Gün geldi, tasavvufa doğru seyrü sefer eyledik
Şeyhe “rabıta” yapıp, sözde “Allah’ı zikreyledik”
Dediler; “meyyit gibi ol, her sözünde gör hikmet
Cennete gidersin, şeyh sana ederse himmet”
“Atalar diniydi”, içinde dolu bid’at ve hurafe
Şeyhin hevasına uyuldu, Kur’an’a konup mesafe
Şeriata ters düştü, tasavvuf ve târikat
Vahyin önünde engel, şirke ait bârikat
Rabıtayla, akıl ve kalp tahsis edildi şeyhe
Allah’ın ismiyse, ancak beş yüzlük bir tespihe
Alınmıştı râbıta, Hint Yoga felsefesinden
“Feyz” umuldu, zikir sırasında şeyhin resminden
Rabıtada; akla, kalbe hâkimse şeyhin resmi
Neden zikredilmesin, tespihte de şeyhin ismi?
Böyle olunca; tabi ki iman bulaşır şirke
Tevhid için, mecburuz şeyhe rabıtayı terke
“Aklı, ilmi terkle hakikate ulaşmak”, yalandı
“Keşf - ilham”, şeytanla zannın, cirit attığı alandı
Aklı, ilmi terk edip, şeyh konunca Rabb’in yerine
Birçok ilahlık fonksiyonu, tanındı kendisine
Kur’an emrederken, düşünüp akletmeyi ve ilmi
Şeyhler alaya aldı, ilmi esas alan âlîmi
Bunca kitap okumak, onlara göre hamallıktı
Bilgiyi, direkt Allah’tan almaksa “evliyalık”tı
Akıl- ilim terk edilince, bâtıl tasavvufta
“Keşf ve ilham” ile hevaya uydu, cahil softa
Tevhidi tahrif, yol açtı “vahdet-i vücûd”a
Allah’tan gayrısına da, kulluk ve sücûda
Hak körü, Kur’an tevhidini tahsis edince “avama”
Zanla “vahdet-i vücûdu havas tevhidi” sandı âmâ
Bu yüzden, Arâbi’ye göre Firavun muvahhiddi
Çünkü o da Rabb’den parça, varlıkta teklik tevhiddi
Avamî bulunca, İslam’ın tevhid ilkesini
“Hulûl” sapması ilahlaştırdı, şeyhin nefsini
Tanıdığım şeyhler, Kur’an ve akıde cahiliydi
Şirk dininin, sanki gayptan haber veren kâhiniydi
Vahye aykırı her yetkiyi, şeyhe verdi tasavvuf
İçten geçeni bilip, kalplere ederdi tasarruf
Peygamber, tasarruf edemedi amcasının kalbine
Yetki Allah’ın, O, hidayet edemezdi sevdiğine
Peygamber, ancak tebliğ eder, zorlayamazdı dine
Kalbe tasarruf ve hidayet, Rabb’e aitti yine
“Size ne cevap verildi?”, Rabb’den Resullere hitap
“Bilgimiz yok, gaybı sen bilirsin”di, onlardan cevap
Tasavvufta ise, “Şeyhler kalpten geçeni bilir.”
“Evliya” denilen şeyhler, gayptan da haber verir
Bütün bunlar şirk sebebi, Rabb’in tevhid dininde
Şirke bulaşmış din, makbul değil Allah indinde
Rabb’in ayeti: “Kabul etmez İslam’dan başka dini”
Mürid, Kur’an’la sorgulasın, tasavvuf fitnesini
Ancak tevhidle yapılır, nefislerde tezkiye
Şirk ve münker tüm kirleri, ederekten tasfiye
Porno ve şirk var, “Mesnevi”sinde Celaleddin’in
Aynı pisliklerle mâlul, “Füsus”u Muhiddin’in
Üstelik Allah katından inme dendi, “Mesnevi”ye
Vahye aykırılık olunca, kalmadı hiç seviye
Muhiddin,“hâtem-ül evliya” ilan etti kendisini
“Fenafillah”a ulaştım deyip, ilah yaptı nefsini
Şirke düştü, “Allah da bana ibadet eder” deyip
Hem de, süfli insani vasıfları, Rabb’e mal edip
“Ene’l Hak” deyip sapıyordu, pek çok tasavvuf şeyhi
Kitle, kör taklitle tahrik etti, bu şeytani keyfi
“Fenafillah”la yöneldiler, ilahlık taslamaya
“Seyr-i süluk”dediler, nefsi şirke bulamaya
Resulden üstün gördüler, tarikatın şeyhini
Aracısız alırız dediler, Rabb’in vahyini
“Gaybı bilir”deniyor, “Şia”nın “masum imam”ı
Sünni tasavvufun ise, şeyhlerinin tamamı
“Allah’tan başka varlık var” diyene, “ahmak” dediler
Aklı terk edince, “ahmak” kim diye düşünmediler
İslam çağırdı, halk içinde vahye şâhid olmaya
Manastır kültürüyle, “sofi” çekildi “inziva”ya
Türbe ve ölüden yardım istediler, “istimdat”la
Şeyh, hemen yardıma koşardı, çok uzaktan imdatla
Bu inançta, “ölü şeyhler, ölümsüz iksirliydiler”
“Kınından çekilmiş kılıç gibi tesirliydiler”
Resul, çok meşakkat ve zahmetle ederken hicret
Şeyh, “Tayyi mekân”la uçup, arzda yapardı hizmet
Zaman ve mekândan bağımsızdı, “gavs”lar, “kutup”lar
Dünyayı yönetir zannedildi, bu şeyhten putlar
Kimi dünyaya tasarrufta, kimi de bir kıtaya
Rabb’imizi aciz sanan, yöneldi safsataya
Vahye aykırılıkta bile, hikmet vehmettiler
“Münkerden nehyetmeyi”, şeyhler için terk ettiler
Akıl ve ilim terk edilmese, doğmazdı bu sapma
Nefsi ilah yapan “vahdet-i vücut” ve şeyhe tapma
Manastır kültürü, Hint mistisizmi, Yunan felsefesi
Az da İslam’dan katarak doğdu, tasavvuf hurafesi
Yüzyıllardır tasavvufa koştu, nice kafileler
Akıde kirlendi, çoğaldı bid’atlar, nafileler
Kurumsal tasavvuf, işte bu şirk dinine imandır
Allah’ı tespih, nefsi arındırma, zaten İslam’dır
Varsa Kur’an’a ve tevhide uyan, başa tâç olur
Yalnız İslam’a uygun olan, ruhlara ilâç olur
Severiz, vahye uygun, kalbî derinlik ve irfanı
Mü’min, hiç terk edemez; şeriatı, aklı, iz’anı
Tüm eleştirimiz, tevhidden ve Kur’an’dan sapana
Ne mutlu, “nefsi terbiye”yi, vahye uygun yapana!
İslam’a uygunsa, kalbî derinleşme ve irfan
Onu kazansa güzeldir, takvalı her Müslüman
Allah’ın emri: Fücurdan arınma, nefsi terbiye
İhlâsla takvaya yönelip, kalbi, ruhu tezkiye
Yaygın tasavvuf ve tarikat, tevhide çok uzaktı
İslam’a girmek isteyeni, engelleyen tuzaktı
Genelde babadan oğula geçer, bu “tarikat”lar
Zamanla, şeyhlerin yanında oluştu saltanatlar
Ümmetin kaynaklarını, sürekli sömürdüler
Müridleri “meyyit” kılıp, hep malı götürdüler
Önce, zengin olmak hırsıyla müridleri soydular
Sonra, kadın müridleri aldatıp harem kurdular
Hırs, şehvet ve servetle azdı, pek çok şeyhlerin nefsi
Müridlere bırakıldı, meşhur “nefis terbiyesi”
Böyle oluştu, tarikatçı holdingler ve medyalar
Bid’at, hurafe pompaladı, ekranlar ve radyolar
Kaybetmemek uğruna, ele geçen saltanatı
Egemen şirkle uzlaştırdılar, her “tarikatı”
Tasavvufçu Arkadaş, Gözden Geçir Kendini
Tevhid Nurunda Arındır, Sen de Nefsini
Gel ey tasavvuf ehli! Aldatma artık kendini
Tespih ve namaz yetmez, arındır şirkten nefsini
İlah edinme şeyhini, teslim olma meyyit gibi
Rabıtayı terk et, vahye sarıl, dosdoğru şâhit gibi
Bid’at ve hurafeyi bırakıp, yönel sen de Kur’an’a
“Vahdet-i vücut”tan kaçarak, sarıl tevhidî imana
Tevhid; şirkten kaçıp, ilahı ve Rabbi bir bilmektir
Hayatın tüm alanlarında, Kur’an’la hükmetmektir
Tevhidde; yalnız Allah’a yapılır itaat ve secde
Tüm hayatı ibadet kılarak ulaşılır vecde
Muvahhidin, tüm hayatında görülür secdenin izi
Ancak böyle tevhidi iman ve amel, kurtarır bizi
Fasıktır; aklı, ilmi terkle, keşf ve ilhama dalan
Bu alandan gelen bilgiye(!) kanma, vallahi yalan
Akletmeyi hiç terk etme, vahyi anla ve yaşa
Son pişmanlık fayda vermez, azap gelince başa
Oyuna gelme, bir afyondur, “tasavvuf” denen bu din
Uyutur, oyalar ve sömürür, tarikatçı zemin
İyi niyet taşlarıyla döşeli, cehennem yolu
Cennete götüren tek yol Kur’an’dır, rahmetle dolu
Kur’an ve sünnete sarıl, ölüden medet umma
Şeyh kendini bile kurtaramaz, sakın aldanma
Şefaat Allah’ın, kimse şefaat edemez sana
Sadece Allah’ın rızası, fayda verir insana
O halde, Kur’an’ı yaşamaktan başkası hep boştur
Bir faniden medet umanın, bil ki sonu nâhoştur
Emrolunduğun gibi doğru ol, koru istikameti
Ölümü, hesabı hiç unutma, hatırla kıyameti
Ey tasavvuf ehli! Geliniz tevhidde buluşalım
Kur'an yolunda kardeş olup,rahmete kavuşalım
Mehmet pamak'kaleminden..
Şeyhe “rabıta” yapıp, sözde “Allah’ı zikreyledik”
Dediler; “meyyit gibi ol, her sözünde gör hikmet
Cennete gidersin, şeyh sana ederse himmet”
“Atalar diniydi”, içinde dolu bid’at ve hurafe
Şeyhin hevasına uyuldu, Kur’an’a konup mesafe
Şeriata ters düştü, tasavvuf ve târikat
Vahyin önünde engel, şirke ait bârikat
Rabıtayla, akıl ve kalp tahsis edildi şeyhe
Allah’ın ismiyse, ancak beş yüzlük bir tespihe
Alınmıştı râbıta, Hint Yoga felsefesinden
“Feyz” umuldu, zikir sırasında şeyhin resminden
Rabıtada; akla, kalbe hâkimse şeyhin resmi
Neden zikredilmesin, tespihte de şeyhin ismi?
Böyle olunca; tabi ki iman bulaşır şirke
Tevhid için, mecburuz şeyhe rabıtayı terke
“Aklı, ilmi terkle hakikate ulaşmak”, yalandı
“Keşf - ilham”, şeytanla zannın, cirit attığı alandı
Aklı, ilmi terk edip, şeyh konunca Rabb’in yerine
Birçok ilahlık fonksiyonu, tanındı kendisine
Kur’an emrederken, düşünüp akletmeyi ve ilmi
Şeyhler alaya aldı, ilmi esas alan âlîmi
Bunca kitap okumak, onlara göre hamallıktı
Bilgiyi, direkt Allah’tan almaksa “evliyalık”tı
Akıl- ilim terk edilince, bâtıl tasavvufta
“Keşf ve ilham” ile hevaya uydu, cahil softa
Tevhidi tahrif, yol açtı “vahdet-i vücûd”a
Allah’tan gayrısına da, kulluk ve sücûda
Hak körü, Kur’an tevhidini tahsis edince “avama”
Zanla “vahdet-i vücûdu havas tevhidi” sandı âmâ
Bu yüzden, Arâbi’ye göre Firavun muvahhiddi
Çünkü o da Rabb’den parça, varlıkta teklik tevhiddi
Avamî bulunca, İslam’ın tevhid ilkesini
“Hulûl” sapması ilahlaştırdı, şeyhin nefsini
Tanıdığım şeyhler, Kur’an ve akıde cahiliydi
Şirk dininin, sanki gayptan haber veren kâhiniydi
Vahye aykırı her yetkiyi, şeyhe verdi tasavvuf
İçten geçeni bilip, kalplere ederdi tasarruf
Peygamber, tasarruf edemedi amcasının kalbine
Yetki Allah’ın, O, hidayet edemezdi sevdiğine
Peygamber, ancak tebliğ eder, zorlayamazdı dine
Kalbe tasarruf ve hidayet, Rabb’e aitti yine
“Size ne cevap verildi?”, Rabb’den Resullere hitap
“Bilgimiz yok, gaybı sen bilirsin”di, onlardan cevap
Tasavvufta ise, “Şeyhler kalpten geçeni bilir.”
“Evliya” denilen şeyhler, gayptan da haber verir
Bütün bunlar şirk sebebi, Rabb’in tevhid dininde
Şirke bulaşmış din, makbul değil Allah indinde
Rabb’in ayeti: “Kabul etmez İslam’dan başka dini”
Mürid, Kur’an’la sorgulasın, tasavvuf fitnesini
Ancak tevhidle yapılır, nefislerde tezkiye
Şirk ve münker tüm kirleri, ederekten tasfiye
Porno ve şirk var, “Mesnevi”sinde Celaleddin’in
Aynı pisliklerle mâlul, “Füsus”u Muhiddin’in
Üstelik Allah katından inme dendi, “Mesnevi”ye
Vahye aykırılık olunca, kalmadı hiç seviye
Muhiddin,“hâtem-ül evliya” ilan etti kendisini
“Fenafillah”a ulaştım deyip, ilah yaptı nefsini
Şirke düştü, “Allah da bana ibadet eder” deyip
Hem de, süfli insani vasıfları, Rabb’e mal edip
“Ene’l Hak” deyip sapıyordu, pek çok tasavvuf şeyhi
Kitle, kör taklitle tahrik etti, bu şeytani keyfi
“Fenafillah”la yöneldiler, ilahlık taslamaya
“Seyr-i süluk”dediler, nefsi şirke bulamaya
Resulden üstün gördüler, tarikatın şeyhini
Aracısız alırız dediler, Rabb’in vahyini
“Gaybı bilir”deniyor, “Şia”nın “masum imam”ı
Sünni tasavvufun ise, şeyhlerinin tamamı
“Allah’tan başka varlık var” diyene, “ahmak” dediler
Aklı terk edince, “ahmak” kim diye düşünmediler
İslam çağırdı, halk içinde vahye şâhid olmaya
Manastır kültürüyle, “sofi” çekildi “inziva”ya
Türbe ve ölüden yardım istediler, “istimdat”la
Şeyh, hemen yardıma koşardı, çok uzaktan imdatla
Bu inançta, “ölü şeyhler, ölümsüz iksirliydiler”
“Kınından çekilmiş kılıç gibi tesirliydiler”
Resul, çok meşakkat ve zahmetle ederken hicret
Şeyh, “Tayyi mekân”la uçup, arzda yapardı hizmet
Zaman ve mekândan bağımsızdı, “gavs”lar, “kutup”lar
Dünyayı yönetir zannedildi, bu şeyhten putlar
Kimi dünyaya tasarrufta, kimi de bir kıtaya
Rabb’imizi aciz sanan, yöneldi safsataya
Vahye aykırılıkta bile, hikmet vehmettiler
“Münkerden nehyetmeyi”, şeyhler için terk ettiler
Akıl ve ilim terk edilmese, doğmazdı bu sapma
Nefsi ilah yapan “vahdet-i vücut” ve şeyhe tapma
Manastır kültürü, Hint mistisizmi, Yunan felsefesi
Az da İslam’dan katarak doğdu, tasavvuf hurafesi
Yüzyıllardır tasavvufa koştu, nice kafileler
Akıde kirlendi, çoğaldı bid’atlar, nafileler
Kurumsal tasavvuf, işte bu şirk dinine imandır
Allah’ı tespih, nefsi arındırma, zaten İslam’dır
Varsa Kur’an’a ve tevhide uyan, başa tâç olur
Yalnız İslam’a uygun olan, ruhlara ilâç olur
Severiz, vahye uygun, kalbî derinlik ve irfanı
Mü’min, hiç terk edemez; şeriatı, aklı, iz’anı
Tüm eleştirimiz, tevhidden ve Kur’an’dan sapana
Ne mutlu, “nefsi terbiye”yi, vahye uygun yapana!
İslam’a uygunsa, kalbî derinleşme ve irfan
Onu kazansa güzeldir, takvalı her Müslüman
Allah’ın emri: Fücurdan arınma, nefsi terbiye
İhlâsla takvaya yönelip, kalbi, ruhu tezkiye
Yaygın tasavvuf ve tarikat, tevhide çok uzaktı
İslam’a girmek isteyeni, engelleyen tuzaktı
Genelde babadan oğula geçer, bu “tarikat”lar
Zamanla, şeyhlerin yanında oluştu saltanatlar
Ümmetin kaynaklarını, sürekli sömürdüler
Müridleri “meyyit” kılıp, hep malı götürdüler
Önce, zengin olmak hırsıyla müridleri soydular
Sonra, kadın müridleri aldatıp harem kurdular
Hırs, şehvet ve servetle azdı, pek çok şeyhlerin nefsi
Müridlere bırakıldı, meşhur “nefis terbiyesi”
Böyle oluştu, tarikatçı holdingler ve medyalar
Bid’at, hurafe pompaladı, ekranlar ve radyolar
Kaybetmemek uğruna, ele geçen saltanatı
Egemen şirkle uzlaştırdılar, her “tarikatı”
Tasavvufçu Arkadaş, Gözden Geçir Kendini
Tevhid Nurunda Arındır, Sen de Nefsini
Gel ey tasavvuf ehli! Aldatma artık kendini
Tespih ve namaz yetmez, arındır şirkten nefsini
İlah edinme şeyhini, teslim olma meyyit gibi
Rabıtayı terk et, vahye sarıl, dosdoğru şâhit gibi
Bid’at ve hurafeyi bırakıp, yönel sen de Kur’an’a
“Vahdet-i vücut”tan kaçarak, sarıl tevhidî imana
Tevhid; şirkten kaçıp, ilahı ve Rabbi bir bilmektir
Hayatın tüm alanlarında, Kur’an’la hükmetmektir
Tevhidde; yalnız Allah’a yapılır itaat ve secde
Tüm hayatı ibadet kılarak ulaşılır vecde
Muvahhidin, tüm hayatında görülür secdenin izi
Ancak böyle tevhidi iman ve amel, kurtarır bizi
Fasıktır; aklı, ilmi terkle, keşf ve ilhama dalan
Bu alandan gelen bilgiye(!) kanma, vallahi yalan
Akletmeyi hiç terk etme, vahyi anla ve yaşa
Son pişmanlık fayda vermez, azap gelince başa
Oyuna gelme, bir afyondur, “tasavvuf” denen bu din
Uyutur, oyalar ve sömürür, tarikatçı zemin
İyi niyet taşlarıyla döşeli, cehennem yolu
Cennete götüren tek yol Kur’an’dır, rahmetle dolu
Kur’an ve sünnete sarıl, ölüden medet umma
Şeyh kendini bile kurtaramaz, sakın aldanma
Şefaat Allah’ın, kimse şefaat edemez sana
Sadece Allah’ın rızası, fayda verir insana
O halde, Kur’an’ı yaşamaktan başkası hep boştur
Bir faniden medet umanın, bil ki sonu nâhoştur
Emrolunduğun gibi doğru ol, koru istikameti
Ölümü, hesabı hiç unutma, hatırla kıyameti
Ey tasavvuf ehli! Geliniz tevhidde buluşalım
Kur'an yolunda kardeş olup,rahmete kavuşalım
Mehmet pamak'kaleminden..