El Zevahiri’den Tevhid kelimesi etrafında birleşme çağrısı
El Kaide Lideri Dr. Eymen El Zevahiri yeni bir konuşma yaparak İslam ümmetine seslendi. El Zevahiri, örgütün resmi medya kuruluşu Sehab Medya tarafından yayınlanan ve ‘Sözün, Tevhid kelimesinin etrafında birleştirilmesi’ başlığını taşıyan konuşmasında farklı coğrafyalarda savaşan cihadi gruplarını ve Müslüman halkları birleşmeye çağırdı.
Incanews / Haber Merkezi El Zevahiri, sözlerine Mali işgalinden bahsederek başladı. Kendisi konuşmasını yaptığı sırada Mali’deki Müslümanların bombalandığını belirterek Fransa’yı, Mali’de Amerika’nın Irak ve Afganistan’da karşılaştığı sonla karşılaşma konusunda uyardı. Mali’deki Müslümanlara ise direnip sabretmelerini tavsiye etti.
Amerika önderliğinde Irak ve Afganistan’da Batı ittifakının kırılmasından sonra Müslümanların devrimlerle ülkelerindeki diktatörlerden bazılarını devirmeyi başarmasına, cihadi uyanışın Afrika Sahili’nden Doğu Türkistan’a, Çeçenistan’dan Somali’ye yayılmasına ve Filistin halkının birçok kez İsrail saldırılarına karşı direnişine değindikten sonra ise İslam ümmetinin şu anda en çok ihtiyacı olan şeyin ‘birlik ve beraberlik’ ile ‘neyin üzerinde birlik ve beraberlik kurmak gerektiği konusunda uyanış’ olduğuna işaret etti.
El Zevahiri, ümmetin ve İslami cemaatlerin sımsıkı sarılacağı, gerekli bilinç olmadığı için elde edilen kazanımların, zaferlerin ve fırsatların, işgalci tarafından İslam ülkelerine yerleştirilen yöneticiler aracılığıyla kaybedildiğini, bu yöneticilerin varlığıyla yenilgilerin ardı ardına birbirini izlediğini, Müslüman ülkelerinde yolsuzluk, ikiyüzlülük ve bozulmanın yayıldığını, dayatılan laik-ulusçu-radikal rejimlerin, bir zamanlar hilafetin tadını çıkaran Müslüman ülkeleri 50’den fazla ülkeye böldüğünü vurguladı. İşgalci güçlerin de askeri yardımlaşma sözleşmeleri, üsler inşa etme yoluyla İslam ülkelerine geri döndüğünü, iktisadi bağımlılığın da keza zenginliklerin yağmalanması aracılığıyla, siyasi bağımlılığın işbirlikçi yöneticiler, fikri bağımlılığın da dayatılan laik rejimler, bozuk eğitim sistemleri aracılığıyla yeniden sağlandığını belirtti.
El Zevahiri daha sonra ele geçen fırsatı bir kez daha kaçırmama adına Kaidetu’l Cihad Cemaati olarak tüm İslam ümmetine ve İslami cemaatlere ‘tevhid kelimesi etrafında toplanma’ şer’i farizasını hatırlatarak şöyle konuştu: Her yerdeki değerli kardeşlerim! Bu, hepimizin birbirine nasihatte bulunması, birbirimizi teşvik etmemiz gereken ciddi bir konudur. Ümmetimize nasihat ve tevhid kelimesi etrafında birleşmeye teşvik adına İslam’a Destek Belgesi’ni yayınladık. Bu belgede, Müslümanların etrafında birleşmesi gereken şu 7 önemli noktayı vurguladık:
Birincisi: Müslüman ülkelerin kurtarılması için çalışmak
İkincisi: İslam Şeriatı’nı hakim kılmak için çalışmak ve şeriat dışındaki kanunları hakim kılmayı reddetmek.
Üçüncüsü: Müslümanların zenginliklerinin yağmalanmasını durdurmaya çalışmak.
Dördüncüsü: Yöneticilerine karşı ayaklanan Müslüman halkları desteklemek ve şeriata bağlılığa, yolsuzluk kalıntılarını kökünden kazımaya çağırmak.
Beşincisi: Dünyadaki tüm mazlumları desteklemek.
Altıncısı: Hilafetin kurulması için çalışmak.
Yedincisi: Bu hedefler etrafında Müslümanların çabalarını birleştirmek için çalışmak.'Zevahiri'den slam'a destek belgesi' - Vahdet Haber
El Kaide lideri birlik çağrısını ilk olarak –kendinden sonra- Şam halkına yaptığını ifade ederek şöyle dedi: ‘Ey Şam halkımız, tevhid kelimesi etrafında birleşmeniz gerekir. Allah Resulü’nün (s.a.s.) şu sözünü hatırlayın: ‘Kim Allah’ın kelimesinin yüce olması için savaşırsa işte o, Allah yolundadır.
’Savaşınız Allah, Allah’ın kelimesinin yüce olması, Allah’ın şeriatının hakim kılınması yolunda olsun. Cihadınızın meyvesinin –Allah’ın izniyle- mücahit, adaleti, şurayı yayan, hakları koruyan, zimmeti gözeten bir İslam devleti olması, bu devletin peygamber yolunda raşid halifeliğin dönmesinde –Allah’ın izniyle- bir yapı taşı olması için elinizden gelen tüm çabayı sarfedin. Cihadınız üzere sabit olun. Zira zafer, bir saat sabırdadır. Öyle ki düşman zayıflayıp çökmeye başladı. Ona (düşmana) Rabbinin rızasını, şehadeti isteyen mümin mücahidin gücüyle şiddet uygulayın.Amerika’nın ve Arap ülkelerinin, El Ahdar El İbrahimi’nin, Nebil El Arabi’nin ve benzerlerinin komplolarından sakının. Onlar ancak, Washington, Moskova ve Tel Aviv’de kendilerinden razı olan; mücrimlerin büyüklerine sunmak üzere sizin fedakarlıklarınızı ve cihadınızı çalmak istemektedir.
Allah’ın nimetlerinden biri olarak Allah sizin cihadınızı hak ve batıl arasında bir ayırıcı kıldı. Allah sizin cihadınızla üstü örtülü birçok gerçeği ortaya koydu. Sebatınızın fazileti vesilesiyle birçok çirkin yüzün maskesi düştü. İran’ın, Hizbullah’ın gerçek yüzü ortaya çıktı. İğrenç gerçekleri Şam’daki cihad meydanında görüldü. Mücahit Müslüman ümmetinin safında mı yoksa Baasçı, laik, mezhepçi, suçlu rejimin safında mı duruyorlar anlaşıldı.
’Yıllarca ümmetin evlatlarını –Amerika’ya hizmet adına- Afganistan ve Irak’ta Amerika’ya karşı savaşmaktan nefret ettiren, öncesinde de yine Amerika’ya hizmet adına Afganistan’da Ruslara karşı savaşa teşvik eden sultan alimlerinin bugün de ümmetin evlatlarını Şam’da cihad için seferberlikten alıkoyarak gerçek yüzlerinin ortaya çıktığını belirten El Zevahiri, Irak halkına da seslendi. ‘Bu daveti (birlik daveti) Irak’taki halkımıza da yöneltiyorum’ diyen El Zevahiri, İran’a tabi olarak Amerika ile birlikte Irak’ın işgaline katılan Safevi rejimin, Sünnilere tabi olup da Amerika ve Safevi hükümetle işbirliği yapan Sahvelerin gerçeğinin de anlaşıldığını, eğer Irak’ta Irak İslam Devleti olmasaydı Iraklı Sünnilerin sonunun da İran’daki gibi olacağını, Iraklı Müslümanları Amerika’nın ‘şeytani’ planından kurtaranın ‘onurlu Irak mücahitleri’ olduğunu ifade etti.
Filistin halkına ve mücahitlerine de birlik çağrısında bulunan El Zevahiri ‘cihad ve Haçlı-Siyonist kampanyasına karşı direnişte, Birleşmiş Milletler’de tam ya da yarı üyelik sahibi olabilmek için Uluslararası Toplum’a yalvaran hainlerle değil Müslüman ümmetiyle birlik olmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yok’ dedi. Ardından şöyle ekledi: ‘Biz Müslüman, onlar da laikken kendileriyle nasıl birlik olabiliriz? Onlar Filistin’in büyük kısmından vazgeçmişken kendileriyle nasıl birlik olabiliriz? Onlar düşmanın gözü, kulağı, kolu iken nasıl kendileriyle birlik olabiliriz? Kudüs eteklerindeki değerli kardeşlerim ve halkım, nasıl da şeriatın hakimiyetinden taviz verme karşılığında ulusal birlik çağrısı yapanlara inanabiliriz? Belirsiz bir vatanda ulusal birliğe çağıranların çağrısına nasıl icabet edebiliriz? Hayfa, Aka, Yafa’yı satan, Müslüman düşmanlarına taviz olarak bu toprakları verenlere nasıl teslim olabiliriz? Ellerimizi nasıl Amerika ve İsrail işbirlikçilerinin üzerine koyabiliriz?
’El Zevahiri Hamas yönetimine atfen ise şöyle konuştu: ‘Müslüman kardeşlerinizin kanlarını dökmeyin, camilerinizin ve meskenlerinizin hörmetine saldırmayın. Tüm bunlar zaferi geciktirir. İsraillilerle işbirliği yapan hainlerle ulusal birlik için acele etmeyin. Müslüman-mücahit kardeşlerinizden kendinizi beri kılmayın. Rusya’nın Gazze’deki hükümete destek vereceği kuruntusu-zannıyla içlerinden birinin ‘Çeçenistan, Rusya’nın iç meselesidir’ açıklamasında bulunduğunu hepimiz hatırlıyoruz. Üstaz İsmail Heniyye, yenileyici imam Şeyh Usame bin Ladin’i –Allah ona rahmet etsin- şehit edildiğinde andığında kendisine bu konumundan ötürü teşekkür ettik. Sonra içlerinden biri Şam’dan çıkıp: İsmail Heniyye kendisinden başkasını temsil etmiyor, dedi. Bu, gözden geçirilmesi gereken bir üsluptur ve hem dinin hem dünyanın kaybedilmesine neden olur. Eğer bu sözü Esad Rejimi kendisinden razı olsun diye söylemişse Esad Hamas’ı Suriye’den kovdu. Eğer Amerika kızmasın diye söylemişse de bombaları ve uçaklarıyla Gazze’yi yakan Amerika’dır. Ne yazık ki Amerika ana düşmanımız olmasına karşın birçokları onu kabul edip dost olmasını istiyor. Bu bize Obama’nın, Kahire’de yaptığı ve Siyonistlerin en büyük destekçisi olmasına karşın birçok İslami hareket tarafından memnuniyetle karşılanan hatta alkışlanan konuşmasını hatırlatıyor. Ne yazık ki Amerika, bize karşı olan suçluların lideri, İsrail ise onun bir meyvesi ve suçlarından bir suçtur.
Filistin’deki kardeşlerimiz ve halkımız! Rabbimizi razı etmek, bizleri düşmanımıza galip kılması için emrine icabet etmek gayesiyle birleşmek istiyoruz. Müminlere vela, kafirlerde bera mefhumunu yaşatmak ve tevhid kelimesi etrafında birleşmek istiyoruz.
’El Kaide lider ulusal ve laik örgütlerden olup da özgür görüş, adil bir akıl ve İslam sevgisi taşıyanları da tevbe etmeye çağırdı.
Daha sonra ise Somali halkına seslendi. Somali halkını; özellikle mücahitleri Fransa’nın başarısız esir kurtarma operasyonundan ötürü öncelikle kutlayan El Zevahiri Somali halkını da tevhid kelimesi etrafında toplanmaya, şeriatı hakim kılmaya, laiklik isteyip müminler arasında fahşa yayanlarla Washington ve Londra’daki ‘Haçlıların’ türettiği ‘işbirlikçi hükümetleri’ terketmeye, ülkeyi işgalden kurtarmak için üzerlerine farzu’l ayn olan cihadı yerine getirmeye çağırdı.
İslami Magrib’teki Müslümanlara yüzyıldan fazla süredir gerçekleştirdikleri devrim ve ayaklanmaların neticelerini soran El Kaide lideri, bu süre zarfında başlarına gelen yolsuz ve zorba liderlerin şeriatla yönetmek yerine büyük suçluların vekili olarak kendilerini parçaladığına dikkat çekti.
Atalarının Fransızlara, İspanyollara ve İtalyanlara karşı İslam şeriatını hakim kılmak için cihad ettiğini de hatırlatarak kendilerini şeriat hakimiyeti etrafında toplanmaya ve diğer tüm yönetim şekillerini terketmeye çağırdı.
Tunus’taki Müslümanların ise görünürde İslam’a mensup ancak hakikatinde işgalcinin dayattığı radikal, laik, ulusal bir devlet kurup sabitleştirmeye çalışan hareketlerle karşı karşıya olduğunu ve siyasilerin iktidara gelebilmek için Müslümanların duygularıyla oynadığını ifade etti. Bununla birlikte Müslümanların, Batı, laik, solcu ve İslami olmayan hareketler karşısında psikolojik yenilgi duygusu yaşadığını ve bu nedenle inançsal ve imani terbiye tedavisinin gerekli olduğuna işaret etti.
Arap Yarımadası’nda yöneticilerine karşı ayaklananların fedakarlıklarının Amerikan nüfuzu, Suudi ve Körfez parası tarafından çalındığını, Yemen’de başa gelen yöneticinin ülkeyi İslam düşmanlarına boyun eğdirmede daha etkin olduğunu dile getirdi. Arap Yarımadası’nı işgalci güçlerden ve işbirlikçilerden kurtarmak için ellerini kardeşlerine, halklarına uzattıklarını da belirttikten sonra ise Pakistan halkına seslendi.
El Zevahiri, Pakistan’daki yönetimin Amerika’yı razı etmek için Afganistan’daki Müslümanların öldürülmesine ortak olduğunu vurgulayarak şöyle ekledi: Pakistan’daki halkımız! Neden Afganistan İslam Emirliği’nde toplanmıyorsunuz? Oysa o, Afganistan topraklarının büyük kısmını kontrolü altında tutan şer’i bir emirliktir. İslam topraklarına saldıran bir Haçlı düşmana karşı savaşmakta, boyunduruğu altındaki bölgelerde şeriatla yönetmektedir. Neden bu emirlikle birleşip kendisini desteklemiyorsunuz? Neden hırsızların hükümeti olan yolsuz, rüşvetçi ve işbirlikçi hükümete esir olarak kalıyorsunuz?
’Pakistan halkına neden Pakistan ordusuna boyun eğdiğini de soran El Zevahiri sorularına şöyle devam etti: Neden hicret ve cihat farzını yerine getirmiyorsunuz? Afganistan’a hicret edip orada cihad edin ve Pakistan’ı kurtarın. Doğu ve batıda Müslümanların biat ettiği İslam Emirliği’nin bayrağı altında birleşin. Hangisi daha onurlu, daha temiz ve daha saf? Zerdari mi yoksa Müminlerin Emiri Molla Muhammed Ömer Mücahid mi (Allah onu korusun)? Neden hırsız, suçlu, rüşvetçi, işbirlikçi Zerdari’ye itaatinde kalıyor da Müminlerin Emiri Molla Muhammed Ömer El Mücahid’in itaatine girmiyorsunuz? Hangisi size dünyanın onurunu ve ahiretin kazancını getirir? Yolsuz, ülkeyi rüşvet, hırsızlık ve hileli seçimlerle yöneten yolsuz Zerdari rejimi mi yoksa Afganistan’daki mücahit İslam Emirliği’ne destek olmak mı?
’El Kaide lideri son ve en uzun mesajını ise Mısır halkına yöneltti. Bu mesajına girmeden önce ise Mısır Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi’ye karşı devrime çağırdığı iddialarını yalanlayarak aksine kendisinin Muhammed Mursi’yi getiren devrimin Mısır’ın Amerika’ya bağımlılıktan, eski rejim kalıntılarından kurtarılıp şeriat hakim kılınana kadar sürdürülmesi çağrısında bulunduğunu açıkladı.
Sözlerinin daima çarpıtılmasına alıştıklarını da dile getiren El Zevahiri, Müslümanlardan resmi olarak yayınladıkları bildirileri takip edip bu bildiri ve yayınlara itimat etmelerini istedi.
Mısır halkına mesajını ‘Mısır’da istenen değişim gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi? Neden?’ ve ‘İstenen değişimin gerçekleşebilmesi için birey ve cemaatler olarak Mısır’daki Müslümanlara tevhid kelimesi etrafında birleşme çağrısı’ başlıkları altında iki kısma ayıran El Zevahiri istenen değişimin gerçekleşmediğini, bu değişimin çeşitli yanları bulunduğunu vurgulayarak bu yanları şöyle sıraladı:
Birincisi: Şeriatın hakimiyetinin sağlanması
İkincisi: Dış tasalluttan kurtulma
Üçüncüsü: İç yolsuzluk konusunda reform.
El Zevahiri, Mısır’da üzerinde referanduma gidilen anayasanın şeriat hükmünü getireceği yönünde yayılan söylentilere rağmen şeriatın hakim kılınmadığını dile getirdikten sonra ise özetle İslami devlet ile ulusal laik devlet, sivil devlet ve modern devlet arasındaki farklara değindi. Bu farkları sıralarken İslam devletinde liderlik, yargıçlık gibi önemli belli makamlara ancak Müslümanların gelebileceğini ancak diğer sistemlerin haklar ve sorumluluklar hususunda vatandaşlar arasında hiçbir fark gözetmediğini, dolayısıyla dini ne olursa olsun herhangi bir vatandaşın aranan diğer şartlara haiz olduğu takdirde başa gelebileceğini vurguladı. Bu kapsamda şu anda Mısır’da herhangi bir Yahudi, Hıristiyan ya da ataistin cumhurbaşkanı olabilme hakkına sahip iken Sykes-Picot ve Lord Kitchener tarafından çizilmiş sınırlar dışında kaldığı için bir Sudanlı, Libyalı ya da Filistinli Müslümanın bu hakka sahip olmadığına dikkat çekti.
Aynı kapsamda İslam devletinde Müslüman toprakları arasında sınır diye bir şey olmayışına, Müslüman topraklarını savunmanın, farzu’l ayn olmasına karşın Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen sınırlar ve bölünme neticesinde bir Müslüman ülkenin bugün başka topraklardaki Müslüman kardeşlerine yardım edemediğine işaret etti.
El Zevahiri, Mısır’da referandumla seçilen anayasanın İslam şeriatına aykırı olduğunu birçok örnekle açıkladı. Bu kapsamda ‘Ben namazda yüzde 90 Kur’an okuyacağım, yüzde on da İncil’den, Tevrat’tan bir şeyler ya da şiir okuyacağım’ diyen bir imamın imamlığının geçerli olmayacağı, arkasında namaz kılınamacağı gibi yüzde 99 İslam şeriatına uygun hükümler verirken yüzde bir şer’i olmayan hükümler veren bir yargıcın da şer’i bir yargıç sayılamayacağını vurguladı.
Ardından Mısır anayasasının 222. Maddesiyle, yeni anayasadan önce konan, İslam şeriatına aykırı birçok kanunun yürürlükte kalmasının onanmış olduğunu belirtti. Şer’i konularda Ezher’den büyük alimler heyetinin görüşünün alınmasını öngören 4. Maddenin de hiçbir bağlayıcılığı olmadığını çünkü alınan bu görüşün uygulanıp uygulanmayacağı hakkında hiçbir açıklama bulunmadığını dile getirdi. Yeni Mısır anayasasının şeriata aykırı maddelerini tek tek sıraladıktan sonra ise çözüm olarak kanun koymada İslam şeriatının esas alınmasını ve şeriata aykırı olan tüm kanun ve yasa maddelerinin geçersiz kılınmasını, kabul edilen bu esasın (şeriat kanunlarının geçerli olmasının) gerek referandum yolu ile gerek de başka bir yolla herhangi bir düzeltme ya da değişikliğe açık olmaması, şeriata aykırı olan tüm maddelerin ve kanunların şeriata uygun şekilde düzeltilip değiştirilmesi teklifi sundu.
El Zevahiri, devrimden sonra gerçekleştirilemeyen değişikliklerden bir diğeri olarak ise harici tasalluttan kurtulamamayı saydı. Devrim sonrası Mısır’da Amerika ve İsrail’e karşı konumun değişmediğini, aksine iktidara gelebilmenin yolunun zaten Amerika ile imzalanan anlaşmalarla gizli-açık bentleriyle İsrail’le imzalanan barış anlaşmasını kabul edip bu anlaşmalara saygı göstermekten geçtiğini vurguladı. Daha sonra Mısır’da bulunan Amerikan kuvvetlerinden ve Müslümanları istedikleri gibi vurabilmeleri için sağlanan kolaylıklardan, İsrail’le imzalanan barış anlaşmasının hakikatinde Siyonistlerin Filistin’i istila etmesini açık bir şekilde kabul etmek ve İsrail’e karşı farzu’l ayn olan cihadın düşürülmesi demek olduğundan bahsetti. Bu bağlamda Mısır’ın siyasi kararlar almada hala dışa bağımlı olduğunu vurguladı.
Devrim sonrası gerçekleştirilemeyen üçüncü hedef olarak ise iç yolsuzluğun ortadan kaldırılmasını saydı. El Zevahiri, devrimin ardından fakirlerin giderek daha fakirleştiğini zenginlerin daha da zenginleştiğini, Mısır evlatlarının iyi bir eğitim, sağlık hizmeti alamadığını, polis karakollarında hala hayvan muamelesi gördüklerini, Mısır halkına çeşitli azaplar yaşatan ve içlerinden binden fazlasının hapishanelerde ölmesine neden olan içişleri yetkililerinin hala cezalandırılmak yerine korunduğunu, Mısır sokaklarının hala istihbarat ve polis tarafından vazifelendirilen çetelerle dolu olduğunu, ahlaki bozukluğun hala devam ettiğini ve tüm bunlara bakılaraktan devrimden istenen sonucun alınamadığının anlaşıldığını ekledi.
İskenderiye’de 2012 yılının Aralık ayının 14’ünde El Kaid İbrahim Camii’nin liberaller ve solcular tarafından basılıp yeni anayasa hakkında olumlu görüş bildirdiği gerekçesiyle cami imamı Şeyh Ahmed El Mehlavi’yi öldürüp cami kapısına asmak istemeleri hadisesine de değinen El Kaide lideri böyle bir şeyin nasıl tasavvur edilebileceğini sorgulayarak olayın vehmiyetini şu sözlerle açıkladı: ‘El Kaid İbrahim Camii’nin çevresinde olanlar her caminin, her evin etrafında olabilir. Haçlılarla ve eski rejimin kalıntılarıyla müttefik laiklerin girdiği çatışmada kasıt (hedef) sadece Müslüman Kardeşler değil aksine tüm İslami yönelimler, yaklaşan tüm İslami rejimler, İslam’ın hakim olmasını isteyen herkestir. Çünkü Amerika ile Batı’nın savaşı İslam’ladır. Zira İslam’ı akideleri ve çıkarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar. Bu, ortadan kaldırmak için uğraştıkları hilafet devleti ile savaştır. Bizi, bir daha hilafeti kuramayalım diye ulusal, laik, taassupçu devletlere böldüler. Çünkü (hilafet) 5 yüzyıl boyunca; en zayıf olduğu dönemlerde bile ülkelerimizi istila ve Filistin topraklarını gasp etme emelleri karşısında engeldi.
’El Zevahiri son olarak ise İslam düşmanları karşısında gerilemenin ve yolun ortasında anlaşmaya varma girişimlerinin bir çözüm getirmeyeceğini dile getirerek bunun yerine İslam’ın zaferi için çalışan herkesi tevhid kelimesi etrafında birleşmeye çağırdı.