Nakşibendilerin ilk yazılı kaynağı olan Raşahât adlı kitaba bakılacak olursa rabıta kelimesini ilk kez telaffuz eden Yakub-i Çarkhî adlı ruhanîdir. Bu şahıs Gazneli bir Türktür ve milâdî 1444'te ölmüştür.
Nakşilik tarihinde rabıtadan belgesel olarak söz eden ikinci şahıs Tacuddîn bin Zekeriyya el-Hindî'dir. Hintli olan bu kişi, bir süre Mekke'de kalmış, milâdî 1641'de orada ölmüş ve tarikat hakkında Arapça iki kitap bırakmıştır.
Tacuddin'in ölümünden yaklaşık iki yüz yıl sonra Halid Bağdadî adında bir Nakşibendi şeyhi rabıtayı ele almış ve onu bu tarikatın önemli bir kuralı haline getirmiştir. Bu kişi, rabıtaya ilişkin olarak yukarıda sıralanan şartları koymuş ve bu kural için bir de uygulama şekli belirlemiştir. Bu da rabıta sürecinin üçüncü ve şimdiye kadarki son aşamasıdır. Halid Bağdadî'nin 1826 yılında öldüğüne bakılacak olursa işbu rabıta meselesinin, 1444 ile 1826 yılları arasında 382 yıllık bir süre boyunca üç aşamada pişirilerek Nakşibendilere hazmettirildiği açıkça anlaşılmaktadır.
Birbirlerinden farkli zamanlarda yasamis olan bu insanlar cok ilginc bi sekilde tarikatin zincirini tamamlamislar buda hakikaten cok sasirtici..sufilere sorsam maneviyatta birbirlerinden haberdarlarda o yuzden derler


bunun mutlaka mantikli bi aciklamasi olmali diye dusunuyorum..bilgisi olan kardesler varsa yazabilirmi acaba...
Ayrica konu icin Rahman razi olsun..icindeyken ne kadar farkli geliyordu kendimi evliya gibi gorurdum Rabbul Alemin bizi dogru yoldan ayirmasin merhametinden mahrum etmesin..Allah sizlerden razi olsun..