Esbabu'n-Nuzul
Kur'an insanlığı doğru yola iletmek ve toplum hayatına yön vermek amacıyla indirilmiştir. Dolayısıyla onun asıl hedefi, insanlığın ahlaki, hukuki ve diğer alanlardaki ihtiyaçlarına cevap vermektir. Kur'an bu hedefini gerçekleştirirken bazen sözü edilen ihtiyaçlarla ilgili hükümler koymuş, bazen insanların ibret almalarını temin etmek için daha önce vuku bulan hadiselere yer vermiş, bazen de nuzul ortamında meydana gelen bir kısım olaylara ışık tutup mahiyeti merak edilen hususları açıklamıştır. Bu özelliğinden dolayı Kur'an ayetlerini esasen iki kısma ayırmak mümkündür. Bunların bir kısmı muayyen bir sebebe bağlı olmayıp bir hükmü ortaya koymak amacıyla nazil olan, diğer bir kısmı da belli sebebe bağlı olarak inen ayetlerdir. İşte esbabu'n-nuzul, ikinci kısma giren ayetlerin inişiyle ilgili rivayetleri konu edinen bir ilim dalıdır.
Esbabu'n-nuzul Terimi
Esbabu'n nuzul, "esbab" ve "nuzul" kelimelerinden meydana gelmiş arapça bir izafet terkibidir. Bu terkipde yer alan "esbab" sebeb kelimesinin çoğuludur. Sebep sözlükte metod, yol, işaret, vesile ve vasıta manalarına gelmektedir. Ayrıca arzu edilen amaca ulaştıran herşeye de sebep denilmektedir. Nuzul kelimesi ise (ne-ze-le) fiilinden masdardır. Yukarıdan aşağıya inmek ve iniş manasını ifade eder. Aynı kökten türemiş olan "inzal" ve "tenzil" masdarları da indirmek manasına gelir. Ancak "inzal" topyekün indirme "tenzil" ise, müneccemen yani parça parça indirmek demektir. Kısaca "ayetlerin iniş sebebleri" anlamını ifade eden esbabu'n-nuzul terim olarak da "Peygember'in (sav) risalet döneminde vuku bulan ve Kur'an'ın bir veya birkaç ayetinin yahut bir suresinin inmesine yol açan olay, durum ya da herhangi bir şey hakkında Resulullah'a sorulan soru" demektir.
Yaptığımız tanıma göre bazı ayet veya surelerin inmesine sebep olan hususlardan birisi, herhangi bir hadisenin meydana gelmiş olmasıdır. Bu hususa örnek olarak şu rivayeti zikredebiliriz. Ali (ra) diyor ki : "Bir gün Abdurrahman bin Avf bir yemek ziyafeti hazırlayarak bizi davet etti. Yemek esnasında içki de sundu. İçki aklımız başımızdan almıştı ki, namaz vakti geldi. Namaz kıldırmak üzere beni öne geçirdiler. Ben de namaz kıldırırken Kafirun suresini "Ya Muhammed de ki Ey Kafirler! Sizin ibadet ettiğinize ibadet etmem. Biz sizin ibadet ettiğinize ibadet ederiz" şeklinde okudum. İşte bunu üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın."(nisa 43) ayeti indirildi.
Tanımda zikredilen ikinci husus da, bazı ayetlerin ortaya çıkan bir takım özel durumlar üzerine indirilmiş olmasıdır. Ömer'in (ra) farklı zamanlarda yapmış olduğu dua ve temenniler üzerine bazı ayetlerin inmesi bu kabildendir. Mesela Ömer’in ra şöyle dediği rivayet edilmektedir: Yüce Allah üç kez benim temennim doğrultusunda ayet indirdi. Bir gün Peygamber'e (sav) "Ey Allah'ın Rasulu! İbrahim'in makamını namaz yeri edinsek demiştim bunu üzerine, biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!" (Bakara-125) ayeti nazil oldu.
Bir defasında da " Ey Allah'ın Rasulu! Evinize çeşitli insanlar girip çıkıyor, sizin o temiz eşlerinizi görüyorlar. Emir buyursanız da onlar örtünseler" demiştim. Bunu üzerine de: Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur.
(Ahzap 53) ayeti indirildi.
Yine bir başka zaman da Peygamberin (sav) eşlerinin kıskançlık sebebiyle etrafında toplanıp kendisini üzmelerinden dolayı "Eğer Resulullah sizi boşarsa, Rabbi ona sizden daha hayırlı eşler verir..." demiştim. Bu talebim üzerine de, Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir. (Tahrim 5) ayeti nazil oldu. Tanımda belirttiğimiz gibi Kuran'ın bir kısım ayetleri Peygamber (s.a.v)'e sorulan bir takım sorular üzerine indirilmiştir. Bu sorular umumiyetle ashaba ait olmakla birlikte bazen ehli kitabın da soru sorduğu oluyordu. Sahabiler, din alanında bilmedikleri ya da anlamada zorluk çektikleri hususları öğrenmek maksadıyla soruyorlardı. Mesela: "Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey O'na muhtaç)dır. " ayeti nazil olunca sahabiler her sene mi hac yapacağız ey Allah'ın Resulu? diye sordular. Peygamberimiz cevap vermedi. Onlar soruyu tekrarlayınca da, "Hayır" diye mukabelede bulundu ve buyurdu ki: "Şayet evet deseydim size her yıl hacc yapmak farz kılınırdı" İşte meydana gelen bu soru üzerine "Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın."(Maide-101) ayeti indirildi.
Burada şu hususu da zikredelim ki Kuran’ın bütün ayetleri muayyen ve muşahhas sebeplere bağlı olarak inmiş değildir. İslam bilginlerine göre nuzulu, herhangi bir sebebe bağlı olan ayetlerin sayısı 600 dolayıdır. İbn Teymiyye, hakkında nuzul sebebi bulunan ayetlerin dışında kanal ve önemli bi kısmı geçmiş peygamberlerin kıssaları ve ahirete dair haberlerden oluşan çok sayıdaki ayetin iniş sebeplerini herhangi bir dış olayda değil, doğrudan doğruya bu ayetlerin kendi muhteva ve anlamlarında aramak gerektiğini belirtir. Buna göre denilebilir ki, ayetlerin büyük kısmı özel bir olaya, konuya, dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip, genellikle insanların muhtaç oldukları hususlarda bilgilendirmek, aydınlatmak, yönlendirmek veya uyarmak maksadıyla vahyedilmiştir.
Kur'an insanlığı doğru yola iletmek ve toplum hayatına yön vermek amacıyla indirilmiştir. Dolayısıyla onun asıl hedefi, insanlığın ahlaki, hukuki ve diğer alanlardaki ihtiyaçlarına cevap vermektir. Kur'an bu hedefini gerçekleştirirken bazen sözü edilen ihtiyaçlarla ilgili hükümler koymuş, bazen insanların ibret almalarını temin etmek için daha önce vuku bulan hadiselere yer vermiş, bazen de nuzul ortamında meydana gelen bir kısım olaylara ışık tutup mahiyeti merak edilen hususları açıklamıştır. Bu özelliğinden dolayı Kur'an ayetlerini esasen iki kısma ayırmak mümkündür. Bunların bir kısmı muayyen bir sebebe bağlı olmayıp bir hükmü ortaya koymak amacıyla nazil olan, diğer bir kısmı da belli sebebe bağlı olarak inen ayetlerdir. İşte esbabu'n-nuzul, ikinci kısma giren ayetlerin inişiyle ilgili rivayetleri konu edinen bir ilim dalıdır.
Esbabu'n-nuzul Terimi
Esbabu'n nuzul, "esbab" ve "nuzul" kelimelerinden meydana gelmiş arapça bir izafet terkibidir. Bu terkipde yer alan "esbab" sebeb kelimesinin çoğuludur. Sebep sözlükte metod, yol, işaret, vesile ve vasıta manalarına gelmektedir. Ayrıca arzu edilen amaca ulaştıran herşeye de sebep denilmektedir. Nuzul kelimesi ise (ne-ze-le) fiilinden masdardır. Yukarıdan aşağıya inmek ve iniş manasını ifade eder. Aynı kökten türemiş olan "inzal" ve "tenzil" masdarları da indirmek manasına gelir. Ancak "inzal" topyekün indirme "tenzil" ise, müneccemen yani parça parça indirmek demektir. Kısaca "ayetlerin iniş sebebleri" anlamını ifade eden esbabu'n-nuzul terim olarak da "Peygember'in (sav) risalet döneminde vuku bulan ve Kur'an'ın bir veya birkaç ayetinin yahut bir suresinin inmesine yol açan olay, durum ya da herhangi bir şey hakkında Resulullah'a sorulan soru" demektir.
Yaptığımız tanıma göre bazı ayet veya surelerin inmesine sebep olan hususlardan birisi, herhangi bir hadisenin meydana gelmiş olmasıdır. Bu hususa örnek olarak şu rivayeti zikredebiliriz. Ali (ra) diyor ki : "Bir gün Abdurrahman bin Avf bir yemek ziyafeti hazırlayarak bizi davet etti. Yemek esnasında içki de sundu. İçki aklımız başımızdan almıştı ki, namaz vakti geldi. Namaz kıldırmak üzere beni öne geçirdiler. Ben de namaz kıldırırken Kafirun suresini "Ya Muhammed de ki Ey Kafirler! Sizin ibadet ettiğinize ibadet etmem. Biz sizin ibadet ettiğinize ibadet ederiz" şeklinde okudum. İşte bunu üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın."(nisa 43) ayeti indirildi.
Tanımda zikredilen ikinci husus da, bazı ayetlerin ortaya çıkan bir takım özel durumlar üzerine indirilmiş olmasıdır. Ömer'in (ra) farklı zamanlarda yapmış olduğu dua ve temenniler üzerine bazı ayetlerin inmesi bu kabildendir. Mesela Ömer’in ra şöyle dediği rivayet edilmektedir: Yüce Allah üç kez benim temennim doğrultusunda ayet indirdi. Bir gün Peygamber'e (sav) "Ey Allah'ın Rasulu! İbrahim'in makamını namaz yeri edinsek demiştim bunu üzerine, biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!" (Bakara-125) ayeti nazil oldu.
Bir defasında da " Ey Allah'ın Rasulu! Evinize çeşitli insanlar girip çıkıyor, sizin o temiz eşlerinizi görüyorlar. Emir buyursanız da onlar örtünseler" demiştim. Bunu üzerine de: Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur.
(Ahzap 53) ayeti indirildi.
Yine bir başka zaman da Peygamberin (sav) eşlerinin kıskançlık sebebiyle etrafında toplanıp kendisini üzmelerinden dolayı "Eğer Resulullah sizi boşarsa, Rabbi ona sizden daha hayırlı eşler verir..." demiştim. Bu talebim üzerine de, Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir. (Tahrim 5) ayeti nazil oldu. Tanımda belirttiğimiz gibi Kuran'ın bir kısım ayetleri Peygamber (s.a.v)'e sorulan bir takım sorular üzerine indirilmiştir. Bu sorular umumiyetle ashaba ait olmakla birlikte bazen ehli kitabın da soru sorduğu oluyordu. Sahabiler, din alanında bilmedikleri ya da anlamada zorluk çektikleri hususları öğrenmek maksadıyla soruyorlardı. Mesela: "Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey O'na muhtaç)dır. " ayeti nazil olunca sahabiler her sene mi hac yapacağız ey Allah'ın Resulu? diye sordular. Peygamberimiz cevap vermedi. Onlar soruyu tekrarlayınca da, "Hayır" diye mukabelede bulundu ve buyurdu ki: "Şayet evet deseydim size her yıl hacc yapmak farz kılınırdı" İşte meydana gelen bu soru üzerine "Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın."(Maide-101) ayeti indirildi.
Burada şu hususu da zikredelim ki Kuran’ın bütün ayetleri muayyen ve muşahhas sebeplere bağlı olarak inmiş değildir. İslam bilginlerine göre nuzulu, herhangi bir sebebe bağlı olan ayetlerin sayısı 600 dolayıdır. İbn Teymiyye, hakkında nuzul sebebi bulunan ayetlerin dışında kanal ve önemli bi kısmı geçmiş peygamberlerin kıssaları ve ahirete dair haberlerden oluşan çok sayıdaki ayetin iniş sebeplerini herhangi bir dış olayda değil, doğrudan doğruya bu ayetlerin kendi muhteva ve anlamlarında aramak gerektiğini belirtir. Buna göre denilebilir ki, ayetlerin büyük kısmı özel bir olaya, konuya, dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip, genellikle insanların muhtaç oldukları hususlarda bilgilendirmek, aydınlatmak, yönlendirmek veya uyarmak maksadıyla vahyedilmiştir.