Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü En Sevdiğinin Adını Zikredince Ayağındaki Uyuşukluk İyileşmesi Rivayeti Sahih midir?

Mert Gezici Çevrimdışı

Mert Gezici

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Esselemu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh,

Heysem’in şöyle dediği rivâyet edildi:
Abdullah ibnü Ömer (radıyallâhu anhümâ)’in yanındaydık. Ayağı uyuşmuştu.
Birisi ona, en sevdiğin insanı zikret dedi.
O da: Yâ Muhammed!. dedi. Sanki bağdan çözülmüştü.

Bu rivayet sahih midir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuh;

Ayağı uyuşan kişinin sevdiğinin ismini anması; ne tevessul ne de istiğasedir!


Abdurrahmân ibni Sa‛d (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatıyor:

“Bir kere Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Anhumâ)nın ayağı uyuştu, o zaman bir adam ona: ‘En sevdiğin insanı an’ dedi.
O da: ‘Muhammed!’ deyince bağlardan kurtulmuş gibi rahatladı.”
(Buhârî, el-Edebu’l-mufred, Bab, 457, no: 964)


Evvela bu rivayet Buhari'nin Edeb'ul Mufredinde geçtiği gibi Rasulullah (s.a.v.)'den gelen bir hadiste değildir. Sahabe sözüdür. ve metinde "Ya Muhammed" değil, "Muhammed" dediği sabittir.

Yine Muhammed dediği zaman, "Ey Muhammed, ayağımı iyileştir", ya da "Ey Allahım, Muhammedin yüzü suyu hürmetine ayağımdaki uyuşukluğu gider" diye dua mı ettiğini sanıyorlar ki, kendi şirk dualarına delil getirmeye çalışmakta hak kazansınlar!
Elbani'nin tesbit ettiği Edebu'l-Mufred'deki zayıfların listesi ile ilgili bilgiyi verdiğimde bu hadisin de zayıfların arasında olduğunu görebilesiniz.

Eseri “Ebu İshak Amr. b. Abdillah es-Sebii rivayet etmektedir. Kadrinin büyüklüğüyle beraber, tedlis ve ihtilat ile bahsedilenlerden biridir. Burada da ‘işittim’ dememiştir. Dolayısıyla sigası, inkıta/kopukluk ifade etmektedir.”(Kevseri, -Ahmed Ğumari’den naklen-, Beyan-ı Telbisi’l-Mufteri, 340)
Şube, ondan, ihtilatından önce rivayet edenler arasında sayılsa bile, eseri bazen Heysem b. Haneş’ten, (İbnu’s-Sunni, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, no: 170) bazen Ebu Şube (veya Ebu Said)’den, bazen de Abdurrahman (Ali Hoşafçı’nın dediği gibi Abdullah değil) b. Sad’dan rivayet etmesi, bu eserin karıştırıp ızdıraba düştüğü rivayetlerden biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ayrıca eserin aktarıldığı Edebu’l-Mufred’in bazı nushalarında “Ya Muhammed” değil, nida edatı olmaksızın “Muhammed” şeklinde geçmektedir. (Muhammed b. Fuad Abdulbaki tahkiki, 250 no: 964)
Her halûkarda eserin sahih olduğu takdirde dahi ifade edeceği yegane anlamı, ayağı uyuşan kimsenin, en sevdiği kişiyi hatırlayıp onu anmasıdır. Ondan sıkıntısının giderilmesini istemek veya sıkıntısının giderilmesini onu vesile ederek istemek değil!

Buhari’nin Edebu’l-Mufred Adlı Eserinin Alperen Yayınları ve Sönmez Neşriyat tarafından yayınlanan; Ali Fikri Yavuz Tarafından Yapılan Tercemesinde ve Konevi Yayınları Tarafından yayınlanan Ramazan Sönmez Tarafından yapılan tercemesindeki Elbani’nin tesbitlerine göre zayıf hadislerin numaraları: 7, 628, 936, 964, 969,

964 numaralı hadis muhatablarımızın dayandığı hadistir ve gördüğünüz gibi zayıftır.
628 nolu hadis ise bizim lehimizde olmasına rağmen Elbani, onun da zayıf olduğunu beyan etmiştir.


Ayağı uyuşan kişinin sevdiğini anması ne tevessül ne de istiğasedir.
Sevdiği kişiyi anınca, kalbin daha hızlı çarparak kan dolaşımının hızlanması neticesinde uyuşukluğun geçmesi şeklinde bilimsel olarak da açıklanabilecek bu tecrûbî uygulama, cahiliye Arablarında, bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir.
“Derler ki insanın ayağı uyuşunca en sevdiği insanı anarsa uyuşukluğu gider.”(Kalakşendi, Subhu’l-A’şa, 1/463)
Şair şöyle demektedir:
“Uyuşur ayağı, bazı zamanlarda
Geçmez uyuşukluk ‘ey Ateb’ demedikçe.”
Başka bir şair şöyle demektedir:
İbn-i Mus’ab’ı çağırırım, uyuşunca ayağım
Bir Abdullah deyince, gidiverir zayıflığım.”
Bir başkası şöyle demektedir:
“Vallahi, ayağım uyuşup karıncalanınca
Gidiverir o uyuşukluk seni anınca.”

Yine bir şair şöyle demektedir:
“Gözümün nuru olursun buluştuğumuzda
Şifam olur seni anmak, ayağım uyuştuğunda.”

Cahiliye Arab edebiyatında bunun örneklerini daha da çoğaltmak mümkündür.
Şimdi soralım; ayağı uyuşan İbn-i Ömer radıyallahu anhuma, en sevdiği insanın ismini anınca, bu ona istiğase veya onunla tevessül yapmaksa, sevdiği bir kadını veya adamı ya da çocuğu anıp ayağının uyuşukluğunu gideren cahiliye Arab’ı da o kadını, adamı ya da çocuğu mu yardıma çağırıp istiğase yapmakta veya Allah’tan o kadın, o adam ya da o çocuk hürmetine mi istemektedir?!
İbn-i Ömer radıyallahu anhuma, ayağı uyuştuğunda “Ey Muhammed” deyince, yetişip uyuşukluğu gideren Nebi aleyhisselam ise veya Allah, O'nun hürmetine uyuşukluğu gideriyorsa, sevdiği kadına, adama ya da çocuğa nida edip anan cahiliye Arabına yetişip uyuşukluğunu gideren de onlar mıdır?
Veya Allah, muşrik olan Arabın ayağındaki uyuşukluğu, sevdiği kadın, adam ya da çocuk hürmetine mi gidermektedir?
Ayağı değilse de heva sebebiyle beyni ve kalbi uyuşmuş kimseler dışında herkes için mesele gayet açıktır.

Sofiyye hadisçi Ebubekir Sifil, Buhari'nin sahihindeki bazı zayıf hadisler hakkında şöyle demiştir:


"İmam el-Buhârî bu eserinde, [Edebu'l-Mufred'de] istişhad, mutabaat vb hususlar için değil, doğrudan ihticac [delil olması] amacıyla pek çok zayıf hadis sevketmiştir. Öyle ki, bu eserde bizzat kendisinin "munkeru´l-hadîs" olduğunu söylediği, diğer cerh-ta'dil otoriteleri tarafından "kezzâb", "metrûku´l-hadîs", "leyse bi sika", "lâ yuhteccu bih", "mechûl" gibi tabirlerle cerhedilmiş ravilerin rivayetleri mevcuttur.
(el-Leknevî, Zaferu´l-Emânî, 182 vd (İbnu’l-Cevzî, el-Mevzuat, 3/76)



Orijinali:

Ayak Uyuşunca Söylenecek Sözle İlgili Rivayetin Sıhhati Nedir?
https://www.islam-tr.org/konu/ayak-uyusunca-soylenecek-sozle-ilgili-rivayetin-sihhati-nedir.41416/
 
Mert Gezici Çevrimdışı

Mert Gezici

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hocam Ali Hoşafçı bu cevaba karşılık bana bunu attı:


İTİRAZ
Edebu’l-Müfred’in bazı nüshalarında “Ya Muhammed” değil, nida edatı olmaksızın “Muhammed” şeklinde geçmektedir.
Sevdiği kişiyi anınca, kalbin daha hızlı çarparak kan dolaşımının hız-lanması neticesinde uyuşukluğun geçmesi şeklinde bilimsel olarak da açık-lanabilecek bu tecrübî uygulama, cahiliye Araplarında, bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir.
Bir şair şöyle demektedir:
“Gözümün nuru olursun buluştuğumuzda Şifam olur seni anmak, aya-ğım uyuştuğunda.”
Cahiliye Arab edebiyatında bunun örneklerini daha da çoğaltmak mümkündür.
CEVAP
İşinize geldiginde ayet ve hadislerin zahirine yapışıp tevil yorum yapmıyan sizler işinize gelmediginde böyle acayip yorumlara kalkışı¬yorsu-nuz. Cahiliye Araplarında, bilinen ve sıkça uygulanan bir yöntemdir.
Böyle bir yorum yapmakla sizin şirk dediğiniz bir seslenme şekliyle seslenen Abdullah ibnü Ömer (radıyallâhu anhümâ) yı Cahiliye Araplarının yaptıklarını yapmakla itham etmek anlamına gelebilirmi bu yorum sizce.
Bu rivâyeti, İmâm Buhârî de, el-Edebu’l-Müfred’inde, Ebû Nüaym, Süfyân, Ebû İshâk ve Abdurrahmân İbn-i Sa‘d yoluyla rivâyet etmiştir.
İmâm Buhârî’nin isnâdını inceleyelim. Ebû Nüaym Fadl İbn-i Dükeyn (130-218 veya 219), Buhârî’nin şeyhleri¬nin büyüklerinden, sağlam bir râvîdir. Süfyân, ki Sevrî’dir (97-161) hadîste, fıkıhta ve zühdde mü’minlerin emîri babasından ve Ebû İshâk eş-Şeybânî’den ve diğerlerinden rivâyet etti. Tanı¬tılmaya ihtiyâcı yoktur. Ebû İshâk, Süleymân İbnü Ebî Süleymân eş-Şeybânî, Kûfeli beşinci ta¬baka¬dan Süfyân ondan rivâyet eder.
Abdurrahmân, İbn-i Ömer’in kölesi. Kûfeli, üçüncü tabakadan Nesâî sağlam olduğunu söyledi. İmâm Buhârî, ondan el-Edebu’l-Müfredde rivâyet getirmiştir, o, mevlâsı İbn-i Ömer'den, Mansûr ve Ebû İshâk da on-dan rivâyet etmiştir. İbn-i Hibbân onu sika/sağlam bulmuştur.
İbnü Hacer’in, râvileri ayırdığı tabakalara ve şurada geçen diğer bil-gilere dikkatle bakan hadîsin sika râvîlerce muttasıl/bitişik olarak rivâyet edildiğini görecektir. Bu râvîlerde tedlîs şâibesi de yoktur. O hâlde, şu rivâyetin senedi için bir şey söylenemez. Sahîh olduğu açıkça ortadadır. Buna rağmen tevessül delîli sadedinde bu rivâyetin neden bırakılıp da di-ğerlerinin tercîh edildiğini doğrusu merak etmekteyiz. Yalnız, el-Edebu’l-Müfred’i şerh eden Fadlullah el-Ceylânî, burada yer alan Muhammed! şek-lindeki lafzın İbnü’s-Sünnî’de ( يا محمداه )/yâ Muhammedâhu biçiminde oldu¬ğunu, ama, (يا )/‘yâ’ nidâ harfi bulunsa bile bunda istiğâse veya istiâne olmadığını söylerken iddiâsının sebebini açıklamıyor. Hadîsi manâlan-dırmada nedense sâdece kendince aklî ve fizîkî îzâhlarla yetiniyor Üstelik bir de nidânın bazen işittirme irâdesi olmadan da yapılabileceğini ek¬li-yor.
Hâlbuki, basit bir nahiv bilgisi olanlar, yâ Muhammedâhu’daki elifin katiyetle istiğâse elifi olduğunu bilirler. “ Keşke bir bilebilseydim, hangi dil kâidesine göre bu İstiğâse elifi değildir?” denilmektedir?. Bilen söyle-sin. Üstelik, İmâm Buhârî’nin rivâyetinde Nidâ (يا)/Yâ’sı bulunmasa da or-tada bir istiğâsenin bulunduğuna zarar vermez. Çünkü harf-i nidânın hazfe-dil¬mesi meşhûrdur. Şu dediğimiz hazif, sadedinde olduğumuz husust mücerred bir ihtimâl de değildir. Makâm o makâm olup başka bir i’râbı kal-dırmaz. Nitekim İbnü Sünnî’nin lafzı burada hazf bulunduğunun karînesidir. Çünkü hâdise aynı¬dır. Rivâyetler arasında uygunluk asıldır. Zıtlık ârizî olup isbâtı delîle muhtâctır. Binâenaleyh, aralarında bir teâruz/çelişki yoktur. İki rivâyet bir¬birini açıklamış olur, netîce aynı nok-taya varır. Bir de istiâne veya istiğâseyi savunanlardan bu nidâlarda illâ da işittirmenin bulunacağını kim söylemişti ki? Hiç kimse… Anlaşılıyor ki, yanlış bilgiler üzerine binâ edilen yanlış hükümlerle karşı karşıyayız.
Şevkani, Tuhfetuz Zakirin Bi İddetik Hısnul Husayn adlı eserinde de bu rivayeti zikretmiş ve uyuşukluk anında Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hatırlanmasından bahsetmiştir.
Molla Aliyyü’l Kari bu hadis hakkında şöyle demektedir: İbn Ömer (radiallahü anh) sevgisini İstiğase şeklinde ifade etti.
Mühim olan husûs bu tür seslenmeyi Buhârî ve Hâfız İbnü’s-Sünnî ta-rafından kitaplarına alınması… Hattâ İbnü Teymiyye bile şirk görmeyip el-Kelimu't-Tayyib/Güzel Kelime isimli kitabında, nerelerde sünnete uygun, nasıl duâ edeceğimizi göstermek için yazdığı esere almasıdır. Gâib bir kulu çağırarak bir tevessül etmek yüzünden, bu âlimlerden haşa hangisi şirkle suçlanabilir? Allah (Celle Celalühü)’tan istemedi yardımı, vefat etmiş Resulullah’tan istedi. Abdullah b. Ömer (Radıyallahu anh) haşa şirk mi işle-miş oldu?

Ya Muhammedahu (Arapça biliyorsanız) Buradaki ya nida harfi olup ey demektir. Muhammed kelimesi münadadır. Yani kendisine seslenilen kişi-dir. Münadadan sonra gelen elif elifi istiğase derler yani medet isteme elifi derler. Dolayısıyla bu kelimeden çıkan mana: Ey Muhammed imdadıma yetiş. Bize yardım et! olur.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt