E
Çevrimdışı
Ebu & Dücane
Misafir
''Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlarda vardır. Onlardan sakının...'' (Teğabun: 14)
Değerli mücahide bacım! Kim olduğunu öğrenmek istiyorsan kime uyduğuna dikkat et! Eğer İslam ümmetinin halini öğrenmek istiyor isen kadınların kimleri örnek edindiğine bir bak. Şayet ümmetin kadınları iffetli, saliha, ibadete düşkün, zikreden ve sabırlı kadınları kendilerine örnek edinmişlerse gerçekten de ümmet kurtulmuş demektir. Ancak onlar kâfir, iffetsiz, şehvet ve arzularına kul-köle olmuş ve yolunu kaybetmiş kadınları örnek ediniyorlarsa işte o zaman vay ümmetin haline! Çünkü bu, ümmetin çöküşü demektir. Günümüzde gördüğümüz manzara da bundan farklı değildir. Allah (Subhanallahu ve teala)'dan af ve mağfiret dileriz.
İslam'ın ilk dönemlerinde kadınlar savaş meydanlarına kadar inmişlerdi. Bunun sebebi o zaman ki erkelerin sayısının az olması değildi. Bilakis kadınların Allah yolundaki fedakârlığı, şehadete olan özlemleri ve sevap kazanma gayretleriydi.
Önceki kadınlara baktığında onlar, dinlerine olan bağlılıklarından dolayı cihadın kendilerine farz kılınmasını istiyorlardı. Günümüzdeki kadınlar ise ''Üzerinize savaş farz kılındı'' (2/Bakara: 216) ayeti hakkında sanki ''Keşke hiç nazil olmasaydı'' diye düşünüyorlar. Özellikle de oğullarının, kocalarının veya babalarının Allah'a kulluk etmek, O'nun dinine yardım etmek için cihada çıkacağını öğrendikleri zaman... İşte önceki kadınlarla şimdiki kadınların arasındaki fark! Onlar savaş için, kâfirlerin boyunlarını vurmak ve küfrü zelil etmek için erkekler doğururlarken, şimdikiler haça, taşa, puta ya da ağaca tapanlara boyun eğsin, onlara vergi versin ve itaat etsinler diye çocuklar doğuruyorlar! (la havle ve la kuvvete illa billah) (1)
Ey değerli kız kardeşim! Sana selef kadınlarından örnekler vererek, onların tek bir yönünü, Allah yolunda cihadlarını ve cihada teşvik etmelerini anlatacağız. Yoksa onların ibadetlerini, ilimlerini, Allah'a karşı olan takvalarını, sadakalarını ve diğer salih amellerini anlatmayacağız. Onların salih amellerini de anlatırsak artık sözün ne kadar uzayacağını sen düşün!
Fiili çatışmalara katılan hanım sahabilerden biri Hz. Peygamber’in halası Safiye binti Abdülmuttalib’tir. Hz. Safiye Hendek savaşı esnasında bir konakta Hasan bin Sabit tarafından korunan kadınlara zarar vermek amacıyla yaklaşan bir Yahudi’yi uzaklaştırmasını Hasan’dan talep eder. Hasan bin Sabit, bunu yapamayacağını ifade edince, Hz. Safiye oradan aldığı bir direkle Yahudi’yi vurarak öldürür. Bu olay nedeniyle Hz. Safiye bir gayrimüslimi öldüren ilk kadın olarak anılmıştır.
Safiyye binti Abdulmuttalib'in öyle kuvvetli bir kalp var ki o kalbin şu an mücahide kadınlarda olmasını ne de çok isteriz. Şayet bir erkeğin arkasında onun gibi bir kadın varsa o erkeğin cihaddan ve cihada katılmaktan geri duracağını hiç zannetmiyorum.
Onun erkekleri cihada teşvik etmesi sadece söz ile kalmadı. O sadece cihada katılmayanları değil katılıpta düşmana karşı zafer kazanmayan gazileri de teşvik etti. Hammad, Hişam yoluyla şöyle rivayet etmiştir:
'
'Safiyye binti Abdulmüttalib'in Uhud gününde elinde bir ok vardı. Onunla dağılan mücahidlere vuruyordu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu durumu görünce ''Ey kadınların yücesi!'' diyerek onu övmüştür.'' (2)
Fiili çatışmalara katılan kadın sahabilerden bir diğeri de Ümmü Ümare Nesibe binti Ka’b bin Amr el-Maziniyye’yi zikretmek mümkündür. Kocası ve iki oğlu ile birlikte Uhud savaşına katılan bu hanım sahabi’nin ilk amacı yanında taşıdığı kırba ile yaralılara su vermektir. Fakat savaşta Müslümanların zor duruma düşmesi nedeniyle, kılıç ve ok kullanarak fiili bir şekilde savaşa katılmıştır. Ümmü Umare, bu savaşta az sayıda erkekle birlikte Hz. Peygamberi korumaya çalışmış ve yanından ayrılmamıştır. Savaşta Mekke tarafından Amr bin Kaime ile karşılaşan Ümmü Umare ona kılıcıyla vurmuş fakat çift kat zırh giydiği için Amr yara almadan kurtulmuştur. Amr ise Ümmü Umare’yi omzundan yaralamıştır. Uhud savaşında on iki yara aldığı rivayet edilen Ümmü Umare’nin omzundaki yara bir yıl sonra ancak iyileşmiştir. Uhud savaşından hemen sonra yapılmış olan Esed Gazvesine katılmak isteyen Ümmü Umare, yarasının kanaması durdurulamadığı için sefere katılamamıştır. Hz. Peygamber seferden döndükten sonra Ümmü Umare’nin durumunu sormuş, iyi olduğunu öğrenince durumuna sevinmiştir. Kaynakların, Uhud savaşında erkekler gibi savaştığını kaydettiği Ümmü Umareyi Hz. Peygamber, “Uhud Savaşında sağıma soluma döndükçe Ümmü Umare’nin yanımda çarpıştığını gördüm.” şeklinde ifade etmiştir. Hz. Peygamber’den sonra da savaşlara katılmış olan Ümmü Umare’nin Yemame savaşında bir kolunu kaybettiği ve çok sayıda yara aldığı rivayet edilmiştir. (3)
İşte sana güzel bir örnek daha... Kadının fedakârlığını gösteren bir örnek… Kendisini tehlikeye atıyor, savaş meydanına iniyor ve erkeklerle karşı karşıya geliyor. Bunların hepsi İslam'a yardım edebilme aşkı sebebiyledir.
Ümmü Süleym’in hamile olmasına rağmen Huneyn savaşına katıldığını belirtir. Belinde taşıdığı hançerle bu savaşa katılan Ümmü Süleym, sebat göstermeyip savaş meydanından kaçanların cezalandırmasını istemiştir. “Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha), Huneyn günü ikiyüzlü bir hançer edindi. Bu daima onun yanında bulunuyordu. Ebu Talha (Radiyallahu Anh) onu gördü ve:
−Ya Rasulallah! Bu beraberinde bir hançer bulunduran Ümmü Süleym’dir, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−Bu hançer nedir? buyurdu.
Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Ben bunu edindim ki, müşriklerden biri bana yaklaşırsa bununla onun karnını yararım! dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine gülmeye başladı.
Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Bizden sonra İslam’a yeni girip azat edilenlerden senin etrafından dağılanları (harbiler gibi) öldürsen, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−Ya Ümmü Süleym! Allah bizim imdadımıza yetişti ve ne güzel yaptı, buyurdu.” (4)
Hz. Peygamber, kadınların savaşa katılmasını uygun görmeyip bu yöndeki teklifleri genellikle reddetmesine rağmen, aynı dönemde Müslümanların katılmış olduğu savaşlarda düşman saflarında kadınların aktif roller üstlendiklerini görmekteyiz. Uhud Savaşında Mekke ordusu, ilk başlarda bozguna uğrayıp bayraktarları vurulunca, Ehabiş kabilesine mensup Amra binti Alkame adındaki kadın, yere düşen Mekke ordu sancağını alarak uzun süre taşımıştır. Nitekim Hasan bin Sabit bu olay üzerine yazmış olduğu şiirde Ehabiş Kabilesi kadınlarının erkeklerden daha cesur olduğunu ifade etmiştir. (5)
Günümüzde kadınların fiilen olarak yaptıkları İslami çalışmaları ve erkekleri cihada teşvik edici konuşmalar ve faaliyetlerde bulunmaları birçok kesim tarafından eleştirilmektedir. Oysa bakın sahabe kadınları, şiir ve hitabet yoluyla erkekleri nasılda cesaretlendirmişlerdir.
Savaşlarda kadınlar tarafından şiirler okunarak ve etkili konuşmalar yapılarak erkekler cesarete teşvik edilmiştir. Bu yolla erkekleri galeyana getirme âdeti, Araplarda var olan bir gelenek idi. Bir nevi psikolojik bir destek olan bu faaliyeti Mekke ordusundaki kadınlar çokça yapmışlardır. Uhud savaşında Mekke ordusunu cesaretlendirmek için başta Hint binti Utbe olmak üzere kadınlar def çalarak, şiirler okuyarak erkekleri cesaretlendirmeye ve iyi savaşmaya teşvik etmek için gayret sarf etmişlerdir. Uhud savaşından sonra yüksek bir kayaya çıkarak, Müslümanlardan Bedir savaşının öcünü aldıklarını söyleyen ve şiirler okuyan Hint binti Utbe’ye Müslümanlar tarafından Hint binti Usase cevap vermiştir. Bu savaştan sonra düşman kuvvetleri gidince İslam Ordusu toplanmış ve saf haline geçmiştir. Bu savaşta yer alan on dört kadın sahabi de, ordunun arkasında saf halinde dizilerek yerlerini almışlardır. (6)
B
azı İslam âlimleri, Hz. Peygamber döneminden sonra, savaşlarda erkekler ile beraber kadınların yer almasının ve muharebe meydanlarında onlardan yararlanılmasının caiz olduğunu belirtmişlerdir. Kadınların, yakın akrabaları itiraz etmedikçe seferlere ve gazalara gönüllü sıfatıyla katılabileceklerini uygun görmüşlerdir. Kadınlar, savaş alanlarında herhangi bir fitneye sebep vermeden örtülerine riayet etmeleri şartıyla yaralıları tedavi etmek, su taşıma gibi bir takım geri hizmetleri yapabilecekleri, düşmanın kendilerine saldırması halinde ise savunma yapmaları ve savaşa fiilen katılmaları uygun görülmüştür. Bu durumu Hz. Peygamber döneminde yapılan savaşlara baktığımızda açık bir şekilde görebilmekteyiz. Cihad sadece erkeklere farz kılınmasına rağmen düşmanın İslam diyarına saldırısı durumunda bu görev kadınlar için de kaçınılmaz olmuştur. (7)
Hz. Peygamber döneminde yapılmış olan savaşlarda muharip sınıfı tamamıyla erkeklerden oluşmuştur. Erkek sahabeler şehidlik mertebesine ulaşmayı ve Müslüman olmayanlarla mücadeleyi en büyük arzuları haline getirmişlerdir. Görüldüğü üzere bu dönemde düşmanla savaş kadınların asli görevi olarak algılanmamıştır. Ancak bu dönemde yapılmış olan bazı savaşlarda kadınlar hem cephe gerisinde görevler yapmışlar hem de çatışmalara fiilen katıldıkları da olmuştur. Hadis ve İslam tarihi kaynaklarına baktığımızda bu dönemde savaşlara kadın sahabilerin katıldığına dair örnekler görmekteyiz.
Ümmü Atiye el-Ensariyye’nin “Resulullah ile birlikte yedi gazveye katıldım. Onların geride bıraktıkları yüklerine bakıyor, onlara yemek pişiriyor, yaralıları tedavi ediyor, hastalara bakıyordum.” şeklindeki ifadesiyle savaşlara katıldığını beyan etmektedir. Yine bir kadın sahabi, Hz. Peygamberle birlikte altı sefere katıldığını ve hastaları tedavi ettiğini belirtmektedir. (8)
İbni Abbas’a, Hz. Peygamberin kadınlarla birlikte savaşa katılıp katılmadığı sorulmuş, o da “Peygamberimiz kadınlarla birlikte gazvelere çıkardı, kadınlar yaralıları tedavi eder, ganimetten de paylarını alırlardı.” şeklinde cevap vermiştir. (9)
Hz. Peygamber sefer ve gazvelere çıkınca eşlerinden birisini de kura ile belirleyerek beraberinde götürmekteydi. İslam tarihi kaynakları, Hz. Muhammed’in (sav) Medine’ye hicretinden sonra seriyyelerle birlikte otuz üç sefer gerçekleştirdiği ve bunlardan yedi tanesinde fiili çatışmaların meydana geldiğini kaydetmiştir. Çok uzun olmayan bir dönem içinde bu kadar savaşın meydana gelmesi İslam toplumu için savaş olgusunun sosyal hayatın bir parçası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen kadınlar savaşın asli unsuru olarak kabul edilmemiştir. (10)
Biz senden savaş meydanlarına gitmenizi istemiyoruz. Çünkü onda zorluk ve fitne vardır. Bununla birlikte biz senden selef kadınlarına uymanı bekliyoruz. Cihada teşvik etmeni, onun için hazırlık yapmanı, İslam'ın muzaffer olması için elinden geleni yapmanı istiyoruz. Selef kadınları bunları başarıyla yerine getirdiler. Sen de bunu başarabilirsin.
Şayet sen dininde alçaklığa ve rezilliğe kendin ve ümmetin adına razı olursan biz senin için bir şey yapmaya kadir değiliz. Fakat biz seni Allah (Subhanallahu ve teala)'nın gazabına karşı uyarıyoruz ve diyoruz ki: Allah'tan kork! Sakın ama sakın erkeklerin savaşa çıkmalarının önüne engel olma! Senden ilk olarak istenilen şey; erkekler savaşa çıkacakları zaman kötü bir şey söylememen ve buna razı olmandır. İster oğlun, ister kocan, ister kardeşin olsun Allah yolunda cihada çıkan birisine engel olmandan Allah (Subhanallahu ve teala) asla razı olmaz. Bunu asla unutma! Senin onları cihaddan soğutmaya, ağırlaştırmaya veya engellemeye hiç ama hiç hakkın yok! (11)
Şehidlik makamına ulaşmak için Allah yolunda her türlü fedakârlığı göstermemiz için eşimizi ve çocuklarımızı cihada teşvik edip onların bu yolda tüm ihtiyaçlarını karşılamamız zor bir amel değildir. İslam'ın yeryüzüne hâkim olabilmesi, senin oluşturacağın bir nesilden geçiyor. Eğer sen cihadı alnının çatısına koyarsan bu dinin hadimi olup Allah ve Resulünün övdüğü şu cennet halkından olursun.
Enes İbn Malik'ten (radıyallahu anh) nakledilmiştir:
''...Cennet halkından bir kadın yeryüzüne gözükse yerle gök arasını aydınlatır ve güzel kokusuyla doldurur. Onun başörtüsü dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha değerlidir.'' (Buhari)
Eslem Lina Çakır
-Dipnotlar-
1) el-Iyeyri,Yusuf,''Mücahidelere selef kadınlarından örnekler'', Murat Gezenler, Ey vahyin cocukları direnin, sehadet yayınları, s.234,Konya,2012
2) İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 228, İbnül Esir, Üsdul Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, C. 7, s. 171-2, Yakubi, Tarihi Yakubi, Beyrut, 1993, C. 1, s. 367.
3) İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 81-2, İbn Hcer el-Askalani, El-İsabe fi Temyizi’s-Sahabe, C. 7-8, s. 261-2.
El-Vakidi, Kitabu’l-Meğazi, C. 1, s. 268, Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, s. 239, Toksarı, “Sosyal Hayatta Kadın, Hz. Peygamber Devrinde Kadın”, s. 97, Umeri, Medine Toplumu, s. 167.
İbn Hcer el-Askalani, El-İsabe fi Temyizi’s-Sahabe, C. 7-8, s. 270, Toksarı, “Sosyal Hayatta Kadın, Hz. Peygamber Devrinde Kadın”, s. 97.
İbnül Esir, Üsdul Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, Beyrut, 2003, C. 7, s. 360.
4) Müslim 1809/134
5) Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Çev. Salih Tuğ, İstanbul ,1962, s. 80-1.
6) İbn İshak, Sireti İbni İshak, Tahkik, Muhammet Hamidullah, tsz., s. 312-313, İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 91, Diyarbekri, Tarihul Hamis fi Ahvalil Enfesi’n-Nefis, Beyrut, tsz., C. 1, s. 439.
7) Ekrem Ziya Umeri, Medine Toplumu, Çev. Nureddin Yıldız, İstanbul, tsz., s. 167.
Buhari, es-Sahih, İdeyn, 20.
9) Müslim, es-Sahih, Cihad,137.
10) Birekul, Peygamber Günlerinde Kadın, s. 108-109.
11) el-Iyeyri,Yusuf,''Mucahidelere selef kadınlarından örnekler'', Murat Gezenler,Ey vahyin cocukları direnin, sehadet yayınları, s.247,Konya,2012
Değerli mücahide bacım! Kim olduğunu öğrenmek istiyorsan kime uyduğuna dikkat et! Eğer İslam ümmetinin halini öğrenmek istiyor isen kadınların kimleri örnek edindiğine bir bak. Şayet ümmetin kadınları iffetli, saliha, ibadete düşkün, zikreden ve sabırlı kadınları kendilerine örnek edinmişlerse gerçekten de ümmet kurtulmuş demektir. Ancak onlar kâfir, iffetsiz, şehvet ve arzularına kul-köle olmuş ve yolunu kaybetmiş kadınları örnek ediniyorlarsa işte o zaman vay ümmetin haline! Çünkü bu, ümmetin çöküşü demektir. Günümüzde gördüğümüz manzara da bundan farklı değildir. Allah (Subhanallahu ve teala)'dan af ve mağfiret dileriz.
İslam'ın ilk dönemlerinde kadınlar savaş meydanlarına kadar inmişlerdi. Bunun sebebi o zaman ki erkelerin sayısının az olması değildi. Bilakis kadınların Allah yolundaki fedakârlığı, şehadete olan özlemleri ve sevap kazanma gayretleriydi.
Önceki kadınlara baktığında onlar, dinlerine olan bağlılıklarından dolayı cihadın kendilerine farz kılınmasını istiyorlardı. Günümüzdeki kadınlar ise ''Üzerinize savaş farz kılındı'' (2/Bakara: 216) ayeti hakkında sanki ''Keşke hiç nazil olmasaydı'' diye düşünüyorlar. Özellikle de oğullarının, kocalarının veya babalarının Allah'a kulluk etmek, O'nun dinine yardım etmek için cihada çıkacağını öğrendikleri zaman... İşte önceki kadınlarla şimdiki kadınların arasındaki fark! Onlar savaş için, kâfirlerin boyunlarını vurmak ve küfrü zelil etmek için erkekler doğururlarken, şimdikiler haça, taşa, puta ya da ağaca tapanlara boyun eğsin, onlara vergi versin ve itaat etsinler diye çocuklar doğuruyorlar! (la havle ve la kuvvete illa billah) (1)
Ey değerli kız kardeşim! Sana selef kadınlarından örnekler vererek, onların tek bir yönünü, Allah yolunda cihadlarını ve cihada teşvik etmelerini anlatacağız. Yoksa onların ibadetlerini, ilimlerini, Allah'a karşı olan takvalarını, sadakalarını ve diğer salih amellerini anlatmayacağız. Onların salih amellerini de anlatırsak artık sözün ne kadar uzayacağını sen düşün!
Fiili çatışmalara katılan hanım sahabilerden biri Hz. Peygamber’in halası Safiye binti Abdülmuttalib’tir. Hz. Safiye Hendek savaşı esnasında bir konakta Hasan bin Sabit tarafından korunan kadınlara zarar vermek amacıyla yaklaşan bir Yahudi’yi uzaklaştırmasını Hasan’dan talep eder. Hasan bin Sabit, bunu yapamayacağını ifade edince, Hz. Safiye oradan aldığı bir direkle Yahudi’yi vurarak öldürür. Bu olay nedeniyle Hz. Safiye bir gayrimüslimi öldüren ilk kadın olarak anılmıştır.
Safiyye binti Abdulmuttalib'in öyle kuvvetli bir kalp var ki o kalbin şu an mücahide kadınlarda olmasını ne de çok isteriz. Şayet bir erkeğin arkasında onun gibi bir kadın varsa o erkeğin cihaddan ve cihada katılmaktan geri duracağını hiç zannetmiyorum.
Onun erkekleri cihada teşvik etmesi sadece söz ile kalmadı. O sadece cihada katılmayanları değil katılıpta düşmana karşı zafer kazanmayan gazileri de teşvik etti. Hammad, Hişam yoluyla şöyle rivayet etmiştir:
'
'Safiyye binti Abdulmüttalib'in Uhud gününde elinde bir ok vardı. Onunla dağılan mücahidlere vuruyordu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu durumu görünce ''Ey kadınların yücesi!'' diyerek onu övmüştür.'' (2)
Fiili çatışmalara katılan kadın sahabilerden bir diğeri de Ümmü Ümare Nesibe binti Ka’b bin Amr el-Maziniyye’yi zikretmek mümkündür. Kocası ve iki oğlu ile birlikte Uhud savaşına katılan bu hanım sahabi’nin ilk amacı yanında taşıdığı kırba ile yaralılara su vermektir. Fakat savaşta Müslümanların zor duruma düşmesi nedeniyle, kılıç ve ok kullanarak fiili bir şekilde savaşa katılmıştır. Ümmü Umare, bu savaşta az sayıda erkekle birlikte Hz. Peygamberi korumaya çalışmış ve yanından ayrılmamıştır. Savaşta Mekke tarafından Amr bin Kaime ile karşılaşan Ümmü Umare ona kılıcıyla vurmuş fakat çift kat zırh giydiği için Amr yara almadan kurtulmuştur. Amr ise Ümmü Umare’yi omzundan yaralamıştır. Uhud savaşında on iki yara aldığı rivayet edilen Ümmü Umare’nin omzundaki yara bir yıl sonra ancak iyileşmiştir. Uhud savaşından hemen sonra yapılmış olan Esed Gazvesine katılmak isteyen Ümmü Umare, yarasının kanaması durdurulamadığı için sefere katılamamıştır. Hz. Peygamber seferden döndükten sonra Ümmü Umare’nin durumunu sormuş, iyi olduğunu öğrenince durumuna sevinmiştir. Kaynakların, Uhud savaşında erkekler gibi savaştığını kaydettiği Ümmü Umareyi Hz. Peygamber, “Uhud Savaşında sağıma soluma döndükçe Ümmü Umare’nin yanımda çarpıştığını gördüm.” şeklinde ifade etmiştir. Hz. Peygamber’den sonra da savaşlara katılmış olan Ümmü Umare’nin Yemame savaşında bir kolunu kaybettiği ve çok sayıda yara aldığı rivayet edilmiştir. (3)
İşte sana güzel bir örnek daha... Kadının fedakârlığını gösteren bir örnek… Kendisini tehlikeye atıyor, savaş meydanına iniyor ve erkeklerle karşı karşıya geliyor. Bunların hepsi İslam'a yardım edebilme aşkı sebebiyledir.
Ümmü Süleym’in hamile olmasına rağmen Huneyn savaşına katıldığını belirtir. Belinde taşıdığı hançerle bu savaşa katılan Ümmü Süleym, sebat göstermeyip savaş meydanından kaçanların cezalandırmasını istemiştir. “Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha), Huneyn günü ikiyüzlü bir hançer edindi. Bu daima onun yanında bulunuyordu. Ebu Talha (Radiyallahu Anh) onu gördü ve:
−Ya Rasulallah! Bu beraberinde bir hançer bulunduran Ümmü Süleym’dir, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−Bu hançer nedir? buyurdu.
Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Ben bunu edindim ki, müşriklerden biri bana yaklaşırsa bununla onun karnını yararım! dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun üzerine gülmeye başladı.
Ümmü Süleym (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Bizden sonra İslam’a yeni girip azat edilenlerden senin etrafından dağılanları (harbiler gibi) öldürsen, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−Ya Ümmü Süleym! Allah bizim imdadımıza yetişti ve ne güzel yaptı, buyurdu.” (4)
Hz. Peygamber, kadınların savaşa katılmasını uygun görmeyip bu yöndeki teklifleri genellikle reddetmesine rağmen, aynı dönemde Müslümanların katılmış olduğu savaşlarda düşman saflarında kadınların aktif roller üstlendiklerini görmekteyiz. Uhud Savaşında Mekke ordusu, ilk başlarda bozguna uğrayıp bayraktarları vurulunca, Ehabiş kabilesine mensup Amra binti Alkame adındaki kadın, yere düşen Mekke ordu sancağını alarak uzun süre taşımıştır. Nitekim Hasan bin Sabit bu olay üzerine yazmış olduğu şiirde Ehabiş Kabilesi kadınlarının erkeklerden daha cesur olduğunu ifade etmiştir. (5)
Günümüzde kadınların fiilen olarak yaptıkları İslami çalışmaları ve erkekleri cihada teşvik edici konuşmalar ve faaliyetlerde bulunmaları birçok kesim tarafından eleştirilmektedir. Oysa bakın sahabe kadınları, şiir ve hitabet yoluyla erkekleri nasılda cesaretlendirmişlerdir.
Savaşlarda kadınlar tarafından şiirler okunarak ve etkili konuşmalar yapılarak erkekler cesarete teşvik edilmiştir. Bu yolla erkekleri galeyana getirme âdeti, Araplarda var olan bir gelenek idi. Bir nevi psikolojik bir destek olan bu faaliyeti Mekke ordusundaki kadınlar çokça yapmışlardır. Uhud savaşında Mekke ordusunu cesaretlendirmek için başta Hint binti Utbe olmak üzere kadınlar def çalarak, şiirler okuyarak erkekleri cesaretlendirmeye ve iyi savaşmaya teşvik etmek için gayret sarf etmişlerdir. Uhud savaşından sonra yüksek bir kayaya çıkarak, Müslümanlardan Bedir savaşının öcünü aldıklarını söyleyen ve şiirler okuyan Hint binti Utbe’ye Müslümanlar tarafından Hint binti Usase cevap vermiştir. Bu savaştan sonra düşman kuvvetleri gidince İslam Ordusu toplanmış ve saf haline geçmiştir. Bu savaşta yer alan on dört kadın sahabi de, ordunun arkasında saf halinde dizilerek yerlerini almışlardır. (6)
B
azı İslam âlimleri, Hz. Peygamber döneminden sonra, savaşlarda erkekler ile beraber kadınların yer almasının ve muharebe meydanlarında onlardan yararlanılmasının caiz olduğunu belirtmişlerdir. Kadınların, yakın akrabaları itiraz etmedikçe seferlere ve gazalara gönüllü sıfatıyla katılabileceklerini uygun görmüşlerdir. Kadınlar, savaş alanlarında herhangi bir fitneye sebep vermeden örtülerine riayet etmeleri şartıyla yaralıları tedavi etmek, su taşıma gibi bir takım geri hizmetleri yapabilecekleri, düşmanın kendilerine saldırması halinde ise savunma yapmaları ve savaşa fiilen katılmaları uygun görülmüştür. Bu durumu Hz. Peygamber döneminde yapılan savaşlara baktığımızda açık bir şekilde görebilmekteyiz. Cihad sadece erkeklere farz kılınmasına rağmen düşmanın İslam diyarına saldırısı durumunda bu görev kadınlar için de kaçınılmaz olmuştur. (7)
Hz. Peygamber döneminde yapılmış olan savaşlarda muharip sınıfı tamamıyla erkeklerden oluşmuştur. Erkek sahabeler şehidlik mertebesine ulaşmayı ve Müslüman olmayanlarla mücadeleyi en büyük arzuları haline getirmişlerdir. Görüldüğü üzere bu dönemde düşmanla savaş kadınların asli görevi olarak algılanmamıştır. Ancak bu dönemde yapılmış olan bazı savaşlarda kadınlar hem cephe gerisinde görevler yapmışlar hem de çatışmalara fiilen katıldıkları da olmuştur. Hadis ve İslam tarihi kaynaklarına baktığımızda bu dönemde savaşlara kadın sahabilerin katıldığına dair örnekler görmekteyiz.
Ümmü Atiye el-Ensariyye’nin “Resulullah ile birlikte yedi gazveye katıldım. Onların geride bıraktıkları yüklerine bakıyor, onlara yemek pişiriyor, yaralıları tedavi ediyor, hastalara bakıyordum.” şeklindeki ifadesiyle savaşlara katıldığını beyan etmektedir. Yine bir kadın sahabi, Hz. Peygamberle birlikte altı sefere katıldığını ve hastaları tedavi ettiğini belirtmektedir. (8)
İbni Abbas’a, Hz. Peygamberin kadınlarla birlikte savaşa katılıp katılmadığı sorulmuş, o da “Peygamberimiz kadınlarla birlikte gazvelere çıkardı, kadınlar yaralıları tedavi eder, ganimetten de paylarını alırlardı.” şeklinde cevap vermiştir. (9)
Hz. Peygamber sefer ve gazvelere çıkınca eşlerinden birisini de kura ile belirleyerek beraberinde götürmekteydi. İslam tarihi kaynakları, Hz. Muhammed’in (sav) Medine’ye hicretinden sonra seriyyelerle birlikte otuz üç sefer gerçekleştirdiği ve bunlardan yedi tanesinde fiili çatışmaların meydana geldiğini kaydetmiştir. Çok uzun olmayan bir dönem içinde bu kadar savaşın meydana gelmesi İslam toplumu için savaş olgusunun sosyal hayatın bir parçası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen kadınlar savaşın asli unsuru olarak kabul edilmemiştir. (10)
Biz senden savaş meydanlarına gitmenizi istemiyoruz. Çünkü onda zorluk ve fitne vardır. Bununla birlikte biz senden selef kadınlarına uymanı bekliyoruz. Cihada teşvik etmeni, onun için hazırlık yapmanı, İslam'ın muzaffer olması için elinden geleni yapmanı istiyoruz. Selef kadınları bunları başarıyla yerine getirdiler. Sen de bunu başarabilirsin.
Şayet sen dininde alçaklığa ve rezilliğe kendin ve ümmetin adına razı olursan biz senin için bir şey yapmaya kadir değiliz. Fakat biz seni Allah (Subhanallahu ve teala)'nın gazabına karşı uyarıyoruz ve diyoruz ki: Allah'tan kork! Sakın ama sakın erkeklerin savaşa çıkmalarının önüne engel olma! Senden ilk olarak istenilen şey; erkekler savaşa çıkacakları zaman kötü bir şey söylememen ve buna razı olmandır. İster oğlun, ister kocan, ister kardeşin olsun Allah yolunda cihada çıkan birisine engel olmandan Allah (Subhanallahu ve teala) asla razı olmaz. Bunu asla unutma! Senin onları cihaddan soğutmaya, ağırlaştırmaya veya engellemeye hiç ama hiç hakkın yok! (11)
Şehidlik makamına ulaşmak için Allah yolunda her türlü fedakârlığı göstermemiz için eşimizi ve çocuklarımızı cihada teşvik edip onların bu yolda tüm ihtiyaçlarını karşılamamız zor bir amel değildir. İslam'ın yeryüzüne hâkim olabilmesi, senin oluşturacağın bir nesilden geçiyor. Eğer sen cihadı alnının çatısına koyarsan bu dinin hadimi olup Allah ve Resulünün övdüğü şu cennet halkından olursun.
Enes İbn Malik'ten (radıyallahu anh) nakledilmiştir:
''...Cennet halkından bir kadın yeryüzüne gözükse yerle gök arasını aydınlatır ve güzel kokusuyla doldurur. Onun başörtüsü dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha değerlidir.'' (Buhari)
Eslem Lina Çakır
-Dipnotlar-
1) el-Iyeyri,Yusuf,''Mücahidelere selef kadınlarından örnekler'', Murat Gezenler, Ey vahyin cocukları direnin, sehadet yayınları, s.234,Konya,2012
2) İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 228, İbnül Esir, Üsdul Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, C. 7, s. 171-2, Yakubi, Tarihi Yakubi, Beyrut, 1993, C. 1, s. 367.
3) İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 81-2, İbn Hcer el-Askalani, El-İsabe fi Temyizi’s-Sahabe, C. 7-8, s. 261-2.
El-Vakidi, Kitabu’l-Meğazi, C. 1, s. 268, Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, s. 239, Toksarı, “Sosyal Hayatta Kadın, Hz. Peygamber Devrinde Kadın”, s. 97, Umeri, Medine Toplumu, s. 167.
İbn Hcer el-Askalani, El-İsabe fi Temyizi’s-Sahabe, C. 7-8, s. 270, Toksarı, “Sosyal Hayatta Kadın, Hz. Peygamber Devrinde Kadın”, s. 97.
İbnül Esir, Üsdul Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, Beyrut, 2003, C. 7, s. 360.
4) Müslim 1809/134
5) Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Çev. Salih Tuğ, İstanbul ,1962, s. 80-1.
6) İbn İshak, Sireti İbni İshak, Tahkik, Muhammet Hamidullah, tsz., s. 312-313, İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, C. 3-4, s. 91, Diyarbekri, Tarihul Hamis fi Ahvalil Enfesi’n-Nefis, Beyrut, tsz., C. 1, s. 439.
7) Ekrem Ziya Umeri, Medine Toplumu, Çev. Nureddin Yıldız, İstanbul, tsz., s. 167.
Buhari, es-Sahih, İdeyn, 20.
9) Müslim, es-Sahih, Cihad,137.
10) Birekul, Peygamber Günlerinde Kadın, s. 108-109.
11) el-Iyeyri,Yusuf,''Mucahidelere selef kadınlarından örnekler'', Murat Gezenler,Ey vahyin cocukları direnin, sehadet yayınları, s.247,Konya,2012