Hocam Ali Hoşafçı bu cevaba karşılık bana bunu attı:
İTİRAZ
Edebu’l-Müfred’in bazı nüshalarında “Ya Muhammed” değil, nida edatı olmaksızın “Muhammed” şeklinde geçmektedir.
Sevdiği kişiyi anınca, kalbin daha hızlı çarparak kan dolaşımının hız-lanması neticesinde uyuşukluğun geçmesi şeklinde bilimsel olarak da açık-lanabilecek bu tecrübî uygulama, cahiliye Araplarında, bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir.
Bir şair şöyle demektedir:
“Gözümün nuru olursun buluştuğumuzda Şifam olur seni anmak, aya-ğım uyuştuğunda.”
Cahiliye Arab edebiyatında bunun örneklerini daha da çoğaltmak mümkündür.
CEVAP
İşinize geldiginde ayet ve hadislerin zahirine yapışıp tevil yorum yapmıyan sizler işinize gelmediginde böyle acayip yorumlara kalkışı¬yorsu-nuz. Cahiliye Araplarında, bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir.
Böyle bir yorum yapmakla sizin şirk dediğiniz bir seslenme şekliyle seslenen Abdullah ibnü Ömer (radıyallâhu anhümâ) yı Cahiliye Araplarının yaptıklarını yapmakla itham etmek anlamına gelebilirmi bu yorum sizce.
Bu rivâyeti, İmâm Buhârî de, el-Edebu’l-Müfred’inde, Ebû Nüaym, Süfyân, Ebû İshâk ve Abdurrahmân İbn-i Sa‘d yoluyla rivâyet etmiştir.
İmâm Buhârî’nin isnâdını inceleyelim. Ebû Nüaym Fadl İbn-i Dükeyn (130-218 veya 219), Buhârî’nin şeyhleri¬nin büyüklerinden, sağlam bir râvîdir. Süfyân, ki Sevrî’dir (97-161) hadîste, fıkıhta ve zühdde mü’minlerin emîri babasından ve Ebû İshâk eş-Şeybânî’den ve diğerlerinden rivâyet etti. Tanı¬tılmaya ihtiyâcı yoktur. Ebû İshâk, Süleymân İbnü Ebî Süleymân eş-Şeybânî, Kûfeli beşinci ta¬baka¬dan Süfyân ondan rivâyet eder.
Abdurrahmân, İbn-i Ömer’in kölesi. Kûfeli, üçüncü tabakadan Nesâî sağlam olduğunu söyledi. İmâm Buhârî, ondan el-Edebu’l-Müfredde rivâyet getirmiştir, o, mevlâsı İbn-i Ömer'den, Mansûr ve Ebû İshâk da on-dan rivâyet etmiştir. İbn-i Hibbân onu sika/sağlam bulmuştur.
İbnü Hacer’in, râvileri ayırdığı tabakalara ve şurada geçen diğer bil-gilere dikkatle bakan hadîsin sika râvîlerce muttasıl/bitişik olarak rivâyet edildiğini görecektir. Bu râvîlerde tedlîs şâibesi de yoktur. O hâlde, şu rivâyetin senedi için bir şey söylenemez. Sahîh olduğu açıkça ortadadır. Buna rağmen tevessül delîli sadedinde bu rivâyetin neden bırakılıp da di-ğerlerinin tercîh edildiğini doğrusu merak etmekteyiz. Yalnız, el-Edebu’l-Müfred’i şerh eden Fadlullah el-Ceylânî, burada yer alan Muhammed! şek-lindeki lafzın İbnü’s-Sünnî’de ( يا محمداه )/yâ Muhammedâhu biçiminde oldu¬ğunu, ama, (يا )/‘yâ’ nidâ harfi bulunsa bile bunda istiğâse veya istiâne olmadığını söylerken iddiâsının sebebini açıklamıyor. Hadîsi manâlan-dırmada nedense sâdece kendince aklî ve fizîkî îzâhlarla yetiniyor Üstelik bir de nidânın bazen işittirme irâdesi olmadan da yapılabileceğini ek¬li-yor.
Hâlbuki, basit bir nahiv bilgisi olanlar, yâ Muhammedâhu’daki elifin katiyetle istiğâse elifi olduğunu bilirler. “ Keşke bir bilebilseydim, hangi dil kâidesine göre bu İstiğâse elifi değildir?” denilmektedir?. Bilen söyle-sin. Üstelik, İmâm Buhârî’nin rivâyetinde Nidâ (يا)/Yâ’sı bulunmasa da or-tada bir istiğâsenin bulunduğuna zarar vermez. Çünkü harf-i nidânın hazfe-dil¬mesi meşhûrdur. Şu dediğimiz hazif, sadedinde olduğumuz husust mücerred bir ihtimâl de değildir. Makâm o makâm olup başka bir i’râbı kal-dırmaz. Nitekim İbnü Sünnî’nin lafzı burada hazf bulunduğunun karînesidir. Çünkü hâdise aynı¬dır. Rivâyetler arasında uygunluk asıldır. Zıtlık ârizî olup isbâtı delîle muhtâctır. Binâenaleyh, aralarında bir teâruz/çelişki yoktur. İki rivâyet bir¬birini açıklamış olur, netîce aynı nok-taya varır. Bir de istiâne veya istiğâseyi savunanlardan bu nidâlarda illâ da işittirmenin bulunacağını kim söylemişti ki? Hiç kimse… Anlaşılıyor ki, yanlış bilgiler üzerine binâ edilen yanlış hükümlerle karşı karşıyayız.
Şevkani, Tuhfetuz Zakirin Bi İddetik Hısnul Husayn adlı eserinde de bu rivayeti zikretmiş ve uyuşukluk anında Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hatırlanmasından bahsetmiştir.
Molla Aliyyü’l Kari bu hadis hakkında şöyle demektedir: İbn Ömer (radiallahü anh) sevgisini İstiğase şeklinde ifade etti.
Mühim olan husûs bu tür seslenmeyi Buhârî ve Hâfız İbnü’s-Sünnî ta-rafından kitaplarına alınması… Hattâ İbnü Teymiyye bile şirk görmeyip el-Kelimu't-Tayyib/Güzel Kelime isimli kitabında, nerelerde sünnete uygun, nasıl duâ edeceğimizi göstermek için yazdığı esere almasıdır. Gâib bir kulu çağırarak bir tevessül etmek yüzünden, bu âlimlerden haşa hangisi şirkle suçlanabilir? Allah (Celle Celalühü)’tan istemedi yardımı, vefat etmiş Resulullah’tan istedi. Abdullah b. Ömer (Radıyallahu anh) haşa şirk mi işle-miş oldu?
Ya Muhammedahu (Arapça biliyorsanız) Buradaki ya nida harfi olup ey demektir. Muhammed kelimesi münadadır. Yani kendisine seslenilen kişi-dir. Münadadan sonra gelen elif elifi istiğase derler yani medet isteme elifi derler. Dolayısıyla bu kelimeden çıkan mana: Ey Muhammed imdadıma yetiş. Bize yardım et! olur.