Evliya Mı Süper Kahraman Mi?

Ö Çevrimdışı

Ömer Hattab

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Süper Kahraman mı Dim erbabı mı belli değil...
Kurşunlara mani oluyor (INVINCIBLE)
Alıntı
Bahçıvan olduğunu söyleyen bir sofiyle sohbet ediyorduk. O sofi dedi: “Kurban bize bir keramet anlat.” Bahçıvan muhabbetle elini kaldırdı ve o sofiye dokunup dedi ki:
“Kerata salata! Dünyanın her tarafından insanın buraya gelip toplanması, hiçbir davetiye gönderilmeden burada cem’ olması keramet değil midir?” Ve anlatmaya başladı:
“Bir zamanlar biz Urfa'da işimiz olduğu için Seydâ Hazretleri’nden izin istedik. O tarihte bu bölgede terör çoktu. Seyda Hazretleri buyurdu ki: “Akşam sonu olursa gelmeyin. Sabah gelirsiniz.” Müsaade aldık, ayrıldık. Urfa’ya geldik. İşlerimizi gördük. Akşam vakti oldu. Sofiler: “Geri dönelim,” dediler. Ben de Seydâ Hazretleri’nin emrini hatırlattım. Fakat sofiler muhabbetten duramadılar. Menzil’e dönmeye karar verdik. Çaylar başına geldiğimizde -o zaman baraj yapılmamıştı- yolun ortasında teroristler barikat kurmuştu. Şoförümüz barikatı aşmak için arabaya gaz verdi. Barikatı aşamadık. Orda saklı olan teröristler silahlarla arabamızı taradılar. Arabanın her tarafı kurşun deliği oldu. İçerde yaralananlar vardı. Bana da çok kurşun isabet etti.

Teröristler bizi arabadan indirdiler. “Nereye gidiyorsunuz?” dediler. Biz de, “Menzil’e gidiyoruz,” dedik. Teroristler, “Menzil” adını duyunca korktular, kaçtılar. Arkamızdan gelen bir araba yaralıları görünce hepimizi hastaneye götürdü. Doktor tek tek muayene etmeye başladı. Sıra bana geldi. “Soyun!” dedi. Gömleğimi çıkarınca 10-15 mermi yere döküldü. Doktor hayret etti! Hiçbir mermi vücuduma girmemişti! Doktor hayretle sordu:
- Sen evliya mısın?
- Hayır, ben evliyanın bahçıvanıyım, dedim.
Tekrar Menzil'e döndüm. Seydâ Hazretleri dışarıda geziniyordu. Beni görünce yanına çağırıp sordu:
- Sofi Nuri, teröristler sizin yolunuzu mu kesti? Biz size demedik mi “gelmeyin”? Sofi Nuri, kurşunlar sana değmemiş mi?
- Hayır kurban, himmetinizle değmemiş, dedim.
- Sofi Nuri Senin kılını da mı kopartmamış? diye sordu.
- Himmetinizle hayır kurban, diye cevap verdim.
- E, sadatların işidir! Elhamdulillah... buyurdular.



Kaynak: (h)Seyda hz.k.s bir kerameti (sofi nurinin başından geçen) << abdulbaki hzkerameti << ilahi.org

Bitmeyen ürünler sürekli tükenmesini engelleyebilme kabiliyeti (Henüz MARVEL serisinde bu özellikte bir karakter oluşturulamadı
smiley.gif
)
Alıntı
Gavsın (k.s.) vefatından sonra sadıklardan biri şu rüyayı görür: Resulullah (s.a.v.) Sahabe-i Kiram ve Sadatların hazır olduğu mecliste dediler: -Gavs (k.s.)'ın zahirinden ve batınından Seyyid Muhammed Raşid hazretleri (k.s.) hariç kimse pek bir şey anlayamadı. * Genellikle teveccüh olduğu günlerde çay verilirdi. Bir sabah halife iken Seyyid Muhammed Raşid hazretleri (k.s.) demlenmiş çay ve şeker getirip sofiye verdi. Herkese üçer bardak dağıtmasını emretti. Ben bu çay, bu kadar insana yetmez diye içmeyip sonunu bekledim. Baktım ki herkes üçer bardak çay içti. Sıra bana geldiği zaman soğumuştur diye gönülsüz olarak aldım. Baktım ki, çay ocaktan yeni inmiş gibi sıcak. Demliğe baktım daha yan bile olmamış, şekerde aynı. Bu halleri görünce ehhıllah'ın kadir ve kıymetini bilip edepli olmaya gayret ettim.


Tabip ama neştersizinden
smiley.gif

Alıntı
Bir gün Gavs hazretlerini (k.s.) ziyaret için iki kişi geldi. Hz. Gavs (k.s.) bunlara memleketlerinin ismiyle hitap edip, iltifat etti. Birisi dedi: -Efendim, bu benim kardeşimdir, delidir. Biz bunu zincirle baglariz, derdine tibben bir çare bulamadik, en son doktor "Bu bizim işimiz degil, bunu ancakhocalar iyi eder" dedi. Biz de sizin isminizi duyduk ve geldik. Ben ömrümü gafletle geçirdim, yalnız dün gece bir rüya gördüm, rüyamda tanımadığım, iri vücutlu, siyah sakallı, cübbeli, sarıklı ve nurani bir zat odama girdi ve baş, şehadet ve orta parmaklarının üçünü birden kalbime vurarak, kalbimden yumurta büyüklüğünde simsiyah bir şey çıkardı. Kalbim hala ağrıyor, ama kalbimde bir iz yok. Gavs hazretleri (k.s.) bu sözleri dinledi tebessüm etti: "Allah (c.c.) şifalar versin, inşallah iyi olur." buyurdu. Zincirlerden kurtulan hastayla Gavs (k.s.)’in elini öperek çiktilar. Agabey: "Rüyamda gördügüm zat bu degildi. Burada başka şeyh var midir? diye sordu. Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) gösterilince şaşirarak rüyada gördügü zatin o oldugunu söyledi. Hemen gördüm ve kalbindeki yumurtayi siz çikardiniz" dedim. O da eliyle işaret ederek: "Sus Allah (c.c.) her şeye kadirdir. O'nun fazlu ihsani çoktur." deyip beni susturdu ve hastaniza Allah hayirli şifalar versin." deyip bizi ugurladi. * Hocanın birisi rüyasında Hz. Rasûlüllah'ı görüyor, şu şekilde buyuruyor "Benim öyle bir oğlum varki Allah (cc) benim ümmetimin bir kısmını onun hatırına vermiştir. Şu anda divanda sobanın yanında üzerinde siyah bir örtüyle yatıyor." Hoca hemen gidip bakıyor ve o kişinin Şeyda Hz.lerinin olduğunu görüyor.


Yol kısaltan (Tüm fizik kanunlarını ortadan kaldırmayı başaran)
Alıntı
Bir gün Şeyh Muhammed Arapkendi (k.s.) yörenin taninmiş ulemasindan Molla Nuri'ye misafir olmuş. Ben de ziyarete gittim. Akşam sohbetinde dediler: -Bize gereken şudur. Boyunlarimizi uzatalim, Şeyh Abdülhakim'in (k.s.) manevi mirasçisi Seyyid Muhammed Raşid (k.s.) üzerimize basip geçsin, çünkü Nakşi Tarikatinin şerefi bugün onlardadir. Itiraz edenler oldu. Cevaben: -O Gavs olmasaydı, Şeyh Muhammed Raşid (k.s.) böyle olmazdı, buyurdu. * Birgün Menzil'e gidiyorduk, varmamıza kırk dakika vardı, o sırada akşam oldu. O sıralarda Şeyda hazretleri (k.s.) akşamla yatsı namazı arasında sohbet ediyor, bizde kitap haline getirmek için banda alıyorduk. Bir an önce sohbete yetişmek için arkadaşlardan rica ettik, Şeyda hazretlerinden (k.s.) himmet isteyinde vaktinde varalım, diye. Gerçekten sohbet yeni başlarken köye vasıl olduk ve banda aldık. Ertesi gün Diyarbakır'a geri dönerken arabanın kilometre saatine gözüm takıldı. Her zaman Diyarbakır çıkışı kadranı sıfırlardım, kaç kilometre yaptığımı bilirdim. Daima 152 kilometre olarak ölçerdim, fakat bu defa 142 kilometreyi gösteriyordu. Göstergemi bozuldu diye düşündüm fakat Diyarbakır'a dönüşte yine 152 kilometre katettim. Demek kilometre kadranı bozulmamış, Şeyda hazretlerinin (k.s.) himmetiyle yol 10 kilometre kısalmıştı.



Kapatın AMATEM'i YEŞİLAY'ı
Yollayın bağımlıları SEYYDA'ya
hemen tedavi etsin...
Alıntı


Birgün 83 yaşinda bir zat Seyda hazretlerinin meclisine geldi. Bu zatin bazi söz ve hallerini oradakiler begenmeyip tenkid ettiler. Bu zat o zaman şöyle demişti: "Ben bu yaşima kadar dinin hiçbir emrini yapmadim. Aşin derecede sarhoş oldugum birgün, dostlarim beni buraya getirmişler ve Şeyda hazretlerinin (k.s.) elini öptürüp banyo yaptirdiktan sonra caminin altina yatirmişlar. Sabah uyandigimda tanimadigim bir çevre ve insanlarla karşilaştim. Şeyda hazretlerini (k.s.) gördügümde ayak parmaklarimdan bir nur girip bütün vücudumu kapladi. Bu nur beni o halimden bu halime çevirdi. Ben şimdi onyedi günlügüm." Işte evliyanin nazari cezbeyi dogurdu. Cezbe de ilahi aşk ve muhabbeti meydana getirerek bu kişiyi, Allah (c.c.)'a dönüp, dinini ögrenip yaşayan biri haline getirdi. * Batı vilayetlerinin ileri gelenleri toplantı halin-delermiş. Sofra kurulmuş. Alkol almayanlara diğerleri "Niçin alkol almıyorsun, yoksa sen de mi Adıyaman'a gittin" diye soruyorlarmış. Gerçekten bu darbımesel haline gelmişti. Menzile gidip tevbe edenin sifatinda Islam nuru, anlakinda Hz. Resulullah'm ahlaki tecelli ederek Şeyda hazretlerinin (k.s.) baglisi oldugu gözlenirdi.




Ben de Hidayet'i Allah veriyor sanıyordum
meğerse hidayeti Evliya ve onun aşıkları dağıtıyormuş...
smiley.gif

Alıntı


Bir gün Şeyda hazretlerinin (k.s.) meclisinde bir zatla taniştik. O zat şöyle dedi: "Ben 55 yaşindayim, islam adina iki şey biliyorum: Birisi, Allahu Ekber, digeri Bismillah. Hayatta işlemedigim günah kalmadi. Maddi yönden durumum çok iyi, amma hayattan hiç tad alamiyorum. Hind fakirlerine gitmeyi düşünüyorum. Bu zati duydum, yanina geldim. Ben de insanlar gibi gülmek, eglenmek istiyorum. Ruhi sikintidan dolayi perişan haldeyim. Bu zatı Şeyda hazretlerinin (k.s.) huzuruna çıkardılar. Şeyda (k.s.) dedi: "Tevbe et, Allah her şeye kadirdir." O zat tevbe etti. Akabinde namaza başladı ve üç ay içerisinde haramı helali öğrendi. O zat hal ve cezbe sahibi sofilerin meclisinden ayrılmazdı. Ona: Sen bu cezbeli sofilerden ne fayda görüyorsun?" diye soruldu. O şöyle cevap verdi: "Onlar ellerini bana değdirseler, bağırıp çağırsalar benim kalbime ilahi aşk ve muhabbet geliyor" Bu zat evliyanın nazarı, tekkenin bereketi ve sofilerin muhabbeti olmasa idi ne ile istikâmet sağlardı.



Bir tek KURAN kelimesi geçirmeden İNSANI MÜSLÜMAN YAPTIRIR
Allah'a ve KURAN'a ne gerek var?
Alıntı


Seyda hazretleri (k.s.) birgün Hatme-i Hace-gan'dan çıkmış, caminin Önünde sofiler ziyaret ediyordu. O sırada sırt çantasıyla birlikte yabancı olduğu anlaşılan bir kişi yaklaştı, ziyaret etti, mübarek tebessüm ederek: "Hoşgeldin" dedi. Yabancının ne dediğini anlamadık, birisi tercüme edince Nemrut'u ziyaret için geldiğim, yarın oraya gideceğini söyleyince Şeyda hazretleri (k.s.) dönüşte yine buraya gel dedi, o da söz verdi. Üç gün sonra geri döndü. Şeyda hazretlerini görünce yanına gitti "ben sana söz" dedi. Mübarek tebessüm ederek "hoşgeldin, biz gidip namaz kılacağız, sana namaz yok sen camiye gelme burada kal" dedi. Biz ikindi namazım kıldık, hatmemizi yaptık dışarı çıktık. Yabancı kişi "İslam başka" diyerek kapıya koştu, camiye girdi. Şeyda hazretlerinin (k.s.) önünde ağ-lıyarak tercüman aracılığıyla kelime-i şehadet getirdi ve müslüman oldu. Bir hafta kaldı, islamiyeti öğrendi, temsil yetkisi alarak İngiltere'ye döndü.



Dilsizleri bülbül eder
Işınlanabiliyor...
Alıntı


Bir gün dili tutulmuş bir fakih getirdiler. 7-8 gün devamli gezdi. Bir ara bir otobüs gelmişti. Bu fakih şoförü gözlemeye başladi, aniden şoförün yanina geldi. "Dur gitme" dedi. Daha başka kelimeler de söy-ledi. Babasi duyunca çok sevindi. "Bize son çare olarak buraya gelmemizi söylemişlerdi. Çok şükür oglumun dili açildi." dedi. Gadir köyünden Diyarbakır'a alış-veriş için Seyda hazretleriyle (k.s.) getmiştik. Günlerden cuma idi. Cuma namazımızı camide kıldık. Bir ara Şeyda hazretlerini (k.s.) tamemen kaybetmiştim. Namaz bitince baktım iki saf Önümde duruyor. Sen burada yoktun deyince buradaydım dedi, ben de seni burada göremedim dedim. Ertesi gün köye doğru kamyonla yola çıktık. Yolda araba arızalandı. Şoför yedek parça için Kozluğa gitti. Biz de bir köprü altında beklemeye başladık. Bir ara bir pikap geldi, köprüye 1-2 metre kala lastiği patladı. Ben Şeyda hazretlerine (k.s.) söyleyince köprünün altından çıktı. Pikaptakilerle tanıştık. Onlar Şeyh Seyda-i Ceziri'nin (k.s).evlatlarıydılar. Birisi de Şeyh Nurullah Ceziri (k.s.) idi. Şeyda hazretleriyle birlikte oturdular, sohbet ettiler. Birbirlerine sen benim arabamı bozdun, hayır sen benim arabamın lastiğini patlattın diye latife yaptılar. Arabalar tamir edildikten sonra biz Gadir köyüne döndük, onlarda Hz. Veysel Karani'ye gittiler.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
112 hızır acil servis gibi bunlarında teli var mı acaba :)
 
M Çevrimdışı

minhac

Üye
İslam-TR Üyesi
yok telefonu aşmış onlar, müridlerini baş parmağının tırnağından görüyormuş. :)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu "ehli hikaye ve'l menkıbe" dininin mensubları bunları din bilerek Allahı bırakıp mahlukattan yardımı rabıta, saadatın himmetine, İslamda olmayan gavs ve kutupların İlahlaştırılmış vasıflarına mal ederek beleş cennet arzulamaktadırlar. Bunların sapkın hikayelerinde şeyhlere koyun üretmek için kerametler düzmek, üretmek, uydurduğuna kendisi de inanmak sofiliğin şartlarındandır.
Kuran ve sünnet okumak yerine; ellerine verilen sapıkların kitaplarını " evliyanın yazdığı", yada "evliyaya yazdırılan" diye belletirlerse onların hakkında ileri geri de konuşamazsınız, çarpılırmışsınız.
Bunlar daha başka hikayeleri de forumda mevcuttu.
 
Üst