Neler yeni

Dinde, Yenilikler Çıkarmanın Önüne Geçmek

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “Dinde uydurulan şeylerden sakının” buyurmuştur. Bid’at, dine ekleme, çıkarma, değiştirme veya tahrif etme yollarından biri ile yapılır. Çıkarılan bu bid’at fasıklık veya küfür olabilir.[286]
Buhari, Rasululah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediğini İbn-i Mes’ud’dan rivayet eder: “Ben havuzun başına sizden önce geleceğim. Bana sizden bazı kimseler yükseltilip (gösterilecek). O kadar ki, eğilsem onları tutarım. Ama hemen geri çekilecekler. "Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım!" derim. Ama bana; "Senden sonra bunların ne bid'atlar yaptıklarını sen bilmezsin!" denilir. Ben de: "Dini benden sonra değiştirenler rahmetten uzak olsun, rahmetten uzak olsun!" derim.”[287] Buharinin, Ebu Said’den Radıyallahu Anhu merfu olarak aktardığı başka bir rivayette ise şöyle geçer: “Senden sonra dini nasıl değiştirdiklerini bilmezsin” denir. Bunun üzerine ben; “Benden sonra değiştirenler uzak olsun, uzak olsun!” derim.”[288]
İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhu ise merfu olarak şöyle rivayet edilir: “Ümmetimden adamlar getirilir ve sola alınırlar. Ben; “Ey Rabbim, bunlar benim ashab(cıklar)ım” derim. Bunun üzerine; “Senden sonra neler uydurduklarını bilmezsin” denir. Ben, salih kulun söylediği gibi; “Aralarında olduğum sürece üzerlerinde gözetleyici idim. Ne zaman benim canımı aldın, artık onlar üzerinde gözetleyici olarak sen oldun” derim. Bunun üzerine; “Bunlar, sen aralarından ayrıldığından beri gerisin geriye dönmeye devam ediyorlar” denir.”[289] Rivayetlerin çoğunda bu şekilde küçültme ismi olarak “Ashapcıklarım” geçer. Bu da böyle yapanların azlığına işaret etmek içindir ki bunlar da bazı serseri bedevilerdir.
Buhari, bu hadisi “Kitabu’l-Fiten” bölümünün başında[290] vermektedir. Bunun sebebi, dinde bid’at çıkarmanın ve değişiklik yapmanın, fitne ve irtidadın en kötü sebeplerinden, hatta bizzat bu fitne ve irtidadın kendisi olduğuna işaret etmek içindir. Bunu da Allahu Teala’nın “...O'nun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir fitnenin gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar”[291] buyruğu doğrulamaktadır. Ayetteki fitne, İslam’ın hükümlerinden saparak ve dinde bid’at çıkararak Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yoluna muhalefet etmenin zorunlu cezasıdır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitap’ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık.”[292]
Bu nedenle İslam, dinde bid’at çıkarma ve değiştirmenin önüne geçmek üzere ölçüler getirmiştir. Buhari bu ölçüleri kitabının “Kitap’a ve Sünnete sarılmak” bölümünde ele almıştır. Bu ölçülerden bazıları şunlardır: Bid’atları yasaklamak ve onlardan sakındımak, cahilleri lider yapmanın yasaklığı ve bunun zıddı olarak da alimleri lider yapmanın teşvik edilmesi, kötü kıyas ve kötü görüşün yerilmesi, dinde zorlaştırmanın, tartışmanın, ihtilafın ve kitap ehli ve müşriklere benzemenin yasaklanması. Bu ölçüler ile ilgili deliller şunlardır:
A- Bid’atların Yasaklanması ve Onlardan Sakındırma:
1- Bid’at; dinde dayanağı olmayıp sonradan din adına uydurulan şeylerdir. Sözlük anlamı sebebi ile bid’at olarak isimlendirilse de, dinden bir dayanağı olduğu halde, sonradan ortaya çıkarılan birşey bid’at olarak nitelendirilmez. İbn-i Receb el-Hanbeli’nin yapmış olduğu tanım da budur. Yine şöyle der: “Bazı bid’atları güzel gördüğünü belirten seleften kimileri, bunu ıstılahi anlamda değil, lüğat manasında kullanmışlardır.”[293]
2- “İnsanlar güzel görse de, her bid’at bir sapmadır.”[294] Hafız Hakemi şöyle der: “Bütün bid’atlar merduttur ve onlardan makbul bir şey yoktur. Hepsi de çirkindir ve güzeli olmaz. Hepsi de sapmadır ve hidayeti olmaz. Hepsi de günahtır ve ecri olmaz. Hepsi batıldır ve hak olanı bulunmaz.”[295] Bütün bunlar Rasulullah’ın şu buyruğunu doğrulamaktadır: “Dinde uydurulan şeylerden sakının, çünkü her bid’at sapmadır.”[296]
Dolayısıyla İzzeddin bin Abdusselam’ın bid’atı vacip, mendub, mübah, mekruh ve haram kısımlarına ayırması, aslı olmayan bir taksimdir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “Her bid’at sapmadır” dediği halde, İzzeddin bin Abdusselam vacip bid’atın olduğunu nasıl söyleyebilir ki?[297] Şatıbi Rahimehullah şöyle der: “Bu taksim uydurma olup dinden hiçbir delile dayanmamaktadır.”[298]
3- Kim dinde bir bid’at veya değişiklik meydana getirirse, hem bu yaptığı sebebi ile kendisinin ve hem de onunla amel edenlerin günahını yüklenir. Bu, işlenen bu fesadın önüne geçmek için yapılan büyük bir tehdittir.
Müslim, Ebu Hureyre’den merfu olarak şöyle rivayet eder: “Kim bir sapıklığa çağırırsa, kendisinin günahı ve ona tabi olanların günahlarının misli ile yüklenir. Tabi olan kişilerin günahlarından da bir şey eksiltmez.” Ayrıca, “Kim İslam’da kötü bir uygulama dönemi açarsa...” hadisini de rivayet etmiştir.[299]
4- Dinde, uydurmaların önüne geçmek için bid’atçıyı koruyan ve barındıran kişi lanetlenmiştir. Müslim, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu Ali bin Ebi Talip’ten Radıyallahu Anhu rivayet eder: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana dört şey söyledi: Allah’tan başkası adına hayvan kesen kişiye Allah lanet eder, anne babasına lanet edene Allah lanet eder, bid’atçıyı koruyan kişiye Allah lanet eder, tarlanın sınır taşlarını değiştirene Allah lanet eder.”[300]
B- Cahilleri Lider Yapmaktan Sakındırma:
Cahillerin görüşlerini ve söylediklerini almaktan sakındırmak, bunun sapma ve dinde bid’atler ortaya koymanın, halkın din ve dünyasının bozulmasının en büyük sebeplerinden olduğunu açıklamak.
Buhari, Abdullah bin Amr bin As’tan Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediğini rivayet eder: “Allah size ilmi verdikten sonra çekip almaz, ama aranızdaki alimleri almasıyla cahil kişiler kalır, kendilerinden fetva sorulunca cahil görüşleriyle fetva verirler, hem sapıtırlar hem saptırırlar.”
Yine Abdullah bin Amr bin As’tan şöyle rivayet edilir: “Şüphesiz Allah ilmi çekerek insanlardan alıp çıkarmaz, ama alimleri alarak ilmi çekip alır. Alim kalmayınca insanlar cahil liderler edinirler, onlara sorarlar. Onlar da bilmeden fetva verirler, böylece hem sapar ve hem de saptırırlar.”[301]
C- Alimleri Lider Yapmanın ve Hükümleri Onlardan Almanın Teşvik Edilmesi:
Yukarıdaki hadis bunu belirtir. Ayrıca şu hadis de bununla alakalıdır: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “Emanet yitirilirse, kıyameti bekle” dedi. “Emanet nasıl yitirilir?” denilince; “İş ehli olmayana verilirse, emanet yitirilir” buyurdu.”[302]
D- Bozuk Görüş ve Kıyasın Kötülenmesi:
Bozuk kıyası ilk yapan, lanetli iblistir. Allahu Teala, onun bu kıyasını şöyle aktarır:
“Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten, onu ise topraktan yarattın, dedi”[303]
İblis, bu bozuk kıyas ile Allahu Teala’nın, Adem’e Aleyhisselam secde etme emrine karşı çıkmıştır.
Bozuk kıyas, nassa aykırı olarak yapılan kıyastır. Bozuk görüş de böyledir.[304] Bu bozuk usûl sebebiyle akaid ve ahkamla ilgili bir çok nass reddedilmiştir. El-Bani, “El-Hadisu Huccetun Binefsihi fi’l-Akaidi ve’l-Ahkam” isimli kitabında bunun bir çok örneğini vermektedir.
Beyhaki, İbn-i Mes’ud’un Radıyallahu Anhu şöyle dediğini rivayet eder: “Gelen her sene bir öncekini aratır. Demiyorum ki, bir yıl diğerinden hayırlıdır ve bir emir diğerinden hayırlıdır. Ancak bütün mesele ilmin yok olmasıdır. Sonra bir kavim çıkar ve işleri görüşlerine göre kıyas ederek yaparlar, böylece İslam yıkılır.”[305]
İlmin ortadan kalkacağını belirten hadis bu sözleri teyid etmektedir. Bozuk kıyas, delillendirmede bid’at ehlinin yollarından biridir. Allahu Teala’nın sıfatlarını yok sayanların izlediği yol da budur. Çünkü Allahu Teala’yı, yarattıkları ile kıyas etmişlerdir.[306]
Mezheplerin nassa aykırı olan zayıf görüşleri benimsemeleri veya nassa aykırı bir şekilde maslahat üzerine olan görüşler de bozuk kıyasın kapsamına girmektedir.
Buhari, Sehl bin Huneyf’in Radıyallahu Anhu şöyle dediğini rivayet eder: “Ey insanlar dininizi görüşlerinize tercih edin. Ben kendi nefsimi Ebu Cendel günü gördüm. O gün Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem emrini reddedebilseydim, reddederdim.”
Ebu Cendel gününden maksat, Hudeybiye günüdür. Lalekai, kendi senedi ile Ömer İbnu’l-Hattab’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Rey sahiplerinden sakının, onlar sünnetlerin düşmanıdır. Hadisleri ezberleyemedikleri için rey ile karar verirler. Bunlar saptılar ve saptırdılar.”[307]
E- Zorlaştırma ve Aşırılıktan Sakındırma:
İbn-i Mes’ud Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Aşırılar helak oldu, aşırılar helak oldu, aşırılar helak oldu.”[308] Hattabi şöyle der: Hadiste geçen “el-Mütenettiun (aşırılar)” aklın ulaşmadığı derin şeylere dalan ve didikleyen kişidir.”
İmam Ahmed Rahimehullah, İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhu merfu olarak şöyle rivayet eder: “Dinde aşırılıktan sakının, çünkü sizden öncekiler ancak dinde aşırı gittikleri için helak oldular.”[309] İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Bu, amellerde ve itikadlarda olabilecek bütün aşırılıkları kapsar.”[310]
Aşırılık, Hristiyanların küfre düşmelerinin sebebidir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey kitap ehli, dininizde aşırıya gitmeyin ve Allah hakkında haktan başkasını söylemeyin.”[311] Onlar, İsa Aleyhisselam hakkında, onu ilah yapacak kadar aşırıya gittiler. Muhammed bin Abdulvehhab Rahimehullah “Tevhid” isimli kitabında; “İnsanların küfre girmesinin ve dinlerini terketmesinin sebebi, salih kişiler hakkında aşırı gitmeleridir” şeklinde başlık kullanmış ve; “Sakın ilahlarınızı bırakmayın! Sakın Vedd’i, Suva’yı, Yeğüs’ü, Ye’ük’ü ve Nesr’i bırakmayın, dediler”[312] ayetini açıklerken, Buhari’nin rivayet ettiği İbn-i Abbas hadisini aktarmıştır.[313]
Çetin mücahedelere girişmek ve mübah şeyleri kendine yasaklamak konularında aşırılık ve zorluk, batıl te’viller ile sahibini, amelleri tümden bırakmaya kadar götürebilir. Çünkü zorlaştırmak, terke sebep olabilir.[314] Tasavvufçuların durumu bundan ibarettir.
Aşırılık, şia mezhebinin temeli olduğu gibi mezhep bağnazlığının da temelidir. Aşırılıklardan biri de şeyhleri yüceltmektir.[315] Onları yüceltmek, Allahu Teala ile birlikte onlara da ibadet etmeye kadar götürebilir. Yatırlara ibadet etmek veya bu şeyhlerin resimlerini asmak bunlardandır. Onların sözlerini ve fiillerini şer’i delillerin önüne almak da onları yüceltme hallerindendir. Mezhep bağnazlığının aslı budur.[316]
F- İhtilaf ve Tartışmanın Yasaklanması:
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Kur’an’ı kalpleriniz ilgi duydukça okuyunuz. Onda ihtilafa düşdüğünüz zaman bırakınız.”[317] Abdullah bin Amr’dan rivayete göre sahabeden bir grup Kur’an’dan bir ayet üzerinde tartıştılar ve sesleri yükseldi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüzü kızarmış olarak kızgın bir şekilde çıktı ve üzerlerine toprak atarak şöyle dedi: “Yavaş olunuz sizden önceki topluluklar bu yüzden helak oldular, peygamberlerine karşı çıkmaları ve kitapları tartışma kaynağı yapmaları sebebi ile helak oldular. Kur’an birbirini yalanlayarak inmedi, aksine birbirini tasdik eder. Ondan bildiklerinizle amel edin, bilmediklerinizi ise bilenlere sorun.”[318]
Tartışma, genellikle taraflarlardan birinin veya ikisinin bilgisizliği ve birbirlerine karşı haksızlık yapması sebebiyle çıkar. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, birbirlerine haksızlık ederek ayrılığa düştüler.”[319]
Heva, kıskançlık, kibir ve buna bağlı olarak gelişen inatlaşma haksızlıktır. Halbuki vacip olan, ihtilaf konusu olan şeyi Kitap ve Sünnet’e döndürmektir.
G- Ehl-i Kitap’a ve Müşriklere Benzemenin ve Onlardan Hüküm Almanın Yasaklanması:
Bu konuda yasaklayıcı ve sakındırıcı birçok nass vardır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Eğer kafirlere itaat edecek olursanız, sizi topuklarınız üstünde gerisin geriye döndürürler de ziyan edenlerin haline düşersiniz.”[320]
“Dinlerine tabi olmadıkça, senden ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar asla razı olmazlar.”[321]
”Ey iman edenler! Sizin dışınızdakileri dost edinmeyin. Size fesad çıkarmakta kusur etmezler. Sizin sıkıntıya düşmenizi isterler.”[322]
“İçlerinden pek azı müstesna olmak üzere, onlardan daima bir hainlik sezer durursun.”[323]
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Sizden öncekilerin yollarını karış karış ve adım adım izleyeceksiniz, onlar bir keler deliğine girseler siz de gireceksiniz.” Bunun üzerine orada bulunanlar şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulü, Yahudileri ve Hristiyanları mı kastediyorsunuz?” Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Başka kim olabilir ki?” dedi.”[324]
Bu, onlara tabi olmaktan sakındırma niteliğindedir. Nitekim başka bir hadiste de Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Kim onlara benzerse, onlardan olur.”[325]
Buhari, İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhuma şöyle rivayet eder: “Ey Müslümanlar! Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem indirilen Kitap; Allah'ın en yeni Kitabı ve içine hiçbir şey karışmamış olduğu halde ve yine onu okuyup durduğunuz halde, nasıl olur da ehl-i kitaba (şer'i) birşey sormaktasınız? Halbuki Allahu Teala, ehl-i kitabın, Allah'ın Kitabı’nı değiştirip elleriyle yeni bir kitap yazdıklarını, sonra da az bir menfaatı satın almak için; "Bu, Allah katındandır" dediklerini haber vermektedir. Bilesiniz, size gelen ilim, onlara soru sormanızı men etmektedir. Hayır! Vallahi onlardan bir kişinin bile size inen Kitap’tan sizlere bir şey sorduğunu görmüyoruz.”[326]
Bütün bunlara rağmen ümmet Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yasakladığı bu şeylerin tamamına düşmüştür. Allahu Teala; “Allah’ın emri biçilmiş bir kaderdir”[327] buyurur. Bu ümmetin, ehl-i kitabı takip ettiği işler konusunda şunları misal olarak sayabiliriz: Hulul (yaratanın, yaratılan suretinde bulunabilmesi) akidesi, salih kişilere saygı hakkında aşırıya gitmek, kabirlere tapmak, kabirler üzerine mescid inşa etmek, ihtilaf ve bölünmeler, hakkı gizlemek ve batılla karıştırmak, rahipleri ve hahamları rabler edinmek, demokraside olduğu gibi insanların birbirini ilahlaştırmaları, dinin siyasetten ayrılması, küfür olan anayasa ve kanunlara uymak[328], Arap milliyetçiliği gibi cahiliyye asabiyetini savunmak, malı veya şöhreti olan birisi hırsızlık yaptığı zaman ceza uygulamayıp, zavallı biri çaldığı zaman cezalandırmak, eğitim ve öğretim sistemlerinde küfür menhecinin Müslümanlara aktarılması, sanat, tiyatro, eğlence ve sinema gibi bozgunculuk araçlarında onları taklit etmek, bayramlarına katılmak, onlar gibi miladi tarihi kullanmak, onlar gibi sakalı traş etmek, tasavvufçuların yaptığı gibi müzik eşliğinde ibadet etmek,[329] yer yüzünün her tarafına yayılmış halde olan faiz ile alış veriş yapmak ve faizi almak. Günümüzde ne yazık ki Müslümanlar dinlerini batı üniversitelerinde Yahudi ve Hristiyanlardan öğrenmektedir. Mesela Mısır’da Ezher’i bozan ve geliştirilmesi adına kendi kanununu uygulayan Dr. Muhammed el-Behiy, doktorasını Almanya’dan almıştır. Mahmud Şeltut’un ardından gelen rektörlerin çoğu, Fransa’nın Sorbon Üniversitesi gibi Hristiyanların üniversitelerinde akademik kariyerlerini elde etmişlerdir. Müslümanların dalalette olan kitap ehlini ve müşrikleri izlemeleri, nübüvvetin alametlerindendir. Çünkü bu izleme, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bildirdiği şekilde karış karış ve adım adım olmuştur.
Sanayi ve bayındırlık gibi insanların ortak bir takım bilgilerinin olduğu işlerde, Müslümanın kafirden öğrenmesinin caiz olduğu açıktır. Ancak bu tür ortak ilimlerde bile, Müslümanın dinini koruması ve zarar gelmeyeceğinden emin olması gerekir. Aslında bu tür ilimlerin tahsilini, diğer farz-ı kifayeler gibi Müslümanlardan bir grubun yerine getirmesi gerekir ki Müslümanlar kafirlere muhtaç kalmasınlar.
Şimdiye kadar belirttiğimiz hak ve batılın yolu hakkındaki yedi esas, Müslümanın hakkı bilmesi, ona uyması, sapıklık yolundan sakınıp oradan yürüyenleri düşman olarak algılaması içindir. İbnu’l-Kayyim Rahimehullah bu konuda şöyle der: Allahu Teala şöyle buyurur:
“Biz ayetleri böyle açıklarız. Bir de suçluların yolu belli olsun diye böyle yaparız.”[330]
“Her kim de, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra, Rasul’e karşı gelir ve mü’minlerin yolundan başkasına giderse, biz de onu döndüğü yolda bırakır, cehenneme atarız. O, ne kötü bir dönüş yeridir.”[331]
Allahu Teala, Kur’an’da mü’minlerin yolunu ve günahkarların yolunu ayrıntılı olarak göstermiş, her iki yoldan gidenlerin akibetlerini ayrıntılarıyla açıklamış, her iki kesimin amellerini ve dostlarını, mü’minlerin yolundan gidenlere başarı verdiğini, günahkarların yolundan gidenlere ise rezalet ve hüsran verdiğini, mü’minlere başarı vermesinin sebeplerini ve günahkarlara rezalet vermesinin sebeplerini detaylarıyla açıklamıştır. Kitabı’nda her iki konuyu da net ortaya koymuş ve bu açıklamanın amacını da belirtmiştir.
Allahu Teala’yı, Kitabı’nı ve dinini bilenler, mü’minlerin yolunu ayrıntılı olarak bildikleri gibi, günahkarların yolunu da ayrıntılı olarak bilirler. Onlar için her iki yol apaçık belli olmuştur. Bunlar insanların en bilginleri, en samimileri ve onlar için en yararlılarıdır. Onlar rehber ve hidayet öncüleridir. Ashab kıyamet gününe kadar gelecek insanlara bu şekilde üstün olmuştur. Onlar dalalet, küfür, şirk ve helake götüren yolda yetiştiler ve bu yolları detaylarıyla tanıdılar. Sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi ve onları o dalalet, karanlıklar ve şirk yollarından hidayet ve sırat-ı müstakim yoluna çıkardı. Koyu karanlıktan apaydınlığa, şirkten Tevhide, cehaletten ilme, sapıklıktan hidayete çıktılar. Elde ettiklerinin büyüklüğünü anladılar, ona karşı sevgi ve şevkleri arttı. Kurtuldukları şirk ve küfre karşı nefretleri de büyüdü. Tevhid, İslam ve imana olan sevgileri insanların tümünden fazla olduğu gibi, zıttı olan şeylere nefret ve düşmanlıkları da o kadar büyüktü. Her iki yolu ayrıntılı olarak biliyorlardı.
Sahabeden sonra gelenlerin ise bir kısmı İslam’da yetişti ama onun zıddını ayrıntılarıyla bilemedi. Onun için mü’minlerin yolu ile günahkarların yolu yer yer birbirine karıştı. Çünkü iki yoldan biri veya her ikisi bilinmediği zaman karışma meydana gelir. Ömer İbnu’l-Hattab Radıyallahu Anhu şöyle der: “İslam’da yetişip cahiliyye bilinmediği taktirde İslam’ın düğümleri birer birer çözülür.” Bu, Ömer’in Radıyallahu Anhu ilminin büyüklüğünü gösterir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdiklerine aykırı olan her şeyin cahiliyye olduğu bilinmediği zaman, İslam ile karıştırma ihtimali büyük olur.
Cahiliyye, cehaletten gelir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdiklerine aykırı olan her şey cahiliyyedir. Günahkarların yolunu bilmeyen ve detaylarıyla anlamayanlar, bazı şeylerin mü’minlerin yolundan olduğunu düşünebilir. Nitekim bu ümmette ilim, itikat ve amel olarak günahkarların yolundan olan bir sürü şeyler meydana gelmiş, bunların farkında olmayanlar, onları mü’minlerin yoluna sokmuş, ona çağırmış, muhalefet edenleri tekfir etmiş, Allah ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem haram kıldıklarını kendisi helal kılmıştır. Cehmiyye, Kaderiyye, Hariciler, Rafıziler ve bunlara benzeyen fırka mensuplarının yaptıkları bu kabildendir. Allahu Teala, uzak durmak ve sakınmak için düşmanlarının yolunu bilmemizi istediği gibi, sevmek ve izlemek için evliyalarının yolunu da bilmemizi ister. Bu bilgide o kadar yarar ve esrar vardır ki onları ancak Allahu Teala bilir.”[332]...[286]Şatıbi, el-İtisam, 2/36

[287] Hadis No: 7049

[288] Hadis No: 7051

[289] Hadis No: 4625

[290] Hadis No: 7049-7051

[291] 24 Nur/63

[292] 5 Maide/14

[293] Camiu’l-Ulum ve’l-Hikem, 28/233.

[294] Lalekai, İbn-i Ömer’den rivayet etmiştir. Bkz. Şerhu İtikadi Ehli’s-Sunne, 1/92.

[295] Mearicu’l-Kubul, 2/616, es-Selefiyye baskısı.

[296] Tirmizi rivayet etmiş ve hasen sahih olduğunu söylemiştir.

[297] Fethu’l-Bari, 13/254, el-İtisam, 1/188

[298] El-İtisam, 1/191

[299] Bilgi için bakınız: Fethu’l-Bari, 13/302

[300] Bkz. Fethu’l-Bari, 13/281

[301] Müttefekun Aleyhi, Fethu’l-Bari, 1/195, 13/287

[302] Buhari

[303] 38 Sad/76

[304] Fethu’l-Bari, 13/282

[305] Fethu’l-Bari, 13/283

[306] Şatıbi, el-İtisam, 220, 241

[307] Şerhu İtikadi Ehli’s-Sünne, 1/123, İbnu’l-Kayyim, İlamu’l-Muvakkin, 1/77, Fethu’l-Bari, 13/289

[308] Müslim

[309] İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hibban sahih olduğunu söylemişlerdir.

[310] Fethu’l-Mecid, 228, Ensaru’s-Sünne baskısı.

[311] 4 Nisa/171

[312] 71 Nuh/23

[313] Bkz. Fethu’l-Mecid, 218, İğasetu’l-Lehfan, 1/208

[314] Şatıbi, el-İtisam 1/214

[315] Şatıbi, el-İtisam, 1/258

[316] Bilgi için bkz. Fethu’l-Bari, 13/175

[317] Fethu’l-Bari, 13/235

[318] Ahmed ve Bağavi rivayet etmiştir. El-Bani Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye’de sahih olduğunu söylemiştir.

[319] 3 Al-i İmran/19

[320] 3 Al-i İmran/149

[321] 2 Bakara/120

[322] 3 Al-i İmran/118

[323] 5 Maide/13

[324] Müttefekun Aleyhi

[325] Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmiş ve el-Bani sahih olduğunu söylemiştir.

[326] Hadis No: 7363, bilgi için bkz. Fethu’l-Bari, 13/300, 333

[327] 33 Ahzab/38

[328] Beşeri kanunları ve sosyalizm, komünizm gibi küfür sistemlerini benimsemek en büyük küfürdür.

[329] İbnu’l-Cevzi, Telbisu İblis, 319

[330] 6 En’am/55

[331] 4 Nisa/115

[332] İbnu’l-Kayyim, el-Fevaid, 108-111
 
Geri
Üst