Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Güncel Meselelere Kuran Ve Sünnet Işığında Çözüm

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
guncel-mesele.jpg


İLK BİDAT HARİCİLİK VE ŞİİLİK

Allah'ü Teala ve Tekaddes Hazretleri buyurur ki:

Ey iman inananlar , Allah dan ona yaraşır biçimde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.Ve topluca Allah’ın ipine yapışın , ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani birbirinize düşman idiniz de Allah kalplerinizi birleştirdi. O’nun nimetiyle kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir yar (altı oyulmuş bir nehir kıyısı)üzerinde bulunuyordunuz. (Allah) sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki , yola gelesiniz.

İçinizden hayra çağıran,iyiliği emredip kötülükten uzaklaştıran bir topluluk olsun. İşte bunlardır kurtuluşa erenler. Kendilerine açık deliller geldikden sonra ayrılıga düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın. İşte onlar , (evet) onlar için buyuk bir azap vardır. O gun bazı yuzler agarır, bazı yuzler kararır.İbni abbas ve Başkası Ehli Sunnet vel Cemaatin yuzleri ağarır Ehli Bid at vel fırkanın yuzleri kararır.demişlerdir. Yüzleri kararanlara inandıkdan sonra küfre saptınız ha? Öyle ise Küfrünüze karşılık azabı tadın (denilecekdir) Yüzleri ağaranlar ise Allah ın rahmeti icindedirler.Onun için de ebedi kalacaklardır.

Tirmizi ebu umame el bahiliden o da Resulullah (sav) den rivayet etmişdir.Hariciler hakkında buyurdularki : Şüphesiz onlar cehennemliklerin köpekleridir.Sonra da o gün bazı yüzler ağarır.Bazi yuzler kararır ayetini okudular.

İmam ahmed ibn hanbel şöyle demiştir.Hariciler hakkında hadisler on açıdan sahihdir.Müslim olanlari sahihden tahric etmiştir.Buhari bir kısmını tahric etmiştir.Peygamber (sav) buyurmuştur ki : Onların namazı yanında kendi namazinınızı, oruçlari karsında kendi orucunuzu ;kur an okuyusları karsısında kur an okuyusunuzu begenmessiniz.Kur anı okurlar , bogazlarından aşagı inmez , İslam dan okun fırlayıp çıktığı gibi çikmişlardır.Bir Rivayette de ehli islami öldürürler Putperestlere ülfet ederler. Buyurulmustur…

Üstelik hariciler muslumanlari gunahları sebebiyle ilk tekfir edenlerdir. Çıkardıkları bid atlarda kendilerine karşı gelenleride tekfir eder kanlarını ve mallarını helal sayarlar.Zaten bu tutum bid atçıların özelliğidir, bir bid at çıkarır ona karşı gelenleri de tekfir ederler. Ehli sunnet vel cemaat ise kitap ve sünnete tabii olur.Allah ve resulune itaat , hakka ittiba ve halka merhamet ederler.

İslam da ilk çıkan bid at haricilik ve Şiilik bid atıdır. Müminlerin emiri Ali bin ebu talip r.a nın halifeliği zamanında çıkmıştır.O iki gruba da Cezai takibatta bulundu.Haricler kendisine savaş açtılar.Onları öldürdü Şiilerin ise gulat (aşırıları)nı ateşte yaktırdı.Abullah bin sebelin öldürülmesini istedi ise de Abdullah kaçtı.Kendisini ebu bekr ve ömer den üstün görenlerin dövülmesini emretti.Çok çeşitli vecihlerden kendisinden bu ümmetin peygamberlerinden sonra en hayırlıları ebu bekr ve ömerdir dediği rivayet edilmiştir.Bunu buhari de ondan sahihin de rivayet etmiştir.


CEMAAT NAMAZLARI VE KİMLERİN ARKASINDA NAMAZ KILINACAĞI HUSUSU


Ehli Sünnet vel cemaatin esaslarından birisi de şudur.Onlar Cuma ve bayram namazlarını kılar , cemaati terk etmezler ,Rafizi ve sair bid atçıların yaptığı gibi cumayı ve cemaati bırkmazlar.

Eğer imam durumu bilinmeyen bir kimse ise ve kendisinin bir bid at veya fücür (günah ) işlediği bilinmiyorsa dört mezhep imamının ve sair Müslüman imamlarının ittifakı ile arkasında namaz kılınır.

İmamlardan hiç biri ancak iç hali bilinen bir kimsenin arkasından namaz olur demişlerdir.

Aksine Müslümanlar peygamberlerinin ( vefatından ) sonra mestur (hali meçhul )Müslümanların arkasında hep namaz kılagelmişlerdir. Fakat namaz kıldıranların bir bid at veya fücür ilediği biliniyorsa hem bid atçı veya fasık olduğu bilinen kimsenin arkasından namaz kılmak imkanı varsa ilim ehlinin çoğunluğuna göre (her iki durumda da)cemaatin namazı sahihdir.

Şafiinin ve ebu hanifenin mezhebi ile malik ve ahmedin mezheplerindeki iki kavilden bir bu şekildedir. Ama eğer imamı bid atçı veya günahkar olan bir cuma namazı söz konusu olup ancak bir bid atçının veya günahkarın arkasından namaz kılmak imkanı kalmıssa ve başka Cuma kılınacak yer yoksa ehli sünnet ve cemaatin çoğunluguna göre böyle bir bid atçının veya günahkarın arkasında Cuma namazı kılınır.Şafiinin , ebu hanifin , ahmed bin hanbelin ve diğer ehli sünnet imamlarının mezhebi budur.Bu konuda ihtilafları yokdur.

Evet bazı kimseler hevaların çoğaldığı devirlerde sadece halini bildiği kimselerin arkasında namaz kılmayı müstehap olma üzere tercih etmişlerdir. Nitekim imam ahmed'den kendisine bunu sorana bu açıklamayı yaptğı rivayet edilir. Ama imam ancak halini bildiği kimsenin arkasında namaz sahih olur dememiştir.Ebu amr Osman bin merzup mısıra gelinceki o zaman ki hükümdarları açıkca Şiilik yapıyorlardı batılı mülhitler idiler.Bu sebeple bid atlar mısırda çoğalmış.Açıkdan işlenir olmuştu ashabına bu gerekçe ile ancak tanıdıklarının arkasından namaz kılmalarını emretti.Onun ölümünden sonra mısırı Selahaddin Eyyubi gibi Ehli sunnet olan hükümdarlar fethettiler. Mısırda rafizilerin muhalifi olan ehli sunnetin otoritesi hakim oldu.Sonrada ilim ve sünnet(kuran ve sunnet demek istiyor çev) orada çoğalarak hükümran oldu.

O halde mestur imamın arkasında namaz kılmak Müslüman alimlerin ittifakıyla caizdir.Kim durumu bilinmeyen kimsenin arkasında namaz kılmak haramdır ve batıldır derse ehli sunnet vel cemaatın icmaaina aykırı hareket etmiş olur.Halbuki Sahabe günahkar oldugunu bildikleri kimsenin arkasında namaz kılıyorlardı. Nitekin Abdullah bin mesud ve başka sahabiler Velid bin ukbe bin ebu muayd ın arkasında namaz kıldılar.Bu adam içki içerdi bir keresinde sabah namazını dört rekat kıldırdı bu sebeple Osman bin affan kendisine celde vurdurmuş(sopalatmıs)tur. Abdullah bin ömer ve başka sahabiler de haccac bin yusufun arkasında namaz kılmışlardır.Sahabe ve tabiun Ebu ubeyd tin arkasında namaz kılarlardı.Halbuki bu adam ilhat töhbeti altında ve sapıklık propagandası yapardı.

Kaynakça - 1

1. Ali imran 102 – 106

2. Ali imran 106-107

3. İbn mace mukaddime; Ahmed bin hanbel 4/355 -382

4. Ali imran 106

5. Buharı menakıp 25; Müslim zekat 147 ;148 ;Tirmizi fiten 24

6. Buahrı enbiya 6 ; tevhid 23 ; Müslim zekat 143 ; ebu davud sünnet 31

7. Buharı feza ilul –ashab 6;(haz aliden oğlu Muhammed ibnul hanefiyyenin rivayet ettiği hadis)

8. Bakara 285

9. Müslim imam 199


Müslümanı Tekfir Caiz midir?

Bir müslümanı işlediği bir günah ve yaptığı bir hata sebebiyle tekfir etmek caiz değildir. Nitekim kıble ehli olan müslümanların ihtilaf ettikleri mes’elelerde durum böyledir. Cenabı-ı Hak şöyle buyurur: ‘Resul, Rabbinden kendisine indirilene inandı, müminler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitablarına ve peygamberlerine inandı.’O nun elçilerinden hiçbirini ayırmayız’ dediler. Ve dediler ki:’işittik, itaat ettik! Rabbimiz (bizi) bağışlamanı dileriz. Dönüşümüz sanadır!’(1) Sahih bir hadiste Allahu Teala nın bu duayı kabul ederek mü’minlerin hatalarını bağışladığını belirtmiştir.(2)

Vaktiyle, Hz Peygamber saws Efendimiz kendileriyle muharabe edilemesini emrettiği, haktan uzaklaşmış bulunan Haricilier ile raşid haliefelerden birisi olan Mü’minerin Emiri Hz. Ali Bin Ebi Talib muharabe etmişti. Bu kimselerle çarpışmak gerektiği hususunda, gerek sahabe ve tabiun’un ileri gelenleri, gerekse daha sonraki nesillerin imamları ittifak etmişlerdir. Ama bu Haricileri ne Ali B. Ebi Talib, ne Sad b. Ebi Vakkas, ne de bir başka sahabi tekfir etmemiş, bilakis kendileriyle çarpışmış olmakla beraber onları müslüman saymışlardır. Ayrıca Hz Ali onlarla ancak haksız yere kan dökmeye ve müslümanların mallarını yağmalamaya başladıkları zaman savaşmıştır. Ama onları kafir saydığı için değil, zulümlerini ve azgınlıklarını ortadan kaldırmak için çarpışmıştır. Bu sebeple de o, Haricilerin esir edilen kadınlarına cariye, ele geçirilen mallarına da ganimet muamelesi yapmamıştı.

Sapık oldukları nass ve icma ile sabit bulunan bu kimseler, Allah ve Rasulu kendileriyle çarpışılmasını emretmiş olmasına rağmen tekfir edilmediklerine göre,kendilerinden daha bilgili kimselerin dahi hataya düşebilecekleri bazı mes’elelerde hakka isabet edememiş muhtelif grublar nasıl kafir sayılabilirler? Bu grublardan herhangi birisinin bir diğer grubu kafir ilan etmesi, kanını ve malını helal sayması keisnlikle caiz değildir.Kafir sayılan bu grub arasında kesinkes bid’atler bulunsa bile, durum aynıdır. Ama aksine bunlara küfür damgasını vuran fırka da bizzat bir bid’atçı ise bu takdirde ne demeli? Hatta bazen bu damgacıların bid’atı daha da beter olabilmektedir. Genellikle bu fırkaların tamamı, üzerinde ihtilaf ettikleri hususların gerçek yönünü bilmemektedirler.

Aslolan şudur ki, müslümanların kanları, malları, ırz ve namusları birbirlerine karşı haramdır; ancak Allah ın ve Rasulunun izniyle helal olabilir. Hz Peygamber Veda Haccında müslümanlara irad ettiği hutbede şöyle buyurmuştu: ‘Kanlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız birbirinize karşı, aynen içerisinde bulunduğunuz şu gün, şu şehir ve şu ayın hürmeti ve mübarekliği gibi, haramdır.’(3) Yine O saws şöyle buyuruyordu: ‘Her müslümanın kanı, malı ve ırzı bir diğer müslümana haramdır ‘ (4)‘Bizim namazımızı kılan, kıblemize yönelen, kestiğimizi yiyen herkes müslümandır; o kimse için Allah ve Rasulu’nun te’minatı vardır’ (5) ‘İki müslüman birbirine kılıç çektikleri zaman öldüren de, öldürülen de Cehennem dedir’ Bunun üzerine soruldu: - Ya Rasulullah katili anladık, ama öldürülen niye Cehenneme gidecek? Buyurdular ki: ‘O da hasmını öldürmeyi murad etmişti.’(6) ‘Sakın ola benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirler haline gelmeyin’ (7) ‘Bir müslüman bir kardeşine ‘kafir’ dediği zaman mutlaka o söz, bu ikisinden birine döner’ (8) Bu hadislerin tamamı sahih hadis mecmualarından tahric olunmuştur.

Yalnız bir müslüman, bir diğerini tekfir etme veya onunla çarpışma konusunda bir te’vilden hareket ediyorsa bu takdirde kendisi tekfir olunmaz. Nitekim Omer b. El Hattab, ashabtan Hatıb b. Ebi Beltea (*) için: ‘Ya Rasulullah müsaade et de şu münafığın boynunu vurayım’ demiş, Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurmuşlardı: ‘Hattab, Bedir harbine katıldı. Sen nereden bileceksin ki, Cenab-ı Hak Bedir ehlinin durumlarına muttalidir ve onlar hakkında :’Dilediğinizi yapın ben sizi bağışladım’ buyurmuştur.

Bu hadis Buhari ve Muslim de mevcuttur. (9) Buhari ve Muslim de ifk hadisesiyle ilgili olarak şu rivayet de yer alır: Useyd b. El hudayr, Sa’d b. Ubade ye: ‘Sen münafıkları koruyan bir münafıksın!’ dedi. Bunun üzerine iki grub (Evsliler ve Hazrecliler)münakaşaya başladılar. Ama Hz. Peygamber aralarına girip onları yatıştırdı ve barıştırdı.(10) Görüldüğü gibi Bedir savaşına katılmış bu ashab arasında biri diğerine :’Sen bir münafıksın’ diyenler bulunuyordu ve Hz. Peygamber bunlardan hiçbirini kafir saymıyor, aksine hepsinin de cennetlik olduğuna şehadet ediyordu.

Aynı şekilde Sahihayn da Usame b. Zeyd den rivayet olunduğuna göre, Usame harb sırasında bir adamı ‘La İlahe illallah’ dedikten sonra (onun ölümden kurtulmak için böyle dediğini düşünerek) öldürmüştü. Bunu Hz. Peygamber e haber verdiği zaman, Allah Rasulu durumu çok önemli ve hatalı görerek: ‘ Ya Usame! ‘la ilahe illallah’ dedikten sonra adamı öldürdün öyle mi!?’ dedi ve bu sözü o kadar çok tekrar etti ki neticede Usame: ‘(böyle bir hatayı işlemektense) keşke ancak o gün müslümanlığa girmiş olsaydım diye temenni ettim’ demiştir. (11) Ama buna rağmen Hz Peygamber, Usame ye ne kısas, ne diyet, ne de keffaret tatbikini gerekli görmemiştir. Çünkü Usame bir te’vilde bulunmuş, kelime-i tevhid getiren adamı bunu ancak ölümden kurtulmak üzere söylediğini zannetiği için öldürülmesinin caiz olduğunu sanmıştı.

Bu şekilde Cemel,Sıffin ve benzeri hadiselerde bulunmuş Selef-i Salihin birbirleriyle çarpışmışlardı ve bunların tamam mı da mü’mindi, müslümandı. Nitekim Cenab-ı Hak buyurur: ‘Eğer inananlardan herhangi iki grup vuruşurlarsa onların arasını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa Allah ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vururşun. (Allah ın buyruğuna) dönerse artık adaletle onların arasını düzeltin ve (her hususta) adil olun. Allah adalet (le hareket) edenleri sever.’(12)Böylece Cenab-ı Hak birbirleriyle çarpışmaları ve birbirleriyle azgınlık yapmalarına rağmen bunların mu’min ve kardeş olduklarını beyan etmiş ve aralarının adaletle düzeltilmesini emretmiştir.

Bu sebepledir ki selefimiz, aralarında çarpışmalar beyan etmesine rağmen birbirlerini din dostu bilirler, kafirlerin düşmanlığı gibi düşmanlık yapmazlar, birbirlerinin şahidliğini makbul sayar, birbirlerinden bilgi alışverişinde bulunur, kız alır-verir, birbirlerine varis olur ve karşılıklı olarak tamamen müslüman muamelesini uygularlardı; aralarında bulunan çarpışma, birbirlerine lanet okuma ve benzeri hususlar da bunlara mani olmazdı.

Sahih bir hadiste sabit olmuştur ki, Hz Peygamber saws Rabbinden, ümmetini umumi bir sünnetle (geçmiş ümmetlerde olduğu gibi bir azab göndererek) helak etmemesini istedi. Cenab-ı Hak O’nun bu isteğini kabul etti. Sonra onların arasında bir çatışma olmamasını da talep etti; ancak bu talep kabul olunmadı. Bunu takiben Rasulullah Efendimiz, ümmeti birbirini öldürüp esir muamelesi yapmadıkça Cenab ı Hakkın onlara, tamamına birden tahakkümde bulunacak dıştan bir düşman musallat etmeyeceğini haber verdi.(13)

Buhari ve Muslim de yer alan bir hadise göre En’am suresinin 65. ayetinin ‘De ki: ‘O sizin üzerinize üstünüzden bir azab göndermeğe kadirdir’ şeklindeki kısmı nazil olunca HzPeygamber:’ Ya Rabbi..! Sana (vechine) sığınırım’ dedi. Ayetin devamında ‘Yahut ayağınızın altından (da, azab göndermeğe O nun gücü yeter)’ buyrulunca yine, ‘ya Rabbi, Sana sığınırım’ diye dua etti. Aynı ayet: ‘ Ya da sizi fırka fırka birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını taddırmağa (da kadir dir)’ şeklinde devam edince Rasulullah Efendimiz: ‘Bu ikisi daha ehvendir’ buyurdular.(14)

Evet durum işte böyledir. Ama hadd-i zatında Cenab-ı Hak cemaat halinde olmayı, birlik ve beraberliği emretmiş; bid’ati, bölünüp parçalanmayı yasaklamıştır. O şöyle buyurur: ‘ Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.’(15) Peygamber Efendimiz de buyurmuştur: ‘ Size cemaatı, birlik ve beraberliği tavsiye ederim. Çünkü Allah ın eli, cemaatın üzerindedir’(16)‘Şeytan tek başına olan kişiye musallattır, ama iki kişi bir araya gelince daha uzaktır’(17)‘Sürünün kurdu gibi, şeytan da insanın kurdudur. Kurt sürüden ancak ayrılanı ve uzaklaşanı kapar.’ (18)

Dalalet yurdunda Cuma Ve Cemaat Namazları

Şu halde bir müslümanın özelliği, müslümanların yaşadığı şehirlerden birisinde bulunduğu zaman, ora halkının bir kısmının dalalet ve azgınlık içinde olduğunu görse bile, onlarla beraber Cuma ve cemaat namazlarını kılmak, mü’minleri dost bilmek ve onlara düşmanlık etmemektir. Eğer müslüman, bu kimseleri hidayete ve doğru yola sevkedebilme imkanına sahipse bunu sağlar. Ama bu mümkün olmuyorsa o takdirde Cenab-ı Hak hiçkimseyi gücünün üstünde bir şeyle yükümlü tutmaz. Müslümanların imamlığına en liyakatli şahsı geçirmeye gücü yetiyorsa onu başa geçirir; açıkça bid’at ve günahlar irtikap eden kimseleri engellemeğe muktedir ise onları da engeller. Fakat bu noktalarda gücü yoksa o takdirde Allahın kitabını ve Rasulunun sunnetini en iyi bilen Allah ve Rasulune itaat en fazla saygı gösteren kişinin arkasında namaz kılmak daha uygundur. Nitekim sahih bir hadiste Peygamber Efendimiz saws buyurur: ‘Bir topluluğa, Allahın Kitabını daha iyi okuyan biri imamlık eder. Şayet kıraat hususunda birbirlerine eşit iseler o zaman içlerinden Sünnet’i en iyi bilen, sünnet açısından da eşit iseler o takdirde daha önce hicret eden, hicrette de eşit iseler o zaman yaşı daha ileri olan imam olur’ (19)

Eğer müslümanın, açıkça bid’at içinde olan ve günah işleyen birinden uzak durmasında bunu gerekli kılan bir maslahat varsa o kişiden uzak durabilir; aynen Hz Peygamber in Tebük gazvesinde geride kalıp savaşa katılmayan üç kişiden, Cenab-ı Hak onların tevbesini kabul edinceye kadar uzak durduğu gibi...Ama bir başkası, bu müslümanın izni ve haberi olmaksızın bir makama getirilmişse ve onun arkasında namaz kılmamakta şer’i bir maslahat yoksa işte bu durumda Cuma ve cemaat namazlarının terkedilmesi, bir cehalet ve sapıklıktır ve bu halde kişi bir bid’ata diğer bir bid’atla karşılık vermiş olur.

Facir bir imamın arakasında Cuma namazı kılan bir kişinin bu namazı tekrar kılıp-kılmaması konusunda alimler farklı görüşler belirtmişler; çoğunluk namazın iadesini mekruh görmüştür. Hatta Abdus tan gelen bir rivayete göre imam Ahmad b. Hanbal: ‘ Bu namazı iade eden kimse bid’atçıdır’ demiştir ki, bu husus aynı konudaki mevcut iki görüşten daha kuvvetli olanıdır. Çünkü ashab-ı kiram, bid’at ve fücur sahibi kişilerin arkasında namaz kıldıkları zaman, bu namazlarını iade etmiyorlardı. Cenab-ı Hak da hiç kimseye, gücüne göre emredildiği şekilde namaz kıldığı zaman bu namazını iade etmesini asla emretmemiştir. Bu sebepledir ki, alimlerin bu konuda mevcut iki görüşünden daha isabetli olanı,’gücüne göre namaz kılan kişinin namazını tekrar etmemesi’ şeklindedir. O kadar ki soğuktan dolayı hastalanmaktan endişe ederek abdest almadan teyemmüm eden, ne su, ne toprak bulamayıp öylece olduğu gibi namaz kılan, mahpus tutulan, ender ya da mutad, devamlı ve aralıklı bir özrü bulunan kimselerden hiçbirine, güçlerine göre ilk namazı kıldıklarında (bu özürler kalktığı zaman) tekrar kılmaları gerekmemektedir.

Sahih bir hadiste varid olmuştur ki, ‘Benu’l Mustalik Gazvesinden dönüşte Hz. Aişe gerdanlığını kaybedince ashab-ı kiram abdestsiz ve teyemmümsüz bir şekilde namaz kılmışlar, Hz. Peygamber de onlara bu namazı iade etmelerini emretmemişti. (20) Bundan daha açık bir husus: Farz olduğunu bilmediği için namazı terkeden birisine Hz. Peygamber, bu namazı kaza etmesini emretmemişti: İşte Amr ve Ammar (radiyallahu anhuma)...ikisi de cünüb olmuşlar, bu vaziyette (ne yapılacağını bilmedikleri için) Amr, namaz kılmamış, Ammar ise aynen bir hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi yuvarlanıp bulanmış ve namaz kılmıştı. Hz. Peygamber ikisinden hiçbirine bu namazı kaza etmelerini emretmemişti. İstihaze (hastalık kanı) gören bir kadın namaz kılmasına ve oruç tutmasına engel olacak şekilde şiddetli ve anormal bir istihazeye tutulduğu zaman yine bunları kaza etmesini emretmemişti.

Aynı şekilde Ramazan da geceleyin siyah iplik beyaz iplikten ayıredilinceye kadar yemeğe devam eden kimselere de Allah Rasulu oruçlarını tekrar etmelerini emretmemiştir. Ki bu kimseler..’Şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayıredilinceye kadar..’(21) ayetinin manasında yanılmışlar ve burada gerçek ipliğin sözkonusu olduğunu sanmışlardı.Hz. Peygamber ise, ‘bu iplikten kasıt, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığından ibarettir’(22)
buyurmuş, ama bunlara oruçlarını kaza etmelerini emretmemiştir, namazlarını gereği gibi kılmayanlardan daha önceki namazlarını tekrarlamalarını da istememiştir. Aynı şekilde Mekke de, Habeşistan da ve diğer yerlerde bulunup, Kabe ye yönelerek namaz kılma emriyle nesholunduktan sonra dahi Beyt-i Makdis e doğru namaz kılan ve nesh haberi kendilerine ulaşıncaya kadar kudüs Mescidindeki Hacer-i Muhallak a yönelerek namaz kılmaya devam eden müslümanlara, bunlar mensuh bir şeriatın hükmünü uyguladıkları için diğerlerinden daha fazla ma’zeret sahibi olmakla birlikte, bu kıldıkları namazları iade etmelerini emretmemiştir.

Alimler, Allah ve Rasulu’nun koyduğu esasların hükmünün tebliğden önce kullar hakkında sabit olup olmayacağı hususunda ihtilaf etmişler, bu konuda imam Ahmad ve diğer imamların mezheplerinde üç görüş ortaya çıkmıştır:1-Bu hükümler sabit olur, me’suliyet getirir 2-Sabit olmaz 3-Son gelen ve öncesinin hükmünü kaldıran din değil, ama önceki mevcut ilahi dinin hükümleri sabit olur. Bunlar içinde doğrusu, Kur’an da şu ayetlerin işaret ettiği anlam olsa gerek: ‘Biz elçi göndermedikçe azab edecek değiliz’(23)’Peygamberler geldikten sonra insanların Allah a karşı bahaneleri kalmasın diye (bu peygamberleri) müjdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak (gönderdik)’(24) Buhari ve Muslim de Hz. Peygamber in şöyle buyurduğu nakledilir: ‘Allahu Teala kadar mazaret kabul etmeyi seven hiçkimse yoktur. İşte bundan dolayı O,müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler göndermiştir.’(25)

Şu halde mazur sayılan cahil ve te’vilde bulunan birisi ile inatkar ve facir birisinin hükmü aynı olmayacaktır. Aksine Cenab-ı Hak, herşey için ayrı bir değer vermiştir.

Kaynakça-2

1- Bakara 285
2- Muslim iman 199
3- Buhari ilim 9,hacc 132;Muslim kasame 29,30
4- Muslim birr 32,Ebu Davud edeb 35;Tirmizi birr 18
5- Buhari salat 28
6- Nesai tahrim 29;ibn mace fiten 11
7- Buhari ilim 43;Muslim iman 118,120
8- Buhari edeb 73;Muslim iman 111;Tirmizi iman 16
(*)Hatıb b. Ebi Beltea (30/650):Hz Peygamber le beraber bütün seferlere katılmış bir sahabidir. Rauslullah saws Mekke fethi için hazırlıkları son derece gizli bir şekilde yürütürken Hatıb, Mekke deki yardımcısız kalmış, oğulları, kardeşleri ve akrabaları için himayakar olurlar,düşüncesiyle Mekke ileri gelenlerine durumu gizli bir mektubla bildirmek istemişti.Bu teşebbüsü tesbit edilince gelip özür beyan etti. Rasulullah saw onun özrünü kabul etmiştir.(ibn hacer,isabe,1/300)
9- Buhari Meğazi 46;Muslim Fedailu’s Sahabe 161

10- Buhari şehadet 46,meğazi 34;Muslim tevbe 56
11- Buhari diyat 2;Muslim iman 158,159
12- Hucurat 9
13- ibn Hanbal 5/278
14- Buhari tefsiru suratul enam 2;tirmizi suratul enam 2
15- En’am 159
16- Tirmizi fiten 7;Nesai tahrim 6
17-Tirmizi fiten 7;ibn Hanbal 1/18,26
18- ibn Hanbal 5/23,243
19- Muslim mesacid 290;Tirmizi mevakit 60;ibn Hanbal 5/272;Ebu Davud salat 60
20- Buhari teyemmüm 2,meğazi 34;Muslim hayz 109
21- Bakara 187
22- Buhari Tefsiru suratul bakara 28,savm 16;Muslim siyam 33,Tirmizi tefsiru suratul bakara 17
23- İsra 15
24- Nisa 165
25- Buhari tevhid 20;Muslim tevbe 35,lian 17

Hazırlayan : !sLaM4eVeR
www.gulyarasi.com & www.islam-tr.org
msn- mail: [email protected]
 
HAMAS Çevrimdışı

HAMAS

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Tamda bana göre konular neyse bi bekleyelim seni ahi
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Az sabr edin kardeşlerim inşAllah yazımı hazırladım yanlız kısaltmaya çalışıyorum..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Sahabe aslında tek cümlede yanıtlamış ama malesef kafalarımız katılaşmış..Islam diye fikirsel görüşleri tutar olmuş ve aslımız olan kuran ve sünneti unutur olmuşuz haliyle her insan bir cümle söyle günümüze yığınla kitap gelir..Ama boş gelir..

Her şey aslında bitiyor..
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
abiler bu yazı yazılmış mı yazılmışsa nerde
yazılmamışsa merakla bekliyorum mühim konular zira...
 
Pulcet Çevrimdışı

Pulcet

Forumun Bekçisi
Site Emektarı
ben ençok delalet yurdunda cuma ve cemaat namazları konusnu merak ediyorum..Ahi 1 sene önce açılmış bir konu??? başka bir bölümde mi açtın acaba....???
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Hakkınızı helal edin geç oldu ama temiz oldu inşaAllah...
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
haricilerler ibn-i abbasın bir münazarası vardı..ben onu bulamadım...onu bir daha yayınlasak olur mu???
 
C Çevrimdışı

cennettalibi

Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman razı olsun degerli kardesım daha okumadım inş okuyunca yazıyla alakalı yorumumu yazacam inş
 
D Çevrimdışı

Darimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun çok güzel bir araştırma konusu. Ne sahabeler ne de 4 mezhep imamında bu tür konularda tekfire varan konuşmalar nede namazı bırakma olmamıştır aksine cuma namazını bırakıp tekrar kılanların bidatçi olduğu anlaşılmaktadır.

Bu konular günümüzde yeni nesil kitaplarda bolca teville insanlar saptırılıyorlar ancak bizler selefi salihin yolu üzerinde olan imamları dikkatli takip edersek biiznillah ehli sünnet yolundan şaşmayız. Allah razı olsun.
 
DAVA Çevrimdışı

DAVA

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
masaALLAH üstad cok Faydali olmus ALLAH ecrini versin insaALLAH
 
Abdullahyuşa Çevrimdışı

Abdullahyuşa

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Vahiyle gelen Enerjimizin, yine vahyin istediği yere; Tağutlara, Şirke, Masiyete ve yeryüzünü kuşatan Zulme/adaletsizliğe yöneltirsek; Yüceliyor, öne geçiyor ve kulluk mertebelerini katediyoruz. Bu enerjiyi istenen yere yöneltmezsek; enerji zehirlenmesi yaşıyor, Ahlakımız bozuluyor, İslam'ımızı çirkinleştiriyor oluruz. Bu yüzdendir ki Selef'in Vahiy'den gelen enerjiyle takip ettiği yolu takip etmezsek (Allah Muhafaza) Harici, Şii veya uydurma bir din ortaya çıkmış olur. (Allah'a Sığınırız)

(Not: Bu güzel yazınıza ek olarak hatırlatmak istedim.)
 
Üst Ana Sayfa Alt