Filistin’e yapılan saldırılar, her savaşta olduğu gibi en çok çocukları etkiliyor. Bombalarla yaşamaya uyum gösteren çocuklar, oyunlarının merkezine de savaşı koyuyor. Şehit, asker ve işgalci diye bölünüp birbirine bomba atarmış gibi yapan çocuklar için ‘ölüm’, oyunları süsleyecek denli normalleşmiş.
‘Baba, İsrail neden bizden nefret ediyor?’
İsrail saldırıları altındaki Filistin’de her gün onlarca sivil, çocuk ve kadın can veriyor. Sayılarla ifade edilip isimleri es geçiliyor, kimse onların yaşını, kim olduğunu ve ne yaptığını bilmiyor. Ölümlerin yaklaşık üçte birini kadın ve çocukların oluşturduğu Filistin’de çocukların savaşa alıştığını hatta oyunlarını bunun üzerine kurduklarını söylüyor Gazze’de yaşayan Moin Naim. Çocuklar savaşı anlamakta güçlük çekiyor, “Baba, İsrailliler neden bizden nefret ediyor?” diye soruyormuş. Bir ve dört yaşında iki çocuğu ve eşiyle birlikte henüz ülkesine dönen Naim’in bir yaşındaki oğlu Huzeyfe bomba sesi duyduğunda kendisine en yakın olan kişiye sarılıyormuş. Naim ise çocuklarının korkmamasını ve duruma alışmalarını sağlamak için atılan bombalardan sonra oluşan sisleri göstererek eşiyle şakalaşıp durumu normalleştirmeye çalışıyormuş. Ancak, çocukların silah, uçak ve tank tiplerini daha görmeden seslerinden tanıması ve oyunlarının savaş üzerine kurulu olması onu endişelendiriyor.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okuyan ve yüksek lisansını KKTC’de yapan Moin Naim’in Filistin’e dönme niyeti, Hamas’ın seçimleri kazanmasıyla gerçekleşmiş. Seçimlerde ablası Hüda ve ağabeyi Basim parlamentoya girmiş, daha sonra ağabeyi sağlık bakanlığına getirilmiş. Dünya Bankası’nın eğitim kalkınma projesinde müdür olarak görev yapan Naim, nisan ayında döndüğü ülkesinde ilk günler saldırılardan çok etkilenmiş. “Gece boyunca F-16’lar geçerken, sis bombaları atılırken, tanklar bölgemize 1-2 kilometre mesafedeki yerleri bombalarken hiç uyuyamazdım. Ama günler geçtikçe ve insanların alışmışlığını gördükçe ben de alışmaya başladım.” diyen Naim, ölümün kol gezdiği şehirde temkinli davranıyor. Her an her yerde çok insanın ölebileceği ihtimalini göz önünde bulunduran Naim, “İş için evden çıktığım her zaman eve bakarım, çocuklarıma bakarım, eşime bakarım, anneme bakarım ve hiç konuşmadan vedalaşırım. Şahadet getiririm ve dışarı çıkarım.” diyor. Onun yaşadığı bir sürpriz de ülkesine dönmeden önce medyadan takip ettiği ile içinde yaşadığı Filistin’in aynı yer olmadığı. Saldırıların gösterilenlerin çok küçük bir parçası olduğunu fark etmiş. Bunun üzerine, “İnsanların bu kadar vahşi olabileceğini ve Müslümanların kanının bu kadar ucuz olduğunu gördüm.” değerlendirmesini yapıyor.
Bölgede süren çatışmaların yakın gelecekte sona ermesinden, özellikle Lübnan’ın bombalanmasından sonra kimsenin ümidi yok. Bu durumu “İsrail sürekli sahnede olmak için bitmesini istemez.” sözleriyle açıklayan Naim, bunu uluslararası belgeleri ve kuralları hiçe sayan İsrail’e tüm dünyanın seyirci kalmasına bağlıyor. 6 yıl yaşadığı Türkiye’yi ikinci vatanı olarak kabul eden Naim, “Filistin’deki kardeşlerimiz çok acı çekiyorlar. Maddi ve manevi desteğinize ihtiyaçları var. Onları yalnız bırakmayın. Dua ettiğiniz zaman Filistin’i hatırlayarak bize de dua edin.” çağrısında bulunuyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Filistin Sağlık Bakanı Basim Naim:
İsrail bombalarında kimyasal madde olabilir
Şu anda Filistin’de hastanelerin durumu nedir?
Filistin’deki sağlık durumu diğer konularda olduğu gibi felakettir. Hastaneler ilaç yokluğundan muzdariptir. Özellikle kanser, böbrek, şeker ve tansiyon hastalığı ve ameliyatlar için gereken anestezi ve sterilizasyon ilaçları mevcut değil. Bir de tek elektrik üretim santralımız İsrail tarafından bombalandığı için elektrik sıkıntısı çekiyoruz. Çalışmakta olan elektrik şebekeleri Gazze Şeridi’ne belli saatler arasında elektrik veriyor, bunun dışındaki zamanı elektriksiz geçiriyoruz. Bu da ameliyatların ertelenmesine neden oluyor.
Saldırılar ve ambargo nedeniyle hastanelerde tedavi edilen kaç kişi var?
İsrail’in ‘yaz yağmuru’ adını verdiği operasyonun başladığı andan itibaren hastanelerimize getirilen yaralıların çoğunun yeni geliştirilmiş bombalardan dolayı, elleri, kolları ve bacakları kopmuş durumda ve yaralıların yüzde 66’sı bomba ve roket parçaları ile yaralanmıştır. Doktorlarımızı çok endişelendiren bir tip bomba atılıyor. Bu bombayla yaralanan kişilerin vücutlarında binlerce küçük yara oluşuyor ve bu yaralar vücutlarını harap ediyor. Sanki küçük bombalar şeklinde bütün vücutlarına yayılıyor. Bazı bomba parçaları ciddi, vücuda büyük zararlar veren yanıklar oluşturuyor ve bunların içinde kimyasal ve zehirli maddelerin olabileceğinden şüphe ediyoruz. Her gün hastanelere paramparça olmuş, hiç tanınmaz halde onlarca insan geliyor.
Hava saldırılarının başlamasından itibaren sivil kaybı nedir, verilen rakamlar gerçeği yansıtıyor mu?
Saldırılarda şehitlerimizin sayısı 126’ya ulaştı, yaralıların sayısı ise 400 civarında. Şehit ve yaralıların çoğu kadın ve çocuklardan. Bu sayı içinde çocukların oranı yüzde 35. Bu da, kadın ve çocuklara dokunmadığını iddia eden İsrail’in savunduğunun tam tersini ispat ediyor.
Filistin’de hükümet olarak eğer size izin verilirse yapmak istediğiniz nedir, neleri hedefliyorsunuz?
İsrailli işgal güçlerinin siviller, çocuklar, kadınlar ve yaşlıları hedef almasına ve yakıp yıkma denemesine rağmen Filistin halkı silahsız ve barışçı bir millettir. Temenni ettiğimiz tek şey, barış içinde, özgür ve dünya ülkeleri tarafından tanınmış bir devletimizin olmasıdır. Ancak bu temenninin önünde İsrail’in, Arap Birliği’nin barışçı ve kabul edilebilir bir çözüm girişimini engelleme çabaları, saldırıları, uluslararası kuruluşlar var. Tüm ümidimiz uluslararası kuruluşların Filistin’de olanlara karşı pozitif bir duruş almaları ve İsrail’in katliamını durdurmalarıdır.
Filistin’den sonra çatışmalar Lübnan’a sıçradı ve Suriye sınırına dayandı. Önü alınmazsa nereye gider, Ortadoğu’yu yakın gelecekte neler bekliyor?
Tüm bu olaylarda saldırı ve katliamı başlatan İsrail’dir. İki askerin esir alınmasına karşı tüm Lübnan’ın ve Gazze’nin altyapısını, elektriğini, tünel ve köprülerini çökertti, yüzlerce sivili, kadın ve çocuğu öldürdü. İsrail’in ABD ve bazı Batı ülkelerinden çok daha fazla yakıp yıktığını ve bölgede daha büyük savaşlar ve gerilimler çıkması için yeşil ışık yakmış olduğunu önümüzdeki günler gösterecek. İsrail, bu hareketleriyle bölgenin en güçlü ülkesi olduğunu ispat etmek istiyor. İşte bu yüzden İsrail’i, dünyanın gözünde hiç hesap sorulmayan, hesap vermeyen bir ülke konumunda tutarak üretilen tüm çözümler kesinlikle yanlıştır.
Türkiye’den ve dünya kamuoyundan beklentiniz nedir?
Türkiye her zaman Filistin halkı ve davasını destekleyen kararların yanında durmuş ve yardım elini uzatmıştır. Türkiye’den ve dünya ülkelerinden, Filistin halkının yanında yer almasını, yaşadığı zor durumdan kurtulması, kadın ve çocukların barış ve güven içinde yaşaması için girişimlerde bulunmasını bekliyoruz. Hastanelerin yaralılarımıza açılmasını ve doktorlarımıza eğitim verme şeklindeki sağlık sektörüne verdiği desteğe devam etmesini temenni ediyoruz.
‘Baba, İsrail neden bizden nefret ediyor?’
İsrail saldırıları altındaki Filistin’de her gün onlarca sivil, çocuk ve kadın can veriyor. Sayılarla ifade edilip isimleri es geçiliyor, kimse onların yaşını, kim olduğunu ve ne yaptığını bilmiyor. Ölümlerin yaklaşık üçte birini kadın ve çocukların oluşturduğu Filistin’de çocukların savaşa alıştığını hatta oyunlarını bunun üzerine kurduklarını söylüyor Gazze’de yaşayan Moin Naim. Çocuklar savaşı anlamakta güçlük çekiyor, “Baba, İsrailliler neden bizden nefret ediyor?” diye soruyormuş. Bir ve dört yaşında iki çocuğu ve eşiyle birlikte henüz ülkesine dönen Naim’in bir yaşındaki oğlu Huzeyfe bomba sesi duyduğunda kendisine en yakın olan kişiye sarılıyormuş. Naim ise çocuklarının korkmamasını ve duruma alışmalarını sağlamak için atılan bombalardan sonra oluşan sisleri göstererek eşiyle şakalaşıp durumu normalleştirmeye çalışıyormuş. Ancak, çocukların silah, uçak ve tank tiplerini daha görmeden seslerinden tanıması ve oyunlarının savaş üzerine kurulu olması onu endişelendiriyor.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okuyan ve yüksek lisansını KKTC’de yapan Moin Naim’in Filistin’e dönme niyeti, Hamas’ın seçimleri kazanmasıyla gerçekleşmiş. Seçimlerde ablası Hüda ve ağabeyi Basim parlamentoya girmiş, daha sonra ağabeyi sağlık bakanlığına getirilmiş. Dünya Bankası’nın eğitim kalkınma projesinde müdür olarak görev yapan Naim, nisan ayında döndüğü ülkesinde ilk günler saldırılardan çok etkilenmiş. “Gece boyunca F-16’lar geçerken, sis bombaları atılırken, tanklar bölgemize 1-2 kilometre mesafedeki yerleri bombalarken hiç uyuyamazdım. Ama günler geçtikçe ve insanların alışmışlığını gördükçe ben de alışmaya başladım.” diyen Naim, ölümün kol gezdiği şehirde temkinli davranıyor. Her an her yerde çok insanın ölebileceği ihtimalini göz önünde bulunduran Naim, “İş için evden çıktığım her zaman eve bakarım, çocuklarıma bakarım, eşime bakarım, anneme bakarım ve hiç konuşmadan vedalaşırım. Şahadet getiririm ve dışarı çıkarım.” diyor. Onun yaşadığı bir sürpriz de ülkesine dönmeden önce medyadan takip ettiği ile içinde yaşadığı Filistin’in aynı yer olmadığı. Saldırıların gösterilenlerin çok küçük bir parçası olduğunu fark etmiş. Bunun üzerine, “İnsanların bu kadar vahşi olabileceğini ve Müslümanların kanının bu kadar ucuz olduğunu gördüm.” değerlendirmesini yapıyor.
Bölgede süren çatışmaların yakın gelecekte sona ermesinden, özellikle Lübnan’ın bombalanmasından sonra kimsenin ümidi yok. Bu durumu “İsrail sürekli sahnede olmak için bitmesini istemez.” sözleriyle açıklayan Naim, bunu uluslararası belgeleri ve kuralları hiçe sayan İsrail’e tüm dünyanın seyirci kalmasına bağlıyor. 6 yıl yaşadığı Türkiye’yi ikinci vatanı olarak kabul eden Naim, “Filistin’deki kardeşlerimiz çok acı çekiyorlar. Maddi ve manevi desteğinize ihtiyaçları var. Onları yalnız bırakmayın. Dua ettiğiniz zaman Filistin’i hatırlayarak bize de dua edin.” çağrısında bulunuyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Filistin Sağlık Bakanı Basim Naim:
İsrail bombalarında kimyasal madde olabilir
Şu anda Filistin’de hastanelerin durumu nedir?
Filistin’deki sağlık durumu diğer konularda olduğu gibi felakettir. Hastaneler ilaç yokluğundan muzdariptir. Özellikle kanser, böbrek, şeker ve tansiyon hastalığı ve ameliyatlar için gereken anestezi ve sterilizasyon ilaçları mevcut değil. Bir de tek elektrik üretim santralımız İsrail tarafından bombalandığı için elektrik sıkıntısı çekiyoruz. Çalışmakta olan elektrik şebekeleri Gazze Şeridi’ne belli saatler arasında elektrik veriyor, bunun dışındaki zamanı elektriksiz geçiriyoruz. Bu da ameliyatların ertelenmesine neden oluyor.
Saldırılar ve ambargo nedeniyle hastanelerde tedavi edilen kaç kişi var?
İsrail’in ‘yaz yağmuru’ adını verdiği operasyonun başladığı andan itibaren hastanelerimize getirilen yaralıların çoğunun yeni geliştirilmiş bombalardan dolayı, elleri, kolları ve bacakları kopmuş durumda ve yaralıların yüzde 66’sı bomba ve roket parçaları ile yaralanmıştır. Doktorlarımızı çok endişelendiren bir tip bomba atılıyor. Bu bombayla yaralanan kişilerin vücutlarında binlerce küçük yara oluşuyor ve bu yaralar vücutlarını harap ediyor. Sanki küçük bombalar şeklinde bütün vücutlarına yayılıyor. Bazı bomba parçaları ciddi, vücuda büyük zararlar veren yanıklar oluşturuyor ve bunların içinde kimyasal ve zehirli maddelerin olabileceğinden şüphe ediyoruz. Her gün hastanelere paramparça olmuş, hiç tanınmaz halde onlarca insan geliyor.
Hava saldırılarının başlamasından itibaren sivil kaybı nedir, verilen rakamlar gerçeği yansıtıyor mu?
Saldırılarda şehitlerimizin sayısı 126’ya ulaştı, yaralıların sayısı ise 400 civarında. Şehit ve yaralıların çoğu kadın ve çocuklardan. Bu sayı içinde çocukların oranı yüzde 35. Bu da, kadın ve çocuklara dokunmadığını iddia eden İsrail’in savunduğunun tam tersini ispat ediyor.
Filistin’de hükümet olarak eğer size izin verilirse yapmak istediğiniz nedir, neleri hedefliyorsunuz?
İsrailli işgal güçlerinin siviller, çocuklar, kadınlar ve yaşlıları hedef almasına ve yakıp yıkma denemesine rağmen Filistin halkı silahsız ve barışçı bir millettir. Temenni ettiğimiz tek şey, barış içinde, özgür ve dünya ülkeleri tarafından tanınmış bir devletimizin olmasıdır. Ancak bu temenninin önünde İsrail’in, Arap Birliği’nin barışçı ve kabul edilebilir bir çözüm girişimini engelleme çabaları, saldırıları, uluslararası kuruluşlar var. Tüm ümidimiz uluslararası kuruluşların Filistin’de olanlara karşı pozitif bir duruş almaları ve İsrail’in katliamını durdurmalarıdır.
Filistin’den sonra çatışmalar Lübnan’a sıçradı ve Suriye sınırına dayandı. Önü alınmazsa nereye gider, Ortadoğu’yu yakın gelecekte neler bekliyor?
Tüm bu olaylarda saldırı ve katliamı başlatan İsrail’dir. İki askerin esir alınmasına karşı tüm Lübnan’ın ve Gazze’nin altyapısını, elektriğini, tünel ve köprülerini çökertti, yüzlerce sivili, kadın ve çocuğu öldürdü. İsrail’in ABD ve bazı Batı ülkelerinden çok daha fazla yakıp yıktığını ve bölgede daha büyük savaşlar ve gerilimler çıkması için yeşil ışık yakmış olduğunu önümüzdeki günler gösterecek. İsrail, bu hareketleriyle bölgenin en güçlü ülkesi olduğunu ispat etmek istiyor. İşte bu yüzden İsrail’i, dünyanın gözünde hiç hesap sorulmayan, hesap vermeyen bir ülke konumunda tutarak üretilen tüm çözümler kesinlikle yanlıştır.
Türkiye’den ve dünya kamuoyundan beklentiniz nedir?
Türkiye her zaman Filistin halkı ve davasını destekleyen kararların yanında durmuş ve yardım elini uzatmıştır. Türkiye’den ve dünya ülkelerinden, Filistin halkının yanında yer almasını, yaşadığı zor durumdan kurtulması, kadın ve çocukların barış ve güven içinde yaşaması için girişimlerde bulunmasını bekliyoruz. Hastanelerin yaralılarımıza açılmasını ve doktorlarımıza eğitim verme şeklindeki sağlık sektörüne verdiği desteğe devam etmesini temenni ediyoruz.