Çevrimdışı
ISLAH HABER/ Murad Gündoğan
Bismillahirrahmanirrahim…
Allah’a hamd, O’nun Rasulune, aile ashabına salat ve selam ederim…
Bundan sonra;
“Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi. “ (Şuara - 63)
Müslümanların şunu çok iyi bilmeleri gerekir ki, Allah c.c. herşeyi insanlar için kullanışlı olması için yaratmıştır.
“O, göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır. (Casiye – 13)”
Kuran-ı Kerim, bize, etrafımızda bulunan ve basit gibi göründüğü için pek umursamadığımız nice eşyanın, aslında bizler için çok büyük ehemmiyet taşıdığını beyan eder. Peygamberlerin (a.s.) hayatlarına bir göz attığımızda ise, onların yaşam hikayelerinin ne derece büyüleyici olduğunu görürüz. Musa’nın (a.s.) denizi ikiye yarması, sert olan demirin Davud’un (a.s.) elinde yumuşacık olması ve Süleyman’ın (a.s.) rüzgarı kontrol edebilmesi gibi… Birçok kişi çıkıp: “Onlar peygamberler, bu yaptıkları da onlara has mucizeler” diyebilir. Evet, bunlar Allah’ın (swt) onların imtihanlarını kolaylaştırması için kendilerine nasib ettiği mucizelerdir.
Lakin dün ile bugün, bu imtihanlar açısından öyle çok birbirine benziyor ki… Müslüman ümmet, bugün birçok noktadan imtihan edilmektedir. Küfrün liderleri, ümmetin etrafını sarmış ve şöyle söylemektedirler : “Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız, ya da bizim dinimize dönersiniz” (İbrahim – 13)
Buna rağmen yakîn bir imana sahip olan ruhlar, bu kafirlerin tuğyan etmeleri, askeri kuvvetleri, ve herkesi tehdit eden güçlerine rağmen onlara boyun eğmemişlerdir.
Allah’a hamd olsun ki, ben yakîn imana sahip olan mücahitlerle birlikte oldum ve onların bu hallerinden çok etkilendim. Vallahi ben iman ettikleri dine bir mücevher misali kıymet veren başka kimseye de rastlamadım. Onların tek gayesi, meşru olan metodlarla Allah’ın dinini desteklemek ve onun kelimesini yüceltmek için mücadele vermektir.
Mücahitlerin kullandığı bu meşru metodlardan birkaçı benim dikkatimi cezbetti.
Bir dönem, Afganistan’da Kandahar havalimanında bir eğitim kampımız vardı. O kampta öyle bir şey oldu ki, bu hadise beni ve etrafımdaki kişileri son derece şaşırttı. Bizler kampta hazırlık yapmakta olan iki kişi gördük. Nitekim kardeşleri tedrib esnasında normal silahlarla (Kaleşnikof, PKM, pistol vs.) görmek son derece normal bir şeydi. Beni şaşırtan, bu kardeşlerin ellerinde taşıdıkları yeni bir silahtı. Onunla ne yapacaklardı ki? Bir video kamera ile… Bu soru benim zihnimde büyük bir soru işareti bıraktı…
Ben eğitimimi tamamlayıp Afganistan’ın Kuzey bölgesine geçiş yaptım ve Panjhir Vadisine yakın bir mıntıkaya ribat için yerleştim. O bölgede büyük bir garnizon meydana getirmiştik. O sırada vadide büyük bir patlama meydana geldi (Vadide Kuzey ittifakı askerleri bulunuyordu). Ardından kuvvetli bir ses işittim ve aniden bir helikopter iniş yaptı. Oradan ölüleri ve yaralıları çıkarmaya başladı. Birkaç dakika sonra haberci geldi ve “Allah-u Ekber!, Şah Mesud öldü!” diye bağırdı. Hepimiz tekbirler getirdik. O an benim için unutulmaz bir andı.
İşte o zaman Ahmed Şah Mesud’un öldürülmesinde kullanılan video kameranın o kampta ne işi olduğunu anladım. (Ahmet Şah Mesud, bir video kamera içine yerleştirilen bomba ile öldürüldü)…
Bizim için önemli olan şey, Ahmed Şah Mesud’un öldürülme şeklinden ziyade, bazı durumlarda bir kameranın dahi Allah yolunda bir amel için nasıl kullanıldığını görebilmemizdir.
Bunun dışında birkaç misal daha vermek istiyorum. 11 Eylül’den sonraki devam eden süreçte, bazı operasyonlar için hazırlık yapan emirlerin evlerini ziyaret ettim. O evlerden birisinde Jameikalı kardeş Abdulcabbar’ı -Richard Colvin Reid- (Ayakkabısına sıvı patlayıcı yerleştirip uçağa sızan mücahit. Batı bu sızmadan sonra Avrupa ve ABD’deki havaalanlarındaki güvenlik önlemleri için milyarlarca dolar para harcamak zorunda kaldı.) gördüm. Beraber yemek yedik ve sohbet ettik. Bulunduğumuz yerde dikişleri ile oynanmış, değiştirilmiş ayakkabılar vardı. Ben onun bu ayakkabılarla ilgili bir şeyler yaptığını görmüş ve çok şaşırmıştım. O bir şeyler için hazırlık yapıyordu ve onun emniyetini muhafaza etmek için daha fazla soru sormadan konuyu kapadım.
Daha sonra başka kardeşleri de ziyaret ettim. Şeyh Ebu Basir El-Vuhayşi’nin kampındaydık. Birlikte Şeyh Abdurahman El-Muhacir’i (rhm) ziyarete gittik. Şeyh elinde bir radyo, dikkatlice haberleri dinliyordu. Biz ona “Herşey iyi mi” diye sorduk. O ise bize “Bugün Abdulcabbar’ın operasyon günü” dedi.
Biz ona operasyonla ilgili bazı şeyler sorduk. O ise derin bir nefes aldı ve bize “İnşallah bu ameliyeyi ayakkabılarla yapacağız” dedi. Hemen o anda aklıma Abdulcabbar’ın evinde gördüğüm ayakkabılar geldi.
İşte o zaman, elimizdeki her şeyi, Allah yolunda kullanılabileceğimizi çok net bir şekilde anlamış oldum. Ömer bin Hattab (r.a.) şöyle demiyor mu: “Vallahi elimde hiç adam kalmasa, sırf karınca sürüleriyle bile olsa onlara saldırırım.”
Evet benim mücahit kardeşim! Sakın kendini yardımsız zannetme. Ey bizim cihad ehli kardeşlerimiz! Sakın kendinizi güçsüz sanmayın… Allah yolunda savaşın. Elinizde sadece annenizin mutfağında olan eşyalar dahi olsa o eşyaları kullanarak mücadele edin. Elinizde sadece bir kibrit dahi olsa, elinizde sadece bir düdüklü tencere dahi olsa mücadele edin… Unutmayın ki Allah c.c. herşeyi bizim hizmetimize sunmuştur. Öyleyse Allah’a tevekkül edin, ve işlerinizde sadece ona güvenin.
“(Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.” (Nisa – 84)
Alemlerin Rabbi Allah’a Hamd Olsun…
Şeyh Abdulharis El-Irakî
Murad Gündoğan ISLAH HABER için tercüme etmiştir
