T
Çevrimdışı
takva1
Misafir
Peygamber (s.a.v.) in Makamında Oturan Kürsüsüne ve Minberine Çıkan ve Ümmetin Önderleri Olduğunu Söyleyen Diyanet İmamlarına Vicdani Bir Muhasebe
Peygamber (S.a.v.), vefatından sonra ümmetini bu dinin önderleri konumunda olan imamlara teslim etmiştir. Her imam aynı Peygamber (s.a.v.) in hayatında yaptığı gibi Müslümanların her türlü sıkıntıları ile ilgilenmesi gerekir. Peygamber (s.a.v.) hayatında iken nerde bir Müslüman’ın eline bir diken batsa o sahabesinin elinden çıkana kadar mücadele ederdi ve asla sahabesini terk etmezdi. Şimdi ise Müslümanların Peygamberi ve Resulü konumunda onlara sahip çıkacak ve onların her türlü sıkıntısını giderecek olanlar Diyanetin İmamlarıdır.
Ey Ümmetin Önderleri! Yanı başımızda on beş aydan beri kadın, yaşlı, çocuk demeden her türlü adiliği sarf ederek katliam yapan, on binlerce Müslüman’ın kanını akıtan, ümmetin kızlarının ve bacılarının iffetine el uzatan, çocuklara dahi işkence yapmaktan geri durmayan ve Allah’ın evleri olan mescitleri ve camileri yıkan ve yakan bu zalimlerin zulmünü ne zaman halka anlatacaksınız?
Ey Ümmetin Hocaları! Hutbeleriniz de ve vaazlarınızda Müminlerin kardeşliğinden bahsetmektesiniz. Bu nasıl bir kardeşlik ki sadece türk ırkını kapsıyor. Sekiz yüz yirmi kilometre komşuluğu bulunan Suriye halkının verdiği yaşam mücadelesi hiç mi bizleri ilgilendirmiyor. Hiç mi vicdanımızı sızlatmıyor. Hani müminler kardeşti? Hani tüm Müslümanlar birbirlerinin kardeşi idi? Yoksa siz hutbelerde Türkler veya Kürtler birbirlerinin kardeşleridir mi söylüyorsunuz? Yoksa siz Araplardan dost olmaz mı diyorsunuz? Hak ettiler ne yapalım çekecekler mi diyorsunuz? Ama şunu unutuyorsunuz:
“Bu gün Suriye’de -Hak ile Batıl Savaşı- veya –İslam ile Küfür Savaşı verilmektedir. Küfür tek millettir sözünü unutmayın ey Müslümanlar! Allah’a yemin olsun ki Kâfirler bu sözü asla unutmazlar. Bakın Rusya’ya, Çin’e ve birçok kişinin Müslüman zannettiği İran’a nasıl da kendi dininin mensuplarına yardım ediyorlar. Bakın İran’ın Hain ve Kâfir Mollalarına nasılda hutbelerinde ve vaazlarında Suriye’nin bekası için hem maddi hem de fiili destek vermekte. Bakın Lübnan’ın Hizbul-Lat’ına Nusayrilerle omuz omuza ve sırt sırta vererek Sünnileri kadın, yaşlı ve çocuk demeden katliam yapmakta! Devlet olarak Rusya gemi gemi savaş gereği yardımı göndermekte. Bakın İran zalimine hem askerlerini, hem tanlarını hem uçaklarını göndermekte! Bakın Hizbul-Lata nasılda bu uğurda canlarını vermekte”!
Ey Ümmetin Hocaları! Sahabeyi kâfir gören, Müminlerin annesine fahişe diyen, Kuran’ın bozulmuş olduğuna iman eden, Ümmetin en hayırlıları olan Ebu Bekir’e Ömer’e Kureyş’in iki putu diyerek sabah akşam onlara lanet okuyan bu adi Şii Milletinin Mollaları ve hocaları Kürsülerinde ve minberlerinde var gücüyle oradaki katliamı desteklemekte ve Nusayriler için yardım talep etmekte iken, Siz Muhammed’in ümmetinin hocaları, neden çıkıp kürsülerde bir kelime dahi söylememektesiniz?
Bu Din (İslam) sizin dininiz değil mi?
Bu Peygamber (Muhammed) (s.a.v.) sizin Peygamberiniz değil mi?
Bu Peygamberin Ümmeti Siz değimlisiniz?
Bu ümmetin, birbirlerinin kardeş olduğunu sizler söylemediniz mi?
Kafaları kesilen, ölü cesetlerine işkenceler yapılan, gözleri oyulan, kafatasları patlatılan, ciğerleri deşilen sütten daha yeni kesilmiş, daha yeni yeni sokaklarda yürümeye başlamış, daha yeni Anne Baba demeye başlamış bu çocuklar ümmetin çocukları (sizin çocuklarınız) değil mi?
Daha neyin sessizliği? Daha ne kadar susacaksınız? Allah için soruyorum sizlere bu güne kadar kürsülerinizde hiç Suriye’deki Müslümanlar için yardım topladınız mı? Hiç Suriye’deki kardeşlerimiz için gözyaşı döktünüz mü? Sıcak yuvalarınızda taze yemekleriniz, oradaki masum yavruların katliamını hatırlayıp boğazlarınızda hiç kaldı mı? Kendi çocuklarımız ufak bir soğuk alsa, azıcık rahatsızlaşsa uykularınızı bölerek, yemeklerinizi keserek işlerinizi terk ederek hemen hastanelere ve eczanelere koşmuyor muyuz? Peki, bizimkiler çocukta bombalar ve silahlar altında yaşları daha çok küçük olmalarına rağmen öldürülen, boğazları kesilen gözleri oyulan bu yavrular çocuk değil mi?
Ey Ümmetin İmamları ve Diyanet Müftüleri! Gelin elinizi vicdanınıza koyun. Bu olayın siyasi bir mesele olduğu veya devletlerarası bir hukuk olduğu batıl görüşü terk edin. Sohbetlerinizde, vaazlarınızda, hutbelerinizde ve kürsülerinizde halka hakikati anlatın ve Müslümanları Suriye’deki Müslüman kardeşleri için ellerinden geleni yapmaları için teşvik edin. Camilerde Suriye halkı için yardım kampanyaları ve organizeleri başlatın. Bu hususta ümmete öncülük yapın. Sizler Peygamber (s.a.v.)in dünyadaki varislerisiniz. Peygamber (s.a.v) şayet yaşasaydı Suriye’deki ümmetinin haline hiç duyarsız kalır mıydı? Mademki Sizler O’nun dünyadaki varislerisiniz o zaman elinizi vicdanınıza koyarak Ümmetin durumuna kulak verin ve mücadeleye başlayın.
Yok, eğer hiçbir şey yapma gereği duymazsanız, hiçbir gayret sarf etmezseniz, bu bizim meselemiz değil devletin meselesidir diyerek geçiştirirseniz yarın Yüce Allah’ın gölgesinin dışında hiçbir gölgenin olmadığı o günde Hangi yüzle Rabbinizin huzuruna çıkacaksınız. Hangi yüzle “Kevser” havuzunun yanına gelerek Ey Allah’ın Resulü diyerek selam vereceksiniz? Yüce Allah’ın benim kullarım olan Suriyeli kardeşleriniz için ne yaptınız? Derse nasıl cevap vereceksiniz. Rasulullah (S.a.v.) Suriyeli ümmetimin yardımına koştunuz mu derse nasıl başınızı kaldıracaksınız? Yoksa o bizim işimiz değil di o işe devlet bakıyordu mu diyeceksiniz?
Ey Müslümanlar yarın hepimizin ölüp varacağı yer Rabbimizin katıdır. Allah şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır”.(Haşr Süresi 18)
Adem SÖZKESEN
Peygamber (S.a.v.), vefatından sonra ümmetini bu dinin önderleri konumunda olan imamlara teslim etmiştir. Her imam aynı Peygamber (s.a.v.) in hayatında yaptığı gibi Müslümanların her türlü sıkıntıları ile ilgilenmesi gerekir. Peygamber (s.a.v.) hayatında iken nerde bir Müslüman’ın eline bir diken batsa o sahabesinin elinden çıkana kadar mücadele ederdi ve asla sahabesini terk etmezdi. Şimdi ise Müslümanların Peygamberi ve Resulü konumunda onlara sahip çıkacak ve onların her türlü sıkıntısını giderecek olanlar Diyanetin İmamlarıdır.
Ey Ümmetin Önderleri! Yanı başımızda on beş aydan beri kadın, yaşlı, çocuk demeden her türlü adiliği sarf ederek katliam yapan, on binlerce Müslüman’ın kanını akıtan, ümmetin kızlarının ve bacılarının iffetine el uzatan, çocuklara dahi işkence yapmaktan geri durmayan ve Allah’ın evleri olan mescitleri ve camileri yıkan ve yakan bu zalimlerin zulmünü ne zaman halka anlatacaksınız?
Ey Ümmetin Hocaları! Hutbeleriniz de ve vaazlarınızda Müminlerin kardeşliğinden bahsetmektesiniz. Bu nasıl bir kardeşlik ki sadece türk ırkını kapsıyor. Sekiz yüz yirmi kilometre komşuluğu bulunan Suriye halkının verdiği yaşam mücadelesi hiç mi bizleri ilgilendirmiyor. Hiç mi vicdanımızı sızlatmıyor. Hani müminler kardeşti? Hani tüm Müslümanlar birbirlerinin kardeşi idi? Yoksa siz hutbelerde Türkler veya Kürtler birbirlerinin kardeşleridir mi söylüyorsunuz? Yoksa siz Araplardan dost olmaz mı diyorsunuz? Hak ettiler ne yapalım çekecekler mi diyorsunuz? Ama şunu unutuyorsunuz:
“Bu gün Suriye’de -Hak ile Batıl Savaşı- veya –İslam ile Küfür Savaşı verilmektedir. Küfür tek millettir sözünü unutmayın ey Müslümanlar! Allah’a yemin olsun ki Kâfirler bu sözü asla unutmazlar. Bakın Rusya’ya, Çin’e ve birçok kişinin Müslüman zannettiği İran’a nasıl da kendi dininin mensuplarına yardım ediyorlar. Bakın İran’ın Hain ve Kâfir Mollalarına nasılda hutbelerinde ve vaazlarında Suriye’nin bekası için hem maddi hem de fiili destek vermekte. Bakın Lübnan’ın Hizbul-Lat’ına Nusayrilerle omuz omuza ve sırt sırta vererek Sünnileri kadın, yaşlı ve çocuk demeden katliam yapmakta! Devlet olarak Rusya gemi gemi savaş gereği yardımı göndermekte. Bakın İran zalimine hem askerlerini, hem tanlarını hem uçaklarını göndermekte! Bakın Hizbul-Lata nasılda bu uğurda canlarını vermekte”!
Ey Ümmetin Hocaları! Sahabeyi kâfir gören, Müminlerin annesine fahişe diyen, Kuran’ın bozulmuş olduğuna iman eden, Ümmetin en hayırlıları olan Ebu Bekir’e Ömer’e Kureyş’in iki putu diyerek sabah akşam onlara lanet okuyan bu adi Şii Milletinin Mollaları ve hocaları Kürsülerinde ve minberlerinde var gücüyle oradaki katliamı desteklemekte ve Nusayriler için yardım talep etmekte iken, Siz Muhammed’in ümmetinin hocaları, neden çıkıp kürsülerde bir kelime dahi söylememektesiniz?
Bu Din (İslam) sizin dininiz değil mi?
Bu Peygamber (Muhammed) (s.a.v.) sizin Peygamberiniz değil mi?
Bu Peygamberin Ümmeti Siz değimlisiniz?
Bu ümmetin, birbirlerinin kardeş olduğunu sizler söylemediniz mi?
Kafaları kesilen, ölü cesetlerine işkenceler yapılan, gözleri oyulan, kafatasları patlatılan, ciğerleri deşilen sütten daha yeni kesilmiş, daha yeni yeni sokaklarda yürümeye başlamış, daha yeni Anne Baba demeye başlamış bu çocuklar ümmetin çocukları (sizin çocuklarınız) değil mi?
Daha neyin sessizliği? Daha ne kadar susacaksınız? Allah için soruyorum sizlere bu güne kadar kürsülerinizde hiç Suriye’deki Müslümanlar için yardım topladınız mı? Hiç Suriye’deki kardeşlerimiz için gözyaşı döktünüz mü? Sıcak yuvalarınızda taze yemekleriniz, oradaki masum yavruların katliamını hatırlayıp boğazlarınızda hiç kaldı mı? Kendi çocuklarımız ufak bir soğuk alsa, azıcık rahatsızlaşsa uykularınızı bölerek, yemeklerinizi keserek işlerinizi terk ederek hemen hastanelere ve eczanelere koşmuyor muyuz? Peki, bizimkiler çocukta bombalar ve silahlar altında yaşları daha çok küçük olmalarına rağmen öldürülen, boğazları kesilen gözleri oyulan bu yavrular çocuk değil mi?
Ey Ümmetin İmamları ve Diyanet Müftüleri! Gelin elinizi vicdanınıza koyun. Bu olayın siyasi bir mesele olduğu veya devletlerarası bir hukuk olduğu batıl görüşü terk edin. Sohbetlerinizde, vaazlarınızda, hutbelerinizde ve kürsülerinizde halka hakikati anlatın ve Müslümanları Suriye’deki Müslüman kardeşleri için ellerinden geleni yapmaları için teşvik edin. Camilerde Suriye halkı için yardım kampanyaları ve organizeleri başlatın. Bu hususta ümmete öncülük yapın. Sizler Peygamber (s.a.v.)in dünyadaki varislerisiniz. Peygamber (s.a.v) şayet yaşasaydı Suriye’deki ümmetinin haline hiç duyarsız kalır mıydı? Mademki Sizler O’nun dünyadaki varislerisiniz o zaman elinizi vicdanınıza koyarak Ümmetin durumuna kulak verin ve mücadeleye başlayın.
Yok, eğer hiçbir şey yapma gereği duymazsanız, hiçbir gayret sarf etmezseniz, bu bizim meselemiz değil devletin meselesidir diyerek geçiştirirseniz yarın Yüce Allah’ın gölgesinin dışında hiçbir gölgenin olmadığı o günde Hangi yüzle Rabbinizin huzuruna çıkacaksınız. Hangi yüzle “Kevser” havuzunun yanına gelerek Ey Allah’ın Resulü diyerek selam vereceksiniz? Yüce Allah’ın benim kullarım olan Suriyeli kardeşleriniz için ne yaptınız? Derse nasıl cevap vereceksiniz. Rasulullah (S.a.v.) Suriyeli ümmetimin yardımına koştunuz mu derse nasıl başınızı kaldıracaksınız? Yoksa o bizim işimiz değil di o işe devlet bakıyordu mu diyeceksiniz?
Ey Müslümanlar yarın hepimizin ölüp varacağı yer Rabbimizin katıdır. Allah şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır”.(Haşr Süresi 18)
Adem SÖZKESEN