerce teslimiyet anlaşması imzalamış olsa bile sökülüp atılmalıdır.


Üçüncüsü: Bizim için Yahudilik ve Siyonizm arasında bir fark yoktur. Savaşı Siyonistlerle sınırlı tutmak uluslar arası art niyetli bir sahtekârlıktır. Çünkü Yahudilerin karakteristik özellikleri nesilden nesile miras olarak kalan tarihsel biçimde Allah’ın kitabında zikredilmiştir.

Allah buyurur ki: “Onlar ne zaman bir savaş ateşi yakmak isterlerse, Allah onu söndürür. Yeryüzünde fesada koşarlar, Allah ise fesadçıları sevmez.” (Maide: 64)


Dördüncüsü: Arab milliyetçilerinin, hayırsız Arap devrimleriyle İsrail devletinin kurulmasında parmakları vardır. Bu ise onların İngiliz ordusuna katılarak Kudüs’e fatih edasıyla girmeleriyle oldu. Sykes Picot anlaşmasıyla Ürdün, Irak, Levant ve Arap yarımadasındaki ajan zayıf krallıklar şeklinde İslam Ümmeti’ni parçalara ayırdılar ve onu böldüler.


Beşincisi: Nekbe felaketinin sebebi ve problemlerin kaynağı olurlarken, Aksa’yı kurtaracak Filistinli grupların, Baasçılarla, komünistler, laikler ve diğerleriyle karışımı yıllardır tekrarlanıyor. Eğer yalan dolu bunca yıl sonra anladıkları bir şey varsa, o da Allah’ın onları ifşa etmesi ve zelil etmesidir. Her Müslüman Filistin konusunda gerçek kaybeden tüccarları biliyor.


Altıncısı: Özellikle de bu devirde, İhvan’dan sonra çıkan gruplar, başlarında da Hamas grubu gelmek üzere, Kassam Tugayları’ndaki sadık kimselerden çok uzaklar.


Onlar gerçektende dine ve ümmete ihanet ettiler, şehidlerin kanlarından vazgeçtiler, onların politik lider silsilesinin ihaneti yıllardır devam ediyor. Filistinliler, bu liderlik tarafından Kassam Tugayları’na uzun zamandır ve ikinci Filistin intifadasından önce yüklenen zalim ablukanın hikâyesini bilirler. Bu, Kassam’daki sadık kimseleri hayırsız politik kararlarını uygulatmak için baskı altına almak içindi. Sonuç, Yahudilerin ve onların hizmetkârı olan ihanet liderlerinin elleriyle sadık kimselerin hepsinin öldürülmesi ve tutuklanmasıydı.

Hamas liderliğinin ihanetinin kilometre taşları şu şekilde tanımlanabilir:


A- İnsan yapımı laik anayasa bünyesinde ve Filistin’in üç çeyreğinden fazlasını Yahudilere veren “Oslo” anlaşması esasları üzerinde, siyasi sürece katılımları.

B- İsrail’i tanımak anlamına gelen, “Oslo” anlaşmasının esasları üzerine kurulan ulusal Filistin otoritesini tanıdılar ve onun Yahudilerin hizmetkarı olan mürted başkanını tanıdılar.

C- Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan uluslar arası kararları kabul ettiklerini bildirmeleri. BM’yi kabul etmek, onun insan yapımı kanunlarını kabul etmektir, bu da (BM üyesi olan) İsrail’i kabul etmek demektir.

D- Özellikle Mısır ve Suriye’deki mürted rejimlerle yabancı ittifakı dahilinde isteklerini yerine getirmeleri, Hama (Suriye eski başkanı Hafız Esad tarafından yok edilen Sünni köyü) şehidlerinin kanlarını hiçe saymaları. Halid Meşal ise mücrim katil Hafız Esad’ı Arab halkıyla ilgilenen, Filistin haklarını savunan sadık Müslüman olarak vasfediyor! O (Halid Meşal), Suriyeli Nusayri ordunun Lübnan’daki Sünnilere, özellikle de kamplardaki Filistinlilere saldırıp onları perişan ettiğini bilmiyor mu? (Eski İsrail cumhurbaşkanı) İzak Rabin Suriye’nin Lübnan müdahalesi hakkında diyor ki, “İsrail, Suriye ordusunun Lübnan’a yoğun girişini engellemek için bir sebep görmüyor, bu ordu ise Filistinlilerle savaşıyor, eğer onları durdurur veya engellersek, o zaman Filistinlilere yardım etmiş oluruz!”


Bu nedenle, Filistin’i özgürleştirme iddiasıyla Suriye’nin Rafızi rejimiyle ittifak kurmak, büyük bir ihanettir. Selahaddin Eyyubi ise Mısır ve Levant’deki Şii Ubeydi devletine son vermeden onu kurtarmadı, Suriye’deki şimdiki Nusayri devleti ise daha kindardır.


İbni Teymiyye der ki: “Nusayriler Müslüman alimlerin ittifak ettiği üzere kafirdirler, onların kestiklerini yemek caiz değildir. Kadınlarıyla evlenmek caiz değildir, onlar Müslüman değil mürted oldukları için ve Hıristiyan ve Yahudi olmadıkları için cizye de veremezler.”


E- Bütün Mücahidleri hayal kırıklığına uğrattılar. Örneğin, liderleri Moskova’da Çeçenistan’ın Rusya’nın iç meselesi olduğunu, bunun yanında Irak cihadıyla alakaları olmadığını, orada bir mermi dahi sıkmayacaklarını söylediğinde, tevhid ehlinin öldürülmesine ve sürülmesine dolaylı olarak mutabık kalmış oldular.


F- Toplumu İslamlaştırmak peşinde olmadıklarını, bu yüzden siyasi oluşumun İslam Şeriatı esasları üzerine olmasını istemediklerini söylemeleri, yönetimi ele aldıklarında ve Gazze’nin kontrolüne tamamen sahip olduklarında Şeriatla hükmetmemeleri.


G- En büyük husumetlerinin, özellikle de şu anda, Selefi Cihad yoluna karşı olması ve onların sahip oldukları planlardan herhangi birini başarısızlıkla sonuçlandırmak için ciddi yoğun ve hala devam eden denemeleri, Ceyşul İslamla olan hikayeleri meşhurdur. Ceyşul İslam tarafından kaçırılan İngiliz gazeteciyle olan hikayeleri de meşhurdur. Hamas meseleye karışmadan ve gazeteciyi kurtarmadan önce, kardeşlere İngiltere’den çok şey elde edebileceklerini söylemiştik.


H- Mürted veya kâfir dahi olsa Filistinlilerin kanlarının haram olduğunu söylemeleri. Tıpkı mürted Bahai Mahmud Abbas ve benzerlerinin kanlarını haram saymaları gibi.

Oysa Allah-u Teala kitabında buyurmamış mıdır ki: “Ey İman edenler. Sizden kim dininden dönerse, Allah, kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği bir topluluk getirir.” (Maide: 54)


Bütün bunlara çözüm olarak deriz ki:


İlk olarak- dinsizliğin ve batılın kurulması yıllarca sürdü, yok olmasının ve bu yapıya, bir rüzgârla yıkılmayacak hakkın sağlamlaştırılmış yapısını eklemenin uzun bir zaman alacağını bilmeliyiz.

Allah buyurur ki:“Kim tağutu inkâr ve Allah’a iman ederse o muhakkak kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmış olur.”
(Bakara: 256)



Öyle ki, yabancılaştırılmış bir zamanda, İslam’ın hükümlerinin ve işaretlerinin kayboluş zamanındayız.

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: “İslam garip başladı ve bir gün başladığı gibi garip olacak, ne mutlu gariplere.”


Umarım, Filistin’deki halkımız çözümün saf bir tevhid bayrağı altında Cihad olduğunu anlar. Ne beyazla siyah arasında, ne de Yahudi kafirle Filistinli mürted arasında fark yoktur. İsrail başbakanı “Olmert” ve çetesiyle Mahmud Abbas ve çetesi arasında bir fark yoktur. Daha doğrusu mürtedler daha kötüdürler.
Allah buyurur ki: “Ey iman edenler, kâfirlerden size yakın olanlarla savaşın. Onlar sizde büyük bir azim ve şiddet bulsunlar.” (Tevbe: 123)


Ve buyurur ki: “İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten uyulacak güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine: ‘Muhakkak bizler sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi inkâr ettik. Yalnızca Allah’a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda düşmanlık ve kin ebediyen baş göstermiştir’ demişlerdi. İbrahim’in babasına söylediği: ‘Muhakkak senin için mağfiret isteyeceğim. Allah’a karşı sana fayda sağlayamam’ sözü müstesna. Rabbimiz yalnız Sana tevekkül ettik, yalnız Sana yöneldik ve dönüşümüz de yalnız Sanadır.” (Mumtehine: 4)


Şeyh Hammad bin Atik der ki: “Müşriklere kin beslemediği halde kaç kişi şirk işlemekten uzak kalabilir ki? Allah buyuruyor ki: “Muhakkak bizler sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi inkâr ettik. Yalnızca Allah’a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda düşmanlık ve kin ebediyen baş göstermiştir”. Allah’ın “başlamıştır” demesinden itibaren bu ortaya çıkmış ve açıkça belirmiştir. Dikkat edin öncelikle düşmanlık ve kin göstermeyi zikretmiştir, çünkü bu daha önemlidir. Kâfirlerden nefret eden fakat onlara düşmanlık göstermeyen kişi ise, düşmanlık ve kin gösterinceye kadar ona karşı sorumluluğunu yerine getirmemiştir.


Allah buyurur ki: “Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, Allah, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetli, kendisinin onları seveceği onların da kendisini seveceği bir topluluk getirir ki, Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah’ın lütfudur ki, onu dilediği kimseye verir. Allah lütfu bol olandır, her şeyi en iyi bilendir.” (Maide: 54)


Şeyhulislam İbn Teymiyye der ki: “Kendisinin onları seveceği onların da kendisini seveceği bir topluluk getirir ki, Allah yolunda cihad ederler diye buyurdukları dinden veya onun bir kısmından dönmüş olanlara karşı cihad ederler. Mürted Şiilere karşı savaşanlarla beraber yaptığı gibi, Allah, bizi kendilerini sevdiği, onların da O’nu sevdiği ve mürtedlere karşı kınanmadan korkmadan savaşanlardan kılmayı üstüne almıştır.”


Sert bir şekilde hedef alınması gereken diğer bir tip topluluk ise oradaki halkımıza, mallarına yoksulluk riski götüren, kötü niyetli kanserleri Filistin’deki halkımıza karşı yürüyüşe geçmeye başladığı için, hainler tarafından kollanan ve “direniş” bayrağı altında İran’a ajanlık yapan Rafızilerdir. el-Basra şehri Rafızi olduğundan beri aynı cürüm Irak’ta işlendi, bugün ise orada Rafıziler çoğunluktadır.


Mücrimler kabile liderlerini ve halkı Şii metodolojisiyle, para baskısıyla, “muta nikahı” diye adlandırdıkları zina ile ve bütün kabileleri Şiiliğe dönüştürmeye götüren diğer yöntemlerle ikna etmeyi başardılar. Irak’taki şiilik’in yaşı 50 ila 70 civarındadır, daha fazla değil.


Ey Allah’ın askerleri bilin ki Şiilik, Muhammed’e (s.a.v.) indirilen İslam’dan gayri farklı bir dindir. Şiilik Allah’tan başka ilahlara kulluk ve kendisine teşvik ve yayılma veren kolay zina üzerine bina edilmiştir.


Kutsal hiç bir inancımız Rafiziler tarafından sövülmekten kurtulamamıştır. Allah'ın, Kur'an'ın, ve Rasul'ün kutsiyetine sövmüşlerdir.


Rafizi Nimetullah El Cezayiri, Sunniler hakkında diyor ki: “Diyorlar ki, 'Bizim Rabbimiz, Muhammed'i peygamber olarak gönderen ve Ebu Bekir'i de Peygamberden sonra halife yapandır.Biz, ne böyle bir Rabbe, ne de böyle bir Peygambere inanmıyoruz. Bununla birlikte biz diyoruz ki: ne halifesi Ebu Bekr olan Rab bizim Rabbimiz, ne de böyle bir Peygamber bizim Peygamberimiz değildir.”


Yahudilere, Mecusilere ve bunların ajanlarına karşı savaş ve Cihadımızda halkımıza yardım edecek şeyler şunlardır:

İlki- Selefi metodu taşıyanlardan akıllı ve deneyimli kişiler, gayretlerini organize etmeye çalışmak, metot ve imanda selefi bir grup oluşturmak. Bu grup, Aksa’nın gençleri arasında daha olgun yetişen Cihadi İntifada (başkaldırı) yapmak için yola kılavuzluk yapmak için çalışacak. Hareketlerini Mesacid ve Tevhid evlatlarının üzerine kurmalılar ve aklı başında Mesacid İmamlarla irtibatlı olmalılar. Öyle ki mücevher çocukları Cihadın halis amaçlarına göre eğitsinler:


Allah’ın kelimesini en yüksek yapmak ve Ümmeti uzun bir zaman geri bırakmış olan vatanperver ve milliyetçi düşünceleri kökünden kazımak. Bu düşünce Filistinli mürtedlerin kanlarını dokunulmaz kıldı ve Çeçen Mücahidlerin kanlarını iç mesele olarak saydı.


İkincisi- El Kassam Tugayları’nın temiz evlatları Hamas’tan ayrıldıklarını ilan etmeli ve onun sapmış bozuk politik liderliğini tecrit etmelidir. El Kassam gençlerinin çoğunun ve aralarından bazı liderlerin lider kadrodan ve onların politik sapmalarından rahatsızlık hissetmeye başladıklarını biliyoruz. Bu liderliğin Allah’ın hükümlerinden bu derece saptığını anlamadık mı; hizipleri birliğe davet etmekten asla vazgeçmeyen kimseler olduğumuz halde Kassam askerlerine liderliklerini devirme çağrısında bulunmamalıydık. Biz biliyoruz ki, bu yolla kapıları, hareketlerine uygun olarak temel olarak Medya organlarıyla eleştiri için ardına kadar açıyoruz. Şu ana kadar öncelik ve son Allah’ın rızası olmuştur ve amacımız nasihattir.


Akıllı ve deneyimli kişilerden Kassam askerleri arasında onları hiçbir zaman unutmayacağımıza ve sır tutup kurnazlık yapılmamasına dair Dava kampanyası başlatmalarını ve onları temin etmelerini istiyoruz.


Bütün meşru yolları kullanarak ellerinden geldiği kadar çok silah ve adam toplamalılar. Tavsiye, gizli veya açık, başarıya bu sapmış liderlikle ulaşılmaz. Neden olmaz! Irak’taki benzerleri olan kardeşleri İslami Parti, İslam Ordusu ve Hamas el Irak liderleri bugünlerde haçlılarla el ele Tevhide karşı savaşıyorlar. Buna inanmayanlar Bağdat kanalına göz atabilir ve Tarık el Haşimi’nin demeçlerini, İslam Ordusu’nun ahlaksız Emiri Ebu Azim Atamimi’yi dinleyebilir. Bu yüzden, onlar İranlı Mecusileri ve Suriyeli Nusayrileri bağrına basıp takip edenler ve hapishanede binlerce iffetli kadının onurunu çiğneyen Mısır istihbarat lideri Ömer Süleyman’la iyi dostluğundan ötürü övünenlerdir.


Ümmetin el Aksa’nın özgürlüğünü geri almadaki rolüne geline, bu çeşitli roller olabilir:


Birincisi: Filistinli kardeşlerimiz üzerindeki Yahudi-Amerikan zulmünü hafifletmek için yeni savaş meydanları açmak ve başlıca Amerikan kovboylarıyla direk bir savaşa tanıklık eden Irak ve Afganistan olmak üzere mevcut savaş meydanlarını koruma ve kuvvetlendirme seyrine devam etmek. Buradan, Levant’da kanlarıyla en güzel İslami destanı yazan ve muvahhidlerden küçük bir grubun kâfirlerin bedeninde kapanmayacak bir yara açabileceğini kanıtlayan Nahr el Barid öncülerine, Muhacirlere, Ensar’a çok şükranlarımızı gönderiyoruz. Eminim ki, Allah sizin döktüğünüz kanların sonuçlarının kaybolmasına müsaade etmeyecektir ve inşaallah kanlarınız Levent’de Yahudilere karşı üç cephesi Suriye, Ürdün ve Lübnan’da Cihadı tetikleyici olacaktır.


Haçlıları bozguna uğratanların kurtuluşundan dolayı Ümmeti ve Levant şövalyesi Şakir el Absi’yi kutluyoruz, irade, hak ve hakikat adamı olduğu için Allah onu bu ülkede Cihadın lideri yapsın, onun eliyle zaferi bahşetsin.


İkinci- Ümmet, Filistin’deki kardeşlerimizi ablukaya alan utanç duvarını kırmalıdır ve bunu başarmak için Filistinliler Ürdün’de ayaklanmalılar ve Batı Bankası’yla sınırları kırmalılar. Mısırlılar Levant bölgesinde ayaklanıp Gazze’deki kardeşleriyle aralarındaki duvarı kırmalılar, bilindiği gibi Mısır’ın ilk toprakları el Ariş’ten başlıyor.


El-Makrizi der ki: “el Ariş Filistinle Mısır arasında bir kenttir. Burası Suriye ve Lübnan’da kuşatmayı kardeşlerinin üzerinden kaldırmak için Filistinliler için utanç verici bir silahtır. En azından kardeşlerimize silah ve gıda yardımı için gizli kaçma noktaları açabilirler. Eğer mürted hükümetler ihanet ettilerse, Müslüman halklar asla sessiz kalmamalı ve hükümetlerle bu cürümü paylaşmamalıdır.”


Üçüncü- Halklar malzeme kuşatmasını kırmalı ve ev halkımıza uygulanan zorlukları engellemelidir. Her Müslüman’a gelirinden ayda iki dolar biriktirmesini öneririz, bunun yarısı Filistin’e gönderilmeli ve diğer yarısı da diğer cephelere gönderilmelidir. Bu, bu parayı Ümmetin imanlı halis evlatlarının, özellikle bilgili ve alim kimselerin yardımıyla toplamak için her sokağa ve çok dar alanlara dahi yayılmış gizli kurumları oluşturmak ile başarılabilir. Her Mescidin bağımsız bir kurum olarak düzenlenmesini öneririz ve sizi genişleme hususunda uyarıyorum. Size gizliliği tavsiye ediyorum ve biz kendini adamış imanlı insanlarla başlamalıyız.


Dördüncü- Din ve mevcut hayat için, Mücahidleri fikir ve fetvalarıyla desteklemek için ve laik ve bozguncu örgütleri desteklemekten sakındırmak için, mürted rejimlerin tehlikesini açıklamak için akıllı insanlar (alimler) korku engelini kırmalılar. İyi bir adamın dediği gibi onlardan Şehid Alimler çağlamalı.


Beşinci- Gerçek medya ve propagandayla Mücahidleri desteklemek, güzel amellerini göstermek ve tevhid akidesine dokunmadıkça hatalarını bağışlamak. Kendilerine gizli ve açık nasihat edilmeli.


Irak beldesindeki İslam Devleti’nin Filistin’i özgürleştirmedeki rolüne gelince, Allah’tan umuyor ve devletimiz için kendisinden istiyoruz ki devletimiz Nureddini Şehid’in ve talebesi Selahaddin Eyyubi’nin devleti gibi olsun. O ki Hittin savaşında Aksa Mescidi’ni geri almak için köşe taşı olmuştu. Aksa’ya Ömer el Faruk (r.a) gibi girmeyi umuyoruz. Allah’tan bugünkü İslam Devleti’nin Kudüs’ü geri almada köşe taşı olabilmesini istiyoruz. Amerikalılar ve Yahudiler bunun farkına vardı ve her yolu deneyerek bizi bu amaçtan geri çevirmeyi denediler. Çalışmaların çok daha fazla ilerlediği El Anbar’a karşı acımasız kampanyaları oluşturuldu, çünkü Mücahidlerin Anbar’ın bazı bölgelerinden orta menzilli füzelerle Saddam’ın yaptığı gibi İsrail’i kolayca bombalayabileceklerini anladılar. Onlar kesinlikle biliyor ki bu füzeler hala var ve kolaylıkla yapılabiliyor.


Başta Hamas el Irak, İslam Partisi, İslam Ordusu ve onların kurduğu mürted uyanış konseyi olmak üzere Mezopotamya’daki Müslüman Kardeşler (İhvanı Muslimun) bizi baba ocağından bile, el Anbar’dan çıkarmak için, size yardım etmekten alıkoymak için Amerikalılarla direk bir sözleşme yaparak her yolu denediler. Fakat bizim lehimize gelişmesinden beri umutların hepsi Allah’ın yardımıyla oldu. Biz ne zayıf kalpli birinin korkutmasıyla ne de bir ajanın ihanetiyle haktan sapmayacağız!


Bütün bu kinlerin içerisinde, sahip olduğumuz az bir para ile yardım etmeye hazırız ve liderinizi bombalardan başlayarak füze sanayisine kadar eğitmeye hazırız.


Bundan önce çocuklarımızı ve kadınlarımızı vuran okla, gizli dualarda unutmaması için teşvik ediyoruz.


Sonuçta, hatalarımızı kabul ediyor ve Allah’tan bağışlanma ve başarı niyaz ediyoruz.

Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Kardeşiniz Ebu Ömer el Kureyşi el Bağdadi..

Alıntıdır..

 
Üst Ana Sayfa Alt