Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dr iyad kuneybi'den İslami cephe değerlendirmesi

Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Dr İyad Kuneybi'den İslam Cephesi Yorumu
Ürdün'ün önde gelen düşünürlerinden Dr. İyad Kuneybi yazdığı makale ile Suriye'de kurulan İslam Cephesi'ni değerlendirdi. Kuneybi makalesinde İslam Cephesi içindeki Batı yanlısı yapılara dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

Cebhetü’l-İslamiyye’ne (İslam Cephesi) Dair

Yüce Allah’ın Adıyla;

Salat ve Selam Allah’ın Resulüne olsun;

Bu makalede, yeni oluşturulan ve sözleşmesi yayınlanan Cebhetü’l-İslamî dair izlenimleri ele alacağım.

  1. Kim gelirse, o bilir. İster bu cephenin oluşumunu doğru bul, istersen de bulma; o amacına ulaşamayacak. Ben yazımın sonunda iki kelime ile kendi tavrımı özetlemeyeceğim. Çünkü kardeşlerin burada mühim bir noktayı görmelerini ve bu noktanın sözcülerin “beraber” ve “zıt” kelimeleri ile ayrıştırması sebebiyle kapalı kalmamasını istiyorum. Bizler şu anda, birbiri ile çekişen iki grup şeklinde safların ayrıldığı bir merhalede değiliz. Bilakis, hak kelimesi üzerine toplanmaya çalışmak ve herkesle nasihatleşmek zorundayız.
  2. Müslüman, insanları hayır ve şerde zahirlerine göre değerlendirmekle mesuldür. Bu esas üzerine, hataları meşrulaştırmadan, mazeretler üretmeden ve kötü zanda bulunmadan yürüyeceğiz.
  3. Mücahitlerin hedeflerinin birleşmesi meşru bir taleptir. Birbirinden ayrı olan grupların tek bir çatı altında toplanması ise bu talebin birinci adımıdır. Bu gruplara, menheclerini saflaştıracak ve bütün şüphelerden uzaklaştıracak bir yürüyüşle yürümeleri şart koşulur. Kendilerinde problemler bulunan kimseler tarafından gelecek kusurlar, onun saflığına girmemelidir.
  4. Başkanlığını Salim İdris’in[1] yaptığı askeri mecliste olan bazı grupların komutanlıklarının Cebhetü’l-İslamî’ye üyelikleri hakiki bir sorundur. Biz burada, hiç kimseyi niyetleriyle veya Allah ile aralarındaki günahları ile yargılamıyoruz. Bilakis daha öncede belirttiğimiz gibi, zahirlerine itibar ediyoruz. Eğer iş bize bırakılsaydı, bu komutanlıklar meclisten çekilinceye kadar, böyle bir oluşumu hiç düşünmezdik. Lakin oluşturulduğuna göre, bizler, Allah’ın dinini hakim kılınmayı istediğine ve Allah’a muhabbetle bağlı olduğuna inandığımız bu grupların yöneticilerinden, dışarıdan gelecek baskılara boyun eğmemek ve -harici- birisine tabi olmamak gibi misakta kendilerini bağladıkları ilkelere bağlı kalmalarını istiyoruz. Ve bundan dolayı, bu grupların, başkanlığını uluslararası düzene tabi olduğunu ilan eden Salim İdris’in yaptığı meclis üyeliğine devam etmemelerini talep ediyoruz. Yüce Allah’tan acilen onların bu meclisten çekildiklerini görmeyi diliyoruz.
  5. Cebhetü’l-İslamî’nin misakı gerçekten güzel. Açık bir şekilde şeriat ile yönetmeyi istediklerini söylemeleri, insanların kalbini fetheden güzel hitapları ve şeriata uygun bütün isteklerini karşılayacaklarını açıklamaları övgüyü hak etmektedir.
  6. Cebhetü’l-İslamî’nin misakında gelen şeylerin en önemlisi, hükmü Allah’ın şeraitinden başka yönetimlere verecek bütün siyasi oluşumlara ortaklığı reddettikleri onuncu maddedir. Cebhetü’l-İslamî bu maddeyi koyduğunda, bu yüce hedefi idrak ettiğini zannediyorum. Bununla birlikte, Şam’da meydana gelebilecek tehlikeli bir senaryoya işaret etmek istiyorum. İşte o zaman bu maddeye olan ihtiyaç zorunlu olur.
  7. Mücahitler Nusayri nizamı devirip sonra da mücahitler için tam bir iktidar oluşmadığında, medeni devlet nidası ile milliyetçi şahsiyetler ortaya çıkartılıp, uluslararası desteği ve askeri kuvveti aldığında, “Savaştan yorulduk, Çözüm istiyoruz, Acılar dinsin, Kan akıtılmasın” gibi nidalar yükseldiğinde, acaba Cebhetü’l-İslamî o zaman ne yapacak.
Müftüler ve davetçiler “Tamamı elde edilemeyen şeyin, büyük kısmı terk edilmez!; Burada umulan ile güç yetirilen arasında fark var!; Akan kanın durması, toplumla çatışmaktan kaçınma ve mücahitlerin yok olması siyasi çeşitliğin kabulünü, yeni yönetime iştirak etmeyi, şerî bir devlet kurulamasa da adil bir devletin binası için çalışmayı gerektirir.; Şeriatın uygulanmasında tedricilik gerekir!; “Biz bırakalım da laikler, ajanlar ve nizam artıklarımı gelsin!” diye fetva verdiklerinde, ne yapacaksınız?

Allah göstermesin, mücahit gruplardan bazıları böyle bir şeyi kabul ettiğinde -ki biz bunu Şam cihadı için bir felaket olarak görüyoruz- ve başka mücahit gruplar ise bunu yeni bir tağutî yönetime ortak olma, onu destekleme, insanların gözünde onu meşrulaştırma olarak gördüğünde sonrada bu iki grup arasında akidevi bir savaş başladığında ve iki taraf birbirine girdiğinde, ne yapacaksınız?

Bu senaryo gerçekten bizden saklanmakta. Özellikle de birçok ilim ehlinin yanında maslahat ve mefsedet fıkhı için bir ilkenin olmaması ile birlikte. Nitekim bu durum Mısır tecrübesinde, İslamcıların Mısır seçimlerine iştirak etmelerinde ve anayasa fitnesinde açık bir şekilde kendini göstermiştir.

Biri kalkıp şöyle diyebilir: “Onların -mücahit grupların- siyasete girmeyi kabul etmeleri gerekir. Bu hedeflenen İslami yönetim ilanına zıt değildir. Onların buraya iştirak etmesi şuanda güç yetirilemeyen hedefe ulaşmak için bir vesiledir.” Cebhetü’l-İslamî misakında yönetimi Allah’ın şeriatinden başkasına veren bütün siyasi oluşumlara katılmayı reddettiğini açıkça beyan etti. Bu ret yukarıda söylediğimiz durum içinde geçerlidir ve bizler bu misaka bağlı kalmalarını Allah’ın izni ile istiyoruz. Çünkü bu husustaki sapmalar çok tehlikelidir.

  1. On dördüncü maddeye binaen; (Cebhetü’l-İslamî, kendilerine düşmanlık beslemeyen bütün devletlerle, maslahatlarını elde etmek için şerî ilkeler ışığında iyi ilişkilerden istifade etmeye çalışacaktır.) Bundan anlıyoruz ki Cebhetü’l-İslamî’deki kardeşlerimiz, güçlerinin sınırlı olması hasebiyle, dünyanın düşmanlığını ve zalim uluslararası- örgütlerin tepkisini çekmek istemiyorlar. Aynı zamanda, bunun İslam Hilafet’in tesis etme programından sapma olarak anlaşılmasını da istemiyoruz. Çünkü şeriatın ikamesi, sahte sınırları tanımamayı veya bölgesel İslam Devleti mefhumunu kabul etmemeyi gerektirmez. Bilakis güç yettiğince İslam’ın iktidarını genişletmek için çalışılmalıdır.
Aynı şekilde on beşinci maddede gelen şeyler; (Muhacirler cihatta bize yardım eden kardeşlerimizdir ve bizimle aynı haklara sahiptirler.). Bu güzel bir beyan olması ile birlikte, şunu da hatırlatmak gerekir: İslam Devletine giren bütün Müslümanlar, eşit haklara sahiptirler. Bu hak ise cihada ve yardıma vefa borcu olarak değil bilakis Müslüman olmasından kaynaklanır. Bu hak, Müslümana başlangıçta kendiliğinden gelir ve hiç kimsenin hibe etmesi değildir. Bu İslam devletinin bölgeselliği kabul etmemesinin bir gereğidir.

  1. Kararlarına etki edecek dış baskıları içermemek şartıyla, nizamın düşürülmesine faydası olacak her türlü desteğe açık olduklarını onuncu maddede ifade ettiler. Burada, İslam’ın ve Müslümanların hayrını istemediğini bildiğimiz rejimlerin desteğini kabul etmesi sebebiyle, birçoklarının, her hangi bir komutan veya birlik hakkında şüphe uyandırdığını ve ihanetle suçlandığını mülahaza ediyoruz. Bunlara şunu söylüyoruz: Bu merhalede bu yardımları kabul etmek haram mıdır? Ve biz biliyoruz ki çocuklar kesilirken, kadınlar tecavüze uğrarken onlar bu yardımlara muhtaçlar. Bu merhalede onlardan silah veya yardım almanın caiz olmadığına dair bir delil var mı? Veya haram olan, yardımlar sebebiyle dinin kaybolmasına sebep olacak şartların kabul edilmesi mi?
Kardeşlerimiz dikte edilen şartların kabul edilmediğini açıkladıkları sürece, bizim onları bundan başka bir şeyle itham etmemiz, kapalı kapılar arkasında olan görüşmeler veya gelecekte meydanagelebilecekkaymalar sebebiyle kötü zan beslememiz doğru değildir. Bilakis bize düşen şu anda zahir olana bakmaktır. Fakat İslam’ın çıkarlarının kaybedilmesine sebep olacak şartların kabul edildiğini gösteren bir şey yaparlarsa, işte o zaman onları reddederiz ve onların ortaya koymuş oldukları şeyin zıddını kast ettiklerini kabul etmeyiz. Çünkü bizim bu hususta da kriterimiz zahirdir.

Bunu söylerken, bu yapılan yardımların hakiki yönlerini ve bunun kendisi ile çalışılan kimsenin koltuğunun altındaki yılan gibi olduğunu da biliriz. Aynı şekilde “çıkarların kesilmesi” nazariyesinin çoğu zaman nasıl ayakları kaydıran bir tehlike olduğunu da iyi biliriz. Bu yardımların hakiki yönlerinin hiçbir zaman müstakil, saf, İslamî bir iktidarın oluşmasını kabul etmeyeceğini de biliriz. Yüce Allah’tan onların şerlerine ve tuzaklarına karşı mücahit kardeşlerimizi korumasını ve onlara muhtaç etmemesini, onları dikte edilmesi mümkün olan her hangi bir şartın önünde sebata muvaffak kılmasını dileriz.

Bu makalede olan bütün doğrular sadece Allah’tandır ve hamd onadır. Bütün yanlışlar ise nefsimdendir ve Allah’tan bağışlamasını dilerim.

والسلام عليكم ورحمة الله

Çeviren : Taha Münir


[1]Tuğgeneral Salim İdris Özgür Suriye Ordusu'nun kurmay şefi. Eski bir elektronik profesörü ve Temmuz 2012 yılına kadar Suriye Ordusu'nda generallik yaptı. Daha sonra Suriye İç Savaşı'nda muhaliflerin safına geçti. Günümüzde halen ÖSO'daki faaliyetlerine devam etmektedir.


 
Üst Ana Sayfa Alt