Ö
Çevrimdışı
“Kovulmuş şeytanın şerrinden
Hamd, taatlerin en üstününü yerine getirmeye, saadetlerin en güzelini elde etme keyfiyetine bizleri muvaffak kılan
Seleften birisinin, öğrencisine şöyle dediği nakledilir:
-Şeytan sana kötülükleri güzel gösterdiği ve onları işlemeye teşvik ettiği vakit ne yaparsın?
-Ben de ona(şeytana) karşı direnirim, dedi.
-Peki, bir daha gelirse?
-Yine ona karşı direnirim.
-Ya bir daha gelirse?
-Ona karşı yine direnirim, dedi.
Hocası “Bu iş böylece uzayıp gider” diyerek
-Şimdi bana söyle; eğer bir sürü koyunun yanından geçersen, onların koruyucusu olan köpek sana havlayacak ve yoldan geçmeni engelleyecek olursa ne yaparsın? dedi. Öğrencisi: “Ona karşı direnir, gücüm yettiğince onu geri çevirmeye gayret ederim” dedi. Hocası: “Bu iş uzun sürer. Bunun yerine sen, o koyunların sahibinin yardımını iste, o köpeği senden uzaklaştırsın” dedi.
Değinmeseydik eksik kalacaktı. Kabirden başlayarak ebedi âleme ve içinde bizleri bekleyen meselelere geçmeden önce, kısacık dünya hayatı ile ilgili “mülahazalar”da önemine binaen değinmemiz gereken bir konuydu… Aslında, sohbetlerimiz arasında dolaylı da olsa bir şekilde kendisinden konuşuruz zaten. Ama illa da özel olarak belirtilmesi, şerrinden muhafaza için altının çizilmesi gereken bir konu; şeytan aleyhillane…
Şeytan kelimesi, uzaklaşmak anlamına gelir. Şeytana bu adın veriliş sebebi, Hakk’tan uzaklığı ve isyankârlığıdır.
İslami nasslardan edindiğimiz şeytanın varlığı ile ilgili bilgimiz daha öncelere dayansa da, insanlık olarak onunla tanışmamız, insanın yaratılışının başlangıcı kadar eski…
Adem (a.s.) yaratılınca, yüce
“And olsun ki, sizi yarattık. Sonra da size şekil verdik. Sonra da meleklere: ‘Adem’e secde edin’ dedik. İblis müstesna, hemen secde ettiler. O ise, secde edenlerden olmadı.
“Benden şerefli kıldığın şu kişi var ya! Eğer beni kıyamet gününe kadar geciktirirsen, onun soyunu –pek azı müstesna olmak üzere- mutlaka emrim altına alırım’ demiştir.” (İsra: 62)
Diğer varlıkların imtihanına kapı aralayan insanlığın kendisi de bu sürecin hemen akabinde imtihana tabi tutulmuştur. Cennet gibi, akıl ve bilgimizin mahiyetini kavramaktan aciz kaldığı, dünyadaki nimetlerle kıyaslanamayacak derecede nimetlerin bahşedildiği saadet diyarında nimetlerden bir nimet ile imtihan edilmiştir insanlık. Kur'an’ın tabiri ile ‘ağaç’tan yemek yasaklanmıştır. İmtihanın küçüğü-büyüğü olmaz ne de olsa.
İlk imtihanında insanlık, başarılı bir süreç geçirmemişse de, iblisin aksine yaptığı yanlıştan dönmüş, hatasının farkına vararak Rabbine sığınmıştır. İşte Rabbe sığınış, ta o zamandan başlamıştır. Bu yönüyle de bizlere örnek olmuştur bu olay.
Neticede birbirlerine düşman olarak kıyamete kadar sürecek bir mücadeleyi başlatmak üzere insanlık ve şeytan yeryüzüne indirilmişlerdir. İmtihanın bundan sonraki süreci, artık yeryüzünde devam edecekti. Böylece tarihi düşmanlık başlamış oluyordu. Şeytan ve insan düşmanlığı.
Yüce yaratıcının bizler için kurduğu kıyamet saatinin son anı yaşanana kadar, taraflar vazife bildikleri, yerine getirmeye ahdettikleri görevlerini icra edeceklerdi. Herkes, üzerine düşeni yerine getirecekti. Artık iblis, yüce
Yüce
“Şeytan sizin bir düşmanınızdır. Onun için siz de onu bir düşman tutun.”(Fatır: 6)
Şeytan, çeşitli yollarla insanları aldatmakta ve onlara vesvese vererek doğru yoldan uzaklaştırıp büsbütün sapıklığa sürüklemek istemektedir. İnsanlığın büyük bir kısmının, onun bu aldatmalarına kanıp “Hakk yol”dan uzaklaştıklarını, sapıklığa düştüklerini müşahede etmekteyiz maalesef…
İnsan, nefsinin dürtüleri ile birleşince şeytanın şerrini kendi başından savmaktan aciz kalır çoğu zaman. Bu nedenle yüce
“De ki: Ya Rabbi! Şeytanın vesveselerinden sana sığınıyorum.”(Mü’minun: 97)
Şeytandan korunmanın yolu,
Zaten istiaze; himayeye girmek, O’nun sayesinde hoşlanılmayan şeyden kendisini korumak anlamında bir şeyin yanında yer almak demektir. Sığınmak ve eman (himaye) dilemektir. “
İstiaze’yi demekle yüce
İşte istiaze; şeytanın kapalı ve gizli olan şerrinden koruyan, güvenceye alan
“Ve ben sizlere
Bu anlamıyla istiaze: “Yüce
Yani istiaze, yüce
Euzu billahi (
Hem zaten istiaze, kalpte ve dilde meydana gelen manevi bir temizlik gibidir. Kalp
Kısacası “Euzu” demekle, yaratan Rabbe sığınırız. Koruyan
Vesveselerin, kuruntuların, endişelerin ve korkuların hepsinden, duygu ve vicdanlar bunaldığında, şeytanın hareketine ve mesajına uygun hale geldiğinde, müsait zeminler oluştuğunda
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır ki pek mühim; “Kovulmuş şeytandan
Unutulmamalı ki; şeytan aleyhillane insanları saptırmak, sırat-ı müstakimden uzaklaştırmak için ahd etmiştir. Bunun için de
Son olarak; şeytandan muhafaza, onun şerrinden kurtulmak, günah oklarına hedef olmaktan korunmak için,
O halde demeliyiz ki;
Hakkında yasaklama olan her husustan
Euzubillahimineş şeytanirracim
Yahya Selam